Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/486 E. 2020/877 K. 18.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/486
KARAR NO : 2020/877

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/07/2020
KARAR TARİHİ : 18/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 23/07/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Müvekkili …… Yapı İnşaat Pazarlama A.Ş. ile davalı taraf ……. Gayrimenkul Yatırım A. Ş. Arasında 26.02.2016 tarihinde 10 adet bağımsız bölümün satışıyla ilgili olarak adi yazılı bir şekilde taşınmaz satış sözleşmesi akdettiklerini, işbu sözleşmeler kapsamında davalı taraf müvekkili şirkete 10 adet bağımsız bölümün satışıyla ilgili toplamda ¨ 7.029.000+%18 KDV ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, taraflar arasında gerçekleştirilen işbu ticari alışverişe ait davalı adına fatura düzenlendiğini ve anılan faturalar yasaya uygun şekilde düzenlenen ticari defterlere işlendiğini, sözleşme kapsamında davalı taraf, müvekkili şirkete 29.02.2016 tarihinde ¨5.000.000 ödeme yaptığını, bakiye borç olan ¨ 2.029.000’nin ödenmesi için tarihler belirlenmiş ve son ödeme tarihi olarak 28.12.2016 tarihi olacağı hususunda anlaşılmaya varıldığını, davalı taraf ise müvekkili şirkete belirlenen süreler içerisinde ödeme gerçekleştirmediğini, şifahi görüşmeler neticesinde davalı taraf 30.06.2018 tarihinde kalan bakiye borcunun bir kısmını ödemek üzere müvekkili şirkete …… numaralı ¨ 1.014.000 bedelinde çek verdiğini, ancak söz konusu işbu çekin ¨ 551.709,43 ‘lik kısmı ödenmeyerek müvekkili şirket zarara uğratıldığını, davalı taraf basiretli bir tacir gibi davranmamış, sözleşme bedelini sözleşmede belirtilen süre içerisinde ve zamanında ödemeyerek temerrüte düştüğünü, müvekkili şirketin borcunu ödemesi hususunda oyalayıcı eylemlerde bulunduğunu ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket ettiğini, müvekkili şirketin hak ve alacağının vadesi içerisinde ödenmemesi neticesinde Küçükçekmece ….. İcra Müdürlüğü’nde davalı adına ……. Esas sayılı dosya kapsamında takip başlatıldığını, davalı taraf ise herhangi bir borcunun olmadığı gerekçesi ile söz konusu takibe haksız ve hukuka aykırı bir şekilde itiraz ettiğini ve takibin durmasına sebebiyet verdiğini, davalı tarafın borcunu inkar etmesi hukuki ve maddi dayanaktan yoksun olduğunu, bu nedenlerle kötü niyetli olarak yapılmış haksız itirazların iptalini, dava konusu takibin devamını, mevcut borca yönelik olarak Küçükçekmece ….. İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas sayılı dosyasına takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasını, tüm haklarının saklı kalmak kaydı ile İİK 67 gereğince likit borca itirazı sebebiyle kötü niyetli hareket eden borçlunun aleyhine, söz konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere ayrı ayrı icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini karşı tarafa tahmiline karar verilmesin talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili mahkememize sunduğu 15/10/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle;Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11 nci maddesinde tahkim şartının belirlendiğini bu nedenle tahkim itirazında bulunduklarını,ayrıca anılan sözleşmenin yine 11 nci maddesi uyarınca İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığını,bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesini aksi taktirde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,taşınmaz alım-satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için davalılar aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili,taraflar arasında imzalanan sözleşmeler uyarınca davalıya taşınmaz satışı yapıldığını,taşınmazların devredilmesine rağmen davalının bakiye borcunu ödememesi üzerine davalı aleyhine icra takibine girişildiğini,davalının icra takibine itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğundan bahisle davalının itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiş,davalı da süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesi ile tahkim ve yetki itirazında bulunmuştur.
Davalı vekili tahkim itirazında bulunduğundan öncelikle tahkim itirazının değerlendirilmesi gereklidir.Taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 11 nci maddesinde tahkim şartı getirildiği açıktır ancak bu tahkim şartının geçerli olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.Sözleşmelerin 11 nci maddesine göre tahkim yargılaması için iki kişilik hakem heyeti oluşturulmuştur.Oysa HMK’nın 415 nci maddesine göre hakem sayısı tek olması gerekli olup taraflar hakem sayısını çift sayıda belirlediklerinden tahkim şartı geçersiz olup davalının yetki itirazının tartışılması gerekmektedir.
6100 sayılı HMK hükümlerine göre: Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir (HMK 19/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez (HMK 117/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir (HMK 19/4). Yetki itiirazından vazgeçilmiş ise yetki itirazı bulunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılmalıdır.
Yetki sözleşmesini düzenleyen HMK’nın 17. maddesinde “tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflarca aksi kararlaştırılabilen bir hususun kamu düzenine ilişkin olduğundan söz edilemez. Kamu düzenine ilişkin olmadığı için buradaki yetki, HMK 114/1-ç maddede düzenlenen dava şartı niteliğinde kesin yetki değildir. Taraflar aralarındaki sözleşmeyi her zaman değiştirebilir ve bazı hükümlerini de ortadan kaldırabilirler. Dava yetki sözleşmesinde belirtilenden başka yerde açılmış ve süresinde yetki itirazında bulunulmamış ise artık önceki yetki sözleşmesini ortadan kaldıran yeni bir yetki sözleşmesi kurulduğu ve dava açılan mahkemenin yetkili hale geldiğinin kabulü gerekir. HMK 17. madde açıkça tarafların iradesine önem verirken yetki sözleşmesindeki mahkemenin kesin yetkili olduğu ve bu yetkisinin taraflarca ortadan kaldırılamayacağı şeklinde bir sonuca ulaşılması da mümkün değildir. Anlatılanların sonucu olarak sözleşmedeki mahkemenin münhasır yetkisi davalının yetki itirazında bulunulması halinde mahkemece dikkate alınması gereklidir.
Dosya içerisinde bulunan sözleşmelerin incelenmesinde,anılan sözleşmelerin 11 nci maddesinde “…ihtilaf hâlinde İstanbul Mahkemeleri ve icra daireleri yetkilidir.” şeklinde yetki sözleşmesi yapıldığı, 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği yönünde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yetki sözleşmesi ancak kesin yetki bulunmayan ve tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmaları halinde geçerli olarak yapılabilir.
Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar tacir olup, bu bakımından öncelikle sözleşmedeki yetki şartı geçerlidir.Dosya içerisinde davalı şirkete dava dilekçesinin tebliğ edildiği,davalı vekilinin verdiği cevap dilekçesi ile süresinde yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmış olup tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Mahkemelerinin yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle davanın İstanbul Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ile davalı arasında bulunan yetki sözleşmesi nedeniyle mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin yetkisizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5-Mahkememizce verilen yetkisizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.18/12/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.