Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/815 E. 2020/767 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/815
KARAR NO : 2020/767

DAVA : İpoteğin Fekki

DAVA TARİHİ : 18/01/2020
KARAR TARİHİ : 19/11/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan ipoteğin kaldırılması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili ile davalı şirket arasında 13/12/2012 tarihinde …… Konut sözleşmesi akdedilerek …… Blok…. Kat….. nolu taşınmazın müvekkile devri konusunda anlaşıldığını, usulüne uygun olarak yapılan 13/12/2012 tarihli sözleşmeye istinaden devir ve temlik sözleşmesi ile devraldığı, sözleşme konusu konuta ait satış bedelinin tamamen ödendiği ayrıca satış bedeline dahil olmayan ve harçlarında ayrıca tahdil edildiğine ilişkin evrağı davalılardan teslim aldığını, müvekkili , ifade edilen bedelleri ödemesinden sonra taşınmazların zilyetlerini devraldığını, müvekkili taşınmazlar üzerine taşınmazların bedeli ödediği tarihten itibaren zilyet olduğunu, müvekkilin taşınmazın tapusu devraldığı taşınmaz üzerinde davalı lehine ipotek ve haciz tesis edildiğini öğrendiğini, davalının bugüne kadar ipoteğin ve haczin kaldırılacağını gerek ihtarname ile gerekse sözlü olarak tarafına bildirimde bulunduğunu, ancak davalının borcu sebebiyle konulmuş olan ipotekler ve hacizlerin taşınmazın satış bedeli ve satışa dahil olmayan diğer bedeller ödendiği halde taşınmaz üzerindeki takdiyatların kaldırılmadığı, nitekim ilgili ipotekler ve hacizler davalı ile adi satış sözleşmesinin akdedilmesinden sonraki birtarihte davalının borcu sebebiyle konulduğunu, , davalı …….’nın mağdur ettiği tek şahıs müvekkili olmayıp bu şekilde mağdur olan onlarca kişi bulunduğu, bu hususta mağdurların bir platform dahi kurduklarını, davalı şirketin borçlanmaları sebebiyle borçlanıp taşınmaza ipotek ve haciz konulması, taşınmazın cebri icra yoluyla veyahut 3. Kişi devir ve temlikinin gerçekleşmesi muhtemel olduğu, bağımsız bölümün taraflar arasındaki 13/12/2012 tarihli sözleşmenin ilgili maddesi gereğince pürüzlerin ve davalı lehine olan haksız takdiyatların kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile davacı tarafın haciz ve ipoteklerin fekki hususunda her ne kadar müvekkiline dava açmışsa da taşınmaz üzerindeki haciz ve ipotekleri kaldırması için dava edilmesi gereken tarafın müvekkili şirket olmadığını, müvekkili şirket ile davacı taraf arasında dava konusu taşınmazın satımına ilişkin olarak 13.12.2012 tarihli “…… Satım Sözleşmesi” akdedildiğini, müvekkili şirketin müşterilerinin sözleşmesel şartları yerine getirmesi halinde mülkiyet devrine hazır olduğunu, müvekkili şirketin yükümlülüklerini yerini getirmiş olmasına rağmen dava konusu bağımsız bölüm üzerinde ….. BANK T. A.Ş. ve …… KİRALAMA ANONİM ŞİRKETİ lehine tesis edilen ipotekler halen haksız yere devam ettiğini, taşınmazın tapu sicilinde davacı lehine tesciline engel teşkil ettiğinden davanın HMK.61 vd. maddeleri uyarınca üçüncü kişileri olan ……. BANK T. A.Ş. ve ….. FİNANSAL KİRALAMA ANONİM ŞİRKETİ’ne ihbar edilmesi gerektiğini, davacının ipoteklerin fekki hususundaki talebi açısından müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını ve dava konusu açısından davada hasım gösterilemeyeceğinden husumet açısından işbu davaya itiraz ettiklerini, haksız, kötü niyetle açılmış ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLER VE GEREKÇE: Bakırköy …… Tüketici Mahkemesi tarafından 21/09/2020 tarihli kararı ile görevli olmadıklarından bahisle görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize tevzii edilmiştir.
Dava, davalıdan alınan konutun davalının borçlarına ilişkin konulan ipoteğin ve hacizlerin kaldırılması istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Dosya tüm deliler ile birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar Bakırköy …… Tüketici Mahkemesi uyuşmazlığa konu ipoteğin davalı ……. Şirketinin davalı ….. Finansal AŞ. Ve …… bank AŞ. , ile yapmış oldukları kredi sözleşmesinden kaynaklı tesis edildiği , söz konusu ipoteğin haksız olduğu , kaldırılması taleplerinin yargılamayı gerektiği , ancak ipotek alacaklısının …. Finansal AŞ. Ve …… bank AŞ. , ipotek borçlusunun ise bir diğer davalı ……. İnşaat AŞ. olduğu , ipoteğin tüketici kredisi teminatını teşkil etmediği göz önünde bulundurulduğunda ihtilafın şirketler arasında bir ihtilaf olduğu bu itibarla somut uyuşmazlığın Tüketici mahkemeleri eliyle görülemeyeceği Yargıtay ve İstinaf mahkemeleri emsal kararlarının bu doğrultuda olduğundan bahisle Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş ise de; öncelikle davacı davasını “Adi Satış Sözleşmesi” ne dayandırmış ve davalı da yine Adi Satış Sözleşmesinin Tarafı Olan … olup, Tüketici Mahkemesinin bahsettiği gibi ipotek alacaklısı bu davanın tarafı konumunda değildir. Davacı, davalının dava dışı …… bank’tan kullanılan kredi sözleşmesinin de tarafı değildir. Bu nedenle, uyuşmazlığın banka kredi sözleşmesinden doğduğu söylenemez. Davacı, ileri sürdüğü hukuki sebeplerle ipotek tesis işleminin geçersiz olduğunu, müvekkilinin satın almış olduğu bağımsız bölüm taşınmaz üzerine, satıcının satış işleminden sonra kullanmış olduğu kredinin teminatı olarak tesis edilen ipoteğin müvekkilini bağlamayacağını, usulsüz tesis edilen ipoteğin fekkini istemektedir ki uyuşmazlığın bankacılık mevzuatı yada genel kredi sözleşmesiyle ilgisi yoktur. Davalı ile dava dışı banka arasında akdedilen kredi sözleşmelerinin geçerliliği yada borcun miktarı, faizin oranı vs. Tartışılmayacaktır. Mahkememiz dosyasında davalı tacir ise de davacının tacir olmadığı tüketici konumunda olduğu ve ihtiyacı nedeni adi taşınmaz satım sözleşmesine konu bağımsız bölüm de konut niteliğinde olduğu, uyuşmazlık konusunun da tüketici davacı ile davalı arasında yapılan bu adi satım sözleşmesine uygun olarak davalının konutu haciz ve ipoteklerden ari olarak davacıya tescil borcu olup olmadığı, bu şekilde bir yükümlülüğü bulunuyor ise ipoteğin ve hacizlerin kaldırılmak sureti ile davacıya teslimi olduğu, taraflar arasındaki satım sözleşmesine aykırı olarak edimin ayıplı ifasının tartışılması gerektiği, uyuşmazlık konusunun nispi/mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı bu nedenle de mahkememizin görevli olmadığı, kamu düzenine ilişkin olan görev hususunun yargılamanın her aşamasında ve resen gözetilmesi gerektiği sebebiyle davanın görevsizlik sebebiyle usulden reddine, görevli mahkemenin Bakırköy …… Tüketici Mahkemesi olduğunun tespitine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın mahkememizin görevsizlik sebebiyle usulden REDDİNE, görevli mahkemenin Bakırköy …. Tüketici Mahkemesi olduğunun tespitine,
2-Mahkememiz tarafından karşı görevsizlik kararı verilmiş olduğundan,
a) Mahkememiz kararının süresinde ve usulüne uygun şekilde istinaf yoluna başvurulması durumunda dosyanın istinaf incelemesi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
b) Mahkememiz kararının istinaf yoluna gidilmeden kesinleşmesi durumunda HMK 22. madde hükmünde öngörüldüğü şekilde iki mahkeme arasındaki olumsuz görev uyuşmazlığını gidermek ve yargı yerininin (görevli mahkemenin) belirlenmesi için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
3- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin HMK.323 ve 331. maddeleri uyarınca görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair tarafların yokluğunda HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 19/11/2020

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza

“iş Bu Evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununun 5. Madde Uyarınca Güvenli Elektronik İmza İle İmzalanmış Olup, 22. Madde Uyarınca Da Islak İmza İle İmzalanmayacaktır.”