Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/182 E. 2021/187 K. 01.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/182
KARAR NO : 2021/187

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/02/2021
KARAR TARİHİ : 01/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) osya üzerinden yapılan incelemesinin sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 24/02/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Davalı bankanın … Şubesinin üst yetkilisi olarak görev yapan … 2002 ile 2008 yılları arasında davalı bankanın müşterilerine ait banka hesaplarında usulsüzlükler yaptığını, zimmetine para geçirdiğini, 3.kişiler vasıtası ile nişanlısı …’e paralar aktardığını, nişanlısının 3. kişilere olan borçlarını ödediğini, davalı banka personeli … 6 (altı) yıldan fazla bu şekilde zimmetine para geçirdiğini, davalı bankanın üst düzey yönetici personeli …’un, 26/04/2005 tarihinde davalı bankanın müşterilerinden …’ye ait döviz hesabından bir miktar Dolar/USD (Amerikan Doları) çektiğini ve bu parayı Türk Lirasına çevirerek ¨ 39.000,00’sinin davacı müvekkile ait … Bankası … Şubesine aktarıldığı iddia edildiğini, bu iddiaya bağlı olarak davalı banka Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiğini ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyası ile tahkikat başlatıldığını, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasından savcılık makamı hiçbir şekilde davacı müvekkilin ifadesine başvurmadığını ve davalı bankanın iddialarını kabul ederek doğrudan 13/10/2009 Tarih … Sor. … Esas ve … iddianame numaralı iddianameyi düzenleyerek davacı müvekkile hakkında haksız ve hukuka aykırı olarak ceza davası açıldığını, bahse konu iddianameye bağlı olarak Bakırköy … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını ve ilgili dosyadan 20/10/2009 tarihinde görevsizlik kararı verildiğini, bu görevsizlik kararı üzerine dosya İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiğini ve … Esas sayılı dosyası ile kayda alınarak davacı müvekkile ve diğer sanıkların yargılanmasına başlandığını, Bakırköy …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının 20/10/2009 tarihli görevsizlik kararı ile İstanbul …. Ağır Ceza Mahkemesi … Esas Sayılı dosyasının 31/03/2010 tarihli tensip zaptı hazırlandığını yargılama sonucu davacı müvekkil hakkında İstanbul .. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas Sayılı dosyasından beraat kararı verildiğini , İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosya istinaf aşamasında olduğunu, davalı banka, kendi üst düzey yönetici personeli …’un yapmış olduğu zimmet ve diğer eylemler sebebi ile her ne kadar davacı müvekkilin de suça ortak olduğu düşüncesi ile şikayetçi olmuş ise de davacı müvekkilin ne davalı bankanın üst düzey yönetici personeli … ile ne İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında sanık olarak yargılanan diğer kişiler ile ne de bankanın hazırlamış olduğu raporda adı geçen kişiler ile hiçbir tanışıklığı bulunmamakla birlikte sanıkların eylemlerine de katkıda bulunmadığını, davalı bankanın kendi kusur ve eylemlerini kapatmak adına haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olarak yapmış olduğu şikayet üzerine ne haksız ve hukuka aykırı şekilde davacı müvekkili hakkında ceza davası açıldığını ve İstanbul …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde davacı müvekkili hakkında beraat kararı verildiğini, davacı müvekkilin haksız şekilde yargılanması yetmezmiş gibi birde davalı bankanın haksız suçlaması neticesinde yargılandığı dosyadan bahisle davacı müvekkilin iş akdi sonlandırıldığını, davacı müvekkilin bu firmadan almış olduğu en son brüt ücret ¨3.750,00 olduğunu, bu durum SGK kayıtları ile sabit olduğunu, davacı müvekkili işten çıkarıldıktan sonra 01/12/2017 tarihine kadar iş bulamadığını ve maddi kayba uğradığını, davacı müvekkili 01/12/2017 tarihinde İstanbul … Üniversitesinde daha önce aldığı maaştan oldukça düşük bir bedel ile aylık ¨ 2.727,62 brüt ücret ile 07/04/2018 tarihine kadar çalıştığını, üzere davacı müvekkili burada 45 günlük işsizlik durumu ve akabinde daha düşük maaş ile çalışması söz konusu olduğunu, davacı müvekkilin buradaki maddi zararının tek ve yegane sorumlusu davalı banka olduğunu, bu nedenlerle davalı banka ve üst düzey yöneticisinin eylemleri sebebi ile haksız şekilde sanık sıfatı ile uzun yıllar ve hâlâ yargılanan, banka kredi notu düşürülen, bankalarca kredi – kredi kartı verilmeyen, bankalarca mevduatlı hesap açtırılmayan, iş akdi bu sebeplerle feshedilen, onur, kişilik ve şerefi lekenen davacı müvekkil için ¨ 1.000.000,00 (Bir Milyon Türk Lirası)’nın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı bankadan tahsili ile davacı müvekkile ödenmesini, davalı banka ve üst düzey yöneticisinin eylemleri sebebi ile işten çıkarılan, işsiz kalan, maddi kaybı olan, banka kredi notu düşürülen, bankalarca kredi – kredi kartı verilmeyen, bankalarca mevduatlı hesap açtırılmayan, yıllarca bir birikim yapması engellenen, yargılama süresince avukatlık ve başkaca ödemeler yapmak zorunda kalan davacı müvekkilin uğramış olduğu ve uzman bilirkişi tarafından ayrıca hesap ve tespiti yapılacak olan maddi zararın HMK.107 gereği şimdilik ¨ 1.000,00 (Bin Türk Lirası)nın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı bankadan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesini, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı bankaya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,haksız şikâyet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkiyi saptamak gerekli olup,dava dilekçesinde,davalı bankanın haksız şikayeti nedeniyle davacının ağır ceza mahkemesinde yargılanıp beraat ettiğini,yapılan bu şikayet nedeniyle davacının maddi ve manevi zarara uğradığı nedeniyle kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı olarak istemde bulunmuştur.Davacı ile davalı arasında bankacılık sözleşmesi bulunmayıp davacının … Bankasında bulunan hesabına,zimmetine para geçirdiği iddiasıyla yargılanan banka personelinin para göndermesi nedeniyle davacının yargılandığı anlaşılıp olup davacının idari soruşturma sırasında verdiği ifadesinden de anlaşıldığı gibi davacı işçi olarak çalışmaktadır.Dolayısıyla eldeki davanın Türk Ticaret Kanunu ya da Bankacılık Kanunu kapsamında değil, Türk Medeni Kanunu’nun kişilik hakları ve Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre dava, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup,yukarıda anılan Kanunlara dayanılan davanın,TTK’nun 4.maddesinde sayılan diğer anlatımla bu maddede 6098 sayılı TBK’na atıf yapan sözleşmelere ilişkin olmadığı gibi bankacılık işleminden de kaynaklanmadığından mutlak ticari davalardan olmadığı ve davacının tacir sıfatı bulunmadığı,diğer anlatımla her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası(nispi ticari dava) niteliğinde de olmadığı nazara alındığında uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (Yüksek Yargıtay 4 ncü Hukuk Dairesi’nin 215/12/2014 gün ve 2014/16527 esas.2014/17232 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi)
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir.Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır.Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan .davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla;açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda karar verildi. 11/03/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.