Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/605 E. 2021/350 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/605
KARAR NO : 2021/350

DAVA : Konkordatonun Feshi
DAVA TARİHİ : 01/09/2020
KARAR TARİHİ : 08/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Konkordatonun Feshi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 01/09/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalının konkordato talebi üzerine mahkemece yürütülen yargılama sonucunda konkordatonun tasdikine ilişkin 04.02.2020 tarih ve … Esas, … Karar sayılı ilamın tesis edildiğini, bu karar ile, davalı şirketin konkordatoya tabi borçlarının, konkordatonun tasdiki tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde 3’er aylık eşit taksitlerle davalı tarafından sunulan ödeme takvimine göre ödenmesine hükmedildiğini, borçlu tarafından bildirilen ödeme planına göre ilk taksitin Mayıs 2020 tarihinde, ikinci taksitin ise Ağustos 2020 tarihinde ödenmesi gerektiğini, davanın ikame edildiği tarihe kadar davalının müvekkiline herhangi bir ödeme yapmadığını, davalı tarafından konkordato şartlarının ihlal edildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu belirterek davanın kabulü ile konkordatonun İİK 308/e maddesi gereğince müvekkili şirket yününden feshine, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise, davalının konkordatosunun İİK 308/f maddesi gereğince tamamen feshine karar verilmesini , yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
SAVUNMA;
Davalı vekilinin 23/11/2020 havale tarihli dilekçesini özetle; Müvekkili şirket hakkında Mahkemece 04.02.2020 tarihinde konkordatonun tasdiki kararı verildiğini, karara karşı alacaklılardan …bank A.Ş. tarafından istinaf kanun yoluna gidilmesi nedeniyle dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin .. Esas sayılı dosyası ile inceleme aşamasında olduğunu, tasdik kararının henüz kesinleşmediğini, henüz tasdik kararı kesinleşmediğini konkordato alacaklısının, mahkemenin hükmünde ödemelere kararın kesinleşmesinden önce başlanacağı açıkça karar bağlanmış olsa da, ödemenin zamanında yapılmadığından bahisle konkordatonun feshi için başvuramayacağına kesinleşmemiş konkordatonun tasdiki kararının kanun yolu aşamasında ortadan kalkma ihtimali bulunduğundan alacaklının bu şekilde konkordatonun feshi talebinde bulunmasında hukuki menfaati olmadığını, konkordato tasdik kararı uyarınca müvekkilinin alacaklılara ödeme yapacağı tarihte tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgının ülkemizde de ekonomik yönden sıkıntılara ve ödemelerde gecikmelere sebep olduğunu, ancak müvekkilinin tasdik kararı uyarınca alacaklı kişilere alacaklılar arasında eşitlik dengesini bozmayacak şekilde ödeme yapma konusunda gayret ve çaba gösterdiğini, davacıya Mayıs 2020 ve Ağustos 2020 taksitlerinin ödendiğini, ödeme makbuzlarının dilekçe ekinde sunulduğunu, diğer alacaklılara olduğu gibi davacıya da vadesi gelen ödemelerin yapıldığını belirterek davanın usulden reddine, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesini , yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,İİK’nın 308/e maddesi uyarınca konkordatonun kısmen feshi istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler … ve Prof. Dr. … tarafından mahkememize sunulan 17/03/2021 tarihli raporunu;
Taraflarca ibraz edilen ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun şekilde yaptırıldığını, ticari defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğunu, davalı tarafça, mahkemece tasdik edilen konkordato projesine göre Mayıs 2020 ve Ağustos 2020 dönemlerinde gerçekleştirilmesi gereken ödemelerin, huzurdaki davanın açılmasından sonra 05.11.2020 tarihinde gerçekleştirildiğini, doktrinde ittifakla kabul olunduğu üzere, tasdik edilen konkordato projesine uygun olarak borçlarını ödemeyen borçlunun, konkordatonun feshi davasının açılmasından sonra borcunu konkordato şartlarına göre ödeyerek davanın reddini sağlayamayacağını, borçlunun ancak tüm borcunu konkordatodan bağımsız olarak ödeyerek konkordatonun feshi istemini konusuz bırakabileceğini, zira ancak bu halde alacaklının, fesih davasıyla varmayı amaçladığı sonuca ulaşabileceğini, bir önceki bentte yapılan açıklamalara göre, somut olayda davalının, konkordatonun feshi davasının açıldığı tarihten sonra konkordato projesi gereğince Mayıs 2020 ve Ağustos 2020 dönemlerinde gerçekleştirmesi gereken ödemeleri 05.11.2020 tarihinde gerçekleştirmesinin, huzurdaki konkordatonun feshi davasının konusuz kalmasını sağlamayacağını, diğer bir anlatımla, davacı yönünden İİK. m.308/e hükmüne göre konkordatonun kısmen feshi koşullarının oluştuğunu, somut olayda davacının asli talebi olan konkordatonun kısmen feshine karar verilmesinin koşulları oluştuğundan, davacının fer’i talebi olan, konkordatonun tamamen feshine karar verilebilmesinin koşullanılın incelenmesine gerek bulunmadığını, Yargıtay kararlarına göre, konkordatonun feshi davalarında maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini bildirmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı şirketin tasdik edilen konkordato projesi gereğince borçlarım ödemediğini belirterek konkordatonun İtK 308/e maddesi uyarınca müvekkili şirket yönünden kısmen feshine, bu talebin kabul edilmemesi halinde İse, davalının konkordatosunun 1İK m.308/f uyarınca tamamen feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Konkordatonun, konkordatoya tabi tüm alacaklar için mutlak bağlayıcı nitelikte etki ve güce sahip olması, borçlu açısından fevkalade önemli bir avantaj teşkil eder. Bu sayede borçlu, kazandığı zamanı İyi bir biçimde değerlendirip işletmesini yeniden yapılandırabildiği takdirde, içine düştüğü ekonomik krizin çıkmazından kendisini kurtarıp borçlarını konkordato projesinin sağladığı elverişli imkanlar çerçevesinde ödeyebilme şansına kavuşabilecektir. Bu şansını iyi kullanarak konkordato projesi doğrultusunda borcunu ifa eden borçlu bakiye borcundan da kanunun sağladığı atıfetten yararlanarak kurtulacak ve ticari itibarını ve ekonomik şahsiyetini korumayı başaracaktır.
Konkordatonun borçluya sağladığı bu avantajlar karşılığında alacaklılara büyük külfet yüklenmektedir. Gerçekten, konkordatoya kabul oyu veren alacaklılar bile, başka çareleri olmadığı için, diğer bir deyişle konkordatoyu iflasa göre kendileri ve borçlu için daha yararlı bulmalarından ötürü, borçlunun teklifine karşı olumlu bir tavır takınmayı “ehveni şer” görmüşlerdir. Ancak borçlunun içine düştüğü ekonomik zorlukların ve borçlarının tümünü ödeme yeteneksizliğinin ortaya çıktığı konkordatoya katlanma yükümlülüğünün de bir sınırı olduğunu kabul etmek gerektiğinde kuşku yoktur. İşte bu sınır, borçlu tarafından konkordato koşullarına göre dahi borçlann ödenmemesi suretiyle tecavüz edilmiş olacaktır. Artık bu noktadan sonra borçlunun alacaklılardan ve kanundan bekleyebileceği hiçbir şefaat kalmamıştır. Alacaklılar için -tabiri caiz ise- bıçağın kemiğe dayanmış olduğu bu noktada, onları artık konkordato ile bağlı tutmaya devam etmenin hiçbir anlamı yoktur.
Bu düşüncelerin sonucu olarak kanunkoyucu kendisine karşı konkordato koşullarını yerine getirilmeyen herhangi bir alacaklıya, alacağı bakımından konkordatonun feshini talep ve dava etme hakkım tanımıştır. Bu durumdaki bir alacaklı, konkordatonun alacağı yününden feshini sağlayarak, kendisini bağlayan bu zorunlu özveri zincirini koparmak olanağına kavuşur. Bu sonuç doğaldır; çünkü mahkeme anlamlı konkordato projesinin ödeme koşullarını yerine getireceğine inanarak borçluya kanunun öngördüğü bu önemli atıfeti sağlamıştır. Borçlu, konkordatoyu ifa etmemek suretiyle, kendisi lehine olan ve mahkemece de onaylanan bu karineyi de çürüterek onama kararının dayandığı temelin çökmesine yol açtığı gibi, konkordatoya kabul oyu veren alacaklıların da güvenlerini boşa çıkarmıştır. Bu yüzden borçlunun mali durumunu düzelterek ödeme yapabileceğine inanan alacaklılar boşuna zaman kaybederek, mağdur duruma düşmüşlerdir. Bu dunundaki borçlu konkordatonun sağladığı himayeyi, alacaklılar aleyhine istismar ettiğinden, herhangi bir alacaktı kendi alacağı açısından konkordatonun feshini isteyerek, alacağının tümünü konkordato hiç akdedilmemişçesine borçludan isteyebilir .
Hukukumuzda iki çeşit konkordatonun feshi türü kabul edilmiştir. Burada yapılan ayrıma temel teşkil eden kriterler de fesih nedenleridir. En temel şekliyle ifade etmek gerekirse, fesih türleri, kendisine karşı konkordato şartlarını ifa edilmeyen alacaklının başvurabileceği kısmen fesih ile (İtK m. 308/e) ile konkordatonun kötüniyetle sakatlanmasından dolayı tüm alacaklılar için konkordatonun tamamen feshinden (İİK m. 308/f) ibarettir .
Yukarıda belirtildiği gibi, konkordatonun kısmen feshi Kanunun 308/e maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin ilk fıkrasına göre, kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklı konkordato uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatoyu feshettirebilir. Konkordatonun kısmen feshiyle birlikte fesih talebinde bulunan alacaklı, projenin mecburiliğinden kurtulacaktır. Fakat konkordatonun kısmen feshi, yalnızca fesih talebinde bulunan alacaklı açısından sonuç doğurmakta olup konkordatonun etkileri diğer alacaklılar açısından aynen devam edecektir.
Konkordatonun kısmen feshi hakkında yapılan bu açıklamalardan sonra bu noktada, davacı yönünden konkordatonun kısmen feshinin koşullarının oluşup oluşmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davalı tarafça tasdik edilen konkordato projesine göre Mayıs 2020 ve Ağustos 2020 dönemlerinde yapılması gereken ödemeler 05.11.2020 tarihinde yapılmıştır. Huzurdaki konkordatonun feshi davası ise 01.09.2020 tarihinde açılmıştır. Yani davalı taraf, konkordatonun feshi davasının açılmasından sonra, fesih davasından ünce konkordato projesi gereğince gerçekleştirmesi gereken ödemeleri gerçekleştirmiştir. Doktrinde ittifakla kabul olunduğu üzere, tasdik edilen konkordato projesine uygun olarak borçlarını ödemeyen borçlu, konkordatonun feshi davasının açılmasından sonra borcunu konkordato şartlarına göre ödeyerek davanın reddini sağlayamaz. Fakat borçlu, tasdik edilen konkordato projesinden bağımsız olarak tüm borcunu ödemek suretiyle davayı konusuz bırakabilir. Zira ancak bu halde alacaklı, fesih davasıyla varmayı amaçladığı sonuca ulaşmış olur. Bu nedenle somut olayda davalının, konkordatonun feshi davasının açıldığı 01.09.2020 tarihinden sonra konkordato projesi gereğince Mayıs 2020 ve Ağustos 2020 dönemlerinde gerçekleştirmesi gereken ödemeleri 05.11.2020 tarihinde gerçekleştirmesi, huzurdaki konkordatonun feshi davasını konusuz bırakmamıştır. Diğer bir anlatımla, somut olayda davacı yönünden İİK m.308/e hükmüne göre konkordatonun kısmen feshi koşulları oluştuğundan davanın kabulü ile konkordatonun davacı yönünden kısmen feshine karar verilmesi gerekmektedir. Her ne kadar davalı taraf, konkordatonun tasdikine ilişkin kararın henüz kesinleşmediğini, bu nedenle de konkordatonun feshi isteminde bulunulamayacağını öne sürmüşse de, konkordatonun feshi davası açılabilmesi için, konkordatonun tasdiki kararının kesinleşmesi gibi bir şart bulunmamaktadır.
Somut olayda davacının asli talebi olan konkordatonun kısmen feshine karar verilmesinin koşullan oluştuğundan, davacının fer’i talebi olan, konkordatonun tamamen feshine karar verilebilmesinin koşullarının incelenmesine gerek görülmediği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile mahkememizin 04/02/2020 gün ve … Esas, … Karar Sayılı ilamı ile, davalı şirket hakkında verilen konkordatonun davacı …. Kırtasiye San. Ve Tic. A.Ş. yönünden İİK’nun 308/(e) maddesinin 1. Fıkrası uyarınca KISMEN FESHİNE,
2-Alınması gerekli ¨59,30 karar ve ilam harcın peşin alınan ¨54,40 harçtan mahsubu ile bakiye ¨ 4,90 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,

3-Davacı tarafından ödenen ¨54,40 Başvurma Harcı, ¨54,40 Peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 6 tebligat + posta ücreti ¨73,50, bir bilirkişi ücreti ¨2.000,00 olmak üzere toplam ¨2.073,50 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨250,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 308/(e) maddesinin ikinci fıkrasıs hükmü uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile 10 gün içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı08/04/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.