Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/698 E. 2020/399 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/698
KARAR NO : 2020/399

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/09/2019
KARAR TARİHİ : 13/07/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/08/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile davalı tarafından Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas ve …. Esas sayılı dosyaları ile müvekkilleri aleyhine icra takibi başlatıldığını, müvekkili şirketin inşaat işi yaptığını, ve bu iş kapsamında müvekkili şirket ile davalı arasında inşaat malzemesi alımı hususunda anlaşıldığını, inşaat malzemesi bedeli karşılığında birtakım senetlerin keşide edilerek davalıya teslim edildiğini, ancak davalının senetleri teslim almasına rağmen satım konusu ürünler müvekkili şirkete teslim edilmediğini, davalı ile yapılan görüşmede satım konusu ürünlerin müvekkili şirkete tesliminin mümkün olmadığı ve senetlerin iade edileceği bilgisinin verildiğini, buna rağmen davalının senetleri iade etmeyerek müvekkilini oyaladığını, davaya konu senetlerin bedelsiz kaldığını, davanın kabulü ile müvekkillerinin Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas ve … Esas sayılı dosyalarına konu dava konusu senetler bakımından davalıya borçlu olmadığının tespitine, dava sonuçlanıncaya kadar icra veznesine yatan paraların davalı-alacaklıya ödenmemesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile müvekkiline yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacı tarafından … sayılı icra dosyası ve dayanağı bonolar yönünden vaki menfi tesbit talebinin husumet yönünden reddi gerektiğini, davacının müvekkili ile arasında hiçbir temel ticari ilişki bulunmadığı halde, temel ilişkide borçlu olunmadığı iddiasıyla müvekkiline dava açıldığını, davacılar dava açmakta haksız ve kötü niyetli olduğunu, …. Esas sayılı dosya yönünden incelendiğinde takibin dayanağının bonolar olduğunu, bonoların davacı şirket tarafından tanzim edildiğini, davacı …’ın kefil olduğunu, bonoların dava dışı … İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. Lehine düzenlendiğini, müvekkili …’un bonoları lehdar 1. Cirantadan ciro ile aldığını, bu duruma göre müvekkili ile davacı arasında, herhangi bir ticari ilişki, yazılı sözleşme, anlaşma bulunmadığını, müvekkilinin bu bonolarda iyi niyetli 3. Kişi ve meşru hamil konumunda olduğunu, bu nedenle doğrudan müvekkiline karşı menfi tespit davası açılamayacağını, tedbir kararının kaldırılmasını, davanın reddine, davacı aleyhine yüzde 20’den az olmamak üzere tazminatına hükmedilmesi talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas ve … Esas sayılı dosyaları dosyamız arasına alınmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçelerinde ve beyan dilekçelerinde münhasıran karşı tarafın ticari defterlerine dayanmış olmaları nedeni ile bilirkişi incelemesi talep etmiş bilirkişi incelemesi için belirlenen inceleme gününde davacı ve davalı tarafından ticari defterlerini sunulmadığından tutanak tutulmuştur.
Davalı vekilinin tacir olmadıkları, bu nedenle de ticari defter tutma zorunluluklarının bulunmadığı yönündeki itirazı dikkate alınarak tacir araştırması yapılmış yazılan müzekkerelere cevap verildiği görüldü.
Dava, icra takibine konu bono ve takip sebebiyle İİK’nın 72. maddesi hükmü uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 779/1.maddesi).
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer.
Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.(Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 17/12/2003 gün, 2003/19-781 Esas, 2003/768 Karar sayılı ilamı )
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.(Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2011 gün ve 2011/19-473 esas,2011/607 karar sayılı ilamı)
Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; davacı senetteki imzayı ve bir temel ilişkiye dayandığını inkar etmemiş, ürünlerin kendilerine teslim edilmemesi nedeni ile; davaya konu bonolar nedeni ile borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davaya konu bono Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas ve …. Esas Sayılı icra dosyalarına konu bonalar incelendiğinde TTK’nun 645.maddesi hükmü gereğince, kıymetli evrak niteliğinde olup, sebebini içermeyen bir borç ikrarına ilişkin bulunmakla, aynı Kanun’un 776.maddesi gereğince; bono veya emre muharrer senet; metninde (Bono) veya (Emre muharrer senet) kelimesini ve Türkçe’den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi; kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini, içereceğine göre eldeki senetler de bu kayıtları taşımakla emre yazılı kambiyo senedidir ve ispat yükü davacı taraf üzerindedir, davacı ısrarla delil olarak münhasıran davalının ticari defterlerine dayandığını beyan etmiş ve bu kapsamda yapılan bilirkişi incelemesi için verilen inceleme gününde taraflar ticari defterlerini dosyaya sunmamışlardır. Davalının tacir olamadığı bu nedenle de ticari defter tutma zorunluluğu bulunmadığı yönündeki savunması dikkate alınarak davalının tacir kaydının bulunup bulunmadığı Ticaret Sicil Müdürlüğünden ve Bağlı bulunduğu vergi dairesinden sorulmuş olup davalının tacir olmadığı tespit edilmiş olup ispat külfeti üzerinde olan davacının davasını ispatlayamamış olması nedeni ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 54,40 TL ilam harcından peşin alınan 2.775,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.720,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 19.387,50 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Sarf edilmeyen gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/07/2020

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza

“iş Bu Evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununun 5. Madde Uyarınca Güvenli Elektronik İmza İle İmzalanmış Olup, 22. Madde Uyarınca Da Islak İmza İle İmzalanmayacaktır.”