Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/150 E. 2022/155 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/150
KARAR NO : 2022/155

DAVA : Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
DAVA TARİHİ : 14/02/2021
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği 14/02/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin, Davalı Şirkete ortak olduktan sonra, ticari bakış açısının diğer şirket ortağı ve müdürü … ile uyuşmadığını gördüğünü, davalı Şirkette daha fazla ortak ve müdür olarak yer almak istemediğini kendisine beyan ettiğini, müvekkilinin bu isteği üzerine …, hisselerinin tamamını İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne …. Sicil No. ile kayıtlı … İlaç San. ve Tic. A.Ş.’de 04.06.2008 tarihinden bu yana birlikte Yönetim Kurulu Üyelik görevini sürdürdüğü çalışma arkadaşı ….’e devretmesini müvekkilinden talep ettiğini, talep üzerine müvekkilinin Kartal 3.Noterliği tarafından tasdikli 10.07.2007 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirkette mevcut (%30) hisselerinin tamamını, diğer ortağın gösterdiği …’e devrettiğini, ortaklıktan çıktığını, vaki hisse devri sonucunda; davalı şirket ortakları, hisse oranları ve tutarları … için Hisse Oranı: %30 / Hisse Tutarı: 48.000.-TL, … için ise Hisse Oranı: %70 / Hisse Tutarı:112.000.-TL şeklinde olduğu, davalı Şirketin 02.08.2007 tarihli ve 5 No.lu Ortaklar Kurulu Kararı ile vaki hisse devrini onayladığını, hissesi kalmayan müvekkilinin müdürlük görevinden azline, devrin pay defterine işlenmesine, bu hususların tescil ve ilan edilmesine karar verdiğini, şirkette tek yetkili müdür olarak, ortak … kaldığını, işbu kararın müvekkili, … ve … tarafından imzalandığını, devir pay defterine işlendiğini, hisse devrinin onaylanması ve müdürlükten azil ile müvekkilinin davalı şirketle fiili veya yasal olarak hiçbir bağı kalmadığını, müvekkilinin davalı şirket ile bağlarının sona ermesinden sonra şirket adresine hiç uğramadığını, diğer ortaklarla da görüşmediğini, ancak müvekkili tarafından İTO’nun internet kayıtları incelenirken “10.07.2007 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi” ile bu Sözleşmeyi onaylayan ve müdürlükten azli düzenleyen “02.08.2007 tarihli ve 5 No.lu Ortaklar Kurulu Kararı’nın davalı şirketin kalan müdürü ortak … tarafından 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu (“ETTK”) M. 32, M. 33, M.542, M.321 ve Ticaret Sicili Tüzüğü (“Sicil Tüzüğü”) M.31, M.38 uyarınca; resen tescil ve ilan ettirilmediğinin anlaşıldığını, müvekkilinin böylelikle Davalı Şirket ile hala bağının kesilmediğinin anlaşıldığını, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne başvurduğunu, başvuru üzerine müdürlük, ETTK M.35, Sicil Tüzüğü M.40 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği M.36 uyarınca; 02.08.2007 tarihli ve 5 No.lu Ortaklar Kurulu Kararı’nı tescil ettirmek için Davalı Şirket’i çağırması gerekirken, herhangi bir çağrıda bulunmadığını, müvekkilinin …’e ve …’e Kararın neden tescil edilmediği hakkında malumat almak için ulaşmaya çalışsa da bir türlü dönüş alamadığını, davalı şirket adresinde de kimsenin bulunamadığını, davalı şirketin borçları nedeniyle; Çatalca Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 13 Ocak 2016 tarihinde davacının aracına 16.200 TL tutarında, 28 Mart 2016 tarihinde davacının taşınmazına 16.511,75 TL tutarında haciz konulduğunu, hacizlerin halen kaldırılmadığını beyanla Davacının, Davalı Şirket’te 02.08.2007 tarihi itibariyle ortak ve müdür olmadığının tespiti ile bu hususun İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde tescil ve ilanını, 22.04.2011 tarihli ve 6 No.lu davalı Şirket Ortaklar Kurulu Kararı’ndaki imzanın davacıya ait olmadığının tespiti, söz konusu Kararın “Yok” hükmünde olduğunun tespiti ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce yapılan tescilin iptal ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA;
Davalıya dava dilekçesi usule uygun olarak tebliğ edilmiş ise de, davalı davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamıştır.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava, davacının,davalı şirketin müdürü ve ortağı olmadığının tespiti 22/04/2011 tarihli ortaklar kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizce atanan bilirkişi Prof. Dr. ….’un 08/02/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dosya içeriğinde inceleme konusu İstanbul …. Noterliği’nin 28.04.2011 tarihli ve … nolu onayını içeren ortaklar kurulu kararı (Karar no:6; Karar Tarihi: 22.04.2021) aslı mevcut olmadığından gerekli inceleme yapılamadığını bildirmiştir.
Mahkememizin 10/02/2022 tarihli karar celsesinde; karar defterlerinin tasdiki işlemi sırasında noterler tarafından defter aslı görüldükten sonra defterinin fotokopinin onaylan- masıyla getirildiği, bu nedenle noterde ki evrakın asıl evrakın olmaması nedeniyle karar defter aslının gönderilmediği anlaşıldığından bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin ara karardan rucü edilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, genel kurul kararlarının hukuken varlık ve geçerlilik kazanabilmesi için gerekli şartlar kanunda çeşitli hükümlerde düzenlenmiş olup; bir genel kurul kararı ilgili hükümlere ve bu hükümler çerçevesinde düzenlenmiş ana sözleşme hükümlerine veya iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığı takdirde hukuken sakatlanır. Yokluk, butlan, askıda hükümsüzlük ve iptal edilebilirlik şeklinde geçersizlik halleri ortaya çıkabilir. Somut olayda geçersizlik, iptal, yokluk ve butlandan bahsedildiği için söz konusu geçersizlik hallerini ve hangi hallerde uygulanacağını kısaca değerlendirmek faydalı olacaktır.
Anılan yaptırımlardan en ağırı olan yokluk bakımından, bir hukuki işlemin hukuka uygun olarak doğabilmesi için öngörülen kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin kurucu unsurlarında eksikliğe yol açmakta ise işlemi yokluk ile sakatlayacaktır. Yok sayılan bir hukuki işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluğun tespiti her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir ve yokluk kararı yalnızca açıklayıcı niteliktedir. Bu çerçevede, bir genel kurul kararının varlığından bahsedebilmek için iki unsur gerekir. Bunlardan ilki toplantı yapılması ve İkincisi toplantıda yeterli irade beyanları ile karar alınmasıdır. Bunlardan birisindeki eksiklik halinde hukuki işlem yani genel kurul kararı hiç doğmamış sayılır (Ayrıntılı bilgi için bkz. Erdoğan MOROGLU, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s. 25 vd.) Uygulama ve öğretide sayılan ve genel kurul kararının yokluğuna yol açan başlıca örnekler şöyledir; genel kurula davet, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış veya TTK’daki istisna dışında davet yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmışsa, ya da oylama yapılmaksızın karar alınmışsa, genel kurul toplantısı yapılmaksızın karar alınmışsa yokluk yaptırımı uygulanır. Hükümet komiserinin bulunmadığı bir toplantıda alınan kararlar, komiserce imzalanmamış bir tutanakta yer alan karar yine yoklukla maluldür. Nisap bakımından aykırılıklar da genel kabule göre yokluğa sebebiyet vermektedir. Mevcut olmayan pay adedince mevcut oy nisap bakımından alınan kararların geçerliliğine etki ediyor ise, diğer bir ifade ile söz konusu oylar mevcut olmadan yeter sayı sağlanamıyorsa bu hâlde kanunda öngörülen yeter sayıda irade beyanı bulunmadığı için işlem yoklukla malul olacaktır.
Butlan yaptırımı bakımından, ETK’da butlan düzenlenmemiş iken TTK’da butlana ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Buna göre, pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ve anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olacağı açıkça düzenlenmiştir (TTK.m. 447). Bunun dışında daha önce olduğu gibi genel hükümlere dayanılarak da butlana hükmedilebileceği düşünülmektedir. İşlem emredici hükümlere (geçerlilik şartlarına) aykırı ise batıl olacaktır. Burada kanuna aykırılık hususu TTK. 445’te bir genel kurul kararının iptal sebepleri arasında da sayılmış olduğundan, (emredici) kanun hükümlerine aykırılık halinde hangi yaptırımın uygulanacağı hususu tartışma konusu olmuştur.
Bu hususta bilimsel öğretide ARSLANLI, MOROĞLU ve DOMANİÇ birbirine yakın görüş ve haklı gerekçeler ortaya koyarak, emredici hükümler arasında ikili bir ayrım yapmakta; üçüncü kişileri ve ortaklık alacaklılarını korumaya yönelik (mutlak) emredici hükümlere aykırılığın yokluk veya butlana (EBK. 19-20), bunlar dışında kalan ve ortakları korumaya yönelik (nisbi) emredici hükümlere aykırılığın iptal davasına tabi olduğunu savunmakta idiler. Bu görüş uyarınca, hangi hükümlerin nisbi emredici nitelikte olduğu hükmün sözünden anlaşılamadığı takdirde, hakim tarafından yorum yoluyla saptanacaktır. Bu açıdan özellikle, kararın oluşmasına dair kurucu/şekli (mutlak emredici) hükümler dışında kalan ve kararın oluşmasıyla ilgili olan tüm hükümler nisbi emredicidir (bkz. O. İMREGÜN, Anonim Ortaklıklar, İstanbul, 1989, s. 158-159, MOROĞLU, s. 196-198; H. ARSLANLI, Anonim Şirketler, II-III, İstanbul 1960, s. 68; H. DOMANİÇ, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, TTK. Şerhi II, İstanbul 1988, s. 881-882).
Yeni Kanuna uyarlayarak örnekler vermek gerekirse, halka kapalı ortaklıkta, o yılın kârının tamamının sermaye artırımında kullanılmasına dair karar iptal edilebilir; TTK. 437’de öngörülen ve bazı belgelerin genel kurulun olağan toplantısından önce incelemeye açık tutulmasına dair hükme uyulmadan alman fınansal tablolar ve kâr dağıtımı ile ilgili karar iptal edilebilir, davetin toplantıdan en az iki hafta önce yapılmasına dair TTK. 414/1 nisbi emredici olup, toplantıdan on gün önceki davetle toplantı yapılmış ise alman karar iptal edilebilir; gündemin açıklanmasına ilişkin m. 413, 414’e uyulmaksızın alınan karar iptal edilebilir; TTK. 436 uyarınca oydan yoksun kişilerin de katılımı ile alınan karar iptal edilebilir; her payın kural olarak en az bir oy hakkı sağlayacağını öngören m. 434’e aykırı olarak bir ortağın oy kullanması engellenir veya asgari oy hakkı çiğnenirse, yine alınan karar iptal edilebilir niteliktedir. Görüldüğü üzere, örnek verilen hallerde kanuna aykırılık bulunmakla birlikte, iptali istenen kararla ilgili ve o kararla sınırlı bir ihlâl söz konusudur. Buna karşılık, mutlak veya nisbi emredici hükümleri ilerisi için kaldıran veya değiştiren kararlar ise, m. 437/6 örneğinde görüldüğü gibi batıldır. (MOROĞLU, s. 57, 196 vd; M. BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, s. 201-202). Yargıtay uygulaması da benzer şekildedir:
Bir genel kurul kararının yokluğu (Nicht- oder Scheinbeschlüsse), başlangıçtan itibaren bir genel kurul kararının mevcut olmadığını ifade eder.Bir işlemin ve bu arada genel kurul kararının kurucu unsurlarının mevcut olmaması halinde, hukukî işlemin veya genel kurul kararının yokluğu, eski deyimle “keenlemyekûn” veya mutlak butlan ile malûl olduğundan bahsedilmektedir. Örneğin bir genel kurul kararının alınabilmesi için,mutlaka usulüne uygun davet ve buna uygun toplantı yapılması şarttır,toplantı yapılmadan “elden dolaştırma usulü” veya “mektup” ile GK kararı alınmışsa, bu GK kararı kurucu ve şeklî noksanlıklar nedeniyle hukukî anlamda hiç bir etki ve sonuç doğurmaz ve dolayısıyla “yok” sayılır. Aynı şekilde, GK toplantısında Bakanlık temsilcisinin bulunmamış (TTK m. 407/3) veya toplantı tutanaklarını imzalamamış olması halinde (TTK m. 422/1)18, anonim şirketin TTK m. 379 hükmü uyarınca sahip olduğu kendi paylara bağlı oylarla alınmışsa19 GK kararı yok hükmündedir. Yine Genel kurulun yasaya veya esas sözleşmeye göre yetkili olmayanlar tarafından çağrılıp karar alınmasında da, yokluk söz konusu olur.20 Nihayet yasada öngörülen asgari toplantı ve karar yetersayılarına aykırı olan genel kurul kararları da yoklukla malûldür21. Ayrıca, 11. HD. 09.10.2001 tarih ve 5691/7567 sayılı yayınlanmamış bir kararında, “ana sözleşmedeki yeter sayılar oluşmadan toplanan bir genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun kabulü gerektiğine ve bunun Dairenin yerleşik içtihadı olduğuna karar vermiştir
Yokluğun tespiti davası. Bu durumlarda, iptal davası değil, GK kararının yok olduğunun tespiti anlamında bir “tespit davası” açılır ve bu dava herhangi bir zaman aşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmadığı gibi, herkes tarafından ileri sürülebilir ve yargıç tarafından da re’sen dikkate alınır. Ayrıca AO yönetim kurulu “yok” sayılan GK kararlarını icra edemeyeceği gibi, bunların ticaret siciline tescil ve ilânı da olanaklı değildir. Her nasılsa sicile tescil ve ilân edilse dahi, tescil yok hükmündeki kararı ihya etmez, diğer bir deyişle, tescil, yok sayılan GK kararına geçerlik kazandırmaz.(Prof.Dr.Hasan Pulaşlı,Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Sakatlığı ve Müeyyidesi,Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2,Erişim Tarihi 08/12/2020)
Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır. (Fatih Bilgili, Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku, 2012, 2. Baskı, s.190 )”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/11-1048 K. 2014/430 T. 02/04/2014 kararından alıntıdır)
İptal yaptırımı açısından, dava açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK. m.445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK. 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TK. 446/1’in (b) bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasını çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış, ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır. TEKÎNALP söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen Genel Kurul kararı alınamazdı veya Genel Kurul başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü.TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.)
Dava konusu 22/04/2011 tarihli genel kurul toplantısının çağrısız olarak yapıldığı ihtilafsızdır. Bu durumda somut olay bakımından genel kurul toplantısının Türk Ticaret Kanununun 416. maddesi uyarınca çağrısız toplantı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu yasal düzenlemeye göre, çağrısız genel kuruldan söz edilebilmesi için iki unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan bir tanesi bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması, diğeri ise pay sahiplerinin toplantıya ve karara itiraz etmemiş bulunmalarıdır.
Öğretideki ve uygulamadaki yerleşik içtihat uyarınca, çağrısız genel kurul unsurlarının bulunmaması halinde, alınan kararlar yok hükmünde olup hukuk hayatına hiç doğmamış, geçersiz işlemlerdir. Somut olaydaki durumun bu hukuki tespit ışığında değerlendirilmesi gerekir.
Davacı vekili anılan ortaklar kurulu kararındaki imzanın davacıya ait olmadığını ve davacının söz konusu genel kurula katılmadığını iddia etmiş ancak imza incelemesine esas 22/04/2011 tarihli ortaklar kurulu kararının aslına ulaşılamamıştır.
Anılan ortaklar kurulu kararının bulunduğu karar defteri aslının sunulması için davalı şirkete meşruhatlı davetiye gönderilmesine rağmen davalı şirket karar aslını dosyaya ibraz etmediğinden imza incelemesi yapılamamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 220/3 ncü maddesi hükmü “Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” şeklinde olup buna göre belgeyi elinde bulunduran belge aslını mahkemeye ibraz etmek zorunda olup ibraz etmediği taktirde mahkeme diğer tarafın beyanını duruma göre kabul edebilir.
Somut olayda da,davacının imzasını reddettiği ortaklar kurulu kararı aslını sunması için davalı şirkete meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen karar defter aslını mahkememize sunmadığından ve davacının ortaklar kurulu kararına göre ortaklığının ve müdürlüğünün daha önce sonlanması durumu gözönüne alınarak söz konusu ortaklar kurulu kararı altındaki imzanın davacıya ait olmadığı mahkememiz tarafından kabul edilmiştir.
Davaya konu edilen 22/04/2011 tarihli genel kurulda alınan kararlar altında davacıya atfen atılı imzanın davacıya ait olmadığının Mahkememizce kabul edilmesi, imzanın vekaleten atıldığına dair davalı tarafından herhangi bir belge de ibraz edilmediği buna göre genel kurul tutanağındaki imzanın davacıya ait olmadığı belirlendiğine göre, davacının 22/04/2011 tarihli genel kurul toplantısına katılmadığı sabittir.
TTK’nın 416/1. maddesi uyarınca çağrısız genel kurul toplantısı yapılabilmesi için tüm ortakların hazır bulunması gerektiğinden yasanın bu amir hükmüne aykırılık TTK’nın 447/1. maddesindeki paydaşın genel kurula katılma hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olup yapılan genel kurul toplantısı yok hükmünde (Yargıtay 11. H.D’nin 2014/15426E, 205/658K) olduğundan davanın kabulü ile davalı şirketin 22/04//2011 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacı vekili ayrıca davacının şirket müdürü ve ortağı olmadığının tespiti istemi ile ilgili olarakta dava açmıştır.
Kartal … ncü Noterliğinin 10/07/2007 gün ve … yevmiye numaralı Limited Şirket Hisse Devir sözleşmesi ile davacının hisselerini Serhat Gültegin’e devrettiği ve devrin 02/08/2007 tarih,5 sayılı ortaklar kurulu kararı ile onaylandığı,davacının ortaklıktan ayrılmasına ve müdürlükten azline karar verildiği ancak devir ve müdürlükten azil kararlarının şirketin yetkili müdürü tarafından Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde tescil edilmediği gibi ilanın da yaptırılmadığı anlaşıldığından davacının bu davasının da kabulü ile davacının 02/08/2007 tarihi itibariyle davalı şirketin ortağı ve müdür olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-)Davanın KABULÜ ile;
1-)a)Davacı …’nun,davalı …’ne 02/08/2007 tarihi itibariyle ortak ve müdür olmadığının TESPİTİNE,
b-)Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride davalı tasfiye memurundan tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
2-Davalı şirketin 22/04/2011 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun TESPİTİNE,
3-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen 59,30 TL Başvurma Harcç, 59,30 TL Peşin Harç ile 8,50 TL vekalet harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan 11 tebligat+posta ücreti+noter evrak masrafı 521,38 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 250,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.10/02/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır