Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/811 E. 2021/225 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/811
KARAR NO : 2021/225

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/10/2019
KARAR TARİHİ : 11/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin vermiş olduğu 24/10/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketinin motor üretimi, imalatı ve satımı alanında faaliyet gösteren, … markası ile yurtiçi ve yurtdışında motor ve motor ürünlerini üretip satışının yaptığını, davalı borçlu şirketin, müvekkili şirketin kayıt defterlerine göre ¨ 814.569.73 miktarında borcu olduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirkete borcunu ödemesi için sözlü ve yazılı olarak talepte bulunmalarına rağmen davalı şirket hiçbir şekilde borcunu ödemediğini ve ek olarak müvekkili şirketin davalılardan davalı şirketin aleyhinde Bakırköy … Noterliğinde 17.10.2018 tarihinde … yevmiye numaralı ihtarname ile keşide edildiğini, İhtarnamenin tebliğinden itibaren 7 iş günü içersinde borcun ödenmesini talep ettiğini, davalı /borçlunun şirkete verilen süre içerisinde borcun yine ödenmemesi için müvekkili şirket tarafından davalı şirket aleyhine 13.03.2019 tarihinde, Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas dosyası üzerinden ilamsız takibe geçildiğini, ancak davalı /borçlu şirketin, söz konusu takibe , borca , yetkiye , faiz ve fer’ilerine haksız ve dayanaksız bir şekilde faiz ve ferilerine haksız ve dayanıksız bir şekilde itiraz ettiğinin öğrenildiğini ve söz konusu itiraz taraflarına tebliğ edilmemiş olduğunu, haricen öğrenildiğini, izah edilen nedenlerle davalının itirazının iptalini, takibin devamını %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalının 04.12.2010 tarihli cevap dilekçesini özetle;İcra takibinin yetersiz icra dairesinden başlatılmış olduğunu, dava şartı yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, davacı şirketin müvekkili şirketin bölünmesi suretiyle oluşmuş 4 şirketten biri olduğunu, davalı şirket ortakları arasında 25.04.2017 tarihli bölünme protokolü düzenlendiğini, iş bu protokolün geçiş dönemi protokolü olduğu nihai bölünme protokolünün 22.08.2017 tarihli ek protokolün 10. Maddesinde bu protokolden kaynaklanan ihtilafların halinde Bakırköy (İstanbul) mahkeme ve icra dairelerinin yetkili okluğunun belirtildiğini, taraftarın tacir olduğunu, HMK m 17 de anlatımını bulan Yetki sözleşmesini yapabildiği taraflarca aksi kararlaştırılmamış ise İİK m 50 atfi ile HMK m 17 hükmüne istinaden icra takibi taraftarca kararlaştırılmış yetkili icra dairesi dışında başlatılamayacağını, taraflar arasında yapılmış yetki sözleşmesi hükümlerine istinaden yetki icra dairesi Bakırköy icra dairelerinin olduğunu, icra takibinin ise Büyükçekmeee İcra Dairesinden başlatıldığını, takibin yetersiz icra dairesinde yapılması nedeniyle huzurdaki davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, nihai bölünme protokolü olan 22.08.2017 tarihli ek protokolde düzenlendiğini, bölünme protokolü ve ek protokol bölünen şirket ortaklarının ve bölünme sonucu oluşan şirketlerin birbirlerine karşı hak ve borçlarını ayrıntılı olarak düzenlendiğini, bölünme sonucu oluşan şirket muhasebe kayıtlarının da bölünme protokolüne göre düzenlendiğini, bölünme Protokolü ve ek protokol dışında taraflar arasında takip dayanağı fatura muhteviyatı mal alış verişi olmadığını, başka bir anlatımla takip borçlusuna takip alacaklısı tarafından fatura muhteviyatı mal ve hizmet teslimi yapılmadığını, bu hali ile takip dayanağı cari hesap özetinin gerçeği yansıtmamakta olduğunu, takip borçlusu müvekkilinin takip alacaklısı davacıya ödeme emrinde belirtildiği şekli ile asıl alacak ve işlenmiş borcu olmadığını, dava konusu icra takibi dayananının cari hesap ve fatura içeriğinde belirtilen motorların müvekkili firmaya teslim edilmediğini, zira davacı tarafından dosyaya sunulan sevk irsaliyesinde teslim alındığına dair imza v.s olmadığını, bunun da açıkça malların davacı tarafından üretilmediğini ve alındığına dair imza v.s olmadığını , bunun da açıkça malların davacı tarafından üretilmediğini ve taraflarına teslim edilmediğini gösterdiğini, aksini ispatın davacının yükümlülüğünde olduğunu, icra takibine konu faturalarının fiktif olarak düzenlenmiş bir fatura olduğunu, 22.08.2017 tarihli protokol 7. Maddesinde ”Taraflar iş bu protokol ile belirlenen nihai borç-alacak ramaklarını ve ödeme planlarını kabul ettiklerini, birbirlerinden iş bu protokol ile belirlenen rakamların dışında herhangi bir taleplerinin bulunmadığını gayri kabilirücu olarak beyan ve taahhüt etmişlerdir.” düzenlenmesinin yer aldığını, bu kapsamda da protokol hükümleri gereğince davacı tarafın müvekkili firmadan herhangi bir hak ve alacağı olmadığını, belirtilen sebeplerle davacı firmaya müvekkilinin ödeme emrinde belirtildiği şekil ile asıl atacak ve işlenmiş faiz borcunun olmadığını, beyan ederek, davanın reddi ile dava değerinin %20‘sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava,davacının,faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Büyükçekmece … ncü İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde;davacı şirket vekili vasıtası ile 13/03/2019 tarihinde davalı şirket aleyhine cari hesap alacağı dayanak gösterilerek ¨814.569,73 asıl alacak ve ¨57.879,08 işlemişfaiz olmak üzere toplam ¨872.448,81 alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek (%19,50) ticari faizi, icra masrafları ve vekalet ücreti ile birlikte tahsili amacıyla takibe geçtiğini, davalı borçlu taraf 25/03/2019 tarihli itiraz dilekçesinde; alacaklı gözüken tarafa hiçbir borcunun olmadığını, aleyhe yapılan haksız takipte hangi ad altında olursa olsun faize, faiz oranlarına vb. tüm kalemlerine itiraz ettiğini, borçlunun yapmış olduğu vaki itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği,bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği,davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı vekili,icra takibine itiraz dilekçesinde,taraflar arasındaki bölünme sözleşmesine göre yetkili icra dairesinin İstanbul İcra Daireleri olduğundan bahisle Büyükçekmece İcra Dairesinin yetkisine itiraz etmiş ise de,somut olayda uyuşmazlığın bölünme sözleşmesinden kaynaklanmadığı,cari hesap ilişkisinden kaynaklandığı,buna göre de davalının yerleşim yeri icra dairesinin yetkili olduğu anlaşıldığından davalının icra dairesinni yetkisine yaptığı itirazın reddi gerekmektedir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış,bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 16/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda;
Taraflar taralından ibraz edilen 2017-2018 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun bir şekilde açılış kapanış tasdiklerinin yaptırıldığını, ticari defter kayıtlarının birbirini teyit eder şekilde tutulduğunu, ticari defterlerinin taraflar lehine delil niteliğinin mahkemenin takdirinde olduğunu, tarafların arasındaki ilişkinin bölünme protokolü sonrasında muhtelif motor alım satımı şeklinde devam ettiğini, incelenen itiraza konu 29.12.2017 tarih … sayılı fatura irsaliye üzerinde teslim edildiğini ve/veya alındığına dair herhangi bir ibarenin yer almadığı bununla birlikte davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların davalı kayıtlarında yer aldığını, BA/BS mutabakatının yapıldığını ve tarafların mutabık olduğunu, incelenen dönemlerdeki faturalara ve itiraz konusu faturaya konu mal alım satımlarının salt bölünme protokolüne istinaden yapıldığına ilişkin herhangi bir kanıtının dosyaya mübrez belgelerde ve tarafların ibraz ettiği belgelerde yer almadığını, söz konusu 29.12.2017/961518 tarih ve sayılı faturaya ilişkin davalı vekili tarafından 18. 10.2018 tarihinde davacı vekiline gönderilen e- postada “Talep etmiş olduğunuz 209 adet motor bedeli ile ilgili olarak, bu motorların 147 adetlik kısmı ayrılma öncesinde ve … fabrikasında … tarafından üretilmiş olup … Motora devredilen stoklara dahil edilmediğini, eğer dahil edilseydi ek Protokolde belirtilen stok artışının ¨296.726,00 , değil de, ¨ 404,729,00 olacağını, bu da müvekkilinin borç havuzundan olan alacağını aradaki fark kadar düşüreceğini, buna cari hesaplarında bakiye alacakları olarak görülen ¨ 790,257,23’nin piyasa koşullarının düzelmesi ile beraber ödeneceğini belirtmek isteriz.” denildiğini, mail içeriğindi; davacının bakiye alacağı olarak bahsedilen ¨ 790,257,23 davalı tarafından itiraz konusu edilen 29.12.2017 tarih 961518 sayılı fatura tutarını da kapsadığı dolayısı ile davalının alacak bakiyesi tutarını ödemeyi taahhüt ettiğinin anlaşıldığını, izah edilen nedenlerle tarafların incelenen 2017-2018 dönemlerinde, aralarında ticari mal alım satımı çerçevesinde, ticari ilişki kurulduğu incelenen dosya münderecatı belgeler ile tarafların sunduğu belgeler, tarafların hesap kayıtları Fatura ve BA-BS mutabakatları çerçevesinde tespit edildiğini, davacı alacağının kabulü halkinde, davacı yanın ¨ 814.569,73 icra takibine konu ettiğini, davacının icra takip tarihinde asıl alacak olarak ¨ 814,569.73 +işlemiş faiz olarak ¨57.879,08 , olmak üzere, toplamda davalıdan 872.448,81 alacaklı olduğunu bildirmiştir.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya … aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının mal satmadığını savunmakta ise, faturaya konu malın teslim edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve mal teslim edilmediğini savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde malın teslim edildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (mal satmış olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Somut olayda uyuşmazlık,davacı tarafından davalıya satıldığı iddia edilen malların teslim edilip edilmediği,söz konusu malların taraflarca imzalanan bölünme sözleşmesi uyarınca davalıya verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre davalı her ne kadar söz konusu malların bölünme sözleşmesi uyarınca alındığını,taraflar arasında mal alım satımının gerçek olmadığını savunmuş ise de,davalının,davacı tarafından düzenlenen tüm faturaları aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerğne kaydettiği bu hâli ile takibe konu faturaları tebliğ aldığı gibi malları da teslim aldığının karine olarak kabul edilmesi gerektiği,bunun aksinin davalı tarafından usuli deliller ile ispat edilemediği,söz konusu malların davalıya bölünme sözleşmesi uyarınca değil taraflar arasındaki alım-satım ilişkisi çerçevesinde davalıya verildiği anlaşılmıştır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında, davacı tarafından üretilen motorların davalıya satılması şeklinde ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine 13/03/2019 tarihinde, ödenmeyen fatura alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine Büyükçekmece …nci İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davalarının açıldığı,davacının dava konusu alacağını teşkil eden davalı yana tanzim etmiş olduğu faturaları yasal ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği ,davacının yasal ticari defterlerine göre, takip tarihi (13/03/2019) ve dava tarihi (24/10/2019) itibariyle davalıdan ¨814.569,73 cari hesap alacağının olduğu,davalının ticari defterlerine göre,davacıya ¨790.257,33 borçlu gözüktüğü,davacı tarafından düzenlenen tüm satış faturalarının davalının aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerinde kayıtlı olduğu,buna göre satılan malların davalıya teslim edildiği hususunun sabit olduğu,uyuşmazlığın taraflar arasındaki bölünme sözleşmesinden kaynaklandığına ilişkin davalı savunmasının ispat edilemediği,neticeten davacının takibe konu faturalardan kaynaklı olarak davalıdan olan bakiye alacağının takip ve dava tarihi itibariyle ¨ 814.569,73 olduğu,davalının icra takibinden önce 24/10/2018 tarihi itibariyle temerrüde düşürüldüğü ve işlemiş faiz alacağının ¨60.925,35 olduğu ancak talep ile bağlılık ilkesi gereğince işlemiş faiz alacağının ¨57.879,08 olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmakla davanın kabulü ile davalının Büyükçekmece .. nci İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olması gerekli olup davacı alacağının faturaya dayalı olması nedeniyle likit olduğuı anlaşıldığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin kabulüne,davalı,davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunu ispat edemediğinden koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine, karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜ ile davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨ 814.569,73 asıl alacak ve ¨57.879,08 işlemiş faiz olmak üzere toplam ¨ 872.448,81 yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Toplam alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨ 174.489,76 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
4-Alınması gerekli ¨ 59.596,98 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨10.537,01 ‘nin mahsubu ile bakiye ¨ 49.059,97 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen ¨44,40 Başvurma Harcı ile ¨10.537,01 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 15 tebligat ücreti ¨119,20 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨1.000,00 olmak üzere toplam ¨1.119,20 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨60.672,44 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨662,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı,oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.11/03/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.