Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/913 E. 2021/355 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/913 Esas
KARAR NO : 2021/355

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 26/11/2019
KARAR TARİHİ : 09/04/2021
K. YAZIM TARİHİ : 27/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; demir çelik sektöründe faaliyet gösteren davalı … Demir Çelik San. Ve Tic. AŞ ‘nin yerli üretim ve sermayesi ile ülke ekonomisine büyük katkılarda bulunduğunu, şirketin kurucusu olan …’ın da önde gelen, saygın bir iş adamı olduğunu, müvekkilinin kendi emek ve sermayesi ile kurduğu şirkete sonradan kardeşi …’ı dâhil ettiğini, … A.Ş. uzun süre müvekkili … ve ailesi bir tarafta, …. ve ailesi ise diğer tarafta olmak üzere birlikte yönetildiğini, ancak gelinen aşamada ortaklık yapısı içerisinde anlaşmazlıklar meydana geldiğini, şirket ortakları tarafından 30/11/2018 tarihli protokol ile ortaklığın nasıl tasfiye edileceğinin kararlaş- tırıldığını, bu protokole göre müvekkili … yönetimine … Çelik Demir San. ve Tic. AŞ’nin, … yönetimine ise … Demir Çelik San. ve Tic. A.Ş’nin bırakıldığını, bu süreç devam ederken … A.Ş.’nin ise faaliyetlerine devam etmesi hususunun kararlaştırıldığını, müvekkili …’ın “… A.Ş.”nin yönetim kurulu başkanlığını uzun süre başarıyla yerine getirdiğini, ancak 3 Eylül 2019 tarihli 9900 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 328’inci sayfasında 27 Ağustos 2019 tarihinde tescil ve ilan edildiği belirtilen … Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 21.08.2019 tarih ve 8 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile yeni yönetim kurulu başkanı ve başkan vekillerinin seçilmiş olduğunu, mevcut yönetim kurulu başkanı …’ın ise görevine son verildiğini, ilgili yönetim kurulu toplantısının ve bu toplantıda alınan yönetim kurulu kararının hukuka aykırı olarak oluşturulduğunu ve yok hükmünde olduğunu, şirket yönetim kurulu başkanı …, başkan vekili … ve yönetim kurulu üyeleri …, …. ve … olduğunu, mevzuat ve ana sözleşmeye göre, şirket yönetim kuru- lunun yönetim kurulu başkanı tarafından toplantıya çağrılacağını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 392/7 hükmü gereğince, her yönetim kurulu üyesinin başkandan, yönetim kuru- lunu toplantıya çağırmasını yazılı olarak isteyebileceğini, istem üzerine yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulunu toplantıya çağırmazsa aynı maddenin 4. fıkrasına göre, her yöne- tim kurulu üyesinin mahkemeye müracaat hakkının saklı olduğunu, yönetim kurulu başkanı müvekkili …ın bilgisi dışında güya yönetim kurulu toplanmış gibi alınan 21/08/2019 tarihli yönetim kurulu kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu ve yoklukla malül olduğunu, şirketin yönetim kurulu başkanı olan …’ın ve diğer davacı …’ın bilgisi dışında gerçekleşen yönetim kurulu kararının TK m. 391/1-d hükmü gereğince de batıl olduğunu, anılan hükme göre, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yet- kilerin devrine ilişkin kararların batıl olduğunu, yönetim kurulu başkanının devredilemez yetkisinin haksızca kullanılmasının ilgili hükme aykırı olduğunu, tescil edilmiş olan yönetim kurulu kararına ilişkin tescil işleminin kaldırılması adına 26/09/2019 tarihinde İstanbul Ticaret Odası’na itiraz dilekçesi sunulduğunu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 04/10/2019 tarihli … sayılı cevabi yazısı ile talebin haklı bulunduğu fakat “Sicil müdürlüklerince tescil olunan hususların re’sen terkinin mümkün olmadığı, iptallerinin kesinleşmiş yargı kararıyla mümkün olduğu yönünde olumsuz cevap verildiğini beyanla ; davalı şirketin ve üçüncü kişilerin zarara uğramasını engellemek amacıyla mezkur yönetim kurulu kararının dava sonuçlanıncaya dek icrasının tedbiren durdurulması için İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasını, Kanuna ve şirket esas sözleşmesine aykırı şekilde alınan ve yok hükmünde olan … Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 21/08/2019 tarih ve 8 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’nın iptalini, bu kararın tescil ve ilanını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı temsil kayyımı cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacılar tarafından butlanı talep edilen yönetim kurulu kararının, toplantı nisabına uyulmadan alındığı iddia olunsa da, 6102 sayılı TTK.’nın 390/1. Maddesi toplantı nisabı hususunda oldukça açık bir hüküm getirildiğini, anılan madde hükmünde “Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır, ” denildiğini, somut uyuşmazlıkta … Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 21/08/2019 tarihinden önce davacılar …, … ve müvekkili şirket yetkilileri …, …ve … olmak üzere 5 beş adet hissedarı bulunduğunu, butlanı talep edilen 21/08/2019 tarihli yönetim kurulu kararının ise şirket yönetim kurulu başkan vekili …, yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın gerçekleştirdiği toplantı neticesinde alındığını, anlaşıldığı üzere kurulun, beş yönetim kurulu üyesi arasından üç üyenin katılımı ile toplandığını, Kurul, 6102 sayılı TTK.’nın yönetim kurulu toplantı nisabına ilişkin hükümleri ile aynı doğrultuda, üye tam sayısının çoğunluğu ile toplandığından ötürü nisap eksikliğinden yönetim kurul kararının yokluğundan da bahsedilemeyeceğini, nitekim davacıların, müvekkili şirket yetkililerinin, yönetim kurulunu toplantıya çağırma yetkisinin olmadığını iddia etmesinin 6102 sayılı TTK’nın 390. Maddesine aykırı olduğunu, genel olarak ” elden dolaştırma yöntemi ” denilen yöntem ile yönetim kurulu kararı alınmasının önünde engel bulunmadığını, burada toplantı ve karar nisaplarına uyulmasının önemli olduğunu, 5 yönetim kurulu üyesinden 3’ü tarafından imzalanan bu kararın hukuken geçerli olduğunu, davacının 391/1-d hükmüne göre batıl bir karar iddiasının da yasal dayanaktan yoksun olduğunu, bu madde hükmünce d bendi “diğer organların devredilmez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararların batıl olduğundan” bahsettiğini, burada bahsedilenin YK’nun kendi görevi dışında özellikle genel kurulun görev alanına giren her hangi bir karar almış olması hali olduğunu, yasanın 408. Maddesi genel kurulun devredilmez yetkilerini açıkça belirlediğini, YK’nın yetkilerini aşarak TTK 408 md vs belirtilen yetkilerini aşarak başka organlara ait yetkileri kullanması halinde alınan kararların batıl oldugunu, yönetim kurulu başkanının değiştirilmesi kararının bu kararlardan olmadığını, YK kararı ile bir başkan ve başkan vekili seçilebileceğini, YK başkan ve vekilini seçebileceği gibi bunu değiştirme hakkına da sahip olduğunu, başkan ya da vekilinin seçil- mesinin ağırlaştırılmış bir nisaba da bağlanmadığını, YK başkanının değiştirilmesinin önünde yasal bir engel bulunmadığını, toplantı ve karar yetersayılarına da uyulduğunu, davacının aynı zamanda kardeşi olan YK Başkanı …’ın kanser hastası olması ve kısıtlılık koşullarının oluştuğuna dair iddialarının, şirketin tasfiye süreci için yetkinliğini tartışmasının kişiselleştirme ve konuyu özünden saptırma gayretinden ibaret olduğunu, davacının YK üyesi sayın …’ın imzasının olduğu işlemlere hiçbir gerekçe göstermeksizin imza atmadığını, bundan daha önemlisi, şirket adına kayıtlı TPE’de marka olarak tescilli bir marka olmasına rağmen ….com.tr alan adının kullanımının yasaklanması için Odtü’ye başvurarak şirketin resmi ve özel kurumlara bildirdiği maillerin kullanımını yasaklattığını, şu an şirketin hiçbir biçimde elektronik posta alamadığını, şirketin tasfiye sürecinde katkı sağlamak için YK başkanı olması gerektiğini iddia eden davacının, iddialarının ile eylemleri tezat teşkil ettiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Dava, … Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 21/08/2019 tarih ve 8 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’nın iptali talebine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlık; … Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 21/08/2019 tarih ve 8 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’nın yok hükmünde veya batıl olup olmadığının , iptalinin gerekip gerekmediği hususunda toplanmaktadır.
Ekonomi Uzmanı … tarafından tarafların düzenlenen 22/02/2021 tarihli raporda:
‘Türk Ticaret Kanunu’nun 391 hükmünde, yönetim kurulu kararlarının hangi hallerde hükümsüz olacağı ve tespit davasına konu olabileceği sınırlayıcı olmaksızın örneklerle gösterilmiş ve geçersizliğin hüküm ve sonuçlarının genel hükümlere göre saptanacağının belirtildiği, ayrıca TTK. m. 460/5 hükmünde yapılan bir düzenleme ile bir halde pay sahiplerine ve yönetim kurulu üyelerine yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açabilme imkanı getirildiği, buna göre, kayıtlı sermaye sisteminde, yönetim kurulu tarafından sermaye artırılırken, anonim şirketler esas sözleşmesinde öngörülen yetki sınırları içinde sermaye artırım kararı alındığı, alınan bu karar kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı ise bu karar aleyhine, paysahipleri ve yönetim kurulu üyeleri karann ilan tarihinden itibaren bir ay içinde iptal davası açabilecekleri Ticaret Kanunu’nun “batıl kararlar” başlığını taşıyan m. 391 hükmüne göre: “(1) Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebileceği, özellikle;
a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan,
b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen,
c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarım kısıtlayan ya da güçleştiren,
d) Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin,
kararların batıl olduğu, anılan hükmün gerekçesinde, düzenlemenin amacı, dava olanağını tanıyarak ve iptal edilebilir kararlarla bâtıl kararlar arasındaki farka açıklık getirerek paysahibinin korunmasını güçlendirdiği, hüküm bâtıl kararları örnek gösterme yöntemi ile belirlediği, kanunda belirtilen bu hallerde alınmış olan yönetim kurulu kararı ne ortaklığa ne paysahiplerine ne de alacaklılara karşı hüküm ifade ettiği, bir yönetim kurulu kararının geçersiz olup olmadığı genel hükümlere göre belirleneceği gibi hükümsüzlük sebepleri ile geçersizliğin sonuçları da aynı ilkelere göre belirlenebildiği, dava konusu yönetim kurulu kararı incelendiğinde, bu kararın sermaye artırımına ilişkin olmadığı, dolayısıyla da TTK. 460/5 hükmü uyarınca iptalinin talep edilemeyeceğinin açık olduğu, dava konusu kararın davacının temsil yetkisinin kaldırılmasına ilişkin olduğu dikkate alındığında; bu kararın “batıl kararlar” başlığını taşıyan TTK. m. 391 hükmünde öngörülen “anonim şirketin temel yapısına uymayan” bir karar niteliği taşımadığından, bir başka deyişle, bütün paysahiplerinin değil sadece bazı pay sahiplerinin kişisel menfaatlerini etkileyebilen karar netliğinde olduğundan davacının dava konusu kararların butlanını isteyemeyeceğinin de kabulünün gerektiği, esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanıp (TTK. m. 390/1) ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alındığı, üç kişilik bir yönetim kurulunun toplantı nisabı iki, beş kişilik bir yönetim kurulunun toplantı nisabı üç, yedi kişilik bir yönetim kurulunun toplantı nisabı dört kişi olduğu, yönetim kurulunun iki kişiden oluşması halinde toplantı yeter sayısının iki olduğu, bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde (TTK. m. 390) ve bir öneriye yazılı olarak katılarak alınan kararlar için de geçerli olduğu, dava konusu yönetim kurulu kararı bu nisaplara uygun olarak alındığından yokluğunun ileri sürülmesi de olanaksız olduğu, bu bakımdan dava konusu yönetim kurulu kararının geçersizlik şartlarının oluşmadığının kabulünün gerektiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/5382 Esas, 2017/3443 Karar sayı ve 06/06/2017 tarihli ilamında;
“Davacı vekili, davalı şirketin 04/11/2011 tarihli genel kıınıl toplantısında davalılar … ve … ile birlikte müvekkilinin de üç yıllığına yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini, aile bireyleri arasında anlaşmazlıkların baş göstermesi üzerine davalılardan kardeş olan … ve … ‘mn müvekkilinin varlığını ve yönetim kurulu üyeliğini görmezden geldiklerini, müvekkiline haber vermeksizin 16/07/2012 tarihinde yönetim kurulu toplantısı yaparak müvekkilinin temsil yetkisini kaldırdıklarını, kendilerini yönetim kurulu başkanı ve başkan vekili olarak tayin ettiklerini, görev taksimi yaparak davalı şirketin kendi imzaları ile temsil ve ilzam olunmasına karar verdiklerini ileri sürerek, 16/07/2012 tarih ve 2012/2 sayılı yönetim kurulu kararının iptalini, bunun mümkün olmaması halinde batıl olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, müvekkilleri gerçek kişiler yönünden husumet itirazında bulunmuş, yönetim kurulu kararlarının iptal edilemeyeceğini, yasada sadece butlanına karar verilebileceğinin düzenlendiğini, dava konusu yönelim kurulu kararının butlanını gerektirir bir hususun bulunmadığını, davacının iddiasının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin esas sözleşmesinde aksi yönde bir kurala rastlanmadığından, TTK’nın 370. m. uyarınca, şirketin temsilinin herhangi iki yönetim kurulu üyesinin imzası ile gerçekleşmesi gerekirken, dava konusu yönetim kurulu kararıyla, temsil yetkisinin sadece … ve …’mn imzalarıyla gerçekleşebileceğinin öngörülmüş olmasının alman kararı yasaya aykırı hale getirdiği yine, yönetim kurulu kararıyla, davacının temsil yetkisinin kaldırılarak yetkinin sadece yönetim kurulu üyesi olan davalılardan … ve …’ya devredilmesinin bir esas sözleşme hükmüne ve bu hükme dayanılarak düzenlenen iç yönergeye dayanmadığından işlemin geçersiz, yani batıl olduğunun kabulünü gerektirdiği, şirket ana sözleşmesinin 14. maddesinde yer alan “idare meclisi, reis veya reis vekilinin daveti üzerine şirket merkezinde toplanır” hükmüne rağmen davacının şirket merkezine toplantı için davet edildiğine ilişkin bir delil sunulamamış olmasının da varılan bu sonucu desteklediği, davalılar … ve …’ya husumetyöneltilemeyeceği, davacının yönetim kurulu kararının iptaline yönelik talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın davalı şirket yönünden kabulü ile. 16/07/2012 tarih. 2012/2 no’luyönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine, davalılar … ve … yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, iptale yönelik talebin de TTK’um 460/5 m. gereğince reddine karar verilmiştir. … Ancak, 6102 sayılı TTK’nın “Görev dağılımı” başlıklı 366. maddesinde “ Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer.
Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir. Yönetim kurulu, işlerin gidişini izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir. ” aynı Yasa’mn “Yönetimin devri” başlıklı 367. maddesinde ise, “Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılmabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir. Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir 3/0. maddesinde “Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır”, 390/1 madde ve fıkrasında da “Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarım toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır.”, 391. maddesinde de “Yönetim kurulunun kararının hatıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle; Eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve hu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır.” hükümleri düzenlenmiştir. Somut olayda, öncelikle davacı tarafça kendisi davet edilmeksizin söz konusu yönetim kurulu toplantısının yapıldığı iddia edilmiş ise de, gerek 6762 sayılı TTK, gerekse de 6102 sayılı TTK’da yönetim kurulunun toplantıya çağrılma usulüne ilişkin herhangi bir yasal düzenleme olmadığı gibi, şirket ana sözleşmesinde de bu hususta bir hüküm bulunmamaktadır. Öte yandan, dava konusu yönetim kurulu toplantısında alınan kararların, davalı …’nın yönetim kurulu başkanı, …’nın ise başkan vekili olarak seçilmesi ve… ve …’nın imzalan ile üçüncü kişiler ile yapılacak is ve işlemlerde şirketin temsil ve ilzam olunmasına ilişkin olduğunun anlaşılması karşısında, işbu kararlar TTK ‘nın 366. maddesi uyarınca görev dağılımı yapılmasına ve ayrıca TTK’nm 370. maddesine de uygun şekilde şirketi temsile yetkili 2 kişinin seçimine ilişkindir. Kararlar, TTK’nın 390. maddesindeki toplantı ve karar nisabına uygun olarak alınmıştır. Alınan yönetim kurulu kararları ile yönetim yetkisinin devri söz konusu olmayıp, yasa ya da ana sözleşmeye aykırı bir durum bulunmadığı gibi yönetim kurulu kararının butlanını gerektirir bir sebebin de bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekirken yönetim kurulunun haiz olduğu yönetme ve temsil yetkisi karıştırılmak suretiyle yanılgılı değerlendirmeye davalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir” bahsedildiği, bu nedenle dava konusu yönetim kurulu kararının yokluk veya iptal edilebilirlik şartlarının oluşmadığı” hususu belirtilmiştir.
İptali talep edilen yönetim kurulu kararının TTK 391 ve 460/5 maddesinde düzenlenen hallere uymaması ve söz konusu kararın kanunda düzenlenen nisaplara uygun olarak alınması, söz konusu kararın yönetim kurulu başkanı ve başkan vekili seçiminden ibaret olması nedeniyle şirketin temsil ve ilzamına ilişkin olması, bu durumun kanuna yada şirket ana sözleşmesine aykırı olmaması karşısında usulüne uygun şekilde düzenlenen bilirkişi raporuna itibarla dava konusu yönetim kurulu kararının yokluk ve iptal edilebilirlik şartlarının oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-DAVANIN REDDİNE,

2-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu sonucu bakiye 14,90 TL nin davacıdan tahsil edilerek Hazine’ye irat kaydına,

3-Davacı tarafından sarf olunan toplam yargılama giderinin kendi üzeride bırakılmasına,

Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yar olmadığına,
Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine dair,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı şirket temsil kayyımının yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 09/04/2021
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır