Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/595 E. 2020/789 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/595
KARAR NO : 2020/789

ASIL DAVA TARİHİ : 20/03/2015
KARŞI DAVA TARİHİ : 04/06/2015
KARAR TARİHİ : 26/11/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 20/03/2015 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı şirketin, davacı … ve …. tarafından kurulan iki ortaklı bir limited şirket olduğunu, anılan şirkette davacının pay oranının % 15, dava dışı diğer ortağın ise pay oranının % 85 olduğunu, şirketin 13/01/2014 tarihli Ticaret sicil gazetesinde ilan olunduğu üzere 07/01/2014 tarihinde tescil edilerek, tüzel kişilik kazandığını, dava dışı diğer ortak …’nın şirketin kuruluşunda davacı ile tüm işleri birlikte götüreceğini, onu şirket müdürü olarak yetkilendireceğini ve şirketin işleyişini kendisine emanet edeceğine söz verdiğini, şirketin kuruluş aşamasında yapılan Büyükçekmece …. Noterliği’nin 26/12/2013 tarih ve …. yevmiye numaralı ana sözleşmesinden anlaşıldığı gibi kendisini müdür olarak yetkilendirdiğini, anılan esas sözleşmenin Ticaret siciline tescil edileceği tarihte ise davacının rızası olmaksızın ana sözleşmede değişiklik yapıldığını, ana sözleşme değişikliği hususunda davacıya ilişkin yetkilerin, … tarafından vekil sıfatı ile kullanıldığını, oysa davacı müvekkilin kendine ait müdürlük yetkilerini geri almak için verdiği hiçbir talimatın olmadığını, davacının muamele vekaleti verdiği …’ın diğer ortak ….’nın yanında çalışan bir kişi olup, diğer ortağın talimatı ile müvekkilin müdürlük yetkilerini aldığını, vekaleti kötüye kullanan … için suç duyurusu haklarının saklı olduğunu, bu olaydan sonra müvekkilinin …’ı Büyükçekmece …. Noterliği’nin 09/03/2015 tarih ve … yevmiye numaralı azilnamesi ile azlettiğini, bu süreçlerden sonra diğer ortak …’nın müvekkili şirketten kaçırmak ve yıldırmak için elinden gelen her şeyi yaptığını, şirket içinde ve diğer çalışanların da duyacağı şekilde davacıyı aşağıladığını, davacıya hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, davacının şirket ile ilgili konularda bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmasının sistematik olarak engellendiğini, davacının diğer ortağa gönderdiği mailler ile İstanbul … Noterliği’nin 17/03/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinden de anlaşılacağı üzere, davacının şirket ile ilgili işlemler yapması, bilgi alması ve inceleme yapmasının engellendiğini, şirket ortağı olan davacının şirket kayıtlarına erişiminin bulunmadığını, diğer ortağın şirketin büyüyen cirosuna rağmen, kazanılan parayı aktardığını, şirketin yedek akçelerine para aktarılmaması ve dolayısı ile kâr dağıtmamasının nedeninin de bu olduğunu, bu nedenle diğer ortak …’nın şahsi banka hesaplarının dosyaya celbini istediklerini,davalı şirketin yönetimi fiilen tamamen davacıya bırakılmasına rağmen, kendisinin var olan yetkileri dahi alındığı için şirketin yönetilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle müvekkili şirkette ortak sıfatını sürdürmesinin imkansız hale geldiğini, davalı şirket ortakları arasında haklı nedenle çıkma veya şirketin feshinin koşullarının oluştuğunu, ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmadığı ve şirketin sürdürülmesinin imkânsız hâle geldiğini, şirket ana sözleşmesinin 13. Maddesinde getirilen pay devrini sınırlayıcı hüküm nedeniyle de müvekkilinin çıkmasına karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin şirketten çıkmasına, aksi halde davalı şirketin feshine karar verilmesini ve TTK. 641. Maddesi uyarınca ayrılma akçesinin ( çıkma payı ) müvekkiline ödenmesinin gerektiğini, davacının ekonomik hayatına devam edebilmesi için davalı şirket ile olan bağlarını koparmasının gerektiğini,bu nedenlerle, davacının davalı şirketten haklı nedenle çıkmasına, davacı hakkında haklı nedene dayanarak çıkma kararı verilmesi halinde, davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklar için dava açma ve HMK. 107 / f.2 uyarınca bilirkişi incelemesinde ortaya çıkacak ayrılma akçesi ( çıkma payı ) miktarının tam ve eksiksiz olarak belirlenmesi mümkün olduğunda talepleri artırma hakları saklı kalmak kaydı ile ayrılma akçesi ( çıkma payı ) olarak davacının davalı şirkette sahip olduğu payın gerçek değeri olarak şimdilik ¨1.000,00 belirsiz alacağın faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesini, aksi halde davalı şirketin haklı nedenle feshine ve tasfiyesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA- KARŞI DAVA:
Davalı-karşı davacı vekili tarafından Mahkememize sunulan 04/06/2015 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 2 ortaklı olduğunu, ortaklarının … ve … olduğunu, …’nın bir çok şirkete ortak olup, bir çok şirkette yöneticilik yaptığını, …’nın ortağı olduğunu ve yöneticiliğini yaptığı şirketlerin birkaç tanesinin, … Plastik San. Ve Tic. A.Ş., ….. Plastik San. Ve Tic. A.Ş., ….. Endüstriyel Mutfak San. Ve Tic. A.Ş., …. Çelik San. Ve Tic, A.Ş. olduğunu, bu firmaların sektörlerinin öncü firmaları olduğunu, …’in ise müvekkili şirket yetkilisi …’nın ortağı olduğu …. Endüstriyel Mutfak San. Ve Tic. A.Ş.’de 02/05/2009 – 01/07/2011 tarihleri arasında çalıştığını, yine … Çelik San. Ve Tic. A.Ş.’de 05/07/2011 – 13/02/2014 tarihleri arasında çalıştığını, davacı – karşı davalı …’in her iki şirkette de satış ve pazarlama görevlisi olarak çalıştığını,2013 yılı sonlarına doğru …’in müvekkili şirket yetkilisi …’yı sadece kendilerinin ortak olacağı şirket kurma konusunda ikna edip, bir çok taahhütte bulunduğunu, …’nın da davacı – karşı davalı kardeşi gibi sevdiğini ve ona saygı duyduğu için yeni şirket kurma konusunda hiçbir ihtiyacının olmamasına rağmen ortak bir şirket kurmayı kabul ettiğini, tarafların kurulacak şirketle ilgili olarak ortaklık sözleşmesi yaptıklarını, söz konusu sözleşmede kurulacak şirketle ilgili olarak düzenlemeye yer verildiğini, adi yazılı olarak taraflarca imzalanan sözleşmenin dava bakımından önemli maddelerinin, şirketin sermayesinin, ¨200.000,00 olması, ¨170.000,00’sinin …’ya ¨30.000,00’sinin …’e ait olmasının kararlaştırıldığını, aynı madde uyarınca sermayenin tamamının … tarafından konulmasını ve 31/12/2014 tarihinde kâr zarar hesabı yapılarak, mahsuplaştırılmasının kararlaştırıldığını, hisse oranlarının sözleşmenin V. Maddesinde …’nın % 85, …’in % 15 hisse sahibi olmasının düzenlendiğini, tarafların hak ve yükümlülüklerinin, sözleşmenin VIII. Maddesinde tarafların sorumlulukları düzenlenip, 5 nolu alt maddesinde …’in şirketin sırlarını korumak, şirketin çıkarlarına zarar verecek davranışlardan kaçınma, kendisine menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar verecek işlemleri yapmama yükümlülüğünü yüklendiğini, 6. Maddede özen yükümü ve dürüstlük kuralına uygun hareket yükümünün getirildiğini, 7. Maddede …’in şirket ortaklığı veya müdürlüğü sona erdikten itibaren 3 yıl süre ile aynı iş kolunda ve aynı ürünleri imal eden, satan ve benzeri işleri yapan şirkete yönetici, ortak, mümessil olamayacağını ve benzeri görevde bulunamayacağını, şirketle rekabet sayılacak sair faaliyetlerde bulunamayacağının açıkça düzenlendiğini, 8 nolu alt maddede …’in 01/01/2014 tarihinden başlamak üzere 3 yıl süre ile şirketten ayrılmayacağını, payını devretmeyeceğini, şirketteki görevine sadakatle devam edeceğini, bu süre içinde rekabet sayılabilecek hiçbir davranışta bulunmayacağını taahhüt ettiğini, 17 nolu alt maddede, şirket için kiralanan yerin dekorasyon masrafının önce … tarafından karşılanacağını, yapılan masrafın hisse oranında …’ya geri ödeneceğinin belirtildiği ve sözleşmenin 05/12/2013 tarihinde yürürlüğe girmesinin kararlaştırıldığını, şirketin kuruluş aşamasında sermayenin tamamının … tarafından yatırıldığını, …. ismi verilen yerde işyeri kiralandığını, kiralanan işyerinin dekorasyon ve tadilat işlemleri yapılıp, masrafın tamamının … tarafından karşılandığını, şirketin kurulup faaliyete geçmesini müteakip, davacı – karşı davalının dürüstlük kuralına uymayan tavırlar takınmaya başladığını, şirket personeliyle yerli yersiz tartışmaya başladığını, şirket içinde ortaklık ile bağdaşmayan tavırlar takınmaya başladığını, 13/03/2014 tarihinde gönderdiği e – mailde ortaklıktan ayrılma isteğini beyan ettiğini, 17/03/2014 tarihinde …’ya ihtarname göndererek şirketten çıkma isteğini belirttiğini, hemen akabinde de şirketten ayrılarak bir daha şirkete gelmediğini,davacı – karşı davalının 19/03/2014 tarihinde … Endüstriyel Mutfak Ürünleri San. Ve Tic. Ltd.Şti.’ni kurduğunu, daha sonra söz konusu şirketin ünvanını … Endüstriyel Mutfak Ürünleri San. Ve Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirdiğini, söz konusu şirketin müvekkili şirket ile aynı sektörde faaliyet gösterip, bu şirketin diğer ortağının … olduğunu, …’ün de …’nın şirketlerinde uzun yıllar çalışan bir personel olduğunu, şirketin sermayesinin tamamının … tarafından ödendiğini, sözleşmede davacı -karşı davalıya tek başına imza ile şirketi temsil yetkisinin verilmediğini, sadecc aylık ¨25.000,00’yi geçmeyecek ödeme yapma yetkisinin verileceğinin kararlaştırıldığını, davacı – karşı davalının şirket müdürü olmadığını bilmekte olduğunu ve imza sirkülerinden de şirketi temsile yetkili kişinin … olduğunun belli olduğunu, davacı – karşı davalının vekaletname ile …’ı 26/12/2016 tarihinde vekil tayin ettiğini ve …’ı 09/03/2015 tarihinde şirket kuruluşundan uzun bir süre sonra azlettiği için davacı – karşı davalının samimi olmadığını, şirkette yönetim boşluğu bulunmadığını, davacının şirkette 2 ay kaldığı için bilgi almadığı iddiasının yerinde olmadığını, müvekkilinin şahsi hesabına para aktarmadığının yapıları incelemede ortaya çıkacağını, esas sözleşmede pay devrinin sınırlandırılmış olmasının davacı – karşı davalıya şirketten çıkma talep hakkını vermediğini, müvekkili şirketin faaliyetine devam etmekte olduğu, ayrıca davacı – karşı davalının şirket kuruluşunda yatırdığı sermaye bulunmaması sebebiyle şirketten ayrılma akçesi talep etme hakkının bulunmadığını, karşı tarafın şirketin feshini gerektirecek hiç bir delil sunmadığını, karşı taraf şirkette 15 ortak olarak görünmekte ise de şirketin gerçek sabinin … olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVA:
Davacı – karşı davalının 04/06/2015 tarihli dilekçesini özetle ; davacı-karşı davalının 19/03/2014 tarihinde uzun yıllar …’nın şirketlerinde çalışan … isimli kişi ile birlikte …. Endüstriyel Mutfak Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti.’ni kurup, faaliyete geçirdiğini, şirketin isminin dahi …. olduğunu, müvekkili şirket yetkilisi …’nın eskiden ortak olduğu … Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. ile iltibas yaratmak amacı ile bu ismin seçildiğini, daha sonra unvanın …. Endüstriyel Mutfak Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirildiğini, bu şirketin müvekkilinin şirketi ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ve müvekkili şirketi ile haksız rekabet halinde olduğunu, müvekkili şirket yetkilisi …’nın adını kullanarak satış yapmasının müvekkili şirket açısından haksız rekabet oluşturduğunu, bu nedenlerle davacı – karşı davalının sermaye koymaması, şirketin tüm finansmanının … tarafından yapılmış olması, taahhüt edilen sermayenin 1/4′ ünün yatırılmış olması ve yatırılan sermayenin tamamının da … tarafından yatırılmış olması dikkate alınarak her hangi bir ayrılma akçesi öngorülmeksizin, bedelsiz olarak şirketten çıkarılmasına karar verilmesini , davacı-karşı davalı tarafından müvekkili şirkete karşı açılan davanın reddini , dava masrafları ve vekalet ücretinin davacı-karşı davalıya yükletilmesini , karşı davalarının kabulü ile … ‘in müvekkili şirkettei ortaklıktan bedelsiz olarak çıkarılmasına , dava masrafları ve vekalet ücretinin davacı-karşı davalıya yükletilmesini, karşı davalarının kabulünü, … ‘in müvekkili şirketteki ortaklıktan bedelsiz olarak çıkarılmasına, dava masrafları ve vekalet ücretinin davacı-karşı davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce verilen 22/03/2018 gün ve … esas, … karar sayılı karar Yargıtay … nci Hukuk Dairesi’nin 17/06/2020 gün ve …. esas, …karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Asıl dava, davalı şirketin haklı sebeple feshi olmadığı taktirde davacı ortağın ayrılma akçesi hesaplanarak ortaklıktan çıkmasına izin verilmesi istemine ilişkindir.
Karşı dava ise, davacı limited şirketin ortağı olan davalının şirket ile haksız rekabet içinde bulunduğu iddiasına dayalı haklı sebeple şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Prof. Dr. …., Yrd. Doç. Dr. …., … tarafından mahkememize sunulan 22/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda:
Çıkma davası bakımından terditli olarak sonuçlar;
Mahkemece raporda gerekçelerini izah ettikleri görüş benimsenmez ise davacının haklı nedenle çıkma talebinin hukuka uygun olmadığını,
Mahkemece raporda gerekçeleri detaylıca izah ettikleri davacının “Müdürlük” yetkisini rızası hilafına ve %85 pay sahibi …’nın çalışanı …’ın işlemiyle kaybettiği benimsenecek olur ise;
Davacının “Müdürlük” yetkisini bu biçimde kaybetmiş olmasının iki kişilik ortaklıkta güven ortamının ortadan kalkmasına sebebiyet vereceği ve bu nedenle, davacının “çıkma” talebinin haklı olduğu sonucuna ulaşılacağını,
Karşı dava olan Limited Ortaklıktan Çıkarma davası bakımından sonuç ;
Taraflar arasında güven ilişkisinin ortadan kalktığını ve taraflar arasında huzursuzluk olduğunun tartışmasız olduğundan, raporlarında izah edilen gerekçelerle, davacı-karşı davalının ortaklıktan haklı nedenle çıkarılmasının mümkün olacağı kanaatine ulaşıldığını,
Raporlarındaki görüşlerden hangisi kabul edilirse edilsin, davacının ortaklıktan ayrılması halinde kendisine %15’lik şirket payının gerçek değerinde avrıima akçesi ödenmesi gerektiği kanaatine ulaşıldığını,
Ortaklığın Haklı Nedenle Feshi Talebi Bakımından Sonuç;
Davalı-karşı davacı … Maksimum Limited Şirketinin tamamen sona ermesine yol açacak ve son çare olarak kabul edilmesi gereken davacının ortaklığı haklı nedenle fesih talebinin kabulü için gerekli koşulların mevcut olmadığını ,
Her ne kadar mahkeme tarafından davacı karşı davalı …’in, davalı karşı davacı … Maksimum Mutfak Ür. San. ve Tic.Ltd.Şti’nden her halükarda ortaklıktan çıkma / çıkarılma payının tespiti istenmiş ise de …. Maksimum Mutfak Ür. San. ve Tic. Lt. Şti.’nin 31/12/2015 tarihi itibariyle kaydi değerler ile öz varlığının ¨ 89.678,15 olduğundan ve şirketin stoklar ve maddi duran varlıklarının bulunduğu görüldüğünden, Mahkemece eklenecek teknik bilirkişi tarafından yukarıda belirtilen aktif değerlerin rayiç değerleri belirlendikten sonra, mahkemenin ara kararında belirttiği şekilde hesaplama yapılmasının mümkün olabileceğini, ayrıca şirket yaşayan bir şirket olduğundan, şirketin 2016 ve 2017 yılına ait ticari defterleri ile mali verileri üzerinde inceleme yapılması gerektiği düşünülmekle birlikte, bu konuda nihai kararın mahkemeye ait olduğunu bildirdikleri görülmüştür.
Bilirkişiler …., …. ve … tarafından mahkememize sunulan 30/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda:Dava konusunun, asıl dava yönünden davacı yanın ortaklıktan ayrılma talebinden ibaret olduğunu, karşı dava yönünden ise ortaklıktan çıkarma talebinden ibaret olduğunu, davalı yan 2014, 2015 ve 2016 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalı şirketin 2014 yılında ¨ 45.879,12 kar elde ettiğini, 2015 yılında ¨89.678,15 zarar ve 2016 yıllında ¨388.689,96 zarar ettiğini, davalı şirketin 2015 yılı öz kaynaklarında bir önceki yıla göre (¨95.879,12 + ¨89.678,15) toplamda ¨ 185.557,27 azalma olduğunu, davalı şirketin 2016 yılı itibariyle ¨388.689,96 öz kaynaklar ile kaydi değerlerle borca batık durumda bulunduğunu, davalı …. Maksimum Mutf. Ürün. San ve Tic. Ltd. Şti. ait 30/09/2017 tarihli rayiç değer bilançosunda şirketin özvarlıkları (-) ¨964.140,90 olarak tespit edildiğinden davacının ayrılma payı alacağının bulunmadığını bildirmiştir.
Haklı sebebe sonuç bağlanan hallerden bir tanesi de ortaklık sözleşmelerinde ortaklığın feshi ve yine buna bağlı olarak ortaklıktan çıkma-çıkarma halleridir.TTK’nın 636/3’ncü maddesinde düzenlenen fesih davasının tamel şartı,haklı sebebin olmasıdır. Genel olarak söylenebilir ki, ilgili hükümlerde, haklı sebeple feshin yanında ortaklığın sona erme sebepleri şahsında doğan yahut feshi talep eden ortağın ortaklıktan çıkarılması kabul edildiği gibi (çıkarma), ortağın haklı sebeplerin mevcudiyeti halinde şirketten çıkmasına da (çıkma) müsaade edildiği görülmektedir (Kollektif şirket için TK. 245, 255/1, 257, anonim şirket için TK. 531, limited şirket için TK. 636/3, 638/2, 639/2 b, 640/3; ayrıntılı bilgi için bkz. Nuri ERDEM, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s. 5 vd). TTK.’ da limited ortaklığın, ortaklardan birinin talebi üzerine ve haklı sebeplerden dolayı mahkeme kararıyla sona erebileceği düzenlenmiştir. Keza, haklı sebeplerin varlığı halinde ortak, Mahkeme kararı ile limited ortaklıktan çıkma hakkına sahiptir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle somut olayda haklı sebebin mevcut olup olmadığı tespit edilecek, diğer bir ifadeyle davacı yanca varlığı iddia edilen olguların birer haklı sebep teşkil edip etmeyeceği incelenecektir.
TTK’nın 636/3’ncü maddesinde haklı sebepten bahsedilmesine rağmen,bu kavram tanımlanmamıştır.Bu nedenle belirsiz bir hukuki kavramla karşı karşıya bulunduğumuz söylenebilir.Her ne kadar limited ortaklığın feshi bakımından haklı sebep kavramı tanımlanmamışsa da,kollektif ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK’nın 245’nci maddesisinde hem haklı sebep kavramı tanımlanmış hem de örnekseme yoluyla hangi hallerin haklı sebep teşkil edeceği ifade edilmiştir.Bu düzenlemeye göre haklı sebep;ortaklığın kuruluşuna yol açan fiili ve kişisel sebeplerin ortaklığın işletme konusunu elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmasıdır.Ancak doktrinde,TTK’da yer alan bu tanımın başarılı olmadığı ve yanlış yorumlamalara neden olabileceği ifade edilmektedir.Doktrinde birbirine benzer şekilde haklı sebep kavramı tanımlanmaktadır.Bu yazarlardan ….’na göre haklı sebep;hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde genel olarak denilebilir ki,ortaklığın devam etmesi,doğruluk ve güven kurallarına göre dava açan ortaktan beklenemiyorsa,haklı sebep gerçekleşmiştir.Elbette bu değerlendirmede davacı ortağın ortaklık ilişkisinin ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi hususundaki menfaatiyle ortaklık ilişkisinin aynen devam ettirilmesinde çıkarı olan kimselerin menfaatleri karşılaştırılmalı ve somut olayda hangi menfaat daha üstün geliyorsa ona göre karar verilmelidir.(Ydr.Doç.Dr.Ali Haydar Yıldırım,Limited Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi,Bursa 2013,s.126-127)
Esasen haklı sebep, en geniş tarifiyle, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi, dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek hukuki olgudur.Haklı sebebin, genel manada, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilen hukuki olgular olarak ifade edildiği göz önünde bulundurulacak olursa; ortaklıklar hukukunda haklı sebep tanımı yapılırken “çekilmezlik” olgusunun, yukarıda da belirtildiği gibi, “paydaşları ortak olmaya yönelten nedenlerin ortaklık maksadının gerçekleşmesini imkânsız yahut aşırı miktarda güçleştirecek biçimde ortadan kalkması” olarak somutlaştırıldığı söylenebilir. (ERDEM, s. 23 vd.).
Kanunda, sözü geçen maddede, haklı sebep örneklerine de yer verilmiştir. Bir ortağın “şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi” gibi haller maddede sayılan haklı sebep örnekleridir. Fakat bu sayılan haller, haklı sebep kavramının niteliği göz önünde bulundurulursa doğaldır ki sınırlayıcı değildir. Bu bakımdan somut uyuşmazlık kapsamındaki olguların yasada sayılanlara birebir ayniyetini aramamak gerekir. Genel anlamda ortakların davranışları limited ortaklığın faaliyetlerini önleyecek, zarara uğratacak yahut karşılıklı güveni sarsmış ve ortaklar artık bir arada olamayacaklar ve ortaklık faaliyetlerini sağlıklı şekilde yürütemeyecekler ise haklı sebeplerin varlığını kabul gerekir (Baştuğ, s. 47).Yine, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması gibi hallerde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 07/12/2015 gün ve 2014/15623 esas,2015/11122 karar sayılı ilamı) Özellikle somut uyuşmazlıktaki gibi az ortaklı limited şirketlerde kişisel bağların ve birlikte çalışma niyeti afectio societatis’ in sıkılığı göz önünde bulundurulursa kişisel sebeplerin de kimi zaman birer haklı sebep teşkil edebileceği anlaşılacaktır.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun limited ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülecektir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlali, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin, E. 1997/9084; K. 1997/8442, T. 21/11/1997 ) tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin E. 2003/3080, K. 2003/9839, T. 27/10/2003 ) gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kâr elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olayda haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek gerekecektir.
Huzurdaki davada davalı şirket iki ortaklı olup, bu ortaklar davacı … ve …’dır.
Davacı ilk olarak şirketin kuruluşunda kendisine “müdür” olma yetkisinin verileceğinin kararlaştırıldığını; bu hususun taraflar arasında haricen imzalanan sözleşmede yer aldığını, kendi rızası olmadan bu yetkinin elinden alındığını iddia etmektedir.
Dosyada mevcut olan ve 05/12/2013 tarihinde yürürlüğe girmesi kararlaştırılan şirket ortaklık sözleşmesi hukuki olarak bir “Pay Sahipleri Sözicşmesidir”Her ne kadar bu sözleşme,Limited Şirket bakımından kural olarak bağlayıcı olmasa da her iki taraf da dayanarak iddialarda bulunmuşlardır. Bu sözleşmenin VII. nolu maddesinde “Her iki ortak şirket müdürü tayin edilecektir. Ortak … genel olarak satış ve pazarlama ile tahsilattan sorumlu müdür olacaktır….’in tek imza ile borçlanma yetkisi bulunmamakla birlikte aylık toplam ¨25.000 tek imza ile ödeme yapma yetkisi bulunmaktadır” düzenlemesi yer almakladır. Bu sözleşme hükmüne göre davacının belirli alanlarda müdür seçilmesi kararlaştırılmıştır. Nitekim, kuruluş ana sözleşmesinin ilk halinde m. 8’de … müdür seçilmiş; m. 9’da ise ¨25.000,00 ile sınırlı ödeme yapma yetkisi elde etmiştir. Dolayısıyla, ana sözleşmenin ilk hali bir üst paragrafta belirtilen Pay sahipleri sözleşmesine uygun olarak hazırlanmıştır,
Fakat, 13/01/2014 yayınlanan TTSG’nin 683, sayfasında aynı ana sözleşmenin “düzeltme beyanı” ile değiştirildiği ve davacı …’in müdürlük ve temsil yetkilerinin elinden alındığı görülmüştür. Düzeltme beyanında bulunan her iki tarafın da vekili olan …’dır.
Davacı …’a bu konuda talimat vermediğini iddia etmektedir. Davalı ise davacının şifahi talebi üzerine bu yetkinin elinden alındığını iddia etmekledir, Değişiklik talebinin yapıldığı hususunda yazılı bir delil sunulmamıştır.
Davacı 13/03/2014 tarihinde dava dışı ortağa gönderdiği mailde “Bana en başta yetki vermeniz gerekiyorken halen yetki vermediniz” beyanında bulunmuştur. Davacı bu iddialarına rağmen …’ı 09/03/2015 tarihinde azletmiş bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, kendisine yetki verilmediğini bilen ve bu durumdan şikayetçi olan davacı, vekaletini kötüye kullandığını iddia eden …’ı 1 seneden uzun süre azletmemiştir.Davacı kendi iradesi ile şirketin kuruluş işlemleri sırasında …’ı vekil tayin etmiştir.Buna göre bu kişinin yaptığı işlemlere de katlanmak durumundadır.Zaten davacı bu kişi hakkında vekalet görevini kötüye kullanmak ile ilgili bir işlem yapmadığı gibi düzeltme beyanından 1 yıllık süre geçtikten sonra …’ı azletmiştir.Bu durumda davacı ile diğer ortak … arasında imzalanan ve davalı şirketin kuruluş sözleşmesini de oluşturan sözleşmenin değiştirilerek davacının müdür yapılmaması davalı şirketin feshi için haklı sebep teşkil etmeyeceği gibi davacının ortaklıktan ayrılması için de haklı sebep teşkil etmeyecektir.
Oysa özel daire ortaklarca atanan vekil …’a düzeltme beyannamesinin verilmesi konusunda davacının talimat vermediğini ispat edildiğini kabul ederek davacının ortaklıktan çıkması için bu sebebin haklı sebep sayılması gerektiğini belirtmiştir.Dosya içeriğinden de anlaşılacağı üzere davacı vekile böyle bir talimat vermediğini,vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığının davacı tarafından ispat edilemediği,vekil ile davalı şirketin diğer ortağının birlikte hareket ederek davacının zararına işlem yapıldığı hususu davacı tarafından ispat edilemediği gibi yukarıda da açıklandığı üzere davacı uzun bir süre vekil tayin ettiği kişiyi 09/03/2015 tarihinde yani dava açmadan az önceki bir tarihte vekillikten azletmiştir.Diğer yandan özel daire tanık beyanlarından taraflar arasındaki çekişmenin dava dışı ortağın hakaretlerine kadar vardığını bu hususunda haklı neden sayılması gerektiğini belirtmişi ise de,duruşmada dinlenen tanık … yer ve zaman belirtmeden dava dışı ortağın davacıya hakaret ettiğini duyduğunu beyan etmiş diğer tanıklar ise bu beyanı desteklememişlerdir.Bu tanığın yer ve zaman belirtmeyen ve diğer tanıkların beyanları ile desteklenmeyen beyanına itibar edilmesi ve tek başına bu hususu haklı sebep sayılması mümkün değildir..Tüm bu nedenlerle davacı tarafından iddia edilen haklı sebep ispat edilemediğinden özel dairenin görüşünü katılmak mümkün değildir.
Davacının diğer iddiaları ise şirket çalışanlarının yanında aşağılandığı, şirketin kötü yönetildiği, bilgi alma ve inceleme hakkının sistematik olarak engellendiği, %85 pay sahibi …’nın şirket malvarlığını kendi şahsi hesabına aktardığıdır.
Bu hususlar ile ilgili olarak, davacının kendisinin tanzim ettiği mail, keşide ettiği İhtarname vc yine kendisinin talebi üzerine dinlenen tanığının beyanları dayanak olarak gösterilmiştir.Oysa, davacının iddialarını ispatlayabilmesi için kendi tarafından sadır olanlar dışında da delil sunması gerekli olup bu itibarla, davacının yukarıdaki iddialarının mevcut dosya kapsamında ispatlayamadığı sonucuna varılmıştır
Bununla birlikte, davalı-karşı davacının beyanlarından ve açtığı karşı davadan taraflar arasında huzursuzluk olduğu kesinlikle anlaşılmakla birlikte bir üst paragraftaki hususlarda davalı-karşı davacının diğer ortağının daha kusurlu olduğuna dair dosyada yeterli delil elde edilememiştir.
Davacının haklı sebeple çıkma talebine gerekçe yaptığı bir diğer durum ise, şirket ana sözleşmesinin 13. Maddesinde getirilen pay devrini sınırlayıcı hükümdür.Bu hükme göre,ortaklardan birinin rızası olmadan ortaklığın devredilemeyecektir.Davacı bu hükme dayanmıştır.Ancak davacı ortaklıktan çıkmak istediğini davalı şirketin diğer ortağı …’ya bildirmek ile birlikte payını satmak istediği kişiyi,bu kişi ile yapmış olduğu sözleşmeyi ya da yapacağı sözleşme örneğini veya bu kişinin davacının payını satın almak istediğine dair bir beyanını davalı şirkete bildirmediği gibi böyle bir satış işleminin varlığına dair herhangi bir delilde sunmamış olup pay devrinin sınırlanması hususu bu nedenle davacı ortak yönünden ortaklıktan çıkma için haklı bir sebep sayılamaz.Davacının bu yönde girişimleri olup davalı ortaklığın diğer ortağının buna izin vermemesi söz konusu olsaydı tabiiki bu durum haklı sebep olarak değerlendirilecekti ancak davacının payının satışı ile ilgili bir girişimde dahi bulunduğuna dair bir delil veya beyanı bulunmamaktadır.
Bu halde, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden,davacının ileri sürdüğü iddiaların ortaklıklığın haklı sebeple feshi için yeterli görülmediği gibi aynı iddiaların davacı yönünden haklı sebep oluşturduğunu söylemekte mümkün gözükmemektedir.Kaldıki taraflar arasındaki kişisel çekişme ve huzursuzluk ortaklıktan çıkma için haklı sebep sayılsa dahi burada bir parantez de kusurun haklı sebepler bakımından belirleyici olup olmadığını değerlendirmek yönünden açılmalıdır. Ortaklık bünyesinde ortaya çıkan haklı sebep teşkil edebilecek olgular görüldüğü üzere çok çeşitlilik arz eder. Tüm haklı sebeplerin kusura bağlı olarak ortaya çıktığını söylemek mümkün değildir; söz gelimi organların işlevini yitirmesinde olduğu gibi. Ancak diğer olguların ortaya çıkmasında ise davacı ortakların da etkisi bulunması muhtemeldir. Ortaklığın mali yapısının bozulması, zarar etmesi, özellikle ortaklar arasında kişisel anlaşmazlıklar baş göstermesi halinde davacı ortağın da somut durumun ortaya çıkmasında bir dahlinin olup olmadığı sorunu üzerinde durmak gerekir. Acaba böyle bir halde pay sahibinin ortaklığın feshini talep etmesi veya ortaklıktan çıkmayı talep etmesi mümkün görülmeli midir? Hâkim görüşe göre, haklı sebep teşkil eden olguların varlığında kusuru bulunan pay sahibinin ortaklığın haklı sebeple feshini dava etme hakkı olmadığı gibi ortaklıktan haklı sebeple çıkma hakkı da yoktur. Gerek bir kimsenin kendi hukuka aykırı fiiline dayanarak hak iddia edemeyeceğini düzenleyen MK. 2; gerekse kanunda bir ortağın kusuruna dayanarak ortaya çıkabilecek haklı sebep örneklerinde (TTK. 245 a, b ve c bentleri) kusurlu ortağın dava hakkının bulunmadığını söyleyen TTK. 245/2 bizi bu sonuca ulaştırmalıdır.
Limited ortaklıklar bakımından son dönemdeki uygulaması ise bazı kararlarında haklı sebebin doğumunda kusurlu, bazı kararlarında ise asli kusurlu olan ortağın dava açmış bulunması halinde talebinin kabul edilemeyeceği yönündedir. Kusurlu olan ortağın, kendi kusurundan lehine sonuçlar çıkaramayacak olmasına göre; mahkemece, tarafların sunduğu deliller değerlendirilerek, kusurlu olan ortağın davacı olması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalılar yararına bozulması gerekmiştir” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2004/14091, K. 2006/502, T. 24/01/2006).
Bununla beraber Yüksek Mahkeme, kusurun bulunup bulunmamasından ziyade hangi ortağın daha kusurlu olup olmadığını değerlendirmektedir. Ancak burada hangi ortağın ne nispette kusurlu olduğu, sözgelimi ortaklar arasında kişisel bir anlaşmazlığın mevcut olması halinde kimin daha fazla kusurlu olduğunu tespit etmenin güç olduğu ortadadır. Değerlendirmenin hangi kritere göre yapılacağını tespit etmek gerekir.Kişisel anlaşmazlıklar söz konusu olduğu takdirde, kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı yahut boşanma ilamı gibi taraflardan birinin açıkça ve bütünüyle kusurlu olduğu; söz gelimi aynı zamanda şirket ortağı olan eşlerden birinin sadakâtsizliği neticesinde boşanmanın meydana gelmesi yahut taraflardan birisinin bir diğerine suç teşkil eden bir eylemde bulunmuş olması bu hususta kanaat oluşturmaya yeterli sayılabilir. Ancak her iki taraf da kusurlu ise ve ortaklığın devamı sağlanamayacak boyutta kişisel çekişmeler meydana gelmiş ise menfaatler dengesi uyarınca devamı mümkün olmayan ortaklığın sona erdirilmesi yahut pay sahibinin ortaklıktan çıkarılması gerekir. Özellikle her iki tarafın da kusuru mevcut ise artık bir kimsenin kendi kusuruna dayanamayacağı yönündeki kuralı burada katı şekilde uygulamak doğru olmayacaktır.” (ERDEM, s.218 vd.)
Huzurdaki uyuşmazlıkta, davacının,ortağı olduğu şirket ile aynı faaliyet alanında iş yapan … Endüstriyel Mutfak Limited Şirketi’ni davalı şirketin kurulmasından kısa bir süre sonra kurduğu ve bu şirketin münferit imza yetkisine sahip müdürü olduğu,buna göre davacı ortağın TTK’nun 613.maddesinde belirtilen bağlılık yükümlülüğüne aykırı davrandığı sabittir.Davalı ortaklığın diğer ortağının kusurlu olduğu davacı tarafından ispat edilememiştir.Ancak bir an için dinlenen tanığın beyanı kabul edilip dava dışı ortağın da kusurlu olduğu sonucuna varılsa dahi dinlenen diğer tanıkların anlatımı ve davacının bağlılık yükümlülüğüne aykırı davranması gözönüne alındığında davacının taraflar arasındaki çekişmede asli kusurlu olduğu açıktır. Buna göre davacı ortak tek tanığın beyanı kabul edilse dahi asli kusurlu olduğundan davalı şirketin feshini talep edemeyeceği gibi haklı sebeple ortaklıktan çıkmasına izin verilmesini de talep edemeyeceğinden davacı tarafından açılan davalı şirketin feshi olmadığı taktirde davacı ortağın şirketten çıkmasına izin verilmesine ilişkin asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Asıl dava ile ilgili değerlendirmelerden sonra karşı dava ile ilgili değerlendirmelere geçildiğinde,davalı-karşı davacı şirket,davacı-karşı davalı …’in ortağı olduğu karşı davacı şirket ile iltibasa neden olabilecek bir isim ile yeni bir şirket kurduğunu, bu durumun haksız rekabet yarattığından bahisle davacı-karşı davalının şirketten çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Haklı sebeple ortaklıktan çıkarma için limited şirket tarafından mahkemeye başvurulmadan önce limited şirket genel kurulunda TTK 621/1-h maddesi uyarınca ve nitelikli çoğunluk tarafından bu kapsamda bir kararın alınması dava şartıdır. Böyle bir genel kurul kararının varlığı HMK 114/2 uyarınca maddi hukuka ilişkin bir dava şartı olmakla birlikte bu eksikliğin sonradan da tamamlanması mümkün olduğundan Mahkememizce anılan nitelikte bir genel kurul olmadan çıkarma davası açıldığının tespiti üzerine HMK m.115/2 uyarınca, mahkememiz, karşı davacı şirkete, ortaklıktan çıkarma davasına izne dair usulüne uygun şekilde alınan genel kurul kararını sunması için makul bir kesin mehil verilmiş ,kesin süre içerisinde bu eksiklik giderildiğinden işin esasına girilmiştir.
Özel daire bozma ilamında ve istikrarlı uygulamasında iki ortaklı limited şirketlerde 2 ortağın oybirliği dışında önemli bir karar alınamayacağını belirtmektedir.
Ortağın çıkarılması kararının alınması için gerekli nisap TTK md. 621’de düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, gerek “ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması” gerekse “ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması” konularında genel kurulca karar alınabilmesi için, “temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun” bir arada bulunması gerekmektedir. Görüldüğü üzere ortağın sözleşmeye dayalı bir sebeple veya haklı sebeple çıkarılabilmesi için genel kurulda çifte nisap (doppel hürde) ile karar alınması gerekir. TTK md. 621’ (1) f bendinde, bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılabilmesi, önemli kararlardan sayılmıştır .
Ortaklıktan çıkarma kararı bakımından aranan çifte nisaba ilişki düzenleme karma karakterli limited şirketlerin şahıs şirketlerine yakın tarafını vurgulamasının yanı sıra özellikle az sayıda ortağı olan limited şirketlerde bazı kararların alınmasının önüne geçilmesine olanak sağlaması dolayısıyla azlığı koruyucu bir etkiye sahiptir . İsviçre Kanun koyucusu aradığı bu çifte nisap ile az ortaklı şirketlerde ortakların yokluğunda karar alınmasının önüne geçilmesini ve hakkın kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçlamıştır . Gerçekten de şirkette nitelikli bir azlık payına sahip olan veya esas sözleşmede nisabın ağırlaştırılmış olması dolayısıyla bu konumda bulunan ortak TTK md. 640’a başvurularak ortaklıktan çıkarılamaz. Böyle bir durumda diğer hukuki yollara gidilmesinin önünde ise bir engel yoktur. Örneğin ortaklardan birinin haklı sebeple şirketin feshini talep etmesi mümkündür (TTK md. 636 f. 3).
Çifte nisap aranmasının bir diğer sonucu olarak şirkette çoğunluk paya sahip ortak da bu yolla şirketten çıkarılamaz. Böyle bir durumda azlık tarafından çoğunluk pay sahibi ortaklıktan çıkarılamayacağı için haklı sebeple şirketin feshinin talep edilmesi mümkündür (TTK md. 636 f.3).
Kanun koyucu bu düzenleme ile mülga TTK’nın sermaye ve ortak sayısının birlikte arandığı 520. maddesindeki düzenlemeden de açıkça ayrılmaktadır. Zira TTK md. 640 kapsamında aranan çifte nisap ortak sayısına değil, toplantıda temsil edilen paylara ve şirket sermayesine bakılarak belirlenmektedir.(Prof.Dr.Necla Akdağ Güney,Limited Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarma) Ancak Yargıtay mahkememiz kararını bozan ilamında ve bir çok ilamında TTK md. 640 f.3’e istinaden bir ortağın çıkarılabilmesi için TTK md. 621 f. 1’de yer alan ağırlıklı nisap ile genel kurulda karar alınması şartı arandığından bahisle iki ortaklı şirketlerde bunun mümkün olmadığı belirtilmiştir. Oysa ki, şirketin iki ortaklı olması eşit pay ve oy dağılımı anlamına gelmeyeceğinden ve TTK md. 621’de aranan çifte nisap ortak sayısına değil sermaye ve pay sayısına göre belirlendiğinden Dairenin tespitinin aksine iki ortaklı limited şirketlerde de ortağın temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğuna sahip olduğu durumda çıkarma kararı alması pekala mümkündür.Doktrinde çifte nisabın ortak sayısına göre belirleneceğine ilişkin bir görüşte mevcut değildir.Yeni TTK açıkça tek ortaklı limited şirketlerin varlığını kabul ederek eski düzenlemeden ayrılmış ise de,daire halen çifte nisapta ortak sayısına göre nisabın hesaplanması gerektiğini düşünmektedir.Maddenin bu şekildeki yorumu kanunun tek ortaklı limited şirketlerin varlığına ilişkin düzenlemesine de açıkça aykırıdır.Bu şekilde nisabın belirlenmesi hâlinde iki ortaklı bir limited şirkette,örneğin %99 payın bir ortağa,%1 payın bir ortağa ait olduğu bir limited şirkette,%1 paya sahip ortak toplantıya katılıp olumlu oy kullanmadığı müddetçe şirketin sermayesi artırılamayacağı gibi şirketin adresi dahi değiştirilemeyecektir.Bu durumda büyük paya sahip ortağın tek seçeneği şirketin haklı sebeple feshini mahkemeden istemek olup çalışan ve ticari olarak iyi durumda olan bir şirketin feshi sonucu doğurabilecek veya hiç bir kusuru olmayan büyük ortağın şirketten çıkarılmasının önü açılmış olacaktır ki TTK 621’de ki düzenlemeyi bu şekilde yorumlamak tek ortaklı limited şirketlerin varlığının kabul edildiği bir düzenlemede mümkün değildir.Bu açıklamalara göre tek ortağın katılımıyla yapılan genel kurulda alınan kararın yok hükmünde olduğunu belirleyen bozma ilamı yerinde olmayıp %85 paya sahip ortağın katılımıyla yapılan genel kurulda alınan karada nisap hem temsil edilen oyların 2/3’nü hem de esas sermayenin tamamının salt çoğunluğu sağlanmış olduğundan davalı-karşı davacı şirket tarafından dava şartı olan genel kurul kararının alınması nedeniyle geçerli kabul edilmiştir.
Davacı-karşı davalının kurucusu, müdürü vc münferit imza yetkisine sahip olduğu …. Endüstriyel Mutfak Limited Şirketi 20/03/2014 tarihinde kurulmuştur.Karşı davacı şirket ile davacı tarafından kurulan şirketin faaliyet konuları aynıdır.
TTK’nın 613.maddesi uyarınca ortakların Bağlılık Yükümlülüğü vardır. Fakat rekabet yasağı özel olarak aynı maddede düzenlenmiştir. Limited ortaklıkta rekabet yasağı sadece müdürler için geçerlidir (m. 613/3 ve m, 626). Şirket sözleşmesiyle, ortaklar için rekabet yasağı öngörülebileceğinden kural olarak ortaklar için rekabet yasağı söz konusu değildir (M, Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, 2017, s. 467. O. H. ŞENER, s, 715).
13/01/2014 tarihlî TTSG’nin 682. ve 683. sayfalarında yayınlanan ana sözleşmede ortaklara getirilen bir rekabet vaşağı maddesi mevcut değildir.Bu itibarla, müdür olmayan ortak davacı-davalı şirket sözleşmesiyle rekabet yasağı altına girmemiştir.
Diğer ortak …’nın pay sahipliği sözleşmesine aykırılık iddiasına dayalı yapabileceği talepler ise huzurdaki davanın konusu değildir.Fakat, ortak …’in genel bir rekabet yasağı altında olmaması, kendisinin bağlılık yükümlülüğüne ve dürüstlük kuralına aykırı davranmasına imkân veremeyecektir. Şöyle ki. %85 pay sahibi …’nın soyadı “….”dır…., “….” ayırt edici ibaresini içeren başka şirketlerin de sahibi olduğunu beyan etmiştir: … Plastik San, Ve Tic. A Ş,, …. Endüstriyel Mutfak San. Ve Tic, A.Ş., … Çelik San, Ve Tic, A.Ş. gibi.
Davalı şirketin ticaret unvanı da …. ibaresiyle başlamaktadır. Davacı-karşı davalı %l5 ortak olduğu şirketin ticaret unvanının bir benzerini aynı işi yapmak üzere kurduğu şirketin unvanında kullanarak dürüstlük kuralına aykırı davranmıştır. Davacının daha sonradan “….” olarak değiştirdiği şirketinin kuruluştaki unvanı … Endüstriyel Mutfak Limited Şirketidir .Davacı- karşı davalı, kurduğu rakip şirket kayıtlarına göre …’ün de paylarını aldıktan sonra %100 pay sahibidir.
Somut olayın özel koşulları dikkate alındığında …’in şirkette ortak kalması şirket menfaatleri bakımından sakıncalıdır.Zira, bilirkişi incelemesinden de görüldüğü üzere, …’in kurduğu rakip şirketin, …. Organizasyon firmasına 2014 yılında ¨327.478,15 tutarında fatura düzenlediği ve bu tutarın ¨326.905,75 tutarında tahsilat yaptığı tespit edilmiştir.Noya şirketi aynı zamanda davalının da müşterisidir.
Çıkarma davası kapsamında ileri sürülen bir iddia da şirketin kuruluşunda ödenecek nakit sermayenin tamamının … tarafından sağlanmış olmasıdır. Tarafların bu hususta pay sahipleri sözleşmesinde mahsuplaşma yöntemiyle bir hesaplama yöntemi tercih ettikleri görülmüştür. Bu husus çıkarma için haklı sebep teşkil edecek bir husus değildir.
Davacı-karşı davalının pay sahipleri sözleşmesinde kendisine vaad “Müdürlük” yetkisini talep eden ve tarafların sürekli kavga etliklerine dair mail içeriği, davacı “karşı davalının gönderdiği ihtarnamede kişilik haklarına saldırı yapıldığına dair beyanları yanında davalı-karşı davacı da davacı-karşı davalının şirket içerisinde personellerle tartıştığını ve huzursuzluk çıkarttığını iddia etmiştir. Bu İddialara ilişkin olarak her tarafın tanığı, kendisini davet ettiren taraf lehine beyanda bulunmuştur.Bu iddia ve beyanlar birlikte değerlendirildiğinde şirkette huzursuzluk olduğu, güven ortamının kalmadığı ve taraflar arasında bu ilişkiyi devam ettirmenin çekilmez bir hâl aldığı anlaşılmıştır.
Davacı-karşı davalının. …’nın şirket hesaplarındaki paraları şahsi hesabına aktardığı ithamı da ciddi bir iddiadır. Bu hususta yapılmış bir tespit yoktur. Oysa, öğretide “ortaklara karşı onur kırıcı isnadlarda bulunulması” çıkarma bakımından bir haklı sebep örneği olarak gösterilmekledir (N, Taşdelcn, 6102 s. TTK ‘ya göre Limited Ortaklıklarda Çıkma, Çıkarılma ve Fesih s. 224).
Sonuç olarak, Davacının aynı sektörde faaliyet göstermenin ötesinde iltibasa yol açabilecek bir unvan ile kurduğu rakip şirket ile bizzat aynı müşteriye satış yapması, … aleyhindeki şahsi hesabına para geçirdiği iddiasının ispatlanmamış olması, dosya kapsamında huzursuzluğu gösteren diğer bilgi ve beyanlar sonucunda, taraflar arasındaki güven ilişkisi ağır biçimde zarar görmüş olmaktadır. Bu itibarla, davacı-karşı davalının şirketten haklı nedenle çıkarılmasının koşulları oluştuğundan davacı-karşı davalının şirketten çıkarılmasına,davalı-karşı davacı şirketin borca batık olduğu tespit edildiğinden davacı-karşı davalı yararına ayrılma akçesi hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmisi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
ASIL DAVADA;
1-Yargıtay bozma ilamı usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşıldığından Mahkememizin 22/03/2018 gün ve …. esas,… karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
Bu bağlamda;
ASIL DAVADA;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcının peşin alınan ¨27,70 harçtan mahsubu ile bakiye ¨26,70 harcın davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,

3-Davacı-karşı davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı-karşı davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨504,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
KARŞI DAVADA;
1-Davanın kabulü ile davacı-karşı davalının karşı davacı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde …. sicil numarasında kayıtlı …. Maksimum Mutfak Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ortaklığından haklı sebeple ÇIKARTILMASINA,
2-Karşı davacı şirket borca batık olduğundan davacı-karşı davalı lehine ayrılma akçesi takdirine YER OLMADIĞINA
3-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin olarak alınan ¨27,70 harcın mahsubu ile bakiye ¨26,70 harcın davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davalı-karşı davacı tarafından ödenen ¨27,70 Başvurma Harcı ile ¨27,70 Peşin Harcın davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı-karşı davacı tarafından 3 adet tebligat+posta ücreti ¨30,00 ile bir bilirkişi inceleme ücreti ¨900,00 olmak üzere toplam ¨ 930,00 yargılama giderinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı-karşı davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davalı -karşı davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨100,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davalı -karşı davacıya İADESİNE,
Dair,6100 sayılı HMK’nun geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla mülga 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı . 26/11/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.