Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/223 E. 2022/923 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/223
KARAR NO : 2022/923

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 08/03/2021
KARAR TARİHİ : 29/09/2022

BİRLEŞEN BAKIRKÖY … ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DOSYASI

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 08/03/2021
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA;
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 08/03/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkillerinin davalı … Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi’nde pay sahibi olduğunu, davalı Şirket hissedarlarından; …, … ve …’ın Şirket yönetim kurulunda görev yaptıklarını, davalı şirket hissedarlarından … ve …’nın ise dava konusu 8/12/2020 tarihli genel kurula kadar Davalı Şirket yönetim kurulunda görev yaptığını ancak söz konusu genel kurulda görevlerinden azledildiklerini, … yeniden yönetim kurulu üyeliğine aday olduğunu belirtmesine rağmen üyeliğe seçilmediğini, Davalı Şirket hissedarları arasında şu şekilde bir gruplaşma söz konusu olduğunu: …, …, … ve …’nun çoğunluk pay sahipleri; …, …, …., …, …, … ve ….’ın ise azınlık pay sahipleri olduğunu, müvekkillerinin de aralarında bulunduğu Azınlık Pay Sahipleri’nin Çoğunluk Pay Sahipleri ile ilişkisinin, Davalı Şirket bünyesindeki ilişkileri ile sınırlı olmadığını, bir süredir Çoğunluk Pay Sahipleri ile şirketlerin yönetimine dair ciddi problemler yaşandığını, müvekkillerinin şirketlerin sağlıklı bir şekilde yönetilmesini sağlamak ve daha fazla zarara uğramasını önlemek amacıyla, tüm pay sahiplerinin katılımı ile bu problemlerin sağlıklı ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmasını arzu ettiğini, Çoğunluk Pay Sahiplerinin keyfi ve hukuka aykırı yaklaşımlarını sürdürdüklerini, Davalı Şirket’in 8/12/2020 tarihinde gerçekleşen 2019 yılı olağan genel kurulunda faaliyet raporlarının müzakeresine ve finansal tabloların onaylanmasına ilişkin alınan ve 2 ve 3 numaralı kararlar kanuna ve açıkça dürüstlük kuralına aykırı olduğundan Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 445 uyarınca bu kararların iptalini talep ettiklerini, Davalı Şirket 2019 yılı olağan genel kurulunun ilk olarak 9 Kasım 2020 tarihinde toplandığını, müvekkillerinin bu toplantıda Davalı Şirket’in gidişatı hakkında bilgi talebinde bulunduklarını, toplantının finansal tabloların değerlendirilmesi amacıyla TTK m. 420 uyarınca ertelendiğini, erteleme üzerine, olağan genel kurul toplantısının 8 Aralık 2020 tarihinde gerçekleştiğini, 8 Aralık 2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve huzurdaki davada iptali talep edilen kararların 2 ve 3 nolu kararlar olduğunu, Bu kararların, Çoğunluk Pay Sahipleri’nin Davalı Şirket’teki çoğunluk konumunu kötüye kullandığının net bir göstergesi olduğunu, faaliyet raporu usulüne uygun olmadığı ve gereği gibi müzakere edilmediği halde müzakere edilmiş gibi gösterildiğini, finansal tablolar gerekli şartları taşımadığı halde onaylandığını, müvekkillerinin 8/12/2020 tarihli genel kurulda hazır bulunduğunu ve huzurdaki davada iptali istenen kararlar bakımından muhalefet şerhlerini tutanağa geçirdiklerini, Davalı şirketin Çoğunluk Pay Sahipleri arasında yer alan ve …. ailesine mensup olan …, …, … ve …’nun Davalı Şirket’i diğer tüm şirketleri kendi tasarrufları doğrultusunda yönlendirmekte ve genel kurullarda istedikleri kararları geçirtmekte olduğunu, Davalı Şirketin 8/12/2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2 ve 3 numaralı kararın kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle TTK m. 445 uyarınca iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ASIL DAVADA;
SAVUNMA:
Davalı vekilinin mahkememize vermiş olduğu 12/04/2022 havale tarihli cevap dilekçesinde; Davacıların şirketin kuruluşundan beri yönetim kurulunda eksiksiz ve kesintisiz bir şekilde temsil edildiklerini, şirket içindeki yönetsel iradenin oluşturulmasında, pay sahibi sıfatıyla da kuruluştan beri aktif katılım sağladıklarını, İptali talep edilen 2 nolu genel kurul gündemi açısından; ortada iptali talep edilebilecek bir hukuki işlem (karar) olmadığını, Gündem maddesinin sadece Faaliyet Raporunun “okunması” ve “müzakeresi”nden ibaret olduğunu, “karar” alınmamışsa iptal edilebilecek bir hukuki işlemin de olmadığını, Faaliyet Raporunun mevzuata ve dürüst resim ilkesine uygun hazırlandığını, İptali talep edilen 3 nolu karar açısından; finansal tabloların bütünüyle mevzuata ve finansal raporlama standartlarına uygun olarak hazırlandığını, hiçbir gerçek dışı, hatalı, eksik veya müphem kalem bulunmadığını, Davalı şirket 2019 yılı olağan genel kurul toplantısının 09/11/2020 tarihinde saat 10.00’da yapılmasının planlandığını, ancak anılan gün ve tarihte azınlık pay sahiplerinin, TTK m. 420 uyarınca finansal tabloların ve buna bağlı konuların müzakeresinin ertelenmesi talebinde bulunduklarını, toplantının 08/12/2020 tarihinde yapılmasının oybirliği ile karara bağlandığını, Davacıların, ertelenen 09/11/2020 tarihli genel kurul toplantısında, bilgi almak istedikleri hususları ve sorularını içeren bir listeyi toplantı başkanlığına sunduklarını, Her ne kadar yöneltilen soruların bir kısmının bilgi alma hakkının sınırlarını aşmasına rağmen, yine de söz konusu soruların eksiksiz biçimde yanıtlandığını ve bu yanıtların 07/12/2020 tarihinde hem davacı pay sahipleriyle hem de kendilerini “temsil eden” yönetim kurulu üyeleriyle e-posta aracılığıyla paylaşıldığını, Davacılar arasında bulunan ve pay sahibi sıfatı ile bilgi talep eden … ve … aynı zamanda yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıdığından ve bu kişiler davacıların ifadesi ile kendilerinin “menfaat temsilcileri” olduğundan, Davacıların bu bilgilerin tümüne zaten vakıf olduğunu, Müvekkili … Sanayii ve Ticaret A.Ş.’nin, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne …. sicil numarası ile kayıtlı, … Cad.No.82 Yenibosna/İstanbul adresinde faaliyet gösteren, endüstriyel ısıtma cihazları imalatı ve taahhüdü işleri ile iştigal eden bir ticaret şirketi olduğunu, Davacılarca ileri sürülen iddia ve taleplerin Davacıların ortaklık ilişkisinden duydukları şahsi ve keyfi memnuniyetsizlikten ve ortaklık ilişkisini, paylarını diğer pay sahiplerine fahiş fiyattan devretmek suretiyle sonlandırmak arzularından ileri geldiğini, Davacıların, pay sahibi oldukları on bir farklı şirket aleyhine birbirine çok yakın tarihlerde kopyala yapıştır gerekçelerle mesnetsiz seri davalar açtıklarını, Davacıların yeni yönetim kurulu seçimine ilişkin 6 numaralı kararın iptalini talep etmediklerini, Davacıların ibra etmedikleri ve seçimine olumsuz oy verdikleri kişiler yönetim kurulu üyesi olarak seçilmişken, davacıların yeni yönetim kurulu seçimine ilişkin genel kurul kararının iptalini talep etmediklerini, Davacıların açmış olduğu ve kabulü mümkün olmayan huzurdaki davanın amacının Şirkete zarar vermek olduğunu, bu sebeple Davacılarca teminat gösterilmesine hükmedilmesini talep ettiklerini, 8 Aralık 2020 tarihli genel kurul toplantısından önce TTK m. 437/1 uyarınca gerekli belgelerin pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulduğunu, ayrıca bu belgelerin 03/11/2020 tarihinde e-posta yoluyla da pay sahipleriyle paylaşıldığını, Davacıların 9/11/2020 tarihli olağan genel kurul toplantısında, TTK m. 437/2 uyarınca Bilgi Alma hakkı çerçevesinde ilettikleri sorulara hem 7/12/2020 tarihli e-posta ile hem de 8/11/2020 tarihli olağan genel kurul toplantısında ayrıntılı, eksiksiz ve şeffaf şekilde cevap verildiğini, Pay sahiplerinin yasal bilgi alma ve inceleme haklarına ek olarak, Davalı Şirkette tüm pay sahiplerinin yönetim iradesini oluşturmaya aktif şekilde katılımını sağlamak amacıyla periyodik bilgilendirme toplantıları yapıldığını, gündemin 2. maddesi ile ilgili hiçbir oylama yapılmadığını, sadece, faaliyet raporunun okunması ve rapor hakkında pay sahiplerinin müzakerelerinin söz konusu olduğunu, herhangi bir oylama yapılmadığından, bir hukuki işlem türü olarak kararın da teşekkül etmediğini, bu itibarla ortada iptal edilecek bir karar bulunmadığını, davacıların 2 numaralı gündem maddesi çerçevesinde ileri sürdükleri iptal talebinin reddi gerektiğini, Davacıların yıllık faaliyet raporunun genel kurul toplantısında tartışılmadığını ve bunun müzakere edilmesinin “çoğunluk pay sahipleri” olarak andıkları diğer pay sahiplerince engellendiğini ileri sürdüklerini, davacıların, kendi dayandıkları deliller arasında bulunan 8/12/2020 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 6. ilâ 13. sayfaları arasındaki sekiz sayfanın yalnızca faaliyet raporunun müzakeresine hasredildiğini Mahkemenin gözünden kaçırmaya çalıştıklarını, dava dilekçesinin 5. sayfasında da belirtildiği üzere, genel kurul toplantı tutanağında Davacıların yıllık faaliyet raporuna ilişkin muhalefet şerhlerine de ayrıntılı olarak yer verildiğini, Dava dilekçesinde finansal tabloların “açık ve anlaşılır” olmadığının, zira borç/alacak rakamlarının davalı şirket ile dava dilekçesinde anılan diğer on üç şirket arasındaki borç ilişkilerini doğru ve açık şekilde ortaya koymadığının ileri sürüldüğünü, bilançodaki tüm kalemlerin şirketin hesap dönemi sonuçlarını tam, eksiksiz ve gerçek resim ilkesine uygun olarak yansıttığını, Davacıların, “Finansal tablolarda yer verilen borç/alacak rakamları Davalı Şirket ile yukarıda adı geçen Şirketler arasındaki borç ilişkilerini doğru ve açık biçimde ortaya koymamaktadır” şeklinde “sözde” bir iptal sebebi ileri sürdüklerini, Müvekkili Davalı Şirket bir hakim şirket olmasına rağmen denetime tabi olmadığını, Bu bağlamda, finansal tablolarını TMS/TFRS’ye göre konsolide biçimde hazırlamadığını, bu çerçevede, TTK m. 64/5 tahtında Vergi Usul Kanunu uyarınca bilanço hazırladığını, Davacıların, müvekkili Davalı Şirketin, değil yıl sonu hesaplarını, ay ay, hafta hafta tüm üçüncü kişiler ve ilişkili taraflarla borç alacak ilişkilerini takip ettiklerini; bu hususta Şirket yöneticilerinden telefonla ve yüz yüze sürekli olarak bilgi aldıklarını, Davacıların bilinçli olarak kullandıkları “grup şirketleri” ifadesinin yanıltıcı olduğunu, Davalı Şirketin, dava dilekçesinde sayılan çok sayıdaki şirketle arasında, benzer ortaklık yapılarına sahip olmak haricinde bir bağ bulunmadığını, Davalı Şirketin hâlihazırda oy haklarının çoğunluğunu elinde tuttuğu üç şirket haricinde, dava dilekçesinde sayılan hiçbir şirketle arasında “hakimiyet” ilişkisi bulunmadığını, Finansal tabloların, şirketin “borç/alacak hesaplarının tahsil kabiliyetini” değerlendirmeye imkân tanıyacak nitelikte olmadığı ileri sürülmüşse de tablolarda yer alan borçlara ve alacaklara ilişkin hangi kalemlerin yanlış, eksik veya müphem olduğunun belirtilmediğini, finansal tablolarda herhangi bir yanlışlık ya da eksiklik olmadığını, 2019 yılına kadar davacıların da aralarında olduğu tüm pay sahiplerinin oybirliğiyle onaylanan finansal tabloların, daha önceki seneler ile aynı içerik ve standarda uygun olarak hazırlandığını, Davacıların haksız, mesnetsiz ve taciz niteliğindeki davası dolayısıyla Şirketin uğraması muhtemel tüm zararlarını karşılaması amacıyla ve bu tutarı karşılayacak miktarda olmak üzere; davacılar aleyhine, davacı başına 5.000.000 (beş milyon) TL’den ve toplamda 35.000.000 (otuz beş milyon) TL’den az olmamak üzere nakdi teminata hükmedilmesine; Sayın Mahkemece nakdi teminatın uygun görülmemesi halinde, davacıların müvekkili davalı şirket sermayesindeki tüm paylarının teminat alınmasına, Davacıların haksız ve hukuki mesnetten yoksun davasının tümüyle reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası Mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 08/03/2022 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı Şirketin 2019 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısının 09/11/2020 tarihinde saat 10.00’da yapılmasının planlandığını, ancak anılan gün ve tarihte azınlık pay sahiplerinin, TTK m. 420 uyarınca finansal tabloların ve buna bağlı konuların müzakeresinin ertelenmesi talebinde bulunduklarını, toplantının 08/12/2020 tarihinde yapılmasına karar verildiğini, Genel Kurul Toplantısının 08/12/2020 tarihinde saat 10:00’da … Cad. … Plaza No:107/5 Şişli/İstanbul adresinde gerçekleştirildiğini, Anılan Genel Kurul Toplantısına dek davalı Şirket Yönetim Kurulunun; -… (Yönetim Kurulu Başkanı), -… (Yönetim Kurulu Bşk. Yrd.), -…, -… ve -…’dan oluştuğunu, Davalı Şirketin 2019 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan ibraya ilişkin 4 no.lu karar uyarınca, Şirket Yönetim Kurulu üyelerinden … ile …, … ile … temsilcisi …’in toplam 6.600.000 adet paya ilişkin olumlu oyuna karşılık, … temsilcisi …’in, …, …., … ve … ’ın toplam 8.469.574 adet paya ilişkin olumsuz oyu ile oyçokluğuyla ibra edilmediğini, Müvekkillerinden … ve …’nun, yönetim kurulu üyelerinden … ile …’nun ibra edilmeleri yönünde oy kullandığını ve ibra etmeme yönünde kullanılan oyların ve bu şekilde alınan kararın tümüyle sebepsiz, keyfi ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ibra etmeme kararının hukuken hiçbir dayanağı bulunmadığını beyan ederek bu ibranın reddi kararına olan muhalefetini toplantı tutanağına şerh olarak geçirdiklerini, 3 ve 4 numaralı müvekkilleri … ile …’nun, genel kurul kararı ile ibraları reddedilen yönetim kurulu üyeleri olduğunu, anılan YK üyelerinin, TTK’ya uygun olarak kendi ibralarında oy kullanmadıklarını, yine de kararın yanlışlığını açıkça gösterir şekilde muhalefet şerhlerini tutanağa geçirdiklerini, öğretide savulduğu ve Yargıtay kararlarında da yer aldığı üzere kendi ibrasında oy kullanmayan yönetim kurulu üyesi pay sahibinin tutanağa muhalefet şerhini geçirtmesine dahi gerek olmadığını, 3 ve 4 numaralı müvekkillerinin, ibranın reddi kararı sebebiyle kişisel sorumluluk altına girebilme ihtimali ile karşı karşıya kaldıkları gibi, vekalet sözleşmesi hükümleri uyarınca, kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini harfiyen yerine getirmiş kişiler olarak ibralarını ve bu bağlamda yasanın kendilerine tanıdığı hukuki korunma hakkını ileri sürebilecek kişiler olduğunu, anılan sebeplerle 3 ve 4 numaralı davacı müvekkilleri … ve …’nun TTK m. 446(1) hükmü uyarınca davacı sıfatını haiz olduğunu, Davalı Şirket pay sahiplerinden …, …, …., …, …, … ve … ’ın ertelenen 09/11/2020 tarihli Genel Kurul toplantısında, bilgi almak istedikleri hususları ve sorularını içeren bir listeyi Toplantı Başkanlığına sunduklarını, Pay sahibi sıfatı ile bilgi talep eden … ve …’nın aynı zamanda (o dönemde) Yönetim Kurulu üyesi sıfatını taşıdıklarını, bu bilgi alma talebine istinaden verilen yanıtların Şirket üst düzey yöneticilerinden elde edilen teknik veriler ışığında ve Yönetim Kurulunun kalan üyelerince hazırlandığını ve bu yanıtların 07/12/2020 tarihinde e-posta aracılığıyla ilgili pay sahipleri ile paylaşıldığını, … ile …’nu 2019 yılı faaliyetlerinden dolayı ibra etmeme yönünde oy kullanan pay sahiplerinin, bu kararlarını; “bilgi alma hakları çerçevesinde talep edilen bilgilerin ve belgelerin makul ve yeterli bir süre içerisinde detaylı analizinin yapılabilmesinin mümkün olmaması; [… ile … kastedilerek] buna zemin hazırlayan yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesinin mümkün olmaması; ayrıca … ve …’nun yapıcı olmayan tutumlar takınmasının bu kişilerin Şirket ve diğer “bağlı şirketler” olarak adlandırdıkları diğer şirketler üzerinde …. Ailesinin tek başına yönetimi ile Şirket menfaatlerinin aleyhine sonuçlar yaratacak işlemler gerçekleştiriyor olmaları; diğer yönetim kurulu üyelerine şirket yönetimi ve finansal durumu hakkında gerekli bilgileri vermemeleri ve yönetim kurulu toplantılarında kanuna aykırı usulsüz davranışlar sergilemeleri” gibi, gerçeği yansıtmayan gerekçelere dayandırdıklarını, bilgi alma talebi kapsamında sorulan soruların yanıtlarının çok daha kapsamlı bir biçimde anılan pay sahiplerinde mevcut olduğunu, davalı Şirkette 3 (üç) aylık periyodlarla hem Yönetim Kurulu üyelerinin hem de tüm pay sahiplerinin katılımına imkân verecek şekilde yönetsel irade oluşturulması ve bilgilendirme amaçlı toplantılar düzenlendiğini, yalnızca Yönetim Kurulu üyelerinin değil, tüm pay sahiplerinin Şirketin yönetimine ve üst düzey yöneticilerin gözetimine aktif biçimde katılmalarının fiilen sağlandığını, genele yaygın bir uygulama olarak, Yönetim Kurulu üyelerinin talimat ve gözetimleri ile Şirket müdürlerinin (üst yönetimi), söz konusu periyodik toplantılarda, hakkında yönetsel irade oluşturulacak ve bilgilendirme yapılacak konuların ticari sır niteliğini, konu ile ilgili dokümantasyonu önceden paylaşmanın yaratacağı fayda ile birlikte değerlendirmekte ve gerekli gördüğü hallerde verilecek bilgileri içeren raporları toplantı öncesinde hem Yönetim Kurulu üyelerine hem de pay sahiplerine e-posta ile gönderdiğini, Pay sahiplerinin aktif katılımına açık olan bu toplantılarda sunumların dinlenmemesi, raporların okunmaması, bilgi akışının reddedilmesi ve gerekli soruların üst yönetime yöneltilmemesinin, tümüyle ilgisiz pay sahibinin kendi tercihi olduğunu, söz konusu yönetim ve bilgilendirme toplantısı düzenleme ve raporlama geleneğinin uzun zamandır süregeldiğini, tüm pay sahiplerinin bugüne dek yapılan tüm genel kurul toplantılarına katılıp finansal tabloları tasdik etmesi ve yönetim kurulu üyelerini ayrı ayrı ibra etmiş olmasının bunun en büyük göstergesi olduğunu, İbra etmemeye gerekçe gösterilen bir diğer husus olan, Şirketin “…. Ailesi” olarak adlandırdıkları bir grup tarafından yönetildiği iddiasının da abes olduğunu, tüm Yönetim Kurulu üyelerinin, TTK hükümlerinden doğan ve yönetim kurulu üyeliği sıfatına bağlanan tüm hak ve yetkilerden eşit derecede yararlandıklarını, yönetime eşit ölçüde katıldıklarını, müvekkillerinin ibra edilmemesi yönünde oy kullanan pay sahiplerinin, kendi ifadeleri ile, Yönetim Kurulunda “menfaat temsilcisi” olarak adlandırdıkları … ve … tarafından temsil edildiğini, bu Yönetim Kurulu üyeleri eliyle de her an hem Yönetim Kurulu Başkanından hem de üst yönetimden bilgi ve belge istemek hakkına sahip olduklarını, menfaat temsilcisi olarak adlandırdıkları YK Üyelerinin geçtiğimiz faaliyet yıllarında alınan Yönetim Kurulu kararlarına iştirak ettiklerini, … ile …’nun ibra edilmemesi yönünde oy kullanan pay sahiplerinin, yalnızca mevcut Yönetim Kurulunda değil, uzun yıllardır tüm yönetim kurullarında yer aldığını, Şirketin önceki dönem Yönetim Kurulu üyelerinden 3 ve 4 numaralı Davacılar … ile …’nun ibra edilmemelerine sebep olacak hiçbir hususun söz konusu olmadığını, anılan YK üyelerinin, davalı şirket finansal tablolarının yürürlükteki mevzuata, bu mevzuatın gösterdiği içeriğe ve muhasebe kayıtlarına uygun olduğunu, şirket faaliyet raporunun ise 28/08/2012 ve 28395 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Yönetmelik ile uyumlu olarak hazırlanmasında görev aldıklarını, davalı … Sanayii Ve Ticaret A.Ş.’nin 08/12/2020 tarihinde yapılan 2019 yılı olağan genel kurul toplantısı kapsamında alınan ibra hakkındaki 4 no.lu kararın kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptaline, yönetim kurulu üyeleri … Ve …’nun 2019 yılı faaliyetlerinden dolayı ibralarına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle birlikte vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
SAVUNMA:
Davalı vekilinin sunmuş olduğu 14/04/2022 tarihli cevap dilekçesini özetle; Davacıların, Müvekkili Şirket’in 08/12/2020 tarihinde yapılan 2019 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan, ibraya ilişkin 4 numaralı kararın iptaline ve (1) ve (3) no.lu Davacılar … ve …’nun ibrasına hükmedilmesi talepli huzurdaki davayı açtıklarını, Şirket esas sözleşmesinin 23. Maddesinde “Umumi heyetler işbu esas mukavelenamede ve Türk Ticaret Kanununda aksine bulunan haller hariç olmak üzere şirket sermayesinin en az yarısını temsil eden pay sahiplerinin huzuru ile toplanırlar. İlk toplantıda bu nisap hasıl olmadığı takdirde tekrar toplantıya davet edilirler, ikinci toplantıda hazır bulunan pay sahiplerinin temsil ettikleri sermayenin miktarı ne olursa olsun müzakere yapmaya ve karar vermeye selahiyetlidirler.” olarak düzenlendiğini, ibra hususunun görüşüldüğü kararın TTK m. 421 uyarınca şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınmasının yeterli olduğunu, davaya konu genel kurul kararı incelendiğinde, Şirket’in 33.000.000 adet payını temsil eden tüm pay sahiplerinin toplantıda hazır bulunduğunu; (4) no.lu ibra etmeme kararının ise 6.600.000 adet olumlu oya karşılık 8.469.574 adet paya ilişkin olumsuz oy ile oyçokluğuyla alındığını ve oydan yoksun olanların oylamaya katılmadığının görüldüğünü, esas sözleşmede ve buna bağlı olarak TTK’da öngörülen nisaplara uygun karar alındığını, davalı Şirket açısından iptal edilmesini gerektirecek herhangi bir husus bulunmadığını, ibranın reddini içeren bu kararın iptalinde ve ilgili kişilerin ibrasının talep edilmesinde Davacıların herhangi bir hukuki menfaati bulunmadığını, ibranın reddi kararının tek başına uygulanabilir nitelik taşımadığını, ibra konusunda esas inceleme ve tartışmaların, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak bir sorumluluk davasında yapılacağını, ret kararlarına karşı iptal davalarında prensip itibariyle hukuki yararın bulunmadığı, bu tür kararların iptalinde hukuki yararın çok istisnaen mevcut olabileceğinin kabul edildiğini, Davacıların hukuki menfaat koşulundan yoksun davasının usulden, her halde esastan reddine; yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Asıl Davada, Dava, davalı şirketin 08/12/2020 tarihinde yapılan 2019 yılına ait olağan genel kurulunda, gündemin 2 ve 3 nolu maddeleri ile alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Birleşen Davada;Dava, davalı şirketin 08/12/2020 tarihinde yapılan 2019 yılına ait olağan genel kurulunda, gündemin 4 nolu maddesi ile alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Prof. Dr. … ve … tarafından mahkememize sunulan 18/04/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Gerek Asıl Gerek Birleşen Dava Bakımından;
1) Davacıların aktif husumet ehliyetini haiz oldukları,
2) Davanın üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı,
3) Asıl davada (3) nolu gündem maddesinde yer alan karar bakımından, birleşen davada (4) nolu gündem maddesinde yer alan karar bakımından dava şartının mevcut olduğu,
Asıl Dava Bakımından;
1) (2) nolu gündem maddesi ile ilgili olarak ortada iptali talep edilebilecek bir genel kurul kararı bulunmadığı,
2) Sayın Mahkemece (2) nolu gündem maddesine ilişkin ortada bir genel kurul kararı bulunduğu kanaatine varılması ihtimalinde, bu defa davacıların -dava şartı eksikliğinden- bu karar aleyhine iptal davası açamayacakları,
3) Sayın Mahkemece (2) nolu gündem maddesine ilişkin ortada bir genel kurul kararının bulunduğu ve her iki dava şartının da mevcut olduğu kanaatine varılması ihtimalinde, Sayın Mahkemece davalı şirketin bağlı şirket niteliğinde olduğunun kabul edilmesi halinde, (2) nolu gündem maddesine ilişkin kararın kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilebileceği, ayrıca 2019 yılı faaliyet raporunda yönetim kurulu üyeleri … ve …’nın imzası bulunmadığından (2) nolu gündem maddesine ilişkin kararın kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilebileceği,
4) Heyetimizde yer alan Sn Mali Bilirkişi tarafından gerçekleştirilen mali incelemeler neticesinde; davalı şirketin gerek gelir tablosu gerekse bilançosunun muhasebe usul ve esaslarına uygun olarak düzenlendiğinin tespit edildiği, dolayısıyla (3) nolu genel kurul kararının kanuna aykırılığından bahsedilemeyeceği, ancak bu noktada (2) nolu gündem maddesine ilişkin alınan karar hakkında vardığımız sonucun (3) nolu gündem maddesine ilişkin alınan karara etkisinin irdelenmesi gerektiği, bu doğrultuda;
Sayın Mahkemece (2) nolu gündem maddesine ilişkin ortada bir genel kurul kararı bulunmadığı kanaatine varılması halinde, (3) nolu genel kurul kararının iptal edilemeyeceği,
Sayın Mahkemece (2) nolu gündem maddesine ilişkin ortada bir genel kurul kararı bulunduğu ve fakat dava şartının eksik olduğu kanaatine varılması ihtimalinde, dava konusu 2019 yılı faaliyet raporuna ilişkin davacıların olumsuz oy kullanmamış olmalarının yani faaliyet raporunun gereği gibi düzenlenmemiş olmasının tek başına finansal tabloların onaylanmasına ilişkin kararı sakat hale getirmeyeceği, zira bu durumun bilgi alma hakkının engellendiği şeklinde değerlendirilemeyeceği, bu sebeple (3) nolu genel kurul kararının kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilemeyeceği,
Sayın Mahkemece (2) nolu gündem maddesine ilişkin ortada bir genel kurul kararının bulunduğu ve her iki dava şartının da mevcut olduğu kanaatine varılması ihtimalinde, dava konusu 2019 yılı faaliyet raporunda yönetim kurulu üyeleri … ve …’nın imzalarının bulunmamasının yani 2019 yılı faaliyet raporunun gereği gibi düzenlenmemiş olmasının tek başına finansal tabloların onaylanmasına ilişkin kararı sakat hale getirmeyeceği, zira bu durumun bilgi alma hakkının engellendiği şeklinde değerlendirilemeyeceği, bu sebeple (3) nolu genel kurul kararının kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilemeyeceği,
Sayın Mahkemece davalı Şirket’in bağlı şirket niteliğinde olduğunun kabul edilmesi halinde ise, Faaliyet Raporu Yönetmeliği m. 11/1-(ı) hükmündeki bilginin 2019 yılı faaliyet raporunda yer almaması davacı pay sahiplerinin bilgi alma hakkını engelleyeceğinden, (3) nolu genel kurul kararının kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilebileceği,
Birleşen Dava Bakımından;
1) (4) nolu gündem maddesine ilişkin alınan ibra kararının TTK m. 436/2 hükmüne aykırı olduğuna dair herhangi bir bilgi/belgeye dosya içeriğinde rastlanmadığı,
2) İbra kararını almaya yetkili olan genel kurul, ibrayı kişi, zaman ve faaliyet yönünden sınırlandırabildiğinden, yönetim kurulu üyelerinden … ile …’nun ibra edilmeyip diğer üyeler …, … ve …’nın ibra edilmiş olmalarında kanuna aykırı bir yön bulunmadığı, ancak bu noktada (2) nolu gündem maddesine ilişkin alınan karar hakkında vardığımız sonucun (4) nolu gündem maddesine ilişkin alınan karara etkisinin irdelenmesi gerektiği, bu doğrultuda;
Sayın Mahkemece (2) nolu gündem maddesine ilişkin ortada bir genel kurul kararı bulunmadığı kanaatine varılması halinde, 4) nolu genel kurul kararının kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilemeyeceği,
Sayın Mahkemece (2) nolu gündem maddesine ilişkin ortada bir genel kurul kararı bulunduğu ve fakat dava şartının eksik olduğu kanaatine varılması ihtimalinde, dava konusu 2019 yılı faaliyet raporuna ilişkin davacıların olumsuz oy kullanmamış olmalarının yani faaliyet raporunun gereği gibi düzenlenmemiş olmasının tek başına ibra kararını sakat hale getirmeyeceği, zira bu durumun bilgi alma hakkının engellendiği şeklinde değerlendirilemeyeceği, bu sebeple (4) nolu genel kurul kararının kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilemeyeceği,
Sayın Mahkemece (2) nolu gündem maddesine ilişkin ortada bir genel kurul kararının bulunduğu ve her iki dava şartının da mevcut olduğu kanaatine varılması ihtimalinde, Dava konusu 2019 yılı faaliyet raporunda yönetim kurulu üyeleri … ve …’nın imzalarının bulunmamasının yani faaliyet raporunun gereği gibi düzenlenmemiş olmasının tek başına ibra kararını sakat hale getirmeyeceği, zira bu durumun bilgi alma hakkının engellendiği şeklinde değerlendirilemeyeceği, bu sebeple (4) nolu genel kurul kararının kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilemeyeceği,
Sayın Mahkemece Davalı Şirket’in bağlı şirket niteliğinde olduğunun kabul edilmesi halinde, Faaliyet Raporu Yönetmeliği m. 11/1-(ı) hükmündeki bilginin 2019 yılı faaliyet raporunda yer almaması davacı pay sahiplerinin bilgi alma hakkını engelleyeceğinden, (4) nolu genel kurul kararının kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal edilebileceği yönünde görüş bildirmiştir

Bilirkişiler Prof. Dr. … ve … tarafından mahkememize sunulan 17/08/2022 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacılar’ın, ortak oldukları davalı şirket dışında, davalı şirkete yabancı olan, davalı şirket dışında başkaca iktisadi faaliyetleri bulunduğunun yani teşebbüs niteliğini haiz olduklarının ispat edilemediği görüldüğünden, Davalı şirketin pay sahipleri …, …, … ve …’ın hakim teşebbüs olarak kabul edilemeyeceği, Diğer hususlarda Kök Rapor’daki görüşlerimizi muhafaza ettiklerini bildirmişlerdir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelinde, davalı şirketin 08/12/2020 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısında gündem maddeleri çerçevesinde alınan kararların hukuka uygun olarak alınıp alınmadığı yatmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 446 hükmünde belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içerisinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler (TTK m. 445). TTK m. 446’da, iptal davasında davacı olabilecek kişiler sınırlı bir sayımla (mumerus clausus) üç grup altında zikredilmiştir.
Bunlar; pay sahipleri, yönetim kurulu ve kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğun sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biridir (TTK m. 446/1-a/b, c ve d) (Erdoğan Moroğlu,Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2020, s. 258).
Genel kurul kararları aleyhine iptal davası açılabilmesi için öncelikle TTK uyarınca dava açabilecek kimseler arasında yer almak gerekmektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere pay sahibinin genel kurul kararına karşı iptal davası açabilmesi mümkündür. Pay sahibinin bu hakkını kullanabilmesi için şirket içerisinde belli bir pay oranına sahip olması da gerekmemektedir, yani sadece tek bir paya sahip olsa dahi pay sahibinin iptal davası açma hakkı mevcuttur (Moroğlu, s. 260; Ali Haydar Yıldırım, “Anonim Ortaklık Genel Kurul Kararları Aleyhine Toplantıda Hazır Bulunan Pay Sahibinin İptal Davası Açmasının Şartları ve Özellikle Muhalefet Şerhi”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 7,S.2, Y,2016, s. 386). Dosya münderecatı incelendiğinde; açılan dava bakımından davacının Şirket’teki pay sahipliği konusunda bir anlaşmazlık bulunmadığından aktif husumet ehliyetini haiz oldukları sonucuna varılmıştır.
İptal davasının, genel kurul kararının alınmasından itibaren üç ay içerisinde açılması zorunlu olup, kanunda öngörülen bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir (Moroğlu, s. 295; İsmail Kırca (FeyzanŞehirali Çelik/Çağlar Manavgat), Anonim Şirketler Hukuku, C. 2/2, Ankara 2016, s. 214). Üç aylık sürenin başlangıcı kararın alındığı gün olup, üçüncü ayın sonunda bu güne tekabül eden gün davanın açılması için son gündür (Moroğlu, s. 295; Kırca (Şehirali Çelik/Manavgat), C. 2/2, s. 214). Huzurdaki dava konusu genel kurul kararları 25/09/2018 tarihinde alınmış olup, dava dilekçesi 24/12/2018 harçlandırma tarihli olduğundan davanın üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmektedir.
Genel kurula katılan pay sahibinin iptal davası açabilmesi için ayrıca karara karşı olumsuz oy kullanması ve muhalefet şerhini toplantı tutanağına işletmesi gerekmektedir. Doktrinde ağırlıklı olarak bu iki şartın birlikte mevcut olması gerektiği ifade edilmekte olup (Kırca (Şehirali Çelik/Manavgat),C. 2/2, s. 180), yargı kararlarında bu iki şart “dava şartı” olarak değerlendirilmektedir. Konu hakkındaki bir Yargıtay kararında “Ancak, 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiş olup, bu husus dava şartıdır. Ayrıca bir karara muhalefet olunması ve muhalefetin tutanağa geçirilmesi yolundaki dava şartının gerçekleşebilmesi için muhalefetin alınan karardan sonra tutanağa geçirilmesi gerekmedir. Bu karara peşinen muhalefet olmaz şeklinde açıklanabilir.” ifadelerine yer verilerek olumsuz oy kullanma ve muhalefet şerhini işletme şartlarının dava şartı olduğu vurgulanmıştır. (İlgıll karar için bkz. Y. 11. HD, E. 2018/2156, K. 2019/4580, T. 19.06.2019,). Huzurdaki dava konusu genel kurul kararları Davalı Şirket’in 25/09/2018 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan ve gündemin tüm maddelerinde yer alan kararlara ilişkin olup, açılan dava bakımından davacının alınan kararlara karşı olumsuz oy kullandığı ve muhalefet şerhlerini tutanağa işlettiği görülmektedir.Buna göre dava şartının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu genel kurul kararları incelendiğinde yokluk ve butlan halinin mevcut olmadığı anlaşılmakla iptali talep edilen kararlar bakımından bu kararların kanun, ana sözleşme veya afaki iyiniyete aykırı olup olmadığının incelenmesi gerekir.
İptali Talep Edilen Genel Kurul Gündem Maddeleri Bakımından Yapılan İnceleme ve Değerlendirme;
(2) nolu gündem Maddesi Yönünden:
Asıl davada davacılar vekilinin iptalini talep ettiği ilk genel kurul kararı, (2) nolu gündem
maddesine ilişkin karardır. Dosyaya mübrez genel kurul toplantı tutanağında bu gündem maddesi ile
ilgili olarak “Şirket Yönetim Kurulunca hazırlanan 2019 yılına ait faaliyet raporu okundu ve müzakere
edildi” ifadelerinin yer aldığı görülmektedir.

a) Öncelikle belirtmek gerekir ki davalı vekili, cevap dilekçesinde, “ortada iptali talep edilebilecek bir
hukuki işlemin (karar) olmadığını, gündem maddesinin sadece faaliyet raporunun ‘okunması’ ve
‘müzakeresi’nden ibaret olduğunu, ‘karar’ alınmadığı için iptal edilebilecek bir hukuki işlemin de
olmadığı”nı beyan etmektedir. Gerçekten 28.11.20212 tarih ve 28481 sayılı “Anonim Şirketlerin
Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri
Hakkında Yönetmelik”1 m. 26/2 uyarınca “Tutanakta, Ek-4’teki örnekte olduğu gibi; şirketin
unvanının, toplantı tarihinin ve yerinin, şirketin toplam sermayesinin ve pay adedinin, toplantıda hazır
bulunan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin sahip oldukları pay sayılarının toplamı ve grupları ile
paylarının itibari değerlerinin toplamı gösterilmek suretiyle toplantı nisabı, genel kurulda sorulan
soruların ve verilen cevapların, alınan her karar için kullanılmış olumlu ve olumsuz oy sayılarının,
Bakanlık temsilcisi bulunmakta ise bunların ad ve soyadları ile görevlendirme yazısının tarih ve
sayısının, çağrıya dayalı toplantı yapılıyorsa çağrının ne surette yapıldığının; çağrısız toplantı
yapılıyorsa bu durumun belirtilmesi zorunludur.”. Aynı hükmün 3. fıkrası uyarınca da “Toplantıda
alınan kararlar, hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde, olumlu ve olumsuz oyların toplamları da
gösterilmek suretiyle tutanakta belirtilir.”. Dava konusu genel kurulda tutulan toplantı tutanağından,
(2) nolu gündem maddesi hakkında herhangi bir oylama yapılmadığı anlaşılmaktadır. Oysa (2) nolu
gündem maddesi haricindeki diğer gündem maddelerinde; X paya ilişkin olumsuz oya karşılık, Y paya
ilişkin olumlu oy ile karar alındığının açık bir şekilde ifade edildiği görülmektedir. Gerçi bu konuda
TTK m. 409 ile GK Toplantı Yönetmeliği arasında bir çelişki bulunduğuna işaret etmekte fayda
bulunmaktadır. Şöyle ki; TTK m. 409’da müzakere edilip karara bağlanacak konular arasında yönetim
kurulu faaliyet raporuna yer verilmekteyken, GK Toplantı Yönetmeliği’nin olağan genel kurul
toplantısının gündemine ilişkin m. 13/1-(b) hükmü “Yönetim kurulunca hazırlanan yıllık faaliyet
raporunun okunması ve müzakeresi” şeklinde kaleme alınmıştır. Bir başka deyişle -TTK m. 409’dan
farklı olarak- GK Toplantı Yönetmeliği yıllık faaliyet raporunun karara bağlanmasına ilişkin bir
ifadeye yer vermemektedir. Bu açıklamalar ışığında, (2) nolu gündem maddesi ile ilgili olarak ortada
iptali talep edilebilecek bir genel kurul kararı bulunmadığı anlaşıldığından bu yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
3) nolu gündem Maddesi Yönünden:
Asıl davada davacılar vekilinin iptalini talep ettiği ikinci genel kurul kararı, (3) nolu gündem
maddesine ilişkin karardır. Dosyaya mübrez genel kurul toplantı tutanağında bu gündem maddesi ile
ilgili olarak “Şirket’in 2019 yılına ait finansal tabloları okundu, müzakereye açıldı. […] Şirket’in 2019
yılına ait finansal tabloları …. olumsuz oyuna karşılık, …. olumlu oyu ile oyçokluğuyla tasdik edildi”
ifadelerinin yer aldığı görülmektedir.

Davacılar vekili, finansal tablolar ile doğrudan bağlantılı olan faaliyet raporlarının içeriğine ilişkin
olarak tutanaklara geçirmiş oldukları muhalefet şerhlerini ve itirazlarını burada da tekrar ettiklerini,
finansal tabloların açık ve anlaşılır olmadığını, finansal tablolarda yer verilen borç/alacak
rakamlarının, davalı Şirket ile yukarıda adı geçen şirketler arasındaki borç ilişkilerini doğru ve açık bir
şekilde ortaya koymadığını, Şirket’in grup şirketleri ile borç/alacak işlemleri hakkında pay sahiplerinin
doğru bilgiye ulaşmasını sağlamaktan çok uzak olduğunu, oysa davalı Şirket’in faaliyet raporunda yer
alan “yeniden yapılandırma önerisi” öncesinde; davalı şirketin tüm finansal durumunu ve bilançosunda
yer alan borç/alacak hesaplarının tahsil kabiliyetinin çok iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini,
finansal tabloların bu nitelendirmeye imkan tanıyacak nitelikte olmadığını, çoğunluk pay sahiplerinin
bu tablolar ile davalı Şirket’in gerçek durumunu dürüst resim ilkesine aykırı bir şekilde gizlediğini ileri
sürmektedir.

TTK m. 409/1’de olağan genel kurul toplantısının gündem
maddelerinden biri olarak finansal tablolara ilişkin müzakere yapılması ve karar alınması yer
almaktadır. Buna göre genel kurulda finansal tablolar okunacak, müzakere edilecek ve tabloların tasdik
edilip edilmemesi hakkında karar alınacaktır (GK Toplantı Yönetmeliği m. 13/1-(ç)). Anonim
şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve
yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir,
ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen
ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır (TTK m. 51. Ayrıca bkz. Raziye Aksu Özkan,
Finansal Tabloların Tutulması ve Hukuksal Sonuçları, Akdeniz Üniversitesi SBE, Yayımlanmış
Doktora Tezi, Antalya 2019, s. 59 vd.). Mali Bilirkişi tarafından
gerçekleştirilen mali incelemeler neticesinde; davalı şirket bilançosunun gerçeği yansıtmaması gibi bir
durumun söz konusu olmadığı, öte yandan bilançonun yapısı gereği zaten herhangi bir firmanın

borç/alacak bakiyesinin bilançodan görülmesinin söz konusu olmadığı, bu sebeple bilançonun açık ve
anlaşılır olmaması gibi bir durumun da söz konusu olmadığı, özetle davalı şirketin gerek gelir tablosu
gerekse bilançosunun muhasebe usul ve esaslarına uygun olarak düzenlendiği ,bilanço ve gelir tablolarında dipnotların bulunmaması söz konusu mali tabloların açık,şefaf ve anlaşılır olmasını etkilemeyeceği anlaşıldığından ve davalı şirketin bağlı şirkette olmadığı belirlendiğinden (3) nolu genel kurul kararının kanuna aykırılığından bahsedilemeyeceğinden davacıların bu maddenin iptaline ilişkin davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA:
Birleşen davada davacıların iptalini talep ettikleri genel kurul kararı (4) nolu gündem maddesine
ilişkin karardır. Dosyaya mübrez genel kurul toplantı tutanağında bu gündem maddesi ile ilgili olarak
“Şirket yönetim kurulu üyelerinin 2019 yılına ilişkin her türlü eylem, işlem ve faaliyetlerinden dolayı
ibraları” ifadelerinin yer aldığı görülmektedir.

İbra, anonim ortaklığın genel kurulunda, belli bir döneme ait olan
yönetim ve denetim faaliyetlerinin onaylanması anlamına gelen ve genel kurulda açıklanan faaliyetlere
ilişkin olarak yönetim kurulu üyelerine, yöneticiye ve denetçiye karşı sorumluluk davasının
açılmayacağını tek taraflı irade beyanıyla ortaya koyan yenilik doğurucu bir işlemdir (Zühtü Aytaç, Anonim Ortaklıklarda İbra, Ankara 1982, s. 45; Ersin Çamoğlu, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu
Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2010, s. 225-226; Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, C.
III, Ankara 2018, s. 2675; Mehmet Helvacı, Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki
Sorumluluğu, İstanbul 2001, s. 137 vd.). İbra kararı genel kurul tarafından açık bir şekilde alınabileceği
gibi (açık ibra), genel kurul gündeminde açıkça yer almıyorsa, TK m. 424 hükmü uyarınca şirket
bilançosunun onaylanması da ibra sonucunu doğurur (zımni ibra).
Öncelikle belirtmek gerekir ki yönetimde yer almış kişilerin sadece kendilerinin ibralarında değil,
diğer yönetim kurulu üyelerinin ibralarında da oy kullanamayacakları kabul edilmektedir (TTK m.
436/2. Ayrıca bkz. Zühtü Aytaç, Anonim Ortaklıklarda İbra, Ankara 1982, s. 123; Mehmet Helvacı,
Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2001, s. 140; Akdağ
Güney, Yönetim Kurulu, s. 440). İbra kararına ilişkin bu oydan yoksunluk hali hiç şüphesiz ki pay
sahibinin yanı sıra, pay sahibini temsilen genel kurulda oy kullanacak vekilleri için de geçerlidir
(Çamoğlu, s. 232; Mustafa Çeker, Anonim Ortaklıkta Oy Hakkı ve Kullanılması, Ankara 2000, s. 208).
Dosya içeriğinde, (4) nolu gündem maddesine ilişkin alınan ibra kararının TTK m. 436/2 hükmüne
aykırı olduğuna dair herhangi bir bilgi/belgeye rastlanmamıştır.

Öte yandan belirtmek gerekir ki ibra kararını almaya yetkili olan genel kurul, ibrayı kişi, zaman ve
faaliyet yönünden sınırlandırabilir. Gerçekten de genel kurul, yönetim kurulu üyelerinin ve
yöneticilerin hepsini kapsayacak şekilde tek ve genel bir ibra kararıyla bunları ibra edebileceği gibi,
dilerse bunlardan bazılarını ibra edip bazılarını ibra kapsamı dışında bırakabilir (Halil Arslanlı, Anonim
Şirketler, C. II-III, İstanbul 1960, s. 200; Zühtü Aytaç, Anonim Ortaklıklarda İbra, Ankara 1982, s.
82; Ömer Teoman, Yaşayan Ticaret Hukuku-Hukuki Mütalaalar 1, İstanbul 2014, s. 142; Çamoğlu,
Sorumluluk, s. 228; Pulaşlı, s. 2678; Akdağ Güney, Yönetim Kurulu, s. 419; Aydın Çelik, Anonim
Ortaklıklarda Yönetim Kurulu Üyelerinin İbrası, Ankara 2007, s. 55). Bu durum “özel ibra” olarak
adlandırılmaktadır. Nitekim Yargıtay da konuya ilişkin bir kararında “… Ortaklık genel kurulu bir
kısım yöneticinin ibrasına ve bir kısmının ibra edilmemesine karar verebileceği gibi, ister haklarından
vazgeçmek yolu ile olsun, ister hakkını tahsil etmek suretiyle olsun, sorumluları borçtan beri – tutma iradesini açık veya örtülü biçimde ortaya koyabilir…” şeklinde karar vermiştir (Y. 11.HD, 24.06.1976,
E.1976/2890, K.1976/3333. Bu karar için bkz. YKD 1978, C.IV, S.7, s.1149–1152). Dolayısıyla dava
konusu genel kurulda yönetim kurulu üyelerinden … ile …’nun
ibra edilmeyip diğer üyeler …, … ve …’nın ibra edilmiş
olmalarında kanuna aykırı bir yön bulunmadığından,bu maddeye ilişkin iptal talebi ile ibra edilmeyen yönetim kurulu üyelerinin hükmen ibrasına ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
ASIL DAVADA;
1-Davacıların davalı şirketin 08/12/2020 tarihinde yapılan genel kurulunda 2 nolu gündem maddesi ile ilgili olarak açtıkları davada,ortada iptali talep edilebilecek bir genel kurul kararı bulunmadığı anlaşıldığından davanın esası hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
2-Davacıların,davalı şirketin 08/12/2020 tarihinde yapılan genel kurulunda 3 nolu gündem maddesi ile ilgili olarak açtıkları davada,alınan kararın kanuna,esas sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olmadığı anlaşıldığından davanın REDDİNE,
3-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA

4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacılardan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 820,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,

BİRLEŞEN DAVADA;
1-Davanın REDDİNE,

2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacılardan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,

5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 535,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.29/09/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪