Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1000 E. 2022/268 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/1000 Esas
KARAR NO : 2022/268

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/11/2021
KARAR TARİHİ : 15/03/2022
K.YAZIM TARİHİ :18/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; Dava dışı … Koz. A.Ş (…) tarafından, Çatalca İcra Md. …E (Eski No:…E) sayılı dosya ile müvekkil aleyhine icra takibi başlatıldığı, ardından takip alacağının davalıya temlik edildiği; takibin halen derdest olduğu; İşbu davanın, davalının yerleşim yerinde açılabileceği ve genel mahkemelerde görüleceği Yargıtay kararlarınca sabit olup; huzurdaki dava görevli ve yetkili mahkemede açıldığı; mezkur takip talebinde borcun sebebi olarak 24.11.2009 Tarihli cari hesap alacağının gösterildiği; Oysa ki davacı müvekkilinin 31.10.2009 Tarihi itibariyle ticari faaliyetlerine son verdiği; ticaretten çekilmiş müvekkilinin borç doğurabilecek hiçbir ticari ilişkide bulunmadığı; hiçbir sipariş vermediği, mal teslim almadığı belirtilerek takibe konu alacağın hukuki dayanaktan yoksun olduğu; Haklı menfi tespit davasının kabulü ile borcun yokluğuna ve mezkur takibin iptaline, %20’sinden az olmamak kaydıyla davalının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep edilmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; … Kozmetik Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. ile …. arasında imzalanan 26/09/2014 tarihli Tahsili Gecikmiş Alacakların Satış ve Devir Sözleşmesi ve Tahsili Gecikmiş Alacaklar için Devir Beyanı kapsamında, …’un takibinde olan tahsili gecikmiş alacaklar … tarafından temlik alındığı; … tarafından davacıya satılan ürünlerin hangi amaçla satıldığı, davacının bu ürünleri tüketici olarak mı yoksa tekrar başkasına satmak üzere ticari amaçla mı edindiği konusunda bir bilgisinin bulunmadığı; bu kapsamda, Davacı ticari terk ettiğini belirtmekte ise de, (hiçbir şekilde davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte) bu konuda olsa olsa asliye hukuk veya tüketici mahkemeleri nezdinde dava ikame edebilmesinin mümkün olduğu; bu doğrultuda, söz konusu davada görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olamayacağından, işbu davada görevsizlik kararı verilmesinin gerektiği; takibe konu faturaya konu malların davacının siparişi üzerine davacıya gönderilerek teslim edildiği; hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava HMK’nın 106. maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
HMK’nın 2. maddesine göre;
“(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; huzurda görülen davanın mutlak ticari davalardan olmaması nedeni ile mahkememizce davacı gerçek kişinin tacir olup olmadığının tespiti için ilgili kurumlara müzekkereler yazılmıştır. Gelen müzekkere cevaplarında davacının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, vergi dairesi tarafından verilen yazı cevabında ise davalının 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında işletme hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiği; davacının 2009 yılından sonra herhangi bir vergi kaydının olmadığının görüldüğü; müzekkere cevabı ekinde gönderilen söz konusu yıllara ait yıllık gelir vergisi beyannamesinin incelenmesinde davacının faaliyetinin esnaf sınırında kaldığı tespit edilmiştir. Davacı tarafından taraflar arasındaki ilişki tümden reddedildiğinden dolayı davacının tüketici sıfatının varlığından söz edilmesi mümkün olmadığından HMK’nın 2. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Davalının gelen müzekkere cevapları doğrultusunda tacir olmadığının tespiti ile kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlenmesi, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak uyuşmazlığın çözümünde menfi tespit talebine konu icra takibinin Çatalca İcra Müdürlüğü’nde açılmış olması da gözetilerek uyuşmazlığın çözümünde Çatalca Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Çatalca Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3-HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Çatalca Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Çatalca Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra usulüne uygun talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
6- Davalının tedbirin kaldırılmasına ilişkin talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca dava değeri karar tarihindeki istinaf sınırı altında kalmakla KESİN olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/03/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı