Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/635 E. 2022/1228 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/635 Esas
KARAR NO : 2022/1228

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/08/2019
KARAR TARİHİ : 13/12/2022
K.YAZIM TARİHİ : 16/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında Sivas ili … ilçesi …. Mah … Mevkii … ada …. parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki akaryakıt istasyonuna ilişkin olarak 15.10.2014 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi, protokol imzalandığını, protokolün 3.1.2 ve 3.1.3 maddeleri gereğince sözleşme tarihinden itibaren müvekkili şirketten her yıl için 1.000 m3/yıl beyaz ürün ve müvekkili şirketin onay verdiği lpg dağıtım şirketinden 100 ton/yıl lpg satın alacağını eksik satın alınan her m3 ve beher ton başına 50 USD tutarında cezai şart ödeneceğini, davalının beyan kabul ve taahhüt ettiğini, yine protokolün 4. Maddesi ve bayilik sözleşmesinin 17c ve 19 maddeleri gereği taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir yada birden fazla maddesinin ihlal edilmesi halinde 75.000 USD tutarında cezai şartın ve sözleşmenin feshi halinde müvekkili şirketin uğrayacağı kar mahrumiyetinin davalı tarafça ödeneceğinin hükme bağlandığını, müvekkili şirket tarafından toplam maliyeti 84.529,26 TL olan kurumsal kimlik uygulaması yapıldığını, davalıya destek ve yatırım amacıyla 5 eşit aylık taksitle geri ödenmek üzere 110.000 TL nakdi kredi verildiğini, davalı tarafından 16/11/2017 tarih …. yevmiye numaralı ihtarname ile tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiğini, bu nedenle taahhüt açığı nedeniyle 170.200 USD cezai şart borcu 75.000 USD maktu cezai şart tutarı, 33.767,25 TL kurumsal kimlik ekipmanları oluşturulması nedeniyle meydana gelen zarar, bu malzemelerin sökümü için 7.257 TL tutarında harcama maliyeti bulunduğunu ayrıca müvekkilinin yoksun kalınan kar sebebiyle 1.000 TL’lik alacağı bulunduğunu, bu nedenle şimdilik cezai şart alacağının 2.500 USD’lik kısmını maktu cezai şart bedelinin 2.500 USD’lik kısmını, yoksun kalınan karın 1.000 TL’lik kısmını kurumsal kimlik ekipmanları ve ariyet malzemelerinin söküm bedeli ve malzeme satışından kaynaklanan zararın 1.000 TL’lik kısmını davalı aleyhine keşide edilen 03/04/2018 tarih …. yevmiye nolu ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 10/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek aylık %6 oranında sözleşmesel faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından akaryakıt sözleşmesi öncesinde ticari ilişkilerinden dolayı davacı firmaya ipotek verildiğini, bu nedenle davacı firma tarafından baskı altında bırakılarak, sözleşmenin ağır maddeleri ve cezai müeyyideleri altında dava dilekçesinde belirtilen akaryakıt sözleşmesini imzalandığını, 13.06.2015 tarihinde de genel müdürlükte ek protokol yapıldığını ve bu ek protokole göre kiracı ….. tarafından 30.12.2015 tarihine kadar borcun kapatılması halinde ipoteklerin fek edileceği belirtilmesine rağmen, borç ödendiği halde ipotekler fek edilmediğini. Suşehri tapuda … Ada, … parselde bulunan müvekkil şirkete ait tapunun %50 hissesi de …..’a satış yaptırılmıştır. Bu anlaşmaya aykırı durumların düzeltilmesi için müvekkili şirket tarafından 03/12/2015 tarihinde Bakırköy …. Noterliği’nin …. yevmiye numaralı ihtarı keşide edilmiş; ancak hiçbir sonuç alınamadığını, davacı firma sözleşme gereğince vermesi gereken petrolü ve nakdi de müvekkil şirkete vermediğini, 2017 yılının Temmuz ayında davacı şirketin genel müdürlüğünde yapılan toplantıda bizzat yönetim kurulu başkanı …. tarafından ticari koşullar göz önüne alınarak beyaz ürün alımında aylık 50 bin metre küp akaryakıt alımından sonraki alımların ….olarak faturalarının düzenleneceği taahhüt edilmesine rağmen bu taahhüt de yerine getirilmediğini, bu nedenle müvekkil şirketin rekabetini engellediği sözleşmenin niteliği itibariyle kelepçeleme sözleşmesi olduğunu ve şirketi zarara uğrattığı için Suşehri Noterliği’nin 16/11/2017 tarihli …. yevmiye numaralı ihtarnamesiyle müvekkil şirket tarafından haklı olarak sözleşmenin feshedildiğini, haklı sebeple fesih nedeniyle cezai şart isteminin yerinde olmadığını dava dilekçesinde hem müspet zarar hem de cezai şartı birlikte istenmiş olmakla bu iki kalemin birlikte istenmesi de hukuken mümkün olmadığını bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyada mübrez 20/10/2020 tarihli Mali Müşavir … tarafından sunulan bilirkişi raporunda; Davalı şirketin, …. Sanayi İthalat ve İhracat Anonim Şirketi ile yapmış olduğu 15.10.2014 tarihli bayılık sözleşmesi gereğince taahhüt ettiği ürün miktarlarına karşılık almış olduğu dönemlere ait alım miktarları bilirkişiliğimize teslim edilen belgelere göre tanzim edilerek gösterildiği; bazı ürün alımlarının alış faturası olmayıp defter ve kayıtlarında mevcut olduğu dolayısıyla defter kayıtlarında miktar ve bedelleri olmadığından ürün miktarları bir önceki alış veya bir sonraki alış faturalarındaki fiyatlar baz alınarak hesaplandığı; davalının davacı şirketten herhangi bir gaz alımının bulunmadığı, kayda değer yağ alımının da mevcut olmadığı; dava tarihi itibariyle de davalı şirketin 2017 kapanış bilançosunda kayıtlı sermayesinin 750,00 TL olmasına karşın şirketin 2018 yılına 359,676,254 TL zarar devrettiği belirtilmiştir.
Dosyada mübrez 07/01/2021 tarihli Mali Müşavir …. tarafından sunulan bilirkişi ek raporunda; dava konusu akaryakıt istasyonunun o bölgede yeniden tesisi için gerekli sürenin 179 gün olduğu tespit edilmiştir.
Dosyada mübrez 24/05/2021 tarihli Mali Müşavir …. tarafından sunulan bilirkişi raporunda; Dava konusunun, satış taahhüdünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan 170.200,00 USD tutarındaki cezai şart alacağının şimdilik 2.500,00 USD’lik kısmının, maktu cezai şart bedeli olan 75.000,00 USD tutarındaki alacağın şimdilik 2.500,00 USD’lik kısmının, müvekkilin uğrattığı zarar ve yoksun bıraktığı karın 1.000,00 TL’lik kısmının, istasyona uygulanan kurumsal kimlik ekipmanlarının ve ariyet malzemelerinin söküm bedeli ile bu ekipman ve malzemeterin satışından kaynaklanan zararın 1.000,00 TL’lik kısmının, 03.04.2018 tarih – …. yev. nolu ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği 10.04.2018 tarihinden itibaren belirtilen tüm atacaklar için TL üzerinden işleyecek aylık 6 oranındaki sözleşmesel faiziyle birlikte (döviz alacakları için ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihteki döviz kuru esas alınarak TL’ye çevrilmek üzere) tahsili talebinden ibaret olduğu, davacının 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının taleplerine ilişkin olarak yapıtlan hesaplamalar sonucunda; nispi cezai şart bedeli; eksik alımlar nedeniyte sözleşmenin feshinden önceki dönem için 75.600,00 USD ve sözleşmenin feshinden sonraki (sözleşmenin olağan bitiş tarihine kadar geçecek) dönem için 94.600,00 USD olmak üzere (75.600 USD * 94,600 USD) 170.200 USD (eksik alım nedeniyle) nispi cezai şart bedeli; maktu cezai şart bedeli; mübrez protokolün 4. Maddesinde belirlenen 75.000,00 USD; Sözleşmenin feshinden sonra sözleşmenin olağan bitim tarihine kadar davacının davalıya (atım taahhüdü kapsamında) yapacağı satışlardan elde edeceği kar mahrumiyeti (ilgili yıllar faaliyet giderlerinin oransal olarak tenzili ile) 63.602,17 TL, dava konusu ariyetlerin davacı yanca teslim alındığı anlaşıldığından bu yönde bir zarar hesaplamasının yapılmadığı, nispi cezai şart ile kar mahrumiyeti taleplerinin mükerrerlik arz edip etmediği, maktu cezai şart bedeli, bu cezai şart bedellerinin fahiş olup olmadığı, borçlunun ödeme gücü ve ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun kusur derecesi gibi hukuki takdir ve değerlendirmelerin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Dosyada mübrez 05/04/2022 tarihli Mali Müşavir … ve Dr. Öğretim Üyesi ….. tarafından sunulan bilirkişi raporunda; HMK m. 222’ye göre her iki tarafı tacir olan ticari işlemlerde tarafların tuttukları ticari defterlerin karşılıklı olarak delil niteliğinde kabul edilebilmesine izin verildiği; davalı ticari defterlerinde ilgili kayıtların bilirkişi Sayın …. tarafından, davacı ticari defterlerinde ilgili kayıtların da kök raporda tarafımızca incelendiği, bu durumda defterlerin delil niteliğine haiz olup olmadığının delil hükmünde olup olmadığının Sayın Mahkemenin takdirlerinde olduğu; Tarafların sözleşme yükümlülükleri bakımından, davalı tarafın, haklı sebeple fesih iddialarına dayanak olarak gösterdiği 2017 yılı temmuz ayındaki toplantı ardından yapılan ek protokol ile taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin imzalanmasına sebep olan hukuki ilişkiler konusunda dosyada mübrez bilgi ve belge bulunmadığı, davalı tarafın bu bakımdan iddialarını ispat etme noktasında yetersiz kaldığı, ayrıca her iki tarafından defter kayıtlarından, sözleşme kapsamında davalı tarafın yükümlü olduğu alım taahhütlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı; Fahiş cezai şartın indirilmesi bakımından, her iki tarafı tacir olan sözleşmelerde TBK m. 182’nin uygulaması bulabilmesi için cezai şart yükümlüsü tacirin sözleşmenin imzalandığı tarihteki ticari durumunun dikkate alınacağı, aksi takdirde cezai şartın indirilmesinin talep edilemeyeceği; ancak her durumda genel hüküm niteliğinde olan TBK.m. 138 kapsamında, cezai şartın özellikle yaşanan beklenmedik değişiklikler karşısında anlamsız ve adaletsiz bir sonuç doğuracak ise bir uyarlamanın yapılabileceği; Taraflar arasındaki sözleşmede açık biçimde cezai şart ile mahrum kalınan karın aynı anda talep edileceğinin kararlaştırıldığı, bu konuda davacı tarafın her yıl sonunda davalı tarafa cezai şarta ilişkin haklarını saklı tuttuğuna dair ihtarname yolladığı, dolayısıyla olayda sözleşmenin haklı sebeple feshedilmediği sonucuna varılması halinde, cezai şart ile davacı tarafın sözleşmenin feshi sebebiyle mahrum kaldığı karı talep edebileceği; sözleşmenin feshinin ardından iade edilen demirbaş eşyaya ilişkin olarak tazminat talep edebilmesi için öncelikle haklı sebeple fesih olup olmadığının incelenmesi gerektiği, haklı sebeple fesih olmadığı sonucuna varılırsa demirbaş eşyanın tekrar kullanılabilir nitelikte olup olmadığı dikkate alınarak zarar hesaplaması yapılmasının gerektiği, bu bakımdan haklı sebeple fesih olmadığı sonucuna varılması halinde, davacının teslim aldığı demirbaş eşyayı bedelle sattığı, bu durumda demirbaş eşyanın tekrar kullanılabilir nitelikte olduğu dikkate alındığında davacının ancak aradaki fark oranında uğradığı zararı talep edebileceği, bunun da (63.602,17 TL kar mahrumiyeti -10.014,83 TL) 53.587,34 TL olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Dosyada mübrez 03/10/2022 tarihli Mali Müşavir …. tarafından sunulan bilirkişi ek raporunda; Davacı …. A.Ş.’nin yapılan ticari işlemlerden dolayı vermiş olduğu bayilik için gerekli olan teminat vs. almış olup davalı firmadan herhangibir ticari alacağının bulunmadığını, Davalı firmanın vermiş olduğu ipotekler vs.bunun gibi işlemler akaryakıt bayilik sözleşmesi ve protokollerde belirtilmediğini, Davalı firmanın 2017 yılında …. firması yetkilileri ile ticari koşullar yeniden konuşulduğunu bazı taahhütler verildiğini bildirilmesine rağmen ispat edici herhangibir belgeye rastlanmadığını, Davalı şirket 2017-2018 yıllarını zararla kapattığını ve kadoil firmasının satıcı bayiye yüksek miktarda mal almasının taahhüt dışı sayılması ticari faaliyete müdahele anlamı taşımakta olduğu, halbuki bayiinin belli miktarda malı satırı almayı üstlenmekte satın aldığı malları ise kendi nam ve hesabına satmakta olduğu; bu anlamda bayii sağlayıcının temsilcisi ya da acentesi olmadığı, Bayinin sağlayıcıdan yalnızca mal aldığı, ticari faaliyetlerini kendi adına yürüttüğü, kar ve zararına kendisi katlanan ticari işletmeler olduğu; davacı firmanın taahhüt edilen miktardan az ürün alım yapıldığından bahisle alıcı firmaya noksan alının beher m3 için 50 USD ceza ve taahhütlerin yerine getirilmemesinden dolayı ayrıca maktu cezanın toplamda 245,200 USD dolar olması ve işbu cezai şartların aşırı yüksek olması nedeniyle davalı firmanın mahvına sebep olabileceği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Huzurda görülen dava taraflar arasında imzalanan sözleşmeye aykırılık nedeni ile sözleşmede kararlaştırılan cezai şart ile davalıya teslim edilen ariyet malzemelerinin söküm bedeli ve malzeme satışından kaynaklanan zararın davalıdan tahsili istemidir.
Her tacir, tüm ticari faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek, sağduyu sahibi olmak, ileriyi düşünmek ve işlemlerini ona göre organize etmek zorundadır. Buna göre tacir, memleketin siyasi atmosferini düşünmek, ithal ve ihraç yasağını takip etmek yani piyasa durumunu ve ekonomik çalkantıları hesaba katmak zorundadır. Yapacağı sözleşmelerin yerine getirilip getirilmeyeceğini hesaba katıp “basiretli bir iş adamı” gibi davranıp borcun yerine getirilmesini engelleyebilecek hareketleri önceden nazara alması gerekmektedir..
Türk Ticaret Kanunu, tacire, bütün ticarî faaliyetlerinde, basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü getirmiştir. Bu yükümlülük sübjektif değil, objektif bir özen ölçüsünün gerçekleştirilmesi demektir.
Yargıtay’a göre, basiretli iş adamı gibi hareket etmek, “bugünün ve istikbalin piyasa durumunu tacirin işlemi yaptığı sırada göz önünde tutması” demektir. Benzer başka bir tarife göre de, basiretli hareket etmek, “bugünün ve geleceğin koşullarını gerçek ve ölçülü bir şekilde değerlendirebilmektir”. Buna göre, basiret, tacirin ticarî işletmesiyle ilgili olarak, fiilî ve hukukî işlemlerde göstermesi gereken dikkat, tedbir ve objektif özen yükümlülüğü demektir. Tacir, tüm bu hukuki ve fiili işlemlerini yaparken, ticari hayatın gerektirdiği tüm tedbirleri almalı ve meydana gelebilecek değişmeleri önceden tahmin etmeye çalışarak yükümlülük altına girmesi gereklidir. Tacirden beklenen basiretin ne olduğu kanundan değil ticari hayattan, özellikle ticari teamüllerden çıkartılabilir. Buna göre normal olarak tahmin edilebilecek hususları tahmin edememek, devalüasyon ve ekonomik krizleri önceden tahmin edememek, müteahhidin inşaat için lüzumlu malzemeyi zamanında tedarik etmemesi, ticari sözleşmenin ifa edileceği tarihi tespit ederken her türlü ihtimali nazara almadan hareket etmek, ithal edilmesi gereken bir malın ithalat işlemleri için zamanında müracaatta bulunmamak, kendisine güven duyulmayan bir kimsenin gece bekçisi olarak otele kabul edilmesi gibi davranış şekilleri gerekli dikkat ve özenin gösterilmemiş olmasından dolayı basiretsiz hareketler olarak kabul edilmiştir.
Basiretli bir işadamı gibi hareket etme yükümlülüğünün gerektirdiği özen derecesi, objektif ölçülere göre tespit ve tayin olunur. Tacir, yaptığı işlerle ilgili mevzuatı ve ne yapması gerektiğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticari hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, ticari hayatın gerekleri ve teamüller ile ticari örf ve adet gelir. Çünkü tacir ticari hayatı ile ilgili olarak yapacağı tüm işlemlerde bunları dikkate almak zorundadır. Bu nedenle tacirden beklenen özen tacir olmayanlara kıyasla vasatın üstünde olacaktır. Tacirler arasındaki objektif özen ölçüsü, vasat bir tacirden beklenen kadardır. Yani, tacir yalnızca dürüst, namuslu, makul ve orta zekalı bir insanın benzer hadiselerde takip edeceği şekilde hareket etmekle kalmayıp, kendisiyle aynı sınıfa dahil tedbirli, sağduyulu ve becerikli bir tacirin benzer hadiselerde takip edeceği şekilde hareket etmek zorundadır. Bu ölçüler kesin olmayıp her olaya göre ayrı ayrı tayin edilmelidir. Açıklanan nedenlerle TTK. m. 18/II gereğince, objektif özen borcu tacirler için söz konusu olunca bunun ölçüsü tacir aleyhine değişmektedir.
TTK. m. 18/II, tacirin basiretli bir işadamı gibi hareket etme yükümlülüğünü, ticaretine ait bütün faaliyetlerine hasretmiştir. Yani tacir, ticarî hayatıyla ilgili olmayan faaliyetlerinde basiretli işadamı gibi hareket etmek zorunda değildir. Ancak burada bahsedilen “ticaretine ait bütün faaliyetler” sözünden yalnızca kendi uğraş konusuna ait faaliyetler anlaşılmamalıdır. Ticari işletmesinin konusu ile ilgili olmayan bir ticarî iş yapan tacir için de basiretli işadamı gibi hareket etme yükümlülüğü vardır. (Dr.Öğretim Üyesi Mahmut Kizir, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/262756, Erişim Tarihi:26/10/2020)
Basiretli tacir kavramından sonra cezai şartın hukuki temelinin de incelenmesi gereklidir. Kanun koyucu 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.
Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlali ile doğabilecek olan feri bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan tazminat elde etme imkanını bulacaktır. Zira cezai şart borcun ihlali hâlinde verilmesi gereken, önceden kararlaştırılmış kesin miktarlı (maktu) bir tazminattır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 7. Bası, İstanbul 1993, s. 341-343).
Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden ve götürü şekilde tespit etmektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, K.: Türk Özel Hukukunda Cezai Şart (BK. m. 158-161), Ankara 2003, s. 40-42).
Türk hukukunda cezai şart 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179 ile 182. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 179. maddesi;
“Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” düzenlemesini içermektedir.
Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir.
İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
Dönme cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
Açıklanması gereken diğer bir husus ise taraflarca kararlaştırılan cezai şartın tacir olan davalının iktisaden mahvına sebebiyet verip vermediği konusudur.
6102 sayılı TTK’nın 22. maddesi uyarınca tacir kararlaştırılan cezanın aşırı olmasından dolayı indirilmesini talep edemez. Bu basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğünün bin sonucudur. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.1974 günlü ve 1970/T-1053 E. 1974/222 K. sayılı kararı uyarınca, ceza, tacirin iktisaden mahvına neden olabilecek derecede ağır ise tamamen kaldırılabileceği gibi tenkis yoluna da gidilebilir.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında 15/10/2014 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, aynı tarihli protokol ve 17/11/2014 tarihli ariyet sözleşmesinin imzalandığı ve sözleşmenin davalı tarafça feshedildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Dava konusu sözleşmenin davalı tarafından haklı nedenle feshedilip feshedilmediği konusu ihtilaflı olup davalı tarafından sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğine dair iddiasının ispatı bakımından soyut beyan dışında herhangi bir delil sunulamamış olup yapılan bilirkişi incelemeleri neticesinde davalının sözleşme ile alımını taahhüt ettiği miktarda ürün alımı yapmadığı; davalının bu hali ile sözleşmeye aykırı davrandığı tespit edildiğinden davalının sözleşmenin haklı nedenlerle tarafınca feshedildiği iddialarına mahkememizce itibar edilmemiştir. Taraflar arasında imzalanan 15/10/2014 tarihli protokolün 3.1.2. ve 4. maddelerinde davalının sözleşme hükümlerine aykırı davranması durumunda ödenecek cezai şart miktarları düzenlenmiş olup aynı tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi’nin 19. maddesi ile de davacının her iki cezai şartı birlikte talep edebileceği konusunda taraflar mutabık kalmışlardır. Tekniğine uygun ve denetime elverişli olarak düzenlendiği mahkememizce kabul edilen 24/05/2021 tarihli bilirkişi raporu ile eksik alımlar nedeniyle sözleşmenin feshinden önceki dönem için 75.600,00 USD ve sözleşmenin feshinden sonraki (sözleşmenin olağan bitiş tarihine kadar geçecek) dönem için 94.600,00 USD olmak üzere 170.200 USD nispi cezai şart bedeli; mübrez protokolün 4. maddesinde belirlenen 75.000,00 USD maktu cezai şart bedeli ve sözleşmenin feshinden sonra sözleşmenin olağan bitim tarihine kadar davacının davalıya (alım taahhüdü kapsamında) yapacağı satışlardan elde edeceği kar mahrumiyetinin 63.602,17 TL olduğu hesaplanmıştır. Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi’nin 19. maddesi uyarınca davacının nispi ve maktu cezai şartların yanı sıra mahrum kalınan karı da talep edebileceği mahkememizce kabul edilmiştir. Her ne kadar davacı tarafından kurumsal kimlik ekipmanları ve ariyet malzemelerin satışından kaynaklanan zarar da talep edilmiş ise de davacının kurumsal kimlik ekipmanlarına yönelik talebinin ispatlanamaması; ariyet malzemelerine yönelik talebinin ise ariyet malzemelerinin davacı tarafça iade alınmış olması; ariyet sözleşmesinin niteliği gereği kullanımdan kaynaklı ariyetlerde meydana gelen değer kaybının davalıdan talep edilemeyeceği ve davalının ayrıca kullanımdan kaynaklı ariyetlerde meydana gelecek değer kaybının tanzimini üstlenmediğinden bu yöndeki taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce sözleşme ve protokol kapsamında kararlaştırılan cezai şartın ödenmesi durumunda cezai şartın davalının mahvına neden olup olmayacağı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 03/10/2022 tarihli raporda sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartın davalının mahvına neden olacağı tespit edilmiştir. Davacı tarafça dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde 03/04/2018 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği 10/04/2018 tarihindeki döviz kurunun TL karşılığı talep edildiğinden mahkememizce nispi ve maktu cezai şart talepleri hakkında TL üzerinden hüküm kurulmuştur. Davacı tarafça 27/06/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu talepleri ıslah edilmiştir. Dosyada mübrez bilirkişi raporu uyarınca 170.200,00 USD*4,0695 =692.628,90 TL nisbi cezai şart ile 75.000,00 USD * 4,0695 = 305.212,50 TL maktu cezai şartın davalıdan talep edilmesi mümkündür. Her ne kadar 6102 sayılı TTK’nın 22. maddesi uyarınca tacirin kararlaştırılan cezai şartın aşırı olmasından dolayı indirilmesini talep edemeyecek olsa da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.1974 günlü ve 1970/T-1053 E. 1974/222 K. sayılı kararı uyarınca cezanın, tacirin iktisaden mahvına neden olabilecek derecede ağır olması durumunda tamamen kaldırılabileceği gibi tenkis yoluna da gidilebileceğinden ve söz konusu cezai şartın davalının mahvına neden olabileceği yönünde mahkememizce dosya kapsamında kanaat oluşması nedeniyle bilirkişi tarafından hesaplanan dava konusu cezai şarttan takdiren %90 oranında indirim yapılmasına karar verilmiştir. Bu bağlamda davacının nispi cezai şart talebinin 69.262,89 TL üzerinden; maktu cezai şart bedelinin ise 30.521,25 TL üzerinden kabulü ile davalının 18/04/2018 tarihinde temerrüde düşmüş olması nedeni ile söz konusu alacak kalemlerinin temerrüt tarihi olan 18/04/2018 tarihinden itibaren sözleşme ile kararlaştırılan aylık %6 oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacının yoksun kalının kar talebinin ise taleple bağlı kalınarak tümden kabulü ile 15.000,00 TL tutarındaki yoksun kalınan kar talebinin 1.000,00 TL’sine dava tarihi olan 29/08/2019 tarihinden; 14.000,00 TL’sine ise ıslah tarihi olan 27/06/2022 tarihinden itibaren aylık %6 oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. Nispi ve maktu cezai şart tutarından mahkememizce takdiri indirim yapıldığından reddedilen tutarlar bakımından davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
AÇILAN DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
1-69.262,89 TL tutarındaki nispi cezai şartın temerrüt tarihi olan 18/04/2018 tarihinden itibaren aylık %6 oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
2-30.521,25 TL tutarındaki maktu cezai şartın temerrüt tarihi olan 18/04/2018 tarihinden itibaren aylık %6 oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
3-15.000,00 TL tutarındaki yoksun kalınan kar talebinin 1.000,00 TL’sine dava tarihi olan 29/08/2019 tarihinden; 14.000,00 TL’sine ise ıslah tarihi olan 27/06/2022 tarihinden itibaren aylık %6 oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacının kurumsal kimlik ve ariyet malzemelerinin söküm ve satışından kaynaklanan zarar talebinin REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 7.840,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 3.292,01 TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 4.548,89 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından sarf olunan 6.200,00 TL bilirkişi ücreti + 857,60 TL tebligat, müzekkere, dosya ücreti ve talimat masrafından ibaret olmak üzere toplam 7.057,6‬ TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan (%59,54 kabul oranı) 4.202,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine; bakiye yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 6,40 vekalet harcı ve 3.292,01 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
9-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 18.217,62 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
12- 6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13. fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin kabul ve red oranına göre hesaplanan 534,05 TL’sinin davacıdan; 785,95 TL’sinin ise davaldan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/12/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim ….
e-imzalı