Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/909 E. 2022/906 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/909
KARAR NO : 2022/906

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/11/2019
KARAR TARİHİ : 22/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 25/11/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkili … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile davalı ….. arasında 13/12/2017 tarihli, davalı … arasında 13/12/2017 tarihli, davalı ….. arasında 12.03.2015 tarihli belirsiz süreli sözleşmesi akdedildiğini, müvekkili ….. ….. Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile davalı ….. arasında 29/11/2014 başlangıç tarihli, davalı ….. arasında 03/05/2016 başlangıç tarihli, davalı ….. arasında 12/03/2015 başlangıç tarihli, belirsiz süreli rekabet sözleşmesi akdedildiğini, davalı ….. 15/04/2019 tarihinde, davalı ….. 09.05/2019 tarihinde, davalı ….. 17.04.2019 tarihinde; müvekkili ….. ….. Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile aralarında bulunan iş sözleşmelerini, istifa dilekçesi vererek ve tüm kıdem ve sair haklarından vazgeçerek sonlandırdıklarını, müvekkil ….. …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile çalışan ….., ….. ve ….. arasında akdedilmiş olan rekabet sözleşmesi neticesinde davalı taraf çalışanların rekabet yasağı bulunduğunu, akdedilen sözleşmenin “Personel, herhangi bir nedenle işten ayrılır veya çıkarılırsa, bu tarihten sonra da İŞVEREN’in yazılı izni olmadan İŞVEREN’in iş yaptığı şirketlerde çalışmamayı, söz konusu firmalarla iş yapan diğer firmalarla da çalışmamayı ya da bu firmalarla iş yapma esasına dayanan iktisadi faaliyetleri yapmamayı; bu kurallara işten ayrılmasından itibaren beş (5) yıl süreyle uymayı kabul ve taahhüt eder. Rekabet sözleşmesinin işbu maddesine uymayan personel İŞVEREN’e 100.000 Euro (Yüz Bin Euro) tutarında cezai şart ödemeyi peşinen kabul taahhüt eder. Adı geçenin bu hükümlere aykırı hareket etmesi halinde İŞVEREN’in uğradığı zarardan tazminat işteme hakkı da ayrıca saklıdır.” şeklindeki metnine göre personellerin rekabet yasağını ve aksi halde cezai şart ödemeyi, kabul ve taahhüt ettiklerini, taraflar arasında yazılı bir rekabet sözleşmesi bulunduğunu, davalı çalışan …..’in senior front end developer olarak, davalı …..’in seo uzmanı olarak, davalı …..’ın ise adwords hesaplamacısı olarak müvekkili şirkette çalışmakta ve hizmeti bizzat sağladıkları için hizmet sırlarına vakıf olduklarını, müvekkili şirketin reklam sektöründe yer alması neticesinde müşteri çevresinin çalışanları açısından aleni olduğunu, somut uyuşmazlıkta davacı müvekkilinin iş sırlarının paylaşılmış olduğunu ve kaybedilen müşteri çevresi neticesinde zarara uğramış olduğunu, davalı çalışanların iş sözleşmelerinde ticari sırlar, gizlilik ve rekabet yasağı başlıklı 6.maddesinde “işveren bünyesindeki işinden ayrıldıktan sonra, İstanbul Antalya, İzmir ve Ankara illerinde, işverenin rakibi durumunda bulunan işyerinde işçi olarak çalışırken veya işverene rakip bir firmaya doğrudan ya da dolaylı olarak, işverenin halihazırdaki müşterileri ile 2 yıl boyunca çalışmayacağını, bu yükümlülüğe aykırı hareket eden çalışan, işverenin kazanç kaybını karşılayacağını” şeklinde belirtilen hükümleri kabul ve taahhüt ettiklerini, davalı çalışanların iş sözleşmelerini art arda ve hayatın olağan akışına aykırı olarak, kıdem ve sair hakları olmasına rağmen feragat ederek feshettikten sonra müvekkili şirket ile aynı ticari alanda faaliyet gösteren …. Şirketi’nde çalışmaya başladığını, halihazırda müvekkili şirket ile arasında hizmet ilişkisi bulunan ….. Tasarruf Gayrimenkul Otomotiv Organizasyon Pazarlama ve Ticaret Anonim Şirketi’nin mevcut hizmet ilişkisine devam etmemesini sağlayarak, …..Teknoloji Anonim Şirketi bünyesinde, ….. Tasarruf Gayrimenkul Otomotiv Organizasyon Pazarlama ve Ticaret Anonim Şirketi’ne hizmet vermeye başladıklarını, Bu şekilde, TTK. nezdinde haksız rekabete yol açtıklarını, çalışan ….., ….. ve …..’ın İş Sözleşmesi ve Rekabet Yasağı Sözleşmesinden doğan yükümlülüklerine aykırı davrandığı sabit olduğundan cezai şartı yerine getirmekle ve müvekkilinin bu mevcut durum neticesinde uğradığı zararları gidermekle mükellef olduklarını, davalı ….. ile müvekkili olan ….. ….. Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin, …. Teknoloji A.Ş. adında ortak bir şirketi bulunmakta iken, davalı …..’in … Teknoloji’nde bulunan payını 31/05/2019 tarihinde müvekkiline devretmesi sonucu ticari ortaklığın sona erdiğini, davalı ….. ilgili ortaklığın sona ermesi neticesinde müvekkili şirket bünyesinde çalışmakta olan ….., ….. ve …..’a iş teklifinde bulunarak işten ayrılmalarını sağlamış olduğunu, 28/09/2018 tarihinden itibaren İstanbul Ticaret Odasına kayıtlı olan …..Teknoloji Anonim Şirketinde davalı çalışanların istihdam edildiğini, çalışanlar ve müvekkili şirket ile münasebeti sebebi ile müvekkili şirketin müşteri çevresi hakkında bilgi sahibi olan davalı …..’in müvekkili şirketin halihazırda hizmet ilişkisi içerisinde olduğu ….. Tasarruf Gayrimenkul A.Ş.’ni mevcut hizmet ilişkisine 31/01/2019 tarihi ile devam etmemesini sağlayarak kendi kurduğu …..Teknoloji A.Ş. Ve …..-….. Danışmanlık şahıs şirketi üzerinden ….. Tasarruf Gayrimenkul A.Ş.’ne hizmet vermeye başladığını, müvekkili ile davalı …..Teknoloji A.Ş. ile …..-…. Danışmanlık şahıs şirketi, davalı şirketlerin eylemleri sonucunda aynı ticari alan olan reklam sektöründe faaliyet gösteren şirketler olduklarını, TTK.54. maddesi 2. fıkrası gereği rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ve ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, TTK. madde 55/b/1 gereği “Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek” dürüstlük kuralına aykırı bir davranış ve ticari uygulama olarak sayıldığını, müvekkili …. San. ve Tic, Ltd. Şti. ile ….. A.Ş. arasında 31/05/2017 tarihinden itibaren sürmekte olan hizmet ilişkisine davalı …..’in dürüstlük kuralına aykırı olan davranışları neticesinde 31.01.2019 tarihi ile devam etmeme kararı alındığını, ….. A.Ş. müvekkili …… San. ve Tic. Ltd. Şti. ile olan hizmet ilişkisini devam ettirmemesi sonucu aynı hizmeti …. Şirketi ve …..-…. Danışmanlık şahıs şirketinden almaya başladığını, …..’in müvekkili şirket müşterisi ile bizzat hizmet sözleşmesi yapabilmek için, halihazırda bulunan sözleşmesine aykırı hareket etmeye yöneltmiş olduğunu, TIK. madde 55/b/3 gereği “İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” dürüstlük kuralına aykırı davranış ve ticari uygulama olarak sayıldığını, davalı ….. müvekkilinin çalışanlarına karşı, dürüstlük kuralına aykırı haksız rekabet doğuran eylemi sonucunda, müvekkili şirketin hizmet ve iş sırlarını öğrenmek suretiyle, kendi şirketi olan …Anonim Şirketi ve …..-….. Danışmanlık şahıs şirketinde kullandığını, davalı …..’in müvekkili şirket ile ortak oldukları … Teknoloji Anonim Şirketi ortaklığının sona erdiği tarihte, davacı müvekkilinin şirketteki müşterilerinin bilgisine ve bu müşteriler ile olan kar oranlarına hakim olduğu dikkate alındığında, davalılar ile birlikte, davacı müvekkilinin müşterilerine, dürüstlük kuralına aykırı açıklamalar yoluyla ayartıp, daha az kar ile aynı hizmeti sunacağına ilişkin vaatlerle ilişki içine girdiklerini, Bu sayede davalı çalışanlar ….., ….. ve …..’ın davacı şirketten kıdem ve sair haklarından vazgeçerek istifa etmeden önce edindikleri iş ürünleri ile ilgili bilgileri, müvekkilin aleyhine ve …. Şirketi ve …..-… Danışmanlık şahıs şirketi lehine, haksız rekabete sebebiyet verecek şekilde kullanmış olduklarını, davalıların haksızlık oluşturan eylemleri karşısında davacı müvekkilinin, ticari itibarının zedelenmiş olduğunu öte yandan maddi, manevi kayıplara uğradıklarını, davalıların haksız rekabet eylemleri ile davacı müvekkilinin aktifinde azalmalar meydana geldiğini davacı müvekkilinin müşteri ve iş kaybına uğradığını, davacı müvekkilinin emeğinden, iş sonuç ve deneyimlerinden haklı olmadan yararlanan davalıların haksız rekabet neticesinde, davacı müvekkilinin elde edeceği kar oranı da düştüğünü, Türk Ticaret Kanunu 56.maddesi uyarınca ve yerleşik Yargıtay İçtihatları doğrultusunda, davalıların haksız rekabet ettiğinin tespiti ile haksız rekabet teşkil eden eylemleri ile müvekkilinin yoksun kaldığı kar’ın davalılardan tahsili gerektiğini iddia ederek; davalıların fiillerinin haksız olduğunun tespitine (TTK md. 56/1-a), haksız rekabetin men’ine (TTK md. 56/1-b), fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla, davalı çalışanlar; ….., ….. ve …..’ın rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışları sebebi ile, nispi harç miktarı ve takdiri indirim de göz önünde bulundurularak şimdilik kişi başı 20.000,00’er Euro cezai şart tazminatının davalı çalışanlar ….., ….. ve …..’dan ayrı ayrı tahsiline ve davacıya ödenmesine, davalıların haksız rekabeti nedeni ile davacı müvekkil şirketin yoksun kaldığı kazanç olarak HMK 107. maddesi kapsamında şimdilik 10.000,00 TL belirsiz alacağın (maddi tazminatın) davalılardan birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine, alacağa, davalıların arabuluculuk sürecine başvuru ile temerrüde düşmüş olmaları sebebiyle, arabuluculuk sürecine başlanıldığı 03/09/2019 tarihinden itibaren ticari temerrüt (avans) faizi yürütülmesine, haksız rekabet sonucunda oluşan eylemleri ticari amaçla elde eden ….. Tasarruf Gayrimenkul Otomotiv Organizasyon Pazarlama ve Ticaret Anonim Şirketi hakkında da hükmün icrasını (TTK md. 56/4) her türlü yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar ….. , ….. ve ….. vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilleri olan davalıların her ne kadar davacı bünyesinde belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalışmış iseler de kendi istek ve iradeleri doğrultusunda davacı şirketten istifa ettiklerini, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, müvekkilleri aleyhine ikame edilen davanın iş sözleşmesinden kaynaklı işçi işveren uyuşmazlığına ilişkin olduğunu, davacının huzurdaki davada taraflar arasındaki iş akdine ve iş akdi tarihinden evvel imzalanan rekabet sözleşmesine dayandığını, bu durumda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi değil iş mahkemesi olduğunu, davacı tarafın tamamen usule aykırı bir şekilde düzenlediği dava dilekçesi ile birbirinden farklı ve bağımsız talepleri aynı dava ile ileri sürdüğünü, her şeyden evvel dava dilekçesi HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114.maddesi ile dava dilekçesinin içeriğini düzenleyen 119.maddesine aykırı olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle bu nedenle usulden reddi gerektiğini, birbirinden farklı hukuki ve fiili nedenlere dayalı olan davaların bir arada görülmesine olanak bulunmadığını, huzurdaki davada davacının, müvekkillerim …, … ve … yönünden iş sözleşmesi ve işçi işveren arasından akdedilen rekabet etmeme sözleşmesine dayalı tazminat talep ettiğini, ancak diğer davalılar ….. ve …..şirketine karşı ise TTK’nın haksız rekabet hükümlerinin ihlal edildiği iddiasına dayandığını, dolayısıyla davacının eski işçileri olan müvekkilleriyle, davacının TTK kapsamında aleyhine haksız rekabet teşkil eden fiillerde bulunduğunu iddia ettiği müvekkilleri arasında somut dava kapsamında hukuki ve fiili irtibat bulunmadığını, bu nedenle her iki davanın bir arada görülmemesi gerektiğini, davacı tarafından tüm müvekkilleri yönünden dayanılan rekabet yasağı sözleşmesinin tarihinin belirsiz süreli iş sözleşmesi tarihinden önce olduğunu, dava dilekçesinde de açıkça müvekkillerinden ….. ve ….. ile 13/12/2017 tarihinde, ….. ile 12/03/2015 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi akdedildiğini, buna mukabil ….. ile 29/11/2014 başlangıç tarihli, ….. ile 03/05/2016 başlangıç tarihli, ….. ile de 12/03/2015 başlangıç tarihli, belirsiz süreli rekabet sözleşmesi akdedildiğinin edildiğini, buradan da görüleceği üzere davacının iş sözleşmesine bağlı olduğunu iddia ettiği rekabet etmeme sözleşmesinin tarihi iş sözleşmesi tarihinden bile önceki bir tarihi kapsadığını, hal böyle iken davacının müvekkillerini işe başlatma sürecinin öncesinde adeta kendisinden başka bir yerde çalışabilme imkanını tamamen ortadan kaldıracak şekilde kelepçeleme sözleşmesi akdettiğini, davacının birbirinden farklı pozisyonlarda çalışan bu üç müvekkili için de aynı tip sözleşmeyi sadece isimlerini değiştirerek kullanmış ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olacak şekilde müvekkillerinin mesleği ile alakalı yapabilecekleri neredeyse tüm işleri yapmamaları konusunda çalışma hürriyetlerine sınırlama getirdiğini, davacı ile müvekkilleri arasındaki rekabet sözleşmelerine bakıldığında bu sözleşmelerin başta Anayasa olmak üzere kanunlara aykırı ve geçersiz olduğunu, ekte sundukları Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarının bu doğrultuda olduğunu, müvekkillerinin davacı şirketten çalışma hürriyetinin kendilerine tanıdığı haklardan faydalanarak özgür iradeleri ayrıldıklarını, yaptıkları işlere bakıldığında davacıya ait herhangi bir üretim sırrını öğrenebilecek konumda olmadıklarını, müşteri çevresi ile de irtibatlı olmadıklarını, müvekkillerinden …..’in senior front end developer olarak çalıştığını, “internet dünyasında kullanıcının etkileşime girdiği önyüzün (cient-side), …, … ve … teknolojilerini kullanarak geliştiren” kişiye front-end developer (önyüz/arayüz geliştirici) denildiğini, front-end developerın bir tasarımcı olmadığını, yani bir siteyi photoshop yada herhangi bir araç ile tasarlamadığını, front-end developerın net olarak tasarımcıdan gelen tasarımı kullanılabilir bir ürüne dönüştüren kişi olduğunu, davalılardan …..’in ise seo uzmanı yani web sitelerini …, …, … gibi arama motorlarına ve ziyaretçi kitlelerine göre en uygun hale getiren, arama motorlarında iyileştirme çalışmaları için gereken tüm analiz, değerlendirme, uygulama, takip ve raporlama periyotlarının tamamına hakim olarak bu çalışmaların eksiksiz yürütülmesini sağlayan, optimizasyon stratejileri hazırlayan, sitelerin ziyaretçi sayılarını artıran kişi olduğunu, diğer davalı ….. ise adwords hesaplamacısı olarak çalıştığını, müvekkillerinin yaptıkları işlerin davacının üretim sırlarına vakıf olmayı gerektirecek işlerden olmadığını davacı işverence kendilerine verilen görevin yerine getirilmesi neticesinde yapılan işler olduğunu, müvekkillerinin davacının aleyhine onun “önemli” bir zarara uğramasına sebebiyet verebilecek bilgileri öğrenmelerinin mümkün olmadığını, dolayısıyla müvekkillerinin rekabet yasağını ihlal edebilmenin dahi imkansız olduğunu, davacı tarafın müvekkilleriyle iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesinden sonra 5 yıl için rekabet etmeme sözleşmesi imzalamış olsa da TBK’nın 445maddesine göre bu sözleşmelerin süresi 2 yılı aşamayacağı, davacının ise herkese imzalattığı tip sözleşme ile kendisine hiçbir yükümlülük yüklemeden ve kanuna aykırı olacak şekilde 5 yıl süreli olan işbu sözleşmeyi iş akdinin kurulmasından evvel müvekkillerime dayatmak suretiyle imzalatmış olduğunu, sözleşmenin ayrıca bu yönü ile de kanuna aykırı olduğunu, davacının müvekkillerine sözleşme ile rekabet yasağı getirdiğini ancak bunun karşılığında herhangi bir edim yüklemediğini, kural olarak rekabet etmeme taahhüdü alan işverenin bu taahhüt karşılığında işçisinin belirlenen süre içerisindeki ücretini ödemesi gerektiğini, davacı yanın bu yönde bir sözleşme imzalattığı halde müvekkillerine çalışmayacakları zaman dilimi için herhangi bir ödeme taahhüdünde bulunmadığını, herhangi bir ödeme yapmadığını, dolayısıyla kişinin çalışma ve maddi manevi varlığını geliştirme hürriyetini tamamen ortadan kaldıracak şekilde yapılan sözleşmelerin geçersiz olduğunu, davacının dayandığı sözleşmenin çalışma yasağının hangi bölgeyi kapsadığını belirtmemesi cihetiyle de geçersiz olduğunu, Nitekim kanunun açık hükmüne göre rekabet yasağının hangi bölgeyi kapsadığı hususunun açıkça belirtilmesi gerektiğini, müvekkillerinin diğer davalı …..isimli şirkette işe başlamaları ile davacının herhangi bir zarara uğramadığı gibi zarar tehlikesine de uğramadığını, zira müvekkillerince yapılan işlerin davacının ticari sırlarına vakıf olacak derecede olmadığını, öte yandan müvekkillerinin bu firmada çalışmaya başladıklarında halihazırda davacı ile iş yapan firmalara etki etmediğini, davacı tarafın müvekkillerinin …..firmasına geçmesi ile iş yaptığı ….. A.Ş.’nin kendisi ile iş yapmayı bıraktığını ve bu firmayla çalıştığını iddia ettiğini, davacının ….. A.Ş. İle arasındaki ticari ilişkinin müvekkillerinin henüz davacı bünyesinde çalışırken sona erdiğini, ….. A.Ş. İle davacının ticari ilişkisinin son bulmasına müvekkillerinin sebebiyet vermediğini, bu yönüyle müvekkillerinin davacıya verdiği veya verebileceği hiçbir zarar mevzubahis olmadığını, hal böyle iken müvekkillerine hem geçersiz sözleşme ile konulan cezai şart tazminatı hem de zarar ziyan talebi yöneltilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu savunarak, davacı tarafın müvekkilleri aleyhine ikame ettiği davanın öncelikle görev yönünden bu kabul edilmediği takdirde ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ….. vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacının maddi vakıaları nasıl çarpıttığının ve ne kadar haksız olduğunun bizzat dava dilekçesi ile sabit olduğunu, Davacının davalılar ….., ….. ve …..’a yönelik talepte bulunurken bu davalıların hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde kendi şirketinden ayrılarak …. şirketine geçtiğini beyan ettiğini, bundan sonra ….. ile ortaklıklarının 31/05/2019’da sona ermesi neticesinde …..’in bu davalıları istihdam ettiğini iddia belirttiğini, oysa davacı …..’in 15/04/2019, …..’in 09/05/2019, …..’ın ise 17/04/2019 tarihinde davacı ile olan iş ilişkisini sonlandırdığının dava dilekçesinde belirtildiğini, yani davalılar ….. ….. ve …..’ın iş ilişkisini sonlandırdıkları tarihlerde (yine davacının beyanına göre) davacı ile davalı …..’in ortaklık ilişkisinin devam ettiğini, haksız olduğu aşikar olan davacının bizzat kendi dava dilekçesi ile dahi kendi içerisinde çeliştiğini, davacının aynı zamanda …..’in, haksız rekabet hükümlerini ihlal ederek ….. A.Ş.’nin kendisi ile olan ticari ilişkisinin 31/01/2019 tarihinde sonlanmasına sebebiyet verdiğini iddia ettiğini, oysa tıpkı diğer davalıların davacı şirket bünyesinden ayrıldığı tarih gibi 31/01/2019 tarihinde de davacı ile …..’in ortaklık ilişkisi devam ettiğini, Dolayısıyla davacının bu hususta dahi maddi gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, ….. A.Ş.’nin müvekkili ile ticari ilişki kurmasını haksız rekabet olarak değerlendirmenin hukuken mümkün olmadığını, bilahare dosyaya ibraz edilecek belgelerden davacı ile ….. A.Ş. arasındaki ticari ilişki çok önceden ve müvekkili ile hiçbir alakası olmayan nedenlerle son bulmuş olduğunun anlaşılacağını, müvekkili ….. ile ve müvekkili …..şirketi ile davacı arasında, davacının diğer davalılara yönelttiği gibi bir rekabet anlaşması bulunmadığını, serbest piyasa koşulları ve sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ….. A.Ş. İle müvekkilleri ….. ve …. şirketinin ticari ilişki içerisine girdiğini, ….. A.Ş.’nin Davacı ile olan ticari ilişkisinin çok daha önceden sonlandığını, müvekkili ….. ile davacı arasındaki ilişki tarafların … Teknoloji A.Ş. adında ortak bir şirketi bulunmasından kaynaklandığını, Ancak ….. A.Ş.’nin davacıyla ticari ilişkisini sonlandırdığı dönemde bu ortaklık ilişkisinin devam ettiği hususunun dava dilekçesi ile de sabit olduğunu, Bununla birlikte müvekkilinin davacının bir çalışanı olmadığı gibi, davacıya sadakat yükümlülüğü de bulunmadığını, Kendi ticari faaliyet alanı kapsamında hukuka uygun bir şekilde hareket ettiği müddetçe dilediği kişi ile ticari ilişkiye girmesinin doğal olduğunu, müvekkili …..’in davacıya yönelik haksız rekabet teşkil edecek hiçbir eylemi bulunmadığını, müvekkilinin sözleşme serbestisi çerçevesinde hukuka uygun bir şekilde kendisinden talepte bulunan müşterilerine reklam ve danışmanlık hizmeti verdiğini belirtmiştir.
Davalı … Tek. A.Ş. vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından ikame edilen davada müvekkili …..TEKNOLOJİ A.Ş.’nin de davalı olarak gösterildiğini, özü itibariyle haksız rekabet iddiasına dayanan davacının …..TEKNOLOJİ ANONİM ŞİRKETİ ile alakalı hiçbir iddia ileri sürmediğini, … ŞİRKETİ’nin yetkilisinin müvekkili ….. olması cihetiyle …..TEKNOLOJİ ANONİM ŞİRKETİne de husumet yöneltmiş ise de dava dilekçesinde ortaya konulan vakıaların tamamı davalı …..’in fiillerine ilişkin olduğunu, davacının müvekkili …..TEKNOLOJİ ANONİM ŞİRKETİ ile alakalı hiçbir olguya dayanmadığı halde bu müvekkilinden de tazminat talebinde bulunduğunu, hal böyle iken dava dilekçesinin usule aykırı olduğunu, Davacının pasif husumet açısından açıklama yapması gerektiğini, müvekkili …..TEKNOLOJİ ANONİM ŞİRKETİ yönünden öncelikle davacıdan husumete ilişkin açıklama yapmasının istenilmesi ve bu hususta kendisine kesin süre verilmesi, aksi halde dava dilekçesi usulüne uygun olmadığından davanın reddine karar verilmesini, müvekkilleri aleyhine haksız ve hukuka aykırı bir şekilde ikame edilen davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,taraflar arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemi ile haksız rekabetin tespiti ve men’i ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuç- landırılmıştır.
Bilirkişiler …., Dr. …, … ve Dr. Öğr. Gör. … tarafından 16/07/2021 tarihli mahkememize sunulan bilirkişi raporunda özetle; Davacının mahrum kaldığı 8 aylık gelirin 1.996.146,49 TL olduğu, buna karşılık mahrum kalınan kârın 159.691,72 TL olarak hesaplandığı, ancak davacının …..’e verilmeyen hizmetlerden dolayı mahrum kaldığı gelirin tamamının davalı tarafından verilmediği, bir diğer ifade ile de davalının …..’e verdiği hizmet karşılığı elde ettiği gelirin 307.675,30 TL olması karşısında, davacının mahrum kaldığı gelirin tamamının davalıdan kaynaklı olmadığının değerlendirildiği, sonuç olarak, somut olayda TBK 444 anlamında işçilerin müşteriyi yönlendirmeye elverişli bilgi sahibi olmamaları ve işverenin önemli bir zarara uğrama riskinin bulunmaması gerekçeleriyle rekabet yasağı taahhütlerinin geçersiz olduğu, ancak mahkeme aksi kanaatte ise TBK 445 ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde rekabet yasağının hakim müdahalesi ile ayakta tutulabileceği, bu müdahale sonucunda dahi davalı ….., ….. ve …..’in rekabet yasağını ihlal etmiş olacağı, ancak fahiş cezai şartın uygun bir miktara indirilmesi gerektiği; davalı ….., ….. ve …..’in rekabet yasağının ihlali eylemi ile ….. Medya’nın uğradığı zarar arasında uygun illiyet bağının ispat edilemediği, davalıların işlediği iddia edilen haksız rekabet eylemine ilişkin dosyadaki tek delilin tanık ifadesi olması, tanığın davacı şirketin yöneticisi ve ortağı olması, tek tanık ifadesinin haksız rekabet eylemini kanıtlamaya yeterli olmaması ve kaldı ki tanık ifadesinde çelişkili ibarelerin yer alması değerlendirilerek, haksız rekabetin ispatlanamadığı yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …., Dr. …, ….. ve Dr. Öğr. Gör. … tarafından 28/07/2022 tarihli mahkememize sunulan bilirkişi raporunda özetle; Davacının mahrum kaldığı 8 aylık gelirin 1.996.146,49 TL olduğu, buna karşılık mahrum kalınan kârın 159.691,72 TL olarak hesaplandığı, ancak davacının …..’e verilmeyen hizmetlerden dolayı mahrum kaldığı gelirin tamamının davalı tarafından verilmediği, bir diğer ifade ile de davalının …..’e verdiği hizmet karşılığı elde ettiği gelirin 307.675,30 TL olması karşısında, davacının mahrum kaldığı gelirin tamamının davalıdan kaynaklı olmadığının değerlendirildiği, rekabet yasağı ve haksız rekabet yönünden yapılan değerlendirmeler bakımından kök raporda sunulan Somut olayda TBK 444 anlamında işçilerin müşteriyi yönlendirmeye elverişli bilgi sahibi olmamaları ve işverenin önemli bir zarara uğrama riskinin bulunmaması gerekçeleriyle rekabet yasağı taahhütlerinin geçersiz olduğu, ancak mahkeme aksi kanaatte ise TBK 445 ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde rekabet yasağının hakim müdahalesi ile ayakta tutulabileceği, bu müdahale sonucunda dahi davalı ….., ….. ve …..’in rekabet yasağını ihlal etmiş olacağı, ancak fahiş cezai şartın uygun bir miktara indirilmesi gerektiği; davalı ….., ….. ve …..’in rekabet yasağının ihlali eylemi ile ….. Medya’nın uğradığı zarar arasında uygun illiyet bağının ispat edilemediği, davalıların işlediği iddia edilen haksız rekabet eylemine ilişkin dosyadaki tek delilin tanık ifadesi olması, tanığın davacı şirketin yöneticisi ve ortağı olması, tek tanık ifadesinin haksız rekabet eylemini kanıtlamaya yeterli olmaması ve kaldı ki tanık ifadesinde çelişkili ibarelerin yer alması değerlendirilerek, haksız rekabetin ispatlanamadığı yönünde görüş bildirmişlerdir.
Davacı vekili,dava dilekçesinde davalılardan TBK’nın 444 ve devamı maddeleri ile TTK’nın 55 ve devamı maddeleri uyarınca tazminat ve tespit talebinde bulunmuş olup buna göre değerlendirmenin ayrı ayrı yapılması gerekmektedir.
REKABET YASAĞI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:
TBK 444 çerçevesinde rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş sözleşmesinden sonra işveren ile
rekabet etmeme taahhüdü altına girdiği bir sözleşmedir. TBK 444 hükmüne göre, yazılı
şekil ve işverenin haklı bir menfaatinin bulunması rekabet yasağı sözleşmesinin geçerlilik
koşullarıdır. İşverenin haklı menfaatinin bulunması ile kastedilen ise (i) işçinin, işverenin
müşteri çevresine veya iş/üretim sırlarına erişim imkânına sahip olması ve (ii) bu bilgilerin
işçi tarafından kullanılması halinde işverenin önemli bir zarara uğrama tehlikesinin
varlığıdır. İşverenin önemli bir zarara uğrama tehlikesi yeterli olup, zararın doğmuş olması
gerekli değildir. Bunların yanında TBK 445/1 hükmü de rekabet yasağı sözleşmesinin
geçerliliği için bazı ek şartlar getirmektedir. TBK 445 uyarınca rekabet yasağı sözleşmesinde
sınırlamanın yeri, süresi ve konusu işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmeyecek bir
biçimde belirlenmeli ve süre kural olarak 2 yılı geçmemelidir.

TBK 444 ve 445 hükümleri, işçinin menfaatlerinin korunması bakımından emredici
düzenlemelerdir. Dolayısıyla, TTK 444’te aranan şartları taşımayan rekabet yasağı
sözleşmeleri TBK 27 uyarınca, kesin hükümsüzlük yaptırımına tabidir. Buna karşılık,
rekabet yasağı sözleşmesinin TTK 445/1 hükmünde aranan şartları taşımaması halinde, özel
hüküm TBK 445/2 uygulama alanı bulmaktadır. TBK 445/2 hükmü, kapsam ve süre
bakımından aşırı nitelikteki rekabet yasağı sözleşmeleri bakımından hâkime müdahale
etme yetkisi tanıyarak, kesin hükümsüzlük yaptırımı yerine bu sözleşmeleri ayakta
tutmaktadır. Bunun yanında öğretideki baskın görüş, hâkimin müdahalesi için işçinin
talebini de aramaktadır.

TBK 445/2 hükmü, öğreti ve içtihat arasında görüş ayrılıklarına yol açmıştır. Eş deyişle,
kapsamı veya süresi bakımından TBK 445/1’e aykırı rekabet yasağı sözleşmelerinin durumu
tartışmalıdır.

Şöyle ki 818 sayılı BK 349 hükmü, hâkime rekabet yasağı sözleşmesine müdahale
yetkisi tanımamaktaydı. Buna rağmen öğretideki baskın görüş belirli şartların varlığı
halinde hâkimin müdahale edebileceğini savunmaktaydı. Yargıtay’ın 818 sayılı BK
dönemindeki yerleşik içtihadı ise yer, zaman veya konu bakımından BK 349’un
aradığı şartları taşımayan rekabet yasağı sözleşmelerini kesin hükümsüzlüğe tabi
tutmakta idi.

TBK 445/2’ye ilişkin öğretideki baskın görüş ise -tıpkı Yargıtay’ın eski uygulaması
gibi- yer, süre ve konu bakımından herhangi bir sınırlama içermeyen veya bu üç
sınırlamadan bazıları eksik olan rekabet yasağı sözleşmelerini kesin hükümsüz
saymakta; bu sözleşmelerin hâkimin müdahalesi ile ayakta tutulamayacağını öne
sürmektedir. Çünkü TBK 445/2’nin lafzı açıkça aşırı geniş sınırlama halinden söz
etmektedir.

Ne var ki Yargıtay, eski içtihadını sürdürmemektedir. Nitekim, Yargıtay bir
kararında TBK 445/2 hükmünün altını çizerek eski içtihadından döndüğüne vurgu
yapmış ve “rekabet yasağı konusunda tarafların iradeleri birleştiğinden … kesin
hükümsüzlük – butlan hali bulunmayıp hâkimin müdahalesi ile giderilebilecek bir
hükümsüzlük hali bulunduğu” yönünde karar vermiştir. Hatta, Yargıtay başka bir
kararında ise “mahal ve iş türü bakımından sınırlama yapılmamış” olmasını rekabet
yasağı sözleşmesinin geçersizliği sebebi olarak benimseyen ilk derece mahkemesi
kararını bozmuştur.
O halde anlaşılmaktadır ki güncel Yargıtay uygulaması, lafza göre yorumu
benimseyen öğretideki baskın görüşe rağmen, kapsam veya süre bakımından
sınırlama içermeyen rekabet yasağı sözleşmelerine dahi TBK 445/2 hükmünü
uygulayarak hâkimin müdahalesini caiz görmektedir.

Bunların yanında, rekabet yasağı sözleşmelerine cezai şart da eklenebilmektedir. İşten
ayrıldıktan sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı sözleşmelerinde işçi aleyhine tek taraflı
olarak cezai şart getirilmesi mümkündür. Ancak fahiş cezai şart miktarının TBK 182/3
uyarınca hâkim tarafından resen indirilmesi gerekir.

Somut olayda davacı işveren ….. Medya ile eski çalışanları ….., ….. ve
….. arasında akdedilmiş, bir münferit bir de belirsiz süreli iş sözleşmesinin şartı
olmak üzere ikişer adet rekabet yasağı sözleşmesi bulunmaktadır.
Somut olayda, ….. ve …..’in “Rekabet Sözleşmesi” isimli taahhütleri SGK
kayıtlarına göre ….. Medya’da işe başladıkları gün yürürlüğe girecek biçimde
düzenlenmiştir. Öte yandan, davalı …..’in “Rekabet Sözleşmesi” taahhüdü ise SGK
işe giriş bildiriminden 15 gün önce imzalanmıştır. ….. ile ….. Medya arasında 2016
yılında başlayan iş sözleşmesinin yazılı olmadığı, özellikle sözlü iş sözleşmeleri bakımından
gerçek sözleşme tarihi ile SGK işe giriş bildirim tarihlerinin kısmen farklı olabildiği, SGK
kayıtları ile …..’in istifa dilekçesindeki beyanında dahi 3 günlük fark bulunduğu,
diğer işçilerin taahhütlerinin aksine …..’in taahhüdünde imza sırasında elle tarih
yazılmadığı gözetilerek; Rekabet Sözleşmesi’nin tarihi ile SGK kayıtları arasındaki farkın
hayatın olağan akışına uygun olduğu sonucuna varılması gerekmektedir.

TBK 444 çerçevesinde yapılacak değerlendirme bakımından, rekabet yasağı taahhütlerinin
adi yazılı biçimde yapıldığı dosya içeriğinden tespit edilmiştir. TBK 444 bağlamında davacı
işverenin, davalıların haiz oldukları bilgileri kullanmaları nedeniyle önemli bir zarara
uğrama tehlikesinin bulunup bulunmadığının, yani illiyet bağının araştırılması
gerekmektedir. İşverenin zarara uğraması riski, başka bir deyişle müşterisini kaybetmesi
ihtimali, işçinin kişisel yetenekleri ve deneyimleri dahilinde görülebiliyor ise illiyet
bağı kurulmamış kabul edilmelidir. Bu nedenle işçinin müşteri çevresi hakkındaki
bilgisinin niteliği ve sonuçlarının dikkatle değerlendirilmesi icap eder. Bir işçinin bir
müşteri hakkında bilgi sahibi olması, işçinin rakip firmaya geçmesiyle söz konusu
müşterinin de doğrudan rakip firmaya geçmesi sonucunu her zaman doğurmayacaktır.
Nitekim uzaktan ve çevrimiçi çalışma olanaklarının bulunduğu, özellikle reklam ve bilişim
sektörü gibi alanlarda müşterilerin seçimlerini, hizmetin niteliği ve hızına dair birçok farklı
kriterin birlikte analizi belirlemektir. Bu itibarla, TBK 444’ü ve ratio legis’ini internetin
hâkim olduğu modern çalışma koşullarına uygun olarak değerlendirmek yerinde olacaktır.
Öyle ki salt müşteri çevresi bilgisinden çok işçinin müşteri çevresini yönlendirme
imkânının da aranması isabetli olacaktır. Çünkü işçinin, sahip olduğu bilgilerle
müşterileri yönlendirme imkânı bulunmuyor ise işverenin de önemli bir zarara uğrama
ihtimali doğmayacaktır. Ayrıca, TBK 444/2’nin lafzında geçen “müşteri çevresi veya üretim
sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı” ibaresinin günümüz koşullarına
aykırı bir biçimde geniş yorumlanması Anayasa’nın 48. maddesinde düzenlenen çalışma
hürriyetinin de ihlali olabilecektir. Zira teknolojinin geldiği seviye ve internetten bilgiye
kolay ve detaylı biçimde ulaşabilme imkanlarının varlığı nazara alındığında, günümüz
çalışma koşullarında bir işçinin müşterisi hakkında sadece bilgi sahibi olduğu için ve
vazifesini yerine getirdiği için sözleşme sonrası döneme ait rekabet yasağına tabi olması (ve
hem de somut olaydaki gibi işverenin hiçbir karşılık ödememesi) çalışma özgürlüğünü
zedeleyebilecektir.
Somut olay bakımından reklam ve bilişim alanları yönünden yapılan incelemede; front end
developer, seo uzmanı ve adwords uzmanı mesleklerinin müşterinin ihtiyaçları ve talepleri
doğrultusunda hareket edilmesini gerektirdiği; bu itibarla davacı şirketin eski çalışanları
davalı ….., ….. ve …..’in müşteri çevresi ve kâr oranları bilgilerini
haiz olduğu açıktır.. Bir müşterinin, hangi reklam firmasıyla çalışacağını
belirlerken, bu müşterinin tüketicilere ulaştırdığı kendi reklamlarının maliyet bilgisi, aynı
zamanda müşterinin kendi işletmesine ait bir bilgi olduğundan, tek başına bir tercih sebebi
olarak kabul edilmemelidir. Yukarıda da belirtildiği üzere, “uzaktan ve çevrimiçi çalışma
olanaklarının bulunduğu, özellikle reklam ve bilişim sektörü gibi alanlarda müşterilerin
seçimlerini, hizmetin niteliği ve hızına dair birçok farklı kriterin birlikte analizi
belirlemektir”. Bu nedenle, somut olaya konu sektörün özellikleri dikkate alınarak, salt
maliyet bilgilerinin müşterileri yönlendirmeye ve bir müşterinin haksız bir biçimde
rakiplerce elde edilmesi sonucunu doğurmaya elverişli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla, davacı işveren bakımından önemli bir zarara uğrama tehlikesinin de
bulunmadığı değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, somut olayda TBK 444/2 hükmünün
aradığı şartların bulunmadığı, bu nedenle Rekabet Yasağı Sözleşmesinin geçerli olmadığı
anlaşıldığından davacının TBK’nın 444 ve devamı maddeleri uyarınca davallılar aleyhine açtığı davanın reddine karar verilmelidir.

TTK’NIN HAKSIZ REKABET HÜKÜMLERİ YÖNÜNDEN
DEĞERLENDİRME
:
Davacı ….. Medya, iddialarını ayrıca haksız rekabet hükümlerine dayandırmaktadır.
Dosya içeriğinde, davacı ….. Medya’nın haksız rekabet iddialarını destekleyen tek delil
olarak …..’in tanık ifadesidir.

Haksız rekabet neticesinde oluşan durum nedeniyle tazminat talep edebilmek için ise ilgili
eylemin zarar doğurması ve bu eylemi gerçekleştirenin kusurlu olması gerekmektedir.
Haksız rekabet, haksız fiilin özel bir türü olup, huzurdaki davada ispat yükü davacının
üzerindedir.

TTK 55/1-a(1) bağlamında kötüleme, genel olarak, bir kişinin ticari itibarını zedeleyecek
şekilde olumsuz bir izlenim yaratılmasıdır. Bu eylemin haksız rekabet sayılabilmesi için bir
açıklamanın yapılması; bu açıklamanın başkasının ticari faaliyetleri, iş ürünleri, şahsı vb.
hakkında olması ve açıklamanın “yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici” olması
gerekmektedir. Bu itibarla, açıklamanın gerçeği yansıtmaması, gerçeklere dayansa dahi
ölçüsüz bir şekilde itibar kaybına yol açacak şekilde yapılması gerekmektedir. Örneğin,
ticari hayatla kural olarak ilgisi bulunmayan ırk, cinsiyet vb. açıklamaların, doktrinde bu
kapsamda yer aldığı düşünülmektedir. TTK m. 55/1-a(5)’te ise ise şu eylem haksız rekabet
olarak ifade edilmiştir: “Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe
aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından
yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da
üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek”. Koyu renk ile vurgu yaptığımız ifadelerde
görüldüğü üzere fiyatların karşılaştırmasında gerçeğe aykırı ve yanıltıcı bir yöntem
izlendiğinde haksız rekabet söz konusu olmaktadır. İlgili bendin gerekçesinde de
belirtildiği üzere, “karşılaştırma” yapmanın kendisi hukuka aykırı değildir. Yasak olan
dürüstlük kuralına aykırı biçimde aldatıcı karşılaştırmalar yapmaktır. Objektif ve
bilimsel verilere dayanan karşılaştırmalara hukuk sistemimiz izin vermektedir. Tanık
ifadesinde …..’in …..’e “… ….. Medya ile çalışmayı bırakın, biz onların
kalifiye elemanlarını aldık artık geride çöpler kaldı…” şeklinde beyanda bulunduğu
belirtilmiştir. “Geride çöpler kaldı” ifadesi TTK 55/1-a(1) anlamında kötüleme sayılsa da tek
tanık ifadesi dışında bir dayanağı bulunmamaktadır. Bunun yanında, salt işçiler
hakkında bilgi verilmesi ve bu müşterilerin bu işçileri tercih etmesi sonucunun, tek
başına TTK 55/1-a(5) bağlamında haksız rekabet eylemini ortaya çıkarmak açısından
yetersizdir. Kaldı ki, tanık ifadesinde yukarıda da anıldığı gibi
“Bu firma (…..) ile ilişkimiz bu nedenle (…..’in beyanı ile) sona ermedi…
….. ile olan sözleşmemizin uzatılmamasının sebebi başka protokoller olmayıp davalı …’in bu firmanın yetkilisi ile konuşması sonucu olmuştur…” şeklinde çelişkili
ifadeler bulunduğu, sonuç olarak, TTK 55/1-a çerçevesinde haksız rekabet
eyleminin oluşmadığı anlaşıldığından davacı tarafından haksız rekabete dayalı olarak açılan davanın da reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 6.645,24 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 5.231,61.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalıların kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 57.477,08 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara VERİLMESİNE,
5-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan (Taraf başına 330,00 TL x 2 saat= 660,00 TL ) X 2 = 1.320,00 TL arabulucuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.028,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.22/09/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”