Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/993 E. 2021/411 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/993
KARAR NO : 2021/411

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/12/2019
KARAR TARİHİ : 22/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği 20/12/2019 harçlandırma tarihli dilekçesiyle; Davalının müvekkili şirketin müdürlerinden biri iken haksız yere sırf şirkete ve ortaklara zarar vermek kastı ile şirket çalışanı …’yı işten çıkardığını, bu kişinin haksız fesih nedeni ile alacak davası açtığını, fesih sebebi ile kıdem, ihbar tazminat ile bazı alacaklarını müvekkili şirketten tahsil ettiğini, davalının yaptığı haksız fesih ile müvekkili şirketi bu miktar kadar zarara uğrattığını, davalının fesih beyanında belirttiği gerekçelerin gerçek dışı olduğunu, şirkete ve ortaklara zarar verme kastı ile hareket ettiğini, bu nedenle müvekkilinin uğradığı zararın sorumlusunun söz konusu tarihte şirketi tek başına imza yetkisi ile temsil eden davalı olduğunu, müvekkili tarafından Bakırköy … İş Mahkemesi … E. … karar numaralı 16.03.2018 tarihli ilamı ile ilgili çalışana 14.05.2018 tarihinde banka kanalı ile 23.618,44 TL ödeme yapıldığını, işlemiş faizi ile birlikte davalıdan tahsili için yukarıda ayrıntılı yazılı icra takibinin başlatıldığını, davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu, neticede; davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı vekilinin 24/01/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle;
Davalı müvekkilinin şirkete ve ortaklara zarar vermek kastı ile hareket ettiği gibi soyut ve hukuk dışı bir gerekçeyle dava açıldığını, davacı şirketin ortaklarının müvekkilinin babası …, … ve … olduğunu, çoğunluk hisselerin … ve …’e ait olduğunu, müvekkili şirket ortağı olduğu için kendisine ve ortağı olduğu şirkete zarar vermek kastı ile hareket etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, … ve …’in müvekkili ve babasına karşı şirket ortaklığından attırmak ve şirketi istedikleri gibi kullanmak amacı ile bir çok davalar açtığını, taraflar arasında husumet olduğunu, bu davanın da husumetin sonucu olduğunu, çalışanın işten çıkartılması işlemini 2016 dan beri hem şirket hem de diğer ortaklar bilmekteyken bu konuda hiçbir yasal girişimde bulunulmadığını, iş mahkemesinde açılan davada yeteri kadar savunma yapılmadığını, müvekkilinin şirket müdürü olduktan sonra şirket çalışanı …’nın şirketi zarara uğrattığını tespit ettiğini, ihtarname göndererek 09.05.2016 tarihinde bu kişinin iş akdinin feshedildiğini, …’nın sadece bu dava dilekçesini istinafa yollasa davasının kabul edileceğini, ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan davacının haksız feshi kabul ettiğini, asıl bu durumun şirketi zarar uğrattığını ve şirketi yöneten diğer ortakların kasıtlı hareket ettiğini gösterdiğini, müvekkilinin …’ya gönderdiği ihtarnamede şirketten ¨ 284.907,40 ’yi zimmetine geçirdiğinin tespit edildiğinin yazıldığını, bu paranın şirket hesabına yatırılması ayrıca İş Kanununun 25/e bendi gereğince iş akdinin fesh edildiğinin kendisine bildirildiğini, müvekkilinin 27.06.2016 tarihindeki Olağanüstü genel kurul toplantısı ile şirket müdürlüğü görevinden alındığını, yerine ortaklardan …’nin tek yetkili müdür olarak atandığını, yeni atanan müdürün şirket adına …’ya çekilen ihtarname ile ilgili hiçbir işlem yapmadığını, … hakkında soruşturma başlatmadığını, ihtarname ekinde yer alan delillerle ilgili … hakkında dava açmadığını, …’nın Bakırköy …. İş Mahkemesinde dava açtığını, şirketi zarar uğratanını şirket müdürü … olduğunu, müvekkilinden iş mahkemesindeki iddialarla ilgili olarak görüş alınmadığını, kısa süre içerisinde görevden alındığından şirket adına dava açma yetkisi kalmadığını, müvekkilinin görevden alınmasından sonra azınlık hakka sahip müvekkili ve babası tarafından … hakkında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na güveni kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunulduğunu, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, gerekçenin “başvurunun hukuki nitelik taşıması” olduğunu,
Davacının istinaf aşaması tamamlanmadan müvekkilini sorumlu tutarak icra takibi başlattığını, bu aşamada zararın daha gerçekleşmediğini, alt mahkemenin verdiği karar doğrultusunda …’ya ödeme yapılmasının şirketi zarara uğratmak olduğunu, istinaf yoluna giderken tehiri icra yapılmadığını, bu durumun şirketi yönetenlerin … ile birlikte hareket ettiğini gösterdiğini, müvekkili tarafından İK 25/e mad. uyarınca ihtarname ile derhal fesih hakkı kullanıldığı halde mahkemece böyle bir bildirimin yapılmadığı sonucuna varılmasının manidar olduğunu, ihtarnamenin dava dosyasında sunulup sunulmadığının bilinmediğini, davacı şirketin ve diğer ortakların …’nın işten çıkarıldığını aynı gün öğrendiğini, TTK 560 mad. uyarınca 2 yıllık zaman aşımının dolduğunu, izah edilen nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, davacı limited şirketin eski müdürü olan davalının şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Dr…. ve … tarafından mahkememize sunulan 22/03/2021 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; Davanın, davalının şirket müdürü olarak görev yaptığı dönemde, şirket çalışanı …’yı işten çıkarması sonucu bu kişi lehine Bakırköy …. İş Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayı ve 16.03.2018 tarihli ilamıyla hükmedilen ¨ 23.618,44’lik işçilik alacaklarının, şirket müdürlerinin sorumluluğu hükümleri uyarınca, davalıdan rücu yoluyla tahsili istemine ilişkin olduğunu, davacı tarafından ibraz edilen ticari defterlerin usulüne uygun bir şekilde açılış kapanış tasdiklerinin yaptırıldığını, ticari defterlerinin birbirini teyit eder şekilde tutulduğunu, ticari defterlerinin davacı lehine delil niteliğinin sayın mahkemenin takdirlerinde olduğunu, şirket yöneticilerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerektiğini, işçilerin alınması ve işten çıkarılması yetkisinin şirket müdüründe olması, davalının yasal yönetim yetkisine dayanarak işçi …’yı işten çıkarması, davalının bu konuda basiretsiz davrandığına ilişkin somut bir veriye rastlanmaması, davalının şirket müdürü sıfatıyla …’ya gönderdiği ihtarnamede belirtmiş olduğu “şirketten ¨ 284.907,40’yi zimmetine geçirdiği” yönündeki iddianın davacı şirket tarafından araştırılmaması, … lehine verilen kararın henüz üst yargı yollarının tüketilmemiş olması, bir an için anılan işçinin haklı olduğu kabul edilse dahi bu kişi lehine hükmedilen alacakların işçilik alacakları olması nedeniyle şirketin bu alacakları her halükarda yasa gereği ödemesinin gerekmesi bir başka deyişle …’ya yasa gereği ödenmesi gereken işçilik alacaklarının dışında davalıya atfedilebilecek bir kusur nedeniyle fazla ödeme yapıldığına ilişkin somut bir delil bulunmaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının, “kusur, zarar ve illiyet bağı” açısından, sorumluluğunu gerektirecek şartların oluşmadığını bildirmişlerdir.
Limited şirket müdürlerinin denetim ve gözetim görevi ile ortaklara eşit işlemde bulunma, şirkete karşı rekabette bulunmama, şirketle işlem yapmama, özen ve bağlılık yükümünün yerine getirilmemesi bir zarara yol açmışsa, bunlara aykırılık müdürün sorumluluğuna yol açacaktır.
İşte müdürün işlem ve eylemleri nedeniyle zarara uğrayan şirkete, meydana gelen zararın giderimini sağlamak için kanunda hukuki sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Kanun koyucu çeşitli durumlara göre farklılıklar gösteren hallerde, şirkete veya ortaklar ile şirket alacaklılarına uğradıkları zararları yönetim kurulundan veya diğer sorumlulardan talep etme hakkı vermektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki,müdürün hukuki sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, ortada somut bir zararın bulunması gereklidir. Zira zarar tehlikesi sorumluluk için yeterli değildir. Ayrıca meydana gelen zararın müdürün kanuna ve esas sözleşmeye aykırı kusurlu davranışları, yani uygun illiyet bağı sonucu meydan gelmesi şarttır.
Müdürün (organa) özgü genel sorumluluk hallerini düzenleyen, TTK m. 553, 6762 sayılı TTK m. 336 dan farklı olarak, ayrı ayrı hangi hallerin sorumluluk doğuracağını belirtmemiş, genel ve kapsayıcı bir şekilde müdürün kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlâl edip şirketin zarar görmesine sebep olmaları hallerine hasretmiştir. Maddede belirtilen kanun ifadesi, sadece TTK’nu değil, diğer kanunlardaki yükümlülükleri de kapsar şekilde anlaşılmalıdır.
Madde anlamındaki yükümlülük, müdürün kanunlardaki veya esas sözleşmede bir görev veya yetki bağlamında öngörülen hususlardaki yapma ve yapmama zorunluluğunu ifade eder. Bu bağlamda ilk olarak müdürün TTK’nın 626 ncı maddesi anlamında özen ve bağlılık yükümü ile rekabet yasağına aykırı davranması, eşit işlem ilkesini ihlâl etmesi açıkça yükümlülük ihlâli olarak tespit edilebilir. Yükümlülükler,müdürlerin limited şirketi, ortakları ve alacaklıları korumaya yönelik görev ve yetkilerdir.Yükümlülüklerin kusurlu olarak ihlâli nedeni ile müdürlerin sorumlu olabilmesi için, ihlâl sonucu, şirketin, ortakların ya da alacaklıların bir zarara uğraması gereklidir. Yükümlülüğün ihlâline rağmen ortada bir zarar yoksa müdürlerin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
Limited şirket müdürlerinin hukuki sorumluluğunun kusura dayalı bir sorumluluk olduğu, hem TTK m. 553/1 de hem de 557 de açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle yükümlülüğün ihlâlinde kusur olmadan müdürlerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Hatta şirketin zarar etmiş olması veya beklenen gelişmeyi göstermemesi müdürleri sorumlu tutmak için yeterli değildir. Buna karşılık müdürler kendilerine kanun ve esas sözleşmenin yüklediği görevlerden birisini kusurlu olarak yerine getirmeyerek bir zarara neden olmuşlarsa, sorumlu olacaklardır.TTK m. 553/1, 6762 sayılı TTK m. 336 ve İsviçre BK m. 754 den farklı olarak, “kasten veya ihmal” kavramı yerine, kusur kavramını kullanmıştır. Bu çerçevede zararın kasıt veya ihmalle gerçekleşmiş olması,müdürlerin sorumluluğuna gidilmesi açısından önem taşımayacaktır. Kusur oranı hükmedilecek tazminatın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
6102 sayılı TTK da değişiklik yapan 6335 sayılı Kanun, m. 553’ü ilk haline dönüştürerek, önceden olduğu gibi kusurun ispatını davacıya yüklemiştir.Buna göre meydana gelen zararın oluşmasında müdürlerin kusurlu olduğu davacı tarafından ispat edilecektir.
Yeni TTK kusurun niteliğini, İsviçre hukukundaki gelişmelere uygun olarak, objektifleştirmiştir. Objektifleştirilmiş kusura göre, sorumlu olan kişi aynı olayda, bilinçli ve mantıklı bir kişinin aynı şartlar altında göstermesi gereken özeni göstermiş olmalıdır. Bu nedenle hakkında sorumluluk davası açılan müdürün kendi işinde göstermesi gereken özeni gösterdiğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığı gibi, tecrübesizliği ve yeterince bilgi sahibi olmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulması da mümkün değildir.
Hâkim, müdürler aleyhine açılan sorumluluk davalarında, özen borcunun kapsamını dikkate alarak, onların kusurlu olup olmadığını, kendilerine yüklenen özen borcunu yerine getirip getirmediklerini araştıracaktır.Müdürlerin söz konusu kararı verirken, konu hakkında yeterince bilgi sahibi olup olmadığı, gerekli dokümanların toplanıp toplanmadığı, konu hakkında uzman kişilerden görüş alınıp alınmadığı özen borcu kapsamında incelenecektir. Hâkim, müdürlerin karar verdikleri konuya vakıf olup olmadıklarını, verdikleri kararın bilincinde olup olmadıklarını ve şirketin çıkarlarına yabancı hususların karara etkisinin bulunup bulunmadığını, TTK m. 626’da benimsenen özen ölçüsünde araştıracaktır. Bir karar alınmadan önce gerekli araştırmanın yapıldığı, şirket çıkarına yabancı etkilerin söz konusu olmadığı bir kararın özen borcuna aykırı olamayacağı ve müdürlerin sorumlu tutulamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü bu durumda müdürlerin tercihine saygı duyulmalı,kararın yerinde olup olmadığı tartışılmamalıdır. Zira müdürler, kanunun kendileri için getirdiği objektif özeni göstermiş ve bu kararı almıştır.
TTK m. 553/1 göre, meydana gelen zarardan şirket, ortaklar ve alacaklılar doğrudan zarara uğramışlar ise bunlar, müdürlere karşı doğrudan sorumluluk davası açabileceklerdir. Bu nedenle TTK ortakların ve şirket alacaklılarının doğrudan uğradıkları zararlar nedeni ile müdürlere karşı dava hakkına sahip olduklarını açıkça hüküm altına almıştır.
Doğrudan zararlar şirketin zarar görmesinden dolayı değil, ortak ve alacaklıların şirketten bağımsız olarak uğradıkları zararlardır. Bu dava sonucu elde edilen tazminat davayı açan kişilere verilir.
Buna karşılık şirketin zarara uğradığı hallerde, şirketin yanında ortaklar da, tazminatın şirkete ödenmesini istemeleri şartıyla dava hakkına sahiptirler (TTK m. 555). Bu maddeye göre, şirket ya da pay sahipleri zarara neden olan müdürlere karşı sorumluluk davası açabileceklerdir. Ayrıca bu davanın ortak tarafından açılmış olması halinde, TTK m. 555/2’de bir yenilik olarak dava masrafları rizikosu, davacı lehine kolaylaştırıcı hüküm getirmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, müdürler aleyhine sorumluluk davası açma hakkı öncelikle limited şirketindir. Davanın şirket tarafından açılmaması veya açılamaması halinde şartlar mevcutsa, ortakların veya alacaklıların da bu davayı açma hakları vardır (TTK m. 555- 556).
Yukarıda yapılan genel açıklamalara göre,yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması hâlinde, bu zarar nedeniyle müdürün sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan müdürün kusurlu olduğunun da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı şirket eski müdürü tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi ticari işletmenin kâr edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimâlinin de bulunması, özelliğiyle de bağdaşmaz.
6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK’nin 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nin 618/3-c maddesi ve 644. maddesi yollamasıyla 553. madde ve 408/1 ve 479/3-a maddelerindeki düzenlemeler karşısında limited şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gerekli olup davacı şirket tarafından bu yönde alınmış genel kurul kararı dosyaya ibraz edilmiştir.
Dava, davalının şirket müdürü olarak görev yaptığı dönemde, şirket çalışanı …’yı işten çıkarması sonucu bu kişi lehine Bakırköy … Iş Mahkemesi’nin … E., … K. sayı ve 16.03.2018 tarihli ilamıyla hükmedilen ¨23.618,44’lik işçilik alacaklarının, şirket müdürlerinin sorumluluğu hükümleri uyarınca, davalıdan rücu yoluyla tahsili istemine ilişkindir.
Somut olayda, işçilerin alınması ve işten çıkarılması yetkisinin şirket müdüründe olması, davalının yasal yönetim yetkisine dayanarak işçi …’yı işten çıkarması, davalının bu konuda basiretsiz davrandığına ilişkin davalı tarafından somut bir delil sunulmamıştır.Davalının şirket müdürü sıfatıyla …’ya gönderdiği ihtarnamede belirtmiş olduğu “şirketten ¨284.907,40’yi zimmetine geçirdiği” yönündeki iddianın davacı şirket tarafından araştırılmamıştır.Bir an için anılan işçinin haklı olduğu kabul edilse dahi bu kişi lehine hükmedilen alacakların işçilik alacakları olması nedeniyle şirketin bu alacakları her halükarda yasa gereği ödemesinin gerekmesi bir başka deyişle …’ya yasa gereği ödenmesi gereken işçilik alacaklarının dışında davalıya atfedilebilecek bir kusur nedeniyle fazla ödeme yapıldığına ilişkin somut bir delil bulunmamakta olup davacı tarafından davalı müdürün kusurlu olduğu ispat edilemediğinden davanın reddine,davacının,icra takibine girişmekte kötü niyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden davalı vekilinin koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gerekli ¨59,30 karar ve ilam harcının peşin alınan ¨ 471,44 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨ 412,40 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan (Taraf başına ¨330,00 x 2 saat= ¨660,00) X 2 = ¨1.320,00 arabulucuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨4.140,86 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨250,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.22/04/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.