Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/590 E. 2021/307 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/590
KARAR NO : 2021/307

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 06/08/2019
KARAR TARİHİ : 30/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/4/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:..
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 06/08/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ;Müvekkilinin davalı şirketin büyük hissedarı … Otomotiv Yatırım ve Pazarlama A.Ş.’nin şeklen % 13,45 gerçekte %17 hissesine sahip olduğunu, dolayısıyla davalı şirketin de aynı oranlarda maliki durumunda olduğunu, şirket yönetim kurulu tarafından müvekkiline gönderilen davet üzerine 08.05.2019 tarihinde yapılan olağan genel kurula katıldığını, toplantıda alınan bazı kararlara muhalif kalındığını, olumsuz oy kullandığını ve muhalefet şerhinin tutanaklara işlendiğini, kararların iptali gerektiğini, toplantıda gündemin 9. Maddesinde görüşmelerinde yönetim kurulu üyeleri …, … ve …’ya ayrı ayrı aylık ¨ 10.000,00 net huzur hakkı ödenmesinin önerildiğini, müvekkilinin şirketin zarar ettiğini belirterek itiraz edince şirket yetkilisinin söz alarak “Şirketimizin yönetim kurulu üyeleri tüm mesailerini şirkette geçirmektedirler…” beyanında bulunduğunu, yönetim kurulu üyelerinin her birine aylık ¨ 10.000,00 huzur hakkı ödenmesine karar verildiğini, şirketin 2017 yılını ¨ 664.831,00 kâr ile kapatmış iken sermaye artırımına rağmen 2018 yılını ¨ 36.547.687,00 zarar ile kapattığını, şirketin kötü yönetildiğinin açık olduğunu, yöneticilerden …’nın …’da yaşadığını, tüm mesaini şirkette geçirmesinin imkansız olduğunu, yönetici ortakların başka şirketlerde de yönetici olduklarını, tüm mesailerini şirkette geçirdikleri iddiasının doğru olmadığını, yönetici ortaklarda … ve …’nın Merkezi …da bulunan ve başka yerde şubesi olmayan … Oto Lastik Tic. A.Ş.’nin de yöneticileri olduğunu, ayrı ayrı ¨ 10.0000,00 huzur hakkı aldıklarını, orada da çalıştıklarını beyan ettiklerini, yine merkezi …’da olan … Sigorta A.Ş.’ninde yöneticileri olup ayrı ayrı ¨10.000,00 huzur hakkı aldıklarını, orada da çalıştıklarını beyan ettiklerini, … ve ..’de 3 noktada satış ve servis hizmeti veren … bayisi … Otomotiv Tic. A.Ş.’ninde yöneticisi olduklarım ayrı ayrı ¨20.000,00 huzur hakkı aldıklarını, orada da çalıştıklarını beyan ettiklerini, …’da 3 noktada satış ve servis hizmeti veren … bayisi … Otomotiv Tic. A.Ş.’ninde yöneticisi olduklarını ayrı ayrı ¨ 20.000,00 huzur hakkı aldıklarını, orada da çalıştıklarını beyan ettiklerini, …’da … bayisi … otomotiv Tic. A.Ş.’ninde yöneticisi olduklarını, ayrı ayrı ¨ 20.000,00 huzur hakkı aldıklarını, orada da çalıştıklarını beyan ettiklerini, … çıkışlı … Turizm A.Ş.’ninde yöneticisi olduklarını, ayrı ayrı ¨ 10.000,00 huzur hakkı aldıklarını, orada da çalıştıklarını beyan ettiklerini, …’nm … Turizm Ltd. Şti.’de yöneticisi olup orada da mesai harcadığını, yönetici ortaklardan …nin … Otom. Yatırım ve Paz. Tic. A.Ş.’de, … Oto Kiralama A.Ş.’de yönetici olup maaş aldığını, ayrıca çok sayıda branşta faaliyeti olan … Yatırım Holding A.Ş.’ninde yönetici olduğunu, bu kadar ayn şehirlerde ve bu kadar çok işi olan şirketlerin yöneticilerinin tüm mesailerinin dava konusu şirkette geçirdikleri iddialannın samimi olmadığını, şirketin 2018 yılında ¨ 36.547.687,00 zarar etmesine rağmen aylık ¨ 10.000,00’den üç yönetim kurulu üyesi yıllık net ¨360.000,00 huzur hakkı ödenmesinin yönetim kurulunun 2019 yılının kötü bir yıl olması için ellerinden gelen çabayı gösterdiğine işaret ettiğini, şirketin çok sayıda profesyonel çalışanı olduğunu, bu işlerin onlar tarafından yapıldığını, belirtilen tüm hususların huzur hakkının bir emek karşılığı olmadığmı gösterdiğini, zarar miktarına göre çok fahiş olduğunu, iptali gerektiğini,
Gündemin 6 maddesi olan “2018 yılı çalışmalarından dolayı yönetim kurulunun ve denetçinin ibra edilmesinin onaya sunulması” maddesinde “denetçilerin yasanın emrettiği müdahaleleri yapmamaları nedeniyle ibra edilmelerine ilişkin taleplerinin reddi ile ibra edilmelerinin oy çokluğu ile kabulüne ilişkin kararın iptali gerektiğini, yeni ticaret kanununda bağımsız denetçilerin bir organ olmaktan çıkarıldığını, denetim görevi verildiğini, denetçinin şirketi koruma görevinin kanunun ruhu ile açıkça ortaya konulmuş olması yanında, TTK 378 mad. yükletilmiş olan “riskin erken saptanması ve yönetimi komitesi kurulması isteme görevi ile de somutlaştırıldığını, dosyada geçen yılda finansal yükü ağır olmakla birlikte tek başına kambiyo zararları başlığı ile açıklanamayacak büyüklükte olacak bir şekilde şirketin bir yılda ¨36.547.687,00 zarar etmiş iken, bu süreçte gerekli denetimleri yapmadığını ve riskin erken saptanması ve yönetim komitesi kurulmasını istemeyerek, kanunun yüklediği diğer denetim görevlerini de yapmayarak görevini eksik yaptığını, bu nedenle denetim raporunun ibra edilmemesi gerekirken ibraya karar verilmiş olmasının yanlış olduğunu, bu kararın iptali gerektiğini, izah edilen nedenlerle, … Oto Kiralama Nakliyat Taşımacılık Tic. A.Ş.’nin 08.05.2019 tarihinde yapılan 2018 yılı Olağan Genel Kurulunun, gündemin 9. Maddesi ile karara bağlanan her bir yönetim kurulu üyesi için ödenmesi kararlaştırılan aylık net ¨ 10.000,00 ’ye ilişkin huzur hakkı kararının iptalini, gündemin 6 maddesi ile karara bağlanan denetçinin ibraz edilmesine karar verilmesi kararının iptalini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan 18/09/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının iş bu davanın tarafları ve konusu ile aynı şekilde müvekkili şirketin 25.03.2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında Yönetim kurulu üyelerine aylık ¨10.000,00 huzur hakkı ödenmesine ilişkin alınan genel kurul kararının, huzur hakkının fahiş olduğu iddiasıyla iptali talepli Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinde … Esas sayılı dosya ile dava açtığını, davada aynen
“…Gerek mahkememizin …. Esas … Karar sayılı dosyası ve hu dosya kapsamı, erekse emsal ücret araştırma yazı cevaplan, davacı şirketin önceki dönem için açıkladığı kâr miktarı, paranın satın alma gücü, günümüzdeki yaşam standartları dikkate alındığında Yönetim Kurulu üyelerine aylık ¨ 10.000,00 huzur hakkı ödenmesine ilişkin kararda şirketin mali yapısıyla, afaki iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayan bir hususun bulunmadığının ve bu miktann da fahiş olmadığının kabulü gerekir… ” gerekçesi ile reddedildiğini, davacının istinaf başvurusunun esastan reddedildiğini, doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının şirketteki hisse oranının %17 olduğunu belirttiğini, gerekçe olarak müvekkili şirketin hakim ortağı … Otomotiv şirketinde %17 hissesi olmasmı gösterdiğini, davacının müvekkili şirket nezdinde %0,4 oranında hissesi bulunduğunu, davacının halka açık şirketlerde uygulanan nihai hakim hissedar unsurunu, kendince bir yasa dayanağı olmadan, müvekkili şirket için uygulamaya çalışarak mahkemeyi yanılttığını, davacının söylemine göre hem müvekkili şirketten hem de diğer hakim ortaktan %17 oranında yararlanması gerektiğini, böyle bir durumun haksız kazanç elde etmek olduğunu, yönetim kurulu üyelerine ayrı ayrı ¨ 10.000,00 huzur hakkı verilmesinin fahiş olmadığını, huzur hakkının yönetim kurulunun kanundan doğan bir hakkı olduğunu, huzur hakkı verilmesi için şirketin kâr etmesine gerek olmadığını, TTK 394 tarafından yönetim kurulu üyelerine tanınmış olan mali hakların içinde yer alan kazanç payından faydalanmak için TTK 511 ile düzenleme getirildiğini, kazanç payı dağıtılması için getirilmiş olan özel düzenlemenin, huzur hakkı, ücret, prim, ikramiye gibi mali haklar açısından getirilmediğini, kâr etme şartının sadece kazanç payı için geçerli olduğunu, huzur hakkı olarak ödenen bedelin fahiş olduğu iddialarının doğru olmadığım, aylık huzur hakkının ¨ 10.000,00 olduğunu, müvekkilinin kuruluşundan bu yana profesyonel yönetici istihdam etmediğini, şirketin başarısının yöneticilerin başarılı çalışmasının ürünü olduğunu, fahiş olduğu iddia edilen ücretin ülkemizde müvekkili şirket çapında bir şirkette üst düzey yöneticilik yapan kişinin maaşına denk geldiğini, müvekkili şirketin 2012 yılı genel kuruluna davacının da asaleten katıldığını, aynı genel kurulda yönetim kurulu üyelerine ¨10.000,00 huzur hakkı ve ayrıca ¨10.000,00 ikramiye verilmesine oy birliği ile karar verildiğini, 2013 ve 2014 yılında …’nın da katıldığı olağan genel kurulda, yönetim kurulu üyelerine aylık net ¨10.000,00 ödenmesine karar verildiğini, bu karar karşı da … tarafından herhangi bir iptal talebinde bulunulmadığını, 2012 ile 2018 yıllan arasındaki enflasyon farkı da dikkate alındığında, 2012 yılında şirketin kân daha azken dahi ¨ 10.000,00 olarak belirlenen huzur hakkım kabul eden davacının, 2018 yılındaki (şirket kân daha fazladır) ¨10.000,00 huzur hakkının fahiş olduğunun iddia edilmesinin çelişkili olduğunu, kaldı ki 25.03.2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerine ¨10.000,00 huzur hakkı ödenmesine ilişkin alınan kararın iptali talebinin de Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında reddedildiğini, müvekkili şirketin banka kredi sözleşmelerinde yönetim kurulunun şahsi kefaletleri olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin bazılarının taşıdığı riskin davacıya oranla daha yüksek olduğunu, huzur hakkı tamamen harcanan emek karşılığı olduğu için, bunun ödenmesi için şirketin kâr etmesinin aranmadığım, huzur hakkı verilmesi sebebiyle şirketin zarar ettiği iddiasının içtihatlara aykırı olduğunu,
Gündemin 6 maddesinde alınan denetçinin ibra edilmesine ilişkin karann iptalinin talep edildiğini, davacı tarafından gündemin 3-4 ve 5 mad. iptalinin talep edilmediğini, davacının faaliyet raporuna, bağımsız denetçi raporuna ve finansal tablolann okunmasına ilişkin olumsuz oy kullanarak muhalefet şerhini tutanağa geçirttiğini, ancak belirtilen maddelerin iptalini talep etmediğini, yine davacının yönetim kurulunun ibrasına da olumsuz oy kullanarak muhalefet şerhini tutanağa geçirdiğini, ancak işbu dava ile iptalini talep etmediğini, denetçilerin incelemede bulunduğu hususlara ilişkin olan gündem maddelerine istinaden alınan kararların davacı tarafından bu davada iptalinin talep edilmediğini, denetçiler tarafından denetimin mesleklerinin gereklerine ve etiğine uygun olarak ve gelecekteki risklerin tespitini de kapsayacak şekilde yapıldığım, gündemin 6. Maddesinin iptaline karar verilmemesi gerektiğini, müvekkili şirketin değerinin her yıl arttığını, kârın sermayeye eklenmesi ve hisselerin bedelsiz olarak ortaklara dağıtılması neticesinde, davacının şirketteki hisselerinin değer kazandığını, davacı ile müvekkili şirket ve ortaklan arasında sürmekte olan pek çok karşılıklı dava olduğunu, davacının ortakları yıldırmaya ve şirket iç barışını bozmaya çalıştığını, davacının sürekli davalar açması, bankalara şirket hakkında olumsuz imalar içeren mail ve ihtarnameler göndermesi, yapılan her genel kurulun iptalini istemesinin, akrabalık ilişkisi içinde olan davalı ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiyi çekilmez hale getirdiğinden, davacıya karşı ortaklıktan çıkarma davası açmaya hazırlandıklarını, izah edilen nedenlerle, davanın usulden reddine, davacının teminat yatırmasına, esas girilmeden davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,davalı şirketin 08/05/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda alınan 6 ve 9 nolu kararların iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler …. ve Dr. … tarafından mahkememize sunulan 01/06/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunu ve defterlerde oluşan zararın kaynaklarının belirtildiğini, dolayısıyla davacıdan zararın gizlenmesi veya denetim yapılmaması suretiyle zararın kaynağının ortaya çıkarılmaması gibi bir denetim zaafiyetinin bulunmadığını, yine, eski yönetim kurulu üyeleri olan …, … ve …’nın tekrar üç yıl süre ile seçildiklerini, davacının bu seçim kararına dava açmadığını, bu bakmadan şirketin uğrayacağı zararlardan dolayı öncelikle sorumluluğu bulunması gereken yönetim kurulu üyelerinin faaliyet raporlarının onaylanmasına ve ibra edilmelerine ilişkin kararlara kaşı iptal davası açmayan ve aynı yönetim kurulu üyelerinin tekrar seçilmelerine onay veren davacının, sadece denetçinin ibra edilmemesine ilişkin kararın iptal edilmesini talep etmesinin iyiniyet kuralıyla da bağdaşmadığını, bütün bu nedenlerle, denetçinin ibra edilmesine ilişkin alınan kararın iptali şartların oluşmadığını, yönetim kurulu üyelerinin iyi bir performans sergilemedikleri, şirketin borca batık hale geldiğini, dolayısıyla şirketin mali gücünün iyi olduğu bir dönemde alman huzur hakkına yakın bir huzur hakkının alınmasının haklı ve makul bir gerekçesinin bulunmadığını, bu bakımdan huzur hakkı verilmesine ilişkin gündemin 9. maddesiyle alınan kararın iptali şartlarının oluştuğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler … ve Dr. … tarafından mahkememize sunulan 05/01/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Bilirkişi kurulu kök rapordaki görüş ve kanaatlerinde herhangi bir değişiklik olmadığını bildirmişlerdir.
Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre:
“a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b)Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri, … iptal davası açabilir”.
Söz konusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir.
Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445).
Yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibi ancak,
a)usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması, gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması,
b)genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları,
c)müktesep hakların ihlal edilmiş olması,
Hallerinden birinin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda, iptal davası açabilir.
Davacının, davalı şirketin genel kurul toplantısına katılarak alınan kararlara muhalif kaldığı ve davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmektedir. Bu nedenle dava konusu kararlar bakımından dava açma şartının gerçekleştiği açıktır. Bununla birlikte iptali talep edilen kararlar bakımından bu kararların kanun, ana sözleşme veya afaki iyiniyete aykırı olup olmadığının incelenmesi gerekir.
İptali Talep Edilen Genel Kurul Gündem Maddeleri Bakımından Yapılan İnceleme ve Değerlendirme;
a)Denetçinin ibra edilmesine ilişkin gündemin 6.maddesiyle alınan genel kurul kararı:
Davacının, denetçilerin yasanın emrettiği müdahaleleri yapmamaları nedeniyle ibra edilmemelerini talep ettiği görülmektedir. Oysa, bilirkişi raporunda yer alan mali incelemede de ifade edildiği üzere, şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve defterlerde oluşan zararın kaynaklarının belirtildiği görülmektedir. Dolayısıyla davacıdan zararın gizlenmesi veya denetim yapılmaması suretiyle zararın kaynağının ortaya çıkarılmaması gibi bir denetim zaafiyetinin bulunmadığı,yine, eski yönetim kurulu üyeleri olan …, … ve …’nın tekrar üç yıl süre ile seçildikleri, davacının bu seçim kararına karşı dava açmadığı görülmektedir. Şirketin uğrayacağı zararlardan dolayı öncelikle sorumluluğu bulunması gereken yönetim kurulu üyelerinin faaliyet raporlarının onaylanmasına ve ibra edilmelerine ilişkin kararlara kaşı iptal davası açmayan ve aynı yönetim kurulu üyelerinin tekrar seçilmelerine onay veren davacının, sadece denetçinin ibra edilmemesine ilişkin kararın iptal edilmesini talep etmesinin iyiniyet kuralıyla da bağdaşmadığının kabulü gerekir. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, denetçinin ibra edilmesine ilişkin alınan kararın iptali şartlarının oluşmadığı,bu nedenle davacının bu maddeye ilişkin iptal talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
b)Yönetim kurulu üyelerine aylık net ¨10.000,00 huzur hakkı verilmesine ilişkin gündemin 9. maddesiyle alınan genel kurul kararı:
6102 sayılı TTK’nın 394. maddesinde, yönetim kurulu üyelerine tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği hükmü düzenlenmiştir. Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Ücretin miktarı ise şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır.Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir.
TTK 507/1.maddesi uyarınca “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış dönem kârına payı oranında katılma hakkını haizdir…”. Şirket yöneticilerine verilecek yüksek miktarlı huzur hakkı ile yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların payları oranında kâr payı alma haklarının zayıflatıldığı, belli ortaklara örtülü kâr dağıtılması sonucunu doğuracağı bir gerçektir.
Davalı şirketin 2018 yılında kârı olmadığı gibi, davalı şirket 2018 yılında ¨37.898.280,74 net satışa karşılık, satış maliyetleri bir önceki yıla göre %100 artması vc kambiyo zararlarından dolayı – ¨36.547.687,12L olmak üzere, neredeyse net satışları kadar zarar raporlamıştır.
Davalı şirketin ödenmiş sermayesi ¨2.000.000,00’dir.Şirketin 2017 yılında Kaydi değerli Özkaynaklart (-) ¨5.078.691,72 iken,2018 yılında şirketin Bağlı Ortaklıklara olan borcu ¨44.108,489,44 artmış ve ( -) ¨36.547,687,12 olarak raporlanan zarar neticesinde, 2018 yılında şirketin özkaynakları (-)¨31.468.995,40’ye gerilemiştir, Bir diğer ifiade ile davalı şirket 2018 yılı sonunda kaydi değerlerden (-)¨31.468.995,40 borca batık durumdadır.
Şirket 2017 yılından sonra ödenmiş sermayesi olan ¨2,000.000,00’yi kaybettiği gibi, devamı yıl olan 2018 yılında neredeyse satışları kadar zarar raporlamıştır. Şirket 2018 yılında faaliyetlerinden dahi (-) ¨6,634.512,29 TL zarar raporlamıştır.
Dava konusu Olağan Genel Kurul Toplantısı, 08.05.2019 tarihinde yapılan 2018 yılına ilişkin Olağan Genel Kuruldur. Biran için şirketin 2018 yılında zarar raporlamasına karşılık 2019 yılı içerisinde mali durumunda iyileşme olduğundan bahisle, yönelim kurulu üyelerine huzıır hakkı ödenmesine karar verildiği düşünülse de, şirket 2019 yılında da zarar etmeye devam etmiş, mali durumunda iyileşme olmadığı gibi mali durumun bozulması artarak devam etmiş, 2019 yılmda (-) ¨18.013.957,76 zarar raporlamış ve 2019 yılı sonunda kaydı değerli özkaynaklarının (-)¨ 49.482.953,16 olduğu görülmüştür,
¨2.000.000.00 ödemiş sermayeye karşılık (-) ¨49,482.953,16 borca batık durumda olan bir şirketin net ¨360.000,00, brüt ¨515.138,34 olarak lıuzur hakkı ödemesi, şirketin mali durumuna olumsuz yönde etki edeceği çok açıktır.
Davalı şirket vekilinin beyanlarından, davalı şirketin 2012-2013-2014 yıllarında yönetim kurulu üyelerine aylık ¨10.000,00 TL huzur hakkı ödendiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin huzur haklarına karşı 2015 yılından itibaren davalar açıldığı da yine beyanlardan anlaşılmakladır, Burada önemle belirtilmesi gereken husus, davalı şirketin 2017 yılından itibaren mali durumunun riskli bir yapı sergilemeye başladığı ve 2018 yılından itibaren de oldukça yüksek tutarlarda borç batık olduğudur. Bu nedenle geçmiş dönemlerde şirketin mali durumunun elverişli olması nedeniyle ¨10,000,00’er huzur hakkı ödemesinin, ileri ki yıllarda da teamül olarak uygulanması, ancak davalı şirketin mali durumun aynı kalması ya da daha iyi bir hal sergilemesi ile mümkündür. Ancak gelinen süreçte tablolar karşısında geçmiş teamüllerin aynen uygulanması şirketin mali durumunun daha da kötüleşmesine sebep olacağı açıktır.
Dava dosyasında bulunan davalı şirket i ile aynı sektördeki emsal şirketlere ait yapılan genel kurullarda, şirketlerin sermayeleri ve yönetim kurulu üyelerine ödenmesi kararlaştırılan huzur hakları incelendiğinde, öncelikle emsal şirketlerin mali durumunun değerlendirilmesi açısından elde herhangi bir bilgi bulunmamakla birlikte,söz konusu şirketlerden en yüksek huzur hakkı ödeyen şirket ¨10.000,00 net ücretle … Otom, Tic. Ve San. A.Ş.’dir. Bu şirketin sermayesi ¨8.510.000,00’dir.İkinci sırada en yüksek, huzur hakkı ödeyen şirket .. Elektrik A.Ş.’dir. Bu şirketin sermayesi ¨2.100.000,00 net ödediği huzur hakkı ¨9.250,00 TL’dir. Diğer 9 şirket ise ¨5.000,00 ve ¨1.500,00 arasında değişmektedir.Davalı şirketin sermayesi her ne kadar ¨2.000.000,00 ise de, şirket sermayesinin 20 katı daha fazla borca batık durumdadır, Bu nedenle mali açından davalı şirketin huzur hakkı ödemesi şirketin mali durumunun daha da kötüleşmesine sebep olacağı dikkate alındığında; yönetim kurulu üyelerine aylık net ¨10.000,00 ücret ödenmesine ilişkin alınan kararın, şirketin kârlılık oranıyla ve piyasa koşullarıyla uyuşmadığından emsal alınan şirketlerde uygulanan ücret politikaları gözönüne alındığında davalı şirket yönetim kuruluna verilen ücretin fahiş olduğu anlaşıldığından, bu kararın iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile;davalı şirketin 08/05/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda gündemin 9 ncu maddesi ile alınan kararın İPTALİNE
2-Davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken ¨59,30 peşin harcın davacı tarafından yatırılan ¨ 44,40’den mahsubu ile bakiye ¨14,90 harcın davalıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen ¨34,40 Başvurma Harcı ile ¨44,40 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan 25 tebligat+posta ücreti ¨281,10 , bir bilirkişi inceleme ücreti ¨3.500,00 olmak üzere toplam ¨ 3.781,10 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨1.890,55’nin (1/2 üzerinden) davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yapılan 5 tebligat+posta ücreti ¨41,00 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨20,50’nin (1/2 üzerinden) davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen kısım üzerinden hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen kısım üzerinden hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacılar tarafından peşin olarak yatırılan ¨662,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 30/03/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.