Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/916 E. 2021/741 K. 17.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/916
KARAR NO : 2021/741

DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 11/12/2020
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği 11/11/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin davalı şirketin %55 hissedarı, diğer davalı …’in ise %45 hissedarı olduğunu ve 15/04/2016 tarihinden beri şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin yetkilisi olduğu 15/08/2012 tarihinde Büyükçekmece … Noterliğinin … yevmiye numaralı … Vakfı ile şirket adına imzalamış olduğu gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve yine Büyükçekmece …. Noterliğinin … yevmiye numaralı, 22/03/2013 tarihli ek sözleşmeye istinaden davalı şirketin yüklenici olarak yüklendiği edimlerin davalı tarafından yerine getirilmediğinden sözleşmenin tarafı olan … tarafından mahkemeye başvurularak sözleşmelerin feshedildiğini, davalının sözleşmelerdeki edimleri yerine getirmediği için müvekkilinin çok ciddi zarara uğradığını, davalı şirketin ticari defter ve evraklarının diğer davalı … tarafından kaçırıldığından şirketin 2016 yılından itibaren yapılması gereken hiçbir genel kurulunun yapılamadığını, davalı …’in 17/12/2019 tarihinde şirketin 60.000.000,00 TL (Altmış milyon) sözde alacağını … isimli kişiye temlik ettiğini, temlik işleminin hiçbir hukuki mesnedi bulunmadığı gibi muvazaalı olarak yapıldığını, şirkete temlik alanın hiçbir ödeme yapmadığının sarih olduğunu ve bu şekilde yapma gücü bulunmayan yakın tanıdığı temlik alana şirketin sözde alacaklarını temlik ederek müvekkilini telafisi imkansız zararlara soktuğu gibi müvekkili tarafından yapılan inşaat bedelini de muvazaalı ve sahte işlemlerle 3. Kişilere devrettiğini, bu sebeplerle davalı tarafın şirkete ve müvekkile karşı devam eden kasti ve ağır kusurlarının sonlandırılmaması halinde telafisi mümkün olmayan zararların devam edeceğini, anılan nedenlerle davayı açma mecburiyeti doğduğunu, davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili diğer davalı …’in yönetim hakkı ve temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini, tedbiren davalı şirkete kayyım atanması ve davalı şirketin genel kurula çağrı ve seçim işlemlerinin yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılara dava dilekçesi usule uygun olarak tebliğ edilmiş ise de,davalılar davaya cevap vermedikleri gibi duruşmalara da katılmamışlardır.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava, limited şirket yöneticisinin temsil ve yönetim yetkisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Bilirkişiler Dr. … ve … tarafından mahkememize sunulan 31/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Dava konusunun, davalının şirkete karşı özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğam yükümlülüklerini ihlal ettiği ve yerine getirmediği ve ihlali sonucu sözleşmelerin feshedilmesinden dolayı davacının çok ciddi zarara uğradığından davalı şahısın yönetim hakkı ve temsil yetkisinin kaldırılması ve davalı şirkete kayyım atanması talebinden ibaret olduğunu, davacının dava konusu iddialarının tespiti için davalı şirketin ilgili yıllar ticari defter ve belgelerinin incelenmesi gerektiği, ancak davalıların inceleme günü katılmadığı gibi yerinde inceleme taleplerinin de bulunmadığından davacının iddiaları mali yönden inceleme konusu yapılamadığını, şirketin herhangi bir kar payı elde edememesi ve hiç kar payı dağıtmaması, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve bu durumun mahkeme kararıyla tespit edilmesi, şirketin yüksek miktarda alacağını temlik etmesi, temlike konu alacağının bulunup bulunmadığının tespit edilememesi ve ayrıca bu alacığın temlik edilmesinde haklı bir gerekçenin bulunduğunun somut olarak ortaya konulmaması, ticari defterlerini incelemeye sunmaması, şirketin son beş yıl içinde toplantı yaptığına ve genel kurut kararı aldığına ilişkin bir veriye rastlanmaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının dava konusu şirketi basiretsiz yönettiği bu bakımdan özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiğini, dolayısıyla davalının azli ve şirkete kayyım atanmasının uygun olacağı yönünde rapor sundukları görüldü.
Davalı şirketin 05/04/2016 tarihinde yapılan ortaklar kurulu kararı ile şirket ortaklarından davalı …’in 15 yıl süre ile davalı şirketi münferiden temsil etmeye yetkili kılınmıştır.Temsil ve ilzam yetkisi TTSG’nin 15/04/2016 gün ve 9055 sayılı nüshasında yayınlanmıştır.Davacı ise,davalı şirketin ortağı olup tarafların aktif ve pasif husumetlerinin bulunduğu anlaşilmaktadır.
Huzurdaki davanın konusu dava dışı … Madencilik Sanayi ve Limited Şirketi’nin müdürü davalının TTK md. 630 (2)’ye istinaden haklı sebeple mahkemece temsil yetkisinin kaldırılarak görevden azlidir, Ortaklara ait yönetme hakkı ve temsil yetkisinin kaldınlmasına ilişkin olarak 6102 s. TTK mülga TTK dan farklı bir düzenleme getirmiştir, Limited şirketlerde müdürlerin görevden alınması, yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve sınırlandırılmasını düzenleyen TTK md, 630- (1) e göre “Genel kurul müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkım ve temsil yetkisini sınırlayabilir”
Görüldüğü üzere TTK md. 630’da müdürlüğün azille sona ermesi bakımından ne ortak olan müdürle ortak olmayan müdür ayrımına gidilmiş ne dc müdürlük sıfatının şirket sözleşmesi ya da genel kurul kararıyla kazanılması durumları için farklı hükümler öngörmüştür. Böylece 6102 s. TTK ortak olup olmamasına, veya sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla atanıp atanmadığına bakmaksızın genel kurul kararıyla müdür veya müdürleri görevden alma ya da yönetim hak ve temsil yetkisinin sınırlanmasına, imkân sağlamıştır.
Genel kurulda çoğunluğun sağlanamaması halinde TTK md, 630 (2) ye istinaden her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Şirketin pay dağılımı dikkate alındığında davalının genel kurulda azlinin veya yetkilerinin sınırlandırılmasının mümkün olmadığı görülmekledir. O halde TTK md. 630 (2) ye istinaden her bir ortak tarafından mahkemeden haklı sebeplerin varlığına istinaden müdürün azli talep edilebilir, Bununla birlikte limited şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını isteyen ortağın haklı nedenlerin varlığını ispat etmesi gerekir. Haklı sebeplerin neler olabileceği TTK md, 630 (3)’de örnekseme yoluyla sayılmıştır. Buna göre, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlâl etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.Haklı sebep, her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.Genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlâli, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının sürekli azalması, ortaklar arasmdaki şiddetli geçimsizlik, şirketin devamlı olarak kâr getirmemesi, şirket amacının gerçekleşmesinde ekonomik ve hukuki imkânsızlık, kanun esas sözleşme ve genel kurul kararlarının yerine getirilmemesi veya sürekli şekilde ihlali, uzun yıllar ciddi bir faaliyetin olmaması gibi hususlar haklı sebep olarak kabul edilebilir.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülmektedir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlâli, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak, tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebepler, pay sahiplerinin maddi haklarının ihlâl edilmesinden bağımsız olarak müdürlerin haklı sebeple azline gerekçe teşkil edecek ise, bu sebeplerin, ortaklığın devamına ve pay sahiplerinin bundan sonra birlikte çalışmasına engel teşkil edecek ağırlıkta olmalarını aramak gerekir. Bu da ancak pay sahiplerinin kişiliklerinin önemli olduğu şahıs şirketi benzeri aile şirketlerinde yahut az ortaklı küçük anonim ortaklıklarda söz konusu olabilir (Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s. 154-155).
TTK. m. 608 hükmüne göre her ortağın kar payı alma hakkı bulunmaktadır. Şirket maksadının gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi durumunda da şirketin feshine karar verilmesi gerekir. YTD, 26.03.1963 tarih ve E. 3438, K. 1963/4856 sayılı kararında, “…TTK. 434/2’de geçen “şirket maksadının husulünün imkansızlaşması’ şeklindeki ifade, sadece işletme konusu işin bünyesinden doğan imkansızlıklara taalluk etmektedir. İdarecilerin kötü idaresi hakkında ayrıca hükümler sevkedilmiştir. Kar elde edememe halinin, maksat ve mevzuun husulünü imkansız hale getirdiğini kabul, ancak uzun müddet kazanç sağlanamaması ve kazanç ihtimalinin tamamen ortadan kalkması halinde mümkün olur” görüşüne yer vererek, uzun süre kazanç sağlamama ve kazanç ihtimalinin ortadan kalkması durumunda maksadın imkansızlaştığının kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Nihayet, TTK. m. 636/2 hükmüne göre “uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa,ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir”.
İspat kuralına ilişkin TMK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat Yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vahaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Anılan ispat kuralları gereği, davacının,davalının müdürlükten azli için haklı nedenlerin varlığını geçerli delillerle ispat etmesi gerektiği açıktır.
Davacı vekili; şirket yetkilisi ve müdürü olan davacının, hissedar olan müvekkiline bilgi vermediğini, şirket işleyişi ile ilgili olarak da hiçbir ilgi paylaşımı yapmadığını ve bilinçli olarak şirketi zarara uğrattığını, şirkete ait sözleşmeleri ihlal ederek feshedilmelerine sebebiyet verdiğini, ticari defterlerin düzgün tutulmadığını ve bu defterlere ulaşamadgğını, en önemlisi de şirketin organlarının uzun süreden beri toplanamadığını ileri sürmüştür.
Limited şirketlerin yönetim ve temsiline ilişkin TTK. m. 623/3 hükmüne göre: “Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler”. Müdürlerin yetki ve görevlerini düzenleyen TIK. m. 625 hükmü uyarınca, “şirketin yönetimi için gerekli olduğu takdirde, muhasebenin, finansal denetimin ve finansal planlamanın oluşturulması… şirket finansal tablolarının, yıllık faaliyet raporunun ve gerekli olduğu takdirde topluluk finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi” hususları da müdürlerin devredilmez yetki ve görevleri arasındadır.
Söz konusu hükümler birlikte dikkate alındığında, dava konusu şirketin temsil ve idare edilmesinin, şirket adına bütün iştemlerin basiretli bir tacir gibi yürütülmesinin, ticari defterlerin muhasebe ilkelerine uygun olarak tutulmasının davalı şirket müdürünün sorumluluğunda olduğu açıktır.
Somut olayda; şirketin herhangi bir kar payı elde edememesi ve hiç kar payı dağıtmaması, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve bu durumun mahkeme kararıyla tespit edilmesi, şirketin yüksek miktarda alacağını temlik etmesi, temlike konu alacağının bulunup bulunmadığının tespit edilememesi ve ayrıca bu alacığın temlik edilmesinde haklı bir gerekçenin bulunduğunun somut olarak ortaya konulmaması, ticari defterlerini incelemeye sunmaması, şirketin son beş yıl içinde toplantı yaptığına ve genel kurul kararı aldığına ilişkin bir veriye rastlanmaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının dava konusu şirketi basiretsiz yönettiği bu bakımdan özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği,sonucuna varıldığından davanın kabulü ile davalı müdürün yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin TTK’nın 630/2 nci maddesi uyarınca kaldırılmasına,yönetici azli davalarında sadece şirket yöneticisine dava açmak yeterli iken davacının ayrıca şirkete karşı da dava açtığı anlaşıldığından davalı şirket hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının,davalı … aleyhine açtığı davanın KABULÜ ile;davalı şirket müdürünün,davalı … sicil numaralı … İnşaat Taahhüt Sanayi ve Dış Ticaret Limited şirketindeki yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin TTK’nın 630/2 nci maddesi uyarınca haklı sebeple KALDIRILMASINA,
2-Davacının,davalı şirket aleyhine açtığı davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
3-Alınması gerekli ¨59,30 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨54,40 Harcın mahsubu ile bakiye ¨ 4,90 harcın davalı …’ten alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen ¨54,40 Başvurma Harcı ile ¨54,40 Peşin Harcın davalı …’ten davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan 13 adet tebligat + posta ücreti ¨185,65 , bir bilirkişi inceleme ücreti ¨ 2.000,00 olmak üzere toplam ¨2.185,65 yargılama giderinin davalı …’ten alınarak davacıya VERİLMESİNE, davalı şirket için yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨ 4.080,00 ücreti vekaletin davalı …’ten tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨ 250,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.17/09/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.