Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/242 E. 2022/593 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/242
KARAR NO : 2022/593

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 13/09/2017
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunduğu 13/09/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı şirketin 1987 yılında kurulmuş olan ve bugün 12.000.000,00 TL sermayeli Anonim şirket olduğu, … HOLDİNG AŞ nin 11.897.500,00 TL ile şirketin % 99 una sahip bulunduğu, Diğer %1 lik oranın yine hakim şirketin ortakları arasında: Davacı müvekkillerden …’ün, 10.250,00 TL, Eşi …’ ün ise 6.833,00-TL sermaye miktarı bulunduğu, Müvekkilin kardeşleri olan …’ün 17.083,00-TL …’ün 68.334,00-TL sermaye paylarının bulunduğu, şirketin yapı itibarıyla aile şirketi kimliğinde bulunduğu, Ayrıca davalı şirketin … … inşaat Taahhüt Sanayi Dış Ticaret AŞ.nin de % 51 hissesine sahip olduğu, 08.08.2017 tarihli Olağanüstü Genel Kurul’ da alınan ve iptali istenilen kararların Davalı şirketin usulsüz ve yasaya aykırı olarak yapılan 08.08.2017 tarihli, Olağan Genel Kurulda alınan kararların iptali talebine ve buna ilişkin tedbir talebine ilişkin olduğu, olağanüstü Genel Kurulda alınan ve iptali talep edilen kararların; Yeniden Yönetim Kurulu seçimi, Yönetim Kurulu üyelerinin ücretlerinin belirlenmesi ve Yönetim Kurulu üyelerine TTK.395 ve 396. Maddelerinde yer alan yetkilerin verilmesi Olduğunu beyan ederek, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 24/10/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın 13.09.2017 tarihli delil dilekçesinin HMK’ na aykırı olduğu, davacı tarafın iyi niyetli olmadıkları, Davacıların 13/09/2017 ve 09.10.2017 tarihlerinde olmak üzere Sayın Mahkemeye iki farklı delil listesi sundukları, her iki delil listesinde de huzurdaki davayı ispatlamaya yönelik herhangi bir delil sunamadıkları, dosyaya sunulan delillerin somut olmadığı, Davacıların İstanbul Anadolu …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile 08/08/2017 tarihli olağanüstü Genel Kurul toplantısında özel denetim taleplerinin reddedilmiş olması sebebiyle haksız bir şekilde özel denetim talepli dava ikame ettikleri, TTK’nın 439. maddesinin sistemi gereği, özel denetim talebinin Genel Kurulca reddi halinde işbu Genel Kurul Kararının iptalinin dava edilmesinin hukuken mümkün olmadığı, Sayın Mahkemenin davacıların ve 18/09/2017 tarihli ara kararında, davacıların koşulları oluşmayan ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verildiğini, davacılarca ara karar yönünden istinaf kanun yoluna başvurduklarını, Davacıların açmış oldukları haksız davalarının reddinin gerektiği, müvekkil şirketin 08.08.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı, davacıların haksız iddialarının aksine usul ve yasalara uygun yapıldığı, Müvekkil şirketin merkezinde bulunduğu grup şirketlerler ile birlikte üretim ve ihracat ağı geniş, sektörünün öncü firmaları arasında olan, alanında tanınmış saygın bir şirket olduğu, Müvekkil şirketin TTK’nın 398.maddesi uyarınca bağımsız denetime tabi olduğu, usul ve mevzuata uygun bir şekilde hesap ve defterlerinin denetlendiği, Şirketin, “profesyonel yönetim” anlayışı ile yeniden yönetiminin oluşturulması hedeflendiği, 05/07.2017 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında davacı …’ün de katılımı ve olumlu oyuyla toplantı başkanlığının oluşturulması, Yönetim kurulu üyelerinin seçimi ve sürelerinin belirlenmesi, tüm Yönetim Kurulu üyeleri ve pay sahiplerine toplantıya davet mektuplarının iadeli taahhütlü bir şekilde gönderildiği, pay sahiplerine tebliğ edildiği, davacı …’ün, 05/07/2017 tarihli Yönetim Kurulu toplantısına katılımı ve olumlu oyuyla müvekkil şirketin 08/08/2017 tarihli olağanüstü Genel Kurul yapılması yönünde karar alındığı, toplantı gündeminin de iş bu yönetim kurulu kararıyla belirlendiğini ve tüm pay sahiplerinin Toplantı gün, yer ve saatinde hazır bulunduğu, toplantıya katıldığı, toplantı süresince toplantı şekline itiraz etmeksizin hazır bulunduğu, davacıların şirket menfaatlerine aykırı ve kötü niyetli olarak Olağanüstü genel kurulu toplantısında alınan kararların iptalini istediklerini beyan ederek, tüm yasal hak ve alacaklarının saklı kalmak kaydıyla; Müvekkil şirketin uğraması muhtemel zararlarına karşılık teminata hükmedilmesine, Miktarı ve süresi mahkeme tarafından takdir edilecek teminatın, davacılara verilecek kesin süre içerisinde dosyaya depo edilmemesi durumunda, davanın usulden reddine, Davacıların huzurdaki davayı ikame etmelerinde hukuki yararlarının bulunmaması sebebiyle davanın usulden reddine, Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise davacıların müvekkil şirketin 08/08/2017 olağanüstü Genel Kurul toplantısında alınan kararların dava neticesine kadar yürütülmesinin geri bırakılması yönündeki haksız taleplerinin reddine, ötürü davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin 08/08/2017 tarihinde yapılan 2016 yılına ait olağan üstü genel kurulunda, gündemin 2,3 ve 4 nolu maddeleri ile alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyada delil olarak davalının ticari defterlerine dayanıldığından TTK’nun 395 ve 396 HMK’nun 137. maddeleri uyarınca davalının ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …. ve …. tarafından mahkememize sunulan 05/04/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusunun, davalı şirketin 08/08/2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında gündemin 2, 3 ve 4 nolu maddelerinde görüşülen ve alınan kararların kanuna esas sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı, butlan veya iptalinin gerekip gerekmediği, yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395. ve 396. Maddelerinde sayılan akrabaların kendi oylamalarında oy kullanıp kullanmadıkları, yönetim kurulu üyelerinin diğer yönetim kurulu üyeleri lehine izni ile ilgili oy kullanıp kullanmayacakları, yönetim kurulu üyelerine ne kadar ücret takdir edilebileceği hususlarında olduğu, Davalı şirketin 2017 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, somut olayda davacı … asaleten ve davacı … vekaleten toplantıya katılmış ve iptalini istedikleri kararlarda muhalefet şerhleri ve gerekçeleri bulunduğu, Toplantıya çağrının davalı şirketin internet sitesinde kanuna uygun biçimde ilan edilmemiş olması bakımından etki kuralının uygulanabileceği, davalı şirketin internet sitesi dışında Kanunda aranan çağrı usulüne uyduğu ve pay sahiplerinin toplantıdan haberdar olduğu ve toplantıya katıldığı dikkate alındığında TTK md. 1524’e aykırılık nedeniyle kararların iptal edilemeyeceği, Davacının içerik bakımından kanuna aykırılığını ileri sürdüğü davalı şirketin iptali talep edilen 2, 3 ve 4 nolu kararların kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık teşkil edip etmediği noktasında, iptali istenen 2 nolu kararın şirket esas sözleşmesindeki ilgili maddeye göre ihlal içermediği, ayrıca TTK’ya göre genel kuruluna yönetim kurulu üyelerini azil hakkı verdiği, bu nedenle yasalara da aykırı olmadığı, ancak azledilen yönetim kurulu üyelerinin haksız azilleri halinde tazminat hakkını saklı tuttuğu, bu nedenle 2 nolu kararın kanun ve esas sözleşmeye aykırılıktan iptal edilemeyeceği, iptali istenen diğer bir karar 3 nolu gündem maddesinde yer alan Yönetim Kurulu Üyelerinin çalışma şekli ve ücretlerinin belirlenmesi hususlarının, şirketin kar-zarar durumuna bağlı olduğu, ayrıca takdir edilen aylık net ücretlerin emsalleri ve verilen hizmet ile dengeli olup olmadığına bağlı olduğu ve bu tespitler yapılamadığından dolayı kararın iptali yönünden kanaat kullanılamayacağı, 4 nolu gündem maddesinde yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. Maddelerinde sayılan izinlerin verilmesine yönelik olup, Davalı şirket genel kurulunda söz konusu işlem ve borçlanma yasağının kaldırılmasında kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık söz konusu olmayıp, anılan kararın da içerik bakımından iptal koşullarının oluşmadığı, TTK 436/1 maddesi gereğince yakınlar veya yönetim kurulu üyelerinin kendilerine oy kullanma durumu olmasa dahi kararların alınması için gerekli oy çokluğu sağlandığı gözetildiğinde adı geçen yönetim kurulu üyeleri yönünden de kararların iptaline gerek olmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.
Bilirkişiler … ve …. tarafından mahkememize sunulan 18/01/2022 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; İstinaf kararı doğrultusunda Sayın Mahkemenin 23/09/2021 tarihli 2 nolu celsesinde davalı vekiline davalı şirketin 2017 yılına ait bilanço ve gelir tablolarını sunması için 2 haftalık kesin süre verildiği, davalı şirket tarafından 29/09/2021 tarihli dilekçesi ekinde dosyaya sunulan bilanço ve gelir tablosun incelendiğinde, ilgili bilanço ve gelir tablosunun UFRS (Uluslararası Finansal Raporlama Standartları)’ na göre olduğu anlaşılmakla birlikte istinaf kararı doğrultusunda Vergi Usul Kanunu’ na uygun bilanço ve gelir tablosu veya kurumlar vergisinin ibrazı halinde inceleme yapılabileceği kanaatine varılmıştır.
Bilirkişiler … ve … tarafından mahkememize sunulan 06/04/2022 havale tarihli bilirkişi 2.ek raporunda özetle; Davalı …. Sistemleri Tic. A.Ş 31.12.2017 tarihinde 18.706.064,39 TL brüt satış karı, 8.369.143,10 TL faaliyet karı, 14.425.651,84 TL Olağan Kar, 15.835.755,14 TL tutarında Dönem Karı ve 13.295.958,38 TL Dönem net karı elde etmiş olduğu, Davalı şirket yönetim Kurulu Başkanına Ödenen (aylık 60.000,00 TL den yıllık) 720.000,00 TL ücretin Gelir Tablosu karlılık oranlarına göre dağılımı sonucunda ödenen 720.000,00 TL’ nin Brüt Satış Karlılığına oranının % 3,8, Faaliyet Karlılığına oranının % 8,6, Olağan Karlılığa oranının % 4,9, Dönem Karına oranının %4,5 ve Dönem Net Karın oranının %5,4 oranında olduğu, davalı şirket mali tabloları nazara alındığında yönetim kurulu başkanına ödenen yıllık ücretin emsal şirket ödemeleri bulunmadığından emsallere nazaran yüksek olup olmadığı tespit edilememiş olup, mali veriler üzerinden yapılan oranlama çerçevesinde ücretin yüksek olup olmadığının nihai takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Dosya içeriğinden davacıların davalı şirketin 17.083 payına ve % 0042 tutarında sermayesine sahip ortağı oldukları, davalı şirket tarafından 08/08/2017 tarihinde 2017 yıllına ilişkin olarak genel kurul toplantısı yapıldığı, davacıların dava konusu kararlara muhalif kaldığı ve kararların alındığı tarihten itibaren üç ay içerisinde de iş bu iptal davasını açtığı anlaşılmaktadır.Taraflar arasında ihtilaf konusu olan ve çözüme kavuşturulması gereken temel problem; genel kurulda alınan kararların iptal şartlarının oluşup oluşmadığıdır.
Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre:
“a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b)Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri, … iptal davası açabilir”.
Söz konusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir.
Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445).
Yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibi ancak,
a)usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması, gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması,
b)genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları,
c)müktesep hakların ihlal edilmiş olması,
Hallerinden birinin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda, iptal davası açabilir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta davacılar iptali talep edilen 2, 3 ve 4 nolu kararların hem içerik bakımından hem de kararların alınması sürecindeki şekle aykırılıklar dolayısıyla norma aykırılığını ileri sürmektedirler.
Bu durumda incelenmesi gereken birinci husus anonim şirketlerde genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygunluğundan ne anlaşılması gerektiğidir.Bu çağrının nasıl yapılması gerektiği TTK madde 414.’te düzenlenmiştir. TTK Madde 414- (1) Genel kurul toplantıya;
(i) esas sözleşmede gösterilen şekilde,
(ii)şirketin internet sitesinde,
(iii)Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde
yayımlanan ilanla çağrılır.
Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.
Bu bağlamda davalı şirket genel kuruluna ilişkin toplantının şirketin internet sitesinde kanunda öngörüldüğü biçimde ve sürede ilan edilmemiş olması usuli bir eksiklik olup, TTK md. 1524 f. (l)’e göre 397. maddenin dördüncü fıkrası uyarınca denetime tabi olan sermaye şirketleri, kuruluşlarının ticaret siciline tescili tarihinden itibaren üç ay içinde bir internet sitesi açmak ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanmasına özgülemek zorundadır. Yine 31 Mayıs 2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Sermaye Şirketlerinin Açacakları İnternet Sitelerine Dair Yönetmeliğin 6. Maddesinin 3. fıkrası g) bendine göre genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin ilan en geç sicil gazetesinde yayımlandığı tarihte internet sitesine konur. İnternet sitelerinin içeriğine ilişkin TTK md. 1524 (2)’de bu yükümlülüklere uyulmaması halinde uygulanacak müeyyide de düzenlenmiştir. Buna göre yükümlülüklere uyulmaması ilgili kararların iptal edilmesinin sebebini oluşturur, kanuna aykırılığın tüm sonuçlarının doğmasına yol açar ve kusuru bulunan yöneticiler ile yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna neden olur.
Genel kurulda alınan kararların bu süreçteki bir eksiklik dolayısıyla da örneğin çağrı usulündeki kanuna aykırılıklar veya gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması halinde olduğu gibi, TTK md. 445 (l)’e aykırılık teşkil etmesi ve bu nedenle iptali mümkündür (TTK md. 446 (1) b)). Ancak bu tür aykırılıkların iptal edilebilirliğinde “etki kuralı”/”illiyet bağı” devreye girer ve usuli eksikliğin kararın alınmasına etkili olup olmadığına bakılarak iptal talebi sonuca bağlanır. Bir başka ifadeyle etki kuralı gereği kararının alınması sürecindeki şekli eksiklik ile kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık arasında bir sebep sonuç ilişkisi olup olmadığına bakılır. Genel kurul kararının alınma sürecindeki eksiklik olmasaydı da aynı doğrultuda karar alacak idiyse yani sebep sonuç ilişkisi gerçekleşmemiş ve bu eksiklik alınan kararı etkilememişse iptale gerek yoktur. Buna karşın meydana gelen eksiklik kararın alınmasında etkili olmuş ise karar iptal edilmelidir. Artık bu noktada içeriğinin kanuna esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olup olmaması hiç bir önem arzetmez. Karar esası bakımından kanuna veya esas sözleşmeye uygun olsa da iptal edilmelidir.
Türk hukukunda etki kuralı, mülga TTK döneminde toplantıya katılmaya yetkisi olmayan kimselerin bir karara iştirak etmeleri hali ile ilgili olarak md. 361 f. 3’te düzenlenmiş ancak doktrinde ve yargı kararlarında daha geniş bir alanda iptal bakımından bir kriter olarak kabul edilmiş ve kullanılmıştır. 6102 s. TTK ise bu kuralı md. 446 (1) b) bendinde i. çağrı usulüne aykırılık, ii. gündemin gereği gibi ilan edilmemesi ve iii. toplantıya katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi hallerini de kapsayacak biçimde pozitif bir düzenlemeye bağlamıştır. İfade tarzı çelişkiler içerse de mevcut düzenleme karşısında artık, meydana geliş sürecindeki eksiklikler bulunan genel kurul kararlarının iptalinde, aykırılığın sonuca etkili olup olmadığı yani illiyet bağı belirleyici olacaktır.
Esasen etki kuralının amacı genel kurul kararlarının iptal edilebilirliğini sınırlamaktır. Aykırılık ile sonuç arasında illiyet bağının varlığı aranmak suretiyle kararın alınmasında etkisi olmayan önemsiz usuli hatalar nedeniyle genel kurul kararlarının iptal edilerek yeniden karar alınmasının ve şirketin bu yolla bloke edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bununla birlikte etki kuralının mutlak biçimde anlaşılması ve uygulanması halinde istenmeyen bazı sonuçların da meydana gelme olasılığı vardır. O nedenle usuli eksikliklere ilişkin iptal talepleri bakımından pay sahiplerinin iradesinin oluşumunda etkili olan usuli eksiklikler ile (örn. pay sahibini toplantıdan haksız olarak çıkarılarak konuşması veya oy kullanmasına izin verilmemesi), sonucun tespitindeki rakamsal hatalar (örn. olumlu ve olumsuz oyların yanlış sayılması) arasında bir ayrım yapılmalı ve bunlardan ilki bakımından etki kuralının uygulanması sınırlandırılmalı hatta gerekirse kaldırılmalıdır. Gerçekten de, etki kuralının kararın meydana gelme sürecindeki tüm eksiklikler bakımından aynı biçimde uygulanması yani bunların sadece sonuca sayısal etkisi dikkate alınarak değerlendirilmesi her zaman doğru bir çözüme varılmasını sağlamamaktadır. Özellikle pay sahiplerinin sübjektif nitelikteki genel kurula katılma, soru sorma, oy kullanma veya kontrol haklarının ihlali halinde etki kuralından hareketle sayısal bakımdan sonucun değişip değişmeyeceğine bakılarak karar verilmesi halinde bu hakların çoğunluk tarafından kolaylıkla bertaraf edilebileceği hususuna dikkat edilmelidir. Örn. Şirketteki oy oranı etkisiz olan hissedara genel kurulda bilgi verilmekten haksız yere kaçınılmışsa veya hissedar toplantıya haksız yere alınmamışsa etki kuralı işletilerek her iki halde de bu payların alınan sonucu değiştirmeyeceği şirket tarafından ispatlanmak suretiyle hakkın özü zedelenebilir, pay sahibinin elinden kolayca alınabilir.
Bu açıklamalar ışığında davacıların iptal gerekçeleri değerlendirildiğinde toplantıya çağrının davalı şirketin internet sitesinde kanuna uygun biçimde ilan edilmemiş olması bakımından etki kuralının uygulanabileceği, davalı şirketin internet sitesi dışında Kanunda aranan çağrı usulüne uyduğu ve pay sahiplerinin toplantıdan haberdar olduğu ve toplantıya katıldığı dikkate alındığında TTK md. 1524’e aykırılık anılan genel kurulda alınan kararların iptali sonucunu doğurmayacaktır.
İptali Talep Edilen Genel Kurul Gündem Maddeleri Bakımından Yapılan İnceleme ve Değerlendirme;
A)Yönetim Kurulu üyelerinin seçimine ilişkin gündemin 2. maddesiyle alınan karar:
Gündemin maddesiyle maddesine göre,teklif edilen adaylar arasında yönetim kurulu üyelerinin seçimi oylamaya sunulmuş yapılan oylama sonucunda davacıların ret oyuna karşılık diğer ortakların kabul oyu ile yeni yönetim kurulu üyeleri seçilmiştir.
Buna göre 25 Haziran 2001 tarih, … sayılı TTSG kayıtlarında esas sözleşme tadil tasarı metninde Yönetim Kurulu Başlıklı 7. maddesinde (yeni şekli) “şirketin işleri ve idaresi genel kurul tarafından TTK hükümlerine göre hissedarlar arasında seçilecek en çok 5 üyeden oluşan bir yönetim kurulu tarafından yürütülür. Yönetim kurulu üyeleri en çok 3 yıl için seçilirler. Seçim süresi sona eren yönetim kurulu üyeleri yeniden seçilebilirler. Genel kurul gerekli görürse yönetim kurulu üyelerini her zaman değiştirebilir. Yönetim kurulu şirket işleri ve işlemleri gerekli gördükçe toplanır. Yönetim kurulu başkan ve üyelerinin ücretleri genel kurulda saptanır ” hükmüne yer vermektedir. Bu nedenle yönetim kurulu üyelerinde değişikliğin gerekli görüldüğü takdirde yapılması esas sözleşmede kararlaştırılmış bir hüküm olup, genel kurulun 2 nolu gündem maddesi esas sözleşmeye bir aykırılık teşkil etmemektedir.
Kanunlar açısından değerlendirildiğinde anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeliğinin sona ermesi halleri şu şekilde sıralamak mümkündür;
a) Görev süresinin dolması,b) İstifa,c) Azil,d) ölüm,somut olayımızda yönetim kurulu üyeliği bulunan davacı … açısından yukarıda sıralana a, b ve c bentleri ile ilgili bir husus söz konusu değildir. Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeliğini sona erdiren diğer bir hal de üyenin görevden alınması yani azlidir. Azil yetkisi genel kurula ait olup, bu görev genel kurulun devredilemeyen görev ve yetkilerindendir. Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeliği güvene dayalı bir görev olduğundan bu güvenin sarsılması durumunda üyenin, genel kurul tarafından görevden alınması söz konusu olacaktır. Bu nedenle 08/08/2017 tarihli Genel Kurul toplantısında yeni yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi ve yönetim kurulu üyesi davacının Yönetim Kurulu üyeliğinin devam etmemesi açısından alınan karar kanun hükümlerine de aykı değildir.Kaldıki yönetim kurulu seçimine ilişkin oylamada esas sözleşmede ve Kanunda belirtilen toplantı ve karar nisaplarının da oluştuğu gözönüne alındığında davacı …’ün yönetim kurulu üyeliğinden azli ile yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin karar kanuna,esas sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı olmadığından bu maddenin iptaline ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
b)Yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcıları ile yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmesine ilişkin gündemin 3. maddesiyle alınan karar:
Bu maddeye göre Yönetim Kurulu Başkanına aylık 60.000,00.-TL net, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısına aylık 15.000,00.-TL net ücret ödenmesi ve yönetim kurulu üyelerinden toplantılara katılan her üyeye toplantı başına 500,00.-TL net ücret ödenmesi hususu oyçokluğu kabul edilmiştir
6102 sayılı TTK’nın 394. maddesinde, yönetim kurulu üyelerine tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği hükmü düzenlenmiştir. Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Ücretin miktarı ise şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır.Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir.
TTK 507/1.maddesi uyarınca “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış dönem kârına payı oranında katılma hakkını haizdir…”. Şirket yöneticilerine verilecek yüksek miktarlı huzur hakkı ile yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların payları oranında kâr payı alma haklarının zayıflatıldığı, belli ortaklara örtülü kâr dağıtılması sonucunu doğuracağı bir gerçektir.
Somut olayda davacı vekili yönetim kurulu başkan ve yardımcısı ile yönetim kurulu üyelerine anılan genel kurulda belirtilen miktarda huzur hakkı ödenmesinin objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptaline karar verilmesini talep etmiş ve bilirkişi kurulu da belirlenen dosyada ücret ile ilgili yeterli bir veri bulunmadığından değerlendirme yapılmamıştır.
İptali talep edilen 3. Gündem maddesinde Yönetim Kurulu Başkanına aylık 60.000,00.-TL net, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısına aylık 15.000,00.-TL net ücret ödenmesi ve yönetim kurulu üyelerinden toplantılara katılan her üyeye toplantı başına 500,00.-TL net ücret ödenmesi belirlenmiş olup,yönetim kurulu üyelerinin ücretlerine ilişkin bu karar kanuna ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmemektedir.
Bununla birlikte kararlaştırılan bu ücretin objektif iyi niyet kurallarına aykırılığı hususu üzerinde durulmalıdır.Davalı şirket …. tarafından Türkiye’nin en büyük ikinci 500’ünde içinde gösterilen bir şirkettir.(2014 ve 2015 yıllarında)Her ne kadar davalı şirket kâr durumuna ilişkin bir belgeyi incelemeye sunmamış ise de,… internet sitesinden alınan belgeye göre davalı şirketin 2014 yılına ilişkin kârının 10.451.596,00.-TL olduğu anlaşılmaktadır.Mahkememizce yine … tarafından ikinci en büyük 500 şirket arasında yer alan ve davalı şirketle benzer alanlarda faaliyet gösteren şirketler üzerinde yapılan araştırma neticesinde benzer yapıdaki şirketlerde belirlenen ücretler ile davalı şirket yönetim kurulu üyelerine verilen ücret kıyaslandığında bu miktarın yönetim kurulu başkan yardımcısı ve yönetim kurulu üyelerine verilen ücretin fyüksek olmadığı fakat yönetim kurulu başkanına verilen ücretin fazla olduğu (Örneğin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde … sicil numarası ile kayıtlı …. San.ve Tic.A.Ş.’nin 23/05/2016 tarihli genel kurulunda gündemin 11.maddesi ile yönetim kurulu üyesine aylık ¨20.000,00 ücret ödenmesine,…. sicil numarası ile kayıtlı ….. San.A.Ş.’nin 30/03/2016 tarihli genel kurulunda gündemin 9.maddesi ile yönetim kurulu üyelerine ¨8.300,00 ücret ödenmesine,.. sicil numarası ile kayıtlı ….. A.Ş’nin 17/05/2017 tarihli genel kurulunda gündemin 6.maddesi ile yönetim kurulu üyelerine aylık ¨8.500,00 ücret ödenmesine,….. sicil numarasında kayıtlı … A.Ş.’nin 27/04/2017 tarihli genel kurulunda gündemin 7.maddesi ile yönetim kurulu başkanına aylık ¨ 20.000,00,başkan yardımcılarına aylık ¨15.000,00 ve yönetim kurulu üyelerine aylık ¨10.000,00 ücret ödenmesine karar verilmiştir.) ayrıca davalı şirketin önceki genel kurulları incelendiğinde bir önceki yıl ve daha önceki yıllarda yönetim kurulu üyelerine 12.000,00.-TL ücret ödenmesine karar verildiği, yönetim kurulu başkan yardımcısına verilen aylık 15.000,00.-TL ve yönetim kurulu üyelerine verilen toplantı başına 500,00.-TL’lik ücretin daha önce belirlenen genel kurullarda verilen ücret ve emsal şirketlerdeki ücretler gözönüne alındığında objektif iyi niyet kurallarına aykırı olmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin yönetim kurulu başkan yardımcısı ve üyelerinin ücretine ilişkin kararın iptali talebinin reddine,ancak yönetim kurulu başkanı için belirlenen aylık net 60.000,00.-TL ücretin şirketin mali yapısı,emsal nitelikteki şirketlerde yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen ücret ve bir önceki genel kurula göre artışın enflasyonun çok üzerinde % 500 seviyesinde olması dikkate alındığında bu tutarda bir ücretin yönetim kurulu başkanına ödenmesi ve aynı zamanda pay sahibi olan başkana bu yolla diğer pay sahiplerine nazaran menfaat sağlanmış olmasının eşitlik ilkesine ve objektif iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil edeceği anlaşıldığından maddenin bu kısmının iptaline karar verilmesi gerekmiştir.
İstinafın kaldırma kararı doğrultusunda davalı şirketin bilanço ve gelir tabloları ibraz ettirilerek yeniden ek rapor alınmış,bu rapordan da anlaşılacağı üzere davalı şirket yönetim kurulu başkanına verilen yönetici ücretinin şirketin net kârının %5,4’nü oluşturduğu,bu rakamın Türkiye’nin en büyük ikinci 500’ünde bulunan bir şirket için çok fazla olduğu,davalı şirket ortağı da olan yönetim kurulu başkanına örtülü kâr payı aktarımı niteliğinde bulunduğu ve şirketin eşit işlem yapma yasağına aykırılık oluşturduğu anlaşılmaktadır.Davalı vekili her ne kadar bilirkişi kurulu ek raporuna karşı verdiği itiraz dilekçesinde ,verilen ücretin oranlamasının konsolide bütçe ve gelir tabloları esas alınarak hesaplanması gerektiği ve davalı şirketin yönetim kurulu başkanının davalı şirkete bağlı çok sayıda şirketin işleri ile ilgilenmesi nedeniyle yoğun emek harcadığını bu nedenle verilen ücretin yerinde olduğunu beyan etmiş ise de,bağlı şirket olsa dahi her bir şirketin birbirinden bağımsız tüzel kişiliğinin bulunması,yönetimlerinin ve karar alma mekanizmaların ayrı olması,buna göre konsolide bilançonun ücret belirlemesinde esas alınmasının mümkün olmaması,davalı şirket yönetim kurulu başkanının bağlı şirketler için harcadığı emek ve mesainin bu şirketlerde yönetici olması halinde ayrı bir ücretin diğer şirketlerden de alacak olması,emsal nitelikte belirlenen şirketlerinde aynı konumda olup bu şirketler için belirlenen ücretlerin davalı şirket için geçerli kabul edilmesi gerektiği ve aynı çalışma esaslarını bir yıl öncede sürdüren şirketin uzun yıllar ücret stardadı belli iken bir yıl önceki ücretin 5 kat artırılmasının objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup mali incelemelerde de bu artışa sebep olabilecek herhangi bir durumun tespit edilememesi hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
c)Yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396 ncı Maddelerinde belirtilen izinlerin verilmesine ilişkin gündemin 4. maddesiyle alınan karar:
Gündemin üçüncü maddesinde yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396 ncı Maddelerinde belirtilen izinlerin verilmesi hususu oyçokluğu kabul edilmiştir.
Yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve rekabet yasağı bakımından şunları söylemek mümkündür. Şirketle işlem ve rekabet yasağının amacı çıkar çatışması halinde şirketi korumaktır. Anılan yasaklar mutlak nitelikte olmayıp genel kurulun izni halinde yönetim kurulu üyeleri bu yasaklardan muaf olurlar. Burada sorun yönetim kurulu üyesinin, ortaklıkla işlem yapmasını ve rekabet etmesini mümkün kılan genel kurul kararına katılabilip katılamayacağı ve kendi lehinde oy kullanabilip kullanamayacağıdır.
Bilindiği üzere, şirketle işlem yapma ve şirkete borçlanma yasağı TTK’nun 395, maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin 1, fıkrasına göre”Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz.”
Rekabet Yasağı ise TTK md. TTK’nun 396 düzenlenmiş olup, bu maddenin 1. fıkrasına göre;
“Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.”
Her ne kadar kanunda yönetim kurulu üyesinin, ortaklıkla işlem yapmasını veya rekabet etmesini mümkün kılan genel kurul oylamasına katılabilip katılamayacağı konusu açıkça düzenlenmemişse de, konu Öğretide tartışılmış ve olumsuz şekilde cevaplandırılmıştır. Gerçekten …., şirketle işlem yapma ve rekabet yasağının kaldırılmasının yönetim kurulu üyesini bir pay sahibi olarak ilgilendirmediğini, aksine buradaki menfaatin (pay sahipliği sıfatından doğmayan) özel nitelikteki bir menfaat olduğunu ve ilgili kişi ile anonim şirketi karşı karşıya getirdiğini, genel kurulun verdiği izin kararına yönetim kurulu üyesinin oyu ile katılamayacağının kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir (Ümer Teoman, Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, İstanbul 1983, s. 109 vd).
Yargıtay da bu sorunun olumsuz cevaplanması gerektiğini yani üyelerin yasağı kaldıran oylamada oydan yoksun olduklarını çeşitli kararlarında ortaya koymuştur (Y. 11.HD. 14.3.2011 tarih ve 2009/10138 E, 2011/2606 K. sayılı kararı; Y. 11. HD. 29.11.1994, E. 5250/K. 9136; 11. HD. 5.5.1981 E. 1267/K. 2213).
Bu durumda gündemin 4. maddesi yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksunluğu dikkate alınarak değerlendirilmelidir.Yargıtay’ın yerleşik uygulaması oydan yoksunluk hâlinde bu kimselerin oyları düşüldükten sonra geriye kalan oyların kararın alınması bakımından yeterli olup olmadığına bakılarak bir sonuca varılması yönünde olup, huzurdaki davada yönetim kurulu üyeleri 3. Gündem maddesinin onaylanmasında oy kullanamazlar. TTK işlem yasağının ve rekabet yasağının kaldırılması bakımından ağırlaştırılmış bir nisap öngörmemiştir. Davalı şirketin esas sözleşmesinde de aksi bir düzenleme yoktur. O halde TTK md. 418 (2) gereği kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir. Bu durumda 6102 Sayılı YTTK’nm 436/1. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri kendileri ile ilgili rekabet yasağının kaldırılması oylamasında, anılan yetkinin verilmesine ilişkin karar ortak ile şirket arasında şahsi bir işe ilişkin olduğundan, oy yoksunluğu hali uygulanmalıdır. Ancak buradaki oy yoksunluğu yönetim kurulu üyesinin kendisi ile ilgili karara ilişkin olup diğer üyelerin yasaklarının kaldırılmasında yönetim kurulu üyesi oy kullanabilir. Davalı Şirket Genel Kurulunda TTK md. 395,396 daki izinlerin verilmesine ilişkin oylamada yönetim kurulu üyeleri kendi oylamalarında oy kullanmamışlar ve TTK md. 395,396 daki izinler oy çokluğu ile yönetim kuruluna verilmiş olduğu alınan kararda oyda yöksunluk halinin söz konusu olmadığı gibi alınan kararın kanuna,esas sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı anlaşıldığından davacıların bu maddenin iptaline ilişkin taleplerinin de reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile;davalı şirketin 08/08/2017 tarihinde yapılan olağan üstü genel kurulunda 3 nolu gündem maddesi ile alınan ve yönetim kurulu başkan, başkan yardımcısı ve üyelerine ücret ödenmesine ilişkin kararın ” Yönetim Kurulu Başkanına aylık 60.000,00.-TL net ” ücret ödenmesine ilişkin kısmın İPTALİNE,
2-Davacıların diğer maddelerin iptaline ilişkin taleplerinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 80,70 TL peşin harcın davacılar tarafından yatırılan 31,40- TL’den mahsubu ile bakiye 49,30- TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen 31,40- TL Başvurma Harcı, 31,40 Peşin Harç ve 4,60-TL vekalet harcın davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan 34 tebligat+posta ücreti 508,60-TL, iki bilirkişi inceleme ücreti 2,000,00 TL olmak üzere toplam 2.508,60 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 836,20 TL’nin (1/3 üzerinden) davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yapılan posta ücreti 135,80 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 45,26 TL’nin (1/3 üzerinden) davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacılar kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacılara VERİLMESİNE,
8-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 816,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 26/05/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪