Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/485 E. 2021/105 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/485
KARAR NO : 2021/105

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/07/2020
KARAR TARİHİ : 03/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile taşeron şirket bünyesinde 2007-2010 yılları arasında çalışan …..’ın kıdem tazminatı alacağı ile ilgili davalı tarafın işçisine kıdem tazminatı ödemesi gerekirken, her hangi bir ödeme yapmadığını, ancak …..’ın dava açması halinde, üst işveren olarak yasal sorumluluk sahibi vekil eden, yasal faiz ve avukatlık giderleriyle birlikte ileride daha fazla ödemesi söz konusu olacağından ihtiyari arabuluculuk ile 25.02.2020 tarihinde …..’a 15.000,00 TL kıdem tazminatı ödemesi hususunda anlaşıldığını, davalı taraf her hangi bir ödeme yapamayacağını 24.05.2019 tarihli arabuluculuk tutanağında belirttiğini, … A.Ş. İşletmesinde Doldurma, Paketleme, İstifleme, Nakliye, Bakım – Onarım ve Tankerlere Su Taşıma İşçilik Hizmet Alım Sözleşmesi’nin 5. Maddesi, Teknik Şartnamenin 3. Maddesinin 11. Bendinde Yüklenici olan davalının personelin ihbar, Kıdem ve diğer işçilik alacaklarından sorumlu olduğunun hükme bağlandığını beyan edip, dava dışı işçi …..’a ödenen 15.000,00 TL Kıdem tazminatının davalıdan rücen tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile davalı ile müvekkili şirket arasında 2007-2010 yılları arasında Doldurma, Paketleme, İstifleme, Nakliye, Bakım – Onarım ve Tankerlere Su Taşıma İşçilik hizmet sözleşmesi imzalandığını, davacı tarafça çalıştığı dönem içinde tüm özlük hakları davacı tarafından düzenlendiği ve kendisinin uhdesinde tuttuğunu, davacı şirketin hizmet alımı hususunda sistem değişikliğine giderek 17.12.2010 tarihinde ibra yapılarak ikale sözleşmesi düzenlendiğini ve aynı tarihte … A.Ş. taşeron işçi uygulamasına son vererek bütün işçileri kendi bünyesine dahil ettiğini, müvekkili şirketin hizmet alım sözleşmesi devam ederken, sözleşme bitmeden sözleşme feshedilerek bütün işçileri özlük hakları davacıda olmak üzere fesih ve ikale sözleşmesi yapıldığını, müvekkili şirketin, davacı üst işveren ….. A.Ş. nin …..’a ödediği 15.000,00 TL Kıdem tazminatından sorumluluğunun bulunmadığını, davacı şirketin rücu etmek istediği kıdem tazminatı sahibi işçi ….. ile müvekkili şirket arasındaki iş sözleşmesi, bir protokol imzalanarak İkale anlaşması yolu ile sona erdiğini, protokolde; iş sözleşmesini karşılıklı anlaşma ile sona erdiğini ve bu nedenle ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanmadığı ibaresinin yer aldığını, davacı şirketin müvekkil şirket ile sözleşmesinin feshinden sonra işçi ….. ile yeni bir iş sözleşmesi yaptığını, bu sözleşmede işçinin …..’den tüm yasal haklarını aldığını, taraflar arasında mutabakata varıldığı ve geçmişe dönük hiçbir haktan veya alacaktan sorumlu tutulamayacağı ibaresinin yer aldığını, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında imzalanan 17.12.2010 tarihli İkale sözleşmesi ile tüm işçilerin özlük haklarının davacıya ait olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
Dosyaya sunulan 07/01/2021 tarihli bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda Davacı … San. Tur. Ve Tic. A.Ş. davalı ….. Restorasuon İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nden tamamından rücu hakkının bulunması durumunda; 15.000,00 TL olacağının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Dava, işçilik alacaklarından kaynaklı rücuen tazminat talebine ilişkindir.
4857 sayılı İş Kanunu 2/6 maddesinde “bir işverenden iş yerinde yürüttüğü mal veya hizmet ürün üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerine sadece bu iş yerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren alt işveren denir. Bu ilişkide asıl işveren alt işverenenin işçilerine karşı o iş yeriyle ilgili olarak bu kanun da iş sözleşmesinde veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur bulunmaktadır.” hükmüne yer verilmiştir.
“… Dava konusu olayda da, davacı ile davalı şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rucüen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.” T.C. Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar
Müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlar. Dış ilişkide Kanundan doğan teselsül gereği borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun ödediği miktarı iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsil edebilir. Bu durumda 6098 sayılı TBK’nın 167. maddesi gereğince yarı oranında indirim yapılmaz, diğer bir değişle anılan madde hükmü uygulanmaz.
Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; Davacı şirket, dava dışı işçi …..’ ın kıdem tazminat alacağına ilişkin açmış olduğu 24.05.2019 tarihli arabuluculuk başvurusu ile 15.000,00-TL kıdem tazminatının ödendiği, yapmış olduğu ödemenin davalıların alt işveren olarak işçiyi çalıştırdığı dönemlerle sorumlu olduğu miktarlar kadar davalılardan rücuen tahsilini talep etmektedir. Talep edilen işçilik alacakları kapsamı kıdem tazminatı alacağı olup SGK yazı cevabından …..’ın davalı şirketin elemanı olarak çalıştığı sabittir. Davacının rücu edebileceği alacak miktarının tespiti bakımından dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, 07.01.2021 tarihli bilirkişi raporunda ikili bir tespit yapılmış, rapor taraflara tebliğ edilmiştir. Davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Bu kapsamda taraflar arasında … A.Ş. İşletmesinde Doldurma, Paketleme, İstifleme, Nakliye, Bakım-Onarım ve Tankerlere Su Taşıma İşçilik Hizmet Alım Teknik Şartnamesinin 3. Maddesinin 11. Bendinde açıkça “kıdem tazminatı” nın yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmış olduğu, T.C. Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar sayılı ilamında da açıkça müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rucüen tahsilini talep edebileceği kabul edilmesi gerektiğinden açılan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
AÇILAN DAVANIN KABULÜNE,
1-Toplam 15.000,00-TL nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Alınması gerekli 1.024,65 TL harçtan peşin alınan 256,17 TL peşin harcın mahsubu ile 768,48 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3- Davacı tarafından yatırılan 54,40- TL başvuru harcı, 256,17-TL peşin nispi harç, 16,30-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 326,87- TL harcın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 77 TL tebligat müzekkere gideri, 700,00-TL Bilirkişi ücreti toplamı 777,00-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,

7-Taraflarca yatırılıp harcanmayan masrafın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/02/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza

“iş Bu Evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununun 5. Madde Uyarınca Güvenli Elektronik İmza İle İmzalanmış Olup, 22. Madde Uyarınca Da Islak İmza İle İmzalanmayacaktır.”