Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/729 E. 2022/19 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/729
KARAR NO : 2022/19

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/04/2019
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 01/04/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; davalılardan …, …, … ve … ile müvekkili arasında yine davalı … Çikolata ve Şekerleme A.Ş’deki %36,249 oranındaki hissenin satışı konusunda 21.01.2011 tarihli hissedarlık anlaşmasının akdedildiği, daha sonra 10.03.2014 tarihinde de hissedarlık anlaşması ve yeniden finansman protokolünün imzalandığı, hissedarlık anlaşmasının 4.2. maddesinde müvekkiline yönetim ücreti adı altında 21.01.2011 tarihli hissedarlık anlaşmasının imzasını takip eden ilk yıl için aylık net 25.000,00 TL, ikinci yıl için aylık net 37.500,00 TL, üçüncü ve takip eden yıllar ise aylık net 50.000,00 TL ödeneceğinin hükme bağlandığını, bu ödemelerin yapılmadığını ve tarafların yeniden bir araya gelerek 10.03.2014 tarihli protokolü akdettiklerini ve protokolün 4. maddesi ile tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan 178.608,11 EURO tutarındaki borcun %25’inin 31.07.2014, %25’inin de 31.12.2014 tarihine kadar ve bakiye %50’sinin de 31.12.2014 tarihinden en geç 31.11.2015 tarihine kadar ödenmesi konusunda mutabakata varıldığı, ayrıca 4.3. maddesi ile müvekkilinin protokolün imza tarihinden sonra tahakkuk edecek yönetim ücretlerine ilişkin haklarının saklı tutulduğu, bu ödemelerin yapılmayarak anlaşmaya aykırı davranıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4.085.401 TL ana para, 08.03.2019 tarihine kadar işlemiş olan 1.257.136,33 TL tutarındaki faizinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:
Davalılar vekilinin 10/05/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 21.01.2011 tarihli anlaşma ve 10.03.2014 tarihli protokolün akdedildiğini, sözleşmede tahkim yolunun öngörüldüğünü bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkili gerçek kişilere husumetin yöneltilemeyeceğini, TBK 147. maddesinde 5 yıllık zamanaşımı süresinin öngörüldüğünü ve bu süreninde davanın açıldığı tarih itibariyle dolduğunu belirterek davanın zamanaşımı nedeniyle de reddi gerektiğini, ayrıca davacının yabancılık teminatı yatırma koşulunu yerine getirmediği, bunun dışında dava konusu talebin şirket ana sözleşmesine aykırı olması nedeniyle esastan da haksız olup davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında akdedilen hissedarlık anlaşması ve bu anlaşmanın eki niteliğinde olan protokole göre ödenmesi gereken yönetim ücretlerinin tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuç- landırılmıştır.
Bilirkişi … ve … tarafından Mahkememize sunulan 22/04/2020 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki sözleşmeler dikkate alındığında davalıların her ay davacıya belirli bir ücret ödemeyi taahhüt ettikleri, bu bakımdan davalı ortak gerçek kişilerin belirlenen yönetim ücretlerini ödeyeceklerine veya bu ücretlerin ödenmesine kefalet ya da garanti verdiklerine ilişkin herhangi hir hüküm butunmadığı dolayısıyla davalı gerçek kişi ortakların taraf ehliyetinin olmadığı yönündeki savunmanın yerinde olmadığı, yine, davacının sözleşmelere konu alacağı, “Yönetim Ücretleri” başlığı altında düzenlendiğinden, genel kurul kararıyla değil de bağımsız bir sözleşmeden doğduğundan, bu alacağın, yönetim kurulu üyelerine verilen bir huzur hakkı veya ücret ödemesi olarak değil, yönetim ve danışmanlık hizmetlerine karşılık verilen bir hizmet ücreti olarak nitelendirilmesi gerektiği, dolayısıyla davalıların, dava konusu ücretin genel kurul kararıyla belirlenmesi gerektiği, bu yönde bir genel kurul kararı olmadığı ya da aksi yönde genel kurul kararı bulunduğu dolayısıyla ücretin talep edilemeyeceği yönündeki iddialarının da yerinde olmadığı, davalı şirketin 16.02.2018 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiği ve bu tarihten itibaren şirkete herhangi bir hizmet vermediği anlaşıldığından, davacının sözleşmeyle belirlenen alacakları, davalı şirketteki hizmetinin sona erdiği 16.02.2018 tarihine kadar talep edebileceği, davalıların davacıya borçlarının 10.03.2014 tarihli itibariyle 178.608,11 EURO olduğu, 31.07.2014 tarihi itibariyle ödenmesi gereken ancak ödenmeyen 44.652,00 EURO karşılığı TL’ye dava tarihine kadar avans faizi işletilebiteceği, 31.12.2014 tarihi itibariyle ödenmesi gereken ancak ödenmeyen 44.652,00 EURO karşılığı TL’ye dava tarihine kadar avans faizi işletilebileceği, 31.12.2015 tarihi itibariyle ödenmesi gereken arıcak ödenmeyen 89.304,00 EURO karşılığı TL’ye dava tarihine kadar avans faizi işletilebileceği, 21.01.2011 tarihli hissedarlık sözleşmesinin yürürlükte olduğu ve “üçüncü yıl ve sonraki yıllarda 50.000,00 TL” her ay ödeneceğinin karar- laştırıldığı dikkate alındığında, davacının, yapılanma protokolünün yapıldığı 10.03.2014 tarihinden sonra 16.02.2018 tarihine kadar, her ay (10.04.2014 tarihinden başlamak üzere) aylık 50.000-TL ve dava tarihine kadar işleyecek uvans faiziyle birlikte talep edebileceği, bu tespitler çerçevesinde, seçenekli olarak yapılan hesaplamalarda; davacının sözleşmede kararlaştırılan ödeme tarihlerinden itibaren faiz talep edebileceğine kanaat edilmesi halinde; dava tarihi itibariyle talep edebileceği ana para alacağının 3.495.625,06 TL ve faizinin 1.023.286,13 TL TL olmak üzere toplamda 4.513.911,19 TL olduğu, davacının davalılara temerrüde düşürdüğü tarihten itibaren faiz talep edebileceğine kanaat edilmesi halinde; dava tarihi itibariyle talep edebileceği ana para alacağının 3.495.625,06 TL ve faizinin 64.980,00 TL olmak üzere toplamda 3,555.605,06 TL olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi … ve … tarafından Mahkememize sunulan 03/12/2020 tarihli birinci ek bilirkişi raporunda; kök raporda ayrıntılı hesaplandığı üzere, sayın mahkemenizce davacının TL alacağı haricinde, EURO olan alacağına dava tarihine kadar, Kamu Bankalarınca 1 yıl vadeli EURO mevduata fiilen uygulanan faiz oranlarını talep edip, taleple bağlılık esası gereğince asıl alacak + faiz toplamı EURO alacağını dava tarihinde TL’ye çevirebileceğine kanaat edilmesi halinde; davacının sözleşmede kararlaştırılan ödeme tarihlerinden itibaren faiz talep edebileceğine kanaat edilmesi halinde; dava tarihi itibariyle lüm davalılardan talep edebileceği ana para alacağının 3.490.625,06 TL ve faizinin 1.023.286,13 TL olmak üzere toplamda 4.513,911,19 TL olduğu. davacının davalılara temerrüde düşürdüğü tarihten itibaren faiz talep edebileceğine kanaat edilmesi halinde, davalılar; …, ….. ve …’ün 12.02.2019 tarihinde temerrüde düştüğü davacının bu davalılardan talep edebileceği ana para alacağının 3.490,625,06 TL ve faizinin 64.980,00 TL olmak üzere toplamda 3.555.605,06 TL olduğu, diğer davalılar … ve … yönünden temerrüt gerçekleşmediğinden, bu iki davalıdan talep edilebilecek ana paranın 3.490.625.06 TL olduğu ve dava tarihinden itibaren fuiz talep edilebileceği, ğk rapor kapsamında davalı vekilinin itirazları dikkate alınarak, mahkememizce davacının TL alacağı haricinde, EURO olan alacaklarının da vade tarihlerinde TL’ye çevrilmesi ve tüm alacağa avans faizi işletilmesi gerektiğine kanaat edilmesi halinde; davacının sözleşmede karar- laştırılan ödeme tarihlerinden itibaren faiz talep edebileceğine kanaat edilmesi halinde; dava tarihi itibariyle tüm davalılardan talep edebileceği ana para alacağının 2.896.310,71 TL ve faizinin 1.138,025,28 TL olmak üzere toplamda 4.034.335,99 TL olduğu, davacının davalılara temerrüde düşürdüğü tarihten itibaren faiz talep edebileceğine kanaat edilmesi halinde, davalılar; …, …. ve …’ün 12.02.2019 tarihinde temerrüde düştüğü davacının bu davalılardan talep edebileceği ana para alacağının 2.896.310,74 TL ve faizinin 74.272,52 TL olmak üzere toplamda 2.970.583,22 TL olduğu, diğer davalılar … ve … yönünden temerrüt gerçekleşmediğinden, bu iki davalıdan talep edilebilecek ana paranın 2.896.310,74 TL olduğu ve dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceği bildirilmiştir.
Bilirkişi … ve … tarafından Mahkememize sunulan 10/03/2021 tarihli ikinci ek bilirkişi raporunda; taraf arasındaki son protokol hükümlerinin esas alınarak hesaplama yapılması gerektiği, son protokolde açıkça Euroya karşılık” (TL) denildiğinden. her bir alacak vade tarihinde TL’ye çevrilerek hesaplama yapılınası gerektiği, buna göre, dava tarihi itibariyle tüm davalılardan talep cdebileceği ana para alacağının 2.896.310,71 TL ve faizinin 1.138.025,28 TL olmak üzere toplamda 4.034.335,99 TL olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi … ve … tarafından Mahkememize sunulan 31/05/2021 tarihli üçüncü ek bilirkişi raporunda; ikinci ek raporda yapılan hesaplamalarını ve tespitlerini değiştirecek herhangi bir yeni delil sunulmadığından, ikinci ek rapordaki görüş ve hesaplamalarında herhangi bir değişiklik olmadığını, bu bağlamda; taraf arasındaki son protokol hükümlerinin esas alınarak hesaplama yapılması gerektiği, son protokolde açıkça “EURO”ya karşılık” (TL) denildiğinden, her bir alacak vade tarihinde TL’ye çevrilerek hesaplama yapılması gerektiği, buna göre, dava tarihi itibariyle tüm davalılardan talep edebileceği ana para alacağının 2.896.310,71 TL ve faizinin 1.138.025,28 TL olmak üzere toplamda 4.034.335,99 TL olduğu sonucuna varıldığı, hukuki tavsif ve nihai kanaat tamamen mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Davalılar vekili her ne kadar tahkim ve zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de;taraflar arasındaki 10/03/2014 tarihli sözleşmenin 9.3.maddesindeki düzenleme dikkate alındığında 21/01/2011 tarihli sözleşmedeki tahkim şartı kesin bir tahkim niteliğinde olmadığından tahkim itirazının reddine,yine dava 10 yıllık genel dava zamanaşımına tabi olması ve davanın bu süre içerisinde açılması nedeniyle zamanaşımı itirazının reddine son celse verilen ara karar ile karar verilmiştir.
Davacının talebi, taraflar arasında imzalanan hissedarlık sözleşmesi uyarınca ödenmeyen yönetim ücretlerinin avans faizleriyle birlikte tahsiline ilişkindir. Taraflar arasındaki 21.01.2011 tarihli hissedarlık sözleşmesi incelendiğinde “Yönetim Ücretleri” başlığını taşıyan 4.2 hükmünde “Şirket aşağıdaki Yönetim Ücretlerini ödeyecektir; … ‘ya ilk yıl için aylık net 25.000,00 TL, ikinci yıl için 37.500,00 TL ve Üçüncü yıl ve sonraki yıllarda 50.000,00 TL”, 10.03.2014 tarihli sözleşmenin bir çok yerinde “Şirket ve yerel hissedarlar” deyimine yer verildiği dikkate alındığında, sözkonusu hüküm uyarınca davalı şirket ve diğer davalıların,yönetim ücreti olarak davalıya her ay belirlenen oranlarda ücret ödemeyi taahhüt ettikleri anlaşılmaktadır. Sözleşmelere davalı şirketin yanı sıra davalı gerçek kişilerin de imza atmış olmaları da bu hususu teyit etmektedir. Bu bakımdan davalı ortak gerçek kişilerin belirlenen yönetim ücretlerini ödeyeceklerine veya bu ücretlerin ödenmesine kefalet ya da garanti verdiklerine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı dolayısıyla davalı gerçek kişi ortakların taraf ehliyetinin olmadığı yönündeki savunma yerinde değildir.
Yine, davacının sözleşmelere konu alacağı, “Yönetim Ücretleri” başlığı altında düzenlendiğinden, genel kurul kararıyla değil de bağımsız bir sözleşmeden doğduğundan, bu alacağın, yönetim kurulu Üyelerine verilen bir huzur hakkı veya ücret ödemesi olarak değil,yönetim ve danışmanlık hizmetlerine karşılık verilen bir hizmet ücreti olarak netelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla davalıların, dava konusu ücretin genel kurul kararıyla belirlenmesi gercktiği, bu yönde bir genel kurul kararı olmadığı ya da aksi yönde genel kurul kararı bulunduğu dolayısıyla ücretin talep edilemeyeceği yönündeki savunmalarına itibar edilmemiştir. Davalı şirketin bu ücretin belirli bir kısmını ödemesi, aradan geçen uzun bir süreye rağmen bu ücrete itiraz etmemesi, tam aksine 10.03.2014 tarihli sözleşmeyle biriken ücretleri ödeyeceğini bir kez daha teyit etmesi, davalı şirketin diğer hissedarlarının da şirketin bu ücreti ödemesine onay vermeleri gibi hususlar da yukarıda varılan sonucu teyit etmektedir.
Bununla birlikte, taraflar arasındaki sözleşmelerde dava konusu alacak açıkça “Yönetim Ücreti” olarak belirlendiğinden, bu ücretin davacının yapmış olduğu yönetim hizmetlerini karşılığında ödeneceğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Davacı şirketin 16.02.2018 tarih genel kurulda yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiği ve bu tarihten itibaren şirkete herhangi bir hizmet vermediği, taraflar arasıtıda ihtilaflar yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının sözleşmeyle belirlenen alacakları, davalı şirketteki hizmetinin sona erdiği 16.02.2018 tarihine kadar talep edebilecektir.
Taraflar arasındaki 10.03.2014 tarihli sözleşme yer alan “Şirket, işbu protokolün tarih itibariyle ödenmemiş yönetim ücretlerinin toplam tutarının 178.608,11 EURO olduğunu kabul eder…. Şirket ve yerel hissedarlar, şirketin ödenmemiş Yönetim Ücretinin aşağıdaki ödeme planına göre ödeneceğini kabul ederler; … 31 Temmuz 2014 tarihine kadar, Yaklaşık 44 652,00 EURO ‘ya karşılık gelen ödenmemiş Yönetim Ücretinin %25’i şirket tarafından ödenecektir.31 Aralık 2014 tarihine kadar, yaklaşık 44.652,00 EURO ya karşılık gelen ödenmemiş Yönetim Ücretinin %25’i şirket tarafından ödenecektir. … Yaklaşık 89.304,00 EURO ya karşılık gelen ödenmemiş Yönetim Ücretinin kalan %50’lik dilimi şirket tarafından, … en geç 31.12.2015 tarihinde ödenecektir. …. Ödenmemiş Yönetim Ücretinin ödenmesine ilişkin … yapılan yeniden yapılandırılma, hiçbir şekilde ….’nın HA uyarınca bu protokolün tarihini takiben almaya hak kazanacağı herhangi bir ödenmemiş Yönetim Ücretinden ….’nın feragat ettiği şeklinde yorumlanmayacaktır”,
Bu hüküm dikkate alındığında ve taraf arasındaki son protokol hükümlerinin esas alınarak hesaplama yapılması gerektiğinden, son protokolde açıkça “EURO ya karşılık” (TL) denildiğinden. alacağın TL’ye çevrilerek hesaplama yapılması gerekmektedir.
Buna göre davacı şirketin davalılardan olan yönetim ücretine ilişkin asıl alacağı;
Davacının 10.03.2014 tarihli protokol ile mutabakata varılan 178.608.00 EURO alacağı protokolde kararlaştırılan vade tarihlerinde TL karşılığının 536.310.71 TL,olduğu,
10.03.2014 tarihinden 31.03.2014 tarihine kadar hesaplanan yönetim ücretinin 33.333.33 TL olduğu,
2015-2016 ve 2017 yılı için yıllık 3 yıl x 600.000,00 TL olduğu,
2018 yılı için 16.02.2018 tarihine kadar hesaplanan yönctim ücretinin 76.666.67 TL olduğu,
Neticeten davacının 16.02.2018 tarihine kadar talep edebileceği toplam Yönetim Ücretinin (Asıl Alacak) 2.896.310,71 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre yönetim ücretinin ödeneceği tarih açık olup TBK’nın 117.maddesindeki hüküm dikkate alındığında,davacının,sözleşmede kararlaştırılan ödeme tarihlerinden itibaren faiz isteyebileceği anlaşılmış olup bilirkişi raporuna göre faiz tutarının 1.138.025,28.-TL olduğu anlaşılmaktadır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Taraflar arasındaki sözleşmeler dikkate alındığında davalıların her ay davacıya belirli bir ücret ödemeyi taahhüt ettikleri,bu bakımdan davalı ortak gerçek kişilerin belirlenen yönetim ücretlerini ödeyeceklerine veya bu ücretlerin ödenmesine kefalet ya da garanti verdiklerine ilişkin herhangi hir hüküm bulunmadığı dolayısıyla davalı gerçek kişi ortakların taraf ehliyetinin olmadığı yönündeki savunmanın yerinde olmadığı,yine, davacının sözleşmelere konu alacağı, “Yönetim Ücretleri” başlığı altında düzenlendiğinden, genel kurul kararıyla değil de bağımsız bir sözleşmeden doğduğundan, bu alacağın, yönetim kurulu üyelerine verilen bir huzur hakkı veya ücret ödemesi olarak değil, yönetim ve danışmanlık hizmetlerine karşılık verilen bir hizmet ücreti olarak nitelendirilmesi gerektiği,dolayısıyla davalıların, dava konusu ücretin genel kurul kararıyla belirlenmesi gerektiği, bu yönde bir genel kurul kararı olmadığı ya da aksi yönde genel kurul kararı bulunduğu dolayısıyla ücretin talep edilemeyeceği yönündeki savunmalarının yerinde olmadığı,davacı şirketin 16.02.2018 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiği ve bu tarihten itibaren şirkete herhangi bir hizmet vermediği anlaşıldığından,davacının sözleşmeyle belirlenen alacakları, davacı şirketteki hizmetinin sona erdiği 16.02.2018 tarihine kadar talep edebileceği,taraflar arasındaki sözleşmede ödeme için kesin vade kararlaştırıldığı anlaşıldığından TBK’nın 117.maddesi uyarınca herhangi bir ihtara gerek duyulmaksızın davalıların kararlaştırılan vade tarihi itibariyle temmerrütlerinin gerçekleştiği ve buna göre davacının ödeme tarihlerinden hizmetin sona erdiği 16.02.2018 tarihine kadar temerrüt faizi talep edebileceği anlaşıldığından davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 4.034.335,99.-TL alacağın, 2.896.310,71,-TL’sinin dava tarihi olan 01/04/2019 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte, bakiye kısmının faizsiz olarak davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile; 4.034.335,99.-TL alacağın, 2.896.310,71,-TL’sinin dava tarihi olan 01/04/2019 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte, bakiye kısmının faizsiz olarak davalılardan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 275.585,49 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 91.237,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 184.348,3‬0 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen 44,40 TL Başvurma Harcı, 91.237,19 TL Peşin harç, 6,40 TL vekalet harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,

5-Davacı tarafından yapılan 28 tebligat + posta ücreti 194,00 TL, iki bilirkişi inceleme ücreti 6.000,00 TL olmak üzere toplam 6.194,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 4.677,31 TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan (Taraf başına 330,00 TL x 2 saat= 660,00 TL) X 2 = 1.320,00 TL arabulucuk ücretinden davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 996,78 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen , 323,22 TL’sinin ise davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
7-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 128.968,36 TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalıların kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 78.587,05 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara VERİLMESİNE,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.470,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı, oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 13/01/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır