Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/108 E. 2021/527 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/108
KARAR NO : 2021/527

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/02/2020
KARAR TARİHİ : 17/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin vermiş olduğu 24/10/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde;
Müvekkilinin iştigal konusunun her türlü ürününü gümrükleme, ithalat ve ihracat ve satışı olduğunu, davalıya 5 adet ¨ 322.673,99 ‘lik faturalar ile muhtelif ürünlerin satış ve tesliminin gerçekleştirildiğini, fataura bedellerinin ödenmediğini, davalının müvekkili ile olan hemşerilik ilişkisini kullanarak müvekkilini mağdur ettiğini, alacağın tahsili için yukarıda ayrıntılı yazdı icra takibinin başlatıldığını, davalının haksız itirazı neticesinde takibin durduğunu, davalının faturalara itiraz etmediğini, müvekkilinin 2013 yılı içinde vergi denetimine tabi tutulduğunu, denetimin sorunsuz geçtiğini, icra takibine dayanak faturaların mali incelemede karşıt incelemeye tabi tutulduğunu, da valin nezdinde faturaların olduğunun tespit edildiğini, davalının itirazlarına dayanak herhangi bir ödeme belgesi sunmadığını, izah edilen nedenlerle, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin süresinden sonra 05/10/2020 tarihinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı yönünden itirazları olduğunu, takip konusu faturalardan 03.06.2013 ve 08.06.2013 tarihli faturaların icra takip tarihinde zaman aşımına uğradığını, diğer 3 faturanın altının kaşelendiğini, ticari teamüllere göre kapalı fatura olarak adlandırılan faturalar olduğunu, faturanın altının kaşelenerek imzalanması ve altına çizgi çekilmesinin mal bedelinin ödendiğine karine olduğunu, takibe konu 3 faturanın kapalı fatura olduğunu ve bedelinin ödendiğini faturaların ödenmediği ispat yükünün davacıda olduğunu, diğer yandan ödeme ve itfa itirazları olduğunu, müvekkilinin davacıdan aldığı bütün malların bedelini makbuz karşılığında davacıya ödediğini, takip ve dava konusu edilen faturalardan müvekkilinin haberi olmadığını, faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacının incelendiği vergi tekniği raporunda karşıt tespit tutanağı düzenlendiğini, tutanakta müvekkilinin emtealara ilişkin ödemeleri nakit olarak, elden yaptığını ifade ettiğini, müvekkilinin muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediğine dair rapora rastlanmadığının kayıt altına alındığını, davacının kötü niyetli olarak aradan 7 yıl geçtikten sonra ödemeleri yapılan borç için takip başlattığını, izah edilen nedenlerle, davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava,davacının,faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy … ncü İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde;davacı şirket vekili vasıtası ile 07/08/2018 tarihinde davalı şirket aleyhine cari hesap alacağı dayanak gösterilerek ¨322.673,99 asıl alacak ve ¨139,274,47 işlemiş faiz olmak üzere toplam ¨461.948,46 alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, icra masrafları ve vekalet ücreti ile birlikte tahsili amacıyla takibe geçtiğini, davalı borçlu taraf 14/08/2018 tarihli itiraz dilekçesinde; alacaklı gözüken tarafa hiçbir borcunun olmadığını, aleyhe yapılan haksız takipte hangi ad altında olursa olsun faize, faiz oranlarına vb. tüm kalemlerine itiraz ettiğini, borçlunun yapmış olduğu vaki itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği,bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği,davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı vekili her ne kadar zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de,davalı vekilinin süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmadığızamanaşımı defiinin cevap dilekçesi ile birlikte yapılması gerektiği,süresinden sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli olmadığından bahisle davalı vekilinin zamanaşımı itirazının 08/10/2020 tarihli celsede reddine karar verilmiştir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış,
Bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 03/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda;
Davalı tarafından ibraz edilen ticari defterlerin usulüne uygun bir şekilde açılış kapanış tasdiklerinin yaptırıldığını, ticari defterlerinin birbirini teyit eder şekilde tutulduğunu, ticari defterlerinin davalı lehine delil niteliğinin mahkemenin takdirinde olduğunu, yanlar arasında davacı tarafından davalıya muhtelif malzeme satışı yapılması şeklinde ticari ilişki kurulduğunu, davacı ticari defterlerinde, davalıya kesilen 5 adet faturadan kaynaklı olarak, davacının davalıdan ¨ 322.675,46 alacaklı gözüktüğünü, huzurdaki dava konusu icra takibine ¨322.673,99 ’nin tahsilinin konu edildiğini, davalı ticari defterlerinde, davacının kestiği 5 adet ¨ 322.675,32’lik faturanın kayıtlı olduğunu, ancak fatura bedellerinin tamamımn ödendiğinin gözüktüğünü ve dolayısıyla icra takip tarihinde davalının davacıya herhangi bir borcu gözükmediğini, davalı vekili her ne kadar savunmalarında kapalı fatura iddialarına dayanmış ise de, davalı ticari defterlerinde faturaların kapalı fatura olarak değil, açık fatura gibi işlenmiş olması, fatura bedellerinin ödendiğine ilişkin ayrıca kayıtlar olması karşısında, bu aşamada davalı vekilinin iddialarına itibar edilemeyeceğini, yanlar arasındaki ihtilafın ödemeler yönünden kaynaklandığını, davalının ödeme iddialarına dayanak olarak sunduğu makbuzlarda; gerek ”Tediye” Ödeme makbuzlarında ödeme yapılanın davacı “…” olması gerekirken davalı “….” ismi yazması, gerek fatura toplamı ¨322.675,32 olduğundan, fatura bedellerinin mutlaka banka veya özel finans kurumları aracılığı ödenmesi gerekmesi gerekse fatura bedellerinin kasa hesabından çıkış olabilecek sınırlarda düzenlenen 10’larca makbuzla kapatılması karşında, bu aşamada ödemelere ilişkin olduğu iddia edilen tediye makbuzlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığını ve davalının ödeme yaptığı iddialarının ispata muhtaç olduğunun değerlendirildiğini, mahkemenin davacı alacağının kabulü halinde, takip tarihinden sonra talep edilen %9 faiz oranının yasal faiz oranı olduğu ve dolayısıyla uygun olduğunu bildirmiştir.
Doğubayazıt … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bilirkişi …. tarafından mahkememize sunulan 11/02/2021 tarihli raporunda;
Davalının Kanuni muhasebe defterleri 213 sayılı Vergi Usul Kanunun (171-226) maddeleri gereği kanuna uygun bir şekilde tuttuğu açılış ve kapanış tasdiklerini zamanında yaptığı görüldüğünü,
Davacı ile davalı arasında 2013 takvim yılında tabloda ayrıntısı verilmiş olan satış bilgilerinde görüleceği üzere ticari mal satımından kaynaklı bir iş ilişkisi olduğunu, davacının 5 adet satış faturası ile toplamda ¨ 322.675,46 ile davalıya mal sattığı bundan ötürü aralarında bir ticari münasebet olduğu tespit edildiğini, dava dosyası ve defter belge tetkikinde davalının davacıya herhangi bir banka ödemesi yapmadığı havale ve EFT bilgisine dekonta kasa tahsil ve kasa tediye fişine rastlanmadığını, satılan ticari mallara ait bir nakliye kargo belgesine rastlanmadığını söz konusu malların depo teslimi yapıldığı davacı ve davalı ifadelerinde görüldüğünü, davacı … TC Maliye Bakanlığı Erzurum Vergi Denetim Kurulu tarafından 2013 takvim yılının geneli teftiş edildiği 2016 tarih A …. sayılı rapor düzenlediği söz konusu raporun dava dosyasında olduğunun görüldüğünü, söz konusu müfettiş raporunun IV-3-1 bölümünde davacı … ile davalı … arasında ayrıntılı tabloda gösterilmiş olan 5 adet satış faturası ile 322.675,46 bir mal alım satımı tespit edildiğinin görüldüğünü, yapılan defter ve belgeler tetkiki sonucu davacı … ‘in davalı …’dan alacağının ¨ 322.675,46 olduğunu bildirmiştir.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının mal satmadığını savunmakta ise, faturaya konu malın teslim edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve mal teslim edilmediğini savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde malın teslim edildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (mal satmış olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında, davacı tarafından üretilen mutfak eşyalarının davalıya satılması şeklinde ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine 07/08/2018 tarihinde, ödenmeyen fatura alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine Bakırköy … ncü İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davalarının açıldığı,davacının dava konusu alacağını teşkil eden davalı yana tanzim etmiş olduğu faturaları yasal ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği ,davacının yasal ticari defterlerine göre, takip tarihi (07/08/2018) ve dava tarihi (06/02/2020) itibariyle davalıdan ¨322.675,32 cari hesap alacağının olduğu,davalının ticari defterlerine göre,davacıya borcunun bulunmadığının gözüktüğü,davacı tarafından düzenlenen tüm satış faturalarının davalının aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerinde kayıtlı olduğu,buna göre satılan malların davalıya teslim edildiği hususunun sabit olduğu,uyuşmazlığın davalının sunduğu ödeme belgelerinden kaynaklandığı,davalının ödeme savunmasında bulunduğu ve bir takım ödeme belgeleri ibraz ettiği,ancak bilirkişi raporunda da ayrıntılı olarak irdelendiği gibi bu ödeme belgelerinin geçerli olmadığı,tek taraflı olarak oluşturulduğu,davalının ödeme savunmasını yazılı delil ile ispat edemediği gibi cevap dilekçesini süresinden sonra sunmaması nedeniyle yemin deliline de dayanamayacağı,neticeten davacının takibe konu faturalardan kaynaklı olarak davalıdan olan bakiye alacağının takip ve dava tarihi itibariyle talep ile bağlı kalınarak ¨322.673,99 olduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olması gerekli olup davacı alacağının faturaya dayalı olması nedeniyle likit olduğuı anlaşıldığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin kabulüne,davalı,davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunu ispat edemediğinden koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine, karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨322.673,99 asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/1.maddesi uyarıca değişen oranlarda yasal faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨64.534,80 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
4-Alınması gerekli ¨ 22.041,86 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨ 3.200,73 ‘nin mahsubu ile bakiye ¨ 18.841,13 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen ¨54,40 Başvurma Harcı ile ¨3.200,73 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 15 tebligat ücreti ¨ 269,40 ,iki bilirkişi inceleme ücreti ¨1.400,00 olmak üzere toplam ¨1.669,40 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨31.037,18 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
8-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan (Taraf başına ¨330,00 x 2 saat= ¨660,00) X 2 = ¨1.320,00 arabulucuk ücretinin davalıdan, tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨768,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.17/06/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

HMK’NIN 304’NCÜ MADDESİ UYARINCA TASHİH ŞERHİ
“Davanın, kısa kararın 1 no’lu bendinde, 1-Davanın KABULÜ ile; davalının Bakırköy 13.İcra Müdürlüğü’nün 2019/14610 esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨322.673,99 asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/1.maddesi uyarıca değişen oranlarda yasal faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA, şeklinde karar verilmiş ise de
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 18/06/2021 havale tarihi dilekçesi ile dosyanın tetkikinde,
Mahkememizce verilen hükmün 1 nolu bendinde; Bakırköy 13. İcra Müdürlüğünün 2019/14610 icra takip dosyasının esas yılının sehven 2019 olarak yazıldığı, doğrusunun 2018/14610 şeklinde olduğu anlaşılmıştır.
Belirtilen durumun HMK’nın 304’ncü maddesinde yer alan “…diğer benzeri açık hatalar” dan olduğu ve madde kapsamında kalıp Mahkemece re’sen düzeltilebileceği anlaşıldığından,
Mahkememizce verilen hükmün 1 nolu bendinin ;
”1-Davanın KABULÜ ile; davalının Bakırköy 13.İcra Müdürlüğü’nün 2018/14610 esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨322.673,99 asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/1.maddesi uyarıca değişen oranlarda yasal faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA, ” şeklinde düzeltilmesine dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.24/06/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …
☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.