Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/946 E. 2021/170 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/946 Esas
KARAR NO : 2021/170

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/12/2020
KARAR TARİHİ : 24/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile davalı ile gerçekleştirilen … Kampüs Kart İhalesi davacı müvekkilinin üzerinde kaldığını, birim fiyat üzerinden düzenlenen ve 200.000 TL + KDV bedel üzerinden sözleşme imzalandığını, müvekkili tarafından davalıya 12.000 TL tutarlı 21/08/2019 tarihli kesin teminat mektubu verildiğini, teminat mektubunun davalı tarafından malların kabul tarihinden itibaren 30 gün içinde iade edilmek suretiyle verilmiş olmasına ve malların teslim edilmiş olmasına rağmen halen iade edilmediğini, müvekkilinin üzerine aldığı tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalının teslim aldığı cihazların ve yazılımın bedelini ve fazladan yapılan işlerin bedelini ödemediğini, sorumluluklarını yerine getirmediğini, ayrıca sözleşmede yer almamasına rağmen davalının isteği üzerine yemekhane kart yazılımının da yapıldığını ve sisteme dahil edildiğini, ancak davalının yazılım ve devamındaki entegrasyon hizmetleri için bir bedel ödemediğini, aksine müvekkiline gönderdiği haksız ve hukuka aykırı ihtarname ile müvekkilinin 12.000 TL’Lik kesin teminatının irat kaydedildiğini ve kendisine 32.000 TL gecikme cezası verildiğinin bildirildiğini, müvekkilinin teminat mektubunun paraya çevrilerek teminat kaydedilmesinin müvekkili açısından telafisi güç zararlar doğuracağından öncelikle teminatın paraya çevrilmesinin ve irat kaydedilmesinin ihtiyati tedbir kararı ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile Vakıf Üniversitelerinin, özel kanunla kurulan kamu tüzel kişileri olduğunu, dava konusu yapılan olayda müvekkili kurumca açılan ihalenin davacı şirket tarafından alınması söz konusu olduğunu, taraflar arasında kamu hukukundan kaynaklanan ve idari yargıda görülmesi gereken idari bir işlem söz konusu olduğunu, bu nedenle müvekkili kurum yönünden davanın idari yargıda açılması gerektiğini, huzurdaki davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, taraflar arasında mukim sözleşme gereği yetkili mahkeme istanbul mahkemeleri olduğunu, İstanbul Adliyesi mahkemelerinin yetkili olması nedeniyle, sayın mahkemenizde ikame edilen huzurdaki davada yetki itirazımızın kabulüne, belirsiz alacak davası olarak ikame edilen işbu davanın öncelikle hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine, mahkemenin aksi kanaat taşıması halinde; davanın tüm talepler yönünden esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
“…Asliye Ticaret Mahkemesince, davalının tacir olmadığı, uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisinin bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ise, her iki tarafın tacir olması, alacak ilişkisinin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması ve ticari işten kaynaklanmış olması hususları nazara alındığında uyuşmazlığın T.T.K’nda düzenlenen mutlak ticari davalardan sayıldığından iş bu uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği, gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 154 vd. maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen incelenir. Somut olayda davacı, davalıya verilen reklam hizmeti nedeniyle ödenmeyen fatura bedelinin tahsili istemiyle başlatılan takibe itirazın iptalini talep etmiş olup, davalı vakıf üniversitesinin tacir sıfatının bulunmamasına göre uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Silivri …. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 26/09/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.” T.C. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi, … Esas, … Karar.
Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; davalı olan vakıf üniversitesi bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumudur. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun ek m.2’de, “vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, … kurabilir” hükmü yer almaktadır. Vakıf yükseköğretim kurumu olarak ifade edilen üniversiteler, kazanç amacı gütmeksizin Devletçe kurulmuş, onu kuran vakıf ile hiç bir gelir ilişkisi olmayan, kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlar olup; devlet üniversiteleri ile aynı hak, ayrıcalık ve mali kolaylıklara sahiptirler. Dolayısıyla üniversite sahip ve yöneticilerinin, amacı ticari kazanç olan “tacir”, üniversite faaliyet alanının da bir “ticarethane” niteliğinde değerlendirilemez. Nitekim, eğitim ve öğretim hizmetleri karşılığı öğrencilerden alınan ücretler araç, gereç, ısınma, aydınlatma ve personel giderleri karşılığıdır. Gider karşılığı alınan bu ücretler nedeniyle üniversitelerin iktisadi işletme niteliği kazanması olası değildir. Bu özellikleriyle vakıf üniversiteleri birer sosyal hizmet kurumları statüsündedir. Dolayısıyla yukarıda açıklanan sebeplerle uyuşmazlığın genel hükümlere tabi olarak Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Bu nedenle mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nun 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2- 6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,

Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/02/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza

“iş Bu Evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununun 5. Madde Uyarınca Güvenli Elektronik İmza İle İmzalanmış Olup, 22. Madde Uyarınca Da Islak İmza İle İmzalanmayacaktır.”