Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/633 E. 2020/497 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/633
KARAR NO : 2020/497

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 28/08/2019
KARAR TARİHİ : 10/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 28/08/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ;Müvekkili, davalı şirket ortağı olduğunu, kendisine Bakırköy … Noterliğinin 31.12.2018 tarih ve …. Yevmiye numarası ile 15.01.2019 tarihinde saat 12.00 da yapılacak olan genel kurula davet bildiriminde bulunulduğunu, şirket büyük hissedarı ve yöneticisi olan … tarafından 3 yıl boyunca yapılmayan genel kurul toplantısının birden ve acilen yapılması ve üstelik tasfiye yapılması yönünde gündem maddesi konulmasının sebebi anlaşılarak ihtarname çekildiğini, ilgili ihtarnamede özetle, Genel Kurulu Yasaya uygun çağrısının yapılmamış olunması ve en az 15 günlük sürenin olmadığını, şirket şube yerlerinin nerede olduğunun bilinmediği ve adreslerinin gösterilmediğini, şirket pay sahiplerinin incelenmesine hazır tutulacağı söylenen belgelerin doğrulunu teyit edebilmek için şirket defterleri ile banka kayıtlarının karşılıklı çek edilmesi ve faaliyet raporunda belirtilen işlerin karşılığındaki gelir ve gider tablosunun faaliyete uygun olup olmadığının yine şirket ortağının incelemesine sunulması gerektiğini, T.T.K.’nun 531, 614 ve 617 / 2 ve ilgili diğer maddelerine, Vergi Usul Yasasına Uygunluğunun sağlanabilmesini teminen; Genel kurul toplantısının daha sonraki bir tarihe ertelenmek suretiyle, ivedilikle şirket banka kayıtlarının ve ticari defterlerinin incelemeye hazır tutulmasını, iş bu ihtarının tebliğ tarihinden itibaren 24 saat içerisinde yanıt verilmemesi, aksine hareket edilmesi halinde, yetiştirilebilmesi halinde Genel Kurul Öncesinde Genel Kurul Toplantısının yapılmasının tedbiren durudurulması talep edileceğini, usule aykırı yapılması halinde bu defa Genel Kurul Toplantısında iptali isteminde bulunacağını, Kartal … Noterliği’nin 07.01.2019 tarih ve …. Yevmiye numarası ile ihtar edildiğini, şirket adresi olarak gösterilen ve genel kurul yapılacağı belirtilen adreste şirket bulunmadığını, müvekkili yanına Serbest Mali Müşavir almak suretiyle şirketin belirttiği adrese gittiğinde şirket adresinde ortağı olduğu şirketin taşınmış olduğunu, mevcut adreste ….adında bir kişinin faaliyet göstermiş olduğunu, ortada ne defter ne kitap ne hesap ne yıllık faaliyet raporu ne finansal tablolar olmadığının gördüğünü, yapılmayan genel kurul yapılmış gibi gösterilerek usulsüzlük yapıldığını ve bu usulsüzlüğe dayanarak sahte işlemlerle ticaret sicilinde adres değişikliği ve şirket tasfiye işlemleri başlatıldığını, şirket ortağı ve yöneticisi … tarafından 15.01.2019 tarihindeki genel kurul toplantısı yapılmadığını, şirketin 15/01/2019 tarihinde genel kurul toplantısını yapmadığını, bunun en belirgin kaynağıda 15.10.2018 tarihli 2018 / 1 karar sayılı müvekkilinin olmadığı diğer iki ortak tarafından imzalanan toplantığı tutanağında; şirket merkezinin toplantının yapılacağı bildirilen adresten usulsüz şekilde taşıma işlemi yapılan yeni adrese taşındığı kayıt altına alınmış ise demek ki ilan edilen adreste şirket bulunmadığını ve bu adreste de genel kurul yapılmamış olunduğunun sabit olduğunu, zaten bu durum fiziken tespit ve kayıt altına alındığını, buradaki asıl amacın şirket ortağı ve müdürünün yapmış olduğu usulsüz işlemleri bertaraf ederek kendisini ibra suretiyle ve şirketin tasfiyesini sağlayarak haksız kazanç sağlamaya ve müvekkilinin haklarını ortadan kaldırmaya yönelik olduğu da yapılacak yargılamada görüleceğini ,tasfiyenin istendiği bu aşamada; 3. şahsa vermiş olduğu bir bono sebebiyle icra takibine maruz kalındığını ve bu durumun müvekkilinden gizlendiğini, söz konusu icra takibine itiraz edilmiş olunduğunu, bu bononun 3. şahsa değil müvekkiline verildiğini beyan ettiklerini, bir an için bunun doğru olduğu kabul edilecek olunursa bu durumda da şirketin müvekkiline borcunun bulunduğunu, dolayısıyla alacak davasının devam ettiği aşamada şirketin feshine yönelenerek müvekkilinin haklarını bertaraf edilmeye çalışıldığını, sonuç olarak müvekkili ile şirket ortağı aynı zamanda yöneticisi olan … ile olan husumetleri sebebiyle bir türlü bilgi alamadığını, şirketin nerede olduğunun bilgisinin dahi verilmediğini, tesadüfen şirketin tasfiye sürecine girdiğini öğrenmesi üzerine açılan bu davada, müvekkiline gönderilen 31.12.2018 tarihli Genel Kurul Toplantısına Davet Noter Bildiriminde Toplantının yapılacağı adresin … Mah. …. Cami Sok. No. … … adresine gidilmesine rağmen bu yerde şirketin bulunmadığının kayıt altına alındığını, açıklama kısmında belirtildiği üzere 15.10.2018 tarihli toplantıda müvekkilinin olmadan ve kendisine bildirilmeden yapılan toplantıda şirket adresinin … Mah. … Caddesi … Blok No. … …/…. adresine taşındığı belirtildiğine göre, müvekkiline bildirilen ve şirketin bu adreste bulunmadığı tespit edilen …. adresinde genel kurul toplantısının yapılmasına imkan olmadığını, yapılmayan bir genel kurulu yapılmış gibi göstermek suretiyle şirketin hem adresinin usulsüz değişikliğine neden olunması, hemde şirketin tasfiyesine karar alınmasına dair 15.01.2019 tarihli genel kurul toplantısı ve alınan kararların mutlak butlanla hükümsüz olması, ( bu yöndeki ilgili mercilere şikayet ve ihbar beyanında bulunacağımızı) sebebiyle 15.01.2019 Tarihli genel kurul toplantısı ve alınan kararların iptaline karar verilmesini,tasfiye memuru şirket müdürü tarafından aktif pasiflerin ortaya koyulmayacağını, kayıtların gizleneceği, belgelerin yok edileceği ve yeniden şirketin ihyasına yönelik dava açılması ile karşı karşıya kalınacağından iş bu dava sonucuna kadar ihtiyati tedbir kararı ile ticaret sicilindeki şirket kayıtlarının kapatılmaması ve tasfiyenin bu aşamada durdurulmasına karar verilerek tedbir kararının ticaret sicil müdürlüğüne ivedilikle gönderilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı ancak davalının cevap dilekçesi sunmadığı anlaşıldı.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,davalı şirketin 15/01/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların butlanı ile iptali istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere, genel kurul kararlarının hukuken varlık ve geçerlilik kazanabilmesi için gerekli şartlar kanunda çeşitli hükümlerde düzenlenmiş olup; bir genel kurul kararı ilgili hükümlere ve bu hükümler çerçevesinde düzenlenmiş ana sözleşme hükümlerine veya iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığı takdirde hukuken sakatlanır. Yokluk, butlan, askıda hükümsüzlük ve iptal edilebilirlik şeklinde geçersizlik halleri ortaya çıkabilir. Somut olayda geçersizlik, iptal, yokluk ve butlandan bahsedildiği için söz konusu geçersizlik hallerini ve hangi hallerde uygulanacağını kısaca değerlendirmek faydalı olacaktır.
Anılan yaptırımlardan en ağırı olan yokluk bakımından, bir hukuki işlemin hukuka uygun olarak doğabilmesi için öngörülen kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin kurucu unsurlarında eksikliğe yol açmakta ise işlemi yokluk ile sakatlayacaktır. Yok sayılan bir hukuki işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluğun tespiti her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir ve yokluk kararı yalnızca açıklayıcı niteliktedir. Bu çerçevede, bir genel kurul kararının varlığından bahsedebilmek için iki unsur gerekir. Bunlardan ilki toplantı yapılması ve İkincisi toplantıda yeterli irade beyanları ile karar alınmasıdır. Bunlardan birisindeki eksiklik halinde hukuki işlem yani genel kurul kararı hiç doğmamış sayılır (Ayrıntılı bilgi için bkz. Erdoğan MOROGLU, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s. 25 vd.) Uygulama ve öğretide sayılan ve genel kurul kararının yokluğuna yol açan başlıca örnekler şöyledir; genel kurula davet, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış veya TTK’daki istisna dışında davet yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmışsa, ya da oylama yapılmaksızın karar alınmışsa, genel kurul toplantısı yapılmaksızın karar alınmışsa yokluk yaptırımı uygulanır. Hükümet komiserinin bulunmadığı bir toplantıda alınan kararlar, komiserce imzalanmamış bir tutanakta yer alan karar yine yoklukla maluldür. Nisap bakımından aykırılıklar da genel kabule göre yokluğa sebebiyet vermektedir. Mevcut olmayan pay adedince mevcut oy nisap bakımından alınan kararların geçerliliğine etki ediyor ise, diğer bir ifade ile söz konusu oylar mevcut olmadan yeter sayı sağlanamıyorsa bu hâlde kanunda öngörülen yeter sayıda irade beyanı bulunmadığı için işlem yoklukla malul olacaktır.
Butlan yaptırımı bakımından, ETK’da butlan düzenlenmemiş iken TTK’da butlana ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Buna göre, pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ve anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olacağı açıkça düzenlenmiştir (TTK.m. 447). Bunun dışında daha önce olduğu gibi genel hükümlere dayanılarak da butlana hükmedilebileceği düşünülmektedir. İşlem emredici hükümlere (geçerlilik şartlarına) aykırı ise batıl olacaktır. Burada kanuna aykırılık hususu TTK. 445’te bir genel kurul kararının iptal sebepleri arasında da sayılmış olduğundan, (emredici) kanun hükümlerine aykırılık halinde hangi yaptırımın uygulanacağı hususu tartışma konusu olmuştur.
Bu hususta bilimsel öğretide ARSLANLI, MOROĞLU ve DOMANİÇ birbirine yakın görüş ve haklı gerekçeler ortaya koyarak, emredici hükümler arasında ikili bir ayrım yapmakta; üçüncü kişileri ve ortaklık alacaklılarını korumaya yönelik (mutlak) emredici hükümlere aykırılığın yokluk veya butlana (EBK. 19-20), bunlar dışında kalan ve ortakları korumaya yönelik (nisbi) emredici hükümlere aykırılığın iptal davasına tabi olduğunu savunmakta idiler. Bu görüş uyarınca, hangi hükümlerin nisbi emredici nitelikte olduğu hükmün sözünden anlaşılamadığı takdirde, hakim tarafından yorum yoluyla saptanacaktır. Bu açıdan özellikle, kararın oluşmasına dair kurucu/şekli (mutlak emredici) hükümler dışında kalan ve kararın oluşmasıyla ilgili olan tüm hükümler nisbi emredicidir (bkz. O. İMREGÜN, Anonim Ortaklıklar, İstanbul, 1989, s. 158-159, MOROĞLU, s. 196-198; H. ARSLANLI, Anonim Şirketler, II-III, İstanbul 1960, s. 68; H. DOMANİÇ, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, TTK. Şerhi II, İstanbul 1988, s. 881-882).
Yeni Kanuna uyarlayarak örnekler vermek gerekirse, halka kapalı ortaklıkta, o yılın kârının tamamının sermaye artırımında kullanılmasına dair karar iptal edilebilir; TTK. 437’de öngörülen ve bazı belgelerin genel kurulun olağan toplantısından önce incelemeye açık tutulmasına dair hükme uyulmadan alman fınansal tablolar ve kâr dağıtımı ile ilgili karar iptal edilebilir, davetin toplantıdan en az iki hafta önce yapılmasına dair TTK. 414/1 nisbi emredici olup, toplantıdan on gün önceki davetle toplantı yapılmış ise alman karar iptal edilebilir; gündemin açıklanmasına ilişkin m. 413, 414’e uyulmaksızın alınan karar iptal edilebilir; TTK. 436 uyarınca oydan yoksun kişilerin de katılımı ile alınan karar iptal edilebilir; her payın kural olarak en az bir oy hakkı sağlayacağını öngören m. 434’e aykırı olarak bir ortağın oy kullanması engellenir veya asgari oy hakkı çiğnenirse, yine alınan karar iptal edilebilir niteliktedir. Görüldüğü üzere, örnek verilen hallerde kanuna aykırılık bulunmakla birlikte, iptali istenen kararla ilgili ve o kararla sınırlı bir ihlâl söz konusudur. Buna karşılık, mutlak veya nisbi emredici hükümleri ilerisi için kaldıran veya değiştiren kararlar ise, m. 437/6 örneğinde görüldüğü gibi batıldır. (MOROĞLU, s. 57, 196 vd; M. BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, s. 201-202). Yargıtay uygulaması da benzer şekildedir:
“Kavram olarak yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen ve kurucu nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir. Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılanı, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir.
Şirketler hukukundaki emredici hükümlere göre, genel kurul kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsur gereklidir: Birincisi genel kurul toplantısı yapılması, İkincisi toplantıda karar alınmasıdır. Bunların birisindeki eksiklik halinde, işlem ( karar ) hiç doğmamış sayılır; yani baştan itibaren yoktur. Örneğin, karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilirse veya Bakanlık temsilcisinin toplantıda bulunmaması halinde işlem, yoklukla sakat olacaktır.
Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır. (Fatih Bilgili, Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku, 2012, 2. Baskı, s.190 )”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/11-1048 K. 2014/430 T. 02/04/2014 kararından alıntıdır)
İptal yaptırımı açısından, dava açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK. m.445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK. 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TK. 446/1’in (b) bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasını çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış, ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır. TEKÎNALP söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen Genel Kurul kararı alınamazdı veya Genel Kurul başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü.TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.)
İptal davası açısından, davayı açabilecek olanlar, pay sahipleri, organ olarak yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulu üyelerinden her birisidir. (TTK.m. 446 ). Toplantıya katılan pay sahipleri karara olumsuz oy vermiş ve muhalefetini zapta geçirmiş olmalıdır. Bununla beraber, muhalefet şerhinin toplantı tutanağında bulunması dışında, toplantı tutanağına ekli bir belge ile toplantı başkanlığına sunulabileceği ve toplantı tutanağında bu hususa yer verilebileceği de kabul edilmektedir.
Yukarıda da izah edildiği üzere TTK.nun 446.maddesi uyarınca toplantıya katılan üyenin karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında, sonradan alınacak karara esas olması muhtemel bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımamaktadır. Muhalefetin, görüşülen öneriye değil, alman karara karşı yapılması gerekmektedir. Yine Yargıtay kararlarında, muhalefetin anılı karardan sonra olması gerektiği, zira karar öncesinde karara peşinen muhalefet etmenin mümkün olmadığı da ifade edilmektedir.
Dava, genel kurul kararının alındığı tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde açılmalıdır. süre hak düşürücü olup resen dikkate alınmalıdır.
Huzurdaki dava 15/01/2019 tarihli Genel Kurul karar iptaline ilişkin olup, iptal davası yasal (3) aylık süre geçtikten sonra 28/08/2019 tarihinde ikame edilmiştir.
Bu nedenle davalı şirketin genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olup olmadığı,butlan koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davacı vekili,15/01/2019 tarihli genel kurulun,şirket tarafından kendilerine bildirilen ve ilan edilen adreste yapılmadığından butlan nedeniyle hükümsüz olduğunun tespiti ile alınan kararların iptalini istemiştir.
Davalı şirketin iptale konu genel kurul toplantısının yapılacağı günün ilan edildiği ve davacıya genel kurul tarihinin tebliğ edildiği hususu tartışmasızdır.
Davacı vekili,butlan ile hükümsüzlüğünü talep ettiği genel kurul toplantısının,belirtilen gün ve saatte yapılmadığına ilişkin kanıt olarak her zaman hazırlanması mümkün tutanaklar sunulduğu,bu tutanakların genel kurulun yapılmadığı halde yapılmış gibi tescil ettirildiğine ilişkin kesin kanıt olarak kabul edilemeyeceği buna göre alınan kararların yok hükmünde olduğundan bahsedilemeyeceği gibi alınan kararların yeterli çoğunlukla alınması nedeniyle butlan halinin de bulunmadığı anlaşılmış olup iptal davasının 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı belirlendiğinden davanın hak düşürücü süre içinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin davalı şirketi 15/01/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların butlanı ve iptali istemi ile açtığı davada butlan sebepleri olmaması nedeni ile ve davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmaması sebebi ile davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmaması nedeni ile REDDİNE,
2-Alınması gereken ¨54,40 karar ve ilam harcının peşin yatırılan ¨44,40 harçtan mahsubu ile bakiye ¨10,00 harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalı VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨222,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.10/09/2020

Başkan …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Katip …
E-İmzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”