Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/176 E. 2021/876 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/176
KARAR NO : 2021/876

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))

DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 07/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle ;Müvekkili ile davalı borçlu arasındaki ticari ilişki neticesinde; cari hesaplarda da ayrıntılı dökümü bulunan faturalarda belirtilen malların tesliminin gerçekleştirildiğini, tanzim edilen faturalara davalı tarafından itiraz edilmediğini, tüm bu ticari faaliyetler neticesinde davalının müvekkil şirkete ¨ 952.331,63 ve 31.638,75 USD (¨ 181.204,61 ) alacağının bulunduğunu, cari hesap ekstresi gereğin borcunun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı şirketin itirazı üzerine takibin durduğunu, Neticeten; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle ;Müvekkili ile davacı şirket arasında çeşitli zamanlarda muhtelif sebeplere dayanan ticari ilişkiler kurulduğunu borç ve alacakların doğduğunu, her birinin kaynağının farklı olan bu ilişkilerden son olarak bir borç kalıp kalmadığını, kaldıysa ne kadar doğduğu konusunda taraflar arasında görüşmeler olduğunu, davacı tarafça müvekkile sürekli farklı rakamlarda borçlar bildirildiğini, müvekkilin başından beri rakamlarda mutabakat sağlanırsa doğmuş olan borç konusunda bir sorun olmayacağını, kendisi tarafından ödenmeye hazır olunduğunun davacıya söylendiğini, ancak bir türlü rakam konusunda istikrarlı ve kesin bir dönüş olmadığını, bu sırada mutabakat beklenmeksizin davacı tarafça icra takibinin başlatıldığını, icra takibinde alacağın dayanağı olarak cari hesap alacağı gösterilmişse de davada cari hesap ekstresi ve faturalardan söz edilerek alacağın dayanağının belirsizleştirildiğini ve icra takibinden koparıldığını, zira taraflar arasında bir cari hesap sözleşmesi olmayıp, bilindiği üzere cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadan geçerlilik kazanmayacağından cari hesap ilişkisine dayanan takibin dayanağının olmadığını, hem davanın takipten kopması sebebiyle hem de davacının kendi çelişkili davranışlarıyla alacağı belirleyememesi nedeniyle müvekkilinin icra inkar tazminatına mahkum edilmemesi gerektiğini, alacaklının kendisini temerrüde düşürdüğünü, davacının alacağını ispatlaması gerektiğini, alacağın bir kısmının USD olarak belirlenmesinin dayanaksız olduğunu, davanın usul ve esastan reddine, icra İnkar tazminatının reddine, davacının talep rakamının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,fturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; Takibe konu cari hesap ekstresinden dolayı ¨3.163.680,52 cari hesap alacağının icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin süresinde, borca itiraz ettiğini belirterek takibin durmasına sebebiyet verdiği,İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği,bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği,davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi …’ın 05/01/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda; dosyaya mübrez belge ve bilgi, taraf ticari defterleri ile sınırlı olarak yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; dava konusunun, davacının davalı ile olan ticari ilişki kapsamında oluşan cari hesap alacağının tahsili amacıyla yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğunu, davacının 2018 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (26.10.2018) itibariyle davacının davalıdan ¨1.639.961,41 alacaklı olduğunu, davalının 2018 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (26.10.2018) itibariyle davalının davacıya ¨1.264.069,55 borçlu olduğunu, takip konusunun davacının davalıdan olan ¨1.387.411,57 ve 31.638,75 USD (¨181.204,61) cari hesap alacağından kaynaklı olduğunu, dava dosyasına talep edilen tutarın ise ¨952.331,63 ve 31.638,75 USD (¨181.204,61)’den kaynaklı olduğunu, takip konusu alacak tutarında taraf ticari defterlerinin birbiri ile uyumlu olduğunu ve davalının da cevap dilekçesinde borcun ikrar edildiğini ve ödenmesi için davacı ile birçok kez mutabakata varılmadığını ve borcuna ilişkin ödeme tutarının belirtilmediğinden borcun ödenemediğini ifade ederek borcu ikrar ettiğini, taleple bağlılık ilkesi gereği davacının davalıdan ¨952.331,63 ve 31.638,75 USD (¨181.204,61) alacaklı olduğu, kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Bilirkişi …’ın 30/06/2021 havale tarihli ek raporunda özetle; davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (26.10.2018) itibariyle, davacının davalıdan ¨1.639,961,41 alacaklı olduğunu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (26.10.2018) itibariyle, davalının davacıya ¨1.264.069,55 borçlu olduğunu, taraflar arasındaki cari hesap farklılıklarının ticari ilişkinin başladığı 2015 yılı başından itibaren ortaya çıktığını, taraflar arasında 2015 yılında ¨347,968,10 , 2016 yılında ¨3.171.965,86 , 2017 yılında ¨1.133.251,82 ve 2018 yılında (takip tarihi itibariyle) ¨375.891,86 cari hesap farklılıkları bulunduğunu, bu farklılıklarının kaynaklarının ticarertin ilk başladığı 2015 yılının ilk kayıtlarından beri süregeldiğini, bu farklılıkların temel sebeplerinin kur farkları ile davacının davalıdan aldığı çek bedellerini yasal ticari defterlerine zamanında kaydetmemiş olmasından kaynaklandığını, bu farklılıkların tespitinin kök raporumuzdaki sonuca etkisinin olmadığını, zira davalının ticari defterlerinde davacının dava konusu yaptığı alacak tutarının üzerinde bir ticari borcu olduğunun tartışmasız olduğunu, kök raporundaki kanaatini değiştirecek herhangi bir husus bulunmadığını bildirmiştir.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Akdi ilişki taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir.Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün 2002/13-875 E., 2002/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. “
Örneğin faturalara dayalı olarak karşı taraftan alacaklı olduğunu iddia eden taraf faturadaki mal ve hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini belge ile ispat etmelidir.Tek taraflı düzenlenen faturalar hiçbir zaman bir akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp , akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir.Bu nedenle faturanın geçerli olabilmesi için teslime dair belge sunulamaması durumunda faturaların karşı tarafın defterlerinde de kayıtlı olması gerekir.
Davacı yan icra takibinde ödenmediğini iddia ettiği toplam ¨3.163.680,52 cari hesap alacağından dolayı icra takibine girişmiş,ancak davalının itirazının açıkça ¨952.331,63 ve 31.638,75 USD üzerinden iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı yan ise davaya cevap vermeyerek tüm iddiaları reddetmiştir.Kendisi lehine bir olaydan hak çıkaran taraf ispat külfeti altındadır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında, davacının,davalıya mal satışını gerçekleştirdiği,buna ilişkin taraflar arasında yazılı sözleşmenin bulunmadığı,davacının faturadan kaynaklı bakiye cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine cari hesap alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı,davalının aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerine göre davacıya takip tarihi itibariyle ¨1.264.064,55 borcunun bulunduğunun sabit olduğu,davacının,davalının itirazının davalı defterlerinde kayıtlı borçtan daha azı miktar üzerinden iptalini talep ettiği,her ne kadar davacı vekili dava dilekçesinde davalının icra takibine yaptığı itirazın iptalini netice-i talep kısmında belirtmiş ise de,dava dilekçesi içeriğinde itirazın iptalini istediği kısmı açıkçı gösterdiği ve harcını bu miktar üzerinden yatırdığı,bu nedenle dava dilekçesinin açıklanmasına gerek bulunmadığı,neticeten davacının davalıya mal sattığı ve bedelini tahsil etmediği,bu durumun davalı defterlerinden de açıkça belli olduğu,davalının aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerine göre davalının davacıya borçlu olduğu,ödeme savunmasında bulunmadığı anlaşıldığından davanın kabulü ile davalının itirazının talep gibi ¨952.331,63 ve 31.638,75 USD üzerinden iptali ile takibin takip talebindeki koşullar çerçevesinde devamına karar vermek gerekmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği,davacının,icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu davalı vekili tarafından ispat edilemediğinden davalı vekilinin koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KABULÜ ile; davalının Büyükçekmece .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨ 952.331,63 ve 31.638,75 USD asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip talebindeki şartlar uyarınca TAKİBİN DEVAMINA,
2-Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨ 313.010,73 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
4-Alınması gerekli ¨ 77.431,86 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨ 11.471,26 harcın mahsubu ile bakiye ¨ 65.690,60 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen ¨35,90 başvurma Harcı ile ¨11.471,26 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 11 adet tebligat+posta ücreti ¨ 162,95 bir bilirkişi inceleme ücreti ¨ 1.000,00 olmak üzere toplam ¨ 1.162,95 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨ 72.473,77 ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨200,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.07/10/2021

Başkan …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Katip …
E-İmzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”