Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/104 E. 2020/268 K. 27.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/104
KARAR NO : 2020/268

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ :18/10/2019
KARAR TARİHİ : 27/03/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının dosya üzerinden yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı,Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 18/10/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Davalı şirketin ana iştigal alanını, her türlü inşaat işinin yapılması; konusunu gerçekleştirmek için arsalar alınması, alınan arsalar üzerine her türlü inşaat, iş merkezi veya mesken amaçlı olarak inşaat yapılması, her türlü gayrimenkulün satın alınarak bu gayrimenkuller üzerine kendi adına veya özel ve tüzel kişiler adına inşaat yapılması, bu inşaatların satılması veya kiraya verilmesi, her türlü inşaat tadilat ve düzenleme işlerinin yapılması oluşturduğunu, davalı şirketin malvarlığında, bugüne kadar tamamlanmış inşaat projeleri nedeniyle yüklü sayıda bağımsız bölüm niteliğinde dükkan ve konut ile, alışveriş merkezleri bulunduğunu, davalı şirket nezdinde %30 oranında paya sahip B grubu hissedarı davalı şirketin hali hazırda diğer pay sahipleri ise,%38 oranında paya sahip olan A Grubu hissedar …., %16 oranında paya sahip olan C Grubu hissedar … ve %16 oranında paya sahip olan D Grubu hissedar …. olduğunu, davalı şirketin Yönetim Kurulu, TTK m. 360 hükmü kapsamında tanınan imtiyaz çerçevesinde A, B, C ve D Grubundan birer üye olmak üzere …., …., … ve ….’ten oluştuğunu, fiili Yönetim Kurulu Başkanının ise …. olduğunu, davalı şirketin görünürde teşekkül etmiş ve fakat bize göre hukuka aykırı olarak teşekkül ettirilmeye çalışılmış yok hükmündeki yönetim kurulu organının bu yönü ile; ve yaptığı hukuka aykırı iş ve işleyişi ile, şirketteki ortaklığın, şirket amacını gerçekleştirme imkan ve ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde keyfî hale gelmesi, ortakların bir arada kalıp şirketi yürütme ruhunu ve bağlarını esaslı derecede kaybettiğini ve hatta imkansız hale getirmiş olması, şirketin devamının, şirkete ve ortakların haklarına zarar verir aşamaya evrilmesi, vb sebepler ve gerekler kapsamında; TTK.:531. maddesi hukuki sebebi uyarınca iş bu davayı açmak zaruretinin doğduğunu, davalı şirketin hukuka uygun son genel kurul toplantısının 16/06/2016 tarihinde gerçekleşmiş olduğunu, genel kurulun yılda en az 1 kere kurul olarak toplanması TTK m. 409 hükmüne göre zorunlu olmasına rağmen, davalı şirkete 2016-2017-2018 yıllarının olağan genel kurul toplantıları dahi yapılamadığını, genel kurul 2016 yılından beri ve halen usulüne uygun toplanamadığını, 18/07/2019 tarihinde bir genel kurul toplanmış gözükse dahi , iş bu genel kurul toplantısı ve kararların her yönü ile yok hükmünde; de facto bir hukuki durum arz ettiğini, nitekim bu yokluk ve butlanın tespiti için, Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açmış bulunduğunu, davacı tarafından şirket ortakları ve yönetim kurulu üyelerine keşide edilen Bakırköy …. Noterliğinin 11/10/2019 tarihli ve … yevmiyeli ihtarı ile 16/10/2019 tarih …. yevmiye nolu ihtarlarından da anlaşılacağı üzere; şirketlerin yönetimini, 18/07/2019 tarihli hukuka aykırı genel kurul gereği, fiili olarak elinde bulunduran …. ve diğer üyeler; tamamen keyfi bir yönetim tarzı ile şirketi yönetmekte olduğunu ve şirket mevcudunu azaltıcı tasarruflar yaptığını, şirket hissedarlarının da şirketin yakşalık 5 yıldır yönetilemez hale geldiğini, bu sürecin herkese zarar verdiği vb. yönlü ihtarlarının mevcut olduğunu, bu ihtarname içeriklerinin, hissedarların birbiri ile değil şirketi yönetmek, bir arada bulunmaya bile tahammül edemez hale gelmesi, birbirleri hakkında suç duyurusunda bulunmaları ve birbirlerini ceza mahkemelerinde yargılatıyor olmaları, bir kısım baskın hissedarın şirket yönetimini ele geçirip şirketi keyfi yönetiyor olması, mevcudunu eksiltiyor olması, şirketlerle kendisinin irtibatının ve bilgi alma haklarını kesiliyor ve engelleniyor olması, bir kısım hissedarların ( ….), aileye ait ortak şirketlere ve şahsına karşı, hiç bir senede dayanmadan, 2018 yılında, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünden ve … İcra Müdürlüğünden, ¨ 12.000.000,00, 8.000.000 USD tutarlarında fahiş ve haksız takipler yaparak, şirketleri ve şahsını işlevsiz hale getirmesi, öncesinde de aile şirketine karşı ¨50.000.000,00 tutarlarını bulan icra takipleri ile şirketi adeta hukuki ve ticari olarak kıskaca alması, işlevsiz bırakması ve yargılama safhalarında ispat edeceği gerçekler karşısında iş bu TTK.:531 maddesinde öngörülen haklı sebebin, somut olayda mevcut olduğunu, mevcut değerlerini yönetemez hale gelmesi, kredi ve borç dengesi ile elindeki aktiflerini rahatlıkla ticari olarak çevirebilmesi gerekirken bu gibi sebeplerle borçlarını dahi ödeyemeyecek aşamaya doğru savrulmuş olması vb sebepler ve gerekler kapsamında; TTK. 531. madde şartları fazlası ile oluşmuş ve şirkette ortaklığın devamının taraflardan beklenemez bir hal aldığını, şirketin ya feshine ya da şirketten çıkmasına yahut şirketin hisseler oranında bölünmesine yönelik bir karar verilmesini , 18/07/2019 tarihinde bir genel kurul yapıldığını, TTK. amir hükümlerine göre, genel kurula çağrıyı yönetim kurulu yapması gerekirken yahut yönetim kurulu toplanamadığı için, mahkeme tarafından çağrı yaptırılması gerekirken avukat tarafından çağrı yapıldığını, genel kurulda yönetim kurulunu belirlemek konulu gündem de ana sözleşmede açıkça hüküm olmasına rağmen, şirket ana sözleşmesine aykırı olarak B grubu hissedar olarak kendisine temsil ve oy hakkı tanınmadığını, kullandırılmadığını, kendisinin yerime, yanlarında hazır ettikleri, Romanya ülkesinde ikamet eden …. isimli hiç tanımadığı bir kişinin tayin edildiğini ve oy kullandırılarak, hukuka aykırı olarak yok hükmünde alınan bu kararlar ticaret sicilde de yayımlatılarak fiili yönetim oluşturulduğunu, bu genel kurulun iptali için açtığı davasının derdest olduğunu, bu aşamadan sonra şirket ile ilgili hiç bir işleyişe kendisini dahil etmediğini, özellikle şirket adına şirket çalışanlarına da tembih ve telkinler ile kendisinin şirket hakkında bilgi ve belge edinmesinin de engellendiğini, bu hususta kendilerine keşide ettiği ihtarnameleri ekte sunduğunu, şirket adına çok sayıda değerli gayrimenkuller de bulunduğundan; gayrimenkullerin aynına yönelik olarak yapılacak tasarrufi işlemler sebebi ile; telafisi imkansız zararlarının doğacağını, aynı şekilde kardeşleriyle ortak oldukları …. AŞ. şirketleri ile ilgili Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası tüm dosya münderacatı ve delilleri ile birlikte, bu dosya için de bir delil teşkil ettiğini, bu dosyasından önce yönetim kayyım heyeti atandığını, sonrasında bu yönetim kayyım, denetim kayyımına çevrilerek, yönetim kurulunun, şirket adına kayıtlı gayrimenkullerin aynına yönelik tasarrufi işlemler bakımından, bu gibi işlemlerin, mahkemenin denetim kayyımının iznine tabi olması yönünde, koruyucu, önleyici ve yerinde bir karar verildiğini, yüzmilyonlar değerindeki şirket gayrimenkulleri hakkında, bir takım tasarrufi işlemler yapıldığını, yapılmak üzere olduğu somut adımlar atıldığını, ancak bilgi alamadığı için mahkemece atanacak yönetim kayyım heyeti yahut denetim kayyım heyetince gerekli bilgi akışı ve sağlıklı yönetim temin ve tesis edilmiş olabileceğini, bu nedenlerle davalı şirket ile birlikte diğer aynı şartlarla ortağı olduğu ….. İnş. Aş. şirketleri hakkında da bu gün, iş bu davanın aynısını açtığını ,ancak kardeşlerinin kendisini düşürdüğü bu durumda, TTK. 530/2 ve HMK. 389 maddesi ve devamı maddeleri kapsamında acilen gerekli önlemlerin alınması halinde; telafisi imkansız zararlarının önüne geçilebileceğini, bu bakımdan öncelikle şirkete üç az olmamak üzere yönetici kayyım atanmasını, bu mümkün değil ise; üç kişiden az olmamak üzere denetim kayyım atanmasını ve özellikle, şirket yönetim kurulunun ve temsilcilerinin, şirket gayrimenkullerinin aynına yönelik tasarrufi işlemlerinin, denetim kayyımı heyetinin iznine bağlanmasını, bu dahi uygun görülmez ise, yönetim kurulunun, gayrimenkullerin aynına yönelik tasarruflarının mahkemenin iznine bağlanmasına karar verilmesini talep ettiklerini, nitekim Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı diğer şirketleri için açtığı dava dosyasından 09/09/2019 tarihli ve 15/10/2019 tarihli gerekçeli ara kararlar ile bu yönde emsal karar alınarak; o şirket bakımından en azından bir kontrol mekanizması kurulmuş olduğunu, davalı şirkete ivedilikle yönetim kayyımı veya denetim kayyımı atanması gerektiğini bu nedenlerle dava süresince; şirket yönetimini ve yönetim kurulunu işgal eden kardeşlerinin, hızlı bir şekilde şirket mevcudunu eksiltmelerinin önüne geçmek bakımından; mümkünse şirkete 3 kişiden az olmamak üzere yönetim kayyım heyeti atanmasını; bu mümkün değilse, tarafları aynı olan ve aynı şekilde ortaklık yapısını haiz şirketleri ile ilgili olarak, benzer maddi vakılara istinaden, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasından açtığı dava dosyasından tedbiren verilen denetim kayyım kararı ile , 09/09/2019 tarihli olarak verilen emsal kararda olduğu üzere; tedbiren ve zarureten davalı şirkete 3 kişiden az olmamak kapsamında gayrimenkullerin aynına yönelik yönetim kurulu kararlarının denetim kayyımların izin ve muvafakatına bağlanmasına karar verilmesini; yahut denetim kayyım da atanamaz ise; yönetim kurulunun, gayrimenkullerin aynına yönelik tasarruflarının mahkemeniz iznine bağlanmasına karar verilmesini , TTK m. 531 hükmü gereğince davalı şirketin haklı nedenle feshine; feshin ağır bir sonuç olacağı kanaatine varılır ise; fazlaya dair tüm haklarının saklı kalmak kaydı ile, TTK 531. madde hükümleri kapsamında hisse oranıma tekabül eden haklarının, gerçek güncel değerlerinin tarafına ödenmesi suretiyle şirketten çıkarılmama yahut, şirket bölünmesi de dahil mahkemece uygun görülecek duruma uyan çözümlerin mahkemece karar altına alınmasını, yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin davalı şirkete yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 531. maddesine dayalı açılmış haklı nedenle şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
6102 sayılı TTK’nın 531 nci maddesi hükmü”Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde olup buna göre sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahiplerinin anonim şirketin haklı sebeple feshini isteyebilecekleri düzenlenmiş olup somut olayda davacının,Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen kayıtlara göre davalı şirkette pay sahibi olmadığı anlaşıldığından davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE
2-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨44,40 harcın mahsubu ile bakiye ¨10,00 harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨1.179,60 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle karar verildi. 27/03/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”