Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/970 E. 2020/269 K. 27.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/970
KARAR NO : 2020/269

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 09/01/2020
KARAR TARİHİ : 27/03/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2020

Mahkememizde görülmekte olan Banka Teminat Mektubunun Hükümsüzlüğünün Tespiti – Tazminat davasının dosya üzerinden yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA
İDDİA;
Davacı vekili Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 16/12/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Davalı …. Bankası …. Şubesi tarafından düzenlenerek, davacı bayinin, “bayilik sözleşmesi gereği teminat sunma taahhüdünü” teminen diğer davalı bayilik verene sunulmuş olan; 16/05/2018 düzenleme tarihli, …. no’lu ve ¨ 100.000,00 bedelli 15/05/2020 tarihine kadar geçerli, 06/06/2018 düzenleme tarihli, … no’lu ve ¨ 300.000,00 bedelli 04/06/2020 tarihine kadar geçerli kat’i banka teminat mektupları halen davalı şirket uhdesinde olduğunu, bayilik sözleşmesine davalı şirketçe haksız ve tek taraflı olarak son verildiği ve mektupların temin ettiği risk sona erdiği halde mektuplar davalı şirketçe tazmin edilme riski altında olduğunu, haksız tazmin tehlikesini önlemek amacıyla yaptıkları başvuru üzerine Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 30/10/2019 tarihinde; “2 adet (huzurdaki davanın konusu olan) banka teminat mektuplarının ödenmesinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına” karar verildiğini, alınan ihtiyati tedbir kararı, yasal sürede infaz edildiğini, dava öncesinde başvurulan zorunlu arabuluculuktan sonuç alınamaması üzerine, mektuplarının hükümsüz kalıklarının tespiti ve davacıya iadesinin sağlanabilmesi amacıyla bu kez, HMK md. 397/1 uyarınca, ihtiyati tedbiri tamamlayan esas dava olarak huzurdaki davayı açtıklarını, davalı banka tarafından davacı şirket lehine düzenlenerek diğer davalı … Yapı’ya verilmiş olan banka teminat mektupları yoluyla temin edilen risklerin ortadan kalkması ve buna rağmen davalı şirketçe tazmin talebinde bulunulmasının hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet vereceği gözetilerek; davalı … Bankası …. Şubesi tarafından düzenlenerek, davacı lehine diğer davalıya sunulmuş olan;- 16/05/2018 düzenleme tarihli, … no’lu ve ¨ 100.000,00 bedelli 15/05/2020 tarihine kadar geçerli, 06/06/2018 düzenleme tarihli, …. no’lu ve ¨300.000,00 bedelli 04/06/2020 tarihine kadar geçerli kat’i banka teminat mektuplarının konusuz ve hükümsüz kaldıklarının tespiti ile davacıya iadesine karar verilmesini, tazmin riski sürdüğünden, dava öncesi verilmiş olan ihtiyati tedbirin, karar kesinleşinceye dek aynen muhafazasını, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin yalnızca davalı şirkete yüklenmesine, davalı banka ihtilafa neden olmadığından ve ödeme makamı olması nedeniyle hasım gösterildiğinden bu giderlerden sorumlu tutulmamasını talep etmiştir.

ASIL DAVADA
SAVUNMA;
Davalı ….. Yapı Elemanları Ticaret Limited Şirketi vekilinin tarihli cevap dilekçesinde; Mektuplar sözleşmede açıkça yer aldığı üzere (13/f) sadece bayilik değil, her türlü borç için verildiğini, karşı tarafın bayilik ilişkisi bittiği için mektuplar konusuz kaldığını, iddiası doğru olmadığını, karşı tarafın müvekkili şirkete cari hesapta ¨ 233.729,20 borcu bulunduğunu, alacakları için başlatılan icra takibinin Bakırköy … İcra Müdürlüğü nezdinde …. esas numarası ile devam ettiğini, sözleşmenin adı dahi zaten “bayilik ve cari hesap sözleşmesi” şeklinde olduğunu, müvekkilinin alacaklı olduğunu, sona eren bir hukuki riskin söz konusu olmadığını, mektupların ayakta kalması zaruri ve hukuki olduğunu, öncelikli olarak 31/12/2017 tarihinde sona eren sözleşmeye dayanan karşı taraf, sözleşmedeki münhasır yetki kuralını ihlal ettiğini, davanın yetki sözleşmesi sebebiyle usulden reddi gerektiğini, sonuç olarak haksız davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
İDDİA:
Davacı vekilinin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği dava dilekçesi ile; Davacı şirketin, otomatik kapı sektöründe dünya devlerinden olan Alman menşeli davalı şirketin uzun yıllardır Türkiye bayisi olduğunu, defalarca satış rekoru kıran davacının, “….” markasının Türkiye pazarında tanınmasını, yer edinmesini ve zamanla sektör lideri olmasını sağladığını, başarılı bir bayi olduğunu, ne var ki davalının bayilik veren, davacı bayinin yıllar içerisinde kendisine kazandırdığı pazarı tek başına kullanarak, müşterilere doğrudan satış yapıp, bütün kârı tek başına elde etmek amacıyla bayilik sözleşmesine haksız ve tek taraflı şekilde son verdiğini, bu haksız fesih sonucunda davacı şirketin büyük maddi kayba uğramış olduğunu, davalıdan alacaklı olduğu toplam tazminat miktarının 1.696.603,00 EURO olduğunu, raporun sonuç kısmında; ‘Bayilik sözleşmesinin üretici tarafından tek taraflı olarak sonlandırılması nedeniyle, bayinin, muhtemel kar kaybının 1.276.603,00 EURO, ciro primi kaybı 420.000,00 EURO olmak üzere, toplam 1.696.603,00 EURO zarara uğradığının’ tespiti ile tazminatın miktarı ve hangi zarar kalemlerinden oluştuğunun belirlendiğini, tazminat alacağının, şimdilik ve fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla ¨ 1.000.000,00 ‘lik kısmının dava edilmiş olduğunu, bakiye alacakla ilgili de zamanaşımı süresi içerisinde talepte bulunulacağını, yine huzurdaki dava açılmadan önce, davacının, bayilik sözleşmesi gereğince davalıya vermiş olduğu banka teminat mektuplarının davalı tarafça kötü niyetle nakde çevrilmesi tehlikesinin doğduğunu, bu tehlikeyi önlemek amacıyla, davacının başvurusu üzerine, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. D. İş sayılı dosyasından “ihtiyati tedbir kararı” alındığını ve devamında da Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile “banka teminat mektuplarının hükümsüz kaldığının tespiti” talepli esas dava açıldığını, huzurdaki davanın açılma sebebinin, taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin doğru şekilde tespiti ile gerçekte alacaklı olan davacının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğunu, önce açılmış olan davada da, mektuplara el atılmasının haklı olup olmadığının tespit edilebilmesi için, asıl ilişkide hangi tarafın alacaklı olduğunun belirlenmesinin zorunlu olduğunu, davaların aynı sebepten doğmuş olup, taraflarının da aynı olduğunu, davaların sonucunda verilecek kararların birbirini yakından ilgilendirdiğini ve etkilediğini, davalar arasındaki bağlantı nedeniyle, huzurdaki davanın, birinci davanın açıldığı Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini, Davacı şirketin, bayililik sözleşmesinin davalı tarafından haksız şekilde feshedilmesi nedeniyle uğramış olduğu maddi zarar ve kayıplarının tazmini amacıyla şimdilik ve fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, ¨ 1.000.000,00 ‘nin, fesih tarihinden itibaren işletilecek olan ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davalıya ödenmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
ASIL DAVADA;
Dava,teminat mektubununun hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir.
BİRLEŞEN DAVADA;
Dava,bayilik sözleşmesinin haksız olarak feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK hükümlerine göre: Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir (HMK 19/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez (HMK 117/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir (HMK 19/4). Yetki itiirazından vazgeçilmiş ise yetki itirazı bulunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılmalıdır.
Yetki sözleşmesini düzenleyen HMK’nın 17. maddesinde “tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflarca aksi kararlaştırılabilen bir hususun kamu düzenine ilişkin olduğundan söz edilemez. Kamu düzenine ilişkin olmadığı için buradaki yetki, HMK 114/1-ç maddede düzenlenen dava şartı niteliğinde kesin yetki değildir. Taraflar aralarındaki sözleşmeyi her zaman değiştirebilir ve bazı hükümlerini de ortadan kaldırabilirler. Dava yetki sözleşmesinde belirtilenden başka yerde açılmış ve süresinde yetki itirazında bulunulmamış ise artık önceki yetki sözleşmesini ortadan kaldıran yeni bir yetki sözleşmesi kurulduğu ve dava açılan mahkemenin yetkili hale geldiğinin kabulü gerekir. HMK 17. madde açıkça tarafların iradesine önem verirken yetki sözleşmesindeki mahkemenin kesin yetkili olduğu ve bu yetkisinin taraflarca ortadan kaldırılamayacağı şeklinde bir sonuca ulaşılması da mümkün değildir. Anlatılanların sonucu olarak sözleşmedeki mahkemenin münhasır yetkisi davalının yetki itirazında bulunulması halinde mahkemece dikkate alınması gereklidir.
Dosya içerisinde bulunan sözleşmenin incelenmesinde, 27. Maddesinin (b) bendinde “İş bu sözleşmeden doğrudan ya da dolaylı olarak ortaya çıkan her türlü çelişki ve iddia nihai olarak İstanbul Anadolu Mahkemeleri ve İcra Daireleri tarafından çözümlenecektir” şeklinde yetki sözleşmesi yapıldığı, 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği yönünde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yetki sözleşmesi ancak kesin yetki bulunmayan ve tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmaları halinde geçerli olarak yapılabilir.
Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar tacir olup, bu bakımından öncelikle sözleşmedeki yetki şartı geçerlidir. Dosya içerisinde davalı şirkete asıl ve birleşen davada dava dilekçelerinin tebliğ edildiği, asıl ve birleşen dosyada davalı vekili tarafından süresinde verilen cevap dilekçeleri ile yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmış olup tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle asıl ve birleşen davanın İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı asıl ve birleşen davada; yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeni ile mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçelerinin REDDİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin yetkisizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Anadolu Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 27/03/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”