Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/860 E. 2021/542 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/860 Esas
KARAR NO : 2021/542

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/10/2008
KARAR TARİHİ : 22/06/2021
K.YAZIM TARİHİ : 16/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 16/10/2008 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalı … LTD. ŞTi şirketinin deposunda kalmak üzere yaklaşık Euro 94.730,77 tutarındaki malı korunmak hıfzedilmek üzere teslim ettiğini, teslim edilen malların davalının işyerinde çıkan 28/06/2007 tarihli yangın sonucu yanarak telef olduğunu, telef olan müvekkile ait malların toplamının Euro 96.300 değerinde olduğunu ve malların davalıya teslim edildiğini ve değeri konusunda bir ihtilaf bulunmadığını, alacağın davalıdan tahsil amacı ile Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine malların davalıya teslimi ve değeri konusunda bir ihtilaf olmamasına rağmen davalı şirketin süre kazanmak amacı ile kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, açıklamaların ve toplanacak delillerin borçlunun itirazının varit olmadığını göstereceğini, müvekkili şirketin yüklü miktarda malının davalıya ait işyerinde telef olması sonucunda sigorta şirketi davalının yangının meydana gelmesinde kusuru bulunduğu gerekçesi ile yanan mallar ile ilgili herhangi bir ödemede yapmadığını ve davalının yapmış olduğu başvuruyu da reddettiğini, müvekkili şirketin yüklü miktarda malının yanması ve telef olması sonucunda mağdur olduğunu, haksız ve dayanaksız itirazın iptalini ve takibin devamını, borçlunun %40’dan aşağıda olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekilinin 17/12/2008 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Binada çıkan yangında müvekkili şirketin hiçbir kusuru bulunmadığını , bütün kusurun müvekkili firma ile aynı katta deposu bulunan ve bu depoda, çorap imalatında kullandığı hypoklorid,(çamaşır suyu) hidrojen peroksit ve diğer çorap kimyasallarının ve 15 tonluk fuel oll tankının bulunduğunu ve bu durumun gerek Büyükçekmece … Sulh Ceza Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasında ve gerekse Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından dinlenen şahit ifadeleri ve dava dışı anılan şirketin yetkilisi ve müdürü ….’nın ifadeleri ile sabit olduğunu, müvekkili firmanın ardiyesinin olduğu zemin katta bu yakıt ve asit tanklarını bina yönetiminden izin almadan gizli olarak kullanmakta olduğunun ve bu yakıt tanklardan zaman zaman sızıntılar olduğunun bilinmekte olduğunu, anılan şirketin bu konuda hiçbir önlem almadığını, yangında en çok hasarı binanın (sağ tarafı) bu bölümünün aldığını, aksine davacı şirketin antreposunun bulunduğu bölüme (binanın sol tarafına) gidildikçe binanın hasar miktarının azaldığını, müvekkili firmanın dava dilekçesinde belirtildiği gibi yangın çıkan binanın maliki olmadığını, binada kiracı olarak bulunduğunu aynı binada ve katta faaliyet gösteren, dava dışı … A.Ş’ye, bina maliki ….Yapı Koop.ce ana binada, akaryakıt deposu ile kimyasal depoların bulunmasına izin verilmediğini ve işyerini kiralarken, işyerinde bu tür depoların bulunmamasına rağmen gizli olarak bu yakıt ve kimyasal depolarını imal etmiş veya ettirmiş olduğunu, bu konuda daha önceden “yakıt tankı ve kimyasal tanktan sızıntı olup küçük bir yangın çıktığına dair yönetici tutanakları, firmanın uyarıldığı yazısı ve Büyükçekmece .. Sulh Ceza Mahkemesinde dinlenen tanık beyanlarının mevcut olduğunu, yangın … A.Ş’nin müvekkili şirketle aynı katta bulunan işyerinden ve bu katta bulunan yakıt ve gizli kimyasal depolarındaki sızmalardan çıktığını, müvekkilin işyeri ile … A.Ş’nin kullandığı bölümü ince bir duvarın ayırdığını, yangının çıktığı iddia edilen müvekkile ait antrepoda, gümrüklü malların bulunmakta olduğunu ve burada her türlü yanıcı, patlayıcı maddenin depolanmasının yasak ve imkansız olduğunu, hazırlık dosyasından alınan raporlarda ve müvekkilce çeşitli üniversitelerin ilgili bölümlerinden alınan raporlarda da antrepoda yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı maddelerin bulunmadığı ve yangının … A.Ş’nin müvekkile ait işyerinin bulunduğu zemin katta bulunan deposundaki, hypo klorid, hidrojen peroksit ve çorap imalatında kullandığı diğer kimyasallar ve yine aynı katta bulunan 15 tonluk fueloil deposunda meydana gelen sızmaların neden olduğunu, müvekkili şirket Gümrük Müdürlüğünce A tipi antreposuna gönderilen tüm malların muhafazasında gereken özeni gösterdiğini, kendisine düşen görevi tam olarak yaptığını, ana binada çıkan yangın müvekkilinin antreposundan başlamadığını, yangının başlamasında ve büyümesinde müvekkili şirketin hiçbir kusuru olmadığını, ardiyecinin kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat ettiği takdirde bundan mütevellit zararı tazmin etmek zorunda olmadığını, esasen A tipi gümrüklü bir antrepoda Gümrük Mevzuatı gereğince Gümrük Müdürlüklerinin belirlediği ve muayene memurları tarafından kontrolleri yapılmış ve yine gümrük muayene memurlarınca antrepoda açılan ve Gümrük muhafaza memurlarınca muhafazası yapılan yanıcı patlayıcı ve parlayıcı olmayan malların bulunmakta olduğunu, müvekkilin A tipi antreposunda yanıcı, patlayıcı ve parlayıcı madde bulunmadığının alınan tüm bilirkişi raporlarında sabit olduğunu, müvekkilin A tipi gümrüklü antreposun binada en fazla denetlenen sıkı korunan ve T.C Gümrük Bakanlığı ilgili Gümrük Müdürlüğü’nün kontrolünden geçmiş mallardan başka malların bulunamayacağı bir antrepo olduğunu ve içinde istiflenen mallar kanunla belirlendiğini, dolayısıyla yangın başlatıcı maddelerin bulunmasının mümkün olmadığını, Halkalı Gümrük Müdürlüğün’den istenilecek malların listesi ve bu malların da bilirkişi marifetiyle incelenmesi ve tanık beyanları ile de haklılığın ve yangın olayında müvekkili şirkete atfedilecek bir kusurun bulunmadığının ortaya çıkacağını, müvekkili şirketin bir an için kusurlu olduğu varsayılsa bile şirketin tüm müşteri zararları davalılardan …SİGORTA A.Ş tarafından sigortalanmış olduğunu ve tüm zararların sigorta şirketince karşılanmasının gerekeceğini, huzurdaki davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan …. SİGORTA A.Ş. vekilinin 22/10/2009 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davalı …. Uluslararası Dış Tic. Ltd. Şti.’nin …Sanayi Sitesi …. Caddesi , NO:…. adresinde antrepo olarak faaliyet gösteren işyeri müvekkili şirket nezdinde düzenlenen … sayılı 03/05/2007/03/05/2008 vadelerinde poliçede yazılı muhtelif rizikolara karşı poliçede yazılı özel şartlar ve poliçeye ek genel şart ve klozlarla sigorta edildiğini, dava konusu zararın oluşmasına sebebiyet veren yangın hadisesinin oluşumu çıkış yeri nedeni kusur ve kasıt değerlendirmeleri, ceza yargılaması sonucunda tam olarak belirlenecek olmakla beraber, savcılık nezdinde ve Asliye Hukuk mahkemelerinden alınan tespit raporlarından anlaşıldığı kadarıyla davacının talep ettiği zarar poliçede açıkça belirtilen taminat dışı hallerinden olduğunu, müvekkili şirketin nezdindeki abonman sigorta poliçesinde çok açık bir ifade ile ; patlayıcı ve parlayıcı madde bulunmaması şartı ile teminat verilmiş olup bu sebeple meydana gelecek hasarların teminat harici olduğunu, yangının sigortalı iş yerinden çıktığı yönünde tespitler bulunmasına rağmen , dava dışı … firmasından başladığı yönünde de tespitler olup , kesin olarak henüz yangının çıkışındaki ve devamındaki sorumluluklar tespit edilmemiş olup yangının ilk çıkışının sigortalı iş yeri sorumluluk sahasında bir noktadan olduğu bir an için düşünülse bile yangın zararının bu denli büyük boyutlara ulaşmasında dava dışı bina sahibi ve diğer kiracıların ve özellikle … firmasının büyük kusur ve ihmalleri söz konusu olduğunu, davacının hasar talebinin fahiş olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle söz konusu olayda zarar görenlerin sayısı çok fazla olup müvekkili şirketin sorumluluğunun doğması halinde garamentten paylaştırma gerekeceğini bunun için de tüm taleplerin zamanaşımı sonuna kadar yapılabileceğini düşünülerek ceza yargılamasındaki uzatılmış zamanaşımı sonuna kadar tüm taleplerin toplanması beklenmesi gerektiğini, davalı … Ulus. Taş . Ltd. Şti.’nin antreposunda meydana gelen yangın nedeni ile açılan ve tarafımıza ihbar edilen mahkeme dosyasına görülmekte olan iş bu davaya davalı yanında fer’i müdahil olarak katılma talebinde bulunduğunu,Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasıyla , bu dosya davalısının aynı olduğunu bu nedenle birleştirme talep ettiklerini, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini, ceza yargılanmasının sonucunun beklenilmesine karar verilmesini, ihar olunan olarak talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, haksız fiilden kaynaklanan alacağının tahsili için girişilen icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67. maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nın 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi …. ve …tarafından düzenlenen 13/03/2013 havale tarihli bilirkişi raporunda; Dava konusu edilen eşyaların nitelikleri ve bedelleri konusunda denetime elverişli ve gerekçeli raporun tanzim edilebilmesi için davacının dosyaya sunmuş olduğu faturaların tek başına yeterli olmayacağını, zira Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen eşyalara ilişkin 4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun mülga 42’nci maddesi hükmü uyarınca özet beyan verilmesinin esas olduğu ve eşyaların özet beyan tescilini müteakiben (olay tarihi itibari ile) düzenlenen tutanak sonrasında antrepolara alınarak Antrepo Stok Defterine kayıt edilmesinin yasal zorunluluk olduğu değerlendirildiğinde; davacı vekilince dosyaya sunulmuş olan faturaların dava konusu eşyalar olup olmadığının ve davalının antreposunda bulunup bulunmadığının özet beyan ve antrepo stok defteri kayıtlarının karşılaştırılması sonrasında tespit edilebileceğini, dava konusu eşyalara ilişkin olarak özet beyan tarih ve numaraları ile özet beyan muhteviyatı eşyalara ilişkin olarak verilmiş olan antrepo beyannamesi var ise beyanname ve eklerinin birer suretinin dosyaya sunulması halinde görevlendirme kapsamında eşya nitelikleri ile bedelleri konusunda rapor tanzim edilebileceğini bildirdiği görülmüştür.
Bilirkişi …. ve … tarafından düzenlenen 25/11/2014 havale tarihli ek bilirkişi raporunda; Dava konusu olayda, dava konusu edilen davacıya ait eşyaların davalının antreposunda muhafaza edildiği ve çıkan yangında telef olduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığını, Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nce dosyaya sunulan antrepo beyannamelerinin incelenmesi sonucunda beyanname eki faturalara ilişkin eşyaların davaya konu edilen faturaları temsil etmediğini, bu eksikliğin giderilerek ilgili faturalara ilişkin antrepo beyannamelerinin ve eki faturaların davacı veya davalı tarafından dosyaya sunulması gerektiğini bildirdikleri görülmüştür.
Bilirkişi …., …. ve … tarafından düzenlenen 10/03/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; Mahkemenin talimatı doğrultusunda irdelenen dosya eki tüm belgeler ve de taraf savunma ve beyanları, önceki bilirkişi raporu ile dava sürecinde dosyaya sunulan tüm belgeler, özellikle davacı tarafça 18/12/2015 tarihli dilekçe ekinde sunulan belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğini, eşyaların Gümrüklü sahada olmadığının tespit edildiğini ve davacının da bu hususu teyit ederek eşyaların serbest depoda olduğunu beyan ettiğini, Ambarlı Gümrük Müdürlüğünden ithal olunan 9 (dokuz) adet ithalat beyannamesi muhteviyatı eşyaların davalıya teslim edildiğine dair her hangi bir belge sunulmadığından , bu eşyaların davalı uhdesinde olup olmadığının tespit edilemediğini, davacı tarafça eşyaların davalıya teslimine dair kanıtlayıcı belge sunulmadığından zarar tespiti yapılmasının mümkün olmadığını, bildirdikleri görülmüştür.
Bilirkişi …, … ve … tarafından düzenlenen 10/06/2016 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; davacı vekilinin itirazlarına yönelik hususların kök raporda açık ve net bir şekilde daha detaylı anlatılmakla cevaplandırılmış olduğunu, davaya konu edilen eşyanın , Ambarlı Gümrük Müdürlüğün’den ithal edilerek nakledilen eşyaların davalıya teslim edildiğinin tespitinin dosya kapsamına sunulan belgeler ile mümkün olmadığını, bu kapsamda dosya ekinde konuya mesnet olabilecek başkaca herhangi bir somut belgenin de bulunmadığını bildirdikleri görülmüştür.
Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.
Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (Tandoğan Haluk, Türk Mes’uliyet Hukuku, 1967, s:89). Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun öğesidir (Eren Fikret, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.1, B.6, İstanbul 1998, s:554).
Sorumluluk, için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun, esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hâllerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan subjektif sorumluluk artık, yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumlulukta ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Objektif ihtimam vazifesinin ihlâli mülâhazası gereğince; bir şeye veya şahsa karşı kendisine, kanunî bir ihtimam vazifesi yükletilen kimse, bu vazifeyi kusuru olmaksızın yerine getirmese dahi, bu yüzden doğan zarardan mesul olmalıdır. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir. (Tandoğan Halûk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku Ankara 1981 s. 3-10; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Tekinay Borçlar Hukuku, Cilt I, Beşinci Bası, İstanbul 1985 s. 671)
Öğretide kusursuz sorumluluk halleri “olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu” gibi ikili ayırıma tabi tutulduğu gibi (Eren Fikret, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.1, B.3, 1989; Tandoğan Haluk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk, Ankara, 1981, s:22); “hakkaniyet sorumluluğu-nezaret ve ihtimam gösterme yükümünden doğan sorumluluk-tehlike sorumluğu” şeklinde üçlü ayırım yapanlar da vardır (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop/Tekinay Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, B.7, İstanbul 1993, s:498)  
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı veya haksız fiilden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili önce davacıya ait olup gümrüklü alanda bulunan bir kısım eşyalarının yangın sonucu telef olduğunu ve bu zararın ödetilmesini talep etmiş, sonrasında iddiasını genişleterek söz konusu malların gümrüklü alanda olmadığını davalıya ait serbest antrepoda olduğunu iddia etmiş ise de, yangının meydana geldiği sırada dava konusu ettiği malların davalıya ait antrepoda olduğunu yazılı bir delil ile ispat edememiştir.
Davacı vekili duruşmada malların yangın sırasında davalıya ait serbest antrepoda olduğuna dair davalıya yemin teklif edeceklerini, yemin deliline dayandıklarını belirterek yemin metni oluşturmuş,mahkememiz tarafından uygun bulunan yemin metni davalıya tebliğe çıkartılmış,davalı yemin davetiyesi kendisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi üzerine duruşmaya gelerek yangın sırasında davalıya ait herhangi bir malın antreposunda olmadığına dair yemini eda etmiştir.
Davalı vekili her ne kadar davacının delil listesinde yemin deliline dayanmadığını bu nedenle yemin teklif edemeyeceğini savunmuş ise de, davanın 6100 sayılı HMK’nun yürürlük tarihinden önce, 1086 sayılı HUMK’un yürürlükte olduğu bir zamanda açılması ve Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre,dava dilekçesinde ve sair delil denilerek yemin deliline de dayanmış olduğunun kabulü karşısında davalı vekilinin itirazı yerinde görülmemiştir.
Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Yemin eden taraf bu beyanın doğruluğunu namus, şeref ve kutsal saydığı bütün inanç ve değerleri ile teyit etmektedir. Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir.
Buna göre somut olaya döndüğümüzde; davacı vekili,yangın sırasında malın davalıya ait antrepoda bulunduğu konusunda ispat için yemin deliline dayanıp yemin davetiyesi davalıya tebliğ edildiği ve davalı şirket yetkilisinin duruşmaya gelerek yemini eda ettiğinden davacı,yangın sırasında malların antrepoda olduğunu kanıtlayamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı şirket yetkilisi yemini eda sırasında, davacının malları kendilerine teslim ettiğini ancak yangın sırasında davacıya ait herhangi bir malın şirketine ait antrepoda bulunmadığını beyan etmiş ve davacı vekili de yeminden sonra sunduğu dilekçesinde davalının malları teslim aldığını kabul etmesi nedeniyle ispat yükünün davalıya geçtiğini, davalının aldığı malları ne yaptığını ispat etmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz, olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia ve savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra ise diğer tarafın açık muvafakati ve ıslah dışında iddia ve savunma genişletilemez yahut değiştirilemez (HMK md. 141/1). İddianın genişletilmesi; hem vakıalar, hem de talep sonucunu içine alır Davacının, dava dilekçesinde yer almayan, ilk defa tahkikat duruşmasında ve celse arasında verilen dilekçeler ile ileri,malların gümrüklü sahada olmadıklarına ilişkin istekleri ile yeminden sonra malların yangından önce çıkışlarının yapıldığına ilişkin iddiaları, iddianın genişletilmesi yasağına tabidir. Davalı buna ilişkin açık muvafakat bildirmediğine ve davacının da usulünce yapılmış ıslah talebi söz konusu olmadığına göre; bu iddia artık incelenemez. Bu nedenle davacı tarafın genişletmiş olduğu iddiası hakkında gerekli araştırma yapılmamıştır. Kaldı ki davacı baştan beri davalıya teslim ettiği malların yangın sırasında davalıya ait antrepoda yandığını iddia etmiş ve bu çerçevede delillerini ileri sürüp toplatmıştır. En son delil olarakta yemin deliline dayanmıştır. Davalı şirket yetkilisi de malların yangın sırasında antrepoda olmadığına dair yemini eda etmiştir. Her ne kadar davacı vekili yeminden sonra ispat yükünün davalıda olduğunu beyan etmiş ise de, davacının açtığı davada malların yangın sırasında telef olduğu iddia edilmiş olup bu hususun yani davalıya teslim edilen malların yangın sırasında yandığı iddiasının davacı tarafından ispat edilmesi gerekli olup davacı bu iddiasını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi tarafından yapılan incelemede; itirazın iptaline konu icra takibindeki alacağın toplam 97.104,23 EURO’ olduğu; ödeme emrinde harca esas değer olarak 173.729,18 YTL gösterildiği, davanın nispi harca tabi bir dava olduğu, mahkemece davacıya dava değeri açıklattırılarak, açıklanan bu dava değeri üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesi gereğince peşin nispi harcın tamamlatılması gerektiğinden bahisle mahkememizin 24/01/2017 tarih, ….E. ve … K. Sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce BAM kararı doğrultusunda harca esas değeri açıklamak ve eksik harcı ikmal etmek üzere davacıya süre verilmiş, buna ilişkin ihtar davacıya meşruhatlı davetiye ile yapılmış olmasına rağmen davacı tarafından herhangi bir beyan dilekçesi sunulmadığı gibi eksik harç da ikmal edilmemiştir.
Her ne kadar BAM kararında dava dilekçesinde harca esas değer gösterilmemiş ise de, harçlandırma formunda 17.923,38 TL değer gösterildiği ve 242,10 TL nispi harcın yatırıldığının ancak bu değerin nasıl belirlendiğinin anlaşılamadığı belirtilmiş ise de; davanın açıldığı 2008 yılı harçlar tarifesine göre tevzi formunda dava değeri olarak bildirilen 17.932,38 TL üzerinden (2008 yılı harçlar tarifesine göre dava değerinin binde 54’ünün 1/4’ü peşin harç olarak alınacağı düzenlenmiştir) nispi harcın yatırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekiline usulüne uygun olarak yapılan ihtara rağmen dava değerini açıklamamasından ve dava değerinin harçlar formunda bildirilen ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre yatırdığı görülmekle dava değerinin dava açıldığı tarihteki harçlandırılmış tutar olan 17.932,38 TL olarak kabulü ile yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
2- Davacının icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3- Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 210,70 TL nispi harçtan mahsubu ile fazla alınan 182,80 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
4- Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 62 TL posta masrafının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
7- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1 maddesi gereğince takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yokluğunda davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı