Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/498 E. 2021/36 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/498
KARAR NO : 2021/36

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 06/03/2020
KARAR TARİHİ : 14/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 06/03/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Davalı Şirket …, … İli … İlçesi … Mah. … Ada … Parselde yer alan C-l Blok 2 Kat, 5 nolu taşınmazı 532.642,51-TL bedel ve … İli … İlçesi … Mah. … Ada … Parselde yer alan G-1-/3 Blok 2 Kat, 7 nolu taşınmazı 638.021,89-TL bedel karşılığında müvekkili şirkete sattığını, taraflar arasında yapılan anlaşma kapsamında işbu taşınmazların satış işlemi gerçekleştirildiğini, tapu masraf ve harçlarını da ilaveten ödediğini, müvekkili taşınmazın satışına ilişkin davalılardan …’ya herhangi bir borcu bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmesi uyarınca davaya konu taşınmazların 05/02/2019 tarihinde tapu devri gerçekleştirildiğini, ancak devir esnasında tapu takyidatında taşınmaz üzerinde ipotek olduğu görüldüğünü, söz konusu taşınmaz tamam olarak teslim edildiğinden müvekkili tarafından birtakım masraflar yapılarak tamam hale getirildiğini, ilgili ipotekler …bank Aş. ve …. Kiralama Aş. lehine konulduğunu, müvekkili davalı şirket … ile yaptığı görüşmeler sonucunda davalı bankanın ipotekleri fek etmediğini öğrendiğini, davalılar arasında yapılmış olan sözleşmeye göre edimini tamamlayan müşterilerin taşınmazları üzerindeki ipoteklerin fek edilmesi gerektiği bilgisi paylaşıldığını, her ne kadar müvekkili taşınmazların tapusuna sahip olsa da üzerindeki ipotek fek edilmesi gerektiğini , özetle, davalı … tarafından sözleşme kapsamındaki edimlerini yerine getirmeyerek sözleşmeye aykırı davrandığını, bunun yanında diğer davalılar …bank A.Ş. ve … tapunun ipotek şerhi ile devrinden açıkça sorumlu olduğunu, ilgili taşınmazlar müvekkili adına kayıtlı olup davalıların herhangi bir ayni hakkı bulunmadığını, tüm bu nedenlerle ipotek fek işleminin yapılması gerektiğini, öte yandan davalılar …bank A.Ş ve …i tarafından dava konusu taşınmazlar üzerine ipotek tesis ederken, borçlu … şirketinin ticari defter ve belgeleri üzerinde gerekli incelemeyi yapmak ve bu konuda bir finans kuruluşundan beklenen gerekli basiret ve özeni göstermek zorunda bulunduğu hususu da izahten vareste olduğunu, davalılar …bank A.Ş ve …bu özen yükümlülüğüne uymadıkları gibi esasında bu projede olan tüm bağımsız bölümlerin 3. kişilere satılmakta olduğunu bildiğini, zira bu projeden yapılan satışların senetleri davalılara verildiği gibi; tüm reklam mecralarında da bu bağımsız bölümlerin satıldığı alenen davalılar tarafından bilindiğini, yine davalı finans kuruluşlarının ipotek kurdukları gayrimenkuller ile ilgili olarak kapsamlı araştırma ve incelme yapma yükümlülükleri bulunduğunu, bu yükümlülüklerini özen borçlarına uygun şekilde yerine getirmiş olsalar idi zaten 3. Şahıslara satıldığını bildikleri bu taşınmazlara ipotek tesis ettiklerini, davalı … A.Ş. ve … 3. Şahsılara satılan bu bağımsız bölümlere kurdukları ipotek tüm bu yönleri ile iyiniyet ve dürüstlük kuralarına da aykırı olup açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, anılan ipoteklerin bila bedel fekki gerektiğini, zira bu ipoteklerden dolayı müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığı gibi davalılar arasında yer alan sözleşmelerde tüketici aleyhine olan ve haksız şart niteliğindeki hükümlere dayanılarak herhangi bir şekilde müvekkilin hukuki sorumluluğunun bulunmayacağını, Objektif iyi niyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kurallarını düzenleyen madde bütün hakların kullanılmasında dürüstlük ve iyiniyet kuralları çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğini düzenlediğini, bu nedenle de mülkiyet hakkına haksız ve mesnetsiz bir şekilde hiçbir haklı neden olmadan müdahale edilmesi mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazlar müvekkili adına tapuya kayıtlı olup, davalı …’nin borcundan dolayı müvekkilin mülkiyet hakkının elinden alınması mümkün olmadığını, somut olayda davalı … ile ipotek lehtarı diğer davalılar arasına olan sözleşmelerde tüketici aleyhine olan tüm hükümlerinde haksız şart niteliğinde olacağı ve müvekkili bağlamayacağı izahtan vareste olduğunu, tüm bu yasal düzenlemeler çerçevesinde müvekkilinin satın almış olduğu konuta bedelini, haksız ve hukuka aykırı davranışlar sonucunda konulan ipotek nedeniyle ikinci kez ödemek zorunda kalması hakka, adalete, hakkaniyete, usul ve yasaya, tüketicilerin korunmasına yönelik düzenlemelere tamamen aykırı olup; haklı davamızın bu nedenle de kabulü gerektiğini,
Tedbir Talepleri Hakkında: Mahkeme tarafından tapu kayıtları incelendiğinde tapusu müvekkili adına kayıtlı olan taşınmaz üzerinde davalılar …bank A.Ş. ve … tarafından ipotek tesis edildiği görülecek olup, müvekkili tarafından sözleşme alınan taşınmazların davalı … tarafından satılması durumunda telafisi imkansız zararlar ile karşılaşılmaması ve müvekkilin daha çok mağdur olmaması adına tedbir kararı verilmesi gerektiğini, nitekim … …. Asliye Ticaret Mahkemesi …Esas sayılı dosyasında ve Bakırköy …. Tüketici Mahkemesi… Esas sayılı dosyasında ….bank’a veyahut …’ye verilen senetlere ilişkin tedbir konulmasına karar verildiğini,
Davalılar …bank A.Ş ve …tarafından müvekkili adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ipotek tesis edildiği sabit olduğundan davalı bankanın, dava konusu olan taşınmazı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile 3. Kişilere devretmesi olasılığı bulunduğunu, bu nedenle dava konusu olan taşınmazın 3. üzerinde mevcut ipotek ve başkaca takyidatlar ile ilgili olarak icra ve haciz işlemleri veya ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle 3. kişilere satış ve devrinin önlenmesi için HMK 389 ve devamı maddeleri uyarınca teminatsız ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini , davalılardan …bank A.Ş ve …tarafından müvekkili ile davalı … arasında sözleşme akdedildiği bilinmesine rağmen kötüniyetli bir şekilde müvekkilin maliki ve zilyedi olduğu 5 ve 7 numaralı bağımsız bölümler üzerine ipotek kaydı konulması tamamen kötü niyetli bir davranış olup, kötü niyetin korunmaması ve dava konusu 5 ve 7 numaralı bağımsız bölümler üzerindeki ipotek kaydının terkini edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle müvekkilinin telafisi mümkün olmayan zararlarının önlenmesi açısından davalılar …ve …tarafından konulan ve tapu kaydında mevcut tüm ipoteklerin ve varsa diğer takyidatlar ile haciz kayıtlarının paraya çevrilmesine yönelik yapılacak her türlü yasal takibin dava sonuçlanıncaya ve karar kesinleşinceye kadar durdurulması mahiyetinde HMK 389 ve devamı maddeleri uyarınca teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, haklı hukuki nedenlere dayanarak açılan işbu davanın kabulü ile, dava konusu olan davalı …’den bedelini tamamen ödeyerek satın alman ve müvekkili adına kayıtlı olan … İli … İlçesi … Mah. … Ada … Parselde yer alan C-l Blok 2 Kat, 5 nolu bağımsız bölüm ve … İli … İlçesi … Mah. … Ada … Parselde yer alan G-1-/3 Blok 2 Kat, 7 nolu bağımsız bölüm üzerinde yer alan diğer davalılar …bank A. Ş ve …. Kiralama Aş. tarafından konulan ipoteklerden dolayı davacı müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile … İli … İlçesi … Mah. … Ada … Parselde yer alan C-l Blok 2 Kat, 5 nolu bağımsız bölüm ve … İli … İlçesi … Mah. … Ada … Parselde yer alan G-1-/3 Blok 2 Kat, 7 nolu bağımsız bölüm üzerinde yer alan diğer davalılar …bank A.Ş ve …tarafından konulan tüm ipoteklerin ve başkaca diğer hacizlerin terkin edilerek (fekkine) tüm ipoteklerin kaydının terkin edildiğinin ilgili tapu müdürlüğü’ne bildirilmesini, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesine talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı … vekilinin 20/08/2020 h.tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka – … arasında ticari kredi ilişkisi bulunduğunu, davalı …, 2013 yılında, dava konusu taşınmazın bulunduğu …. Projesi kapsamında dava dışı … Bank A.Ş.’den kredi kullandığını, bu krediden kaynaklı olarak … Bank A.Ş.’ne kredi borcu, 2016 Eylül itibarı ile ¨400.000.000 seviyesine ulaştığını, davalı … hem … Bank kredisini ödeyerek kapatmak (refinansman) için hem de kalan inşat harcamalarını finanse etmek için müvekkili bankadan yeni bir kredi kullandığını, müvekkili banka ile davalı … arasında 23 Eylül 2016 tarihli ¨ 1.325.000.000 limitli bir Genel Kredi Sözleşmesi (“GKS”) ve bu GKS’nin eki ve ayrılmaz bir parçası olan ek Protokol imzalandığını, taraflar arasında imzalanmış GKS ve Ek Protokol kapsamında, müvekkili Banka sözleşmesel edimini yerine getirdiğini ve davalı …’ya 27 Eylül 2016 tarihinde, ¨ 750.000.000 tutarında nakit yatırım kredisi kullandırdığını, …’nın sözleşmesel yükümlülükleri ise ödemelerini vadesinde yapmak ve tüm kredi süresi boyunca teminat koşullarını yerine getirmek olduğunu, ancak … bu edimlerini yerine getirmediğini, ticari kredi sözleşmeleri gereğince müvekkili bankanın ipotekleri fek etme yükümlülüğü doğmadığını, dava konusu olayda, davacının talepleri incelendiğinde “davalı … (Bundan sonra “…” olarak anılacaktır.) ile akdetmiş olduğu satış sözleşmesine konu taşınmazın üzerinde bulunan tüm ipoteklerin fekki şeklinde talebi mevcut olduğunu, müvekkili banka ile davacı arasında krediden ve sair nedenden kaynaklı herhangi bir sözleşme, sebepsiz zenginleşme, taahhüt, haksız fiil ve sair borç doğuran bir hukuki ilişki bulunmadığını, bu hususların tamamı davacının dilekçesindeki vakalardan da anlaşıldığını, davacı ile müvekkili banka arasında söz konusu taşınmaza ilişkin olmak üzere herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını, dava dilekçesinde satış vaadi sözleşmesinin davalı … ile akdedildiği anlaşıldığını, müvekkili banka söz konusu satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmayıp, müvekkili bankanın bu türlü bir sözleşmesinin tarafı olması da beklenemeyeceğini bu nedenle, müvekkili bankaya bu yönde bir husumet yöneltilemeyeceğini, davanın öncelikle müvekkili bankaya husumet yöneltilemeyeceğinden reddine karar verilmesini, davacı ile müvekkili banka arasında tüketici ilişkisi ve/veya herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını, ihtilafa konu taşınmaz üzerinde bulunan ve fekki talep edilen ipotek ise müvekkili banka ile davalı … arasındaki Genel Kredi Sözleşmeleri ve ek protokole dayalı ticari bir kredinin teminatı olduğunu, taraflar arasındaki ticari kredi sözleşmelerinin yetki hükmü gereğince yetkili mahkeme “… (Merkez Çağlayan)” mahkemeleri olup, yetki yönünden davanın reddine karar verilmesini, arabuluculuk yoluna başvurulmadan açılan davanın özel dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, huzurdaki dava bir ticari kredi sözleşmesinden kaynaklı tesis ve tescil edilen ipoteğin terkini ile taşınmazın davacı adına tescili istemine ilişkin olduğunu, somutlaştırma ve delillerin gösterilmesi yükümü yerine getirilmediğini, eksik nispi harcın ikmali gerektiğini, davacının dilekçesinde diğer davalı …’ dan taşınmaz satın aldığını, taşınmaz diğer davalı … adına kayıtlı iken müvekkilinin diğer davalı … firmasına kullandırılmış olan kredilerin teminatı nedeniyle davacıya satılan taşınmaza da ipotek tesis edildiğini, tesis edilen ipoteğin terkin edilmesine karar verilmesi istendiğini, davacı muayene ve ihbar yükümlülüğünü makul süre içerisinde yerine getirmediğini, ticari kredi sözleşmeleri gereğince müvekkili bankanın ipotekleri fek etme yükümlülüğü doğmadığını, dava konusu taşınmaz; üzerinde bulunan takyidatlar kabul edilerek devir alındığını, davacı adi yazılı satış vaadi sözleşmesinden doğan taleplerini yalnızca davalı …ya karşı ileri sürebileceğini, davacının taşınmaz üzerindeki tüm haciz ve takyidatların, bu arada banka lehine olan ipoteklerin de tapudan terkin edilmesi şeklindeki talebi borçlar hukuku ve eşya hukukunun temel ilke ve prensipleriyle bağdaşmadığını, davacının … ile adi yazılı satış vaadi sözleşmesinin imzalandığı tarihte tapuda ipotek bulunmadığını, davacının bu tapu kaydına güvenerek sözleşme imzaladığı davacı için bu açıdan aleniyet ilkesinin geçerli olduğunun ileri sürülmesi mümkün olmadığını, eşya hukukunun amir hükümleri gereğince “aleniyet” ve “tapuya güven ilkeleri” yalnızca ayni haklar için söz konusunu olduğunu, bu nedenle ayni hak sahibi olan müvekkili Banka’nın bu ilkelere dayanması mümkün iken şahsi hak sahibi olan davacının bu ilkelere dayanması hukuken mümkün bulunmadığını, 30.09.1988 tarihli, 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu (YİBGK) kararı gereğince de ipoteğin fekki talep edilemeyeceğini, müvekkili banka adi yazılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmadığından şekil şartına uygun yapılmayan sözleşmeye dayanarak müvekkilinden bir talepte bulunulduğunda, müvekkili banka tarafından adi yazılı satış vaadi sözleşmesinin geçersizliği ileri sürülebileceğini, müvekkili banka ipoteği dava açılmadan önce tapuya tescil edildiğinden; geçersiz bir sözleşmeye dayanarak tescil talebinde bulunan davacının ipotek ve sair takyidatların da kaldırılması yönündeki talebi hukuka uygun olmadığını, müvekkili Banka, YİBGK kararında da belirtilen tapu sicilindeki kayda güvenen iyi niyetli üçüncü şahıs olduğunu, tapu siciline güvenerek aldığı ipotekten dolayı mülkiyeti devralan üçüncü şahıs gibi, ayni hak sahibi olduğunu, bu nedenle davacının ipoteğin de kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, adi yazılı satış sözleşmesinin imza tarihinde taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğunu, davanın açılmasına müvekkili banka sebebiyet vermediğinden dava mahkeme masrafları ve vekâlet ücreti talebinin reddi ile bunların tümüyle davacı üzerinde bırakılmasını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü hak, dava ve talep haklarının saklı kalmak kaydıyla, Mahkemece resen tespit edilecek nedenlerle; öncelikle davanın görev ve yetki itirazları kapsamında … (Çağlayan) Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, müvekkili yönünden husumet nedeniyle reddine, taşınmaz üzerindeki diğer takyidat lehdarlarına husumetin yaygınlaştırılmasına, esasa ilişkin diğer itirazları kapsamında haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın esastan reddine, yargılama gideri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İnşaat San. Ve Tic. Aş. vekilinin 11/09/2020 h.tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf haciz ve ipoteklerin fekki hususunda her ne kadar dava açmışsa da taşınmazlar üzerindeki haciz ve ipotekleri kaldırması için dava edilmesi gereken taraf müvekkili şirket olmadığını, müvekkili şirket inşaat sektörünün öncü şirketlerinden olup, ülke çapında tanınmış, itibarlı ve basiretli bir tacir konumunda olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında dava konusu taşınmazların satımına ilişkin olarak sözleşme akdedildiğini, müvekkili Şirket müşterilerinin sözleşmesel şartları yerine getirmesi halinde mülkiyet devrine de hazır olduğunu, ancak davacı tarafından satın alınan bağımsız bölümler üzerinde …bank T. A.Ş. Lehine ¨ 1.750.000.000,00, …. KiralamA Anonim Şirketi lehine 53.621.000,00 Euro değerinde ipotek tesis edilmiş olup ipoteklerin yasal mevzuat ve taraflar arasında akdedilen sözleşmeye aykırı şekilde terkin edilmemesi sebebiyle davacı tarafa takyidatsız tapu devri yapılamadığını, …bank T. A.Ş. tarafından sözleşme hükümlerine aykırı olarak taahhüdü bulunmasına rağmen ipoteklerin terkin işlemi gerçekleştirilmediğini, bununla birlikte lehine ipotek tesis edilmiş olan …. Kiralama Anonim Şirketi tarafından ise alacak miktarını fahiş miktarda aşan ipotekler haksız ve mesnetsiz bir şekilde teminat olarak tutulduğunu, bu nedenle dava konusu bağımsız bölüm üzerinde bulunan tüm ipoteklerin öncelik ve ivedilikle … ve …. Kiralama Anonim Şirketİ tarafından terkin edilmesi gerektiğini, müvekkili Şirket taşınmazları devretmişse de takyidatların kaldırılmasına ilişkin sorumluluk …banK T. A.Ş. ve …. Kiralama Anonim Şirketine ait olduğunu, banka ile kredi sözleşmesinden kaynaklanan ihtilaf müvekkili şirketin tüm iyi niyetli çabalarına rağmen çözüme kavuşamadığını ve bankanın sözleşmeye aykırı davranması sebebiyle şirketin meydana gelen zararlarının tazmini talebiyle dava ikame edilmiş olup işbu dava dosyası … …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile tevzi olunduğunu, ilgili dava dosyasında … tarafından tesis edilen ipoteklerin terkin edilmemesinin haksız ve mesnetsiz olduğuna ilişkin tüm delillerinin mevcut olduğunu, davacının ipoteklerin fekki hususundaki talebi açısından müvekkili şirket sorumlu tutulamayacağından ve bu dava konusu açısından davada hasım gösterilemeyeceğinden husumet açısından işbu davaya itiraz ettiklerini, usule ilişkin ileri sürmüş oldukları itirazlarının saklı kalmak kaydıyla; ipoteklerin fekki davasına karşı açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, müvekkili şirket tapunun devrini gerçekleştirmek amacıyla gerekli prosedürü işleterek taşınmazların tapusunu devrettiğini, tapuların ipoteksiz devri hususunda müvekkili şirketin elinde herhangi bir imkan bulunmadığını, davacı tarafından sözleşme bedeli ödenmiş olduğundan bu madde uyarınca … ve …. Kiralama Anonim Şirketi tarafından tesis edilmiş ipoteklerin davaya konu taşınmazlar üzerinden kurtarılması gerektiğini, bu husustaki sorumluluk ilgili şirketlere ait olacağını, diğer davalılardan …bank T.A.Ş, müvekkili şirket tarafından ilgili taşınmazın davacı tarafa satıldığını bildiğini, ayrıca … ile akdedilen sözleşme uyarınca ipotek fekki taahhüt edildiğini, buna rağmen bu aşamada diğer davalı şirket tarafından gereğinin yapılmaması haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle dava konusu bağımsız bölümler üzerinde bulunan tüm ipoteklerin öncelik ve ivedilikle …bank T. A.ş. ve …. Kiralama Anonim Şirketi tarafından terkin edilmesi gerektiğini, ilgili bankaların taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkili Şirketin ticari hayatı sekteye uğradığını, bu süreçte müvekkili şirketin içinde bulunduğu zor durumdan dolayı adına kayıtlı taşınmazların hepsine haciz uygulandığını, tüm bu hacizler taşkın olup haciz alacaklıları tarafından derhal kaldırılması gerektiğini, işbu mütalaada da kanaat edildiği üzere kat irtifakı kurulan, konutları teslim edilen ve bankaya veya müvekkili şirkete kredi borcunu ödeyen tüketicilere ait taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin … tarafından kaldırılması gerektiğini, müvekkili şirket dava konusu taşınmazları teslim etmiş ve tapuda devrini gerçekleştirdiğini, müvekkili şirket davacı tarafın haklarını gözeterek ve menfaatini koruyarak gerekli tüm işlemleri gerçekleştirdiğini ve yükümlülüklerini yerine getirdiğini, sözleşmenin her aşamasını müvekkili şirket gerek yazılı gerek sözlü olarak açık bir şekilde davacı yanın bilgi ve onayına sunmuş olup; davacı tarafın muvafakati ile sözleşme ve sair tüm anlaşmalar akdedildiğini, tüm bu hususlar dikkate alındığında, mahkemeden huzurdaki haksız, kötü niyetle açılmış ve mesnetsiz davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … Aş. vekilinin 16/09/2020 h.tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle eksik nispi harcın ikmali gerektiğini, bir anlamda ipoteğin fekki talebini de içeren iş bu davada ipoteğin bedeli üzerinden nispi harç yatırılması gerektiğini, davacının tapu iptalini talep ettiği ipotekli dava konusu taşınmaz üzerinde … lehine tesis olan ¨ 1.750.000,00; şirketimiz lehine tesis olunan ipotek limiti ise 53.621,000 EUR olup, iş bu davanın bu ipotek limitleri esas alınmak kaydıyla hesaplanacak harca esas değer üzerinden harç ikmali yapılması gerektiğini, bu kapsamda, mahkemece öncelikle bu usulü eksikliğin giderilerek eksik harcın tamamlattırılması, süresi içerisinde harç eksikliğinin davacı tarafça tamamlanmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, davacı ile müvekkili şirket arasında herhangi bir tüketici işlemi ve/veya başkaca sözleşmesel bir ilişki mevcut olmadığından mahkemenin nezdinde görülen işbu davanın müvekkili şirkete karşı açılması mesnetsiz olduğunu, bu nedenle husumet itirazlarının bulunmadığını, ayrıca, yetki itirazlarının da dikkate alınmasını talep ettiklerini, zira müvekkili şirketin faaliyet adresi “… Kat:8-9 4. …. …” olduğundan … (Çağlayan) Mahkemelerinin yetki alanında yer aldığını, yetki yönünden de davanın usulden reddini , dava konusu taşınmaz üzerine müvekkili şirket lehine, diğer davalı … ile müvekkili şirket arasında imzalanmış finansal kiralama sözleşmelerinin teminatını teşkil etmek üzere ve tapu kaydına güvenilerek ipotek tesis edildiğini, müvekkili şirket ile diğer davalı … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasında Finansal Kurumlar Birliğince …. tescil numarası ile tescilli, 27.03.2017 tarih ve … sayılı ve Finansal Kurumlar Birliğince … tescil numarası ile tescilli, 31.07.2017 tarih ve 16170 sayılı finansal kiralama sözleşmeleri ile ek tadilleri ve …. tescil numarası ile tescilli, 23.02.2017 tarih ve … sayılı finansal kiralama sözleşmeleri ile ek tadilleri akdedildiğini, muhtelif menkul mallar finansal kiralama yolu ile davalı/kiracı … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye kiralandığını, iş bu finansal kiralama sözleşmelerinin teminatını teşkil etmek üzere dava konusu taşınmazın da yer aldığı taşınmazlar üzerine ipotek tesis edildiğini, iş bu finansal kiralama sözleşmeleri uyarınca davalı … İnşaat San. ve Tic. A.Ş.’nin müvekkili şirkete olan borçları devam ettiğini, ipotek tesis edilen taşımazın tapu kayıtlarında davacı ile davalı … arasındaki ilişkiye dair herhangi bir şerh/beyan/kayıt bulunmadığından, müvekkili şirketin bu durumu bilmesi ve/veya bilebilecek durumda olması da mümkün olmadığını, davacının bu husustaki beyanlarının aksine TMK’nın 1023. maddesi gereğince iyiniyetli üçüncü kişi konumundaki müvekkili şirketin ipotek tesis işlemi hukuka uygun ve iyiniyetli olduğundan kazanımının korunması gerektiğini, kaldı ki davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişki ile müvekkili şirketin herhangi bir illiyet bağı, davacı ile bağlı bir kredi ilişkisi bulunmadığını, bu nedenle müvekkili şirkete sorumluluk izafe edilmesi hakkaniyete aykırı olduğunu, Türk Medeni Kanunu 1007. Maddesi’ndeki düzenleme kapsamında “Tapu Siciline güven ilkesi” uyarınca da iyiniyetli ipotek tesis işlemi gerçekleştiren Müvekkil Şirketin iyiniyetli kazanımı korunması gerektiğini, davacı tarafça dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın alımına yönelik davalı … ile aralarında gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığını belirtmekte olup, üçüncü kişilere karşı aleniyeti sağlamak adına tapu devrine yönelik sözleşme ilişkisini TMK. 1009 maddesi uyarınca tapunun beyanlar hanesine şerh tesis etme imkanı bulunduğunu, ancak bunu yerine getirmeyen davacının, tamamen iyiniyetli olan müvekkili şirket karşısında ve onun zararına sebep olacak şekilde korunması menfaatler dengesine aykırı olduğu gibi, taşınmaz hukukunun temeli olan “tapuya güven ilkesine” de açıkca aykırı olduğunu, resmi şekil şartına aykırı şekilde adi yazılı yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi geçersiz olduğunu, davacının ipoteğe yönelik haksız taleplerini oluşturan olay ile müvekkili şirket arasında herhangi bir kredi ilişkisi ve illiyet bağı bulunmadığını, tapuya Güven İlkesi uyarınca iyiniyetli ipotek alacaklısı konumundaki müvekkili şirketin teminata konu taşınmazda bulunan bağımsız bölümden kaynaklandığını iddia ettiği ve dava dilekçesinde belirttiği haksız ve mesnetsiz taleplerinin muhatabı ve sorumlusu müvekkili şirket olmadığını, davacı ile davalı arasındaki konut satım sözleşmesine taraf dahi bile olmayan, kendi iç ilişkilerinden bir haber iyiniyetli müvekkili şirketin ipotek hakkının geçerliliğinin sorgulanması hayatın olağan akışına ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı tarafın aksi beyan ve iddialarının kabulü mümkün olmadığını, Finansal Kiralama Sözleşmesi’nin tarafı olmayan, müvekkili şirket ile herhangi bir hukuki ilişkisi bulunmayan davacının konut satın alıp almadığını, bu kapsamda herhangi bir kredi kullanıp kullanmadığını araştırma yükümlülüğü müvekkili şirkete ait bir yükümlülük olmadığını, tüm bu beyanlarının nezdinde davacının ipotek haklarına yönelik soyut ve mesnetsiz taleplerinin reddini, davacının, dava dilekçesinde belirtmiş olduğu deliller dava dilekçesi ekinde müvekkili şirkete tebliğ edilmemiş olmak ile bu delillere yönelik her türlü savunma haklarını saklı tuttuklarını, ayrıca davacının dava dilekçesinde belirttiği deliller haricinde sonradan yeni delil ibrazına ve değiştirilmesine H.M.K. 145. hükmü amir olmak üzere muvafakatlerinin olmadığını bu kapsamda yargılama esnasında işbu delillerin dikkate alınmaması hususunu talep ettiklerini, bu sebepler ile iyiniyetli olarak ticari faaliyeti kapsamında finansal kiralama sözleşmeleri ile sağladığı kredinin teminatı olarak hak iktisap eden müvekkili şirketin tapuya güvenerek tesis ettiği ipotek yönünden iktisapların korunması gerekmekte olup koşulları ve unsurları bulunmayan davanın müvekkili şirket yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki mesnedi bulunmayan davanın ipotek haklarına yönelik aleyhe talepler yönünden reddini, davacının dava dilekçesi ve eklerine karşı savunma haklarının saklı kalmak kaydıyla davacının ihtiyati tedbir taleplerinin de reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,ipoteğin fekki istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Dosya içerisinde bulunan tapu kayıtları incelendiğinde,ipoteğin fekkine konu tapu kayıtlarında davalılar ..Bank ve … lehine ipoteğin bulunmadığı,davalı … firmasının ise davacı ile sözleşme yapılan firma olup ipotek alacaklısı olmadığı,ipoteğin fekki davalarında husumetin ipotek alacaklılarına karşı açılması gerekli olup davalılar lehine tesis edilmiş bir ipoteğin bulunmadığı anlaşıldığından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨59,30 karar ve ilam harcının peşin alınan ¨ 19.992,02 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨19.932,72 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … vekilinin yapmış olduğu ¨ 43,00 masrafın davacıdan alınarak bu davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalılar kendilerini birer vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨440,40 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı … vekili ve ihbar olununan vekilinin yüzlerine karşı diğer davalılar vekillerinin yokluğunda ,oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.14/01/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.