Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/749 E. 2020/98 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/749
KARAR NO : 2020/98

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 07/10/2019
KARAR TARİHİ : 06/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacının Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 07/10/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkili …’ın diğer müvekkili ….’ ın dayısı, … ‘nin ise teyzesinin oğlu olduğunu, müvekkilinin … (Iran ve Amerikan vatandaşı), diğer müvekkili …. (iran vatandaşı) davalı … …. ‘e (Iran ve Kanada vatandaşı) Türkiye de iş kurmayı (Gıda/Pizza işi yapmayı) amaçladığını, bu maksatla bir araya gelerek “…. ana sözleşme maddeleri” başlığını taşıyan sözleşmeyi imzaladıklarını, bu sözleşme göre;
…, iki yıllık müddet için şirket sermayesi olarak, ortalama 50.000-Dolar yıllık %15 oranında faizli, şirkete borç vereceğini, konulan bu sermaye şirket tarafından iki yıl içinde geri ödenirse faizden vazgeçeceğini,
… %12,5, …. %40, …. …. ise %47,5 paya sahip olacak, …. ile …. ….’nin müdür olacağını,
Şirketin “işleyişi ve ticari kararlarında alınmasında” sadece …. ….’nin sorumlu olacağı kararlaştırıldığını,
…’ın koyacağı sermaye geri ödenene kadar diğer iki ortak …. ile …. …. hisselerinin bir deflerinin olmayacağı da ayrıca karara bağlandığını,
Taraflar, 17/04/2019 tarihinde 9815 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 571 sayfasında yayınlanan …. sicil numaralı …. Gıda Ürünleri Ticaret Limited Şirketini kurduklarını, tescil edilen şirket sözleşmesinin 7. maddesi ile …. ile …. aksi karar alınıncaya kadar birlikte müşterek temsil yetkisi ile müdür seçildiğini, şirket merkezi olarak …. Mah. …. Caddesi …. Apt. No:…. …. …. /…. adresinde kain mecur aylık ¨4.000 + KDV ve ¨ 260 aidat karşılığı kiralandığını, taraflar arasında imzalanan protokol gereği …. diğer müvekkilinin …. vasıtası ile banka hesabından muhtelif tarihlerde taahhüt ettiği 50.000-Doları ödediğini, işyerinde, Fırın, Davlumbaz, mekap, difriz, hamur makinesi, sebze rende makinesi tabela, tadilat, boya badana, banko, soğuk hava deposu hamur arabaları ve yerleri, mutfak tezgahı ve iki adet bulaşık lavabosu alındığını doğalgaz bağlantı ve abonelik ile elektrik iş ve işlemleri yapılarak işletilmeye hazır hale getirildiğini, ancak, geçen beş aylık müddet içinde şirket bir türlü faaliyete geçmediğini ve dahası … tek sorumlu benim diyerek anahtarı aldığını, işyerini kilitleyip ” girerseniz polise hırsızlık yapıyorlar diye şikayet giderim” diye tehdit ederek diğer ortakları işyerine sokmadığını, işyerinin halen kapalı durumda olduğunu, demirbaşların akıbetini ise kontrol imkanının olmadığını, davacıların; şirketin faaliyete geçmesi için davalıdan olağanüstü genel kurul yapılmasını talep etmişler ise de sonuçsuz kalması üzerine Bakırköy …. Noterliğin in 18/09/2019 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile olağanüstü genel kurul kararı alınması ve gündem maddelerinin belirlenmesi için ihtar keşide ettiklerini, bu kere davalı .., Büyükçekmece … Noteriliğinin 23/09/2019 tarih …. yevmiye numaralı ihtarı ile gerçek dışı birçok beyanla toplantıya katılacağını bildirdiğini, 25/09/2019 Çarşamba günü ofislerinde gerçekleşen toplantıya katılan davalı …’a tarafların birbirine güven ve itimadının kalmadığını, yapılacak işin yürütülmesinde kendisine olan inancın sona erdiğini, cevabi ihtarnamede gerçek dışı beyanların ileri sürülmesi ile bağların tamamen koptuğunu, bu sebeple şirketin tasfiyesine karar verilmesi gerektiğinin kendisine izah edildiğini, ancak; kendisi hep dinlediğini, sadece tasfiye istediğini beyanla 2 gün süre isteyerek ayrıldığını, istediği süre bitmiş olmasına rağmen tasfiye konusunda hiçbir görüşme yada ilerleme sağlanmadığını, telefonla kendisini aramaların da sonuçsuz kaldığından işbu davayı açtıklarını, şirketin faaliyete hic başlamamış bundan sonra da başlamasının da mümkün olmadığını, şirket ortaklarının kendi aralarında imzaladıkları protokol gereği tüm idari ve ticari yetki ve sorumluluk davalı … …. de olmasına (resmi şirket ana sözleşmesi gereği de sorumluluğu bulunmasına) rağmen şirketi faaliyete geçirecek bürokratik işlemler tamamlanmadığını, kalan eksiklikler giderilerek şirket faaliyete geçirilmediğini, zira, …. …. şirket işlerini takip etmek yerine kendi özel işleri için sürekli İran’a gidip geldiğini, bu sebeple, şirket faaliyete geçemediğini, şirket, iki müdür tarafından müşterek imza ile yönetildiğini, davalı … …. Şirket banka hesabında bir miktar para olmasına rağmen şirketin kira parasının ödenmesine kasıtlı olarak eşlik etmediğini, bu sebeple, telafisi imkansız zararların doğmasından duyulan endişe dolayısıyla davacı diğer Müdür Ağustos 2019 kira parasını kendi şahsi hesabından ödemek zorunda kaldığını, ancak, Eylül ve Ekim 2019 kira paraları henüz ödenmediğini, sirketin kuruluş gayesinin gerçekleştirmesine imkan kalmadığını, ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar olduğunu, şirket yönetiminde yolsuzluk yapıldığını, davalı, …. …. oturduğu eve aldığı şahsi eşyaların parasını şirketten ödediğini, şirket banka hesap dökümü incelendiğinde 15/05/2019 tarihinde ¨3.500,00 olarak …. Bankası aracılığı ile yapılan ödeme 29/05/2019 tarihinde ¨4.900,00 olarak yine aynı banka aracılığı ile yapılan ödeme olmak üzere toplam ¨8.400,00 şahsi harcama yaparak haksız menfaat sağladığını, yine şirket banka kayıtları incelendiğinde 06/05/2019 tarihinde yapılan ¨3.500,00 araç kiralama bedeli ödendiği görüleceğini, henüz faaliyete bile geçmeyen şirketin araca ihtiyacı olmadığını, kiralanan bu araç …. ….’ nin şahsi işlerinde kullandığı bir araç olduğunu, dolayısıyla, bu yöntemle kendisine haksız menfaat sağladığını, şirket defterleri ve kayıtları müvekkillerinde olmadığı için yapılan işlemlerin ticari kayıtlara ne şekilde yansıtıldığını kira dışında başkaca yerlere borç olup olmadığını bilemediklerini, davalı da bu konuda bilgi vermekten sürekli kaçındığını, bu nedenlerle haklı sebeplerle şirketin feshine ve tasfiyesine, ….’ın tasfiye memuru olarak tayinini, tasfiyede, taraflar arasında şirket kuruluşundan önce imzalanan “…. ana sözleşme maddeleri” başlıklı sözleşmenin uygulanması ve tasfiyede kalan bakiyenin bu sözleşme hükümlerine göre dağıtılmasını, ilk celseye kadar taraflarca tedbir alınmaması halinde talep edilen ihtiyati tedbir kararının verilerek uygulanmasını, dosyayla alakalı ivedilikle karar verilerek yapılacak yargılamanın kısa vadelerle icrasını, masraf ve ücreti vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … vekili tarafından mahkememize sunulan 03/12/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …. …. , İran ve Kanada vatandaşı olduğunu, Kanada’da uzun süre ikamet ettiğini ve Kanada’da yaptığı piazza üretimi ve satışı konusunda iş tecrübesi bulunduğunu, davacı … , İran ve ABD vatandaşı , davacı … Adelivashfam ise İran vatandaşı olduğunu, davacılar ve müvekkilinin , dava dilekçesinde blirtildiği gibi yakın akraba olduklarını, davacıların müvekkilinin iş tecrübesinden faydalanmak maksadıyla pizza üretimi ve satışı konusunda müvekkiline ortak iş yapmayı teklif ettiklerini ve taraflar arasında Farsça olarak “…. Şirket Tüzüğü ve Sözleşme Maddeleri” başlıklı sözleşme düzenlendiğini, davacılar tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan Türkçe tercümede noter onay mühür ve imzası bulunmadığını ve tercümede ise hataların bulunduğuu, “…. Şirket Tüzüğü ve Sözleşme Maddeleri” başlıklı ön sözleşmenin Farsça orijinali ve yeminli tercüman tarafından yapılan çevirisi ekte sunulduğunu,
anılan sözleşmeye göre, özet olarak;
Davacı …, yıllık kardan % 15 pay almak koşulu ile şirkete 50.000 USD borç vereceğini, 2 yıl içinde şirket tarafından 50.000 USD’nin …’a geri ödenmesi halinde … yıllık kardan % 15 pay almayacağını, 2 yıllık sürenin başlangıç tarihi, şirketin müşterilerine hizmete başladığı an olduğunu, … tarafından borç olarak şirkete ödenecek 50.000 USD’nin şirket tarafından 2 yıl içinde …’a geri ödenmemesi halinde her halde 2 yıllık sürenin bitiminden itibaren 180 gün içinde …’a geri ödeneceğini, şirket müdürü, davacı … … % 40 ortaklık hissesi ile şirket müdür yardımcısı ve davacı … ise % 12,5 ortaklık hissesi ile şirket ortağı olacağını, davacı … …., Türkiye’de ikamet ve çalışma izni aldıktan sonra % 35 ortaklık hissesini davacı …’a ¨100,00 bedelle satacağını,
her ne kadar, dava dilekçesinin 3.c. maddesinde “sözleşmenin 15. maddesinde şirketin işleyişi ve ticari kararların alınmasından sadece …’nin sorumlu olduğu” yazılmış ise de Farsça orijinal metinde “şirketin idari ve ticari kararlarının yürütülmesi …’nin sorumluluğundadır”, dava dilekçesinin 3.d. maddesinde “sözleşmenin 7. maddesinde …’ın koyacağı sermaye geri ödenene kadar diğer iki ortak …. ile … hisselerinin bir değerinin olmayacağı karara bağlanmıştır” yazılmış ise de Farsça orijinal metinde “… tarafından şirkete ödenecek 50.000 USD’nin şirket tarafından …’a 2 yıl içinde geri ödenmemesi halinde şirketin ortaklan …. ile …’nin mali yetkiye sahip olamayacakları” yazılı olduğunu, taraflar … ticaret sicil numaralı …. Gıda Ürünleri Ticaret Limited Şirketini kurduklarını ve şirket sözleşmesinin 17/04/2019 tarihli 9815 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 571. sayfasında yayınlandığını, Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan …. Gıda Ürünleri Ticaret Limited Şirketi Sözleşmesi dosyada mevcut olduğunu, anılan ticaret siciline tescilli şirket sözleşmesine göre;
Şirketin ortaklan …, …. ve …, şirketin sermayesinin ¨ 250.000,00, şirket sermayesinin ¨32.500,00’si …, ¨100.000,00 ‘si …., ¨ 117.500,00’si ise … tarafından nakden taahhüt edildiğini, şirketi temsil etme yetkisi müştereken …. ve …’e verildiğini, şirket sözleşmesinde bulunmayan hususlar hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlandığını, şirket merkezi olarak …. Mah. … Cad. … Apt. No:…. … …/… adresindeki iş yeri aylık 4.000,00 +KDV bedelle kiralandığını (İş Yeri Kira Sözleşmesi dosyada mevcuttur) ve şirket merkezi aynı zamanda pizza üretme fırını ve satış yeri (restoran-kafe) olarak tefriş edildiğini, pizza imalat fırını ve satış yeri (restoran-kafe) için mutfak ekipmanları, servis malzemeler ve servis masalan vb. demirbaşlar alınmış, elektrik, doğalgaz ve su abonelikleri yapıldığını, alınan demirbaş malzemelere ait fiş, fatura vb. gider belgeleri, malzeme alınan firma bilgilerinin bir kısmı EK-3’de, elektrik, doğalgaz ve su abonelikleri ile ilgili sözleşmeler ve gider belgeleri ise EK-4’de sunulduğunu, ortaklardan müvekkili …, şirket sözleşmesi gereği sermaye borcu olarak ¨117.500,00 taahhüt etmesine rağmen, sermaye borcu olarak ¨50.000,00 15/05/2019 tarihinde … numaralı ödeme dekontu ile, ¨69.000,00 27/05/2019 tarihinde … numaralı ödeme dekontu ile elenmek suretiyle toplam ¨119.000,00’yi şirkete ait …. Bankası …. Şubesindeki hesaba ödediğini müvekkili , sermaye borcu olarak ¨1.500,00 fazla ödeme yaptığını, müvekkilinin yaptığı sermaye borcu ödemelerine ilişkin dekontlar EK-5’de sunulduğunu, ortaklardan …., şirket sözleşmesi gereği sermaye borcu olarak ¨ 100.000,00 taahhüt etmesine rağmen, sermaye borcu olarak ¨ 10.000,00 24/04/2019 tarihinde …. numaralı ödeme dekontu ile, ¨ 18.000,00 25/04/2019 tarihinde … numaralı ödeme dekontu ile, ¨ 62.000,00 06/05/2019 tarihinde … numaralı ödeme dekontu ile, ¨3.500,00 08/05/2019 tarihinde … numaralı ödeme dekontu ile ödenmek suretiyle toplam ¨98.500,00’yi şirkete ait …. Bankası …. Şubesindeki TR…. iban nolu hesaba “şirket sermayesi ….” açıklaması ile ödediğini, davacı … ‘ın ödenmemiş ¨ 1.500,00 sermaye borcu bulunduğunu, davacı …, şirket sözleşmesi gereği sermaye borcu olarak ¨ 32.500,00 taahhüt etmesine rağmen, sermaye borcunu hiç ödemediğini, anılan şirketin banka hesabına ilişkin 22/04/2019-24/09/2019 dönemine ait hesap ekstresi EK-6’da sunulduğunu, dava dilekçesinde her ne kadar, davacı …’ın diğer davacı … Adelivashfam vasıtası ile banka üzerinden muhtelif tarihlerde “…. Şirket Tüzüğü ve Sözleşme Maddeleri” başlıklı sözleşme gereğince şirket hesabına 50.000,00 USD ödeme yaptığı iddia edilse de, bu iddia gerçek dışı olduğunu, EK-6’da sunulan şirket banka hesap ekstresinin incelenmesi halinde davacı … tarafından yukarıda 7. maddede belirtilen ödemeler “şirket sermayesi ….” açıklaması ile yapıldığını ve anılan ödemeler davacı … tarafından kendi adına yapılan sermaye borcu ödemeleri olduğunu, şirket hesabına veya şirket namına başka bir yere davacı … adına davacı … tarafından veya bizzat davacı … tarafından 50.000,00 USD ödenmediğini, davacı … tarafından veya davacı … adına davacı … tarafından 50.000,00 USD ödenmediği gibi, davacı … şirkete sermaye koyma borcunu bile ödemediğini, şirketin 5 aydır müvekkili …’den kaynaklanan sebeplerle faaliyete geçemediği, müvekkilin şirketin anahtarını alarak davacıları iş yerine sokmadığı, “girerseniz polise hırsızlık yapıyorsunuz diye şikayet ederim” diyerek tehdit ettiği iddiaları da gerçek dışı olduğunu, müvekkili davacıların hukuka aykırı fiillerinin kendiliğinden sonlanmasını beklemiş, yakın akraba oldukları için şikayet etmemiş fakat şirketin mali müşaviri vasıtasıyla davacılar ile iletişim kurmaya çalıştığını, şirketin mali müşaviri taraflarla bir kaç kez toplantı yaptığını fakat davacıların ısrarlı olumsuz tutumları sebebiyle taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığını, davacılar, ısrarla, müvekkili üzerinde şirket hisselerini kendilerine bedelsiz olarak devretmesi ve şirketten çıkması hususunda baskı ve tehdit uyguladıklarını, davacıların gerçek amacı, müvekkilini sindirmek, şirket hisselerinin tamamını bedelsiz olarak ele geçirmek ve müvekkilini şirketten çıkarmak olduğunu, davacılar, şirket hisselerinin tamamını bedelsiz olarak devralana ve müvekkili şirketten çıkarana kadar şirketi faaliyete geçirmeyeceklerini bir çok kez müvekkile ifade ettiklerini, davacıların şifahi olarak müvekkilinden olağanüstü genel kurul yapılmasını talep ettikleri iddiası da gerçek dışı olduğunu, sıra, müvekkile yapılan böyle bir talebin olmadığını, müvekkili şirket hesaplarından tam anlamıyla haberdar olmadığından ve düzenli bir şekilde defter tutulmadığından diğer davacı ortaklardan şirket kayıt ve defterlerini incelemek için evrakları istediklerini, müvekkilinin incelemek üzere evrak ve defterleri istemesi üzerine davacı ortaklar, gerçek dışı ithamlar ile müvekkiline iftira niteliğindeki Bakırköy 4. Noterliğinin 18.09.2019 tarih ve 09557 yevmiye numaralı ihtarnamesini (dosyada mevcuttur) keşide ettiklerini, müvekkilinin ihtarnameye Büyükçekmece …. Noterliğinin 23/09/2019 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verdiğini ve toplantı davetini kabul ettiğini, 25/09/2019 tarihinde davacılar vekili meslektaşlarının ofisinde yapılan toplantıya davacılar ile birlikte müvekkilinin de katıldığını fakat anılan toplantıdan bir sonuç alınamadığını, müvekkili davalı şirket ortağı yönünden husumet itirazımız: haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesi istenen davada husumet ortağa değil, sadece şirket tüzel kişiliğine yöneltilmelidir. dava, haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesi davası olduğunu, öncelikle, haklı nedenle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istemli dava, kural olarak şirket tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılması gerektiğini, fesih davası sadece şirket tüzel kişiliğine karşı açılmalı ve husumet şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerektiğini, oysa ki söz konusu davada, şirket ortağı olan müvekkiline de husumet yöneltildiğini, davanın ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması gerekli ve yeterli olup, şirket ortağına da husumet yöneltilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili davalı ortak yönünden davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesini, feshe gerekçe olarak gösterilen sebepler, davacı ortakların şahsında gerçekleştiğini, davacıların kusurlu olması sebebiyle dava açma hakları bulunmadığını, şirketin vergi mükellefiyeti tesis edilmiş fakat müvekkilinin 07/06/2019 tarihinden bu yana şirket merkezine girişi davacılarca engellendiğinden yoklama işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığından müvekkilinin bilgisi olmadığını, şirketin anahtarı, defter ve kayıtları anılan tarihten itibaren davacılarda olduğunu, müvekkilinin keyfi olarak özel işleri için İran’a gidip geldiğini, bu surette davranmakla şirketin faaliyete geçemediği iddiası gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin çoklu diş implant tedavisi maksadıyla zaruret hali sebebiyle 2-3 gün gibi kısa süreliğine bir kaç kez İran’a gidip geldiğini, müvekkilinin yurda giriş çıkış kayıtlarının sunulduğunu, müvekkilinin dava dilekçesinde bahsedildiği gibi uzun süre İran’da kalmadığını, turistik seyahate gitmediğini, diş implant tedavisi maksadıyla gittiini, müvekkilnin 28/04/2019 tarihinde İran’a giderken şirket anahtarını davacı …’a teslim ettiğini ve 04/05/2019 tarihinde Türkiye’ye döndüğünde şirket anahtarı kendisine verilmediğini ve 07/06/2019 tarihinden itibaren de şirkete alınmadığını, şirkete ait iş yeri Ağustos 2019 ayı kira bedelinin davacı … tarafından şahsi hesabından ödenip ödenmediğini bilmemekle birlikte şahsi hesabından ödense bile bu bedelin ¨ 5.000,00 olarak 30/05/2019 tarihinde şirket hesabından şahsi hesabına aktarıldığını, gerçekte var ise ödenen kira bedeli şirketin parasından ödendiğini, şirketin kuruluş gayesinin gerçekleştirilmesini davacılar engellediğini, davacıların müvekkilini şirketten uzaklaştırmak maksadıyla art niyetli davranışları sebebiyle somut durum oluştuğunu, müvekkilinin davacı … tarafından şirkete sermaye olarak verilen borçla veya şirket banka hesabından para çekip tekrar sermaye bedeli olarak şirket hesabına ödeme yaptığı iddiası iftiradır ve hiç bir somut delile dayanmadığını, zira davacı … tarafından şirkete sermaye olarak verilen bir borç olmadığı gibi davacı … şirkete sermaye koyma borcunu bile ödemediğini, davacı …, şirkete ne zaman, nasıl ve ne kadar borç verdiğini ispat etmek zorunda olduğunu, ispat edemez, çünkü davacı … tarafından şirkete verilen bir borç olmadığını, şirkete ait …. Bankası …. Şubesi TR….. iban nolu hesaba ait 22/04/2019-24/09/2019 tarihli banka hesap ekstresi EK-6’da olduğunu, müvekkilinin tek başına bankadan para çekme yetkisi bulunmadığını, para çekme yetkisi müştereken müvekkiline ve davacı …’a ait olduğunu, Mılad iyi seviyede Türkçe bilmekte olduğunu, müvekkilinin ise hiç Türkçe bilmediğini ,bankadan yapılan para çekme işlemleri ve giderler ile ilgili ödemeler müvekkilinin ve davacı … ile birlikte müştereken yapıldığını, müvekkilinin Türkçe bilmediği için sadece davacı …’a eşlik ettiğini, iddia edildiği gibi müvekkilinin tek başına para çekmesi fiilen ve hukuken imkansız olduğunu, müvekkilinin fıktif işlem ile sermaye koyma borcunu ödemesi iddiası mesnetsiz iftira niteliğinde olduğunu, banka hesap hareketlerinin incelenmesi halinde fıktif işlem ile sermaye koyma borcunun ödenmesi fiilen imkansız olduğunu, bankadan çekilen paralar davacı … ile birlikte çekildiğini ve çekilen paralar şirkete mal ve hizmet alımında kullanıldığını, sonuç olarak Limited şirketin fesih ve tasfiyesi istenen davada husumet ortağa değil, sadece şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerektiğinden açılan davanın öncelikle müvekkili davalı ortak yönünden husumet yokluğu sebebiyle reddini, feshe gerekçe olarak gösterilen sebepler, davacı ortakların şahsında gerçekleştiğinden ve davacıların kusurlu olması sebebiyle dava açma hakları bulunmadığından dava şartı yokluğundan davanın reddini, davacı …’ m tasfiye memuru olabilmeksin kanunun aradığı şartları taşımadığından tasfiye memuru olarak atanması talebinin reddini, tasfiye işlemlerine şirket ana sözleşmesi ve TTK hükümlerinin uygulanması konusunda yasal zorunluluk bulunması sebebiyle, tasfiyenin “…. Şirket Tüzüğü ve Sözleşme Maddeleri” başlıklı ön sözleşme hükümlerine göre yapılması talebinin reddini, haksız davanın reddini ve duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme hükmedilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Gıda Ürünleri Ticaret Limited Şirketi Kayyımı … dilekçesini Özetle; davalı şirketin her üç ortağının da ortak iradeleri ile işletilemez hale getirdikleri davalı şirketin ticari faaliyetini sürdürmesi imkansız hale geldiğini, fesih ve tasfiyesine karar verilmesi her üç ortak menfaati gereği olduğunu, bu nedenle, davalı şirketin TTK m.636/3 gereği haklı sebeplerle feshine ve tasfiyesine karar verilmesini, üçüncü kişi bir mali müşavirin tasfiye memuru görevlendirmesini, dava harç ve masrafları ve yasal vekalet ücreti ile temsil kayyımlığı ücretlerinin de her iki taraftan müteselsilen sorumlu olacak şekilde ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 636/3. maddesine dayalı açılmış haklı nedenle şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden gönderilen sicil kayıtları incelendiğinde; …. sicil nosunda kayıtlı davalı şirketin son tescilini 17/04/2019 tarihinde yaptırdığı, şirketin ticaret sicil kaydının terkin edildiğine ve tasfiyesine karar verildiğine dair dosyasına intikal eden sicil kaydının bulunmadığı, ticaret sicil kaydının faal olarak devam etmekte olduğu görülmüştür.
Limited şirketin infisah sebeplerinin nelerden ibaret olduğu TTK.m.636 da sayılmış bulunmaktadır. Bu maddenin birinci bendine göre, ana sözleşme ile şirketin infisah sebeplerini önceden kararlaştırmak mümkündür. Ortaklar, kanunda gösterilen sebepler dışında diğer infisah sebeplerini serbest iradeleriyle tespit edip bunları şirket sözleşmesine dercededebilirler.
Örneğin, ortaklardan birinin ölümü veya iflâsı yahut şirket müddetinin sona ermesi gibi sebepleri infisah sebebi olarak kabul edebilirler.
Bunun yanı sıra TTK.m.636/3 de “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir” hükmü getirilmiştir.
Haklı sebebe sonuç bağlanan hallerden bir tanesi de ortaklık sözleşmelerinde ortaklığın feshi ve yine buna bağlı olarak ortaklıktan çıkma-çıkarma halleridir.TTK’nın 636/3’ncü maddesinde düzenlenen fesih davasının tamel şartı,haklı sebebin olmasıdır. Genel olarak söylenebilir ki, ilgili hükümlerde, haklı sebeple feshin yanında ortaklığın sona erme sebepleri şahsında doğan yahut feshi talep eden ortağın ortaklıktan çıkarılması kabul edildiği gibi (çıkarma), ortağın haklı sebeplerin mevcudiyeti halinde şirketten çıkmasına da (çıkma) müsaade edildiği görülmektedir (Kollektif şirket için TK. 245, 255/1, 257, anonim şirket için TK. 531, limited şirket için TK. 636/3, 638/2, 639/2 b, 640/3; ayrıntılı bilgi için bkz. Nuri ERDEM, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s. 5 vd). TTK.’ da limited ortaklığın, ortaklardan birinin talebi üzerine ve haklı sebeplerden dolayı mahkeme kararıyla sona erebileceği düzenlenmiştir. Keza, haklı sebeplerin varlığı halinde ortak, Mahkeme kararı ile limited ortaklıktan çıkma hakkına sahiptir.
TTK’nın 636/3’ncü maddesinde haklı sebepten bahsedilmesine rağmen,bu kavram tanımlanmamıştır.Bu nedenle belirsiz bir hukuki kavramla karşı karşıya bulunduğumuz söylenebilir.Her ne kadar limited ortaklığın feshi bakımından haklı sebep kavramı tanımlanmamışsa da,kollektif ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK’nın 245’nci maddesisinde hem haklı sebep kavramı tanımlanmış hem de örnekseme yoluyla hangi hallerin haklı sebep teşkil edeceği ifade edilmiştir.Bu düzenlemeye göre haklı sebep;ortaklığın kuruluşuna yol açan fiili ve kişisel sebeplerin ortaklığın işletme konusunu elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmasıdır.Ancak doktrinde,TTK’da ve ETT’da yer alan bu tanımın başarılı olmadığı ve yanlış yorumlamalara neden olabileceği ifade edilmektedir.Doktrinde birbirine benzer şekilde haklı sebep kavramı tanımlanmaktadır.Bu yazarlardan Çamoğlu’na göre haklı sebep;hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde genel olarak denilebilir ki,ortaklığın devam etmesi,doğruluk ve güven kurallarına göre dava açan ortaktan beklenemiyorsa,haklı sebep gerçekleşmiştir.Elbette bu değerlendirmede davacı ortağın ortaklık ilişkisinin ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi hususundaki menfaatiyle ortaklık ilişkisinin aynen devam ettirilmesinde çıkarı olan kimselerin menfaatleri karşılaştırılmalı ve somut olayda hangi menfaat daha üstün geliyorsa ona göre karar verilmelidir.(Ydr.Doç.Dr.Ali Haydar Yıldırım,Limited Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi,Bursa 2013,s.126-127)
Esasen haklı sebep, en geniş tarifiyle, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi, dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek hukuki olgudur.Haklı sebebin, genel manada, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilen hukuki olgular olarak ifade edildiği göz önünde bulundurulacak olursa; ortaklıklar hukukunda haklı sebep tanımı yapılırken “çekilmezlik” olgusunun, yukarıda da belirtildiği gibi, “paydaşları ortak olmaya yönelten nedenlerin ortaklık maksadının gerçekleşmesini imkânsız yahut aşırı miktarda güçleştirecek biçimde ortadan kalkması” olarak somutlaştırıldığı söylenebilir. (ERDEM, s. 23 vd.).
Kanunda, sözü geçen maddede, haklı sebep örneklerine de yer verilmiştir. Bir ortağın “şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi” gibi haller maddede sayılan haklı sebep örnekleridir. Fakat bu sayılan haller, haklı sebep kavramının niteliği göz önünde bulundurulursa doğaldır ki sınırlayıcı değildir. Bu bakımdan somut uyuşmazlık kapsamındaki olguların yasada sayılanlara birebir ayniyetini aramamak gerekir. Genel anlamda ortakların davranışları limited ortaklığın faaliyetlerini önleyecek, zarara uğratacak yahut karşılıklı güveni sarsmış ve ortaklar artık bir arada olamayacaklar ve ortaklık faaliyetlerini sağlıklı şekilde yürütemeyecekler ise haklı sebeplerin varlığını kabul gerekir (Baştuğ, s. 47).Yine, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması gibi hallerde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 07/12/2015 gün ve 2014/15623 esas,2015/11122 karar sayılı ilamı) Özellikle somut uyuşmazlıktaki gibi az ortaklı limited şirketlerde kişisel bağların ve birlikte çalışma niyeti afectio societatis’ in sıkılığı göz önünde bulundurulursa kişisel sebeplerin de kimi zaman birer haklı sebep teşkil edebileceği anlaşılacaktır.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun limited ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülecektir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlali, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin, E. 1997/9084; K. 1997/8442, T. 21/11/1997 ) tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin E. 2003/3080, K. 2003/9839, T. 27/10/2003 ) gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir.
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirilecek olursa: şirketin %100 üne sahip pay sahibi olan davacı ile diğer ortakların bir araya gelerek uzun zamandan beri ortaklar kurulunu toplayamadıkları ve yaptırılan zabıta araştırmasına göre davalı şirketin tescilli adresinde faaliyet göstermediği gibi bağlı bulunduğu vergi dairesi tarafından vergi kaydının resen terkin edildiği,davalı şirketin gayri faal olduğu anlaşılmıştır.Şirketler kâr amacıyla kurulur. Gayri faal olma durumunun süreklilik arzetmesi halinde, ekonomik amacını yitirdiğinin kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin 04/11/2013 gün ve 2013/2984 esas,2013/19604 karar sayılı ilamı) Somut olayda davalı şirketin kuruluş anından itibaren herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu durumda şirket ortakları arasında ortaklık ilişkisini sürdürme iradesinin ve amacının ortadan kalktığı, şirketin hali hazırda gayri faal olduğunun polis tutanakları ve vergi dairesi tarafından kaydının silinmesi nedeni ile sabit olduğu, şirket sözleşmesinde yazılı olan amaç ve işletme konusunu gerçekleştirmesinin hemen hemen imkânsız hale geldiği,buna göre şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.Kaldı ki fesih koşulları oluşmamış olduğunun kabulü halinde dahi,ortakların tamamının şirketin feshini kabul etmeleri,yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 19/02/2013 gün ve 2012/3811 esas,2013/2957 karar,17/01/2014 gün ve 2013/11739 esas,2014/1019 karar ve 11/02/1991 gün ve 1991/8908 esas,1991/829 karar sayılı ilamları) fesih ve tasfiyenin kabulü hâlinde haklı sebebin varlığının araştırılmasına ve incelenmesine dahi gerek bulunmaması nedeniyle davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına karar vermek gerekmiştir.
Bu gibi durumlarda ortaklar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek üzere şirketin feshedilmeksizin çözüm yolları getirmek üzere konuyu düzenleyen 6102 sayılı TTK. 636/3′ te 6762 sayılı kanundan farklı olmak üzere ilave çözüm yollarına hükmedilmiştir. Hükmün ikinci cümlesinde mahkemeye ilave bir imkân getirilerek “Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir” şeklinde bir kural konulmuştur. Hüküm anonim ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK. 531′ e paralel olduğundan bu hükümle ilgili kabul edilen esaslar limited ortaklıklar bakımından da tatbik edilebilir mahiyettedir.
Esasen hüküm ilave bir imkâna yer verdiği gibi, davaya bakan mahkemeye son çare niteliğinde fesih kararı vermezden evvel uygun çözüm yollarını inceleme mükellefiyeti de getirmektedir. Şöyle ki, fesih kararı verilmeden önce diğer çözümlerin, söz gelimi çıkmanın sonuç sağlayıp sağlamayacağı tartışılmalıdır. Zira bu yapılmadan feshe karar verilmesi bir bozma gerekçesidir (ERDEM, s. 223). Bir hukuki ilişkinin haklı sebeple sona erdirilmesi, son çare olarak uygulanması gereken ve eğer taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın çözümü başka bir yolla sağlanabiliyor ise ancak ondan sonra başvurulması gereken tali bir çözüm tarzıdır. Kaynak İsviçre Hukukunda da, ortaklığın haklı sebeple feshi davasının tali bir yol olduğu kabul edilir. Her ne kadar gerek TTK 531′ in gerekse TTK. 636/3′ ün lafzı öncelikle fesih yöntemini dile getiriyor ise de bu yanıltıcıdır. Zira fesih, tali ve son çare “ultimo ratio” bir çözüm tarzıdır. Taliliğin genel olarak iki şekilde anlaşıldığı görülür. Bunlardan ilki, öncelikle diğer çözüm yollarına başvurulmuş olması gerektiği, diğeri ise, haklı sebeple fesih sebeplerinin diğer fesih sebepleri yoksa başvurulması gereken bir sebep olduğudur. Ayrıca, bilimsel öğretide yeni kabul gören bir fikre göre, diğer tedbirlerin uygulanması ile olası bir aykırılık giderilebilecek ise haklı sebeple fesih talebinin kabul edilmesi doğru olmayacağı gibi verilecek hüküm yönünden de orantılılık ilkesi göz önünde bulundurularak uygun ve kabul edilebilir bir çözüme hükmedilebilecektir.Yine diğer uygun çözümler değerlendirilmeden feshe karar verilmesi de bir bozma sebebidir.Ancak somut olayda şirketin faal olmaması ve ortakların şirketin feshi konusunda anlaşmaları gözönüne alındığında davalı şirketin feshine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacılar,açmış olduğu fesih ve tasfiye davasında husumeti şirkete ve şirket ortağı olan davalı gerçek kişiye yöneltilmişlerdir. Fesih ve tasfiye davasında husumetin şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup bu davada şirket ortaklarına husumet düşmez.Bu nedenle davalı gerçek kişi aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE;
a) İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 189326-5 sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı …nin TTK’nun 636/3.maddesi hüküm uyarınca haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,
b)Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMMM ….’in TTK’nun 643.madde hükmü yollamasıyla aynı Kanunun 536/3.maddesi uyarince şirkete tasfiye memuru olarak ATANMASINA, bu hususta kendisine yetki VERİLMESİNE,
c)-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam ¨2.000,00 ücret TAKDİRİNE, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
d-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakip tasfiye memurunun görevinin kendisine TEBLİĞİNE,
e)-Tasfiye masrafları olarak belirlenen ¨3.000,00’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
f)-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
g)Davalı .. …. aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
8-Alınması gerekli ¨55,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨44,40 harcın mahsubu ile bakiye ¨10,00 harcın davalı şirketten alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
9-Davacılar tarafından ödenen ¨44,40 Başvurma Harcı ile ¨44,40 Peşin Harcın davalı …’den alınarak davacılara VERİLMESİNE,
10-Davacılar tarafından yapılan 14 adet tebligat+posta ücreti ¨149,40 yargılama gideri ile ¨4.000,00 kayyım ücreti olmak üzere toplam ¨4.149,40’nin davalı …’den alınarak davacılara VERİLMESİNE, davacıların diğer davalı ile ilgili olarak yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
12-Davacılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davalı …’den alınarak davacılara VERİLMESİNE,
13-Davalı …’nun kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacılardan alınarak bu davalıya VERİLMESİNE,
14-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨340,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalı .. vekilinin yüzlerine karşı, davalı şirket temsil kayyımının yokluğunda oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.06/02/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”