Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/975 E. 2022/1029 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/975
KARAR NO : 2022/1029

DAVA : İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
DAVA TARİHİ : 25/12/2020
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu 25/12/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Dava dışı ….. İle davalı şirket arasında Konut Satış Sözleşmesi akdedildiğini, daha sonra ise 13/11/2015 tarihinde müvekkili şirket ile temlik eden ….. ile ….. arasında 13/11/2015 tarihli …. Satış Sözleşmesi ile ilgili Devir ve Temlik Sözleşmesinin imzalandığını, bu hususun davalı şirket tarafından kabul edildiğini, davalı şirket tarafından “…. Blok 419 numaralı konut birimine ilişkin 13/11/2015 tarihli …. numaralı Protokolün hazırlandığını, Temlik eden dava dışı ….. ve ….. ile davalı şirket arasında karşılıklı imzalanmış olan Konut Satış Sözleşmesi uyarınca; … Proje kapsamında İstanbul ili, … İlçesi, … köyünde kain “… Blok K:22 No:419-237,17 m² ” dairenin müvekkili tarafından bedelleri ödenerek davalı şirketten satın alındığını, Önce 5.000,00 USD, elden ödeme yapıldığını, 530.000,00 USD kalan daire satış bedelinin 26/01/2016 tarihli hesap bilgisi yazısında ismi yazılı lehtar …..’un banka hesabına havale edilmesinin davalı şirket tarafından istenilmesi üzerine adı geçene 17/12/2015 tarihinde ödendiğini, Davalı şirket tarafından müvekkili şirkete gönderilen 10/02/2016 tarihli yazıda ” size verdiğimiz banka hesabına yatırdığınız 530.000 USD ödemeyi aldığımızı onaylamak isteriz. “konut birimini satın almanız için 5.000,00 USD başlangıç ödemesi ile birlikte ödemeniz 535.000,00 USD olarak gelmiştir.” denildiğini, Konut Satış Sözleşmesinin konusu olan dairenin sözleşme uyarınca teslim tarihinin 30/10/2016 olduğunu, sözleşme ile belirlenen konut bedelinin sözleşme uyarınca davalı şirket tarafından belirlenen hesaba gönderilmiş olmasına rağmen, konutun teslim tarihi üzerinden uzun bir zaman geçtiğini ve konut sözleşmesinde belirlenen teslim tarihinde teslim edilmediğini, bu nedenle müvekkili şirketin oldukça zarar ettiğini, davalı tarafça müvekkili şirkete daire ile ilgili herhangi bir bilgi de vermediğini, teslim tarihinden bu yana geçen süre dikkate alınarak konutun teslim edilebileceğine ilişkin inançlarının kalmadığını, Sözleşmede belirlenen 30/10/2016 teslim tarihinde sözleşme konusu “…. Blok K:22 No:419 -237,17 m²” dairenin müvekkili şirkete teslim edilmemesi üzerine davalı şirketten söz konusu dairenin teslim edilmesini aksi takdirde sözleşmenin feshedilerek müvekkili şirketin 17/12/2015 tarihinde ödediği 535.000,00 USD’nin ödeme tarihinden itibaren işleyen ticari temerrüt faiziyle birlikte tarafa ödenme yapılması istenmişse de davalı şirket tarafından geri dönüş yapılmadığını, bunun üzerine davalı şirkete Üsküdar …. Noterliğinden 24/07/2020 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalı şirket tarafından ilgili ihtarnameye cevap verilmediğini, sözleşme konusu dairenin borçsuz, ipoteksiz ve sözleşmeye uygun bir şekilde teslim edilmemesi ve ödenen satış bedelinin ticari temerrüt faizi ile birlikte iade edilmemesi sonucu 20/08/2020 tarihinde Konut Satış Sözleşmesinin feshi nedeniyle ödenen satış bedeli 535.000,00 USD için Bakırköy .. İcra Dairesinin .. Esas sayılı dosyasında iflas yoluyla takip başlatmak zorunda kalındığını, davalının malvarlığının 3.kişilere devrinin önlenmesi adına şirket malvarlığı üzerine tedbir konulmasına, şirketin aktiflerinin pasiflerini karşılayamaması ve şirketin daha fazla zarara uğrayarak müvekkili şirketin hakkına erişiminin engellenmemesi adına davalı şirkete kayyum atanmasına, icra dosyasında yapılan borca yönelik itirazın kaldırılmasına, davalı şirketin iflasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin 22/02/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde dava değeri belirtilmemiş olduğundan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, Dava dosyasında dava değeri üzerinden harcın ikmalinin gerektiğini, Yabancı uyruklu şirketin 5718 sayılı Kanunun 48.maddesi uyarınca teminat yatırması gerektiğini, Davacı şirketin haklarında aynı alacak ile ilgili olarak Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. E. sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, Bakırköy …. ATM’nin … D İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı aldığını bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, Davanın yetkili mahkemede açılmadığını, sözleşmede açıkça yetkili mahkeme olarak İstanbul mahkemelerinin gösterildiğini, Uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuk sürecinden geçmesi gerektiğini, bu yola başvurulmadığı için dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, Huzurdaki davayı açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını, ilk açtıkları icra takibi ile alacaklarına kavuşabilecek olmalarına rağmen ayrıca iflas yolu ile takip başlatıp iflas kararı verilmesini istemelerinin kötü niyetli olduklarını gösterdiğini, Davacının alacağının varlığını kanıtlaması gerektiğini, Müvekkili şirket hakkında başka alacaklılarca açılmış iflas davaları bulunduğunu, bu davaların bekletici mesele yapılması gerektiğini, İpotekleri kaldırmayan bankalara karşı açılan davalarının sürdüğünü, Davacı şirketin sözleşmeden doğan tapu harç ve masraflarını ödemediğini, TBK.m.97 göre kendi edimini yerine getirmeyenin karşı edimin yerine getirilmesini isteyemeyeceğini, davacıya yapılan bildirimlere rağmen karşı edimlerin yerine gelmediğini, Davacının sözleşmeden dönebilmesi için öncelikle cezai şart talebinde bulunması ve bu hükmü işletmesi gerektiğini, Yerinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi satıma konu taşınmazın durumunun ortaya çıkacağını dairenin kullanıma hazır olmadığı iddiasının haksız olduğunu, Davacının hukuken tapu ispat ve tescil ve de ipoteklerin fekki talebinde bulunması ve bu yönde dava açması gerekir iken haksız bir şekilde icra takibi başlattığını, Davacının istenebilir hale gelen bir alacağının bulunmadığını, müvekkili şirketin aciz halinde bulunmadığını, yaklaşık 6.000 adet taşınmaza sahip olduğunu, 80.000.000 TL vergi alacağının var olduğunu, proje üzerinde bir özel bankanın ipotekleri bulunduğunu, ipoteklerin fek edilmemesi üzerine alıcılar tarafından gerek müvekkiline ve gerekse ipotek alacaklısı bankaya karşı davalar açıldığını ileri sürerek açılan davanın gerek usulden ve gerekse esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; İİK.nun 156 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmış itirazın kaldırılması suretiyle takip borçlusu davalı şirketin iflâsı istemine ilişkindir.
Bilirkişiler … ve … tarafından mahkememize sunulan 01/07/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu konutun satımı için davacı şirket tarafından davalı şirkete 535.000,00 USD satış bedelinin 5.000,00 USD si makbuz karşılığı elden, kalanı ise davalının talimatı ile davalı şirket çalışanının banka hesabına yatırılmak suretiyle tümü ile ödendiği, Davalı şirketin açıklanan şekilde yapılan ödemelerin alındığını kabul ve teyit ettiği, Davalı Şirket Ticari Defterleri İle İlgili Olarak; Davalı şirket tarafından dosyaya sunulan beyan dilekçesinde davalı şirket iflas durumunda olduğu belirtildiğinden iflas idaresine incelemeye gidildiği, ancak Uyuşmazlık konusu yıllara ilişkin ticari defterler iflas idaresinde bulunmadığından ihtilaf konusu işleme ilişkin defter kayıtları incelenememekle beraber davalının açık ikrarı ve dosyaya mübrez makbuz bulunduğundan bu çerçevede değerlendirme yapıldığı, Dava konusu taşınmazın satışına ilişkin ilk 19/02/2014 tarihli sözleşmenin adi yazılı şekilde hazırlandığı, bu sözleşmenin alıcısı tarafından sözleşmenin davalı şirketin kabulü ile davacı şirkete temlik ve devir olunduğu, Dava konusu taşınmazın sözleşmede yazılı olan 30/10/2016 tarihinde sözleşmeye uygun şekilde hukuken ve fiilen tesliminin gerçekleşemediği, davalı şirket adına kayıtlı tapu kaydı üzerinde yukarıda açıklanan sayı ve türde ipotek ve hacizler bulunduğu, Davalı şirketin sayın Mahkemenizin kararı ile 30/03/2021 tarihinde iflasına karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği, İcra takip tarihi itibariyle davacı şirketin dava şirketten 535.000,00 USD satış bedelinden kaynaklı asıl alacağı bulunduğu, Davacı vekilinin icra takibinden sonra yıllık % 9 ticari temerrüt faizi alacağı ve usule yönelik itirazları konusunda taktirin sayın Mahkemeye ait olduğu hususlarında görüş bildirmişlerdir.
Davalı şirket hakkında Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile iflâs kararı verildiğinin tespit edilmesi nedeniyle bu dosyanın kesinleşmesinin beklenilmesine karar verilmiştir.
Davalı şirketin iflâsına dair verilen Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2021 gün ve … esas, … karar sayılı ilamının İstinaf denetiminden geçerek 22/06/2022 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
İflasta yurt içinde birlik ( vahdet) ilkesi geçerlidir. Bu nedenle borçlu hakkında muhtelif iflas davalarının açılması eşyanın tabiatı icabı ise de, ancak tek iflas kararı verilebilir. İflasın tekliği prensibi sadece yurt içinde geçerli olup, borçlunun muamele merkezindeki ticaret mahkemesinde birden fazla iflas davasının derdest bulunması durumunda, bu davalardan birisi hakkında iflası kararı verildiği takdirde, diğer iflas davalarının iflas kararının kesinleşmesini bekletici sorun yapmaları zorunluluğu vardır. Bu zorunluluğun nedeni, bir borçlu hakkında birden fazla iflas kararı verilemeyeceği ve mameleki hakkında birden fazla iflas tasfiyesi açılamayacağı esasına dayanmaktadır. Bu durum birlik ( vahdet ) ilkesinden kaynaklanmakta ve iflasın inşai karakterinin doğal sonucunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte borçlu hakkında verilen iflas kararı Yargıtayca bozulduktan sonra, daha önce iflas kararının kesinleşmesini bekletici sorun yapan diğer iflas davalarına bakan mahkemelerin artık bekletici sorun hakkındaki ara kararlarını kaldırırak, yargılamayı sürdürmeleri gerekir. Şu kadar ki; iflasa daha önce karar veren ve kararı Yargıtayca bozulan hüküm mahkemesinin direnme kararı vermesi de ihtimal dahilinde olduğundan bozma hakkında yerel mahkemece verilecek karara kadar, diğer mahkemeler bekletici sorun hakkındaki ara kararını sürdürmeli, bozmaya uyulması halinde kendi mahkemelerindeki iflas davasına ilişkin yargılmayı devam ettirmelidirler. Direnme kararı doğrultusunda yeniden iflasa kadar verilmesi durumunda ise , daha önce oluşturulan bekletici soruna dair kararın sürdürülmesi gerektiğinde kuşku yoktur.(Türk İflas Hukuku, Sümer Altay, Sayfa 132)
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;davacı vekili,davalı hakkında giriştikleri icra takibine davalının itiraz ettiğini,itirazın kaldırılarak davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiş ise de; davalı şirket hakkında daha önce verilen iflas kararının kesinleştiği ve bir şirket hakkında bir kez iflas kararı verilebileceğinden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporlarına göre davalının borcu bulunduğu tespit edildiğinden ve davalının dava açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle davalı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı müflis hakkında daha önce iflas kararı verilip bu kararın kesinleştiği ve müflis hakkında ikinci kez karar verilemeyeceğinden iflas talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafından ödenen 54,40 TL Başvurma Harcı ile 54,40 TL Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 12 adet posta+tebligat ücreti 137,60 TL ve bir bilirkişi incelemesi 4.000,00 TL olmak üzere toplam 4.137,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yatırılan iflas avansının davacıya İADESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 250,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 164/2 nci madde hükmü uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile 10 gün içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile müdahil vekillerinin yüzüne karşı,davalı vekilinin yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 20/10/2022
Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪