Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1134 E. 2023/203 K. 27.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/1134 Esas
KARAR NO : 2023/203

DAVA : Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 30/12/2021
KARAR TARİHİ : 27/02/2023
K. YAZIM TARİHİ : 02/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin, 1995 yılında kurulmuş … A.Ş. kurumunda … mumaralı hesap adına 21/06/2000 tarihinde 20,000 DEM (Alman Markı) yatırdığını, ancak … A.Ş. 2001 yılında kapatıldığında yaklaşık 200.000 müşteri ile birlikte müvekkilinin mevduatının da kurumun hesabında 20.377 DEM (Alman Markı) kaldığını ve 20 yıldır da söz konusu mevduatın halen ödenmediğini, Bakanlar Kurulu’nun 19.11.1994 tarih ve 94/6193 sayılı kararı ile 29.04.1995 tarihinde faaliyete geçen …’ın “faaliyet izni”nin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 10.02.2001 tarih ve 171 sayılı kararı ile durdurulduğunu ve şirketin tasfiye sürecine girdiğini, BDDK’nın resmi yazısı gereği işbu kurumun “Türk Ticaret Kanununun 434 vd. Maddeleri gereğince ve anonim şirketler hakkında uygulanan genel hükümlere göre” tastiye edilmekte olduğunu, Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin tasfiyesinin Türk Ticaret Kanununun 536 vd. maddelerine göre yürütülmekte olup; denetiminin de T.C. Ticaret Bakanlığı kanalıyla yapıldığını, söz konusu tasfiye sürecinin tam 20 yıldır aynı Tasfiye Kurulu üyelerince kasten ve bilinçli bir şekilde sonlandırılmadığını ve tasfiye sürecinin sonlanacağı tarihe ilişkin kanuni bir üst sınırlama olmadığı gibi gerçek, resmi veya gayri resmi bir açıklama da yapılmadığını, Tasfiye Halindeki … A.Ş.’nin Şubat 2001, 05 Nisan 2001 ve 04 Ağustos 2001 tarihlerinde mudilerine basın açıklamasında bulunarak ödemelerin yapılacağını taahhüt ettiğini ancak müvekkili dahil olmak üzere bir çok mudinin mevduatlarının 20 yıldır hala ödenmediğini, müvekkilinin mevduat hesabı işbu davadaki davalıları teşkil eden … A.Ş’nin Tasfiye Kurulu’nun işlem ve eylemleri neticesinde borca batık ve tahsil edilemez hale geldiğinden işbu davanın açılması zorunluluğunun doğduğunu, şirketi ve mudilerini sürekli olarak zarara uğratan Tasfiye Kurulu üyelerinin TTK m. 553 gereğince bu zarardan sorumlu olduğunu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun kendisine yapılan müracaatlara “… A.Ş’nin tasfiye sürecinde herhangi bir yetki ve sorumluluğunun bulunmadığı, alacaklıların öncelikle tasfiye işlemlerini gerçekleştirmekte olan Tasfiye Halinde … A.Ş’nin Taşfiye Kurulu ile iletişim kurmaları gerektiği” şeklindeki cevapları nedeniyle işbu davada davalı tarafi Tasfiye Halinde … A.Ş’nin kanuni temsilcileri olan Tasfiye Kurulu – üyelerinin teşkil etmesinin zaruri olduğunu, … tarih ve … sayılı Ticaret Sicili Gazetesi’nde, şirketin Tasfiye Kurulu’nun, eski yönetim kurulu üyeleri olan …, …, …,..,… ve …dan müteşekkil olduğunun ilan edildiğini, uzun yıllar bu kişilerden oluşan tasfiye memurları ile tasfiye sürecinin yönetildiğini, burada özellikle değinmek istedikleri hususun, işbu kurumun faaliyet izninin BDDK tarafından kaldırılmasının sebebinin “yönetim ve denetimi elinde bulunduran ortakların Kurum kaynaklarını Kurum’un emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullanmaları” olduğunu, T.Ticaret Sicili Gazetesindeki 28.01.2001 tarihli ilanda yönetimde yer alan yukarıda isimleri zikredilen Yönetim Kurulu Üyelerinin tamamının, haklarındaki olumsuz BDDK kararına rağmen tasfiye sürecini yönetmek için tasfive memuru olarak göreve basladıklarını bu durumun tasfivenin bitmek bilmez sürecinin zaten olumsuz başlangıcı olduğunu ve mudilerin zararlarının bu ve bunun gibi tasfiye kurulu kararları ile gün geçtikçe arttığını, … A.Ş.’nin tasfiye sürecini TMSF’nin karar verilip bir de bu kurula kendi çıkarlarını gözeterek kurumun tasfiye sürecine girmesinde başlı başına hukuki bir yanlış olmakla birlikte, tasfiye kurulunca tasfiye edilmesine bizzat rol oynayan eski yönetim kurulu üyelerinin getirilmesinin, yıllardır bitirilmeyen tasfiye sürecine katlanmak durumunda kaldıklarını, halen …’ın büyük hissedarı olarak ….Holding A.Ş. (Nitelikli dolandırıcılıkdan dolayı yargılanan ve hüküm yiyen CEO …) 50,27*4 (…. Pazarlama A.Ş. 5,04 96) ile aleyhine dava açılan … Tasfiye Memurlarını belirlediklerini, işbu davada asli kusurlu tarafın, davalı tarafı teşkil eden Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin Tasfiye Kurulu üyeleri olduğunu, BDDK tarafından kuruma bütün borçlarını ödemesi gerektiği 10.02.2001 tarih ve 171 sayılı kararla tebliğ edildiği halde, kurum borçlarını ödemediği gibi tasfiyeyi de dürüstlük kuralına aykırı olarak durdurduğunu, Kurum’un herhangi bir nedenle bu borçları ödememek gibi bir lüksü olmadığını, Tasfiye Halinde … Finans Kurumu A.Ş.’nin aktiflerinin borçlarını ödemeye fazlasıyla yettiğini, 2018 yılında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na yapılmış olan başvuru sonucu ilgili başvurucuya bildirilen müfettiş raporlarına dayanarak verdikleri cevap yazılarında aktiflerinin pasiflerinden fazla olduğunun bildirildiğini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın … sayılı cevabı yazısında; “Tasfiye Halinde … Anonim Şirketi Tasfiye Kurulu Başkanlığından alınan 17.01.2018 tarihli ve 34 sayılı Kasım 2017 dönemine ilişkin aylık faaliyet raporunda; Kâra ve Zarara Katılım Hesap Sahibinin Kurumdan 113,445,19 USD ve 54,435,353 EURO alacağının olduğu, Kurumun alacağının ise 136,109,717 USD ve 54,146,538 EURO olduğunun görülmekte olduğu ve aktiflerinin pasiflerinden fazla olduğunun bildirildiğini, var olan kaynakların, borçların ödenmesi gayesiyle kullanılmadığını, şirketin 20 yıldır tasfiyeyi tamamlayamama ve borçları ödeme gücünün olmaması gibi bir durum içerisinde ise de bu takdirde de şirketin iflasını mahkemeye bildirmeleri gerektiğini, işbu davada kusursuz olduğunu ispat davalı tarafa ait olmakla birlikte; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde 98 yıldır bugüne kadar birçok şirketin faaliyet izninin durdurulduğunu ve birçok şirketin tasfiye sürecine girdiğini, ancak hiçbir şirketin tasfiye süresinin 20 yılı aşkın süre devam etmediğini ve özellikle TMSF’ye devredilen şirketlerin tasfiye süreçlerinin çok seri bir şekilde sonuçlandırıldığını, şirket malvarlığı ve değerlerini kendi çıkarlarına kullanmış olan ve bu konuda ceza kovuşturmasına dahi maruz kalan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin bazılarının Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin Tasfiye Kurulu’nda bilfiil yer aldıklarını, bu kişilerin kasıtlı ve sistemli bir şekilde kurumun içini boşalttıklarını ve şirketi mali yükümlülüklerini yerine getiremez hale getirdiklerini, Tasfiye Kurulu’nun Ohal Genel Kurul Toplantısı sonrası yapmış olduğu 4 Ağustos 2001 tarihli basın açıklamasında, Tasfiye Kurulu şirketin tüm borçlarının 5 yıl içerisinde ödeneceğini vaat etmiş ve bu şekilde ilk 5 yıllık süreç için alacaklılarını oyalamış daha sonra ise şirketin tasfiye halinde olmasından dolayı alacaklıların alacak haklarının muaccel olmadığı ve tasfiye sürecinin devam etmekte olduğu gerekçelerine dayanarak tüm hukuki süreçlerden muafiyet talep ettiğini, ancak söz konusu muafiyet şirket için geçerli olup, üyelerin kusura dayalı sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağını, Tasfiye Kurulu, ödemeyi sıralama ile yaptıklarını ve ödemelerin büyük bir kısmının yapıldığını iddia etmekle birlikte ödemeler asli olarak amme alacaklarına ilişkin olup mudilere ise düşük tutarlı hesaptan yüksek tutarlı hesaplara doğru ödeme yapıldığı belirtilerek küçük hesaplı mevduat sahiplerine ödemeler yapıldığını, düşük tutarlı hesaptan yüksek tutarlı hesaplara doğru ödeme yapıldığı iddialarının kurumun keyfiyetleri ile rahatlıkla ihlal edilerek kimi yüksek kimi düşük meblağlı mudilere ödemeler yapıldığını ve diğer mevduat sahiplerinin haklarının ihlal edildiğini, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. sayılı dosyasında mevduat sahibi … tarafından açılan davada dava kabul ile sonuçlanmadan …’e ve oğlu …’e alacağının tamamının ödendiğini, ilgili dosya incelendiğinde tarafların ödeme sonrası dosyadan feragat ettiklerinin görüleceğini, Tasfiye Kurulu’na yaptıkları başvurularda “sıranızı bekleyiniz, sıranız geldiğinde ödemeniz yapılacak” şeklinde cevaplar olmakla birlikte bu Kurul’un sıra gözetmeksizin ödeme yaptığı ve bu ödemelerin sahiplerini keyfiyete göre seçtiklerinin gerek bu davada tanık olarak dinletecekleri … Platformu Başkanı olan ….’nın beyanları ile gerekse diğer ödeme alan tanık beyanları ile ortaya konulacağını, kurumda tanıdığı olan kişilerin alacaklarını rahatlıkla aldıklarını, bu hususun ortaya çıkarılması için öncelikle kimlere hangi tarihte hangi hesap miktarları için ödemeler yapıldığının, yapılan ödemelerin vaad edilen şekilde sıralamaya uygun olup olmadığının davalı Tasfiye Kurulu Üyelerine ve Tasfiye Halindeki şirkete sorulmasını talep ettiklerini, Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin sürekli bir şekilde yüksek meblağlarda malvarlığını elden çıkarmasına rağmen bu paraların nereye gittiğinin belli olmadığını, mudilere yapılan ödemelerin yapılmaması ve yapılmaya başlanan ödemelerde ciddi aksaklıkların mevcut olmasının işbu tasfiye sürecinin kusurlu bir şekilde yürütüldüğünü gösterdiğini, Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin yıllık faaliyet raporlarının şirketin kendi resmi sitesi olan www…..com.tr adresinde yayınlandığını ve T.Ticaret Sicil Gazetesi’nde Genel Kurul toplantı çağrıları yapıldığını, gerek müvekkili gerekse diğer mudilerin tek haber alma kaynağının son dönemde mudilerin paralarının ödeneceğine dair açıklama dahi yapılmadığını, kurumun sitesinde yıllık faaliyet raporlarını son iki senedir yayınlamadığını ve son 5 yıldır. Genel Kurulu toplantıya çağırmadıklarını, Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin 4 yıldır olağan genel kurul yapmadığı gibi ilgili yıllara ilişkin faaliyet raporu tasfiye kurulu raporu da yayınlanmadığını, müvekkilinin, 2001 yılından günümüze kadar 20.377 Alman Markı yani 10.417,69 Euro gelen günümüzde 149.493,85 TL değerindeki alacağını alamadığını, neticede; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik kısmen, müvekkilinin … A.Ş. firmasının hesabında bulunan mevduatın ödenmemesi nedeni ile oluşan 149.493,85 TL’lik maddi zararın 50.000,00 TL’lik kısmının ve manevi zarar kalemi olarak da 50.000 TL’nin; kar payı, munzam zarar ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince işleyen avans faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacı ile müvekkilleri arasında borç doğurucu hiçbir hukuki işlem ve neden olmadığını, pasif husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettiklerini, dava dilekçesinde müvekkilleri davalıların dava dışı Tasfiye Halinde … Tasfiye Memurları olarak gösterildiğini, ancak müvekkili …’in 26.04.2013 ile 28.03.2014 tarihleri arasında görev aldığını ve 2013 öncesi ve görevinin sona erdiği 28.03.2014 tarihinden sonra herhangi bir görev almadığını, müvekkili …’un ise 2014 yılı Mart ayında Tasfiye Kurulu’na seçilmiş olup, 2014 yılından önce herhangi bir görevi bulunmadığını, işbu müvekkiller yönünden davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, dava dışı adı geçen kurumun tasfiye memurları aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için kurumun iflası, yöneticilerin ayrıca kusuru ve davacının net bir alacağının olması gerektiğini, dava dışı …. Kurumu A.Ş.’nin iflas etmediğini, davacının dava dışı kurumdaki alacağı, kâr ve zarara katılım hesabı olduğu için net bir alacağı olmadığını, tasfiye sonucunda belli olacak bir hesap ilişkisi olduğunu, bu nedenle adı geçen kurum yöneticilerinin de sorumluluğu bulunmadığı gibi tasfiye sürecinin ise halen devam ettiğini, davacının dava dışı Tasfiye Halinde … A.Ş. uhdesindeki kar ve zarara katılım sözleşmesinden kaynaklanan hak ve alacaklarının, asıl sorumlu olan şirket yönünden henüz kesinleşmiş, muaccel ve likit olmuş bir alacak olmadığını ve dava dışı şirketin tasfiye işlemleri tamamlanmadan davacının alacak talebinde bulunamayacağının, İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin .. Esas, … Karar, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı dosyalarından ve Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından alınan 07.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda ve diğer birçok mahkemece verilmiş ve kesinleşmiş ilam ile sabit olduğunu, Tüzel kişilik yönünden hukuken talep edilebilir nitelikte olmayan bir alacağın, aynı tüzel kişiliğin bir dönem tasfiye memurluğu yapmış olan müvekkilleri davalılardan talep edilebilir olacağından söz edilemeyeceğini, davacı ile dava dışı şirket arasında yapılan akit, cari muamele hükmünde olup dava dışı şirketin faaliyet izninin kaldırılmasıyla sona ermediğini, dava dışı şirket bu akit doğrultusunda ve ilgili mevzuat çerçevesinde toplamış olduğu fonları müşterilerinin ticari işlerinin ve yatırımlarının finansmanında kullandırmış olup henüz bu ticari işlemler ve yatırımların sonuçlanmadığını ve kar zararın belli olmadığını, “Kâr ve Zarara Katılma Hesabı Akdi”nin, dava dışı şirket ile hesap sahipleri arasında yapılan ve sonuca katılmalı ödünç akdi unsurlarının bir araya geldiği karma bir akit olduğunu, aktin niteliği gereği hesap sahibinin dönem sonunda varsa kâra katıldığını, ancak akit gereği zarar halinde kâr almama ve zarara katlanma zorunluluğu olduğunu, davacının alacak ve miktarı tasfiye süreci sonunda belli olacağından bu tarihten önce talep edilemeyeceğini, dava dışı Şirketin tasfiyesinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı gözetiminde devam ettiğini, her yıl sonunda faaliyet yılına ait bilançoların çıkartıldığını, genel kurul onayına ve yetkili sici memurluklarının tasdikine sunulduğunu, Sayın Mahkemeniz tarafından da bilindiği üzere, bir şirketin tasfiyesinin alacakların/aktiflerin tahsil edilmesi, paraya çevrilerek kıymetlerin satılması sonucunda Şirket pasiflerinin ödenmesi şeklinde gerçekleştiğini, dava dışı şirketin faaliyet dönemi içerisinde kullandırmış olduğu kredilerden kaynaklanan piyasa alacaklarının henüz tamamen tahsil edilmiş olmadığını, dava dışı şirketin alacaklarını tahsil edebildiği nispette pasiflerine karşı yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkillerinin tasfiye kurulu üyesi oldukları dava dışı kurumun tasfiyesinin halen devam ettiğinin onlarca kesinleşmiş yargı kararı ile sabit olduğunu, tasfiye memurları hakkında, halen tasfiye devam etmekte iken, tasfiyenin bitmiş olduğu ve buna rağmen Kar ve Zarar dağıtımının yapılmadığından bahisle, iş bu davanın açılmasının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının davasına esas teşkil eden iddialarının gerçek olmadığını, müvekkillerinin davacı ile hiçbir ticari ve hukuki bir ilişkisi olmadığını, müvekkillerinin davacıya herhangi bir borcu da olmadığını, davacının sözleşmeden dolayı yalnızca adı geçen kuruma dava açması gerektiğini beyanla öncelikle husumet yokluğu yönünden davanın reddini, davanın zamanaşımına uğraması sebebiyle reddine, gerek “zarar” ve “ tasfiyenin sona ermemiş olmaması” ve bu hususların davada ön şart teşkil etmesi ve bu ön şartların bulunmaması yönünden davanın reddini, esasa dair diğer beyan ve savunmalarımız gereğince müvekkiller aleyhine haksız ve yersiz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
SMMM Bilirkişi … ve … Üniversitesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. …. tarafından mahkememize sunulan 04/10/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
” Davanın, dava dışı şirketin tasfiye memurlarının sorumluluğuna ilişkin olduğu, davacının iddiasının, tasfiye sürecinin yavaş ilerlediği, bu nedenle müvekkilinin
zarara uğradığı şeklinde olduğu, Yargıtay kararları ışığında, katılım hesaplarında hesap sahibinin alacak hakkını
talep edebilmesi için tasfiye sürecinin tamamlanarak kar ve zararın tespit edilmesi gerektiği; bu
tespit yapılmadan tasfiye memurlarının şirket nezdinde hesap sahibi olan kişilere ödeme
yapmamasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan davacının şirketten olan
alacağı devam ederken, alacak hakkının bütünüyle zarar kalemi olarak talep edilmesinin mümkün olmadığı; davacının zararın varlığı ve miktarı hususunda başkaca
herhangi bir ispat faaliyetine girmediği tespit edildiğinden zararın mevcut olmadığı; yapılan mali incelemede;
Tasfiye tarihinden 31.12.2021 tarihine kadar, 222.298 mudiden 202.417 mudiye ödeme yapılarak
19.881 mudiye gerilediği, yine 675.679.038 USD alacaklıya 564.440.909 USD ödenerek,
borçların 111.238.129 USD’ye gerilediği, yine 244.353.177 EURO alacaklıya 190.679.954 EURO
ödenerek, borçların 53.673.223 EURO’ya gerilediği,
T. Halinde … ın kullandırdığı kredilerin büyük bir kısmının kendi grup şirketlerine
kullandırılan krediler olduğu, keza bu kredilerden Toplam 130 mudiden 589.569.130 USD ve
184.945.341 EURO tahsilat yapıldığı, kalan tahsil edilecek rakamın 104 mudiden 130.593.959
USD ve 53.6032.538 EURO olduğu, grup firmaları ile yapılan protokoller ile ödemelerin devam
ettiği, tespitlerinin yapıldığı, yapılan bu tespitler ışığında; davacının iddialarının yerinde olmadığı, davalıların işlemleriyle davacının herhangi bir zararının oluşmadığı, dolayısıyla da davalıların sorumluluğu
şartlarının gerçekleşmediği” hususu belirtilmiştir.
Yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması hâlinde, bu zarar nedeniyle tasfiye memurlarının sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan tasfiye memurlarının kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalılar tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi ticari işletmenin kâr edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimâlinin de bulunması, özelliğiyle de bağdaşmaz.
Davacının iddiası, tasfiye sürecinin yavaş ilerlediği, satılması gereken gayrimenkullerin satılmadığı yönündedir. Bilirkişi raporunda yer alan “…
Tasfiye tarihinden 31.12.2021 tarihine kadar, 222.298 mudiden 202.417 mudiye ödeme yapılarak
19.881 mudiye gerilediği, yine 675.679.038 USD alacaklıya 564.440.909 USD ödenerek,
borçların 111.238.129 USD’ye gerilediği, yine 244.353.177 EURO alacaklıya 190.679.954 EURO
ödenerek, borçların 53.673.223 EURO’ya gerilediği,
T. Halinde … ın kullandırdığı kredilerin büyük bir kısmının kendi grup şirketlerine
kullandırılan krediler olduğu, keza bu kredilerden Toplam 130 mudiden 589.569.130 USD ve
184.945.341 EURO tahsilat yapıldığı, kalan tahsil edilecek rakamın 104 mudiden 130.593.959
USD ve 53.6032.538 EURO olduğu, grup firmaları ile yapılan protokoller ile ödemelerin devam
ettiği, anlaşılmış olup davacının iddialarının yerinde olmadığı, davalıların işlemleriyle davacının herhangi bir zararının oluşmadığı, dolayısıyla da davalıların sorumluluğu şartlarının gerçekleşmediği anlaşıldığından ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-DAVANIN REDDİNE,

2-Harçlar Kanunu’na göre hesaplanan ve tahsili gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 853,88 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ye irat kaydına, bakiye 673,98 ‬TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,

3- Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Sarf olunmayan gider/delil avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine ,

4- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa ödenmesine,

5- 6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan (Taraf başına 330,00 TL x 2 saat= 660,00 TL) X 2 = 1.320,00 TL arabulucuk ücreti 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA dair,

Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı 5235 Sayılı Kanun’un geçici 2. maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 341 ila 360. md hükümleri gereğince mahkememize veya aynı sıfatta başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/02/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır