Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/401 E. 2021/1252 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/401
KARAR NO : 2021/1252

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 12/09/2014
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği 10/07/2012 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; davacıların … Giyim San. Ve Tic. A.Ş.’de hissedar ve hisse çoğunluğuna sahip ortakları olduğunu, dava dışı … Holding A.Ş.’nin de toplam sermayesinin % 37’isine sahip hissedar olduklarını, …’nin 2011 yılı hesap dönemine ait 10/04/2012 tarihli olağan genel kurulunda a/3 no.lu gündem maddesinde bilanço, kar ve zarar cetvellerinin tasdikine, b/4 no.lu gündem maddesinde yönetim ve denetim kumlunun ibrasına, c/7 no.lu gündem maddesinde de yönetim kurulu üyelerine TTK md. 334 ve 335 uyarınca izin verilmesine oy çokluğu ile karar verildiğini, müvekkillerinin söz konusu kararlara muhalif kaldıkları ve muhalefet şerhlerini tutanağa işlettikleri, ayrıca müvekkillerinin davalı şirketin çoğunluk hisselerine sahip dava dışı … Holding A.Ş.’nin hukuka uygun temsil edilmemesi sebebiyle, bu şirketin genel kurula katılmasının mümkün olmadığının tutanağa şerh edildiğini, 10/04/2012 tarihli genel kurul toplantısının 3, 4 ve 7. gündem maddelerinde alınan kararların yasaya uygun olmadığı belirtilerek 10/04/2012 tarihli genel kurul toplantısının 3, 4 ve 7. gündem maddelerinde alınan kararların iptaline karar verilmesini, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 04/09/2012 havale tarihli cevap dilekçesini özetle;davacılardan … ve …’ın 04/06/2010 tarihi itibariyle … yönetim kurulundan istila ettiğini, davacıların hukuka aykırı ve mesnetsiz olan iddialarının kendilerinin istifası ile … Holding yönetim kurulunun toplanamayacağını ve bu yüzden … Holdingin organsız kaldığını, geriye kalan 5 üyesi ile TTK ve ilgili mevzuattaki tüm hükümlerine ve şirket sözleşmesine uygun olarak toplantı ve karar nisaplarına sahip olduğunu, istifalardan sonra 5 üye ile toplandığı ve iş bölümü ile ilgili bir yönetim kurulu kararı aldığını ve bu kararı Ticaret Siciline tescil ettiğini, davacıların bu konudaki iddialarının geçersiz olduğubu, kendi fiilleri neticesinde … Holdingin organsız olduğunu iddia etmelerinin davacıların kötü niyetlerinin, haklarını kötüye kullandıkları davacıların itirazlarında bahsettikleri Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyasındaki itirazlarıyla tamamen aynı doğrultuda olan ve … Holding’in şirket maksadının konusuz hale geldiği ve şirketin organsız kaldığı iddialarıyla açtıkları Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı davanın reddedildiğini, yine davacıların müvekkili şirketin 2008 ve 2009 yıllarına alt hesap dönemlerine ilişkin benzeri iddialarla açmış olduktarı davalardaki bilirkişi raporlarının da davacı aleyhine geldiğini, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan … ve … sayılı davaların karar aşmasında olduğunu, sunulan bilirkişi raporları ile de davacıların söz konusu davalarının ve iddialarının haksızlığının ortaya çıkacağı belirtilerek davanın reddini yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
Mahkememizce verilen 21/12/2017 gün ve … esas,…. karar sayılı karar Yüksek Yargıtay …nci Hukuk Dairesi’nin 14/01/2020 gün ve …. esas,… karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Usul ve yasaya uygun olan Yargıtay bozma ilamına Mahkememizce uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava, davalı …. Giyim Sanayi Ticaret AŞ,’nin 10/04/2012 tarihli genel kurul toplantısının yokluğunun tespiti ile ilgili genel kurul toplantısının 3,4 ve 7 no.lu gündem maddeleri ile alınan kararlarının iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyada delil olarak davalının ticari defterlerine dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca davalının ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
,Bilirkişiler …. ile …’ın 06/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda; Heyetlerince yapmış oldukları açıklamalar ve gerekçeler ışığında; … Holding A.Ş. yönetim kurulu üyelerinin seçimi karan aleyhine iptal davası açılmış olmasının, huzurdaki dava yününden şirketin yetkisi temsilci vasıtasıyta temsil edildiği sonucunu doğurmayacağını, ayrıca … Holding A.Ş. tüzelkişiliğini temsilen oy kullanılmasının TTK. 374 (oydan yoksunluk) hükmünü ihlal etmeyeceğini, zira tüzel kişiliğin onu meydana getiren pay sahiplerinin kendisi hakkında müzakere edilen konularda bizzat oy kullanamayacağını, bu bakımdan anılan gerekçeyle genel kurul kararlarının bizzat oy kullanamayacağını, bu bakımdan anılan gerekçe ile genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti isteminin uygun görüleceğini, ancak , bu noktada genel kurul kararlarının anılan hususa dayalı olarak yok hükmünde olduğunun tespiti istemi için şartlar sağlanmamışsa da , iptal isteminin her bir karar yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini, bu minvalde; iptali istenen 3,4 ve 7 no’lu gündem maddeleri incelendiğinde,
Gündemin 3 ve 4 no.hı kararlan bakımından pay sahiplerinin bilgi alma incelenme ve denetleme haklarının ihlal edilmesi ve alman kararların gerekçesinin kanuna ve ana sözleşmeye aykırılığı sebebiyle iptalinin gerektiği kanaatine varıldığını, niahi takdirin mahkemeye ait olduğunu,
Gündemin 7 no.lu maddesine istinaden alınan karar bakımından iptal şartlarının oluşmadığını, şirketin zarar etmesi ile rekabet etme ve işlem yapma yasağı arasında TTK. 334 ve 335 anlamında bağlantı bulunmadığını, bu hususlar dahilinde 7 no’lu gündem maddesinin iptaline ilişkin istemin yerine olmadığını bildirdikleri görülmüştür.
Bilirkişiler Yrd. Doç. Dr. … , …. ve Prof. Dr. ….’nın 11/07/2013 tarihli bilirkişi raporunda; … Holding A.Ş. yönetim kurulu üyelerinin seçimi kararı aleyhine iptal davası açılmış olmasının, huzurdaki dava yönünden şirketin yetkisiz temsilci vasıtasıyla temsil edildiği sonucunu doğurmayacağı gibi, … Holding tüzel kişiliğini temsil en oy kullanılmasının TTK. 374 (oydan yoksunluk) hükmünü ihlal etmeyeceğini, zira tüzel kişiliğin onu meydana getiren pay sahiplerinden ayrı olarak düşünülmesi gerektiği ve şirketin değil yalnız pay sahiplerinin kendisi hakkında müzakere edilen konularda bizzat oy kullanamayacağını, bu bakımdan anılan gerekçeyle genel kurul kararlaarının yokluğunun tespiti isteminin yerinde görülmediğini, gündemin 3 ve 4 no.lu kararları bakımından pay sahiplerinin bilgi alma inceleme ve denetleme haklarının ihlal edilmesi ve alınan kararların gerekçesinin kanuna ve ana sözleşmeye aykırılığı sebebiyle iptali kabil olduğunu, gündemin 7 no.lu maddesine istinaden alınan karar bakımından iptal şartlarının oluşmadığını, şirketin zarar etmesi ile rekabet etme ve işlem yapma yasağı arasında TTK. 334 ve 335 anlamında bağlantı bulunmadığını bildirdikleri görülmüştür.
Bilirkişiler Yrd. Doç. Dr. …. , …. ve Prof. Dr. …. ile Doç. Dr. ….’IN 17/11/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; Davalı şirketin satışa konu markalarının rayiç değerlerinin 1.718.578,46 USD (¨3.254.643,89) olduğunu; davalı şirket tarafından markalarının KDV hariç (1.850.000 USD+125.000USD=) 1.975.000 USD’ye satıldığını, marka devir sözleşmelerinde belirlenen ödeme planlarına göre KDV ile birlikte toplam 2.330.500 USD tahsil edileceği konusunda anlaşıldığını, böylece davalı şirket markalarının rayiç değerinin üzerinde bir fiyata satıldığını, 1.718.578,46 USD (¨3.254.643,89) olduğu tespit edilen …. markasının şirket malvarlığı ile karşılaştırıldığında şirketin önemli bir mal varlığı olduğunu bildirdikleri görülmüştür.
Bilirkişiler Dr. …., …., …. ve ….’in 26/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Mahkemece “Davalı şirkete ait … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … … Yol, … Pafta, …. Parselde bulunan taşınmazın Ocak-2012 tarihi itibariyle değerinin tespiti ..” şeklinde verilen karar uyarınca inceleme yapıldığı, Yargıtayın bozma ilamında yer alan “mahkemece, davalının itirazları üzerinde durularak satılan markaların şirket için önemli bir malvarlığı olup olmadığının tespiti”nin mahkeme takdirinde olduğunu, ….stanbul ili …. İlçesi … Mah. …. parsel 26586,00m2 yüzölçümlü müştemilatı olan kargir fabrika ana taşınmaz nitelikli sayılı taşınmazın Ocak 2012 tarihi itibari değerinin 75.078.084,00TL olacağı hesap ve kanaatine varıldığı yönünde rapor sunmuşlardır.
Bilindiği üzere, mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 Sayılı TTK) batıl kararlara yönelik olarak genel kurul kararlarının iptali için dava açma hakkı düzenlenmemiş ancak doktrin ve uygulamada ilgililerin açacağı bir tespit davası ile hükümsüzlüğün belirlenmesinin talep edebileceği kabul edilmiştir. (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 447. maddesinde ise genel kurulun hangi tür kararlarının batıl olduğu hüküm altına alınmış durumdadır.)
Hükümsüzlük halleri, yokluk ve butlan olarak iki alt kategoride ela alınabilir.
Kavram olarak yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen ve kurucu nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir. Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir.
Şirketler hukukundaki emredici hükümlere göre, genel kurul kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsur gereklidir: Birincisi genel kurul toplantısı yapılması, ikincisi toplantıda karar alınmasıdır. Bunların birisindeki eksiklik halinde, işlem (karar) hiç doğmamış sayılır; yani baştan itibaren yoktur. Örneğin, karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilirse veya Bakanlık temsilcisinin toplantıda bulunmaması halinde işlem, yoklukla sakat olacaktır.
Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır (Fatih Bilgili, Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku, 2012, 2. Baskı, s.190).
Mülga Türk Ticaret Kanunu’nda bir işlemin batıl hale gelmesine örnek olarak 392. madde hükmü verilebilir. Anılan yasa hükmünde, sermaye artırım koşullarına uyulmamasının kararı batıl hale getireceği düzenlenmiş olup, ikinci fıkra aynen; “Esas sermayenin artırılması yukarıki hükümlere göre icra edilmemiş ise bu husustaki muameleler batıl ve bundan dolayı da idare meclisi azalariyle murakıplar; şirkete, münferit ortaklara ve üçüncü şahıslara karşı müteselsilen mesuldürler.” şeklindedir. Bunun yanı sıra, toplantı ve karar nisabının bulunmaması da (6762 Sayılı TTK m. 378) butlan sebeplerine örnek olarak verilebilir.
İptal edilebilir kararlarda ise; genel kurul kararının geçersizlik halini oluşturan nedenin, işlemin, baştan itibaren geçersiz olması sonucunu doğuracak nitelikte olmaması hali söz konusudur. Örneğin; anonim şirket ortaklar genel kurulunda oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmediği, çağrının usulsüz yapıldığı, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediği, toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak ettikleri iddiasında olan ortaklar, yasa, ana sözleşme ve afaki iyi niyet kurallarına aykırılık hallerini ileri sürerek, kararların iptallerini mülga 6762 Sayılı TTK’nun 381. maddesi uyarınca isteme hakları bulunmaktadır
Eş söyleyişle; mutlak butlanla batıl kararlar, baştan beri hükümsüz olan, sonradan geçerlilik kazanma olanağı olmayan, emredici kurallara, kamu düzenine veya ahlaka ve adaba aykırı veyahut konusu olanaksız olan kararlardır. Bu tür kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve mahkemece, re’sen üzerinde durulması da gerekir. 6762 Sayılı TTK’nun 381. maddesi anlamında iptali kabil kararlar ise, daha çok ortakların menfaatlerinin koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlal edildiği kararlardır. İptali gereken kararlar, baştan itibaren geçersiz olmadıklarından, iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın hüküm ve sonuçlarını doğururlar.
Yokluk ve butlan hallerinin re’sen göz önünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, 6762 Sayılı TTK’nun 381. maddesinde düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 12/03/2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Bu itibarla, anonim şirket kararının iptali için yukarıda açıklanan hükümsüzlük hallerine dayanılmadığı durumlarda iptal davası açılabilmesi için, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 381. maddesinde (benzer düzenleme 6102 Sayılı TTK, 445 ve 446. maddelerinde mevcuttur) düzenlenen koşulların oluşması gerekir. Anılan yasa hükmü aynen;
“Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa afaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal davası açabilirler:
1. Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salahiyetli olmıyan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;
2. İdare meclisi;
3. Kararların infazı idare meclisi azalariyle murakıpların şahsi mesuliyetlerini mucip olduğu takdirde bunların her biri.
İptal davasının açılması keyfiyetiyle duruşmanın yapılacağı gün, idare heyeti tarafından usulen ilan olunur.
Birinci fıkrada yazılı üç aylık hak düşüren müddetin sona ermesinden önce duruşmaya başlanamaz. Birden fazla iptal davası açıldığı takdirde, davalar birleştirilerek görülür.
Mahkeme şirketin talebi üzerine şirketin muhtemel zararına karşı davacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminatın mahiyet ve miktarını tayin mahkemeye aittir.” şeklindedir.
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, hükümsüzlük hallerinin bulunmadığı genel kurul kararlarının iptalini isteyebilmek için, toplantıda hazır olan ortağın, alınan kararlara muhalif kaldığını toplantı tutanağına yazdırması (muhalefet şerhi) ve üç aylık hak düşürücü sürede dava açılması gerekmektedir. Aksi halde, iptal edilebilir kararlar açısından dava hakkı söz konusu olmaz.(Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/11-1048 esas,2014/430 karar sayılı ilamı)
Somut olayda davacı yan …’in yetkisiz temsili sebebiyle şirketin katılımı ile gerçekleştirilen toplantının nisap yönünden yoklukla malul olduğunu iddia etmektedir.
Dava dosyasına sunulu bilgi ve belgeler ile tarafların karşılıklı ve birbirine uygun beyanlarının tetkikinden davacıların … yönetim kutulu üyeliğinden 2010 yılında istifa ettikleri, şirketin esas sözleşmesinde yönetim kurulu üye sayısının 7 olarak belirtildiği, toplantı ve karar nisabı belirtilmediği, şirketin TTK. 315’e uygun olarak genel kurula kadar 5 kişiden oluşan yönetim kurulu ile göreve devam ettiği ve 27/07/.2011 tarihli genel kurulda şirket yönetim kurulu üyelerinin tamamlandığı, bu hususta alınan yönetim kurulunun seçimine ilişkin genel kurul kararına karşı açılan iptal davasının derdest olduğu, yönetim kurulunca huzurdaki davaya konu genel kurulda şirketi temsil etmek üzere ….’nun hazır bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak yönetim kurulu üyelerinin seçimi kararı aleyhine iptal davası açılmış olması, huzurdaki dava yönünden yetkisiz temsil sonucunu doğurmayacağı gibi, … Holding tüzel kişiliğini temsilen oy kullanılmasının TTK. 374 (oydan yoksunluk) hükmünü ihlâl etmeyeceği, zira tüzel kişiliğin onu meydana getiren pay sahiplerinden ayrı olarak düşünülmesi ve TTK. 374 hükmünün bu şekilde geniş yorumlanmaya müsait olmadığı ve yalnız pay sahiplerinin kendisi hakkında müzakere edilen konularda bizzat oy kullanamayacağını ifade etmek gerekir. Bu bakımdan anılan gerekçeyle genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Somut olayda alınan kararların yokluğunun tespiti isteminin şartlarının oluşmadığı belirlendikten sonra bu kez davacı pay sahiplerinin iptal istemi her bir karar açısından değerlendirilmelidir.
Yokluk ve butlandan farklı olarak 3 aylık hak düşürücü süre İçerisinde anonim ortaklık genel kurul kararlarının kanuna, ana sözleşmeye yahut afaki iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddiası ile iptal davası açılabilir (TTK. 381).
Davacı sıfatı bakımından toplantıya katılanlardan, alınan genel kurul kararına muhalif kalıp muhalefetini tutanağa geçiren pay sahipleri, yönetim kurulu ve nihayet alınan kararın uygulanması sorumluluğunu doğuracak olan yönetim kumlu üyeleri ile denetçilerden her biri iptal davası açabilirler. Toplantıya katılmasına haksız olarak müsaade edilmeyen yahut toplantıdan çıkarılan, davetin usulüne uygun yapılmaması sebebiyle toplantıya katılamayan yahut toplantıya katılma hak ve yetkisi bulunmayan kimselerin toplantıya katıldığını iddia eden pay sahipleri de ilaveten dava açabilirler. Somut olayda davacı pay sahiplerinin hazirun cetveli ve genel kurul toplantı tutanağına göre toplantıya temsilci marifetiyle katıldıkları ve temsilcinin iptali istenen her bir karara muhalif kalarak muhalefetini zapta geçirmiş olduğu görülmektedir.Bu bakımdan somut uyuşmazlıkta davacı sıfatının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Dava açma şartlarından bir diğeri süreye ilişkin olup yukarıda ifade edildiği üzere dava açılması için genel kurul toplantısından itibaren resen nazara alınması gereken 3 aylık hak düşürücü süre söz konusudur. Genel kurul toplantısı 10/04/2012 tarihinde yapılmış olup dava tarihi 10/07/2012 olduğundan davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
İptali istenen kararlardan ilki gündemin 3 nolu maddesindeki yönetim kurulu faaliyet raporu, denetçi raporu, 2011 yılı kâr-zarar cetvellerinin tasdikine ilişkin olan genel kurul kararıdır. Davacının iptal istemine konu gündemin 4 nolu maddesine dayanan ibra kararı da 3 nolu maddedeki karar ile aynı sonucu doğuracak mahiyette ve iptal istemi aynı gerekçelere dayandığından 3 ve 4 nolu kararlar birlikte incelenmesi gereklidir.Kararların 5.735.720 oya karşılık 661.225,840 adet kabul oyu ile oy çokluğu ile alındığı görülmektedir. Davacının iptal istemi özellikle …. markasının devri hususundaki anlaşmazlığa dayanmaktadır.
Davacıların şirketin …. markasının satışı hakkında toplanan tekliflere İlişkin bilgi ve belgelerin örneğinin taraflarına teslimi isteminin, söz konusu belgelerinin ticari sır teşkil ettiği gerekçesi ile reddedildiği; kararın müzakeresi sırasında, davacı yanın …. markasının satış işleminin usulsüz ve marka satış bedelinin düşük olduğu, Türkiye’nin önemli giyim markalarından birisinin devredildiği, işlemin şirketin iştigal konusunu ortadan kaldırır mahiyette olduğu, yönetim kurulunun bu önemli kararı alırken genel kurul onayına da başvurmadığı, şirket bilançosu stok maliyet ve giderlere ilişkin tabloların gerçeği yansıtmadığı iddialarının gündeme geldiği, davalı yanca bu hususta satış bedelinin rayiç bedelin üzerinde olduğu, marka satış işlemi için genel kurul kararına gerek bulunmadığı, şirket borçlarından dolayı alınan kararın verimli bir karar olduğu, bilanço defter ve hesaplarına ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığı savunmasında bulunduğu tespit olunmuştur.
Bilindiği üzere bir genel kurul kararının iptal edilebilmesi için, kanun, ana sözleşme yahut iyi niyete aykırılığın mevcut olması gerekir.Somut olayda sözü edilen bilanço tasdikine ilişkin karar niteliği itibariyle örtülü ibra sonucunu doğurur. Yönetim kurulunca o hesap yılı içerisinde yapılan işlemlere muvafakat anlamı taşır ve olayda açıkça ibra kararı da alınmış olmakla birlikte bilançonun tasdiki örtülü ibra (TTK. 380) manasını da taşır. Somut olayda bilançonun tasdiki işlemi özel bir önem taşımaktadır. Zira davalı anonim ortaklığın, ortaklığın önemli ve bilinen markası ….’yi yönetim kurulunun tasarrufu ile devrettiği, bu hususta alınan bir genel kurul kararı da olmadığı için markanın devrine ilişkin itiraz ve yöneticiler hakkında başvurulabilecek hukuki çarelerin önemli bir kısmı, bilançonun tasdiki ve ibra kararlarına bağlıdır. Olayda yönetim kurulunun faaliyetlerinin onaylanması, bir anlamda marka devrinin de onaylanması mahiyetinde olacaktır.
Bilirkişi kurulunca, genel kurulca marka satışına ilişkin teklifler hakkında bilgi verilmemesi yönünde karar alınması paydaşların bilgi alma hakkının ihlali niteliğinde olduğu belirlenmiş ise de,Yargıtay bozma ilamı gerekçesinde de belirtildiği üzere,pay sahiplerine marka satışına ilişkin teklifler hakkında bilgi verilmemesi mülga 6762 sayılı TTK’nın 363.maddesinde düzenlenen bilgi alma hakkına aykırılık teşkil etmemektedir.Bu durumda Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi …. markasının şirket için önemli bir mal varlığı olup olmadığının belirlenmesi gereklidir.
Mahkememizce alınan ek raporda davalı şirketin sahip oyduğu taşınmazların değerinin Ocak-2021 tarihi itibariyle 75.078.084,00.-TL olduğu anlaşılmıştır.
Genel kurulun tarihine göre uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda genel kurulun görev ve yetkileri düzenlenmemekle birlikte.Sonradan yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda bu husus düzenlenmiştir.
Anonim şirket genel kurullarının sadece genel kurul tarafından yerine getirilebilecek, devredilemez görev ve yetkileri TTK 408. maddesinin 2. fıkrasında sınırlı olmayacak şekilde sayılmıştır. İşbu maddenin gerekçesinde “Genel kurul karar verme yetkisini kanundan ve kanun hükümleri çerçevesinde esas sözleşmeden alır. Genel kurul diğer organlara ait devredilemez yetkileri kendisine çekemez. Yönetim kurulu da genel kurulun yetkilerini yüklenemez.” şeklinde yer verilen açıklama çerçevesinde ise yönetim kurulunun, bu maddede sayılan hallere ilişkin karar alamayacağı hususu öngörülmüştür. Genel kurulun devredilemez görev ve yetkilerinin, anonim ortaklık yönetim kurulu tarafından kullanılması halinde, bu şekilde alınan kararlar kesin hükümsüzlük nedeniyle geçersiz olacaktır. TTK’nın genel kurulun devredilemez yetkilerini düzenleyen 408. maddesinin 2-f bendinde “önemli miktarda şirket varlığının toptan satışına” yer verilmiş, ancak önemli miktarda şirket varlığının toptan satışına ilişkin kriterlerin ne olduğu ifade edilmemiştir. Önemli miktarın belirlenmesi, bu işlemin anonim şirketin hangi organı tarafından yapılacağı bakımından önem arz etmektedir. Bu minvalde, bir işlem TTK’nın 408/2-f bendi uyarınca önemli bir miktarda şirket varlığının toplu satışı kabul edilirse, bu işlem münhasıran genel kurulca yapılabilecek, aksi halde yönetim kurulunun görev ve yetkilerini düzenleyen TTK’nın 374. maddesinin açık ” yönetim kurulu ve kendisine bırakılan alanda yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir.” hükmü uyarınca yönetim kurulunca yapılacaktır.
TTK’nın 408. maddesinde geçen önemli miktarda şirket varlığı ifadesindeki, “önemli miktar” kavramıyla kastedilen miktarın incelenmesinden önce, “şirket varlığı”nın neleri kapsadığının incelenmesi gerekmektedir.
Şirket varlığı, şirketin maddi ve manevi tüm unsurlarıyla parasal değer olarak ifade edilmektedir. Tekinalp’e göre TTK’da “ortaklık varlığı” ifadesi kullanılmış olduğundan satılan varlığın anonim ortaklığın toplam duran malvarlığına oranı önem arz etmektedir. Keza varlık terimi ile kastedilen dönen malvarlığı değildir ve bu sebeple şirket varlığının tespitinde dönen malvarlığı hesaba katılmamalı; şirket varlığı taşınmazlar, tesis-makine ve cihazlar, taşıtlar, demirbaşlar gibi duran malvarlığı olarak kabul edilmelidir.
TTK kapsamında, önemli malvarlığıyla ilgili toptan satış işlemleri düzenlenerek genel kurul yetkili kılınmış olmakla birlikte, önemli miktarın ne olduğu konusuna açıklık getirilmemiş ve bu sebeple şirket bazında sübjektif olarak, önemli miktarın ne şekilde hesaplanacağı ve hangi miktarın önemli miktar olarak kabul edileceği konusunda uygulamada karışıklıklar meydana gelmiştir. Şirket varlığının önemi konusundaki takdir her somut olay bazında hakime bırakılmıştır. Bu minvalde hakim, yapılan işlemin şirketin önemli miktarda bir şirket varlığının satışı olup olmadığı hususunda bir niteleme yapacak ve bu işlemde yetkinin hangi organda olduğunu belirleyecektir. Bu belirleme esnasında hakim, Yargıtay kararları doğrultusunda somut olaya ilişkin hususları TTK m.408/2-f’nin koruduğu menfaati gözeterek değerlendirecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun konuya ilişkin olarak alınan bir kararında, yönetim kurulu kararı ile anonim şirkete ait bir taşınmazın satışının yapılmasına ilişkin olarak; bu taşınmazın şirketin tek ve en önemli mal varlığı olup olmadığının incelenmesi ve tek malvarlığı olduğu anlaşılırsa bu taşınmazın yönetim kurulu kararı ile satışının geçersiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır.
Her ne kadar TTK’da hakimin takdir yetkisinde kullanabileceği somut bir kriter olmasa da halka açık anonim şirketler bakımından, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun ortaklıkların önemli nitelikteki işlemleri başlıklı 23/1-b maddesinde düzenlenen “Mal varlığının tümünü veya önemli bir bölümünü devretmesi veya üzerinde bir ayni hak tesis etmesi veya kiralaması gibi hususlar bu kanun kapsamında önemli nitelikte işlem sayılır” hükmü takdir yetkisi konusunda yol gösterici olabilir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;bilanço görüşmeleri sırasında müzakere edilen ve yönetim faaliyetlerinin onaylanma gerekçelerinden birisi olan …. markasının satışının genel kurul onayına tabi olmadığı gerekçesinin ,…. markasının şirketin diğer mal varlıkları gözönüne alındığında ve şirketin taşınmazlarının değerinin markanın değerinin çok üstünde olması,marka değerinin şirketin toplam büyüklüğü içerisindeki yeri dikkate alındığında önemli bir malvarlığı olmadığı,buna göre yönetim kurulu kararı ile satışının ana sözleşmeye ve kanuna aykırılık teşkil etmediği,söz konusu markanın şirket için önemli bir mal varlığı olmadığı belirlendiğinden satışı işleminin yönetim kurulunun tek başına yetkili olduğu,bu bakımdan söz konusu yönetim kurulu kararının ve dolayısı ile markanın yönetim kurulunca devrini de içeren faaliyetlerin onayına ilişkin genel kurul kararının, ana sözleşmeye.kanuna ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olmadığından 3 ve bu madde ile bağlantılı 4 nolu gündem maddesi ile alınan kararların iptali isteminin reddine,7 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptali istemin reddine ilişkin karar kesinleştiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı şirketin 10/04/2012 tarihli Olağan Genel Kurulunda alınan kararların yokluğunun tespiti ve aynı kurulda 7 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptali istemin reddine ilişkin karar kesinleştiğinden bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
2-Davalı şirketin 10/04/2012 tarihli Olağan Genel Kurulu’nun 3 ve 4 nolu gündem maddesi ile alınan kararların iptali istemi ile açılan davanın REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 59,30.-TL peşin harcın davacılar tarafından yatırılan 21,15.-TL harçtan mahsubu ile bakiye 38,15.-TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat KAYDINA,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 5 adet tebligat + posta gideri 43,00.-TL,2 bilirkişi inceleme ücreti 6.400,00.-TL,keşif araç ücreti 300,00.-TL ile yatırılan keşif harcından mübaşire ödenen 24,87.-TL olmak üzere toplam 6.767,87.-TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 5.100,00.-TL ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 486,00.-TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
9-Davalı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya İADESİNE,
Dair,6100 sayılı HMK’nun geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla mülga 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.30/12/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪