Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/360 E. 2022/120 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/360
KARAR NO : 2022/120

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/06/2020
KARAR TARİHİ : 03/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hitaben yazmış olduğu 19/06/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin müvekkilinden yurtdışında satış yapabileceği şirketler/müşteriler bulması için aracılık yapmasını istediğini, müvekkilinin aracılık etmeyi kabul ettiğini, taraflar arasında Nisan 2016 tarihinde ticari ilişki başladığını, müvekkilinin yaptığı çalışmalar sonucunda … markası olarak bilinen … şirketinin ihtiyaç duyacağı dış giyim ürünlerinin davalı şirket tarafından üretilip İtalya’ya ihracatının mümkün olduğunu tespit ederek tarafları bir araya getirdiğini ve fiili imalat çalışmalarına başladığını, tarafların başlangıçta sözlü olarak aralarında yaptıkları anlaşmaya göre gerçekleşen ihracat tutarının % 10 veya % 15’i olarak belirleyecekleri oranda komisyonunu müvekkiline ödenmesi hususunda mutabık kaldıklarını, tarafların sözlü olarak belirledikleri ticari ilişkini 02.12.2016 tarihine “imalat ihracat ve komisyon sözleşmesi” olarak yazılı hale getirerek imzaladıklarını, davalı şirket yetkilisi …’in sözleşmenin 4.4 mad. son cümlesini çizerek kendi el yazısı ile cümlesini eklediğini, değişikliğin müvekkili tarafın kabul edilerek imzalandığını ve taraflarca uygulandığını, davalı şirket yetkilisinin 03.12.2016 tarihli malinde de sadece 4.4 son cümlesinin düzeltilmesini istediğini, davalı şirketin 24.08.2016 tarihinden itibaren …. firmasına ihraç edilen malların faturalarını müvekkiline göndererek bilgilendirdiğini, davalı şirket genel müdürü … tarafından gönderilen 02.01.2017 tarihli “….” konulu e-mailde 24.08.2016-30.12.2016 tarihleri arasında 24 adet fatura ile 1.001.007,74 EURO tutarlı ticaret yapıldığı, 130.848,71 EURO komisyon alacağı bulunduğu, ödenmesi gereken komisyon faturalarının kesilebileceğini müvekkiline bildirdiğini, 11.01.2017 tarihli mailde “Müvekkilinin yapılmış olan ihracatlardan 130.000.00 EURO komsiyon alacağının bulunduğu, ayrıca bundan sonraki sezonda davacı ile çalışmayacağı konusunda mutabık kalındığı ve bunu …’ye bildirmesinin” istendiğini, müvekkilinin taraflar arasındaki sözlü ve yazılı sözleşmeye istinden düzenlediği 16.01.2017 tarih … nolu 19.410,43 TL, 16.01.2017 tarih … nolu 180.894,90 TL, 16.01.2017 tarih …. nolu 112.829,15 TL tutarlı komisyon faturalarını davalı şirkete gönderdiğini, davalının faturaları kabul etmediğini belirterek iade ettiğini, müvekkili tarafından noter ihtarnamesi ile 153.070,69 EURO komisyon alacağının ödenmesini ihtaren bildirdiğini, davalı tarafından gönderilen ihtarname ile 153.070,69 EURO borcu ve komisyon oranlarını kabul etmediklerinin ihtaren bildirildiğini, davalının komisyon ödemelerini yapmaması üzerine 21.12.2016 tarihinde davalı şirket merkezinde yapılan toplantıda müvekkili şirket ile davalı şirket yetkilisi arasında sözlü tartışma çıktığını, davalı şirket yetkilisinin müvekkili şirket yetkilisinden şikayetçi olduğunu, Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında …’in “davalı şirket ile davacı arasında iş ilişkisi bulunduğu, müvekkilinin … firması ile aracı konumunda olduğunu” ikrar ettiğini, davalı şirket satış sorumlusu … ile … firmasının yetkilisi …. arasında yapılan 15.02.2017 ve 20.02.2017 tarihli e-mail yazışmalarında müvekkilinin komisyon ödemeleri ile ilgili durumun sorulduğunu, davalı şirketin “müvekkiline komisyon borcu olduğunun ve ödemenin yapılacağının” belirtildiğini, müvekkili şirket yetkilisinin 03.05.2018 tarihli mail ile … firmasına davalı şirket ile aralarında ne kadar fatura kesildiğinin sorulduğunu, … firmasının 01.01.2017-17.05.2018 tarihleri arasında yapılan ticari ilişkiye ilişkin hesap özetini gönderdiğini, müvekkilinin davalıdan olan 187.662,72 EURO komisyon alacağının tahsili için yukarıda ayrıntılı yazılı icra takibinin başlatıldığını, davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu, müvekkilinin davalıdan olan komisyon alacağının tespiti için SMM ….’dan özel amaçlı rapor aldığını, raporda 24.08.2016-09.11.2017 tarihleri arasında toplam 57 ad. fatura ile 1.654.764,98 EURO satış yapıldığı, müvekkilinin 242.137,80 EURO komisyon alacağı olduğunun tespit edildiğini, neticede; davalının itirazının iptaline, takibin devamına davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 08/09/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … firması’nın ( … olarak bilenen) talebi ile ürün yapmak ve ihraç etmek üzere her hangi bir aracı olmaksızın anlaşma imzaladığını ve … firmasına 30.08.2016 tarihinden itibaren mal ürettiğini, bu ilişkinin kurulmasına davacı …..’in aracılık etmediği gibi sözleşme ve ürün talebinin …’den geldiğini, …. -…’ın bu ilişkiyi kendisinin sağladığını ileri sürdüğünü, davacının … firması üzerinden ticari baskı kurarak müvekkilinden simsarlık kapsamında komisyon talebinde bulunduğunu, ayrıca … firmasının …..- ….. yönlendirmesi ile müvekkiline Ceza Promosyon- Reklamasyon faturaları kesmesi üzerine müvekkili ile davacı arasında her üründe kar marjı değişik olduğundan % 0-2,5 arası oranında komisyon ile zarar etmemek üzere bir yöntemin benimsenebileceği yönünde fikir birliğine varıldığını, davacı ….. ile müvekkilinin kardeş şirketi olan ….. arasında 3065 Sayılı yasa kapsamında ticari iş yapıldığını, daha sonradan …..’ten bağımsız olarak müvekkili ile … arasında sözleşme kurulup ticari ilişkiye başlandığını, sonrasında davacının % 15 komisyon oranları talebinde bulunduğunu, müvekkilinin ticari ilişkinin hiçbir aşamasında % 15 komisyon oranını kabul etmediğini, ayrıca buna ilişkin davacı tarafın sunduğu sözleşmeyi imzalamadığı gibi düzeltilmesini talep ettiğini, davacı tarafından sunulan “sözleşmenin taslak sözleşme” olup hiçbir zaman söz konusu oranların kabul edilmediğini, davacı tarafından Keşide edilen Bakırköy … Noterliğinin 25 Ocak 2017 Tarih ve … yevmiye nolu ihtar ekinde ve davacının takip dayanağında görüleceği üzere Ön maliyet formunun 7816 Maliyet no da Müvekkil ….. firması tarafından “% 4-5 ancak kurtarır” şerhi düşüldüğünü, 788 de %4-15 komisyonu işaret ederek zarar ettiklerini ve kabul etmediklerini mail yazışmaları ile de davacı tarafa bildirdiklerini, Maliyet formlarından görüleceği üzere müvekkilinin %6-5 kurtarabileceğini bu yüzden %6-5’in yarısının komisyon olması gerektiğini ifade ettiğini, … tarafından davacı ….. tarafından onay verilen siparişler üzerine, ayıplı ürün gerekçesiyle reklamasyon cezası kesildiğini müvekkiline fatura edildiğini, İş bu ceza faturalarındaki siparişlerin onayını veren ….. iken kesilen ceza faturalarının kendini bağlamadığını iddia ettiğini, tüm zararı müvekkili firmaya yüklediğini, müvekkili tarafından davacıya ticari ilişkinin bittiğine dair mail gönderilmesi üzerine, davacı tarafından gönderilen karşı mailde ” 11 Ocak 2017 Tarihli mailde” davacı tarafın dahi hiç bir zaman % 10-15 Komisyon oranlarının uygulanmadığını kabul ettiğini, gönderilen mailde “…. Hanım, ekteki fiyatlara itirazlarınız varsa lütfen bize iletiniz, müşteri ile görüşüp size dönüş yapalım. Eğer siparişler okey ise …. Bey ile yaptığımız …..- ….. Tekstil sözleşmesindeki komisyon oranları % 10 – % 15 komisyon oranları baz alınacaktır. İyi çalışmaları …..” denilerek hiç bir dönem 11 Ocak 2017 tarihine kadar % 10 – 15 komisyon oranları uygulanmadığını söz konusu tarihten itibaren % 10-15 uygulanacağının dile getirildiğini, davacı tarafından sunulan sözleşmenin taslak sözleşme olduğunu, sözleşme tarihinin 02/12/2016 olarak düzenlendiğini, 3 Aralık 2016 tarihli mailde ” toplantıda bunu karşılıklı detaylı görüşelim gerektiği noktada el yazısı ile düzeltme yaparız …. – ….. ” denildiğini, sözleşme görüşmelerinin 03.12.2016 tarihinde de sürdüğünü, davacı tarafından, komisyon oranlarının % 10-15 olarak belirlendiğinin geçerli delillerle kanıtlanması gerektiğini, davacı tarafından bu yönde bir sözleşme sunulmuş ise de sunulan sözleşmede müvekkilin imzası bulunmadığını, müvekkili adına atılmış olarak görülen imzanın sahte olduğunu, her ne kadar sunulan sözleşmenin bir sayfasında müvekkilinin parafı bulunsa da atılan parafın gönderilen sözleşme taslağının düzeltilmesine ilişkin olduğunu, parafın bulunduğu sayfanın müvekkili bağladığı kabul edilse dahi bu sayfa incelendiğinde müvekkilin anılan oranlarda komisyon ödeyeceğine ilişkin bir taahhüdü bulunmadığından iddia edildiği şekilde davacının … firmasının mümessili ve Aracı firması olarak olarak kendini tanımlandığına göre “….” olarak nitelendirmek gerektiğini, davacının, tarafları bir araya getirdiğini kabul etmemekle birlikte ….’ın tarafları bir araya getirerek taraflar tamamının müvekkili tarafından kararlaştırılacağına ilişkin bir sözleşme bulunmadığından davacının ücretinin aracılık faaliyeti yaptığı sözleşmenin taraflarınca eşit oranda ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin … ile doğrudan sözleşme yaptıktan sonra, davacı tarafın girişimleri ile … tarafından sipariş iptal tehdidi, Ceza ve reklamasyon faturaların kesilmesi ve … tarafından ihraç edilen ürün bedelinin ödenmemesi tehdidi nedeniyle müvekkilince % 0-5 arası zarar etmeyecek şekilde komisyon oranlarından mahsup edilmek üzere …..- …..’a 18.11.2016 tarihinde 40.000 Euro komisyon ödendiğini, davacının bundan bahsetmediğini, taraflar arasında yani ….. ile …..- ….. arasında bir komisyon Ücreti belirlenmemişse de tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödeneceğini, davacının bir an olsun …..- … arasında aracılık etmiş olduğunun kabulü halinde de ticari ilişkiye ilişkin sipariş formları incelendiğinde komisyon oranının % 0-5 oranında belirlendiğini, ticari ilişkinin hiçbir aşamasında % 10 veya 15 komisyon kabul edilmediğini, iddia edilen taslak sözleşmenin ….. ile … arasında sözleşme kurulmasından sonra ve ticari faaliyetinin sonunda ortaya atıldığını, davacının 40.000 Euro komisyon aldığı halde, sipariş formlarına konu ticari ilişkiye aracılık ettiğini beyan ettiği düşünüldüğünde dahi 40.000 Euro ödeme yapıldığından, davacı yapılan ödemelere itirazi kayıt koymadığından, davacının zımni bir muvafakatinin bulunduğunu, davacı tarafından çelişkili taleplerin ileri sürüldüğünü, ihtarnamelerin birinde 153 bin Euro diğerinde 130 bin Euro, takip talebinde ise 187 bin Euro talep ettiğini, dava dilekçesinde ise 242 bin Euro dan bahsedildiğini, dava dilekçesinde … tarafından gönderilen maile ilişkin olarak 130,848,71 EURO komisyon alacağının bulunduğunu ileri sürdüğünü, müvekkili şirketi temsile yetkili kişinin … olduğunu, ….. ile ….. arasında bir komisyon ilişkisi var ise oran ve hesaplamaları bilebilecek tek kişinin … olduğunu, müvekkili ile davalı arasında % 10-15 oranını belirleyen bir sözleşme olmadığı halde müvekkilince ….. Tekstil firmasından süregelen uygulamaya göre komisyon oranlarına mahsup edilmek üzere davacıya 40.000 Euro ödendiği halde, davacının … mümessili olduğunu, aracı hizmet verdiğini, sipariş onay formlarını onayladığını beyan ettiği halde, ticari teammüllere aykırı hareket ederek … tarafından kesilen ceza faturalarının mahsup edilmesine itiraz ettiğini, zararının tümünün ….. tekstil firmasına yükletilmesi çabası içerisine girdiğini, neticede; davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, komisyon sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacı ile başlatılan ilâmsız icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67. Maddesi uyarınca iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacının davalı aleyhine komisyon sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacı ile başlatılan ilâmsız icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67. Maddesi uyarınca iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili davası olduğunun tespitine konu borcun ödenmesi amacıyla ilamsız icra takibine geçtiği, borçlulara ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin süresinde, borca itiraz ettiğini belirterek takibin durmasına sebebiyet verdiği,İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Dr. Öğretim Üyesi …, SMMM …, …. tarafından mahkememize sunulan 14/12/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin geçersizliğini gerektirecek bir durumun tespit edilemediği, Mahkemece sözleşmenin geçerli olduğu kanaatine varılması halinde davacı ile davalı arasında atipik bir sözleşme kurulduğu, sözleşme özgürlüğü kapsamında tarafların edimlerini yerine getirmesi gerektiği, sözleşme hükümleri ve mail yazışmaları bir arada değerlendirildiğinde davacının alacağa hak kazandığı, sözleşme tarihinden önce taraflar arasındaki ticaretin başladığı ve mailde belirtilen faturalar dışında da davalının satış yaptığı dikkate alındığında komisyon oranları raporumuzda izah edilen hesaplama yöntemi doğrultusunda davacının 185.766,20 EURO Alacağının olduğu, davacı alacağının kabulü halinde icra takip tarihinde TL karşılığının 185.766,20 EURO x 6,6625 TCMB döviz satış kuru = 1.237.667,31 TL olduğu, davacı tarafından takip sonrasında % 9 yasal faiz oranının talep edildiği, dolayısıyla davacının alacağını icra takip tarihi itibari ile TL’ye çevirdiğinin ve TL alacağa takip sonrasında yasal faiz oranının talep edildiği ve dolayısıyla uygun olduğunu bildirmişlerdir.
Huzurdaki uyuşmazlık, taraflar arasında bir sözleşmenin var olup olmadığı ile bu sözleşmenin
var olduğunun kabul edilmesi halinde davacının alacağının mevcut olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu bakımdan öncelikle taraflar arasındaki sözleşmenin nitelendirilmesi,
devamında ise sözleşme uyarınca davacının alacak hakkının var olup olmadığı bakımından değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Dosya içerisinde,02.12.2016 tarihli ‘İmalat – İhracat ve Komisyon Sözleşmesi’ yer
almaktadır. Davacı yan işbu sözleşme uyarınca taraflar arasında devam eden ticari ilişki
kapsamında aracılık yapmasından dolayı bir bedele hak kazandığını iddia etmekte; davalı yan
ise söz konusu sözleşmenin var olmadığını, işbu sözleşmenin taslak bir sözleşme olduğunu ve davacının aracılık faaliyetinde bulunmadığından dolayı herhangi bir bedele hak
kazanmadığını savunmaktadır. Bu kapsamda işbu sözleşmenin değerlendirilmesi önem arz
etmektedir:
Öncelikle davalı yan, sözleşmenin tüm sayfalarında imzasının olmadığını ve son sayfada
bulunan imzanın da kendisine ait olmadığını iddia etmektedir.Bu kapsamda belirtmek
gerekir ki ticari hayatta sözleşmenin her bir sayfasının imzalanması çıkacak uyuşmazlıkları
giderecek olsa da sözleşmenin birden çok sayfadan oluşması halinde her bir sayfanın
imzalanması zorunlu bir unsur değildir. Sonraki sayfanın bir önceki sayfanın devamı niteliğinde olduğunun anlaşılması durumunda, sadece sözleşmenin son sayfasına imza
atılması, herhangi bir geçersizlik durumunu ortaya çıkarmamaktadır
(TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hükümler
İstanbul 1983, s.117; OĞUZMAN/ÖZ Borçlar Hukuku Genel Hükümler C.1, İstanbul
2014, s.147 ve 152). Dava dilekçesinin ekinde yer alan sözleşme, 3 sayfadan ve sayfalardaki
maddeler birbirini takip edecek şekilde oluşturulmuştur. Hatta sözleşmede imza atılan son
sayfada “…sözleşmenin 3 sayfa halinde ve taraflarca müzakere edilerek 8 madde olarak
tanzim edildiği…” de belirtilmiş, altına da taraflarca imza atılmıştır (m.8.c). Bu nedenle
davalının basiretli bir tacir olması gerektiği de göz önüne alındığında, sözleşmenin son
sayfasına attığı imzanın tüm sözleşmeyi kapsayacağını bilmesi beklenmektedir. Yine taraflar
rasındaki mail yazışmaları ile birlikte sözleşmesinin ikinci sayfasının 4.4. maddesinin üstü
çizilmiş, madde revize edilmiş ve altına da paraf atıldığı dikkate alındığında davalının
sözleşmenin geçerli olmadığı yönündeki savunmasının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.Öte yandan davalı tarafça mailde revize edilmesi istenen tarihin sözleşmenin
imza tarihinden sonra olduğu, bu sebeple de geçerli olmadığı belirtilmiş ise de taraflar
arasındaki ticari ilişkinin sözleşmenin imza tarihinden önce başladığı ve sözleşmenin imza
tarihinden sonra da devam ettiği yönündeki mail yazışmaları dikkate alındığında sözleşmenin
alt bu sebeple de geçersiz olmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki tarafların
rızasıyla bir sözleşmenin hükümleri her zaman değiştirilebilir (revize edilebilir).
02.12.2016 tarihli
İmalat – İhracat ve Komisyon Sözleşmesi’nin de hukuki nitelendirilmesinin yapılması
gerekmektedir. Uyuşmazlığa konu sözleşmede, müşteri için üretilecek ürünlerin işini …..’ya
getiren ….. arasındaki hukuki ilişkilerin düzenlenmesi (m.2), sözleşme konusu işlemler
için gerçekleşen ihracat miktarının tümü üzerinden %10 veya %15’in komisyon olarak
…..’e ödeneceği (m.3.a), ….., ’in getirdiği müşteriler ile ….. aracılığı
olmaksızın çalışmayacağı (m3.c), gelen fatura bedeli üzerinden komisyon alınacağı (m.4.4),
sözleşme süresinin tanzim tarihinden itibaren 3 yıl olduğu (m.6) düzenlemeleri yer
almaktadır. Bu düzenlemeler uyarınca davacının simsar ya da aracı acente olduğu
düşünülebilir.Bununla birlikte sözleşmede, imal edilen ürünlerin müşteriye tesliminden önce ürünlerin
müşterinin veya davacının yetkili teknik elemanlarınca belirlediği bir yerde inceleneceği,
ürünlerin bu şekilde kontrol edilmesinden sonra ürünlere davacı ve müşteri tarafından
yükleme onayı verilmesi, ürünlerin tesadüfi seçilerek kontrol yöntemiyle incelenerek onay
verilmesi sonucunda kabulünün ürünlerin tümünün ayıptan ari olduğunu kabul anlamına
gelmeyeceğinin davalı tarafından peşinen kabul edildiği (m.4.4), müşteri veya davacının
yetkilendirdiği kişilerin sözleşme konusu ürünlerin davalı tarafından imal edildiği üretim
tesislerini her zaman ve önceden haber vermeksizin denetleyebileceği (m.4.6), davalının
müşteri veya davacının talimatlarına aykırı olarak hareket etmeyeceği (m.5.1), yurt
dışındaki firmanın marka ve patent haklarını korumak ve etiketli ürünlerin takibini yapmakta davacının yetkili olduğu (m.8.a) düzenlemeleri yer almaktadır. Aracı acente ya da simsarlık sözleşmesinde bu tür düzenlemeler yer almamaktadır. Nitekim acente müvekkilinin
talimatlarını yerine getirmekle yükümlü iken somut uyuşmazlığa konu sözleşmede davacı,
talimat verme, denetleme ve kontrol etme yetkileri ile donatılmıştır. Söz konusu
sözleşmede süreklilik unsuru da yer aldığı için, uyuşmazlığa konu sözleşmeye simsarlık hükümleri de uygulanmayacaktır. Öte yandan, “atipik sözleşmeler”, kanunda düzenlenmemiş
olup, sözleşme özgürlüğü (TBK 26) çerçevesinde tarafların sözleşmeyi somut ihtiyaçlarına
göre düzenlemesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Bu tür sözleşmeler, emredici
hükümlere (TBK 27) aykırı olmadığı sürece geçerli olup, taraflar sözleşmede yer alan
edimlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu kapsamda, söz konusu sözleşme atipik bir
sözleşmedir.
Son olarak taraflar arasındaki bazı mail yazışmaları da önem arz etmektedir: Dava
dilekçesinin ek-13’de yer alan dava dışı … şirketi (….) ile davalı
şirket arasındaki 20.02.2017 tarihli mail yazışmasında, ( … şirketinin, davacıya
yapılacak komisyon ödemesi hakkındaki davalıya sorduğu soruya cevaben) davalı …..
Tekstil (…) “…..’in komisyon ödemesini reddetmiyoruz” beyanı yer almaktadır.
Yine Ek-13’de yer alan 15.02.2017 tarihli mailde de “….. Tekstil’in ….. ile bir
komisyon sözleşmesi bulunmaktadır” ifadesi yer almaktadır (aynı mailde davalı yan kendi
ödemelerini ve alacaklarını da beyan etmektedir). Yine cevaba cevap dilekçesinin ekinde yer
alan 14.12.2016 tarihli mailde de davalı şirket yetkilisi …’in “ödeme düşer
düşmez kom faturasına istinaden ödemeyi hemen yap” şeklinde talimatı da bulunmaktadır.
Yukarı da yer alan açıklamalar ve bu mail yazışmaları bir arada değerlendirildiğinde,
davacı yanın ücrete hak kazandığı anlaşılmaktadır..
Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin geçerli olduğu ve davacının komisyon alacağına hak kazandığı belirlendiğinden,komisyon oranlarının da hesaplanması gerekmektedir.
Bu noktada sözleşmenin tarihi önem arz etmektedir. Sözleşmede belirtilen %10 veya %15
komisyon oranı taraflar arasında geçerli olacaktır. Ayrıca aynı maddede (3.a) sipariş öncesi
mutlaka fiyatların teyitleşip her sipariş için ayrı bir ek sözleşme düzenleneceği de
belirtilmiştir. Lakin, dosya kapsamında bu teyitleşmelerin mevcut olmadığı, buna mukabil
02.01.2017 tarihli e – postadaki tablonun davalı tarafından davacıya gönderildiği ve
davacının da bu tabloyu iddialarına dayanak yaptığı görülmektedir. O halde, bu tabloda yer
alan satışlar için öncelikle aynı tabloda yer alan komisyon oranlarının esas alınması gerekmektedir. Sonuç olarak, söz konusu tabloda yer alan komisyon oranları
üzerinde tarafların mutabık oldukları gerekçesiyle uygulanabilecekleri sonucuna varılmıştır.
Bir diğer sorun ise sözleşme imzalanmadan önce yapılan satışların komisyonları nasıl belirleneceği hususudur.
02.12.2016 tarihinde imzalanmıştır. 02.01.2017 tarihli e – postadaki tabloda bu satışlara
ilişkin komisyon oranları da belirlenmiştir. O halde, davalının gönderdiği ve davacının
iddialarına dayanak yaptığı bu tablonun esas alınması kabul edilebilir.
Bir başka sorun ise, 02.01.2017 tarihli e – postadaki tabloda yer almayan satışlara hangi
komisyon uygulanacağı hususudur.Bu durumda ise Sözleşmede seçenekli olarak belirlenen (%10
veya %15) komisyon rakamının borçlu lehine olan %10 tercih edilerek komisyon oranının
belirlenmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, “Anlaşmazlık konusu
sözleşme hükmünün yorumunda tereddüt halinde, hükmü düzenleyen tarafın aleyhine olan
anlam tercih edilir”(Kemal Oğuzman/Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.I,
İstanbul 2013, s. 199. Ayrıca bkz. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. Baskı,
Ankara 2019, s. 532). Zira sözleşmeyi kaleme alan tarafın bu durumu engelleme imkânı
bulunmaktadır. Somut olayda, sözleşme hükümlerine göre talimat verme yetkisine sahip olan
ve dünyaca ünlü İtalyan Firması … ile üreticiler arasındaki ilişkileri kurabilen taraf,
davacıdır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde,davacının,davalının yurt dışı firmaya yaptığı satışlarda aracılık ettiği,taraflar arasında atipik bir sözleşmenin bulunduğu,dosyada mevcut sözleşme,e-mail yazışmaları ve diğer belgelere göre her ne kadar davalı sözleşmenin geçersiz olduğunu savunmuş ise de,sözleşmenin fiilen uygulandığı gibi davalı tarafından kabul edilen paraf imzanın sözleşme aslında yer alması ve paraf imza ile asıl imzanın benzemesi,HMK’nın 211.maddesi uyarınca hakimin incelemeye gerek kalmadan da sahtecilik konusunda karar verebilmesi,buna göre sözleşmenin geçerli olduğu ve davalı tarafça benimsendiği anlaşıldığından davalı tarafın sözleşmenin geçersizliğine ilişkin savunmasının yerinde olmadığı,bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak belirtilen hesaplamalara göre davacının davalıdan 185.766,20 € komisyon alacağının bulunduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının 185.766,20 € üzerinden iptali ile takibin devamına,davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi komisyon sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olması gerekli olup davacı alacağının bilirkişi raporu ile tespit edilmesi nedeniyle alacağın likit olmadığı anlaşıldığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine, davalı, davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunu ispat edemediğinden koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile davalının İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 185.766,20 Euro yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarıca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden bir yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizin uygulanması suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Davacının, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Alacak likit olmadığından davacı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,

4-Davalı vekilinin koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
5-Alınması gerekli 97.701,72 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 14.921,35 TL harç ile 6230,40.-TL icra veznesine yatan harcın mahsubu ile bakiye 76.549,97 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,

6-Davacı tarafından ödenen 54,40 TL Başvurma Harcı, 14.921,35 TL Peşin harç,6230,40.-TL icra veznesine yatan harç ile 7,80 TL vekalet harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,

7-Davacı tarafından yapılan 13 tebligat + posta ücreti 216,50 TL yargılama gideri, bir bilirkişi ücreti 6.000,00 TL olmak üzere toplam 6.216,50 olan yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 6.153,68 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,

8-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan (Taraf başına 330,00 TL x 2 saat= 660,00 TL ) X 2 = 1.320,00 TL arabulucuk ücretinden davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 1.306,66 TL’sinin davalıdan, 13,34 TL’sinin ise davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
9-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 82.859,44 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,

10-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,

11-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 729,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
12-Davalı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davalıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 03/02/2022

Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪