Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/662 E. 2020/133 K. 14.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/662 Esas
KARAR NO : 2020/133

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 11/05/2016
KARAR TARİHİ : 14/02/2020
K. YAZIM TARİHİ : 28/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ‘enerji satın alan’ davalı şirketin ise müvekkiline farklı tarihlerde ”elektrik enerjisi hizmeti sağlayan” elektrik şirketleri olduğunu, davalı şirketin müvekkilinden kullandığı elektrik bedelinin yanında hukuka aykırı bir şekilde kayıp kaçak bedeli talep ettiklerini, müvekkilini bu bedelleri ödemeye zorladıklarını, kitlelere yönelik bu sözleş- melerde girişiminin karşısındaki diğer tarafın ya kendisine sunulan sözleşmeyi kabul edeceğini ya da sözleşmeye konu edim veya hizmetten yoksun kalacağını, elektrik ve su dağıtım hizmetlerinin “tekel” niteliğinde yürütülen bir hizmet olduğunu ve yargı kararı ile de bunun kabul görüldüğünü, bu tarz sözleşmelerde karşı tarafça açıkça bilgilendirilmiş içeriğini öğrenme imkanı sağlanmış olsa bile sözleşmede yer alan hükümlerin dürüstlük kurallarına aykırı şekilde konulamayacağının belirtildiğini sözleşme yapma mecburiyetinin mevcut olduğu hallerde sözleşme yapmaktan kaçınmanın hukuka aykırı bir davranış oluşturacağını, şirketin sunduğu elektrik dağıtım hizmetinin tekel niteliğinde olduğunu, bu durumda müvekkilinin (kayıp-kaçak bedelinin fatura edilmemesi yönünde) alternatif bir elektrik abonelik sözleşmesi yapma imkan ve olanağının bulunmadığını, sözü edilen bedelin tekel niteliğinde yürütülen bir hizmete binaen sözleşmede kararlaştırılmak suretiyle müvekkilinden tahsi- linin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmadığını beyanla 11/05/2006 tarihinden bu yana haksız ve hukuk- suz olarak alınan kayıp-kaçak bedellerine karşılık 5.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işle- yecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacı tarafın kendi- sinden tahsil edilen “kayıp kaçak” bedellerinin ödenme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkili şirketten tahsilini talep ettiğini, iddiasına dayanak olarak da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun …-…. E. …./…. K. sayılı kararını bildirdiğini , sadece elektrik üreticisi konu- munda olan müvekkili şirketin davacıya elektriği iletmek gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, bu görevin dağıtım ve iletim şirketleri’ne ait olduğunu, davanın … Elektrik Dağıtım A.Ş. ‘ne yöneltilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası açılamayacağını, davacının sadece müvekkili şirket tarafından kesildiğini belirttiği faturalara dayandığını, ancak bu fatura bedellerini ödediğine dair her hangi bir makbuz ve dekont sunmadığını, müvekkili şirketin özel sektör mensubu elektrik satış şirketi olduğunu, bu nedenle kendi adına tahsil etmediği “kayıp ” bedellerinin talep edilemeyeceğini, davacının tacir olup, söz konusu faturalara yasal süresi içinde itiraz etmediğini, fatura ve içeriğini ka- bul ettiğini, davacının dayanak yaptığı kararların kanun maddesi olmadığı gibi içtihadı birleştirici bir niteliği de haiz olmadığını, davacının faiz talep etme hakkının olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Dava, davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin istirdatı talebine ilişkidir.
Dava konusu uyuşmazlık; davacı aboneden tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin iade koşul- larının oluşup oluşmadığı, yürürlükteki mevzuata göre iadesi gereken kayıp kaçak bedelinin bulunup bulunmadığı ve miktarının ne olduğu hususunda toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki abone sözleşmeleri, fatura örnekleri,tüketim endeksi dökümleri vs deliller celp edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21/05/2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yüksek Yargıtay 3’ncü Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu fatu- ralara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alın- masının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, iş bu davadan sonra 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımla- narak yürürlüğe giren ,geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kap- samında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetleri’nin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygun- luğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlen- mesinde EPDK’nun kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Hâl böyle olunca, dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak v.b. ad altında alınan bedeller ile ilgili olarak açılan ve hâlen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanu- nu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının tartışılması gereklidir.
Dosyaya sunulan faturalara göre;davacıdan kayıp kaçak,dağıtım vs adı altında tahsilat yapıl- dığı ancak ,davacı tarafın bu tahsilatların kurumun düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde bir iddiası bulunmadığından 6446 sayılı Kanunun 6719 sayılı Kanunla değişik 17.maddesinin 10.fıkrası hükmü ve geçici 20.maddesi gereğince konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönünde hüküm kurulmuştur.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri dikkate alındığında; Enerji Piyasası Düzenleme Ku- rumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır.
Bu noktada uyuşmazlık; davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan (aleyhine hüküm verilen) tarafa yükletilir. (HMK m. 326/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savun- masında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içti- hadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkûm edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.).
Somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava aç- makta haklıdır. Yani; davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiş- tir. Davacı tarafından, davalıdan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin tahsilinin talep edildiği davada, “konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadı- ğına” dair verilen karar, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişikliğinin bir sonucudur. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava aç- masında haksız sayılamayacağı cihetle; davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yap- mış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 28/03/2017 gün ve 2017/2534 esas,2017/3956 karar ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 13/04/2017 gün ve 2017/195 esas,2017/280 karar sayılı ilamları)
Bu nedenlerle ; yasal değişiklik nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar veril- mesine tesisine yer olmadığına, davanın açıldığı anda davasında haklı olan davacı yararına yargılama gideri ve maktu vekâlet ücreti takdirine karar verilip aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-) Konusuz kalan davanın esası hakkında karar tesisine YER OLMADIĞINA,

2-)Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 85,38 TL nispi harçtan mahsup edilerek Hazine’ye irat kaydına, bakiye 30,98 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,

3- Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine hüküm altına alınan dava değerine göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT gereğince takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,

4- a.) Davacı tarafından sarf olunan ( 44,40 TL başvurma harcı + 85,38 TL nispi peşin harç + 4,30 TL vekalet harcından ibaret ) 134,08 TL harç ile posta/ tebligat/müzekkereden ibaret 286,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
b.) Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar te- sisine yer olmadığına,
c.) Sarf olunmayan gider/delil avansının karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine dair,

5235 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri gereğince,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı , davacının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/02/2020

Katip …

Hakim …