Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/321 E. 2022/1262 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/321
KARAR NO : 2022/1262

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 01/06/2020
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 01/06/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Müvekkilleri …. ile …..’in davalı Tasfiye Halinde ….. Anonim Şirketinin pay sahibi ortakları olduğunu, diğer müvekkilinin ise TTK’nın 536. Maddesi kapsamında şüphelinin ortağı aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğu davalı şirketine 06/01/2018 tarihli Bakırköy …. Noterliğinin …. yevmiye numaralı genel kurul kararı ile atanmış tasfiye memuru olduğunu, şirket alacak ve borçları ile şirketin mali durumunun tam olarak tespiti için bağımsız bir YMM’den rapor alındığını, bu işlemler esnasında şirketin diğer pay sahibi …’ın sorun çıkardığını, müvekkilinin tasfiye işlemlerini yürüttüğü esnada kısa bir süre önce tesadüfen şirkete ait ticaret sicili gazetesinde 2019 yılında genel kurul kararı alınıp ilan edildiğini gördüğünü, ancak müvekkillerinin genel kurul toplantılarına davet edilmediğini, genel kurul toplantı tutanaklarına imza atmadıklarını, yapılan bu işlemlerin tamamıyla sahte olduğunu, şirket yönetim kurulunun yok sayılan genel kurul kararlarını icra edemeyeceği gibi bunların ticaret siciline tescil ve ilanının da olanaklı olmadığını, müvekkillerinin katılmadığı ancak katılmış gibi gösterildiği genel kurul kararı ile tasfiye memurunun değiştirilmesinin tamamı ile hukuka aykırı olduğunu, bununla birlikte tasfiye memuru olarak atanan …..’ün kuruluşundan itibaren şirket yönetim kurulu üyesi olduğunu, yönetim kurulu üyeliği görevini gereği gibi yerine getiremeyen …..’ün tasfiye memuru olarak görevini gereği gibi yapamayacağının aşikar olduğunu, tüm bu hususların birlikte değerlendirildiğinde 20/11/2019 tarihli ticaret sicil gazetelerinde belirtilen genel kurul kararını yokluk ile sakat olduğundan ve yeni genel kurulun ana sözleşme ve TTK hükümleri uyarınca toplanması gerektiğinden, MK 427/4 maddesi uyarınca “genel kurulun toplantıya çağırılamaması” nedeniyle ilgili iş ve işlemleri yürütmek üzere kayyum atanmasında pay sahipleri şirket yararına fayda olduğunu, usulüne uygun toplanan genel kurul şirket ile ilgili gerekli kararları alabileceğini ve şirketin hakları ile menfaatlerini koruyacağını, tutulan kayıtlarda birçok belgenin eksik tutulduğunu veya denetçilere teslim edilmediğinin anlaşıldığını, şirketin gerçek mali durumunun pay sahipleri tarafından bilinemediğini, gerçekte alınmayan genel kurul kararlarıyla şirketin geleceğinin belirlendiğini ve pay sahipleri aleyhine şirketin tasfiye edilmek istendiğini, usulüne uygun toplanacak genel kurulda pay sahiplerinin haklarını kullanabilmek için şirketin mali durumu ile ilgili gerçekçi bilgileri bilmesi gerektiğini, bu hususta şirkete özet denetçi görevlendirilmesini, açıklanan nedenlerle davalı şirketin 08/11/2019 tarihli Bakırköy …. Noterliğinin 12/11/2019 tarih ve … yevmiye numarası ile onaylı genel kurulunun ve alınan kararların yok hükmünde ve butlan ile malul olduğunun tespiti ile iptaline, usulüne uygun olarak toplanacak genel kurulda pay sahiplerinin şirketin mali durumu ile ilgili gerçekçi bilgileri bilmesi, toplantıda şirket hakkında karar alabilmesi ve haklarını kullanmak için gerekliliği nazara şirketin mali durumunun tespiti için bağımsız denetçi atanmasına, davalı şirketin genel kurulunun ana sözleşme ve yasal mevzuat hükümlerine göre toplanıp karar alamaması nedeniyle MK 427/4 maddesi uyarınca genel kurulun toplantıya çağırılamaması nedeniyle ilgili iş ve işlemleri yürütmek üzere resen belirlenecek tarafsız kayyım atanmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Dava dilekçesi ile eklerinin davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalının cevap dilekçesi sunmadığı anlaşıldı.
Davalı şirket tasfiye memuru olan ….21/12/2022 tarihli dilekçesinde ; Mahkeme tarafından tayin edilen bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunun incelendiğini, bilirkişi raporunda tespiti yapılan 08/11/2019 tarihli hazirun cetvelindeki imzaların davacılar …..,… ve …’in el ürünü olmadığı yönündeki tespit ve değerlendirmeler hususunda herhangi bir itirazının bulunmadığını beyan etmiştir.

DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin 08/11/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti,davalı şirkete genel kurulu toplantıya çağırması için kayyım atanması ve davalı şirkete bağımsız denetçi atanması istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi Prof. Dr. ….. 01/12/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda ; İnceleme konusu belgedeki imzalar ile ….. ve …’in karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından saptanan yüksek derecedeki uyumsuzluk ve benzemezlikler nedeni ile 08/11/2019 tarihinde yapılan 2019 takvim yılına ait olağan genel kurul hazirun cetvelindeki imzaların, karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla, ….. ve ….in eli ürünü olmadığı, inceleme konusu belgelerdeki imzalar ile …..’in karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından benzerlik noktasında bir ilişki bulunmaması nedeni ile 08/11/2019 tarihinde yapılan 2019 takvim yılına ait olağan genel kurul hazirun cetvelindeki imzaların karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyaslıa …..’in eli ürünü olmadığı yönünde görüş ve beyan bildirmiştir.
Bilindiği üzere, genel kurul kararlarının hukuken varlık ve geçerlilik kazanabilmesi için gerekli şartlar kanunda çeşitli hükümlerde düzenlenmiş olup; bir genel kurul kararı ilgili hükümlere ve bu hükümler çerçevesinde düzenlenmiş ana sözleşme hükümlerine veya iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığı takdirde hukuken sakatlanır. Yokluk, butlan, askıda hükümsüzlük ve iptal edilebilirlik şeklinde geçersizlik halleri ortaya çıkabilir. Somut olayda geçersizlik, iptal, yokluk ve butlandan bahsedildiği için söz konusu geçersizlik hallerini ve hangi hallerde uygulanacağını kısaca değerlendirmek faydalı olacaktır.
Anılan yaptırımlardan en ağırı olan yokluk bakımından, bir hukuki işlemin hukuka uygun olarak doğabilmesi için öngörülen kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin kurucu unsurlarında eksikliğe yol açmakta ise işlemi yokluk ile sakatlayacaktır. Yok sayılan bir hukuki işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluğun tespiti her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir ve yokluk kararı yalnızca açıklayıcı niteliktedir. Bu çerçevede, bir genel kurul kararının varlığından bahsedebilmek için iki unsur gerekir. Bunlardan ilki toplantı yapılması ve İkincisi toplantıda yeterli irade beyanları ile karar alınmasıdır. Bunlardan birisindeki eksiklik halinde hukuki işlem yani genel kurul kararı hiç doğmamış sayılır (Ayrıntılı bilgi için bkz. Erdoğan MOROGLU, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s. 25 vd.) Uygulama ve öğretide sayılan ve genel kurul kararının yokluğuna yol açan başlıca örnekler şöyledir; genel kurula davet, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış veya TTK’daki istisna dışında davet yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmışsa, ya da oylama yapılmaksızın karar alınmışsa, genel kurul toplantısı yapılmaksızın karar alınmışsa yokluk yaptırımı uygulanır. Hükümet komiserinin bulunmadığı bir toplantıda alınan kararlar, komiserce imzalanmamış bir tutanakta yer alan karar yine yoklukla maluldür. Nisap bakımından aykırılıklar da genel kabule göre yokluğa sebebiyet vermektedir. Mevcut olmayan pay adedince mevcut oy nisap bakımından alınan kararların geçerliliğine etki ediyor ise, diğer bir ifade ile söz konusu oylar mevcut olmadan yeter sayı sağlanamıyorsa bu hâlde kanunda öngörülen yeter sayıda irade beyanı bulunmadığı için işlem yoklukla malul olacaktır.
Butlan yaptırımı bakımından, ETK’da butlan düzenlenmemiş iken TTK’da butlana ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Buna göre, pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ve anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olacağı açıkça düzenlenmiştir (TTK.m. 447). Bunun dışında daha önce olduğu gibi genel hükümlere dayanılarak da butlana hükmedilebileceği düşünülmektedir. İşlem emredici hükümlere (geçerlilik şartlarına) aykırı ise batıl olacaktır. Burada kanuna aykırılık hususu TTK. 445’te bir genel kurul kararının iptal sebepleri arasında da sayılmış olduğundan, (emredici) kanun hükümlerine aykırılık halinde hangi yaptırımın uygulanacağı hususu tartışma konusu olmuştur.
Bu hususta bilimsel öğretide ARSLANLI, MOROĞLU ve DOMANİÇ birbirine yakın görüş ve haklı gerekçeler ortaya koyarak, emredici hükümler arasında ikili bir ayrım yapmakta; üçüncü kişileri ve ortaklık alacaklılarını korumaya yönelik (mutlak) emredici hükümlere aykırılığın yokluk veya butlana (EBK. 19-20), bunlar dışında kalan ve ortakları korumaya yönelik (nisbi) emredici hükümlere aykırılığın iptal davasına tabi olduğunu savunmakta idiler. Bu görüş uyarınca, hangi hükümlerin nisbi emredici nitelikte olduğu hükmün sözünden anlaşılamadığı takdirde, hakim tarafından yorum yoluyla saptanacaktır. Bu açıdan özellikle, kararın oluşmasına dair kurucu/şekli (mutlak emredici) hükümler dışında kalan ve kararın oluşmasıyla ilgili olan tüm hükümler nisbi emredicidir (bkz. O. İMREGÜN, Anonim Ortaklıklar, İstanbul, 1989, s. 158-159, MOROĞLU, s. 196-198; H. ARSLANLI, Anonim Şirketler, II-III, İstanbul 1960, s. 68; H. DOMANİÇ, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, TTK. Şerhi II, İstanbul 1988, s. 881-882).
Yeni Kanuna uyarlayarak örnekler vermek gerekirse, halka kapalı ortaklıkta, o yılın kârının tamamının sermaye artırımında kullanılmasına dair karar iptal edilebilir; TTK. 437’de öngörülen ve bazı belgelerin genel kurulun olağan toplantısından önce incelemeye açık tutulmasına dair hükme uyulmadan alman fınansal tablolar ve kâr dağıtımı ile ilgili karar iptal edilebilir, davetin toplantıdan en az iki hafta önce yapılmasına dair TTK. 414/1 nisbi emredici olup, toplantıdan on gün önceki davetle toplantı yapılmış ise alman karar iptal edilebilir; gündemin açıklanmasına ilişkin m. 413, 414’e uyulmaksızın alınan karar iptal edilebilir; TTK. 436 uyarınca oydan yoksun kişilerin de katılımı ile alınan karar iptal edilebilir; her payın kural olarak en az bir oy hakkı sağlayacağını öngören m. 434’e aykırı olarak bir ortağın oy kullanması engellenir veya asgari oy hakkı çiğnenirse, yine alınan karar iptal edilebilir niteliktedir. Görüldüğü üzere, örnek verilen hallerde kanuna aykırılık bulunmakla birlikte, iptali istenen kararla ilgili ve o kararla sınırlı bir ihlâl söz konusudur. Buna karşılık, mutlak veya nisbi emredici hükümleri ilerisi için kaldıran veya değiştiren kararlar ise, m. 437/6 örneğinde görüldüğü gibi batıldır. (MOROĞLU, s. 57, 196 vd; M. BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, s. 201-202). Yargıtay uygulaması da benzer şekildedir:
Bir genel kurul kararının yokluğu (Nicht- oder Scheinbeschlüsse), başlangıçtan itibaren bir genel kurul kararının mevcut olmadığını ifade eder.Bir işlemin ve bu arada genel kurul kararının kurucu unsurlarının mevcut olmaması halinde, hukukî işlemin veya genel kurul kararının yokluğu, eski deyimle “keenlemyekûn” veya mutlak butlan ile malûl olduğundan bahsedilmektedir. Örneğin bir genel kurul kararının alınabilmesi için,mutlaka usulüne uygun davet ve buna uygun toplantı yapılması şarttır,toplantı yapılmadan “elden dolaştırma usulü” veya “mektup” ile GK kararı alınmışsa, bu GK kararı kurucu ve şeklî noksanlıklar nedeniyle hukukî anlamda hiç bir etki ve sonuç doğurmaz ve dolayısıyla “yok” sayılır. Aynı şekilde, GK toplantısında Bakanlık temsilcisinin bulunmamış (TTK m. 407/3) veya toplantı tutanaklarını imzalamamış olması halinde (TTK m. 422/1)18, anonim şirketin TTK m. 379 hükmü uyarınca sahip olduğu kendi paylara bağlı oylarla alınmışsa19 GK kararı yok hükmündedir. Yine Genel kurulun yasaya veya esas sözleşmeye göre yetkili olmayanlar tarafından çağrılıp karar alınmasında da, yokluk söz konusu olur.20 Nihayet yasada öngörülen asgari toplantı ve karar yetersayılarına aykırı olan genel kurul kararları da yoklukla malûldür21. Ayrıca, 11. HD. 09.10.2001 tarih ve 5691/7567 sayılı yayınlanmamış bir kararında, “ana sözleşmedeki yeter sayılar oluşmadan toplanan bir genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun kabulü gerektiğine ve bunun Dairenin yerleşik içtihadı olduğuna karar vermiştir
Yokluğun tespiti davası. Bu durumlarda, iptal davası değil, GK kararının yok olduğunun tespiti anlamında bir “tespit davası” açılır ve bu dava herhangi bir zaman aşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmadığı gibi, herkes tarafından ileri sürülebilir ve yargıç tarafından da re’sen dikkate alınır. Ayrıca AO yönetim kurulu “yok” sayılan GK kararlarını icra edemeyeceği gibi, bunların ticaret siciline tescil ve ilânı da olanaklı değildir. Her nasılsa sicile tescil ve ilân edilse dahi, tescil yok hükmündeki kararı ihya etmez, diğer bir deyişle, tescil, yok sayılan GK kararına geçerlik kazandırmaz.(Prof.Dr.Hasan Pulaşlı,Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Sakatlığı ve Müeyyidesi,Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2,Erişim Tarihi 08/12/2020)
Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır. (Fatih Bilgili, Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku, 2012, 2. Baskı, s.190 )”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/11-1048 K. 2014/430 T. 02/04/2014 kararından alıntıdır)
İptal yaptırımı açısından, dava açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK. m.445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK. 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TK. 446/1’in (b) bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasını çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış, ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır. TEKÎNALP söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen Genel Kurul kararı alınamazdı veya Genel Kurul başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü.TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.)
Dava konusu 08/11/2019 tarihli genel kurul toplantısının çağrısız olarak yapıldığı ihtilafsızdır. Bu durumda somut olay bakımından genel kurul toplantısının Türk Ticaret Kanununun 416. maddesi uyarınca çağrısız toplantı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu yasal düzenlemeye göre, çağrısız genel kuruldan söz edilebilmesi için iki unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan bir tanesi bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması, diğeri ise pay sahiplerinin toplantıya ve karara itiraz etmemiş bulunmalarıdır.
Öğretideki ve uygulamadaki yerleşik içtihat uyarınca, çağrısız genel kurul unsurlarının bulunmaması halinde, alınan kararlar yok hükmünde olup hukuk hayatına hiç doğmamış, geçersiz işlemlerdir. Somut olaydaki durumun bu hukuki tespit ışığında değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda, davaya konu edilen 08/11/2019 tarihli genel kurulda alınan kararlar altında davacı ortaklar … ve ….’e atfen atılı imzanın davacılara ait olmadığı, imzanın vekaleten atıldığına dair davalı tarafından herhangi bir belge de ibraz edilmediği buna göre genel kurul tutanağındaki imzanın davacıya ait olmadığı belirlendiğine göre, davacıların 08/11/2019 tarihli genel kurul toplantısına katılmadıkları sabittir.Ayrıca davacı ….. şirkete ortak olmamakla birlikte şirketin tasfiye memuru olduğu,TTK’nın 446/1-(c) maddesi uyarınca iptal veya butlan davası açabileceği anlaşılmaktadır.
TTK’nın 416/1. maddesi uyarınca çağrısız genel kurul toplantısı yapılabilmesi için tüm ortakların hazır bulunması gerektiğinden yasanın bu amir hükmüne aykırılık TTK’nın 447/1. maddesindeki paydaşın genel kurula katılma hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olup yapılan genel kurul toplantısı yok hükmünde (Yargıtay 11. H.D’nin 2014/15426E, 205/658K) olduğundan davanın kabulü ile davalı şirketin 08/11/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği, ancak TTK’nın 410 ve devamı maddelerindeki usule uyulmadan genel kurulun toplantıya çağrılması için kayyım tayinin talep edildiği anlaşıldığından bu yöne ilişkin talebin reddine,ayrıca ortakların bağımsız olarak şirkete bağımsız denetçi atanmasını talep edemeyeceklerinden yine davacıların davalı şirkete bağımsız denetçi atanmasına ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile;davalı şirketin 08/11/2019 tarihli genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun TESPİTİNE,
2-Davacıların fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 80,70 TL peşin harcın davacılar tarafından yatırılan 54,40 TL’den mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen 54,40 TL Başvurma Harcı, 54,40 TL Peşin Harç ve 7,80 TL vekalet harcın davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
5-Davacılar tarafından yapılan 36 tebligat+posta ücreti 574,50 TL, iki bilirkişi inceleme ücreti 1.500,00 TL olmak üzere toplam 2.074,50 TL yargılama giderinin davaların kabul ve ret oranına göre(1/3) 691,50.-TL’sinin davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE, kalan kısmın davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacılara VERİLMESİNE,
7-Davalının vekili tarafından sunulan vekâletnamenin 2010 yılına ait olup şirketin tasfiyesinden önceye ait olduğu ve şirketi bu dosyada temsile yetkili olarak ihya davası ile tasfiye memuru atandığı vekâletname sunan avukatın vekâlet ilişkisinin şirketin ticaret sicilinden silindiği tarih itibariyle sona erdiği anlaşıldığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 440,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacılar vekilinin yüzüne karşı,davalının yokluğunda oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.22/12/2022

Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”