Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/114 E. 2020/329 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/114
KARAR NO : 2020/329

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 07/02/2020
KARAR TARİHİ : 25/06/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 07/02/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin babası ….’ın 21/08/2018 tarihinde geçirdiği beyin kanaması sebebi ile …. Hastanesi’nde ameliyat edildiğini ve 07/09/2019 ölüm tarihine kadar bilincinin hiç açılmadığını, tedavisi özel sağlık sigortası bitinceye kadar …. Hastanesinde devam olunduğunu, akabinde … Hastanesine ve son olarak da … Eğitim ve Araştırma Hastanesine kesintisiz yoğun bakımda yattığını ,…. öldüğünde geriye Kadıköy … Noterliğinin 23/09/2019 tarih ve …. yevmiye no’lu mirasçılık belgesi ile sabit olduğu üzere yasal mirasçı olarak müvekkili ile birlikte erkek kardeşi …. ve eşi ….’ı bıraktığını, …., merhum ….’ ın ikinci eşi olup mirası Küçükçekmece …. Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas-…. Karar sayılı ilamı ile reddettiğini, ölüm tarihinde davalı şirketin pay dağılımının ; 18.000 Pay merhum ….’ın 8.000 Payı oğlu …’ ın, 18.000’er Pay merhumun kuzeni … ve oğulları … ve …’ın olduğunu, akrabalıkların yakınlık derecesine bakıldığından aile şirketi niteliğinde olduğunu, mirasçılık belgesi neticesinde davalı şirket pay dağılımı 9000 Pay müvekkiline, 17.000 Pay kardeşi ….’a ve 18.000’er Pay …, … ve ….’ ın olduğunu, … ve diğer şirket ortakları, müvekkili kız çocuğa ve evli olması dolayısı ile miras hakkından mahrum bırakmak kastı içerisinde olduğunu, bu sebeple şirket ortak olmasını kötüniyetle istememekte bu saik ile fiili ve fikir birliği içinde organize şekilde müvekkiline zarar verme kastı ile hareket ettiklerini, 23/12/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısını yine müvekkilin yasal hakları engellenerek borçlandırmak sureti ile sembolik bir rakamla ortaklıktan usul ve yasaya aykırı reddini planladıklarını, müvekkili …, babasının beyin kanaması geçirip bilincinin kapandığı tarihten itibaren şirketin mali durumu hakkında ortaklar müvekkilin bilgi almasını engellediklerini,…’ın ölümünden sonra davalı şirket ortaklarının olağanüstü kurul müvekkilin ortaklıktan reddi kararı açık şekilde usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin babasının vefatından sonra da intikal işlemi yapılınca şirkete girişi engellendiğini, müvekkiline miras intikali için eşi ….’ın mirası reddettiğini sonucuna göre yeni veraset ilamı çıkarılıp genel kurul kararı sonucunda ancak tescil ile şirket kayıtlarını inceleyebileceği söylendiğini, ilk kez 23/12/2019 Pazartesi günü yapılacak toplantı için usule aykırı olarak telefon ile sadece yeni mirasçılık belgesinin alındığını ve toplantı tarihi bildirilerek son anda davet edildiğini, öncesinde usule ve yasaya uygun şekilde toplantı daveti yapılmadığını, gündem maddeleri bildirilmediğini, müvekkili sadece mirasın reddine ilişkin beklenen karar sonrası kardeşi …. tarafından alınan veraset ilamına istinaden ortaklık devrinin tescili yapılacağı telefon ile bildirildiğini, müvekkili de daha yeni doğum yaptığından eşi …’nu toplantıya göndermek zorunda kaldığını, toplantıda önceden günden oluşturulmadan toplantı da tüm pay sahiplerinin katılımı olduğu gerekçesi ile olağanüstü genel kurul toplantısı tüm pay sahiplerinin katılımı olduğu gerekçesi ile diğer ortaklar tarafından emrivaki surette yapılmak istendiğini, ancak toplantı gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmeden şirket ortaklarından …, …. ve …’ın müvekkilin şahsına karşı hakaret tarzında eylem içerisinde bulunduğunu, vekaleten toplantıya iştirak eden müvekkilinin eşi ….’nun şiddet eylemleri gösterildiğini ve toplantıya katılımının engellendiğini, bu sebeple müvekkilinin Beyoğlu … Noterliğinin ihtarname gönderdiğini, davalı şirket ortaklarının usul ve yasaya aykın aldığı Olağanüstü Genel Kurul Kararlanın Bakırköy … Noterliğinin 27/12/2019 Tarihli …. Yevmiye No’lu ihtarı ile müvekkiline bildirdiklerini, müvekkilinin ihtar içeriğinde ilk kez merhum babasının ödenmemiş ¨ 337.500,00 sermayesinin olduğunu, ¨50.000,00 gibi bir sembolik değer karşılığında tüm haklar ve borçları ile birlikte TTK.m.597 uyarınca ortaklarca eşit oranda müvekkilinin payını almayı istediklerini, aksi halde dava açacaklarını bildirdiklerini, akabinde müvekkili tarafından keşide edilen ihtarnamesine cevaben Bakırköy … Noterliğinin 09/01/2020 tarihli …. Yevmiye No’lu bildirimi keşide ettiğini, ilk ihtara ek olarak 09/01/2020 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde müvekkilin pay devrini yayımladıklara bildirdiklerini, ancak müvekkilin ortaklıktan reddine ilişkin karar yayımlanmadığını, davalı şirket ortakları yasanın emredici hükümlerine aykırı şekilde karar aldıklarını, olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararın usulüne uygun davet yapılmadığını, gündemin oybirliği ile oluşturulmadığını, hesapların önceden incelenmesi için yasal zemin hazırlanmadından her halükarda kararın iptali gerektiğini, sonuç olarak 23/12/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Kararı ile müvekkilin ortaklıktan reddi kararının iptalini, yargılama giderleri ile karşı vekalet ücretinin davayıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 13/03/2020 tarihli cevap dilekçesinde; Müvekkili şirket ortaklarından …’ın vefatı nedeniyle mahkemeye sunulan T.C. İstanbul …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyası kapsamında tanzim edilen 09/12/2019 tarihli mirasçılık belgesi alındığını Mirasın ret hakkı sürecinde EK-1’de sunulan Mirasçılık Belgesi’nden de anlaşılacağı üzere …’ın mirasçılarından ret hakkını kullanan mirasçılar da olmuş olup bu tarihten önce mirasçılık hakkı ve mirasçılık payının ret hakkı hükümleri doğrultusunda değişkenlik gösterebileceğinden ve bu durum şirket ortaklık hakkını etkileyeceğinden mirasın öğrenme tarihi olarak kesinleşme tarihi olarak İstanbul …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin karar tarihi olan 09/12/2019 tarihinin dikkate alınması gerektiğini, alınan mirasçılık belgesi doğrultusunda; mirasçılara yönelik Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı 23/12/2019 tarihinde saat 13.30’da müvekkili şirket merkez adresi olan …. Mah. …. Bulvarı No: … …./…. adresinde yapılmış bulunduğunu, toplantıya mirasçı ve mirasçı vekilleri dahil olmak üzere tam katılım sağlanmış olduğundan Olağanüstü Genel Kurul; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 416. Maddesinin ”Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler.” hükmü doğrultusunda çağrısız yapıldığını, davacı taraf, müvekkili şirket ortakları tarafından olağanüstü genel kurul tarihine ilişkin olarak günler öncesinden bilgilendirildiğini, davacının, kurula bizzat katılmadığını, usulüne uygun vekaletname ile 23/12/2019 tarihli genel kurula vekaleten eşi katıldığını, davacının müvekkili şirket ortaklarına ibraz etmiş olduğu vekaletname sunulduğunu, 23/12/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul’a tüm şirket ortakları eksiksiz katılmış olup davacının vekili olarak kurula katılan ….’nun da imzasının bulunduğu Olağanüstü Genel Kurul Hazirun Cetveli sayın mahkemeye sunulduğunu, Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında da karar altına alındığı üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 596/II. fıkrası uyarınca şirket ortakları ; …., …, … ve hem mirasçı–hem şirket ortağı olan …. tarafından davacı/mirasçı …‘na miras nedeniyle esas sermaye payının geçmesi onaylanmamış, bu durumda davacının şirkete ortak olarak girmesi oybirliğiyle reddedildiğini, 23/12/2019 tarihli Müdürler Kurulu kararı incelendiğinde Olağanüstü Genel Kurul’un gündem maddelerinin belirlenmiş olduğu ve tek gündemin Mirasçılık Belgesi gereğince Türk Ticaret Kanunu’nun 596. Maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması olduğunun açık olduğunu, nitekim bu gündeme bağlı da kalındığını, ayrıca, Türk Ticaret Kanunu’nun 416. Maddesine göre usule uygun şekilde çağrısız olarak yapılan olağanüstü genel kurulda davacı yanca genel kurul toplantı tutanağının imzalanmasından imtina edilmesi ve tutanağa hiçbir itirazi kayıt düşülmemesi sebebiyle davacı yanın TTK’nın 446. Madde hükmü doğrultusunda iptal davası açma hakkı bulunmadığını, veraseten intikal neticesinde şirket sermaye yapısı Olağanüstü Genel Kurul’da karar altına alındığını ve işbu karar doğrultusunda 25/12/2019 tarihinde Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne tescil için başvuru yapıldığını, tescil işleminin 03/01/2020 tarihinde, Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanı ise 09/01/2020 tarihinde yapılmış bulunduğunu, anılan tüm evrakların mahkemeye sunulduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin taleplerinin saklı kalmak kaydıyla; davacı tarafın davasının tüm talepleri ile birlikte reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,davalı şirketin 23/12/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararın iptali istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere, genel kurul kararlarının hukuken varlık ve geçerlilik kazanabilmesi için gerekli şartlar kanunda çeşitli hükümlerde düzenlenmiş olup; bir genel kurul kararı ilgili hükümlere ve bu hükümler çerçevesinde düzenlenmiş ana sözleşme hükümlerine veya iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığı takdirde hukuken sakatlanır. Yokluk, butlan, askıda hükümsüzlük ve iptal edilebilirlik şeklinde geçersizlik halleri ortaya çıkabilir. Somut olayda geçersizlik, iptal, yokluk ve butlandan bahsedildiği için söz konusu geçersizlik hallerini ve hangi hallerde uygulanacağını kısaca değerlendirmek faydalı olacaktır.
Anılan yaptırımlardan en ağırı olan yokluk bakımından, bir hukuki işlemin hukuka uygun olarak doğabilmesi için öngörülen kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin kurucu unsurlarında eksikliğe yol açmakta ise işlemi yokluk ile sakatlayacaktır. Yok sayılan bir hukuki işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluğun tespiti her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir ve yokluk kararı yalnızca açıklayıcı niteliktedir. Bu çerçevede, bir genel kurul kararının varlığından bahsedebilmek için iki unsur gerekir. Bunlardan ilki toplantı yapılması ve İkincisi toplantıda yeterli irade beyanları ile karar alınmasıdır. Bunlardan birisindeki eksiklik halinde hukuki işlem yani genel kurul kararı hiç doğmamış sayılır (Ayrıntılı bilgi için bkz. Erdoğan MOROGLU, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s. 25 vd.) Uygulama ve öğretide sayılan ve genel kurul kararının yokluğuna yol açan başlıca örnekler şöyledir; genel kurula davet, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış veya TTK’daki istisna dışında davet yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmışsa, ya da oylama yapılmaksızın karar alınmışsa, genel kurul toplantısı yapılmaksızın karar alınmışsa yokluk yaptırımı uygulanır. Hükümet komiserinin bulunmadığı bir toplantıda alınan kararlar, komiserce imzalanmamış bir tutanakta yer alan karar yine yoklukla maluldür. Nisap bakımından aykırılıklar da genel kabule göre yokluğa sebebiyet vermektedir. Mevcut olmayan pay adedince mevcut oy nisap bakımından alınan kararların geçerliliğine etki ediyor ise, diğer bir ifade ile söz konusu oylar mevcut olmadan yeter sayı sağlanamıyorsa bu hâlde kanunda öngörülen yeter sayıda irade beyanı bulunmadığı için işlem yoklukla malul olacaktır.
Butlan yaptırımı bakımından, ETK’da butlan düzenlenmemiş iken TTK’da butlana ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Buna göre, pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ve anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olacağı açıkça düzenlenmiştir (TTK.m. 447). Bunun dışında daha önce olduğu gibi genel hükümlere dayanılarak da butlana hükmedilebileceği düşünülmektedir. İşlem emredici hükümlere (geçerlilik şartlarına) aykırı ise batıl olacaktır. Burada kanuna aykırılık hususu TTK. 445’te bir genel kurul kararının iptal sebepleri arasında da sayılmış olduğundan, (emredici) kanun hükümlerine aykırılık halinde hangi yaptırımın uygulanacağı hususu tartışma konusu olmuştur.
Bu hususta bilimsel öğretide …., …. ve ….. birbirine yakın görüş ve haklı gerekçeler ortaya koyarak, emredici hükümler arasında ikili bir ayrım yapmakta; üçüncü kişileri ve ortaklık alacaklılarını korumaya yönelik (mutlak) emredici hükümlere aykırılığın yokluk veya butlana (EBK. 19-20), bunlar dışında kalan ve ortakları korumaya yönelik (nisbi) emredici hükümlere aykırılığın iptal davasına tabi olduğunu savunmakta idiler. Bu görüş uyarınca, hangi hükümlerin nisbi emredici nitelikte olduğu hükmün sözünden anlaşılamadığı takdirde, hakim tarafından yorum yoluyla saptanacaktır. Bu açıdan özellikle, kararın oluşmasına dair kurucu/şekli (mutlak emredici) hükümler dışında kalan ve kararın oluşmasıyla ilgili olan tüm hükümler nisbi emredicidir (bkz. O. İMREGÜN, Anonim Ortaklıklar, İstanbul, 1989, s. 158-159, MOROĞLU, s. 196-198; H. ARSLANLI, Anonim Şirketler, II-III, İstanbul 1960, s. 68; H. DOMANİÇ, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, TTK. Şerhi II, İstanbul 1988, s. 881-882).
Yeni Kanuna uyarlayarak örnekler vermek gerekirse, halka kapalı ortaklıkta, o yılın kârının tamamının sermaye artırımında kullanılmasına dair karar iptal edilebilir; TTK. 437’de öngörülen ve bazı belgelerin genel kurulun olağan toplantısından önce incelemeye açık tutulmasına dair hükme uyulmadan alman fınansal tablolar ve kâr dağıtımı ile ilgili karar iptal edilebilir, davetin toplantıdan en az iki hafta önce yapılmasına dair TTK. 414/1 nisbi emredici olup, toplantıdan on gün önceki davetle toplantı yapılmış ise alman karar iptal edilebilir; gündemin açıklanmasına ilişkin m. 413, 414’e uyulmaksızın alınan karar iptal edilebilir; TTK. 436 uyarınca oydan yoksun kişilerin de katılımı ile alınan karar iptal edilebilir; her payın kural olarak en az bir oy hakkı sağlayacağını öngören m. 434’e aykırı olarak bir ortağın oy kullanması engellenir veya asgari oy hakkı çiğnenirse, yine alınan karar iptal edilebilir niteliktedir. Görüldüğü üzere, örnek verilen hallerde kanuna aykırılık bulunmakla birlikte, iptali istenen kararla ilgili ve o kararla sınırlı bir ihlâl söz konusudur. Buna karşılık, mutlak veya nisbi emredici hükümleri ilerisi için kaldıran veya değiştiren kararlar ise, m. 437/6 örneğinde görüldüğü gibi batıldır. (MOROĞLU, s. 57, 196 vd; M. BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, s. 201-202). Yargıtay uygulaması da benzer şekildedir:
“Kavram olarak yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen ve kurucu nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir. Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılanı, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir.
Şirketler hukukundaki emredici hükümlere göre, genel kurul kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsur gereklidir: Birincisi genel kurul toplantısı yapılması, İkincisi toplantıda karar alınmasıdır. Bunların birisindeki eksiklik halinde, işlem ( karar ) hiç doğmamış sayılır; yani baştan itibaren yoktur. Örneğin, karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilirse veya Bakanlık temsilcisinin toplantıda bulunmaması halinde işlem, yoklukla sakat olacaktır.
Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır. (Fatih Bilgili, Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku, 2012, 2. Baskı, s.190 )”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/11-1048 K. 2014/430 T. 02/04/2014 kararından alıntıdır)
İptal yaptırımı açısından, dava açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK. m.445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK. 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TK. 446/1’in (b) bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasını çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış, ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır. TEKÎNALP söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen Genel Kurul kararı alınamazdı veya Genel Kurul başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü.TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.)
İptal davası açısından, davayı açabilecek olanlar, pay sahipleri, organ olarak yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulu üyelerinden her birisidir. (TTK.m. 446 ). Toplantıya katılan pay sahipleri karara olumsuz oy vermiş ve muhalefetini zapta geçirmiş olmalıdır. Bununla beraber, muhalefet şerhinin toplantı tutanağında bulunması dışında, toplantı tutanağına ekli bir belge ile toplantı başkanlığına sunulabileceği ve toplantı tutanağında bu hususa yer verilebileceği de kabul edilmektedir.
Yukarıda da izah edildiği üzere TTK.nun 446.maddesi uyarınca toplantıya katılan üyenin karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında, sonradan alınacak karara esas olması muhtemel bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımamaktadır. Muhalefetin, görüşülen öneriye değil, alman karara karşı yapılması gerekmektedir. Yine Yargıtay kararlarında, muhalefetin anılı karardan sonra olması gerektiği, zira karar öncesinde karara peşinen muhalefet etmenin mümkün olmadığı da ifade edilmektedir.
Dava, genel kurul kararının alındığı tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde açılmalıdır. süre hak düşürücü olup resen dikkate alınmalıdır.
Huzurdaki dava 23/12/2019 tarihli Genel Kurul karar iptaline ilişkin olup, iptal davası yasal (3) aylık süresi içerisinde 07/02/2020 tarihinde ikame edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta öncelikle davacının pay sahibi olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davacı vekili,müvekkilinin miras yoluyla davalı şirkete ortak olduğunu,23/12/2019 tarihinde yapılan genel kurulda müvekkilinin ortaklığının davalı şirket tarafından reddedildiğini,bu red kararının kaldırılması için anılan genel kurul kararının iptalini talep etmiştir.Yukarıda da belirtildiği gibi iptal davasını pay sahibi ortak açmalıdır.
6102 sayılı TTK’nın 596 ncı maddesi hükmü”Esas sermaye payının, miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer.
(2) Şirket, iktisabın öğrenilmesinden itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamayı reddedebilir. Bunun için, şirketin, payları kendi veya ortağı ya da kendisi tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, gerçek değeri üzerinden devralmayı, payın geçtiği kişiye önermesi şarttır.
(3) Red kararı, devrin gerçekleştiği günden itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir. Red, bu konudaki kararın verilmesine kadar geçen süre içinde alınan genel kurul kararlarının geçerliliğini etkilemez.
(4) Şirket, üç ay içinde esas sermaye payının geçişini açıkça ve yazılı olarak reddetmemişse onayını vermiş sayılır.” şeklindedir. Somut olayda,davacıya şirketin hissesi miras yoluyla intikal etmiş ve davacı bu şekilde davalı şirkete ortak olmuş iken,23/12/2019 tarihinde yapılan genel kurulda şirket sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamamış olup anılan maddenin 3 ncü fıkrası uyarınca şirket tarafından verilen red kararı devrin gerçekleştiği günden itibaren sonuç doğuracağından davacının red kararı ile birlikte pay sahipliği de geriye dönük olarak iptal edilmiş,davacının pay sahipliği sıfatı kalmamıştır.Bu nedenle davacı, söz konusu iptal davasını açabilecek kişiler arasında olmadığından aktif husumeti bulunmamaktadır.
Diğer yandan,davacının dava açabilecek kişilerden sayılması hâlinde bile, az yukarıda belirtildiği gibi,davacının, iptalini talep ettiği kararla ilgili olarak muhalefet şerhinin bulunmadığı görülmektedir.Bu nedenle de davacının söz konusu iptal davasını açma hakkı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨807,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile ,davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 25/06/2020

Başkan …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Kâtip …
E-İmzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”