Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/51 E. 2022/1306 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/51
KARAR NO : 2022/1306

DAVA : YÖNETİCİ AZLI
DAVA TARİHİ : 14/01/2020
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Yönetici Azli davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili mahkememize sunduğu 14/01/2020 tarihli dava dilekçesi ile;Müvekkili …, davalı şirket ortağı müteveffa …’nun kızı ve yasal mirasçısı olduğunu, muris … 20.07.2012 tarihinde vefat ettiğini, bu tarih itibariyle TTK.m.596/1 gereğince müvekkili, mirasçı olması hasebiyle davalı şirketin ortaklarından olduğunu, davalılardan …, sahte genel kurul tutanağı düzenlemek suretiyle kendisini davalı şirket müdürü olarak tayin ettirdiğini, müdür atamasına ilişkin kararın yokluğu Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı kararı ile tespit edildiğini, bununla birlikte sahte tutanakla elde etmiş olduğu görünürdeki yetkiyi davalı şirketin içini boşaltmak ve faaliyetini sonlandırmak amacıyla kullandığını, bu arada genel kurul toplantısı çağrısında bulunma gereği duymadığını, davalı şirket yaklaşık 8 yıldır genel kurul toplantısı yapmadığını, bu nedenle TTK 410. maddesi uyarınca mahkemeden davalı şirket için genel kurulun toplantıya çağırılması için karar verilmesini talep ettiklerini, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile davalı şirketin halihazırda müdürünün bulunmadığı tespit edilmiş durumda olduğunu, öte yandan kabul manasına gelmemek kaydıyla, davalı …’nun müdür olarak atanmasına dair işlem geçerli olsaydı dahi yaklaşık 8 yıldır ortaklar kurulu toplantısı çağrısı yapılmaması ve davalı …’nun tüm faaliyetlerinin müvekkilin ve davalı şirketin zararına olarak, davalı şirketin faaliyetlerini sonlandırmaya yönelik gerçekleştirilmesi de davalı şirkete kayyım atanmasını talep ettiklerini, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı kararı ile tespit edilmiş olmasına rağmen davalı …’nun fiilen haksız olarak kullanmakta olduğu temsil yetkisinin tedbiren ve neticeten kaldırılmasına ve yetkinin bir kayyıma verilmesine karar verilmesini talep ettiğini, TTK.m. 630 uyarınca davalı …’nun haksız olarak fiilen kullanmakta olduğu temsil yetkisinin tedbiren ve neticeten kaldırılmasını, TTK 410. maddesi uyarınca davalı şirket için genel kurulun toplantıya çağırılmasını, Genel kurulun toplantıya çağrılması için mahkeme tarafından toplantı gündeminin düzenlenerek TTK hükümleri uyarınca çağırıyı yapmak üzere kayyım atanmasını, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan 28/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Arabuluculuk kanunu gereğince ticari davaların arabuluculuk şartına tabi olduğunu, davanın arabulucuya başvurmadan açıldığını, Davacı taraf dilekçesinde taraflar arasındaki mevcut davaların hiç birine değinmediğini, Davacı taraf şirket yönetimi ile ilgili kendisine bilgi verilmediğini iddia ettiğini, davacı tarafın bu güne kadar müvekkilinden herhangi bir bilgi istemesi söz konusu olmadığını, Merhum …’nun ölümünden bu yana şirketin herhangi bir faaliyeti bulunmadığını, bu durumun davacının bilgisi dahilinde olduğunu, bu nedenle davacının şirket faaliyetlerine katılması herhangi bir nedenle engellenmediğini, bu güne kadar davacı tarafından ilk defa Genel Kurul talebi olduğunu, kayım atama taleplerinin daha öncede çeşitli mahkemelerden istendiğini, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyasından davalı şirkete kayyıma verilmesi istendiğini, bu talebin mahkemece red edildiğini, bu dava dosyasında mahkemece müvekkilinin şirket müdürlüğünden azline karar verilmiş olup, kararın halen kesinleşmediğini, Davacı … Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dava dosyasında şirkete kayyım atanmasını talep ettiğini, mahkemece bu talebin red edildiğini, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyasından ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiğini, bu kararın temyiz edildiğini, henüz kesinleşmediğini, Şirketin, menkul, gayrimenkul, bankalarda parası vs. herhangi bir mal varlığı bulunmadığın, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E ve Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyaların kesinleşmeden şirket müdürlüğünün görevden alınması söz konusu olamayacağını, yeni müdür seçimi talebinin yerinde olmadığını, bu nedenle yeni müdürün seçimi için yukarıda belirtilen dosyaların kesinleşmesi gerektiğini, bekletici mesele talebinin kabulü ile Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E ve Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyaların kesinleşmesinin beklenmesini, Arabucululuk şartı nedeniyle davanın reddini, Davanın esastan reddini, Mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava, davalının şirket müdürlüğünden azli ile şirkete yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Bilirkişiler Dr. … ve … tarafından mahkememize sunulan 04/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Davacının talebinin, davalı şirket müdürünün haklı nedenle görevinden azledilmesi ve davalı şirkete kayyım atanması istemine ilişkin olduğu, şirketin herhangi bir kar payı elde edememesi ve hiç kar payı dağıtmaması, son dönemlerde zarar etmesi ve en önemlisi de gayri faal hale gelmesi, dava konusu şirketin tek faaliyet konusu olan akaryakıt istasyonunun, ….nın vefatının hemen akabinde davalı tarafından gayri faal duruma getirilmesi ve aynı akaryakıt istasyonunun da davalı …nın sahibi olduğu … Petrol Enerji Turizm İnş. Nak. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne devredilerek bu şirket bünyesinde işletilmeye başlanması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının dava konusu şirkete basiretsiz yönettiği ve gayri faal hale getirdiği, şirketin malvarlığını kendi şirketine aktardığı bu bakımdan özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği, dolayısıyla davalının azli ve şirkete kayyım atanması için gerekli şartların oluştuğu yönünde rapor sundukları görüldü.
Huzurdaki davanın konusu … Petrol Enerji Turizm İnş. Nak. San. Ve Tic. Ltd. Şti.”nin müdürü davalının TTK md. 630 (2)’ye istinaden haklı sebeple mahkemece temsil yetkisinin kaldırılarak görevden azlidir, Ortaklara ait yönetme hakkı ve temsil yetkisinin kaldınlmasına ilişkin olarak 6102 s. TTK mülga TTK dan farklı bir düzenleme getirmiştir, Limited şirketlerde müdürlerin görevden alınması, yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve sınırlandırılmasını düzenleyen TTK md, 630- (1) e göre “Genel kurul müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkım ve temsil yetkisini sınırlayabilir”
Görüldüğü üzere TTK md. 630’da müdürlüğün azille sona ermesi bakımından ne ortak olan müdürle ortak olmayan müdür ayrımına gidilmiş ne dc müdürlük sıfatının şirket sözleşmesi ya da genel kurul kararıyla kazanılması durumları için farklı hükümler öngörmüştür. Böylece 6102 s. TTK ortak olup olmamasına, veya sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla atanıp atanmadığına bakmaksızın genel kurul kararıyla müdür veya müdürleri görevden alma ya da yönetim hak ve temsil yetkisinin sınırlanmasına, imkân sağlamıştır.
Genel kurulda çoğunluğun sağlanamaması halinde TTK md, 630 (2) ye istinaden her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Şirketin pay dağılımı dikkate alındığında davalının genel kurulda azlinin veya yetkilerinin sınırlandırılmasının mümkün olmadığı görülmekledir. O halde TTK md. 630 (2) ye istinaden her bir ortak tarafından mahkemeden haklı sebeplerin varlığına istinaden müdürün azli talep edilebilir, Bununla birlikte limited şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını isteyen ortağın haklı nedenlerin varlığını ispat etmesi gerekir. Haklı sebeplerin neler olabileceği TTK md, 630 (3)’de örnekseme yoluyla sayılmıştır. Buna göre, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlâl etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.Haklı sebep, her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.Genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlâli, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının sürekli azalması, ortaklar arasmdaki şiddetli geçimsizlik, şirketin devamlı olarak kâr getirmemesi, şirket amacının gerçekleşmesinde ekonomik ve hukuki imkânsızlık, kanun esas sözleşme ve genel kurul kararlarının yerine getirilmemesi veya sürekli şekilde ihlali, uzun yıllar ciddi bir faaliyetin olmaması gibi hususlar haklı sebep olarak kabul edilebilir.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülmektedir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlâli, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak, tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebepler, pay sahiplerinin maddi haklarının ihlâl edilmesinden bağımsız olarak müdürlerin haklı sebeple azline gerekçe teşkil edecek ise, bu sebeplerin, ortaklığın devamına ve pay sahiplerinin bundan sonra birlikte çalışmasına engel teşkil edecek ağırlıkta olmalarını aramak gerekir. Bu da ancak pay sahiplerinin kişiliklerinin önemli olduğu şahıs şirketi benzeri aile şirketlerinde yahut az ortaklı küçük anonim ortaklıklarda söz konusu olabilir (Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s. 154-155).
TTK. m. 608 hükmüne göre her ortağın kar payı alma hakkı bulunmaktadır. Şirket maksadının gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi durumunda da şirketin feshine karar verilmesi gerekir. YTD, 26.03.1963 tarih ve E. 3438, K. 1963/4856 sayılı kararında, “…TTK. 434/2’de geçen “şirket maksadının husulünün imkansızlaşması’ şeklindeki ifade, sadece işletme konusu işin bünyesinden doğan imkansızlıklara taalluk etmektedir. İdarecilerin kötü idaresi hakkında ayrıca hükümler sevkedilmiştir. Kar elde edememe halinin, maksat ve mevzuun husulünü imkansız hale getirdiğini kabul, ancak uzun müddet kazanç sağlanamaması ve kazanç ihtimalinin tamamen ortadan kalkması halinde mümkün olur” görüşüne yer vererek, uzun süre kazanç sağlamama ve kazanç ihtimalinin ortadan kalkması durumunda maksadın imkansızlaştığının kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Nihayet, TTK. m. 636/2 hükmüne göre “uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa,ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir”.
İspat kuralına ilişkin TMK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat Yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vahaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Anılan ispat kuralları gereği, davacının,davalının müdürlükten azli için haklı nedenlerin varlığını geçerli delillerle ispat etmesi gerektiği açıktır.
Davacı vekili; şirket yetkilisi ve müdürü olan davacının, hissedar olan müvekkiline bilgi vermediğini, şirket işleyişi ile ilgili olarak da hiçbir ilgi paylaşımı yapmadığını ve bilinçli olarak şirketi zarara uğrattığını, şirkete ait sözleşmeleri ihlal ederek feshedilmelerine sebebiyet verdiğini, ticari defterlerin düzgün tutulmadığını ve bu defterlere ulaşamadgğını, en önemlisi de şirketin organlarının uzun süreden beri toplanamadığını ileri sürmüştür.
Limited şirketlerin yönetim ve temsiline ilişkin TTK. m. 623/3 hükmüne göre: “Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler”. Müdürlerin yetki ve görevlerini düzenleyen TIK. m. 625 hükmü uyarınca, “şirketin yönetimi için gerekli olduğu takdirde, muhasebenin, finansal denetimin ve finansal planlamanın oluşturulması… şirket finansal tablolarının, yıllık faaliyet raporunun ve gerekli olduğu takdirde topluluk finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi” hususları da müdürlerin devredilmez yetki ve görevleri arasındadır.
Söz konusu hükümler birlikte dikkate alındığında, dava konusu şirketin temsil ve idare edilmesinin, şirket adına bütün iştemlerin basiretli bir tacir gibi yürütülmesinin, ticari defterlerin muhasebe ilkelerine uygun olarak tutulmasının davalı şirket müdürünün sorumluluğunda olduğu açıktır.
Somut olayda;bilirkişi raporunun mali inceleme bölümünde, tespit edildiği üzere; şirketin herhangi bir kar payı elde edememesi ve hiç kar payı dağıtmaması, son dönemlerde zarar etmesi ve en önemlisi de gayri faal hale gelmesi, dava konusu şirketin tek faaliyet konusu olan Akaryakıt İstasyonunun, …’nın vefatının hemen akabinde davalı tarafından gayrifaal duruma getirilmesi ve aynı akaryakıt istasyonunun da davalı … ‘nın sahibi olduğu …. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne devredilerek bu şirket bünyesinde işleltilmeye başlanması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının dava konusu şirketi basiretsiz yönettiği ve gayri faal hale getirdiği, şirketin malvarlığını kendi şirketine aktardığı bu bakımdan özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği sonucuna varıldığından davanın kabulü ile davalı müdürün yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin TTK’nın 630/2 nci maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;davalı şirket müdürünün,İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı dava dışı … Petrol Limited şirketindeki yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin TTK’nın 630/2 nci maddesi uyarınca haklı sebeple KALDIRILMASINA,
2-Mahkememiz tarafından atanan yönetim kayyımının görevinin karar kesinleşinceye kadar DEVAMINA,
3-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL Harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen 54,40 TL Başvurma Harcı ile 54,40 TL Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan 16 adet tebligat + posta ücreti 286,87 TL , bir bilirkişi inceleme ücreti 2.000,00 TL, kayyım ücreti 30.000,00 TL olmak üzere toplam 32.286,87 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan 345,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 29/12/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪