Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/142 E. 2021/815 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/142
KARAR NO : 2021/815

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 23/09/2016
KARAR TARİHİ : 30/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu 23/09/2016 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı şirketin, %20’şer eşit paya sahip beş kardeş ortaktan oluştuğunu, davacı …’un şirket kuruluşundan bu yana müdürlük görevini yürüttüğünü, sürenin bitmesi sebebiyle 20/09/2016 tarihinde genel kurul toplantısı gerçekleştirildiğini, toplantıda usul ve yasaya aykırı bir biçimde kararlar alındığını davacılar ve kardeşleri olan … ve …’un davadışı … Optik ve Saat San. ve Tic. Ltd. Şti.’de %25 pay ile ortaklıkları bulunduğunu, bu şirkette bloklaşma olduğundan halen devam eden müdürlerden …’un azli davası bulunduğu, dava konusu genel kurul kararı ile müdür seçilen … ve oğlu … ile davacılar arasında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma/kovuşturma aşamasında bulunan dosyaların olduğunu, kardeş olan taraflar arasında olan husumetin toplantıya da damgasını vurduğunu, davacıların uzlaşma yönünde iyiniyetli uğraşlarına rağmen davadışı …Saat San. ve Tic. Ltd. Şti.’deki bloklaşma sebebiyle oyların eşit kaldığı ve karar alınmadığını, bu nedenle diğer ortakların şirketleri ele geçirme çabalarını davalı şirkette gerçekleştirmeye çalıştıklarını, genel kurul toplantısına davacılar ile …’ın asaleten katıldığını, …’u ve …’u vekaleten …’ın temsil ettiğini, böylece 5 payın 3’ünü yönetme hakkına …’m sahip olduğunu, …’ın toplantıya başkalarını çağırdığını, genel kurulun sadece ortaklar arasında yapılmasını, başkalarının toplantıda bulunmaması gerektiğini, bunun yasa ve sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu, davacı …’un noter aracılığıyla gündeme ekleme yapılmasını istemesine rağmen, …’m gündemi kendi bildiği gibi ve daha önceden tasarladığı şekilde uyguladığını, dilediği hususları tutanağa geçirdiğini, imza yetkisi olmamasına rağmen tutanak ve eklerini imzaladığını, divan başkanının oybirliği ile seçilmediğini, bu hususta davacıların imzası bulunmadığını, karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterildiğini, …’ın ve …’m müşterek müdür olarak seçildiği ve gündemde bulunmamasma rağmen …’a aylık ¨10.000,00 maaş bağlanmasın ilişkin (5) nolu kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, şirketin mali durumu ile bağdaşmadığını, bu nedenle iptalinin gerektiğini, …’ın şirket müdürü olarak görev yapma istek ve arzusunun bulunmadığını, amacının şirketi ele geçirmek ve içini boşaltmak olduğunu, aktifi olmayan ve kâr etmeyen bir şirkette aylık ¨10.000,00 ücret ödenmesinin doğru olmadığını, şirketin sahip olduğu malvarlığının bir adet taşınmazdan ibaret olduğunu, şirketin 2015 yılını zarar ile kapattığını, şirketin bu durumu sebebiyle davacıların tasfiye sürecinin başlamasını teklif ettiklerini, ancak oy çokluğu ile reddedildiğinden bahisle TTK.m.449 gereğince tedbiren, genel kurul kararının yürütülmesinin durdurulmasma karar verilmesini, 20/09/2016 tarihli genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti ile kabul edilmediği takdirde genel kurul tutanağının (5). maddesinde belirtilen; … ve …’m müdür seçilmesine ilişkin kararın ve …’a ¨10.000,00 ücret ödenmesi ile ilgili kararın dürüstlük kuralına uymaması, şirket mali tabloları ile uyuşmaması, şirket menfaatine olmaması, gündeme bağlılık ilkesine aykırı olması sebepleriyle iptaline karar verilmesini,yargılama gideri ve veklalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili,Mahkememize sunduğu 25/10/2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Genel kurul toplantısı ve alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu, Olağan Genel Kurul toplantı gün ve saati usulüne uygun olarak şirket ortaklarına tebliğ edilmiş ve şirket ortakları da Genel Kurul Toplantı Salonunda hazır bulunduğunu, dolayısıyla şirket ortaklarından …’ın, …. ve ….’u vekaleten temsil etmesinde hukuken bir engel bulunmadığını, temsil yetkisinin verilmesi şirket ortaklarına hukuken tanınmış bir hak olup, … ve … kendilerine tanınan haklarını kullandıklarını, dolayısıyla gerçekleşen toplantının ve temsil yetkisinin hukuka ve usule aykırı olduğu iddiasını reddettiklerini,müvekkilinin şirketi 20/09/2016 tarihinde yapılacak olan genel kurul toplantısını ve görüşülecek olan gündemi belirttiğini, usulüne uygun davetiye ile de tarafları davet ettiklerini, Divan başkanı: … ve temsil ettiği ortakların toplam pay oranı şirket sermayesinin %60’nı oluşturduğunu, salt bu husus dahi davacıların işbu davayı açmakta haksız ve hukuki yararının olmadığını gösterdiğini, davacı tarafından tutanağın keyfiyetle tutulduğu hususuna itiraz ettiklerini, gündeme bağlılık ilkesi uyarınca şirkete müdür atamasının yapılması hususu belirtilmiş olmakla atanacak olan müdürün aynı başlık altında alacağı ücret hususu da görüşüleceğini, ücret konusu için ayrıca gündem oluşturarak gereksiz gündem aklabalığı yaratmak yerine, müdür ataması gündeminin gereksiz olduğunu, müdür ataması gündemi alt başlığı halinde görüşüldüğünü ve kararın oyçokluğu ile alındığını, keza müdür için belirlenmiş olan ücret makul ve şirket muhasebesi bakımından ölçülü bir miktar olduğunu, alınan bu karar usul ve yasaya uygun karar olduğunu, davacıların taleplerinin reddi gerektiğini, Genel Kurul Toplantı tutanaklarının Divan Başkanı ve Divan Kurulunca imza altına alındığını, Divan Başkanının kendi talebi doğrultusunda tutanak düzenleyip, muhalefet şerhlerinin tutanağa geçirmediğini, tek taraflı tutanak tutulduğu iddialarını kabul etmediklerini, şirket müdürü olarak atanan … hakkında iddia edilen hususlar gerçeği yansıtmadığını, keza davacı tarafından dava dilekçesinde belirttiği gibi “iddia” dan ibaret olan hususların şirket müdür olarak atanması konusunda herhangi bir engel teşkil etmediğini, hukuki dayanağı olmayan iddiaları kabul etmemekle birlikte itiraz ettiklerini, müvekkili şirkete ait taşınmaz malların, şirketin leh ve aleyhinde tasarrufta bulunulabilmesi için oybirliği şartı aranması yönündeki kararı, şirket ortakları tarafından alınan ve aralarındaki güven esasına dayalı centilmenlik anlaşması şeklinde yorumlanması gerektiğini, alınan bu karar toplantı tutanağında yer almamış olsa da bir genel kurul kararı değil, centilmenlik anlaşmasına istinaden alınan bir karar olduğunu, sonuç olarak iş bu haksız ve hukuka aykırı davanın reddi ile yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce ilk yapılan yargılama sonrasında verilen karar Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 08/01/2020 tarih ve … Esas, … Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin 20/09/2016 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların TTK’nın 447’nci maddesine istinaden batıl olduğunun tespiti,olmadığı taktirde 5 nolu gündem maddesi ile alınan kararların iptali ile toplantı tutanağına madde eklenmesi istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler …, …. ve Doç Dr. …. tarafından düzenlenen 24/11/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda;Davalı şirketin 2015 yılına ait 20/09/2016 tarih Olağan Genel Kurul Toplantısının ve toplantıda alınan kararların yoklukla malul olup olmadığı hususunun değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğunu, davalı şirketin 2015 yılına ait 20/09/2016 tarih Olağan Genel Kurul Toplantısında (karar no:5) dava dışı şirket müdürü için tayin edilen aylık net ¨10.000,00 (yıllık net ¨120.000,00 , yıllık brüt ¨214.681,69 ) ücretin TTK.m.644 yollamasıyla TTK.m.394 yönünden münasip olmadığını, daha önceki Genel Kurul Toplantılarında şirket müdürü için herhangi bir ücret belirlenmemiş olmakla, 20/09/2016 tarih Ortaklar Kurulu Toplantısında ortakdışı şirket müdürü için tayin edilen ücretin (¨10.000,00) önceki müdür ücretleri ile mukayese imkanı bulunmadığını, 20/09/2016 tarih Ortaklar Kurulunca tayin edilen ücretin, şirketin 31/12/2015 tarih itibariyle mevcut Brüt Satış Karının 3,14, Faaliyet Karının 3,77 katına denk geldiğini, şirketin 01/01/2015-31/12/2015 dönemini ¨ 5.653,16 zararla kapattığı gözönünde tutulduğunda, ortakdışı şirket müdürü için 20/09/2016 tarih Ortaklar Kurulu Toplantısında tayin edilen yıllık brüt ¨214.681,69 ücretin, 2016 yılındaki zararını daha da artırıcı nitelikte olduğunu, 20/09/2016 tarihli Ortaklar Genel Kurulu Toplantısında ortakdışı şirket müdürü için tayin edilen (yıllık brüt ¨214.681,89 , yıllık net ¨120.000,00) ücretin fahiş bulunduğunun kabulü gerektiğini bildirdiği görülmüştür.
Bilirkişiler …, … ve Dr. … tarafından düzenlenen 02/02/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; Dosyaya mübrez belge ve bilgi ile sınırlı olarak yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; “Mahkemece emsal olarak dosyaya konulan benzer şirketlerin ücret politikaları da ayrıntılı olarak incelenerek 5 no.lu gündem maddesinin iptal koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi” talep edilmiş ise de, dosyada bu yönde herhangi bir veri bulunmaması nedeniyle, anılan karar ve Yargıtay’ın bozma ilamı uyarınca bir tespit yapılamadığını yönünde görüş bildirmiştir.
Bilirkişiler …, … ve Dr. … tarafından düzenlenen 10/06/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; Kök raporda “Davalı şirketin 2015 yılına ait 20.09.2016 t. Olağan Genel Kurul Toplantısında (karar no:5) dava dışı şirket müdürü için tayin edilen aylık net 10.000,00 TL (yıllık net 120.000,00 TL, yıllık brüt 214.681,69 TL) ücretin TTK.m.644 yollamasıyla TTK.m.394 yönünde münasip olmadığını, daha önceki Genel Kurul Taptantılarında şirket müdürü için herhangi bir ücret belirlenmediğini, 20/09/2016 t. Ortaklar Kurulu Toplantısında ortak dışı şirket müdürü için tayin edilen ücretin (10.000,00 TL) önceki müdür ücretleri ile mukayese imkanı bulunmadığını, 20.09.2016 t.Ortaklar Kurulunca tayin edilen ücretin şirketin 31/12./ 2015 tarihi İtibariyle mevcut Brüt Satış Karımın 3,14, Faaliyet karının 3,77 katına denk geldiğini, şirketin 01/01/2015 – 31/12/2015 dönemini 5.653,16 TL zararla kapattığının gözönünde tutulduğunda ortak dışı şirket müdürü için 20/09/2016 t.Ortaklar Kurulu Toplantısında tayin edilen yıllık brüt 214.681,69 TL ücretin 2016 yılındaki zararını daha da artırıcı nitelikte olduğunun sabit olduğunu, 20/09/2016 t.Ortaklar Genel Kurulu Toplantısında ortak dişi şirket müdürü için tayin edilen (yıllık brüt 214,681,89 TL, yıllık net 120.000,00 TL) ücretin fahiş bulunduğunun kabulü gerektiği” yönündeki kanaatlerinin rapor edildiğini, ek raporda emsal ücret olarak yalnızca bir kuruluştan emsal verildiğini, bu emsal nazara alındığında huzurdaki davaya konu ücretin fahiş olduğu yönündeki kanaatlerinin değişmediğini, mahkemenin 18/03/2021 tarihli ara kararı gereğince “davalı şirketin 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait tüm ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına” karar verilmesi üzerine 12/04/2021 tarihinde mahkeme huzurunda yapılan incelemede davalı yanın 2016 ve 2017 yılları ticari defterlerini ibraz ettiğini, davalı yanca ibraz edilen ticari defterler çerçevesinde yapılan incelemede daha önceki raporlarda da davalı şirketin 2016 yılında 63.057,36 TL zarar bildirildiği yönünde yapılan tespitlerde bir değişiklik olmadığının anlaşıldığını, dosyada mübrez bilgi ve belgeler ile davalının ibraz ettiği ticari defterler çerçevesinde kök rapordaki kanaatlerini değiştirecek bir hususun bulunmadığını beyan etmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve Dr. … tarafından düzenlenen 03/08/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; Dosyada bulunan Avcılar Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından davalı şirkete ait sunulan beyannameler üzerinde yapılan incelemeler doğrultusunda kök rapordaki kanaatlerini değiştirecek bir hususun bulunmadığını beyan etmişlerdir.
Bilindiği üzere, genel kurul kararlarının hukuken varlık ve geçerlilik kazanabilmesi için gerekli şartlar kanunda çeşitli hükümlerde düzenlenmiş olup; bir genel kurul kararı ilgili hükümlere ve bu hükümler çerçevesinde düzenlenmiş ana sözleşme hükümlerine veya iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığı takdirde hukuken sakatlanır. Yokluk, butlan, askıda hükümsüzlük ve iptal edilebilirlik şeklinde geçersizlik halleri ortaya çıkabilir. Somut olayda geçersizlik, iptal, yokluk ve butlandan bahsedildiği için söz konusu geçersizlik hallerini ve hangi hallerde uygulanacağını kısaca değerlendirmek faydalı olacaktır.
Anılan yaptırımlardan en ağırı olan yokluk bakımından, bir hukuki işlemin hukuka uygun olarak doğabilmesi için öngörülen kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin kurucu unsurlarında eksikliğe yol açmakta ise işlemi yokluk ile sakatlayacaktır. Yok sayılan bir hukuki işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluğun tespiti her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir ve yokluk kararı yalnızca açıklayıcı niteliktedir. Bu çerçevede, bir genel kurul kararının varlığından bahsedebilmek için iki unsur gerekir. Bunlardan ilki toplantı yapılması ve İkincisi toplantıda yeterli irade beyanları ile karar alınmasıdır. Bunlardan birisindeki eksiklik halinde hukuki işlem yani genel kurul kararı hiç doğmamış sayılır (Ayrıntılı bilgi için bkz. Erdoğan MOROGLU, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s. 25 vd.) Uygulama ve öğretide sayılan ve genel kurul kararının yokluğuna yol açan başlıca örnekler şöyledir; genel kurula davet, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış veya TTK’daki istisna dışında davet yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmışsa, ya da oylama yapılmaksızın karar alınmışsa, genel kurul toplantısı yapılmaksızın karar alınmışsa yokluk yaptırımı uygulanır. Hükümet komiserinin bulunmadığı bir toplantıda alınan kararlar, komiserce imzalanmamış bir tutanakta yer alan karar yine yoklukla maluldür. Nisap bakımından aykırılıklar da genel kabule göre yokluğa sebebiyet vermektedir. Mevcut olmayan pay adedince mevcut oy nisap bakımından alınan kararların geçerliliğine etki ediyor ise, diğer bir ifade ile söz konusu oylar mevcut olmadan yeter sayı sağlanamıyorsa bu hâlde kanunda öngörülen yeter sayıda irade beyanı bulunmadığı için işlem yoklukla malul olacaktır.
Butlan yaptırımı bakımından, ETK’da butlan düzenlenmemiş iken TTK’da butlana ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Buna göre, pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ve anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olacağı açıkça düzenlenmiştir (TTK.m. 447). Bunun dışında daha önce olduğu gibi genel hükümlere dayanılarak da butlana hükmedilebileceği düşünülmektedir. İşlem emredici hükümlere (geçerlilik şartlarına) aykırı ise batıl olacaktır. Burada kanuna aykırılık hususu TTK. 445’te bir genel kurul kararının iptal sebepleri arasında da sayılmış olduğundan, (emredici) kanun hükümlerine aykırılık halinde hangi yaptırımın uygulanacağı hususu tartışma konusu olmuştur.
Bu hususta bilimsel öğretide ARSLANLI, MOROĞLU ve DOMANİÇ birbirine yakın görüş ve haklı gerekçeler ortaya koyarak, emredici hükümler arasında ikili bir ayrım yapmakta; üçüncü kişileri ve ortaklık alacaklılarını korumaya yönelik (mutlak) emredici hükümlere aykırılığın yokluk veya butlana (EBK. 19-20), bunlar dışında kalan ve ortakları korumaya yönelik (nisbi) emredici hükümlere aykırılığın iptal davasına tabi olduğunu savunmakta idiler. Bu görüş uyarınca, hangi hükümlerin nisbi emredici nitelikte olduğu hükmün sözünden anlaşılamadığı takdirde, hakim tarafından yorum yoluyla saptanacaktır. Bu açıdan özellikle, kararın oluşmasına dair kurucu/şekli (mutlak emredici) hükümler dışında kalan ve kararın oluşmasıyla ilgili olan tüm hükümler nisbi emredicidir (bkz. O. İMREGÜN, Anonim Ortaklıklar, İstanbul, 1989, s. 158-159, MOROĞLU, s. 196-198; H. ARSLANLI, Anonim Şirketler, II-III, İstanbul 1960, s. 68; H. DOMANİÇ, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, TTK. Şerhi II, İstanbul 1988, s. 881-882).
Yeni Kanuna uyarlayarak örnekler vermek gerekirse, halka kapalı ortaklıkta, o yılın kârının tamamının sermaye artırımında kullanılmasına dair karar iptal edilebilir; TTK. 437’de öngörülen ve bazı belgelerin genel kurulun olağan toplantısından önce incelemeye açık tutulmasına dair hükme uyulmadan alman fınansal tablolar ve kâr dağıtımı ile ilgili karar iptal edilebilir, davetin toplantıdan en az iki hafta önce yapılmasına dair TTK. 414/1 nisbi emredici olup, toplantıdan on gün önceki davetle toplantı yapılmış ise alman karar iptal edilebilir; gündemin açıklanmasına ilişkin m. 413, 414’e uyulmaksızın alınan karar iptal edilebilir; TTK. 436 uyarınca oydan yoksun kişilerin de katılımı ile alınan karar iptal edilebilir; her payın kural olarak en az bir oy hakkı sağlayacağını öngören m. 434’e aykırı olarak bir ortağın oy kullanması engellenir veya asgari oy hakkı çiğnenirse, yine alınan karar iptal edilebilir niteliktedir. Görüldüğü üzere, örnek verilen hallerde kanuna aykırılık bulunmakla birlikte, iptali istenen kararla ilgili ve o kararla sınırlı bir ihlâl söz konusudur. Buna karşılık, mutlak veya nisbi emredici hükümleri ilerisi için kaldıran veya değiştiren kararlar ise, m. 437/6 örneğinde görüldüğü gibi batıldır. (MOROĞLU, s. 57, 196 vd; M. BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, s. 201-202). Yargıtay uygulaması da benzer şekildedir:
İptal yaptırımı açısından, dava açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK. m.445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK. 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TK. 446/1’in (b) bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasını çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış, ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır. TEKÎNALP söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen Genel Kurul kararı alınamazdı veya Genel Kurul başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü.TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.)
İptal davası açısından, davayı açabilecek olanlar, pay sahipleri, organ olarak yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulu üyelerinden her birisidir. (TTK.m. 446 ). Toplantıya katılan pay sahipleri karara olumsuz oy vermiş ve muhalefetini zapta geçirmiş olmalıdır. Bununla beraber, muhalefet şerhinin toplantı tutanağında bulunması dışında, toplantı tutanağına ekli bir belge ile toplantı başkanlığına sunulabileceği ve toplantı tutanağında bu hususa yer verilebileceği de kabul edilmektedir.
Yukarıda da izah edildiği üzere TTK.nun 446.maddesi uyarınca toplantıya katılan üyenin karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında, sonradan alınacak karara esas olması muhtemel bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımamaktadır. Muhalefetin, görüşülen öneriye değil, alman karara karşı yapılması gerekmektedir. Yine Yargıtay kararlarında, muhalefetin anılı karardan sonra olması gerektiği, zira karar öncesinde karara peşinen muhalefet etmenin mümkün olmadığı da ifade edilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta öncelikle davalı şirketin 20/09/2016 tarihli genel kurulunda alınan kararların TTK’nın 447’nci maddesi uyarınca batıl olup olmadıklarının,butlan halinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, butlan koşullarının oluşmadığının tespiti halinde ise TTK’nın 445’nci maddesi uyarınca 5 nolu gündem maddesi ile alınan kararlar yönünden iptal koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davacılar davalı şirket genel kurulunda alınan kararların butlanını da talep ettikleri görülmektedir. İptal davasından farklı olarak genel kurul kararlarının butlanı TTK’nın 447’nci maddesinde düzenlenmiş ve herhangi bir süre ile sınırlandırılmamıştır.Bu durumda kararların butlanı söz konusu ise davanın açılması için üç aylık sürenin geçirilmiş olması dava açılmasına engel olmayacaktır. Davacı tarafından butlana gerekçe olarak divan başkanının oybirliği ile seçilmediğini,bu hususta bir karar alınmadığını,alınmış gibi gösterildiğini,divan başkanına tutanağı imzalama yetkisinin verilmediğini,ve davacılarında toplantı tutanağını imzalamadıkları ileri sürülmüştür
6102 s. TTK’nın 617/3.maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 422 (l) ‘e göre toplantı tutanağı, pay sahiplerini veya temsilcilerini, bunların sahip oldukları payları, gruplarını, sayılarını, itibari değerlerini, genel kurulda sorulan sorulan, verilen cevapları, alınan kararları, her karar için kullanılan olumlu ve olumsuz oyların sayılarını içerir.Tutanağın, toplantı başkanlığı tarafından imzalanması gerekmektedir; aksi hâlde tutanak geçersiz olur.
Davalı şirket genel kurul tutanağı diğer yönlerden incelendiğinde,toplantı başkanlığına …’ın oybirliği ile seçildiği, davacıların gündemin 5.maddesine muhalefet muhalif kaldıkları ve muhalefet şerhlerini ayrı bir tutanak ile divan başkanlığına verdikleri anlaşılmaktadır.Davalı şirket genel kurulunda alınan karalar TTK da emredici nisap öngörülen ağırlaştırılmış kararlardan olmayıp, bu hususta şirket esas sözleşmesinde de özel bir nisap öngörülmemiştir. Toplantıda alınan kararlar esas sözleşme değişikliği gerektirmediğinden toplantı karar nisabı TTK md. 418’e istinaden belirlenecektir. Davacıların şirketteki pay oranının %20,00 olduğu dikkate alındığında bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır olduğu toplantıda toplantı ve karar yeter sayılarına aykırılık dolayısıyla alınan kararların iptali koşulunun oluşmadığı gibi toplantı tutanağının sadece divan başkanı tarafından imzalanması yeterli olduğundan ve davacılar tarafından …’ın divan başkanlığına seçilirken oylama yapılmadığına ilişkin iddialarını ispat edemedikleri,buna göre butlan koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır.
Davacıların 446. maddenin (a) bendinde öngörüldüğü biçimde toplantıya katılıp iptali istenen gündem maddeleri ile ilgili olarak muhalefet şerhini zapta geçirttikleri, davayı da TTK md. 445 (l)’de öngörülen 3 aylık süre içerisinde açtıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda genel kurul kararlarının iptal koşulları olan kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık bakımından incelenmesi gerekmektedir.
Kararların iptal edilebilirlik koşulları incelendiğinde:
Davalı şirket genel kurulunun iptali talep edilen 5 nolu gündem maddesi müdür seçimine ilişkin olup,davacılar müdür seçilen … ve …’ın şirketi zarara uğratacaklarını ileri sürmekte ve bu nedenle kararın iptalini talep etmekteyse de yapılan seçim kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık içermediğinden iptal koşulları bu madde bakımından oluşmamış olup mahkememizce bu yöne ve toplantı tutanağının 4 numaralı ekinde yer alan ve divan başkanı tarafından da imzalanan kararın toplantı tutanağına eklenmesine ilişkin olarak verilen kararlar kesinleştiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda bahsi geçen Yargıtay kararı incelendiğinde,Yargıtay tarafından Mahkememiz kararı ,Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Bu itibarla mahkemece, davalı şirketin defter ve kayıtları celp edilip açıklanan şekilde araştırma ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmek gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden bozulmuştur.
Yargıtay ilamı doğrultusunda davalı defterleri üzerinde inceleme yapılarak taraflara emsal bildirmeleri için süre verilmiş taraflarca bildirilen emsaller incelenmiştir. Ancak gösterilen emsallerde adı geçen şirketlerin ortaklık yapısı ve mali durum açısından davalı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketler olup olmadığı kesin olarak belirlenememiş olup emsal olarak gösterilen şirketlerin mali kayıtlarının incelenmesi ticari sır diğinden gösterilen emsaller dikkate alınamamıştır.Bu nedenle dosya içeriğindeki diğer verilerden yararlanarak ücretin fahiş olup olmadığı belirlenmelidir.Emsal ücret tespitinin yapılamaması tek başına davacının kâr payı alma hakkını ihlal edip etmediğini belirlemede ölçüt değildir.Buna göre müdür …’a aylık ¨10.000,00 ücret ödenmesine ilişkin genel kurul kararında kararlaştırılan ücretin fahiş olup olmadığına ilişkin değerlendirme yapıldığında, daha önceki Genel Kurul Toplantılarında şirket müdürü için herhangi bir ücret belirlenmemiş olduğu, 20/09/2016 tarih Ortaklar Kurulu Toplantısında ortak olmayan şirket müdürü için tayin edilen ücretin (¨10.000,00) önceki müdür ücretleri ile mukayese imkanı bulunmadığı, 20/09/2016 tarih Ortaklar Kurulunca tayin edilen ücretin, şirketin 31/12/2015 tarih itibariyle mevcut Brüt Satış Kârının 3,14, Faaliyet Kârının 3,77 katına denk geldiği, şirketin 01/01/2015-31/12/2015 dönemini ¨ 5.653,16 zararla kapattığı gözönünde tutulduğunda, ortak olmayan şirket müdürü için 20/09/2016 tarih Ortaklar Kurulu Toplantısında tayin edilen yıllık brüt ¨214.681,69 ücretin, 2016 yılındaki zararını daha da artırıcı nitelikte olduğu,20/09/2016 tarihli Ortaklar Genel Kurulu Toplantısında ortak olmayan şirket müdürü için tayin edilen (yıllık brüt ¨214.681,89 , yıllık net ¨120.000,00) ücretin fahiş olduğu ve davacıların kâr payı alma haklarını ihlâl niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava dışı şirket müdürü için tayin edilen aylık net ¨10.000,00 (yıllık net ¨120.000,00 , yıllık brüt ¨214.681,69 ) ücretin TTK.m.644 yollamasıyla TTK.m.394 yönünden münasip olmadığı,alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık içerdiğinden iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları Yargıtay tarafından reddedildiğinden ve davalı şirketin 20/09/2016 tarihinde yapılan 2015 yılına ait olağan genel kurul toplantısında gündemin 5 nolu maddesi ile alınan ve dava dışı … ile … ‘ın müdür seçilmelerine ilişkin karar ile toplantı tutanağının 4 numaralı ekinde yer alan ve divan başkanı tarafından da imzalanan kararın toplantı tutanağına eklenmesine ilişkin talebin reddine dair kısımlar kesinleştiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
2-Davacıların , davalı şirketin 20/09/2016 tarihinde yapılan 2015 yılına ait olağan genel kurul toplantısında gündemin 5 nolu maddesi ile alınan ve müdür seçilen …’a ¨10.000,00 aylık net ücret ödenmesine ilişkin kararın İPTALİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken ¨59,30 peşin harcın davacılar tarafından yatırılan ¨ 29,20’den mahsubu ile bakiye ¨30,10 harcın davalıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
3-Davacılar tarafından yapılan 24 tebligat+posta ücreti ¨409,60, bir bilirkişi inceleme ücreti ¨ 2.185,40 olmak üzere toplam ¨2.595,00 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına (1/2) göre hesaplanan ¨1.297,50’nin davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE, kalan kısmın davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 15 tebligat + posta ücreti ¨82,50 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına (1/2) göre hesaplanan ¨41,25’nin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE,kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen kısım üzerinden hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacılara VERİLMESİNE,
6-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen kısım üzerinden hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨588,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair,6100 sayılı HMK’nun geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla mülga 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.30/09/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”