Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/88 E. 2020/176 K. 25.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/88 Esas
KARAR NO : 2020/176

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/02/2019
KARAR TARİHİ : 25/02/2020
K.YAZIM TARİHİ :06/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret MAhkemesine sunmuş olduğu 08.02.2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından kambiyo senedine dayalı icra takibi yapıldığını, takibe dayanak senedin düzenleme tarihinde tahrifat yapıldığını, tarihin daha sonradan 05.10.2017 olarak düzeltildiğini ancak bu tarihin değiştirilmesine ilişkin parafın yer almadığını, kambiyo senetlerinde düzenleme tarihi ve senet üzerinde tahrifat olmamasının senedin geçerlilik şartlarından olduğunu, senedin kambiyo senedi vasfını yitirdiğini, senette tahrifat sebebiyle Bakırköy CMBS … Sor nolu dosyadan suç duyurusunda bulunduklarını, öncelikle tedbir kararı verilmesini, yargılama sonunda davacının söz konusu bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava ettiği,
Davalının; dava dilekçesi ve duruşma gününün usulen tebliğine rağmen davaya cevap vermediği bu nedenle münkir sayıldığı,
Davanın, İİK 72 maddesine dayalı icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu ,
Celp edilen ; Bakırköy …. İcra Hukuk Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davanın taraflarının mahkememiz dosyasının tarafları ile aynı olduğu davaya konu senedin kambiyo vasfını taşımaması nedeni ile İİK 170/2-a maddesi gereği Bakırköy …. İcra Müdürlüğü …. Esas sayılı dosyasından açılan takibin iptaline karar verildiği kararın 29.07.2019 tarihide kesinleştiğine ilişkin kesinleşme şerhinin mevcut olduğu,
Celp edilen; Bakırköy CMBS … Sor nolu dosyanın incelenmesinde davacının , davalı … aleyhine evrakta sahtecilik suçundan şikayetçi olduğu, şüpheli …’ın imza örneklerinin alındığı, soruşturmanın halen devam ettiği,
Celp edilen; tarafların ticaret sicil ve mükellefiyet kayıtlarının incelenmesinde davacılar ve davalının gerçek kişi ticari işletme ve mükellefiyet kayıtlarının bulunmadığı hususları tespit edilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda; Davacı vekilinin 24.09.2019 tarihli celsede “Bakırköy … İcra Hukuk Mahkemesinin dosyasında kambiyo niteliği olmadığından takibin iptaline karar verildi, dosya kesinleşti, davalı ile aramızda hukuki ve ticari bir ilişki olmadığı için biz davamızı menfi tespit davası olarak devam ediyoruz.” şeklindeki beyanı, Bakırköy … İcra Hukuk Mahkemesinin … E. …. K. Sayılı 16.07.2019 tarihli kesinleşmiş kararı ile davaya dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığının tespit edilmiş olması , davanın, TTK’nun 4.maddesinde sayılan , 6098 sayılı TBK’na atıf yapan sözleşmelere ilişkin olmaması nedeni ile mutlak ticari davalardan olmadığı ve tarafların tacir sıfatı bulunmadığı, diğer anlatımla her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası(nispi ticari dava) niteliğinde de olmadığı nazara alındığında uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden dava şartı noksanlığı nedeni ile davanın reddine karar verilmiş (Yargıtay 13.HD 2016/2345E. 2017/6774K. Sayılı 01/06/2017 KT. Kararı doğrultusunda ) aşağıda yazılı şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı davacının yokluğunda karar verildi. 25/02/2020

Katip …

Hakim …