Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/638 E. 2020/812 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/638
KARAR NO : 2020/812

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/09/2020
KARAR TARİHİ : 04/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 21/09/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Davalı şirketin 06/05/2020 tarihinde bir Genel Kurul toplantısını düzenlendiğini ve 52 sayılı Ortaklar Kurulu Kararını aldığını, söz konusu kararın Bakırköy ……. Noterliğinin 21/05/2020 tarih ve …… yevmiye numarası ile tasdik edildiğini ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 01/06/2020 tarih ve …… sayılı nüshasının ……. ‘nci sayfasına ilan edildiğini, karar içeriği , hisse devri yapılması suretiyle ortaklık yapısının değiştirilmesi ve şirket müdürlerinden …… ‘ın müdürlük görevinin sonlandırılmasını , Müvekkili davacıların bu genel kurul toplantısı ve alınan karardan internet üzerinden İstabul Ticaret Odası’nın sayfasını ziyaret ettiklerinden tesadüfen haberdar olduklarını, kararı görmek amacıyla davalı şirete müracaat ettiklerinde kendilerine gerekli bilgi verilmediğini, müvekkili davacıların bu defa İstanbul Ticaret Odasına giderek karar içeriği hakkında bilgi almak istediklerinde dava dilekçelerine ek olarak sundukları karar örneğinin bir suretini aldıklarını, karar suretini incelediklerinde toplantı ve karar tutanağına kendi imzalarının taklit edilerek atıldığını, toplantının ve kararın sanki tüm ortaklar toplantıya iştirak etmiş gibi yapılarak düzenlendiğini , Limited şirketlerde şirket ortaklarının tamamının katılımının sağlanamadığı olağan veyahut Olağanüstü Genel Kurul Toplantılarının , Çağrı merasimine uyulmak suretiyle yapılması zarureti olduğunu, bu koşul yerine getirilmediği gibi karar tutanağına müvekkili davacılar yerine sahte imzalar atılmak suretiyle ortakların tamamının iştiraki koşulu sağlanmış gösterilerek dava konusu kararın tescil işleminin tamamlandığını, iptaline karar verilmesi talebinde bulundukların Genel Kurul Karar’ının hukuken sakat olduğunu ve mutlak butlan olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bu nedenlerle dava konusu Genel Kurul Kararının iptaline karar verilmesini, davalı şirketin olası karar tescillerinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilerek İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacılar tarafından ikame edilen davanın konusu ; diğer ortaklardan birine ait hisselerden bir kısmının devrine ilişkin olduğunu, haliyle davacıları doğrudan etkileyen bir husus yada hak kaydı söz konusu olmadığını, şirket ortakları arasında herhangi bir husumetin bulunmadığı dönemlerde ……. Sağ. Hiz. Ltd. Şti. ‘nin mali müşaviri olan …….’ın herhangi bir kötüniyet yada sahtecilik amacı olmadan davacılar adına ve kendilerinden izin alarak yapmış olduğu bir işleme ilişkin olduğunu, bu durumunun nedeni ise toplantı tarihi olan 06/05/2020 de bazı ortakların kendilerine bilgi verilmesine rağmen pandemi ve riski sebebiyle toplantıya gelemeyecek olması ya da başka bir iş yerinde çalışmakta olduklarından kendileri ile görüşen …….’a kendileri adına da imza atabileceklerini söylendiğini, Davacıların şirket ortakları ile yaşamış olduğu ihtilaf sebebiyle en yüksek pay sahibi vasfına haiz olan …… ‘a husumet beslediğini ve anılan davayıda iş bu sebeple açtığını, davacıların iş bu davanın konusu ile aynı olacak şekilde ……. Sağ. Hiz. Ltd. Şti. ‘nin en büyük hisse sahibi ortağı …… hakkında Büyükçekmece C.B.S. Şikayette bulunduğunu, davacıların diğer şirket ortaklarına beslediği husumetten dolayı müvekkili şirketi işlevsiz hale getirmeye ve ticari anlamda bir çıkmaza sokmaya çalıştığını, dava kötü niyetli şekilde ikame edildiğini ve haksız menfaat temininin amaçlandığını bu nedenlerle davanın usuli itirazları dahilinde reddini, aksi kanaat halinde anılan dosyaların bekletici mesele yapılmasını ,haksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve ilam vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin,06/05/2020 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Bilindiği üzere, genel kurul kararlarının hukuken varlık ve geçerlilik kazanabilmesi için gerekli şartlar kanunda çeşitli hükümlerde düzenlenmiş olup; bir genel kurul kararı ilgili hükümlere ve bu hükümler çerçevesinde düzenlenmiş ana sözleşme hükümlerine veya iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığı takdirde hukuken sakatlanır. Yokluk, butlan, askıda hükümsüzlük ve iptal edilebilirlik şeklinde geçersizlik halleri ortaya çıkabilir. Somut olayda geçersizlik, iptal, yokluk ve butlandan bahsedildiği için söz konusu geçersizlik hallerini ve hangi hallerde uygulanacağını kısaca değerlendirmek faydalı olacaktır.
Anılan yaptırımlardan en ağırı olan yokluk bakımından, bir hukuki işlemin hukuka uygun olarak doğabilmesi için öngörülen kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin kurucu unsurlarında eksikliğe yol açmakta ise işlemi yokluk ile sakatlayacaktır. Yok sayılan bir hukuki işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluğun tespiti her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir ve yokluk kararı yalnızca açıklayıcı niteliktedir. Bu çerçevede, bir genel kurul kararının varlığından bahsedebilmek için iki unsur gerekir. Bunlardan ilki toplantı yapılması ve İkincisi toplantıda yeterli irade beyanları ile karar alınmasıdır. Bunlardan birisindeki eksiklik halinde hukuki işlem yani genel kurul kararı hiç doğmamış sayılır (Ayrıntılı bilgi için bkz. Erdoğan MOROGLU, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s. 25 vd.) Uygulama ve öğretide sayılan ve genel kurul kararının yokluğuna yol açan başlıca örnekler şöyledir; genel kurula davet, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış veya TTK’daki istisna dışında davet yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmışsa, ya da oylama yapılmaksızın karar alınmışsa, genel kurul toplantısı yapılmaksızın karar alınmışsa yokluk yaptırımı uygulanır. Hükümet komiserinin bulunmadığı bir toplantıda alınan kararlar, komiserce imzalanmamış bir tutanakta yer alan karar yine yoklukla maluldür. Nisap bakımından aykırılıklar da genel kabule göre yokluğa sebebiyet vermektedir. Mevcut olmayan pay adedince mevcut oy nisap bakımından alınan kararların geçerliliğine etki ediyor ise, diğer bir ifade ile söz konusu oylar mevcut olmadan yeter sayı sağlanamıyorsa bu hâlde kanunda öngörülen yeter sayıda irade beyanı bulunmadığı için işlem yoklukla malul olacaktır.
Butlan yaptırımı bakımından, ETK’da butlan düzenlenmemiş iken TTK’da butlana ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Buna göre, pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ve anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olacağı açıkça düzenlenmiştir (TTK.m. 447). Bunun dışında daha önce olduğu gibi genel hükümlere dayanılarak da butlana hükmedilebileceği düşünülmektedir. İşlem emredici hükümlere (geçerlilik şartlarına) aykırı ise batıl olacaktır. Burada kanuna aykırılık hususu TTK. 445’te bir genel kurul kararının iptal sebepleri arasında da sayılmış olduğundan, (emredici) kanun hükümlerine aykırılık halinde hangi yaptırımın uygulanacağı hususu tartışma konusu olmuştur.
Bu hususta bilimsel öğretide ……. birbirine yakın görüş ve haklı gerekçeler ortaya koyarak, emredici hükümler arasında ikili bir ayrım yapmakta; üçüncü kişileri ve ortaklık alacaklılarını korumaya yönelik (mutlak) emredici hükümlere aykırılığın yokluk veya butlana (EBK. 19-20), bunlar dışında kalan ve ortakları korumaya yönelik (nisbi) emredici hükümlere aykırılığın iptal davasına tabi olduğunu savunmakta idiler. Bu görüş uyarınca, hangi hükümlerin nisbi emredici nitelikte olduğu hükmün sözünden anlaşılamadığı takdirde, hakim tarafından yorum yoluyla saptanacaktır. Bu açıdan özellikle, kararın oluşmasına dair kurucu/şekli (mutlak emredici) hükümler dışında kalan ve kararın oluşmasıyla ilgili olan tüm hükümler nisbi emredicidir (bkz. O. İMREGÜN, Anonim Ortaklıklar, İstanbul, 1989, s. 158-159, MOROĞLU, s. 196-198; H. ARSLANLI, Anonim Şirketler, II-III, İstanbul 1960, s. 68; H. DOMANİÇ, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, TTK. Şerhi II, İstanbul 1988, s. 881-882).
Yeni Kanuna uyarlayarak örnekler vermek gerekirse, halka kapalı ortaklıkta, o yılın kârının tamamının sermaye artırımında kullanılmasına dair karar iptal edilebilir; TTK. 437’de öngörülen ve bazı belgelerin genel kurulun olağan toplantısından önce incelemeye açık tutulmasına dair hükme uyulmadan alman fınansal tablolar ve kâr dağıtımı ile ilgili karar iptal edilebilir, davetin toplantıdan en az iki hafta önce yapılmasına dair TTK. 414/1 nisbi emredici olup, toplantıdan on gün önceki davetle toplantı yapılmış ise alman karar iptal edilebilir; gündemin açıklanmasına ilişkin m. 413, 414’e uyulmaksızın alınan karar iptal edilebilir; TTK. 436 uyarınca oydan yoksun kişilerin de katılımı ile alınan karar iptal edilebilir; her payın kural olarak en az bir oy hakkı sağlayacağını öngören m. 434’e aykırı olarak bir ortağın oy kullanması engellenir veya asgari oy hakkı çiğnenirse, yine alınan karar iptal edilebilir niteliktedir. Görüldüğü üzere, örnek verilen hallerde kanuna aykırılık bulunmakla birlikte, iptali istenen kararla ilgili ve o kararla sınırlı bir ihlâl söz konusudur. Buna karşılık, mutlak veya nisbi emredici hükümleri ilerisi için kaldıran veya değiştiren kararlar ise, m. 437/6 örneğinde görüldüğü gibi batıldır. (MOROĞLU, s. 57, 196 vd; M. BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, s. 201-202). Yargıtay uygulaması da benzer şekildedir:
Bir genel kurul kararının yokluğu (Nicht- oder Scheinbeschlüsse), başlangıçtan itibaren bir genel kurul kararının mevcut olmadığını ifade eder.Bir işlemin ve bu arada genel kurul kararının kurucu unsurlarının mevcut olmaması halinde, hukukî işlemin veya genel kurul kararının yokluğu, eski deyimle “keenlemyekûn” veya mutlak butlan ile malûl olduğundan bahsedilmektedir. Örneğin bir genel kurul kararının alınabilmesi için,mutlaka usulüne uygun davet ve buna uygun toplantı yapılması şarttır,toplantı yapılmadan “elden dolaştırma usulü” veya “mektup” ile GK kararı alınmışsa, bu GK kararı kurucu ve şeklî noksanlıklar nedeniyle hukukî anlamda hiç bir etki ve sonuç doğurmaz ve dolayısıyla “yok” sayılır. Aynı şekilde, GK toplantısında Bakanlık temsilcisinin bulunmamış (TTK m. 407/3) veya toplantı tutanaklarını imzalamamış olması halinde (TTK m. 422/1)18, anonim şirketin TTK m. 379 hükmü uyarınca sahip olduğu kendi paylara bağlı oylarla alınmışsa19 GK kararı yok hükmündedir. Yine Genel kurulun yasaya veya esas sözleşmeye göre yetkili olmayanlar tarafından çağrılıp karar alınmasında da, yokluk söz konusu olur.20 Nihayet yasada öngörülen asgari toplantı ve karar yetersayılarına aykırı olan genel kurul kararları da yoklukla malûldür21. Ayrıca, …… HD. 09.10.2001 tarih ve …… sayılı yayınlanmamış bir kararında, “ana sözleşmedeki yeter sayılar oluşmadan toplanan bir genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun kabulü gerektiğine ve bunun Dairenin yerleşik içtihadı olduğuna karar vermiştir
Yokluğun tespiti davası. Bu durumlarda, iptal davası değil, GK kararının yok olduğunun tespiti anlamında bir “tespit davası” açılır ve bu dava herhangi bir zaman aşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmadığı gibi, herkes tarafından ileri sürülebilir ve yargıç tarafından da re’sen dikkate alınır. Ayrıca AO yönetim kurulu “yok” sayılan GK kararlarını icra edemeyeceği gibi, bunların ticaret siciline tescil ve ilânı da olanaklı değildir. Her nasılsa sicile tescil ve ilân edilse dahi, tescil yok hükmündeki kararı ihya etmez, diğer bir deyişle, tescil, yok sayılan GK kararına geçerlik kazandırmaz.(Prof.Dr.Hasan Pulaşlı,Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Sakatlığı ve Müeyyidesi,Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2,Erişim Tarihi 08/12/2020)
Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır. (Fatih Bilgili, Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku, 2012, 2. Baskı, s.190 )”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/11-1048 K. 2014/430 T. 02/04/2014 kararından alıntıdır)
İptal yaptırımı açısından, dava açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK. m.445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK. 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TK. 446/1’in (b) bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasını çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış, ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır. TEKÎNALP söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen Genel Kurul kararı alınamazdı veya Genel Kurul başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü.TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.)
Yukarıda yapılan dava konusu 06.05.2020 tarihli genel kurul toplantısının çağrısız olarak yapıldığı ihtilafsızdır. Bu durumda somut olay bakımından genel kurul toplantısının Türk Ticaret Kanununun 416. maddesi uyarınca çağrısız toplantı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu yasal düzenlemeye göre, çağrısız genel kuruldan söz edilebilmesi için iki unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan bir tanesi bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması, diğeri ise pay sahiplerinin toplantıya ve karara itiraz etmemiş bulunmalarıdır.
Öğretideki ve uygulamadaki yerleşik içtihat uyarınca, çağrısız genel kurul unsurlarının bulunmaması halinde, alınan kararlar yok hükmünde olup hukuk hayatına hiç doğmamış, geçersiz işlemlerdir. Somut olaydaki durumun bu hukuki tespit ışığında değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda, davaya konu edilen 06.06.2020 tarihli genel kurulda alınan kararlar altında davacılara atfen atılı imzaların davacılara ait olmadığı,davalı tarafından da kabul edilmiş ve imzaların vekaleten atıldığına dair davalı tarafından herhangi bir belge ibraz edilmediği buna göre genel kurul tutanağındaki imzaların davacılara ait olmadığı belirlendiğine göre, davalı şirketin ortağı olan davacıların dava konusu genel kurul toplantısına katılmadıkları sabittir.
Dava konusu genel kurul toplantısının TTK’nın 416/1. maddesi uyarınca çağrısız yapıldığı, davacı paydaşların katılımı olmaksızın karar alındığı hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. TTK’nın 416/1. maddesi uyarınca çağrısız genel kurul toplantısı yapılabilmesi için tüm ortakların hazır bulunması gerektiğinden yasanın bu amir hükmüne aykırılık TTK’nın 447/1. maddesindeki paydaşın genel kurula katılma hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olup yapılan genel kurul toplantısı yok hükmünde (Yargıtay 11. H.D’nin 2014/15426E, 205/658K) olduğundan davanın kabulü ile davalı şirketin 06/05/2020 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;Davalı şirketin 06/05/2020 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduğunun TESPİTİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacılar tarafından ödenen ¨54,40 Başvurma Harcı ile ¨54,40 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
4-Davacılar tarafından yapılan 6 tebligat+posta ücreti ¨ 108,50 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
5-Davacılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacılara VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨250,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı , oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.03/12/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …….
☪e-imzalıdır.☪