Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/124 E. 2020/913 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/124
KARAR NO : 2020/913

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/02/2020
KARAR TARİHİ : 30/12/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili şirketin … Bulvar Cd…. sok.No:… K:l D:… …/ … adresinde, …. Sigorta A.Ş. ile aralarında yapmış oldukları Beyoğlu …. Noterliğinin 29.03.2001 tarih ve … yevmiye ile onaylı Acentelik Sözleşmesi kapsamında sigorta acenteliği yaparak ticari faaliyette bulunduğunu, davalı tarafın, sözleşmeye ve yasaya aykırı olarak 16.01.2010 tarihinde sözleşmenin tek taraflı fesih edildiğini bildirdiğini, ….. Sigortanın bünyesindeki bir kısım insanların gelirini haksız şekilde elde etmeye çalışmasından müvekkilinin zarara uğradığını, poliçe bedellerinin tahsil edilmediği halde gerçek dışı ithamlarla şirket sözleşmesinin fesih edilmeye çalışıldığını, davacının acentelik faaliyetini sonlandırdıklarını, ekranının kapatıldığını, davacıdan 150.000,00 TL teminat alındığını, davalının acentelik sözleşmesini yasaya ve sözleşmeye aykırı fesh ettiğinden müvekkilinin uğradığı tüm zararların şimdilik 50,000,00 TL maddi tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile davacının müvekkili şirketin acentesi olduğunu, acentelik sözleşmesinin haksız fesih edildiğini, bu nedenle de maddi ve manevi zarara uğradığı gerekçesi ile dava açtığı iddialarının haksız ve yersiz olduğunu, davacı tarafa sözleşmesinin haklı nedenle fesih edildiğinin bildirildiğini, davacının ileri sürdüğü taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu olayda davalının acenteliğinin kanun hükümlerine uygun olarak fesih edildiğini, davacı tarafın acentelik komisyonlarına ilişkin olarak ileri sürdüğü hususların dayanağının bulunmadığını, taraflar arasında acentelik sözleşmesinin 22.08.2013 tarihinde akdedildiğini, sözleşmenin 02.02.2015 tarihinde yenilendiğini, her iki sözleşmede herhangi bir oran belirlenmediğini, oran takdirinin ise müvekkili şirkete ait olduğunu, branşlar itibarı ile oranların belirleme yetkisi olduğunu, bu durumun da davacı acente tarafından kabul edildiğini, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
Dosyaya sunulan 26/11/2020 tarihli bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda sözleşme gereği esas olan defter kayıt ve belgelerin davalı defter kayıt ve belgeleri olduğu, davalı tarafın defterlerinin lebine delil vasfının bulunduğu, tarafların, dava konusu olan 2007, 2008 ve 2009 hesap yılı dönemlerinde davacı tarafın ürettiği poliçelerden ve alacağı bulunan komisyon tutarları veya iş bu tutarların tahsil/tediye edilip edilmediği, yönünden uyuşmazlıklarının bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Bakırköy …. Asliye Ceza Mahkemesinin .. Esas Sayılı dosyası dosyamız arasına alınmıştır.
Dava, acentelik sözleşmesinin müvekkil tarafından haksız olarak feshi sebebiyle doğan alacak ve tazminat taleplerine ilişkindir.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2016/19373 E.2018/7265 K.sayılı ilamında; “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2017 gün, 2017/17-1093E.,2017/1090 K sayılı ilamında da belirtildiği gibi “…6100 sayılı HMK’nın 176. maddesinde taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu nedenle olay bakımından cevap dilekçesinin ıslahı için öncelikle yapılması gereken usul işlemi davaya cevap vermekten ibarettir. Cevap dilekçesinin hiç verilmemiş olması halinde ortada ıslah edilmesi mümkün bir usul işleminin varlığından söz edilemez. Aksi halde, suskun kalınarak hiç cevap verilmemiş olması halinin bir usul işlemi olarak kabulü gerekir. Bu çerçevede süresi geçtikten sonra yapılan ve karşı çıkılan savunmanın da hiç yapılmamış gibi olduğunu ve aynı hukuki sonucu doğuracağını belirtmek gerekir. Usul işleminin ıslahla düzeltilmesi öncelikle geçerli bir hukuki işlemin varlığını gerektirdiğinden, yapılmamış hükmünde sayılan bir usul işleminin ıslahla düzeltilmesi de düşünülemez.
Türk Borçlar Kanunu “Beş yıllık zamanaşımı” başlıklı 147 maddesi; “Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır: 1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler. 2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri. 3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar. 4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar. 5. Vekâlet, komisyon ve acentelik sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar. 6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.” şeklindedir.
Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; davalı süresinde cevap dilekçesi vermiş olduğundan dosyaya sunmuş olduğu cevap dilekçesinin ıslahına ilişkin 27.11.2020 tarihli dilekçesi mahkememizce davacıya tebliğ edilmiş olup beyanı alınmıştır. Davalının zamanaşımı itirazı bakımından dosya incelendiğinde, taraflar arasındaki acentalık sözleşmesi 29.03.2011 tarihli olup davalı tarafından sözleşmenin fesih tarihi16.02.2010 tarihinde yapıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşmenin acentelik sözleşmesi olması nedeni ile bu sözleşmeden doğan hak ve talepler 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup 16.02.2015 tarihinde zamanaşımına uğramıştır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin acentelik değil karma sözleşme olduğunun kabulü halinde dahi feshin 16.02.2010 tarihli olması davacının da arabuluculuk başvuru tarihinin 03.02.2020 tarihli olması nedeni ile 10 yıllık zamanaşımının da dolduğunun kabulü gerekmektedir. Davacı taraf iş bu davada uzamış zamanaşımının uygulanması gerektiğinden bahsetmiş ise de, sözleşmenin fesih nedeni olarak gösterilen fiil olan davacının sahibi olduğu acentenin sattığı poliçe bedellerini firmaya aktarılmadığına ilişkin olup Yargıtay …. Ceza Dairesinin …. Esasi …. Karar sayılı ilamı ile mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğinden bozulduğu, kendi fiilinden kaynaklı davalıların başvurusu ile açılan bu ceza dosyasındaki uzamış zamanaşımı iddiasında bulunamayacağı, aksi düşünülse dahi uzamış zaman aşımının da dolduğu anlaşılmakla açılan davanın zamanaşımından reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
AÇILAN DAVANIN ZAMANAŞIMINDAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Sarf edilmeyen gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
4-Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT 7/2 mad gereği 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/12/2020

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza

“iş Bu Evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununun 5. Madde Uyarınca Güvenli Elektronik İmza İle İmzalanmış Olup, 22. Madde Uyarınca Da Islak İmza İle İmzalanmayacaktır.”