Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/801 E. 2020/244 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/801
KARAR NO : 2020/244

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 21/10/2019
KARAR TARİHİ : 12/03/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacının Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu 21/10/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı şirketin ana iştigal alanını, her türlü inşaat işinin yapılması; konusunu gerçekleştirmek için arsalar alınması, alınan arsalar üzerine her türlü inşaat, iş merkezi veya mesken amaçlı olarak inşaat yapılması, her türlü gayrimenkulün satın alınarak bu gayrimenkuller üzerine kendi adına veya özel ve tüzel kişiler adına inşaat yapılması, bu inşaatların satılması veya kiraya verilmesi, her türlü inşaat tadilat ve düzenleme işlerinin yapılması oluşturduğunu, davalı şirketin malvarlığında, bugüne kadar tamamlanmış inşaat projeleri nedeniyle yüklü sayıda bağımsız bölüm niteliğinde dükkan ve konut ile, alışveriş merkezleri bulunduğunu, davalı şirket nezdinde %30 oranında paya sahip B grubu hissedarı olduğunu, davalı şirketin hali hazırda diğer pay sahipleri ise,%38 oranında paya sahip olan A Grubu hissedar …, %16 oranında paya sahip olan C Grubu hissedar …. ve %16 oranında paya sahip olan D Grubu hissedar …. olduğunu, davalı şirketin Yönetim Kurulu, TTK m. 360 hükmü kapsamında tanınan imtiyaz çerçevesinde A, B, C ve D Grubu’ndan birer üye olmak üzere …., …., … ve …’ten oluştuğunu, fiili yönetim Kurulu Başkanı ise …. olduğunu, davalı şirketin görünürde teşekkül etmiş ve fakat bize göre hukuka aykırı olarak teşekkül ettirilmeye çalışılmış yok hükmündeki yönetim kurulu organının bu yönü ile; ve yaptığı hukuka aykırı iş ve işleyişi ile, şirketteki ortaklığın, şirket amacını gerçekleştirme imkan ve ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde keyfi hale gelmesi, ortakların bir arada kalıp şirketi yürütme ruhunu ve bağlarını esaslı derecede kaybettiğini ve hatta imkansız hale getirmiş olması, şirketin devamının, şirkete ve ortakların haklarına zarar verir aşamaya gelinmesi, vb sebepler ve gerekler kapsamında; TTK.:531. maddesi hukuki sebebi uyarınca iş bu davayı açtığını, davalı şirketin hukuka uygun son genel kurul toplantısının 16/06/2016 tarihinde gerçekleşmiş olup, genel kurulun yılda en az 1 kere kurul olarak toplanması TTK m. 409 hükmüne göre zorunlu olmasına rağmen, davalı şirkete 2016-2017-2018 yıllarının olağan genel kunıl toplantıları dahi yapılamadığını, genel kurul 2016 yılından beri ve halen usulüne uygun toplanamadığını, 18/07/2019 tarihinde bir genel kurul toplanmış gözükse dahi; iş bu genel kurul toplantısı ve kararları her yönü ile yok hükmünde olduğunu, nitekim bu yokluk ve butlanın tespiti için, Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtığını , davalı şirketin diğer pay sahipleri …., … ve …’e ihtarname gönderdiğini, ihtarname içerikleri, hissedarların birbiri ile değil şirketi yönetmek, bir arada bulunmaya bile tahammül edemez hale gelmesi, birbirleri hakkında suç duyurusunda bulunmaları ve birbirlerini ceza mahkemelerinde yargılatıyor olmaları, bir kısım baskın hissedarın şirket yönetimini ele geçirip şirketi keyfi yönetiyor olması, mevcudunu eksiltiyor olması, kendisinin şirketlerle irtibatımın ve bilgi alma haklarının kesiliyo ve engelleniyor olması, bir kısım hissedarların ( ….), aileye ait ortak şirketlere ve şahsına karşı, hiç bir senede dayanmadan, 2018 yılında, Bakırköy … İcra Müdürlüğünden ve … İcra Müdürlüğünden, ¨ 12.000.000,00, 8.000.000 USD tutarlannda fahiş ve haksız takipler yaparak, şirketleri ve şahsını işlevsiz hale getirmesi, öncesinde de aile şirketine karşı ¨ 50.000.000,00 tutarlarını bulan icra takipleri ile şirketi adeta hukuki ve ticari olarak kıskaca alması, işlevsiz bırakması ve yargılama safhalarında ispat edeceğini gerek ve gerçekler karşısında iş bu TTK.:531 maddesinde öngörülen hakh sebebin, somut olayda mevcut olduğunu, gelinen noktada, davalı şirketin pay sahipleri arasındaki menfaat çatışmalarından kaynaklanan sürekli ve derin uyuşmazlıklar nedeniyle şirketteki ortaklığın devam ettirilebilmesinin artık mümkün olmadığının vurgulanması gerektiğini, tüm kardeşlerin birlikte ortak oldukları davalı şirket, dava dışı diğer ortak oldukları başkaca şirketlerde yönetim kurulu (müdürler kurulu), aile şirketi olduğu için, şirketin temsil ve ilzamı dört kardeşten üçünün müştereken atacakları imza ile mümkün olduğunu, 18/07/2019 tarihli hukuka aykırı genel kurul ile, gerek genel kurula usulünce çağrılmamam ve gerekse şirket ana sözleşmesine açık aykırılıkla, B grubu hissedar olarak yönetim kurulunun teşekkülünde katılım ve oy kullandırılmaması vb hukuka aykırılık ve usulsüzlükler ile teşekkül ettirilen yok hükmündeki yönetim kurulu; hali hazırda kendisi hiç bir şekilde şirket yönetimine katılım ve katkı sağlattırmadığı gibi; bilgi dahi paylaşmadığını, …., …’e ait hisseleri üzerinde baskı kurmak suretiyle almaya çalıştığını, …. ve …’in … ve …. arasında yapılması düşünülen hisse alım satım işlemine izin verilmeyeceğinin bildirilmesi üzerine; …. …’in hisselerini zorla ve hileyle almak için ….’in, …’in ve …’in sahte imzalarını atarak veya diğer şüphelilere attırarak yönetim kurulu kararı aldığını, şirket genel kurulunu toplantıya davet ettiğini ve toplantı gününü de 01/03/2017 olarak tayin ettiğini, ….’in bu şekilde sahte imzalarla yönetim kurulu ve genel kurul kararları alması üzerine davalı şirket pay sahipleri …, … ve kendisi, …. aleyhine suç duyurusunda bulunduklarını, kişisel unsurların ağırlıkta olduğu bir aile şirketinde, pay sahiplerinin imzalarını sahte olarak atmak suretiyle pay devirlerinin yapılmaya çalışılması; kişisel anlaşmazlıkların ortaklıkta ne denli ciddi bir boyut alarak şirket faaliyetlerini engeller mahiyete ulaştığını ortaya koyduğunu, bir başka ifade ile, hissedarlar arasında ortaya çıkan ihtilaflar artık basit kişisel anlaşmazlık boyutunu çoktan aştığını, şirketin faaliyetleri, varlığı ve hakları bakımından tehlike oluşturacak bir hal aldığını, Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesinin …. E sayılı dosyasından, hissedarların ve şirket yetkililerinin birbirleri ile ilgili, sahtecilik vb suçlardan davalaştıklarını, 18/07/2019 tarihinde bir genel kurul yapıldığını, TTK. amir hükümlerine göre, genel kurula çağrıyı yönetim kurulu yapması gerekirken yahut yönetim kurulu toplanamadığı için, mahkeme tarafından çağrı yaptırılması gerekirken avukat tarafından çağrı yapıldığını, genel kurulda yönetim kurulunu belirlemek konulu gündem de ana sözleşmede açıkça hüküm olmasına rağmen, şirket ana sözleşmesine aykırı olarak B grubu hissedar olarak kendisine temsil ve oy hakkı tanınmadığını, davalı şirkete ivedilikle Yönetim Kayyımı veya Denetim Kayyımı atanması gerektiğini, pay sahipleri arasındaki husumetin ulaştığı düzey ve yönetim boşluğu ve keyfiliği, 40 yıllık emeği olan şirketteki %30 gibi yüksek bir oranına karşılık gelen haklarının korunması, telafisi imkansız zararlarıma sebebiyet verilmemesi kapsamında, TTK.531 maddesinde öngörülen haklı sebeplerin, fazlası ile somut olayda mevcut olması nedeniyle, davalı şirketin sahip olduğu büyük malvarlığının tamamen kaybedilmesi tehlikesi göz önüne alındığında; HMK 389. ve devamı maddeleri hükmü uyarınca, davalı şirkete ivedilikle yönetim kayyımı atanmasını; bu mümkün değil ise; üç kişiden az olmamak üzere denetim kayyım atanmasını ve özellikle, şirket yönetim kurulunun ve temsilcilerinin, şirket gayrimenkullerinin aynına yönelik tasarruf! işlemlerinin, denetim kayyımı heyetinin iznine bağlanmasını talep zaruretim olduğunu, “…TTK m.53Tde anonim ortaklık bakımından fesih gerekçesi olabilecek “haklı sebep” konusunda herhangi bir tanım veya örnek gösterilmediğini, anonim ortaklıklar bakımından “haklı sebep” olarak nitelendirilebilecek vakıaların, objektif olması ve pay sahibi kimliğinden (pay sahibinin şahsından) bağımsız olması gerektiğini, kısaca, davacı pay sahiplerinden şirketin devamı -objektif olarak-beklenemez bir hal aldığı bir durumda haklı sebeplerin mevcut olduğu kabul edilebilir olduğunu ,ayrıca haklı sebebin gerçekleştiği hususunun kabulünde davacı pay sahipleri dışında kalan diğer menfaat sahiplerinin haklarının da ancak bu kimselerin menfaatlerinin haleldar edilmemesi kaydı ile ve son çare olarak kabul edilebilir olduğunu, bu nedenlerle dava süresince; şirket yönetimini ve yönetim kurulunu işgal eden kardeşlerinin, hızlı bir şekilde şirket mevcudunu eksiltmelerinin önüne geçmek bakımından; mümkünse şirkete 3 kişiden az olmamak üzere yönetim kayyım heyeti atanmasını; bu mümkün değilse, tarafları aynı olan ve aynı şekilde ortaklık yapısını haiz şirketi ile ilgili olarak, benzer maddi vakılara istinaden, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasından açtığı dava dosyasından tedbir en verilen denetim kayyım kararı ile , 09/09/2019 tarihli olarak verilen emsal kararda olduğu üzere; tedbiren ve zarureten davalı şirkete 3 kişiden az olmamak üzere denetim kayyımı atanıp; HMK 398. vc devam eden madde hükümleri kapsamında gayrimenkullerin aynına yönelik yönetim kurulu kararlarının denetim kayyım da atanamaz ise; yönetim kurulunun, gayrimenkullerin aynına yönelik tasarruflarının mahkemenin iznine bağlanmasına karar verilmesini ,TTK m. 531 hükmü gereğince davalı şirketin haklı nedenle feshini; feshin ağır bir sonuç olacağı kanaatine varılır ise; fazlaya dair tüm haklarım saklı kalmak kaydı ile, TTK 531. madde hükümleri kapsamında hisse oranıma tekabül eden haklarının, gerçek güncel değerlerinin tarafına ödenmesi suretiyle şirketten çıkarılmasına yahut, şirket bölünmesi de dahil mahkemece uygun görülecek duruma uyan çözümlerin mahkemece karar altma alınmasını, yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin davalı şirekete yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı vekilinin 09/12/2019 havale tarihli cevap dilekçesini özetle; Dava dilekçesinde davalı şirket ortaklık yapısına ilişkin vaki açıklamaların hakikate aykırı olduğunu, davacı, davalı şirket nezdinde, kesinlikle hissedar olmadığını, 11/07/2016 günlü 9112 sayılı Ek 2 de mübrez Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 234. Sayfasında da görüldüğü gibi, davalı şirketin sermayesinin ¨ 60.000 olup, bu sermaye, her biri ¨ 10 değerinde 6000 paya ayrıldığını, 60 adeti imtiyazlı A grubu …., 60 adeti imtiyazlı A grubu …, 3.180 adeti A grubu …. İnş Turizm Ve Tic AŞ, 60 adeti B grubu …, 60 adeti B grubu …, 25.800 adeti B grubu … San Ve Tic. AŞ olarak kurulduğunu ve kuruluşundan bu yana ortaklık yapısı hiçbir şekilde değişmediğini hep aynı olduğunu, kuruluşundan itibaren davalı şirketin ortaklık yapısının, yüzdelik dilimler ile ifade edilmesi gerekirse; %1 …., %1 …, %53 … İnş Turizm Ve Tic AŞ, %1 …, %1 …, %43 …. San Ve Tic. AŞ, olup, yönetim kurulu ise, …, …, …. ve … ten oluştuğunu, davacının davalı şirkette kesinlikle pay sahibi olmadığı görüldüğünü, davacının iddialarının tümüyle hakikate aykırı ve mesnetsiz olduğunu, hissedarı olmadığı bir şirketin feshini veya ortaklık payının ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkmayı veya TTK 531 gereğince duruma uyan başkaca bir çözüme karar verilmesini talep eden davacının, aktif husumet ehliyeti ve dolayısıyla işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, dava şartlarından olan bu hususun, HMK mucibince kamu düzeninden olduğu, re’sen gözetileceğini ,davacının sair tüm iddia ve beyanları da hakikat dışı olduğunu, beher iddiaya ayrı ayrı cevap vermek, işbu dilekçenin hacmini gereksiz bir şekilde genişleterek mahkemeyi lüzumsuz yere meşgul etmekten başka bir amaca hizmet etmeyeceğinden, her türlü haklarının saklı tutarak bu kadarıyla iktifa ettiklerini, bu nedenlerle davacının, şirketin feshi, mümkün değilse, ortaklık payının ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılması veya şirketin bölünmesi yahut TTK 531 gereğince duruma uyan diğer çözümlere dair karar verilmesi istemi ile müvekkili şirket aleyhine ikame ettiği işbu davanın, tümden reddini, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 531. maddesine dayalı açılmış haklı nedenle şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
6102 sayılı TTK’nın 531 nci maddesi hükmü”Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde olup buna göre sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahiplerinin anonim şirketin haklı sebeple feshini isteyebilecekleri düzenlenmiş olup somut olayda davacının,Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen kayıtlara göre davalı şirkette pay sahibi olmadığı anlaşıldığından davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacının feshini talep ettiği şirkette ortak olmadığı anlaşıldığından davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨44,40 harcın mahsubu ile bakiye ¨10,00 harcın davacıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile bu davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨1.179,60 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı ile davalı vekilinin yüzlerine karşı,oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.12/03/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”