Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/168 E. 2020/395 K. 10.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/168
KARAR NO : 2020/395

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 02/05/2019
KARAR TARİHİ : 10/07/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının dosya üzerinden yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı,İstanbul nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 02/05/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; … A.Ş. 1992 yılından beri yukarıda arz edilen faaliyet alanlarıyla ilgili yetkili müessese olarak faaliyet gösterdiğini, şirket 1992 yılında aldığı izinle faaliyetini sürdürürken, 01 Ağuştos 2014’de şirketin 42.900,45 hissesi müvekkilinin … taraf devralındığını, şirket faaliyetlerine devam ederken Hazine Müsteşarlığı tarafından Döviz Bürolarının kuruluşu, faaliyet, şube açma, yükümlülük ve denetimlerine dair usul ve esaslârı_ kapsayan değişiklikleri ihtiva eden Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara ilişkin 30/01/2018 tarih ve 30317 sayılı Resmi Gazete ile bir tebliğ yayımladığını, söz konusu tebliğ ile: A ve B grubu yetkili Müesseseler ayrımı getirildiğini, bu müesseselerin kuruluş esaslarıve yükümlülükleri belirlendiğini, geçici müsteşarlıkça daha önce faaliyet izni verilmiş olan ve tebliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyette bulunan yetkili müesseselerin, 01/01/2019 tarihine kadar A grubu veya B grubu yetkili müessese olarak faaliyette bulunmak üzere başvuru yapmaları gerektiğinin düzenlediğini, tebliğin 7.nci Maddesinde başvuru esasları belirlendiğini,tebliğin gereği olarak, … A.Ş.’nin yapması gereken işlemler başlatıldığını, tebliğe göre, …. A.Ş.’nin B Grubu Yetkili Müessese olacağı belirlendiğini, bu kapsamda Tebliğin 7.nci maddesinde belirtilen belgelerin hazırlanmasına girişildiğini, 01 Temmuz 2018 tarihinde, o dönemdeki tüm ortakları kapsayacak şekilde istenen tüm belgeler tamamlanarak Hazine Müsteşarlığının elektronik sistemi üzerinden, B Grubu Yetkili Müessese başvurusu yapıldığını, hazine müsteşarlığına yapılan başvuruda şirketin ortaklık yapısının çok parçalı olduğu çok küçük paylara sahip ortakların hisselerinin birleştirilmesi gerektiği bildirildiğini, bu kapsamda müvekkili …, 13/11/2018 tarihinde küçük hisselerini devralarak şirketin % 90,06 hissesine sahip olduğunu, şirketin %9,94 hissesine sahip …’nun vefatından sonra, mürasçıları …, …. ve …. ‘na devrolan hisselerin tamamı da 13/11/2018 tarihinde … tarafından devralındığını, sonuç olarak şirketin ortaklık yapısı şu anki duruma geldiğini,tebliğe göre, şirketin B Grubu Yetkili Müessese olarak tescil edilmesi için 01/01/2019 tarihine kadar Hazine Müsteşarlığına gönderilmesi gereken başvuru evrakı olarak, ortaklık yapısı düzenlenmeden önce gönderilen evrakın yeni sermaye yapısı esas alınarak (yani … ve … adına) eski tarihli halleri ile 26/12/2018 tarihinde Hazine Müsteşarlığına gönderildiğini, akabinde Hazine Müsteşarlığınca bu evrakların yeni tarihli olarak tanzim edilerek gönderilmesi istendiğini, yeni tarihli belgeler …’ndan sözlü olarak talep edilmesine rağmen bir türlü gönderilmediğini, bunun üzerine, … tarafından tamamlanması gerekip şirkete teslimi istenen belgelerin temini için, … tarafından, Beyoğlu … nci Noterliği kanalı ile 27/02/2019 tarihinde …. yevmiye numaralı ihtarname ile …’na ihtarname gönderildiğini, yine aynı tarihte (27/02/2019) …. A.Ş. tarafından, bu defa Beyoğlu …nci Noterliği kanalı ile …. yevmiye numaralı ihtarname ile …’na ihtarname gönderildiğini, … tarafından, Çatalca linçi Noterliği kanalı ile 04/03/2019 tarihinde …. yevmiye numaralı cevap niteliğindeki ihtarname ile müvekkili …’na ihtarname gönderildiğini, bunun üzerine, … tarafından, Beyoğlu …. net Noterliği kanalı i|e 21/03/2019 tarihinde …. yevmiye numaralı İhtarname ile 15 gün süre verilerek …’na ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnamelerin akabinde 10/04/2019 tarihinde T.C Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, grup seçim izni başvurularının tamamlanmasına ilişkin duyuru ile; Bakanlıkça gerekli kontrollerin yapılması, kontroller netlisinde eksikliklerin ortaya çıkarılabilmesi ve öngörülemeyen sebeplerin karşılanması için 01/07/2019 tarihine kadar tamamlanması gereken başvuru evraklarının bu tarihten 1 ay önce tamamlanması gerektiği bildirildiğini, devamında yükümlülüklerin 01/07/2019 tarihine kadar tamamlanmaması halinde “Yetkili Müessese Faaliyet İzni” nin hiçbir uyarıya gerek olmaksızın iptal edileceği duyurulduğunu, gelinen aşamada; şirket %9,94 hisse sahibi …, 15 günlük süre geçmesine rağmen kendisine Beyoğlu … nci Noterliği kanalı ile 21/03/2019 tarihinde … yevmiye numara ile yollanan ihtarnamedeki hususları yerine getirmediğini, eksik olan grup seçim ön izin belgelerinin en kısa sürede tamamlanmaması halinde; hem yetkili müessese olma izinleri iptal edilecek hem de 1992 yılından beri ticari faaliyette bulunan şirketin faaliyetleri son bulacağını, buna bağlı olarak da; şu an itibari ile rayiç değeri 200.000 ABD doları civarında olan Şirket esas sözleşmesinde yazılı faaliyetleri yapmaktan men edileceğinden kadük olacak ve hiçbir değeri kalmayacağını, rayiç değerin ne olduğu ve yetkili müessese olunamaması halinde ne olabileceği mahkemece tayin edilecek bilirkişi tarafından tespit edilebileceğini, ayrıca; halen faaliyetini sürdüren, kar elde eden, devlete vergi ödeyen (2018 yılında toplam ¨71.300,00 vergi ve harç ödemiştir.)Türk Ekonomisine katma değer üreten, istihdam yaratan, bir şirket olma yetenekleri yitirilecek, gelecekte elde edilmesi muhtemel gelirlerden mahrum kalınacak ve şirket çalışanları işsiz kalacağını, şirketin %9,94 hisse sahibi …’nun, hangi gerekçelerle bu şekilde davrandığı bilinmediğini ,ortaklardan …; fiili ve kişisel sebeplerle, kendisine düşen asli görevlerini, borçlarını yerine getirmeyerek, şirketin faaliyet konusunun elde edilmesini imkânsız kıldığını, bu nedenlere binaen; Şirketin Fesih edilmesini, ancak; halen faaliyetini sürdürmekte olan, kar elde eden, Türk Ekonomisine katma değer üreten, istihdam yaratan, Devlete vergi yeren, … AŞ.’nin, Hazine Müsteşarlığının 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğe göre B Grubu Yetkili Müessese olma imkanını elde etme olasılığının sürdürülmesi bakımından, TTK 531 nci madde son cümlesi hükmünün değerlendirilmesi kapsamında, …’na ait şirket %9,94 hissesinin rayiç değer üzerinden, şirket hisselerinin %90,06 ne sahip olan …’na devredilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … , … Anonim Şirketi isimli döviz bürosunun 13/11/2018 karar tarihli 2018/06 sayılı kararı ile şirket ortaklarından ….’ın şirketteki 14.300,15 payını ¨ 143.001,50 karşılığında ; şirket ortaklarından …. ‘un şirketteki 650,45 payını ¨ 6.504,50 karşılığında; yine şirket ortaklarından …. ın şirketteki 650,45 payını ¨ 6.504,50 karşılığında devralarak, toplamda ¨ 585.390,00 ‘ye tekabül eden 58.539 hisse sahibi olarak bulunduğunu, söz konusu döviz bürosunda müteveffa …’nun ¨ 64.610,00’lik sermayeye karşılık gelen 6.461 oranında hissesi bulunduğunu, şirket ortağı …. ‘nun 2012 tarihinde vefatından sonra, yasal varisleri …. ve … tarafından döviz bürosundaki hisselerinin tamamı 13/11/2018 karar tarihli 2018/06 sayılı karar ile müvekkili …’na devredildiğini, davacı tarafın açmış olduğu işbu dava dayanaktan yoksun olmakla birlikte haksız vc kötüniyetli olduğunu, bu nedenle açılan davanın reddi gerektiğini, 2014 yılından itibaren şirket hissedarı olan davacı …, dava dilekçesinde, söz konusu şirketin faaliyetini sürdüren , istihdam yaratan ve kar elde eden bir şirket olduğunu belirttiğini, ancak davacı …’nun şirket hisselerinin çoğunluğunu devraldığı tarihten itibaren (01/08/2014) müvekkiline ödenmiş herhangi bir bedel bulunmadığını, oysaki anonim şirketin amacı kar elde edip bu karı pay sahipleri arasında paylaştırdığını, kar payı, anonim şirket ortağının şirkete taahhüt ve tediye ettiği sermayenin , hukuki semeresi olduğunu, kar payının tamamının şirket ortağından kaçırılması kabul edilemeyeceğini, bu hususta şirketin işleyişi ile ilgili büyük bir usulsüzlük bulunduğunu, … A.Ş. tarafından şirketin sermaye artırımı yapacağı hususu müvekkili …’na bildirildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından hisse-sermaye artırımına gerekli katkı sağlandığını, şirketin sermaye artırımı sonucu yapılan iş ve işlemlerden , kar ve zarardan ve sair hiçbir hususla ile ilgili müvekkilimize bilgi verilmediğini, müvekkilinin şirket esas sözleşmesine ilişkin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen , davacı tarafından müvekkilimize şirket işleyişi ile bilgi vermekten ısrarla kaçınıldığını, yine Türk Ticaret Kanunu madde 362 ve 363 uyarınca kar ve zarar hesabı, bilanço, yıllık rapor ve safi kazancın nasıl dağıtılacağı hususundaki teklifler murakıp tarafından verilecek raporla birlikte umumi heyetin adi toplantısından en az 15 gün önce şirket merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin emrine amade bulundurulması gerektiğini, yasanın açık hükmü olmasına rağmen şirketin aktifi , pasifi , bilançosu ile ilgili müvekkiline herhangi bir bilgi verilmediğini, bu nedenle öncelikli olarak bilirkişi marifetiyle yapılacak inceleme sonucu şirket defterlerinin incelenmesini, şirketin aktif- pasif, bilançosu ile ilgili bilgi verilmesini, sonuç olarak öncelikle haksız ve mesnetsiz davanın reddini, bilirkişi marifetiyle şirket defterlerinin , şirket aktif-pasif bilançosunun incelenmesini, 01/08/2014 tarihinden itibaren müvekkiline ödenmeyen kar payı, huzur hakkı ve sair bedellerin bilirkişi marifetiyle hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 531. maddesine dayalı açılmış haklı nedenle şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
HMK’nın 114/1 nci maddesinde dava şartları tahdidi olarak sayıldıktan sonra anılan maddenin ikinci fıkrasında da “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü ile diğer kanunlarda dava şartlarına ilişkin düzenlemelerinde dikkate alınması gerekliliğine vurgu yapılmıştır.
Sözü geçen Kanun’un 115 nci maddesi hükmü de “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklinde olup buna göre Mahkeme’nin dava şartı noksanlığı hâlinde yapacağı işlemler düzenlenmiştir.
Somut olayda,davacı,davalı şirketin haklı nedenle feshini talep etmiş ise de,davacının aynı zamanda şirketin münferit yetkili temsilcisi olduğunun belirlenmesi ile yargılamada davalı şirketi temsil etmek üzere temsil kayyımı atanmasına ve temsil kayyımı ücretinin davacı tarafından karşılanmasına karar verilmiş ve temsil kayyımı ücretini yatırması için davacı vekiline kesin süre verilerek ihtarat yapılmıştır.Ancak davacı vekili kendisine verilen kesin süre içerisinde temsil kayyımı ücretini yatırmadığından yargılamada taraf teşkili sağlanamamış olup taraf teşkili dava şartı olup davacı tarafından taraf teşkili sağlanamadığından davacının davalı şirket aleyhine açtığı davanın,taraf teşkiline ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nun 114/1 ve 115/2. Maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
6102 sayılı TTK’nın 531 nci maddesi hükmü”Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde olup buna göre sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahiplerinin anonim şirketin haklı sebeple feshini isteyebilecekleri düzenlenmiş olup somut olayda davacının,davasını sadece feshi talep edilen şirkete yöneltmesi gerekli ve yeterli iken şirket ortağına da yönelttiği,şirket ortağının fesih davasında pasif husumetinin bulunmadığı,her ne kadar dava dilekçesinde davalı …’a ait hisselerin rayiç değeri üzerinden davacıya devredilmesi de talep edilmiş ise de,davacı vekilinin de belirttiği gibi bunun TTK’nın 531/1-son cümlesi uyarınca istendiği ayrı bir dava konusu olmadığı anlaşıldığından,davacının davalı gerçek kişi aleyhine açtığı davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin kendisine verilen kesin süre içerisinde temsil kayyımı için belirlenen ücreti yatırmadığı anlaşıldığından, davacının davalı şirket aleyhine açtığı davanın taraf teşkiline ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nun 114/1 ve 115/2. Maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin davalı … aleyhine açtığı davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
3-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨44,40 harcın mahsubu ile bakiye ¨10,00 harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı …’nun kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan alınarak bu davalıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨270,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle karar verildi. 10/07/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”