Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/221 E. 2022/926 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/221
KARAR NO : 2022/926

DAVA : Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi)
DAVA TARİHİ : 08/03/2021
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 08/03/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkillerinin davalı şirkette pay sahibi olduğunu, davalı Şirket hissedarlarından; ……, …… ve …’ın davalı Şirket yönetim kurulunda görev yaptığını, müvekkili …’ın ise dava konusu 08.12.2020 tarihli genel kurula kadar davalı şirket yönetim kurulunda görev yaptığını, ancak söz konusu genel kurulda görevinden azledildiklerini, davalı şirket hissedarları arasında gruplaşma söz konusu olduğunu; …, …,…. ve ….’nun çoğunluk pay sahipleri (“Çoğunluk Pay Sahipleri”), …, …, …, …, …, … ve …’ın ise azınlık pay sahipleri (“Azınlık Pay Sahipleri”) olduğunu, bir süredir Çoğunluk Pay Sahipleri ile Şirketler’in yönetimine dair ciddi problemler yaşandığını, Müvekkillerinin Şirketler’in sağlıklı bir şekilde yönetilmesini sağlamak ve daha fazla zarara uğramasını önlemek amacıyla, tüm pay sahiplerinin katılımı ile bu problemlerin sağlıklı ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmasını arzu ettiğini, Çoğunluk Pay Sahiplerinin keyfi ve aşağıda değinileceği gibi hukuka aykırı yaklaşımlarını sürdürdüklerini, davalı Şirket’in 08.12.2020 tarihli olağan genel kurulunda Çoğunluk Pay Sahiplerinin vermiş olduğu olumsuz oylar neticesinde Müvekkillerinin özel denetçi tayini talebinin reddedildiğini, davalı Şirketin 2019 yılı olağan genel kurulunun ilk olarak 09.11.2020 tarihinde toplandığını, bu genel kurulda; Müvekkillerinin TTK m. 437/2 uyarınca “bilgi alma ve inceleme hakkı”nı kullandığını ve Davalı Şirket yönetim kuruluna birtakım sorular yönelttiğini, müvekkillerinin sormuş oldukları bu sorularla, esasen ekonomik olarak kötü gitmekte olan davalı şirketin zararının gerçek boyutunu öğrenmek, bu risklerin sebeplerini bilmek ve bunlara uygun bir çözüm üretmek için harekete geçmeyi amaçladıklarını, müvekkillerinin de ortaklığı olan grup şirketlerini elinde bulunduran Çoğunluk Pay Sahipleri’nin tasarrufu ile yönetildiğini ve ekonomik olarak kötü yönde gittiklerini, Çoğunluk Pay Sahipleri’nin hakimiyetlerini kötüye kullanması sonucu tüm Şirketlerin tek elden idare edildiğini, grup şirketleri arasında süreklilik arz edecek şekilde borçlar verildiğini, diğer grup şirketlerinden de aynı şekilde adeta bir finansman modeli gibi yüklü miktarlarda ve düzenli borçlar alındığını, müvekkillerinin söz konusu bu grup içi borçlanmaları etkin bir şekilde değerlendirebilecekleri yıllık faaliyet raporlarında bu duruma yer verilmediğini, şirketler arasındaki bu borç-alacak ilişkilerinin, şirketlerin faaliyetleri ve nakit akışları üzerinde oluşturduğu riskler, teminatlar ve geri ödeme planı gibi önemli değerlendirmelerin mutlaka yapılması gerektiğini, grup şirketlerinin bazılarının uzun yıllardır faaliyetlerini ve varlıklarını ancak diğer grup şirketlerinden düzenli olarak alınan borçlar sayesinde sürdürebilir hale geldiğini, şirketlerin aralarında finansal durumlarını negatif yönde etkileyen kefalet ilişkileri de bulunduğunu, müvekkillerinin 09/11/2020 tarihli toplantıda sormuş olduğu sorularla ilgili olarak, 08/12/2020 tarihli genel kurul toplantısından sadece 1 gün önce yani, 07/12/2020 tarihinde Çoğunluk Pay Sahipleri arasından seçilen yönetim kurulu üyeleri tarafından Müvekkillerine birtakım cevaplar verildiğini, bu cevapların hiçbir şekilde tatmin edici olmayan, yetersiz ve gerçeği yansıtmayan beyanlardan ibaret olduğunu, yeniden yapılandırmanın Davalı Şirket’in uzun dönem varlığına etki edebilecek ölçüde bir işlem olduğunu, Bilgi alma talebine verilen cevap yazısında dahi açıkça şirketlerin bazılarının birbirleri lehine verdikleri kefaletler ve varlık tahsisleri olduğu beyan edilmişken; finansal tablolarda “solo” olarak yer alan borçlar ile yetinilerek bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını, cevapta bilinçli olarak grup şirketleri / hakim-bağlı şirket ifadesinin kullanılmasından kaçınıldığını, “aynı veya benzer pay sahipliği yapısı” ifadesi seçilmiş olsa da; ortada grup şirketleri yapısı bulunduğunu, Özel denetçi atanması ile grup şirketlerinin birbirleri ile tüm işlemlerini ortaya koyan net bir analizin yapılmasının en büyük kanuni hak olduğunu, 08/12/2020 tarihli genel kurulda davacı müvekkillerinin, yönetim kurulu başkanlığına, bilgi alma ve inceleme talebinde yer alan soruların üzerinden tek tek geçilmesi talebini ilettiğini, çoğunluk pay sahiplerinin verilecek tüm cevapların verildiğini, Müvekkiller’in sorularına ilişkin olarak pay sahipleri arasında bir müzakere yürütülmeyeceğini ve başkaca bir cevap verilmeyeceğini beyan ettiğini, özel denetçi atanması talebinin genel kurulda reddedilmesi durumunda, pay sahiplerinin dava hakkına sahip olduğu hususunun TTK m. 439’da düzenlendiğini, 09/11/2020 tarihli genel kurulda müvekkilleri tarafından öncelikle bilgi alma haklarının kullanıldığını, ancak bu istem şirket yönetimince hakkıyla karşılanmadığından, 08.12.2020 tarihli genel kurul toplantısında özel denetçi isteminde bulunulduğunu, fakat bu talebin reddedildiğini, TTK m. 439/2 kapsamında bir değerlendirme yapıldığında, Davalı Şirket genel kurulunda alınan karar ile müvekkillerinin vazgeçilemez ve devredilemez pay sahipliği haklarından olan “bilgi ve alma ve inceleme hakkı”nın ihlal edildiğini, davalı şirket yönetiminde söz sahibi olan Çoğunluk Pay Sahipleri’nin temsilcilerinin almış olduğu hatalı kararlar nedeniyle Davalı Şirket’in ve dolaylı olarak Müvekkillerinin zarar riski altında olduğunu, grup Şirketlerinden …. üzerinden yürütülen …. projesinde tahminlerine göre şu ana kadar 40.000.000 ABD Doları tutarı civarında zarar edildiğini, ancak bu zarara ilişkin olarak faaliyet raporlarında herhangi bir açıklama yapılmadığını, müvekkillerinin 08/12/2020 tarihli genel kurulda, özel denetçiye sorulması gereken soruları şu şekilde belirlediğini,
-Şirketin, bir bağlı şirket olması karşısında, hakim teşebbüsle ve diğer bağlı şirketlerle veya diğer bağlı şirketler yararına ü kişilerle kurduğu hukuki ilişkilerde, bağlı şirket kayba uğramış mıdır?
-Türk Ticaret Kanunu madde 195 ve devamındaki şirketler topluluğu hükümleri kapsamında, şirketler topluluğunun hâkiminin teşebbüs (Ticaret Şirketi olmayan gerçek kişiler) olması halinde yine şirketler topluluğuna ilişkin hükümlerin uygulandığını ve bağlılık raporlarının hazırlanması için yasal zemin oluştuğunu, burada bahsi geçen hâkim teşebbüsün tüzel kişiliği haiz olması zorunluluğu bulunmadığını, … Ailesi’nin doğrudan ya da dolaylı olarak hâkim olduğu şirketlerin (“Bağlı Şirketler”) ise hâkim teşebbüs … Ailesi’nin bağlı şirketleri mahiyetinde olduğunu, Şirket’in bağlılık raporu hazırlamaktan kaçınması ve diğer Bağlı Şirketler ile işlemlerin bilinçli olarak göz ardı edilmesinin eksiklik olduğunu, diğer Bağlı Şirketler ile olan tüm işlemlerin ve grup içi borç alacak ilişkilerinin şeffaf bir şekilde pay sahipleri ile paylaşılmasını talep ettiklerini, söz konusu bağlılık raporunda şirketin hâkim teşebbüsü … Ailesi ile ve … Ailesi’nin doğrudan veya dolaylı olarak hâkimiyetinde bulunan Bağlı Şirketler ile yapılan tüm hukuki işlemlerin, hâkim teşebbüs … Ailesi’nin yönlendirmesiyle … Ailesi ya da …. Ailesine bağlı Bağlı Şirketler’in yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin açıklamasının ortaya konulması gerektiğini,
-2019 faaliyet yılında bütçeden ne kadar bir sapma gerçekleşmiştir ve bu sapmanın sebebi nedir?
-2019 faaliyet yılı bütçesindeki sapmaları içeren ayrıntılı bir çalışma talep ettiklerini,
-Şirketin yeniden yapılandırılması konusundaki risk değerlendirmesi nedir?
-Öngörülen risklere ilişkin değerlendirmelerde ve şirketin finansal yapısını iyileştirmek için alınması düşünülen önlümler bölümlerinde, hiçbir gerekçe belirtilmeden birbirini tekrar eder şekilde “bankalarla yeniden yapılandırma seçeneğinin değerlendirildiğine” işaret edildiğini, Adeta tüm grup şirketlerinin bir diğerinin borcunun ödenmesi gayesi ile bu yeniden yapılandırmanın içine çekildiğini, Şirketleri uzun vadeli bir borç ödeme rejimine sürükleyen yeniden yapılandırmaya ilişkin risk değerlendirmesi daha kapsamlı olarak yapılmalı ve bunun gerekliliğinin, zamanlamasının pay sahiplerince de istişare edilmesine imkan tanıyan detaylı bir çalışma talep ettiklerini,
-Şirket’in bugüne kadar çalıştığı danışmanların iş tanımlarını, kendilerine Şirket’ten ödenen toplam ücretleri, Şirket için gerçekleştirdikleri çalışmaların maddi ve manevi faydalarını ve varsa zararlarını içeren detaylı bir çalışma talep ettiklerini, neticede; TTK m. 439 uyarınca açılan davanın kabulü ile dilekçede yer verilen hususlara ilişkin inceleme yapılabilmesi amacıyla Davalı Şirket’e TTK 440.md uyarınca özel denetçi atanmasına, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin davalı Şirket üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili 30/04/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacıların 09/11/2020 tarihli olağan genel kurul toplantısından önce kullandıkları inceleme hakkı çerçevesinde edindikleri bilgiler (TTK m. 437/1), 10/11/2020 tarihli olağan genel kurul toplantısında sorulan sorulara 07/12/2020 tarihinde verilen yanıtlar ve bilahare erteleme üzerine yapılan 08/12/2020 tarihli genel kurul toplantısında verilen yanıtlar (TTK m. 437/2), kendilerini yönetim kurulunda temsil eden davacı … vasıtasıyla, şirketin işleyişi hakkında en kapsamlı biçimde bilgi sahibi olduklarını, huzurdaki davada özel denetimin TTK m. 438-439’da öngörülen koşullarının hiçbirinin gerçekleşmediğini, bilgi alma ve inceleme hakkı tüketilmediğini, pay sahipliği haklarının kullanımı için gerekli olma koşulu yerine getirilmediğini, açıklığa kavuşturulması gereken şüpheli olgular açıkça belirlenerek ortaya konulmadığını, şirket organları kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal etmediğini, şirket veya pay sahipleri herhangi bir zarara uğratılmadığını, iletilen soruların, kapsamı ve konusu itibariyle özel denetçi tarafından incelenmeye elverişli olmadığını, soruların bir kısmının müvekkili şirketle hiçbir ilgisi olmadığını, bazı soruların ise şüpheli bir hususun açıklanmasına yönelik olmayıp, genel ve soyut inceleme talebinden ibaret olduğunu, bazı soruların, ticari ve sübjektif risk analizine ya da gerçekleşmemiş olgulara ilişkin olduğunu, bazılarının ise yönetim organının görevine giren iş ve işlemlerin, kanuna tamamen aykırı olarak özel denetçiye yaptırılmaya çalışılmasından ibaret olduğunu, davalı şirket 2019 yılı olağan genel kurul toplantısının 9/11/2020 tarihinde saat 12.00’de yapılmasının planlandığını; ancak anılan gün ve tarihte azınlık pay sahiplerinin, TTK m. 420 uyarınca finansal tabloların ve buna bağlı konuların müzakeresinin ertelenmesi talebinde bulunduklarını, bu nedenle toplantının ertelendiğini, yönetim kurulunun 09/11/2020 tarihli kararı ile erteleme üzerine yapılacak toplantının 08/12/2020 tarihinde yapılmasının oybirliği ile karara bağlandığını, davacıların, ertelenen 09/11/2020 tarihli genel kurul toplantısında, bilgi almak istedikleri hususları ve sorularını içeren bir listeyi Toplantı Başkanlığına sunduğunu, her ne kadar yöneltilen sorular bilgi alma hakkının sınırlarını aşsa da bunların tamamının eksiksiz ve şeffaf şekilde yanıtlandığını, pay sahibi sıfatı ile bilgi talep eden …’ın aynı zamanda (o dönemde) yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıdığını, davacıların bu bilgilerin tümüne zaten vâkıf olduğunu, yine de, bu bilgi alma talebine istinaden verilen yanıtların şirketin üst düzey yöneticilerinden elde edilen veriler ışığında, eksiksiz ve dürüst resim ilkesine uygun şekilde yönetim kurulunun kalan üyelerince hazırlandığını, 07/12/2020 tarihinde hem davacılar ile hem de kendilerini temsil eden yönetim kurulu üyesi … ile e-posta aracılığıyla paylaşıldığını, davacıların 2019 yılı olağan genel kurul toplantısında özel denetim talebinde bulunduğunu, davacıların bu talebinin, (i) pay sahipliği haklarının kullanılması için gerekli bilgilerin (ve daha fazlasının) hâlihazırda kendileri ile paylaşılmış olması, (ii) özel denetçi talebinin TTK m. 438- 439’da öngörülen koşulların hiçbirinin karşılanmaması ve (üü) pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için belirli konularda bilgi almaktan ziyade, yönetim üzerinde baskı oluşturarak şahsi menfaat sağlama amacına yönelmesi gerekçesiyle, haklı olarak reddedildiğini, 08/12/2020 tarihli genel kurul toplantısının, bir önceki toplantının Davacıların TTK m. 420/1 uyarınca bilanço görüşmelerinin ertelenmesi talebi nedeniyle yapılan (ertelenen) toplantı olduğunu, davacılar madem bilgi alamamışlar ve müphem noktalar aydınlatılmamış; o halde neden TTK m. 420/2 uyarınca genel kurul toplantısının ikinci kere ertelenmesi talebinde bulunmadıklarını, davacıların azınlık-çoğunluk gruplaşmasına ve şirketler topluluğuna ilişkin iddiaları tamamen hatalı olup, sayın mahkemeyi yanıltma amacını taşıdığını, müvekkili …. A.Ş.’nin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne …. sicil numarası ile kayıtlı, … Cad.No… …/İstanbul adresinde dış ticaret ile iştigal eden 2019 döneminde kar eden bir şirket olduğunu, davacılar tarafından ileri sürülen, Şirket içinde çoğunluk-azınlık gruplaşmasına yönelik açıklamaların tümüyle zorlama ve hukuken mesnetsiz bir yorum olduğunu, … Ailesi olarak anılan gerçek kişi pay sahiplerinin hakimiyet icra ettikleri ve hâkim teşebbüs konumunda oldukları iddiasının hem davalı şirketin yönetim anlayışıyla hem de TTK m. 195 vd. hükümlerinin ortaya koyduğu şirketler topluluğu kavramıyla örtüşmediğini, davacıların, Şirket içinde çoğunluk-azınlık gruplaşmasına yönelik açıklamalarış ile …. Ailesinin hakimiyet uyguladığı ve tek elden yönetim sergilendiği yönündeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacıların “temsilci” olduğunu beyan ettikleri (Davacılardan) …’ın uzun yıllar şirketin yönetim kurulu başkan yardımcılığı yaptığını, iddia edildiği gibi “Çoğunluk Pay Sahipleri” olarak anılan kişiler blok olarak hareket ederek şirket üzerinde tek elden hakimiyet icra ediyor olsalardı, davacıların, 8/12/2020 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına kadar, müvekkili davalı şirketin kuruluştan beri teşkil edilmiş tüm yönetim kurullarında temsil edilmelerinin mümkün olamayacağını, dava dilekçesinde “Çoğunluk Pay Sahipleri, Davacılar ile sağlıklı bir bilgi paylaşımını tercih etmedikleri…” şeklinde bir ifadeye yer verildiğini, anonim şirketler hukukunda pay sahibinin bilgi alma hakkı bakımından “bilgi verme yükümlüleri” “diğer pay sahipleri” olmayıp, yönetim kurulu ve denetçiler olduğunu, 09/11/2020 tarihli ertelenen genel kurul toplantısından önce TTK m. 43711 uyarınca gerekli belgelerin pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulduğunu, ayrıca bu belgelerin 03/11/2020 tarihinde e-posta yoluyla da pay sahipleriyle paylaşıldığını, erteleme sonrası yapılan genel kurul toplantısının tarihinin 08/12/2020 olduğu düşünülürse, davacıların bu belgeleri incelemek için tam 45 günleri olduğunu, davacıların bilgi alma talebine istinaden verilen yanıtların şirketin üst düzey yöneticilerinden elde edilen veriler ışığında, eksiksiz ve dürüst resim ilkesine uygun şekilde yönetim kurulunun kalan üyelerince hazırlandığını, 07/12/2020 tarihinde hem Davacılar ile hem de kendilerini temsil eden yönetim kurulu üyesi … ile e-posta aracılığıyla paylaşıldığını, tüm pay sahiplerinin bugüne dek yapılan her bir genel kurul toplantısına katılıp finansal tabloları tasdik etmeleri ve yönetim kurulu üyelerinin tamamını ibra etmiş olmalarının da kuruluştan bu yana aynı anlayışla yönetilen müvekkili davalı Şirket hakkında her türlü bilgiye sahip olduklarının ‘en büyük göstergesi olduğunu, ileri sürülen iddia ve taleplerin Davacıların ortaklık ilişkisinden duydukları şahsi ve keyfi memnuniyetsizlikten ve ortaklık ilişkisini, pay sahipliği çevresi benzer muhtelif şirketlerdeki paylarını diğer pay sahiplerine fahiş fiyattan devretmek suretiyle sonlandırmak arzularından ileri geldiğini, davacıların bir diğer amacının ise, özellikle davalı şirketin de içinde bulunduğu ve alacaklı bankalarla müzakere aşamasında bulunulan finansal yeniden yapılandırma (FYY) sürecini suni ihtilaflar yaratarak akamete uğratmak; kanunun sağladığı hakları ve araçları kötüye kullanarak deyim yerindeyse bankalara korku salmak ve muhtelif şirketlerdeki diğer pay sahiplerini sindirerek fahiş fiyatla pay devretmek suretiyle ortaklıktan ayrılmanın zeminini tehditle ve taktiksel biçimde sağlamak olduğunu, davacıların birbirine çok yakın tarihlerde pay sahibi oldukları on bir farklı şirket aleyhine kopyala yapıştır gerekçelerle mesnetsiz ve seri biçimde davalar açtıklarını, bu davaların davalı şirketin de bir parçası olduğu FY’Y sürecinin yürütüldüğü bankalara ihtarname yoluyla bildirildiğini, davalı şirketin herhangi bir şirketler topluluğunun parçası olmadığını, davalı Şirkete hâkim olan veya davalı şirketin hakim olduğu bir ticaret şirketi olmadığını, Hal böyle iken TTK m. 195 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m. 105 çerçevesinde bir şirketler topluluğunun varlığından söz etmenin hatalı olduğunu, davacılar da dahil olmak üzere müvekkili davalı Şirketin pay sahiplerinin 14 adet şirkette benzer oranlarda birlikte pay sahibi olduklarını, müvekkili davalı şirketin FYY kapsamındaki bankalara bir kredi borcu bulunmadığını, dava dilekçesinde anılan şirketler lehine verilmiş herhangi bir teminatı bulunmadığını, davalı şirketin pay sahiplerinin benzer oranlarda pay sahibi oldukları başka bazı şirketlerin banka borcu olduğunu, davacıların, banka borcu taşıyan tüm şirketlerde Yönetim Kurullarında kesintisiz olarak görev aldıklarını, müvekkilinin bankalara karşı borcu bulunmamakla birlikte, dava dilekçesinde saydıkları diğer şirketlerin borç miktarı, bu borçların neden alındıkları ve vadeleri ile borçların geri ödenip ödenmeyeceği de dahil olmak üzere, tüm bilgilere sahip olduklarını, davacıların, huzurdaki dava açısından ilettikleri, özel denetim talep ettikleri bir hususta bilgi alma ve inceleme haklarını tüketmediklerini, Bilgi alma ve inceleme hakkının tüketilmediği, ilk kez bu davada ileri sürülen, genel kurul öncesinde veya esnasında sorulmamış bulunan | nolu sorunun ilk cümlesinin, “Şirketin, bir bağlı şirket olması karşısında, hâkim teşebbüsle ve diğer bağlı şirketlerle veya diğer bağlı şirketler yararına üçüncü kişilerle kurduğu hukuki ilişkilerde, bağlı şirket kayba uğramış mıdır? 3 nolu sorunun ilk cümlesinin “Şirketin yeniden yapılandırılması – konusundaki – risk değerlendirmesi nedir ?” olduğunu, TTK m. 438 uyarınca bilgi alma hakkının tüketilmiş olması için bu hususların daha önce dile getirilmiş, soru olarak yöneltilmiş ve TTK m. 437 hükmüne uygun şekilde yanıtlanmamış olması gerektiğini, Ayrıca, özel denetçinin incelemesi talep edilen soruların yalnızca TTK m. 437/5 hükmünde düzenlenen bilgi edinme davasına konu edilebilir olduğunu, bunların, davacıların organlardan rahatlıkla alageldikleri ve talep üzerine de alabilecekleri bilgiler olduğunu, bunun için özel denetim talep edilmesinin, özel denetimin öngörülme sebebi ile bağdaşmadığını, özel denetçinin bilgi almak için kullanılamayacağını, özel denetçiye soru sorulamayacağını, yalnızca belirli ve işaret edilen şüpheli noktaların aydınlatılması görevi verileceğini, davacıların dilekçesinde belirtilen yegâne gerekçenin “sorumluluk davası başta olmak üzere, gerekli tüm hukuki yollara başvurulması” şeklinde olduğunu, önceki faaliyet dönemlerine ilişkin tüm yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini ve tüm finansal tabloların onaylandığını, tüm davacıların, önceki faaliyet yıllarına ilişkin genel kurul toplantılarında ibra yönünde oy kullanarak, 2019 öncesi döneme ilişkin tüm sorumluluk davası açma haklarını TTK m. 558/2 hükmü uyarınca yitirdiklerini, özel denetime konu edilebilecek hususların da sadece 2019 faaliyet yılı ve sonrasına ilişkin olabileceğini, halbuki özel denetim kapsamında iletilen hususların bir kısmının 2019 faaliyet döneminin öncesine ilişkin olduğunu,
1 numaralı sorunun 2019 yılı faaliyet döneminden öncesine ilişkin kısmının özel denetime konu edilemeyeceğini, zira önceki faaliyet dönemlerine ilişkin tüm yönetim kurulu üyelerinin ibra
edildiğini ve tüm finansal tablolar onaylandığını,
3 numaralı sorunun özel denetim talebine konu edilemeyeceğini, zira hiçbir pay sahipliği hakkının
kullanımıyla ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığını,
4 numaralı sorunun özel denetim talebine konu edilemeyeceğini, söz konusu soru altında “Şirketin bugüne kadar çalıştığı danışmanların iş tanımlarını, kendilerine Şirketten ödenen toplam ücretleri, Şirket için gerçekleştirdikleri çalışmaların maddi ve manevi faydalarını ve varsa zararlarını içeren detaylı bir çalışma talep ederiz” gibi soruların özel denetçi atanarak incelenmesinin istendiğini, bu noktada “maddi ve manevi faydalarını ve varsa zararlarını içeren detaylı bir çalışma” şeklinde bir özel denetim talebi formüle edilemeyeceğini; davacıların özel denetçiyi “danışman” zannettiklerini ve ondan sübjektif çalışma beklediklerini, açıklığa kavuşturulması gereken belirli olguların ortaya konulması şartının gerçekleşmediğini, özel denetim talebinin kabul edilebilmesi için eksik, şüpheli veya muğlak hususlara işaret edilmesi gerektiğini, davacıların finansal tablolara ilişkin genel beyanlarda bulunduklarını ve hangi finansal tablo kalemiyle ilgili bir eksiklik ya da şüpheli durumun olup olmadığını belirtmediklerini, finansal tabloların belirli bir noktasına karşı itirazda bulunmadıklarını, finansal tablolar hakkında genel kurul öncesinde ve esnasında iletilen bütün sorulara ayrıntılı ve şeffaf şekilde cevap verildiğini, davalı Şirket organlarının, tabi oldukları mevzuata ve Şirket esas sözleşmesine ihlal teşkil edecek herhangi bir iş veya işlemde bulunmadığını, ihlalin bir özel denetim koşulu olduğunu, davacıların, özel denetçiden âdeta yönetim kurulunun yerine geçerek bir bağlılık raporu hazırlamasını istediklerini, özel denetçinin şirket organlarının yerine geçerek, tıpkı TTK m. 199 hükmünde öngörülen bağlılık raporu gibi belgeleri düzenlemekle görevlendirilemeyeceğini, dava dilekçesinde ileri sürülen zararların grup içi borçlanmalar ve “…” olarak anılan proje olduğunu, kopyala-yapıştır yapmak suretiyle aynı zarar “sebeplerine” yer verildiğini, … projesinin müvekkili ile ilgisi olmadığını, neticede; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, davacı ortağın şirket aleyhine açtığı TTK’nun 438.ve devamı maddelerine dayalı özel denetçi atanma istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Prof. Dr. … ve … tarafından mahkememize sunulan 25/04/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Huzurdaki davanın süresinde ikame edildiği, davacıların bilgi alma ve inceleme haklarını kullandıkları, bir başka deyişle ön koşulu sağladıkları, davacıların sadece “Şirketin, bir bağlı şirket olması karşısında, hâkim teşebbüsle ve diğer bağlı şirketlerle veya diğer bağlı şirketler yararına üçüncü kişilerle kurduğu hukuki ilişkilerde, bağlı şirket kayba uğramış mıdır?” sorusu hakkında daha önce bilgi alma haklarını kullanmadıklarının görüldüğü, davacıların gereklilik koşulunu sağladıkları, davacılar tarafından imzalı özel denetçi atanmasına ilişkin talep listesinde yer alan; “2019 mali yılı bütçesindeki sapmalar”ın *belirli olaylar” kapsamında mütalaa edilebileceği, davacılar tarafından imzalı özel denetçi atanmasına ilişkin talep listesinde yer alan; bankalarla yeniden yapılandırmaya ilişkin risk değerlendirmesi, bu yola başvurulmasının gerekliliği ve zamanlamasının kanaatimizce içeriği ve sınırları belirli olan, genel nitelik taşımayan bir husus olup “belirli olaylar” kapsamında mütalaa edilebileceği, davacılar tarafından imzalı özel denetçi atanmasına ilişkin talep listesinde yer alan; “diğer bağlı şirketler ile olan işlemler ve grup içi borç-alacak ilişkileri, bağlı şirketlerin yararına alınan önlemler, hukuki işlemlerde edimler ve karşı edimler, önlemlerde önlemin sebebi ve şirket “yönünden yarar ve zararları, şayet zarar denkleştirilmişse bunun faaliyet yılı içinde fiilen nasıl gerçekleştiği veya davalı şirketin sağladığı hangi menfaatlere ilişkin olarak bir istem hakkı tanındığı” hususlarının kanaatimizce içeriği ve sınırları belirli olan, genel nitelik taşımayan hususlar olup “belirli olaylar” kapsamında mütalaa edilebileceği, ancak dosya içeriğinde davalı şirketin bağlı şirket niteliğinde olup olmadığına dair yeterli bilgi/belge bulunmadığı, davacılar tarafından imzalı özel denetçi atanmasına ilişkin talep listesinde yer alan “davalı şirketin çalıştığı danışmanların iş tanımları ve kendilerine şirketten ödenen toplam ücretler”le ilgili davalı şirket tarafından cevap – verildiğinin – görüldüğü, ancak “danışmanların gerçekleştirdikleri çalışmaların maddi ve manevi faydaları ve varsa zararları”nın ise sınırları belirli olmayan, genel nitelik taşıyan bir husus olduğu, dolayısıyla “belirli olaylar” kapsamında mütalaa edilemeyeceği, davacıların 2019 faaliyet yılından önceki dönemlere ilişkin olarak -pay sahipliği haklarını icra edebilecek durumda olmadıklarından bahisle- özel denetçi tarafından inceleme yapılması taleplerinin yerinde olmadığı, heyetimizde yer alan Sn Mali Bilirkişi tarafından yapılan incelemeler neticesinde, şirketin Gelir Tabloları ve Bilançolarının incelenmesinde çelişkili bir husus görülmediği ve bunların muhasebe usul ve esaslarına uygun olarak düzenlendiği, Şirket’in banka kredi borcu olmayıp,satıcılara olan borçlarının da yüksek seviyede gözükmediği, şirketin incelenen 2 yılda faaliyetlerinden kâr raporladığı ve dönem sonuna gelindiğinde de dönem kârı elde ettiği tespit edildiği, bu açıklamalar ışığında, davalı şirket yönetim kurulunun kanunu ihlal ederek şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarının davacılar tarafından ikna edici bir şekilde ortaya konulup konulmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişiler Prof. Dr. …. ve … tarafından mahkememize sunulan 08/08/2022 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacıların, ortak oldukları davalı şirket dışında, davalı şirkete yabancı olan, davalı şirket dışında başkaca iktisadi faaliyetleri bulunduğunun yani teşebbüs niteliğini haiz olduklarının ispat edilemediği görüldüğünden, davalı şirketin pay sahipleri …, … , … ve …’ın hakim teşebbüs olarak kabul edilemeyeceği, davacının zarar sebebi olarak grup içi borçlanmaları ve grup şirketlerinden …. üzerinden yürütülen “….”ni göstermişse de ….ni yürüten şirket … A.Ş, olduğundan ve huzurdaki davada davalı olarak yer almadığından, bu şirket yönünden herhangi bir inceleme ve tespit yapılmasının söz konusu olmadığı, kaldı ki, … A.Ş. ayrı bir tüzel kişilik olup, söz konusu şirketin zararının davalı … de zarara uğrattığının ispata muhtaç olduğu, davalı şirketin veya pay sahiplerinin zarara uğradığının ikna edici bir şekilde ortaya konulmamış olduğu, diğer itirazlar bakımından ise kök rapordaki görüşlerimizi muhafaza ettikleri yönünde görüş bildirmişlerdir.
Huzurdaki dava davacıların davalı … Tic. A.Ş.’ne (“… A.Ş.” veya “Şirket”) özel
denetçi atanması taleplidir. Dava konusu uyuşmazlığın çözüme kavuşturabilmesi için,
i. Davalı şirkete özel denetçi atanması koşullarının oluşup oluşmadığı,
ii. Özel denetçi atanmasını gerektirir bir durum söz konusu ise sınırlarının tespiti
hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) m. 438/1 hükmü
uyarınca “Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde
ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle
açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.”
Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde sermayenin en az onda birini (halka açık
anonim şirketlerde yirmide birini) oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en
az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde mahkemeden özel denetçi atamasını
isteyebilir (TTK m. 439/1). Görüldüğü üzere özel denetçi istemine dair bireysel hakkın, genel
kurulun ret kararı üzerine azlık hakkına dönüşmesi, aynı zamanda, pay sahibinin tek başına yaptığı
talep ile hayata geçirilemeyen özel denetimin, bir kez de, azlık pay sahiplerinin istemi üzerine
gerçekleştirilebilmesi imkânını tanımaktadır (Güven, s. 137).
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacıların, davalı şirkette toplam %41 oranında paya sahip
oldukları yani azlık sıfatını haiz oldukları tespit edildiğinden, TTK m. 439/1 çerçevesinde özel
denetçi atanmasını talep etmeye yetkili oldukları görülmektedir.
Öte yandan davacıların huzurdaki davayı 08.03.2021 tarihinde (yani özel denetim talebinin
genel kurulca reddedildiği tarih olan 08.12.2020 tarihinden itibaren üç aylık hak düşürücü süre
içerisinde) ikame ettikleri, bu sebeple huzurdaki davanın süresinde ikame edildiği görülmektedir.

Belirtmek gerekir ki -TTK m. 439/2 gerekçesinde açıkça ifade edildiği üzere- mahkemece
azlığın talebi üzerine özel denetçi atanabilmesi için, TK m. 438’deki koşulların somut olayda
var olup olmadıklarının da incelenmesi gerekir (Narbay, s. 317). Gerçekten de hükmün
gerekçesinde açıkça “mahkemenin, azlığın talebi üzerine özel denetçi atayabilmesi için, 438’inci
maddedeki koşulların somut olayda var olup olmadıklarını incelemesinin yanında, ikinci
fıkrada yer alan koşulu da araması gerekir” ifadesi yer almaktadır. Bir başka deyişle, genel
kurulun özel denetim istemini reddetmesi ve akabinde azlık pay sahibinin/pay sahiplerinin TTK
m. 439/1’e istinaden mahkemeden özel denetçi atanması talebinde bulunması üzerine mahkemece,
TTK m. 438’deki koşulların (yani ön koşul ile maddi koşulların) somut olayda var olup
olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
a. Pay sahibi daha önce bilgi alma ve/veya inceleme haklarını kullanmış ancak bu girişimi, genel
kurulun hareketsiz kalması veya geç tepki vermesi, bilgi vermeyi reddetmesi ya da tatminkâr bir
cevap vermemesi nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmış olmalıdır. Bu, özel denetim talebinde
bulunabilmenin ön koşuludur. Madde gerekçesinde ifade edildiği üzere, bu önşart özel denetim
talebinin kötüye kullanılması ve şirkete zarar vermesi tehlikesinin azaltılması amacıyla
getirilmiştir. Böylece özel denetim talebi, bilgi alma veya inceleme yapma hakkının
kullanılmasının pay sahibine yardımcı olamadığı durumlarda başvurulabilecek fer’i (ikincil, tali)
bir yoldur (Şafak Narbay, “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Ortaklıkta Özel
Denetim Yapılması Şartları ve Özel Denetçinin Atanması Usulü”, Prof. Dr. Hüseyin Ülgen’e
Armağan, C. I, İstanbul 2007, s. 300; Şirin Güven, “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde
Anonim Şirketler Hukukunda Özel Denetim”, Çankaya University Journal of Law, 7/2 (Kasım
2011), s. 146).
TTK m. 438 gerekçesindeki “Bu şartın gerçekleştiği genel kurul tutanağıyla ispatlanır.”
ifadesinden anlaşıldığı üzere bilgi alma ve inceleme hakkının genel kurulda kullanılmış olması
gereklidir. Gerçekten de paysahibi tarafından genel kurulda yöneltilen soruların ve bunlara verilen
yanıtların genel kurul tutanağına geçirilmesi gerekir (S. Anlam Altay, “Anonim Ortaklıkta Özel
Denetimin Koşullarına İlişkin Düşünceler”, GÜHFD, S. 2, 2013, s. 62). Pay sahibinin sadece
genel kurulda daha önceden bilgi alma veya inceleme hakkını kullandığını ispatlaması gerekli ve
yeterli olup, bunun dışında kendisine yeterli açıklıkta, özenli ve gerçeğe uygun bilgi verilmediğini
veya hiç bilgi verilmediğini ispat etmesi gerekmemektedir (Arslan Kaya, “Özel Denetim İsteme
Hakkının Bilgi Alma veya İnceleme Hakkı ile İlişkisi”, Batı̇der, C. XXXI. S. 1, 2015, s. 71). Bu
bağlamda belirtmek gerekir ki bilgi alma veya inceleme hakkının özel denetim talebinde
bulunulmasından daha önce kullanılmış olması gerekmekle birlikte bu hak, önceki bir genel
kurulda kullanılmış olabileceği gibi, aynı genel kurul toplantısında özel denetim talebinde
bulunmadan önce de kullanılabilir (Kaya, s. 76). Öte yandan özel denetim istenen konu ile bilgi
talebinde bulunulan konunun aynı olması şarttır (Narbay, s. 318). Bu açıklamalar ışığında
huzurdaki davada bilgi alma ve inceleme hakkının daha önce kullanılmış olup olmadığına (yani
ön koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğine) dair değerlendirme dosyada mevcut ve davacılar
vekili tarafından Beyoğlu …. Noterliği kanalıyla keşide edilen 15.04.2021 tarih ve … yevmiye
nolu ihtarnameden ziyade genel kurul toplantı tutanağına istinaden yapılması gerekmektedir.
Davacıların bilgi
alma ve inceleme haklarını kullandıkları, bir başka deyişle ön koşulu sağladıkları, dosyada mevcut
08.12.2020 tarihli (ertelenen) genel kurul toplantı tutanağı ekinden (Ek-1: “Toplantı Başkanlığı’na
Bilgi Alma Talebi”) anlaşılmaktadır. Ancak davalı şirket vekili, davacıların, özel denetim talep
ettikleri bir hususta bilgi alma ve inceleme haklarını tüketmediklerini, ilk kez bu davada ileri
sürülen, genel kurul öncesinde veya esnasında sorulmamış bir soru bulunduğunu, bu sorunun
“Şirketin, bir bağlı şirket olması karşısında, hâkim teşebbüsle ve diğer bağlı şirketlerle veya diğer
bağlı şirketler yararına üçüncü kişilerle kurduğu hukuki ilişkilerde, bağlı şirket kayba uğramış
mıdır?” sorusu olduğunu iddia etmektedir. Gerçekten de dosyada mevcut “Toplantı Başkanlığı’na
Bilgi Alma Talebi” başlıklı ekten, sadece bu sorunun genel kurul öncesinde veya genel kurul
esnasında sorulmuş bir soru olmadığı, bir başka deyişle davacıların sadece bu konu hakkında daha
önce bilgi alma haklarını kullanmadıkları görülmektedir.
Bu noktada bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmış sayılması için TTK m. 437/5 uyarınca
pay sahibinin mahkemeye başvurmak zorunda olup olmadığının irdelenmesinde fayda
bulunmaktadır.Bilindiği üzere anılan düzenleme uyarınca “Bilgi alma veya
inceleme istemleri cevapsız bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu fıkra anlamında
bilgi alamayan pay sahibi, reddi izleyen on gün içinde, diğer hâllerde de makul bir süre sonra
şirketin merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine başvurabilir.”. Doktrinde Kaya, özel
denetim isteminde bulunan bir pay sahibinin, ön şartın gerçekleşmiş sayılabilmesi için bilgi alma
veya inceleme hakkını dava yoluyla ileri sürmesinin şart olmadığını ileri sürmektedir (Kaya, s.
73). Narbay ise, bilgi istemi reddedilen, cevapsız bırakılan, ertelenen ve bu anlamda bilgi
alamayan bir pay sahibinin öncelikle TTK m. 437/5’te öngörülen hukuki imkandan faydalanması gerektiğini savunmaktadır (Şafak Narbay, “Türk Ticaret Kanunu Kanunu Tasarısına Göre Anonim
Ortaklıkta Özel Denetim Yapılması Şartları ve Özel Denetçinin Atanması Usulü”, Prof. Dr.
Hüseyin Ülgen’e Armağan, C. I, İstanbul 2007, s. 301-302). Kanaatimizce TTK m. 438/1’in
gerekçesindeki ön şartın gerçekleştiğinin “genel kurul tutanağıyla ispatlanacağı” şeklindeki
ifadeden, bilgi alma veya inceleme hakkının kullanılmış sayılması için TTK m. 437/5’te öngörülen
davanın açılmasının gerekli olmadığı sonucu çıkmaktadır (Aynı yönde bkz. Kaya, s. 73). Kaldı ki
TTK m. 437/5’te düzenlenen davanın açılmasını zorunlu tutmak özel denetim kurumunun
işlerliğine halel getirir. Bu sebeple her ne kadar davalı şirket vekilinin 30.04.2021 tarihli cevap
dilekçesinde “özel denetçinin incelemesi talep edilen soruların yalnızca TTK m. 437/5 hükmünde
düzenlenen bilgi edinme davasına konu edilebilir olduğu” şeklinde beyanda bulunulmuş ise de,
davacıların böyle bir zorunluluğu bulunmamaktadır.

Keza belirtmek gerekir ki her ne kadar davalı şirket vekili, pay sahibi sıfatı ile bilgi talep eden
…’ın aynı zamanda (o dönemde) yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıdığını, davacıların
“Temsilci” olduğunu beyan ettikleri (davacılardan) …’ın uzun yıllar şirketin yönetim
kurulu başkan yardımcılığı yaptığını, davacıların bu bilgilerin tümüne zaten vâkıf olduğunu iddia
etmekte ise de davacı pay sahiplerinden birinin zamanında yönetim kurulu üyeliği görevinde
bulunmuş olması onun pay sahipliği sıfatından kaynaklanan bilgi alma ve inceleme hakkını (TTK
m. 437) kullanmasını engellemez.

b. Öte yandan özel denetim talebinin genel kurulda ileri sürülebilmesi için özel denetim yapılması,
pay sahipliği haklarından herhangi birinin kullanılabilmesi için gerekli olmalıdır (Ünal Tekinalp,
Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul 2020, s. 386). Bir başka deyişle, pay sahibi, genel
kurulda özel denetim talebinde bulunurken, özel denetimin gerekliliğini herhangi bir pay sahipliği
hakkı ile ilişkilendirmelidir (Fatih Yurtbaşı, Anonim Ortaklıklarda Özel Denetim, Yayımlanmış
Doktora Tezi, Yeditepe Üniversitesi SBE, İstanbul 2018, s. 107). Bu, özel denetim talebinde
bulunabilmenin maddi koşullarından ilkidir. Pay sahipliği hakları ile kastedilen, paya bağlı tüm
malvarlıksal ve yönetsel haklardır. Sırf bu haklardan herhangi birinin kullanılabilmesi için gerekli
olan bilgiye ulaşmak için dahi pay sahipleri özel denetim talebinde bulunabilecektir (Yurtbaşı, s.
109). Hükmün gerekçesindeki “maddi koşul, özel denetimin pay sahipliği haklarının, özellikle oy
hakkının kullanımı yönünden gerekli olmasıdır” ifadesiyle yönetsel hakların başında gelen oy
hakkına ayrıca vurgu yapılmıştır. Pay sahibinin, şirketin içinde bulunduğu ekonomik durum
hakkında fikir sahibi olması, böylece yatırımının geleceği hakkında karar vereceği ya da
gündemdeki belli bir konu hakkında oyunu olumlu ya da olumsuz yönde kullanacağı veya yönetim
kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açmaya hazırlandığı durumlarda, durum böyledir
(Güven, s. 150). Gerçekten de “pay sahipliği haklarının kullanılması” ifadesi ile sorumluluk
davası açılması, yıllık faaliyet raporunun reddedilmesi, yönetim kurulunun seçimi veya görevden
alınmalarına ilişkin dava, bir genel kurul kararının iptalinin dava edilmesi, TTK m. 424 hükmü
anlamında ortaklığın yılsonu finansal tablolarının tasdik edilmesine engel olunması, haklı sebeple
fesih davası açma ya da TTK m. 202 uyarınca denkleştirme davası açma kastedilmektedir (Bkz.
Narbay, s. 303-304; Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Ankara 2021, 7. Baskı, s. 483;
Altay, s. 67; Yurtbaşı, s. 107, 111). Keza pay sahibinin, yönetim kurulunu ibra etmeden önce de
gerekliliği ispatlayarak özel denetim hakkını kullanması mümkündür (Mehmet Özdamar,
“Anonim Şirketlerde Özel Denetim”, Anonim Şirketlerde Azlık Hakları (Ed. Prof. Dr. Erol
Ulusoy), Ankara 2014, s. 54). “Gereklilik kriteri”, şirketin tüm alanları ve şirketin ekonomik ve
finansal yapısını etkileyen, kanunun denetçiler tarafından spesifik bir denetimi öngördüğü konular
da dahil tüm olaylarla (örn. ayni sermaye konulması, sermaye artırımı) ilgili olabilir (Narbay, s.
303). Huzurdaki davada davacılar bakımından “gereklilik” koşunun sağlandığı bu açıklamalar ışığında anlaşılmıştır.
c.Keza özel denetimin konusunu belirli olaylar oluşturmalıdır. Bu, özel denetim talebinde
bulunabilmenin maddi koşullarından ikincisidir. “Belirli olaylar”, içeriği ve sınırları belirli
olan, genel nitelik taşımayan anlamına gelir. Hükmün gerekçesinde de “belirli olayların”,
ortaklığın herhangi bir işi, işlemi, kararı, finansal durumu, finansman ihtiyacı, hâkim ortaklığın
(işletmenin) kararları veya ortaklığa verdiği kayıplar olabileceği ifade edilmiştir. İşte bu sebeple
özel denetim, pay sahibini ilgilendiren belirli olayları açıklığa kavuşturmaya yönelik bir inceleme
aracı, yani açıklayıcı bir rapor niteliğinde olup, hedefi olmayan, rastgele bir inceleme değildir
(Pulaşlı, s. 487). Dolayısıyla şirketin genel gidişatı ya da kar-zarar durumu gibi haller “belirli
olay” kapsamına girmemektedir (Özdamar, s. 54; Narbay, s. 305). Özel denetimin konusunu,
şirketin idaresi ile ilgili ve şirket içi vakaların oluşturması gerekir. Şirketin idaresi ile ilgili vakalar,
şirketin ekonomik ve mali durumunu olduğu kadar şirketle doğrudan ilişkisi olan kişilerin
(yönetim kurulu üyeleri, denetçiler, işçiler, vb.) eylemlerini de etkilemeye elverişli tüm vakaları
kapsayabilir (Güven, s. 148). Doktrinde “belirli olaylara”, şirketin yapmış olduğu bir sözleşmenin
içerik ve koşulları, ortaklığa katılımlar, akrabalık ilişkileri ve şirketin işleyişindeki rolü, kar payı
dağıtımının kanuna uygun bir şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği ve yönetim kurulu
üyelerinin harcamaları örnek olarak gösterilmiştir (Narbay, s. 304; Yurtbaşı, s. 111-112). Yine
şirket ile ilgili belli olayların, ihalelerin, projelerin, inşaatların yapımı ve akıbeti de “belirli olaylar”
kapsamında olduğu sonucuna varılmıştır. (Özdamar, s. 54).

Bu bağlamda ayrıca belirtmek gerekir ki, edinilecek bilginin kapsamının ve çeşitli cephelerinin
ancak özel denetimin sonucunda ortaya çıkacağı dikkate alınmalı ve pay sahibinin edinmek
istediği bilgiyi somutlaştırırken henüz açıklığa kavuşmamış bu bilgi hakkında her veriyi ortaya
koyması beklenmemelidir (Altay, s. 58).
Dosyaya mübrez 08.12.2020 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ekinde yer alan ve davacılar
tarafından imzalı özel denetçi atanmasına ilişkin talep listesinden, davacıların aşağıdaki hususların
özel denetçi tarafından incelenmesini talep ettikleri görülmektedir. Bu hususların “belirli olay”
kapsamında mütalaa edilebilip edilemeyeceğinin tartışılması gerekmetedir.

“Diğer Bağlı şirketler ile olan tüm işlemlerin ve grup içi borç alacak ilişkilerinin şeffaf bir şekilde
pay sahipleri ile paylaşılmasını talep ediyoruz. Söz konusu bağlılık raporunda (i) Şirket’in hâkim
teşebbüsü …. Ailesi ile ve …. Ailesi’nin doğrudan veya dolaylı olarak
hâkimiyetinde bulunan Bağlı Şirketler ile yapılan tüm hukuki işlemlerin, (ii) hâkim teşebbüs
… Ailesi’nin yönlendirmesiyle … Ailesi ya da ….. Ailesine bağlı, Bağlı
Şirketler’in yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin açıklamasının
ortaya konulması gerekmektedir. Hukuki işlemlerde edimler ve karşı edimler, önlemlerde, önlemin
sebebi ve şirket yönünden yarar ve zararlarının da belirtilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte,
zarar denkleştirilmişse, bunun faaliyet yılı içinde fiilen nasıl gerçekleştiği veya Şirket’in sağladığı
hangi menfaatlere ilişkin olarak bir istem hakkı tanındığı hususları yer almalıdır. Yukarıdaki
açıklamalar ışığında, Şirket yönetim kurulunun Türk Ticaret Kanunu kapsamındaki yükümlülüğünü
tam olarak yerine getirilmesi ve söz konusu işlemler hakkında pay sahiplerine bilgi verilmesi
amacıyla bağlılık raporunun belirtilmiş olan hususları kapsar şekilde hazırlanarak ivedilikle
tarafımıza iletilmesini talep ederiz”.
Davalı şirketin bağlı şirket olduğunun kabulü halinde; diğer bağlı şirketler ile olan işlemler ve grup
içi borç-alacak ilişkileri, bağlı şirketlerin yararına alınan önlemler, hukuki işlemlerde edimler ve
karşı edimler, önlemlerde önlemin sebebi ve şirket yönünden yarar ve zararları, şayet zarar
denkleştirilmişse bunun faaliyet yılı içinde fiilen nasıl gerçekleştiği veya davalı şirketin sağladığı
hangi menfaatlere ilişkin olarak bir istem hakkı tanındığı hususları kanaatimizce içeriği ve sınırları
belirli olan, genel nitelik taşımayan hususlar olup “belirli olay” kapsamında mütalaa edilebilir ise
de dosya içeriğinden davalı şirketin bağlı şirket niteliğinde olduğu ispat edilememiştir.
“2019 mali yılı bütçesindeki sapmaları içeren ayrıntılı bir çalışma talep etmekteyiz”.
2019 mali yılı bütçesindeki sapmalar kanaatimizce içeriği ve sınırları belirli olan, genel nitelik
taşımayan bir husus olup “belirli olay” kapsamında olduğu değerlendirilmelidir.
“Öngörülen risklere ilişkin değerlendirmelerde ve şirketin finansal yapısını iyileştirmek için
alınması düşünülen önlemler bölümlerinde, hiçbir gerekçe belirtilmeden, birbirini tekrar eder
şekilde “bankalarla yeniden yapılandırma seçeneğinin değerlendirildiği”ne işaret edilmektedir.
Adeta tüm grup şirketleri, bir diğerinin borcunun ödenmesi gayesi ile bu yeniden yapılandırmanın
içine çekilmektedir. Şirketleri uzun vadeli bir borç ödeme rejimine sürükleyen yeniden
yapılandırmaya ilişkin risk değerlendirmesi daha kapsamlı olarak yapılmalı ve bunun
gerekliliğinin, zamanlamasının pay sahiplerince de istişare edilmesine imkan tanıyan detaylı bir
çalışma talep etmekteyiz”.

Bu hususun da “belirli olay” kapsamında değerlendirilmelidir.Gerçekten de bankalarla
yeniden yapılandırmaya ilişkin risk değerlendirmesi, bu yola başvurulmasının gerekliliği ve
zamanlaması içeriği ve sınırları belirli olan, genel nitelik taşımayan bir husustur.

“Şirketin bugüne kadar çalıştığı danışmanların iş tanımlarını, kendilerine şirketten ödenen toplam
ücretleri, şirket için gerçekleştirdikleri çalışmaların maddi ve manevi faydalarını ve varsa
zararlarını içeren detaylı bir çalışma talep etmekteyiz”.

Davacıların 09.11.2020 tarihli genel kurul toplantısında kullandıkları bilgi alma hakkı
çerçevesinde yönelttikleri bu soru hakkında davalı şirket tarafından sunulan 07.12.2020 tarihli
“Bilgi Alma Talebine İlişkin Yanıt ve Değerlendirmeler”de, 2019 faaliyet yılında davalı şirketin
çalıştığı danışmanların iş tanımları ve kendilerine şirketten ödenen toplam ücretlerle ilgili cevap
verildiği görülmektedir. Gerçekten de davalı şirketin bu soruya “2019 faaliyet yılı içerisinde
YMM …’na aylık 2.000 TL olmak üzere toplamda 24.000 TL ödeme yapılmıştır.”
şeklinde cevap verdiği görülmektedir. Bahse konu danışmanların “gerçekleştirdikleri çalışmaların
maddi ve manevi faydaları ve varsa zararları”nın ise sınırları belirli olmayan, genel nitelik taşıyan
bir husus olduğu, dolayısıyla “belirli olaylar” kapsamında olmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, her ne kadar davacılar 08.12.2020 tarihli özel denetçi
atanması talepli dilekçelerinde “geriye dönük 5 yılın aksi takdirde geriye dönük 2 yılın
denetlenmesi için özel denetçi atanmasını” talep etmekte iseler de, pay sahibi, zamanaşımı, hak
düşürücü süre veya başka sebepler nedeniyle pay sahipliği hakkını icra edebilecek durumda
değilse, pay sahipliği haklarının kullanılması koşulu yerine getirilmemiş olur (Pulaşlı, s. 483. Aynı
yönde bkz. Yurtbaşı, s. 108). Nitekim dosya içeriğinden, 2019 faaliyet yılından önceki dönemlere
ilişkin olarak yıllık faaliyet raporu ile finansal tabloların onaylandığı ve yönetim kurulu üyelerinin
ibra edildiği görülmektedir. Dolayısıyla davacıların 2019 faaliyet yılından önceki dönemlere
ilişkin olarak yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açma ya da yıllık faaliyet
raporunun ve/veya finansal tabloların onaylanması kararlarının iptalini dava etme olanağı
bulunmamaktadır. Zira TTK m. 558/2 uyarınca “Şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya
ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu
oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldırır.”
Yine TTK m. 445 uyarınca da “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme
hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar
tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde
iptal davası açabilirler.”. Görüldüğü üzere davacılar 2019 faaliyet yılından önceki dönemlere
ilişkin olarak pay sahipliği haklarını icra edebilecek durumda olmadıklarından, özel denetçi
tarafından inceleme yapılması taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.

Son olarak davacı pay sahiplerinin, şirket organlarının kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal
ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını ikna edici bir şekilde ortaya koymaları da
gerekmektedir (TTK m. 439/2). Bu ek şart uyarınca davacıların, şirket yöneticilerinin hangi
davranış yükümlülüğünü ihlal ettiklerini ve bunun ne tür bir zarara sebebiyet verdiğini ikna edici
bir şekilde ispatlamaları gerekmektedir (Özdamar, s. 57). Anılan hükümdeki “Kanun” ifadesinden,
anonim şirketler hukukunun emredici veya düzenleyici kurallarının yanı sıra hukukun tüm yazılı
ve yazılı olmayan kuralları (örn. oransallık ilkesi) anlaşılmalıdır (Güven, s. 154; Narbay, s. 318-
319). Ancak belirtmek gerekir ki, elinde yeterli düzeyde bilgi ve belge olmadığı için özel denetim
yolunu tercih eden pay sahiplerinin, özel denetim konusunu oluşturan olayları ikna edici şekilde
ortaya koymalarını beklemenin hakkaniyete aykırı olacağından bahisle, hükmün gerekçesinde “…
Bu ek şartın usul hukuku anlamında muteber delillerle ispatı şart koşulmamış, ikna edici olgularla
veya inandırıcı bir şekilde ortaya konulması yeterli görülmüştür” denilmiştir (Ayrıca bkz.
Özdamar, s. 58). Davacılar vekili bu ek şartla ilgili olarak, davalı şirket yönetiminde söz sahibi
olan çoğunluk pay sahiplerinin temsilcilerinin almış olduğu hatalı kararlar nedeniyle davalı
şirketin ve dolaylı olarak müvekkillerinin zarar riski altında olduğunu, bu risklerden en önemlisinin de grup şirketlerinden … üzerinden yürütülen … projesi olduğunu,
tahminlerine göre şu ana kadar 40.000.000 ABD Doları tutarı civarında zarar edildiğini, ancak bu
zarara ilişkin olarak faaliyet raporlarında herhangi bir açıklama yapılmadığını ileri sürmektedir.
Mali Bilirkişi tarafından yapılan incelemeler neticesinde, Şirket’in Gelir
Tabloları ve Bilançolarının incelenmesinde çelişkili bir husus görülmediği ve bunların muhasebe
usul ve esaslarına uygun olarak düzenlendiği, Şirket’in banka kredi borcu olmayıp, satıcılara olan
borçlarının da yüksek seviyede gözükmediği, Şirket’in incelenen 2 yılda faaliyetlerinden kâr
raporladığı ve dönem sonuna gelindiğinde de dönem kârı elde ettiği tespit edilmiştir. Bu açıklamalar ışığında, davalı şirket yönetim kurulunun kanunu ihlal ederek şirketi veya pay
sahiplerini zarara uğrattıklarının davacılar tarafından ikna edici bir şekilde ortaya konulmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin davalı şirkete özel denetçi atanmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 820,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
Dair,taraf vekillerinin yüzlerine karşı TTK’nın 440/2.maddesinin son cümlesi uyarınca KESİN olarak verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 29/09/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪
YILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”