Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/675 E. 2020/810 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/675
KARAR NO : 2020/810

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/09/2019
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu 13/09/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde;
Müvekkili ile davalı arasında 04.08.2016 tarihinde adi yazılı şekilde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi akdedildiğini, akit uyarınca davalı, … projesine ait … Blok 20. Kat 159 No’lu, … Blok 20. Kat 160 No’lu, … Blok 11. Kat 087 No’lu, … Blok 13. Kat 103 No’lu, … Blok 13. Kat 104 No’lu daireler olmak üzere toplamda 5 adet daireyi projeden 500.000 USD (Satış tarihindeki USD kuruna göre ¨1.500.000,00) bedelle müvekkiline satış sureti ile temlik ettiğini, yabancı sermayeli şirket olup, kurucusu ve yetkili müdürü de yabancı olan müvekkili şirket tarafından 07.12.2018 tarihi itibari ile satın aldığı daireler ile davalıya ait aynı projedeki emsal dairelerin bugünkü satış bedellerinin ¨ 200.000,00 olduğunu öğrenildiğini, müvekkili tarafından edimler arasında aşırı oransızlık saptandığından, sözleşmenin kurulduğu zaman ve sözleşmenin kurulduğu yerdeki piyasa koşulları dikkate alındığında gerek sözleşmedeki bedel gerek diğer sözleşme hükümleri incelendiğinde edimler arasında açık bir dengesizliğin olduğu ve bu dengesizliğin davalı tarafça müvekkilin tecrübesizliği bilinerek dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı bir şekilde müvekkili sömürme kastı ile yapıldığından bahisle bu oransızlığın giderilmesi maksadıyla Kartal …. Noterliğinin 24 Ocak 2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtar gönderilmiş ise de davalı tarafça bu durum kabul edilmediğini, akabinde arabulucu görüşmelerinde de müvekkilin tüm iyi niyetli yaklaşımlarına karşın davalı tarafça piyasa koşullarının kötü olması sebebiyle şuan için bir şey yapılmayacağı söylenmesi üzerine arabulucu görüşmelerinden de olumlu bir sonuç alınmadığını, edim ve karşı edim arasındaki nisbetsizlik davalı tarafça, davacı müvekkilin yabancı olması bu nedenele bilgisizliği ve tecrübesizliği bilindiğinden müvekkilinin açıkça sömürüldüğünü, bahsi geçen sözleşme irdelendiğinde müvekkili lehine neredeyse hiçbir lehe hüküm bulunulmaması da müvekkilin tecrübesizlik ve bilgisizliğinin bilindiğinden davalı tarafça bu durumun sömürüldüğünü,
müvekkili firma davalı tarafından durumun özelliğine göre sözleşmeye bağılı olmadığını yada karşılıklı olarak sözleşmeye bağılı kalarak edimler arasındaki açık oransızlığın giderilmesini istemesine rağmen davalı tarafça müvekkilin hiçbir talebi olumlu karşılanmadığını, ayrıca bahsi geçen adi yazılı şekilde akdedilen Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi incelendiğinde müvekkili bakımından olumlu hiçbir hüküm bulunmadığı görüleceğini, davalı taraf dürüstlük ve iyiniyet kurallarının aksine sözleşmeyi tamamen müvekkilin yabancı oluşundan ve bu nedenle bilgisizliği ve tecrübesizliğinden yararlanarak hüküm altına aldığını, 04.08.2016 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi’nin II-3 maddesi gereğince taşınmazların fiili teslim tarihi Aralık 2017 olarak kararlaştırılmıştır. sözleşmenin III-1 a) maddesi geriğince; ” Sözleşme konusu taşınmazın mülkiyetini Alıcı’ya her türlü kısıtlamalardan ari bir şekilde devretmek taşınmazın iskan ruhsatı alınmış bir şekilde alıcının yerleşimine hazırlamak” hükümü ile satıcının teslimi iskan koşuluna bağlandığını, şuna kadar ise herhangi bir şekilde iskan başvurusu bile yapılmadığını, fiili teslimi kabul anlamına gelmemek kaydı ile satış vaadi sözleşmesinin V-2 -a) maddesinde fiili teslim tarihine 180 günlük olası gecikme cezasız taşınmazın teslim süresi uzatıldığını, ancak bu uzatma için satıcının müvekkiline yazılı bildirim koşulu getirdiğini, satıcı tarafından ise herhangi bir yazılı bildirim yapılmadığını, satış vaadi sözleşmesinin V-2 -e) maddesinde ise 180 günlük olası gecikme cezasına ek olarak 6 aylık olacak şekilde cezai hükümsüz süre tanınacağı ön görüldüğünü, ancak bu uzatım süreleri yazılı bildirim koşuluna bağlanmasına rağmen müvekkili tarafına herhangi bir yazılı bildirim ile bu durum iletilmediğini, satış sözleşmesinin V-2 -f) maddesine ise; belirlenen sürelerde teslimin yapılmaması karşılığında her ay için taşınmazın satış bedelinin 1/400 ü kadar cezai şartın davalı tarafından müvekkille ödenmesi kararlaştırıldığını, bu nedenlerle gabin hukuksal nedenine bağlı olarak 04.08.2016 tarihinde adi yazılı şekilde akdedilen Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin geriye etkili olarak feshine, fesih nedeniyle karşılıklı edimlerin iadesine, mahkeme aksi kanaatte ise; müvekkilinin hissesine düşün bağımsız bölümlerin teslim tarihinin tespiti ile teslim tarihinden itibaren müspet zararın ( sözleşmede belirtilen kira alacağın) tazminine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafına yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA;
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 05/112019 tarihli cevap dilekçesinde; Taraflar arasında, 04.08.2016 tarihinde, 5 adet ”Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi” imzalandığını, davacı taraf, bu sözleşmeler gereğince müvekkili şirketin 5 adet bağımsız bölümü satın almayı kabul ve taahhüt ettiğini, davacının, satın almayı vaat ve taahhüt ettiği işbu bağımsız bölüm karşılığında müvekkili şirkete bugüne kadar; … Blok 20. Kat 159 numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödemiştir. Bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 287.041,15 olduğunu, … Blok 20. Kat 160 numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödediğini, bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 298.119,55 olduğunu, … Blok 11. Kat 087 numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödediğini, bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 286.269,14 olduğunu, … Blok 13. Kat 103 numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödediğini, bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 289.418,00 olduğunu, … Blok 13. Kat 104 numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödediğini, bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 287.045,95 olduğunu, davacı daha sonra, müvekkili şirkete 24.01.2019 tarihinde Kartal …. Noterliğinden gönderdiği … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmede edimler arasında aşırı bir oransızlık olduğunu, sözleşme konusu bağımsız bölümün sözleşmede belirtildiği sürede teslim edilmediğini, bu sebeple müvekkili şirkete ödemiş olduğu paranın iadesini ve cezai şart ödemesi talep ettiğini, bu ihtarnameye karşı, müvekkili şirket tarafından davacıya gönderilen, Bakırköy …. Noterliğinin 20.02.2019 tarihli ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile davacı tarafından gönderilmiş olan ihtarname ve içeriği reddedilerek gerekli itirazlarda bulunulduğunu, davacı tarafın, sözleşme tarihinden yaklaşık 3,5 yıl geçtikten sonra edimler arasında oransızlık olduğu iddiası ile ödediği tutarın iadesini talep etmesinin akdi ve hukuki dayanakları bulunmadığını, Türk Borçlar Kanunun 28. maddesine göre davacı taraf, sözleşme tarihinden itibaren 1 yıl içinde edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini istemek zorunda olduğunu, bu yönden zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının talepleri bu yönden zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında imzalanan 04.08.2016 tarihli 5 adet Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin X-1 maddesinde yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu, işbu davada davacı şirketin teminat göstermesi gerektiğini, davacı şirket, müvekkili şirket ile imzaladığı sözleşmelerde aracı kurum kullandığını, bu sözleşmelerin imzalanmasına aracılık eden …’ne davanın ihbarını talep ettiklerini, 5718 sayılı MÖHK’un 48/1. maddesinin açık hükmü gereğince davacının uygun bir teminat göstermesini, davanın zamanaşımına yönünden reddine, huzurdaki davanın yetki yönünden reddine, davanın aracı kurum …’ ne ihbarını, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde; haksız, kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun işbu davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirkete yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava ,taraflar arasında imzalanan adi yazılı kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ile uğranılan menfi ve müspet zararların tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK hükümlerine göre: Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir (HMK 19/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez (HMK 117/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir (HMK 19/4). Yetki itiirazından vazgeçilmiş ise yetki itirazı bulunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılmalıdır.
Yetki sözleşmesini düzenleyen HMK’nın 17. maddesinde “tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflarca aksi kararlaştırılabilen bir hususun kamu düzenine ilişkin olduğundan söz edilemez. Kamu düzenine ilişkin olmadığı için buradaki yetki, HMK 114/1-ç maddede düzenlenen dava şartı niteliğinde kesin yetki değildir. Taraflar aralarındaki sözleşmeyi her zaman değiştirebilir ve bazı hükümlerini de ortadan kaldırabilirler. Dava yetki sözleşmesinde belirtilenden başka yerde açılmış ve süresinde yetki itirazında bulunulmamış ise artık önceki yetki sözleşmesini ortadan kaldıran yeni bir yetki sözleşmesi kurulduğu ve dava açılan mahkemenin yetkili hale geldiğinin kabulü gerekir. HMK 17. madde açıkça tarafların iradesine önem verirken yetki sözleşmesindeki mahkemenin kesin yetkili olduğu ve bu yetkisinin taraflarca ortadan kaldırılamayacağı şeklinde bir sonuca ulaşılması da mümkün değildir. Anlatılanların sonucu olarak sözleşmedeki mahkemenin münhasır yetkisi davalının yetki itirazında bulunulması halinde mahkemece dikkate alınması gereklidir.
Dosya içerisinde bulunan sözleşmenin incelenmesinde, X-1. maddesinde “…Taraflar iş bu sözleşmeden kaynaklanacak tüm ihtilaflarda İstanbul Mahkemelerini yetkili kıldıklarını gayrikabili rücu kabul etmektedirler.” şeklinde yetki sözleşmesi yapıldığı, 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği yönünde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yetki sözleşmesi ancak kesin yetki bulunmayan ve tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmaları halinde geçerli olarak yapılabilir.
Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar tacir olup, bu bakımından öncelikle sözleşmedeki yetki şartı geçerlidir.Dosya içerisinde davalı şirkete dava dilekçesinin tebliğ edildiği,davalı vekilinin verdiği cevap dilekçesi ile süresinde yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmış olup tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Mahkemelerinin yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle davanın İstanbul Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ile davalı arasında bulunan yetki sözleşmesi nedeniyle mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin yetkisizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5-Mahkememizce verilen yetkisizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı
03/12/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.