Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/91 E. 2021/459 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/91 Esas
KARAR NO : 2021/459

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 15/09/2015
KARAR TARİHİ : 28/05/2021
K.YAZIM TARİHİ : 16/06/2021

Davacı vekilinin feragat dilekçesi nedeni ile dosya incelenmekle;
TALEP: Davacının Yalova Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 11/08/2009 harç tarihli dava dilekçesi ile, … mevkiindeki pafta .. parsel … de kayıtlı taşınmaz üzerine yapılan yazlık konutlardan 1 nolu konutun kendisine tahsis edildiği, ancak konutun zaman içinde eğilmesi ve oturulabilir durumdan çıkması sebebi ile Yalova Sulh Hukuk Mahkemesinin … Değişik iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığı, 10/06/2009 tarihli ihtarname ile kooperatife bildirildiği, ancak çözüm önerisi sunulmadığı, 16/06/2009 tarihli genel kurul gündemine de alınmadığı gerekçesi ile KK 23.maddesi uyarıca, hak ve vecibelerde eşitlik kuralı gereği sağlam ve oturulmaya müsait konut sunulması gerekeceğinden, davalının bunu sağlamadığı, çevre düzenlemesi de dahil bir çok eksiğinin bulunduğu gerekçesi ile neticeten davalı kooperatifçe kendisine oturulmaya uygun sağlam bir konut tahsisi, mümkün olmadığı takdirde ise zararlar için 80.000,00-TL lik tazminatın davalıdan tahsili talep ve dava olunmuştur.
CEVAP:Davalıya tebligat çıkartılmış ise de, tebligat parçası dönmediğinden mahkemece … den akıbeti sorgulanmış, 04/11/2009 tarihli … yazı cevabından TK 21.maddesi hükümlerine uygun tebliğin yapıldığı bildirilmiş ise de, kooperatifin ticaret sicilden gelen adresi ile tebliğin yapıldığı söylenilen adres karşılaştırıldığında, tebliğe çıkartılan adresin sicildeki adresten farklı olarak … İş Hanı …. yerine, … adresi olarak gösterildiği ve bu adrese de TK 21.hükümlerine göre yapıldığı, bilahare, keşif sonrası raporun ibrazından sonra, raporun tebliğe çıkartılması akabinde, davalının 21/12/2010 tarihinde, bu tebligat usulsüzlüğünden bahisle, keşif sonrası davanın varlığından haberdar olduğu belirtilerek davaya, rapora beyanda bulunulduğu, ayrıca davacı taleplerinin zaman aşımına uğradığından bahisle usulden ve esastan reddinin istenildiği anlaşılmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
Mahkemece, kooperatifin sicil kayıtları celbedilmiş, ayrıca tapu kayıtları getirtilerek yerinde keşif yapılmış, bahsi geçen yerin arsa tapusu olarak ve tam hisseli kooperatif adına kayıtlı bulunduğu, dava konusu gösterilen taşınmazın ise 3 katlı bir yapı olduğu, yapının iç ve dış cephelerinde çatlaklar bulunduğu, yapıda eğilme oluştuğu, döşeme terazisinin bozulduğu, yapının üst katlarındaki yerlerin döşemelerinin kullanılamayacak durumda bulunduğu, kullanılmasının ve iskan edilmesinin mümkün olmadığı, can ve mal güvenliğinin tehlike altında bulunduğu, depremlerin etkisi ile zeminde de kayma oluştuğunu belirten bilirkişi raporu dosyaya alınmıştır.
Mahkemece tüm deliller ve doysa kapsamına göre, konutun oturulamayacak nitelikte olması , hasarların giderilmesinin oldukça pahalı ve imkansız olması sonucu yıkımın daha ekonomik olacağından bahisle , dava tarihi itibari ile belirlenen 200.000,00 Tl değerinin yanı sıra, taleple bağlı kalınarak , tazminat yönünden talebin kabulüne ve bu miktardaki bedelin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararın davalı temyizi üzerine Yargıtay … HD’nin 29/06/2012 tarihli kararı ile bozulduğu, kooperatif ile ortağı arasındaki uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin kooperatifin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olduğu, bunun kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu, ana sözleşme ve sicil kayıtları getirtilerek, merkez tespit edildikten ve yetki kesinleştirildikten sonra, öncelikle bu konuda karar verilmesi gerekeceği belirtilerek yetki yönünden bozulduğu, sair hususların incelenmediği anlaşılmıştır.
Mahkemece bozmaya uyulmuş ve kooperatif muamele merkezinin Bakırköy Ticaret Mahkemeleri yargı sınırında olduğundan bahisle yetkisizlik kararı verilerek, dosyanın mahkememize gönderilmesi sağlanmıştır.
Mahkememizce taraflara tebligat çıkartılmış, taraf delilleri toplanmış ise de, mahkememizdeki yargılamada dosyaya vekalet sunan vekile tebligat çıkartılmış ve vekilin 10/12/2013 tarihli dilekçesi ile ıslahen zaman aşımı savunmasını ileri sürdüğü, ayrıca aşamalardaki diğer savunmaları tekrarladığı görülmüştür.
Mahkememizce talimat yolu ile mahallinde yeniden inceleme yapılmış ve 28/01/2014 tarihli rapor dosyaya sunulmuş olmakla, tahsisli konut ile ilgili, konutun % 3 ile % 4 arasında deniz tarafına eğildiği, çatlaklar bulunduğu, yapı içinde dengede durarak dolaşmanın zor olduğu, iskanının bulunmadığı ve can güvenliği riski taşıdığı, yapının zemininin doğru seçilip seçilmediğinin ileri düzeydeki sondaj deneyleri ile tespit edilebileceği, deprem bölgesi olduğu, imalattan sonra deprem geçirdiği, bu nedenle yer altı kaymalarının eğilmeye sebep olabileceği, bir kısım problemlerin ise zaman içinde oluştuğu, tespit edilmiş ve binanın dava tarihi itibari ile yapı bedelinin 73.829,56-TL olacağı belirlenmiştir.
Teknik incelemede belirleme böyle olmakla birlikte, dava konusu yapılan yerin davalı kooperatif tarafından davacıya tahsis edildiği ihtilaf konusu değildir. İhtilaf 1996 yılında teslim edilen ve 1997 yılından bu yana davacı uhdesinde bulunan taşınmazda oluşan ve var olan iskan edilemez durumdaki vaziyetin oturmaya engel olmasına rağmen, davacının bu yerdeki iddialarını 1999 yılında yaptırdığı tespit ve ardından açtığı işbu dava ile ileri sürmesi halinde, davalının zaman aşımı savunmasının yerinde olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. Esas yönünden de davalı, bu yerin tesliminden ve daireye taşındıktan sonra uzun süre daire ile ilgili eksiklik bildirmeyen davacının, diğer daire sahiplerine de 1996 yılından bu yana teslim edilip, kooperatifçe kullanımlarına bırakıldığı ve yerleşimler uzun süre önce yapıldığı halde, davalının oluşan bu durumdan sorumlu olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. Bilindiği üzere, zaman aşımı savunması esasa cevap verme süresi içinde yapılmalıdır. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06/04/2011 tarihli zaman aşımı def’inin ileri aşamalarda ıslah yolu ile ileri sürülüp sürülemeyeceğine dair … E, … K.sayılı ilamı kapsamı da gözetilerek, öncelikle, davanın ilk açıldığı mahkemede davalıya yapılan tebliğin sicildeki yer olan adresteki numaradan farklı bir numaraya yapılmış olması ve TK 21.hükümlerine uygun tebliğin yapılmış olması sebebi ile, davalının sonraki aşamada, davadan keşif sonrası rapor ile haberdar oldukları yolundaki beyanına itibar etmek gerekmiştir. Zira, tebligat adresi itibar edilmesi gereken sicildeki adresten farklı bir numara olup, doğru olmayan bu adrese yapılan TK 21.maddesine dayalı tebliğe itibar etmek mümkün değildir. Hal böyle olunca, davalının Yalova Asliye Hukuk mahkemesindeki rapora vaki itirazları ve davanın esasına yönelik beyanlarını sunduğu 20/10/2010 tarihli dilekçesinde zaman aşımı savunmasında bulunduğu da gözetilerek, BK’nun genel zaman aşımını düzenleyen 146.maddesi kapsamında, taşınmazın davacıya 1996 yılında teslim edildiği ve kooperatifte oturumların o tarihte başladığı, her iki tarafın bu hususta mutabık oldukları ve davacının 10 yıllık süreden sonra, 2009 yılında tespit yaptırıp bilahare davayı açtığı, bu nedenle genel dava zaman aşımının dolduğu, KK daki kooperatif ile ortağı arasındaki alacaklar ile ilgili düzenlenen 5 yıllık zaman aşımını süresinin, somut olayda uygulanamayacağı, zira bu zaman aşımı süresinin parasal ödentilere ilişkin olduğu kanaati ile toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı uyarınca zaman aşımı savunmasının yerinde olduğu, 12 yıllık kullanım ya da teslim sonrası sürenin sonunda, oluştuğu söylenilen, deprem bölgesindeki, üstelik deprem yaşamış taşınmazda varlığı belirlenen oturulamaz durumdan davalının sorumlu tutulamayacağı kanaatiyle davanın reddine dair verilen karar davacı temyizi üzerine Yargıtay … HD’nin 05/05/2015 tarihli kararı ile bozulduğu, bozma gerekçesi olarak davanın hem zaman aşımından hem de esastan reddine karar verildiği, öncelikle incelenmesi gereken hususun zaman aşımı veya hak düşürücü sürelere ilişkin olduğu, önce zaman aşımı yönünden değerlendirme yapıp uygun bir sonuç dairesince karar verilmesi gerekirken zaman aşımı yanında esastan da incelenip red kararı verilmesinin doğru olmadığı hususuna dayanıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuştur. Esasen bozma öncesi mahkeme gerekçesinde olgular tespit edilmekle beraber gerekçede zaman aşımı savunmasına tebliğ usulsüzlüğü de irdelenip neden itibar edildiği belirtildiği gibi, olayda, BK’nun genel dava zaman aşımının uygulanacağı açıklanmıştır. Dosya kapsamına göre taşınmazın davacıya 1996 yılında teslim edildiği ve oturumların o tarihte başladığı, her iki tarafın bu hususta mutabık oldukları, bu oturum ve kullanım teslimi tarihinden itibaren davanın 10 yıllık genel dava zaman aşımı süresinden sonra açıldığı, davacının 2009 yılında yaptırdığı tespit sonrasında bu davayı açtığı, ancak somut davada KK’daki kooperatif ve ortağı arasındaki alacaklar ile ilgili düzenlenen 5 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanamayacağı BK’nun genel dava zamanaşımı süresinin uygulanacağı, davacının, 1999 tarihinde yaptırdığı tespit akabinde bu davayı zaman aşımı süresinde açtığı savunmasının, yukarıda irdelenen başlangıç tarihi itibariyle geçerli olmadığı kanaatiyle gerek bozma içeriği gerekse bozma öncesi verilen karardaki hukuki görüşler çerçevesinde davalının zaman aşımı savunmasına itibar etmek gerekmiş ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından söz konusu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 11/12/2018 tarih, … E. Ve … K. Sayılı ilamı ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile bozma kararı verilmiştir. Mahkememizce bozma kararına uyularak bozma kararı doğrultusunda deliller toplanarak mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Davacı vekili tarafından 24/05/2021 havale tarihli dilekçesi müvekkilinin talebi doğrultusunda davadan feragat ettiğini bildirir dilekçe ile davalı vekili tarafından 25/05/2021 havale tarihli dilekçe ile davadan feragati kabul ettiklerini ve herhangi bir yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını bildirir dilekçe sunulduğu görüldü.
HMK’nın 307. maddesine göre; “Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.”
HMK’nın 309. maddesine göre; “Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. (2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. (3) Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.(4) Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır. “
HMK’nın 310. maddesine göre; “Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. “
HMK’nın 311. maddesine göre; “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.”
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davadan feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Davadan feragat, davacının mahkemeye karşı yapacağı tek taraflı bir irade beyanı olup feragatın geçerliliği için feragatin mahkeme tarafından kabul edilmesine veya davalının muvafakat etmesine gerek yoktur. Somut olayda, davacı vekilinin feragat beyanı nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nın 307-312. maddeleri gereğince davanın reddi ile davalı vekilinin yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığından davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2- Feragat beyanı davanın ilk celsesinden sonra bildirildiğinden Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca alınması gereken 39,53 TL harcın peşin yatırılan 15,60 TL peşin harçtan mahsubu ile 23,93 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
3- Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4- Davalı tarafından vekalet ücreti ve yargılama gideri talebi bulunmadığından davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri takdirine yer olmadığına,
5- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla mülga 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ile 454 üncü madde hükümleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/05/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı