Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/117 E. 2021/698 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/117
KARAR NO : 2021/698

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/10/2019
KARAR TARİHİ : 09/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin, Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı İtirazın İptali davasına sunduğu 17.10.2019 harçlandırma tarihli dilekçesinde özetle;
Müvekkili ile davalı arasında 23.06.2017 tarihinde yapım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye istinaden müvekkilinin 07.08.2017 tarihinden itibaren davalı şirketin kanalında yayınlanan programın yapımcılığını ifa etmeye başladığını, 39 bölüm sonra davalı şirketin tek taraflı kararı ile programın sebep gösterilmeksizin yayından kaldırıldığını, akabinde müvekkiline sözleşmeyle garanti edilen bakiye 31 bölüm ve yeni bir programın en geç Mart 2018 içinde yayına konulacağının belirtildiğini, buna rağmen 31 bölüm ücreti ödenmediği gibi, garanti edilen 31 bölüm ve yayınlanacak yeni programında tarihinin de bildirilmediğini, Sözleşmesinin “Süre ve Fesih” başlıklı 15. Mad. “Şirket, yapımcıya mücbir sebeplerin ortaya çıkmaması ve/veya yapımcının kendisinden kaynaklanan nedenlerle eserin yapımını sözleşmeye uygun şekilde gerçekleştirmemiş olması halleri hariç olmak üzere; eserin ilk yayınları saat 10.00-13.00 aralığında yayınlanırsa 2017 Ağustos ayında yayınlanacak bölümler ve buna ilaveten 50 bölüm yayın garantisi vermektedir” hükmü bulunduğunu, Ağustos/2017 ayında yayınlanan 20 bölüm ve buna ilaveten 50 bölüm olmak üzere toplam 70 bölüm garanti edildiğini, müvekkilinin de sözleşme hükmüne güvenerek ticari ilişkisini buna göre düzenlediğini,bunun haricinde sözleşmenin 12. Maddesinde yer alan ve müvekkiline ödenmesi gereken ¨420.000,00 avanstan sadece ¨175.891,60 ödendiğini, müvekkiline garanti edilen 70 bölümden geriye kalan 31 bölüme ilişkin ¨1.302.000,00 + KDV davalının müvekkiline borcu olduğunu, ödenen avans tutarı mahsup edildiğinde ¨1.126.108,40 + KDV davalının müvekkiline borçlu olduğunu, davalı şirkete gönderilen ihtarname ile bu bedelin ödenmesinin ihtar edildiğini, ancak borcun ifa edilmediğini, davalıya ¨1.302.000,00 + KDV olmak üzere fatura düzenlendiğini, faturaya itiraz edilmediği gibi bakiye kalan ödemenin de yapılmadığını, alacağın tahsili için icra takibinin başlatıldığını, davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu, neticede; davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) SAVUNMA VE CEVAP:
Davalı vekilinin 17.12.2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle;
Müvekkilinin “…” logosu ile 6122 sayılı Kanun uyarınca yayın hizmeti ile iştigal eden bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin yayınlarının iç ve dış yapım olmak üzere hazırlanıp yayınlandığını, dış yapımın fikri ve prodüksiyonu yapım şirketi tarafından oluşturulan dizi fılm, yarışma ve eğlence gibi Tv programlarının, tüm organızasyonunun, meydana getirilmesinin tv kanalından bağımsız olarak hazırlanarak yayın için kanala sunulması olduğunu, iç yapımın ise; programların tv kanalı tarafından hazırlanarak yayınlanması olduğunu, hazırlanan tüm yayınları, yayınlayıp yayınlamamanın ise o günün şartlarına ve programların ilgi çekiciliğine, görüntü ve ses kalitesine, yayın süresine, izlenirlik oranı gibi hususlar dikkate alınarak müvekkili tarafından belirlendiğini,dava konusu programın dış yapım olduğunu, yapımcı davacı tarafından hazırlanarak müvekkiline iletilecek programa ilişkin tüm şartların 23.06.2017 tarihinde akdedilen “Yapım Sözleşmesi” nde düzenlendiğini, bu sözleşme ile amaçlananın, davacı yapımcının, evli, nişanlı, sözlü yada ilişkilerinde sorun yaşayan çiftlerin birlikte yada ayrı ayrı başvurarak katılabilecekleri, geri dön çağrısı yapabilecekleri, ilişkisini düzeltmek için katılan ve locada bulunan diğer katılımcılarında yer aldığı ve zaman zaman işlenen konu hakkında yorumda bulunduğu, stüdyoda seyircinin de eşlik edeceği özgün zaman program üretmesi ve bunun karşılığında da müvekkili şirketin yayınlanan bölümlere istinaden davacı bölüm başı ücreti ödemesi olduğunu, davacının sözleşme hükümleri uyarınca eserin ilk bölümünü üreterek müvekkili şirkete teslim ettiğini, “…” ismi ile 7 Ağustos 2017 tarihinde yayınlandığını, bu bölümü takip eden 2 bölümünde aynı konsepte yayınlandığını, 3. bölümün yayınlanmasından sonra RTÜK’ün müvekkili şirket yetkililerinin toplantıya çağırdığını, “…” isimli programın 29.04.2017 tarihinde yürürlüğe giren OHK bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında KHK”’nin Altıncı Bölümünde düzenlenen Medya Hizmet Sağlayıcılarla İlgili Düzenlemeler başlıklı 60. Mad. aykırılık teşkil ettiğini, programa bu şekli ile devam edilirse 61. Mad. düzenlenen yaptırımların uygulanacağının bildirildiğini, RTÜK’ün programın “…” olan ismini ve programın içeriğini, arkada bulma amacıyla kişilerin buluşturulduğu türden programlara benzettiğini, programın ilk bölümlerinde daha önce izdivaç programlarına da katılmış kişilerin katılması ve bu kişilerin nişanlısına, eşine seslenmesinin programın bu şekilde algılanmasına sebep olduğunu, taraflarca akdedilen sözleşmede konukların temini ve bunlara ilişkin tüm sorumluluk davacıya ait olduğundan, sözleşmenin 8. Mad. davacının, programın 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonlarının Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanuna ve bu Kanunla ilgili yönetmeliklere, RTÜK yayın hizmeti ilkelerine vs. diğer ilgili mevzuata aykırı olmayacağını kabul ettiğini ve davalı müvekkiline veya kanala sözleşme konusu ile ilgili bir uyarı, idari bir ceza ve/veya herhangi bir müeyyide uygulanması yada uygulanacağının bildirilmesi durumunda, müvekkili veya kanalın yayında müdahale sorumluluğunu müvekkili ile birlikte derhal üstleneceğini, program sebebiyle uygulanan idari para cezaların yaptırımından %50 sorumlu olduğunu kabul ettiğini, bu nedenle RTÜK tarafından yapılan uyarının davacıya iletildiğini, akabinde programın isminin “….” olarak değiştirildiğini, isim değişikliği ile birlikte programın formatının da değiştirildiğini, suç cinayet temalarının işlendiği program formatına dönüştürüldüğünü, akabinde programda sunucu değişikliğine gidildiğini ve ….’un programı sunmaya başladığını ve programın isminin “…. ” olduğunu, özetle programın; 07 Ağustos 2017 tarihinden 16 Ağustos 2017 tarihine kadar … sunumu ile 8 bölüm boyunca “…” ismi ile, 17 Ağustos 2017 tarihinden 31 Ağustos 2017 tarihine kadar 11 bölüm boyunca “….” ismi ile, 4 Eylül 2017 tarihinden 29 Eylül 2017 tarihine kadar 20 bölüm boyunca … sunumu ile “….” ismi ile olmak üzere toplam 39 bölüm yayınlandığını ve son verilmek zorunda kalındığını, müvekkilinin sözleşmenin ayakta kalması için her türlü çabayı gösterdiğini, ancak teslim edilen yeni bölümlerin izlenirlik oranlarının düşük olması, sözleşme kurulurken varolan koşulların değişmesi ve bu değişimin sonucu olarak sözleşmedeki dengenin müvekkili aleyhine katlanamayacak derecede bozulduğunu, programın müvekkili şirketten kaynaklanmayan nedenlerle 4. bölüm itibari ile sözleşmede tarafların yayınlamayı amaçladıkları formattan çıktığını, başka bir programa dönüştüğünü, bu şekli ile sözleşmedeki mücbir sebep halinin gerçekleştiğini, 15. Mad. batıl hale geldiğini, 15. Mad. ile 50 bölüm veya 40 bölüm sürmesinin sözleşmedeki tanımlanan formattaki tv programına ait olduğunu, RTÜK uyarısından sonra ortaya çıkan programın 15. Mad. ile 40 veya 50 bölüm sürmesinin arzulandığı eser olmadığını, sözleşmenin ilk kurulduğu andaki iradenin dışına çıkılarak farklı eserler sunulduğunu, tarafların gerçek iradesinin sözleşmenin 16-0 maddesinde açıkça tespit edildiğini “Şirket yapımcı tarafından hazırlanan bölümün yürürlükteki mevzuat hükümlerine ve/veya kanalın yayın politikasına aykırı olması, içeriğinin beğenilmemesi vs. hallerinde ilgili bölümü yayınlamama hakkına sahip olup, yapımcı bu hususu peşinen kabul etmiştir. Yapımcı bölümünde yayınlanmaması nedeniyle şirket ve/veya kanaldan herhangi bir nam altında hak ve/veya alacak talep edemeyeceğini peşinen beyan, kabul ve taahhüt eder.” Hükmüne havi olup, herhangi bir garanti bölüm ayrımı yapmaksızın, müvekkilinin mevzuat hükümlerine aykırı olan, içeriği beğenilmeyen bölümleri yayınlamama ve yayınlamadığı bölümlerin bedelini ödememe hakkına sahip olduğunu, davacı tarafından tahsili talep edilen 31 bölümün davacı tarafından hiçbir zaman çekilmediğini, bu bölümler için herhangi bir emek ve mesai harcanmadığını, giderlere katlanılmadığını, ödeme yapılmak zorunda kalınmadığını, davacının herhangi bir zarara uğradığını beyan ve ispat etmediğini, ortada bir zarar olmadığından davacının sebepsiz zenginleşeceğini, neticede; davanın reddine, davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan, bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhine ¨1.360.378,40 asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin süresinde, borca itiraz ettiğini belirterek takibin durmasına sebebiyet verdiği,İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği,bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği,davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde ve dava konusu eser üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış,Bilirkişiler …, Prof. Dr. … ve … tarafından mahkememize sunulan 28/04/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Davacı ile davalı arasında, 23.06.2017 tarihli yapım sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeyle davacı/yapımcı, davalıya ait televizyon kanalında yayınlanmak için, sözleşmenin 2/h nolu maddesinde “konusu ve içeriği (konsepti)” belirlenmiş olan program bölümlerini yapmayı borçlandığını, davalı/yayıncı da, program başına ücret ödemeyi borçlandığını, davalı/yayıncı, mücbir sebeplerin ortaya çıkmaması halinde, toplam 70 programı yayınlayacağı yönünde davacı/yapımcıya garanti verdiğini, sözleşme konusu programlar bir süre boyunca “sözleşmede belirlenmiş olan konu ve içerikle (yani çiftleri barıştırma konusu ve içeriğiyle/konseptiyle) yayınlandığını, daha sonra, RTÜK tarafından, bu konu ve içerikle yayınlanan program bölümlerinin “toplumun evlilik kurumuna verdiği değeri zayıflatıcı unsurlar içerdiği için RTÜK ile ilgili mevzuat hükümlerini ihlal ettiği”, davalı/yayıncıya bildirildiğini, bunun üzerine, davacı ile davalı anlaşmak suretiyle, sözleşme konusu programın sözleşmede belirlenmiş olan konu ve içeriğini (konseptini) değiştirdiğini dolayısıyla, sözleşmenin kurulmasından sonra, “TV Programları” ile ilgili konularda uzman “Tacir” durumunda olan her iki tarafça da tahmin edilememiş olan bir “olağanüstü durum” ( ki “olağanüstü durum” hukuki açıdan, “mücbir sebep” ile aynı etkiye/fonksiyona sahiptir) sebebiyle sözleşme konusu programın sözleşmede belirlenmiş olan “konu ve içeriği (konsepti)” tarafların anlaşması ile değiştirildiğini, dolayısıyla da sözleşmenin “esaslı bir unsuru” tarafların anlaşması ile değiştirildiğini, davalı/yayıncı ise, hayatın olağan akışında, sözleşme konusu programın sözleşmede belirtilen “konu ve içerik” ile yayınlanacağı inancıyla (bu hususa güvenerek) 70 adet program bölümün yayınlamayı garanti ettiğini, zira bilindiği üzere, sözleşmede belirtilen konu ve içeriğe (konsepte) sahip programlar ülkemizde büyük ilgi toplamakta ve oldukça yüksek reyting (izlenme oranı) elde edildiği, söz konusu “olağanüstü durum (hal)” sebebiyle sözleşme konusu programın sözleşmede belirlenmiş olan “konu ve içeriğinin (konseptinin)” ve dolayısıyla da sözleşmenin “esaslı unsurunun” tarafların anlaşması ile değiştirilmesi nedeniyle; 70 adet programı yayınlama garantisini (garanti taahhüdünü) içeren sözleşme hükmünün de, kendiliğinden geçersiz hale geldiğini, diğer bir deyişle söz konusu hükümde yer alan “garanti taahhüdünün” ortadan kalktığını, bu nedenle davacının, işbu garanti taahhüdünün davalı tarafından yerine getirilmediği gerekçesiyle uğradığını iddia ettiği zararın (kar mahrumiyeti zararının) tazminini davalıdan talep edemeyeceği kanaatine varıldığını bildirdikleri görülmüştür.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Eser sözleşmesi ise yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.Buna göre davacı olan alt yüklenicinin, iş sahibi ile yapılan anlaşma uyarınca eseri meydana getirdiğini bunun karşılığında iş bedelinin kendisine ödenmediğini ispatlaması gerekir.
Somut olayda davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme uyarınca davacı tarafından hazırlanan TV programının davalıya ait Tv kanalında yayınlandığı ve garanti edilen 70 bölümden 31 bölümün yayınlanmadığı ve bu bölümlere ilişkin iş bedelinin ödenmediği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık,davacı tarafından hazırlanan Tv programının yayından kaldırılmasının mücbir sebebe dayanıp dayanmadığı,sözleşmede belirtilen garanti taahhüdünün geçerli olup olmadığına ilişkindir.
Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 582). Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi mücbir sebebin bir takım unsurları vardır. Öncelikle mücbir sebep, zorlayıcı bir olaydır. Bu olay doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi insana bağlı beşeri bir olay da olabilir. Bu olay, zarar verenin faaliyet ve işletmesi dışında kalan bir olay olmalıdır. Mücbir sebep nedeniyle zarar veren, bir davranış normunu veya sözleşmeden doğan bir borcu ihlal etmiş olmalıdır. Yine mücbir sebep, davranış normunun ihlali ya da borca aykırılığın sebebi olmalı ve kaçınılmaz bir şekilde buna yol açmış olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulmazlık ve önlenemezlik kavramını da kapsar. Mücbir sebebin bir diğer unsuru ise öngörülmezliktir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde;Davacı ile davalı arasında, 23.06.2017 tarihli Yapım Sözleşmesi akdedilmiştir. Bu sözleşmeyle davacı/yapımcı, davalıya ait TV kanalında yayınlanmak için, sözleşmenin 2/h nolu maddesinde “konusu ve içeriği (konsepti)” belirlenmiş olan program bölümlerini yapmayı borçlanmıştır. Davalı/yayıncı da, program başına ücret ödemeyi borçlanmıştır.Davalı/yayıncı, mücbir sebeplerin ortaya çıkmaması halinde, toplam 70 Programı yayınlayacağı yönünde davacı/yapımcıya garanti vermiştir.
Sözleşme konusu Programlar bir süre boyunca “sözleşmede belirlenmiş olan konu ve içerikle (yani çiftleri barıştırma konusu ve içeriğiyle/konseptiyle) yayınlanmıştır. Fakat sonra, RTÜK tarafından, bu konu ve içerikle yayınlanan program bölümlerinin “toplumun evlilik kurumuna verdiği değeri zayıflatıcı unsurlar içerdiği için RTÜK ile ilgili mevzuat hükümlerini ihlal ettiği”, davalı/yayıncıya bildirilmiştir.
Bunun üzerine, davacı ile davalı anlaşmak suretiyle, sözleşme konusu Programın sözleşmede belirlenmiş olan konu ve içeriğini (konseptini) değiştirmişlerdir. Dolayısıyla, sözleşmenin kurulmasından sonra, “TV Programları” ile ilgili konularda uzman “Tacir” durumunda olan her iki tarafça da tahmin edilememiş olan bir “olağanüstü durum” ( ki “olağanüstü durum” hukuki açıdan, “mücbir sebep” ile aynı etkiye/fonksiyona sahiptir) sebebiyle sözleşme konusu Programın sözleşmede belirlenmiş olan “konu ve içeriği (konsepti)” tarafların anlaşması ile değiştirilmiştir. Dolayısıyla da sözleşmenin “esaslı bir unsuru” tarafların anlaşması ile değiştirilmiştir. Davalı/yayıncı ise, hayatın olağan akışında, sözleşme konusu Programın sözleşmede belirtilen “konu ve içerik” ile yayınlanacağı inancıyla (bu hususa güvenerek) 70 adet Program bölümün yayınlamayı garanti etmiştir. Zira bilindiği üzere, sözleşmede belirtilen konu ve içeriğe (konsepte) sahip programlar ülkemizde büyük ilgi toplamakta ve oldukça yüksek reyting (izlenme oranı) elde etmektedir. Söz konusu “olağanüstü durum (hal)” sebebiyle sözleşme konusu Programın sözleşmede belirlenmiş olan “konu ve içeriğinin (konseptinin)” ve dolayısıyla da sözleşmenin “esaslı unsurunun” tarafların anlaşması ile değiştirilmesi nedeniyle; 70 adet Programı yayınlama garantisini (garanti taahhüdünü) içeren sözleşme hükmü de, kendiliğinden geçersiz hale gelmiştir, diğer bir deyişle söz konusu hükümde yer alan “garanti taahhüdü” ortadan kalkmıştır. Bu nedenle davacının, işbu garanti taahhüdünün davalı tarafından yerine getirilmediği gerekçesiyle uğradığını iddia ettiği zararın (kâr mahrumiyeti zararının) tazminini davalıdan talep edemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine ve davalı,davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunu ispat edemediğinden davalı vekilinin koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken ¨59,30 peşin harcın davacı tarafından yatırılan ¨16.429,98 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨16.370,68 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨80.413,24 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.09/09/2021

Başkan …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Katip …
E-İmzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”