Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/440 E. 2022/594 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/440
KARAR NO : 2022/594

DAVA : Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 18/06/2019
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği 18/06/2022 harçlandırma tarihli dilekçesiyle; Davalı şirketler tarafından … ilçesi … mahallesi … sokak …. pafta … ada … parsel sayılı adreste yapılan inşaatta yatay ankraj ve iksa çalışmaları esnasında 418 ve bağlantılı sokaklara beton kaçırılması sonucu müvekkili idarenin atık su kanal hatlarında hasarlar oluştuğunun tespit edildiğini, davalı şirketler tarafından verilen hasarların idare tarafından giderildiğini, verilen hasar bedellerinin ödenmesi için davalı şirkete ihtarname çekilmesine rağmen ödeme yapılmadığını, müvekkilinin davalılar ile arabuluculuk yoluna başvurduğunu ancak anlaşamadıklarını, müvekkili idarenin zararının rızaen tahsilinin mümkün olmaması sebebiyle toplam 421.607,54 TL’nin müvekkili idarenin alacağının hasar tespiti olan 04/01/2018 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı …. İnşaat Mühendislik Makina San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin 31/10/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının davasınının ticari nitelikte haksız fiilden kaynaklanan bir dava olmadığını, bu nedenle mahkeme görevsiz olduğundan esasa girmeksizin görevsizlik nedeniyle davanın reddedilmesini, davaya yönelik yetki ve iş bölümü itirazları olduğunu, davaya konu talebin zaman aşımına uğradığından davanın reddedilmesi gerektiğini, yargı yerinin caiz olup olmadığı, aynı konuda kesin hüküm bulunup bulunmadığı, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı, dava şartlarından olduğundan bu hususların da tespit edilerek usule aykırılığın tespiti halinde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, davacı tarafın iddiasını ispata yarar hukuken muteber bir delili dosyaya sunmadığını, davacı tarafın atıksu borularını delil tespiti yaptırmadan değiştirdiğini iddia ettiğinden mahkememiz tarafından yeniden keşif yapılması halinde iddia edilen bu duruma yönelik bir delil elde ihtimali olmadığını, davacı tarafın iddiasını ispat edemediğinden davanın reddinin gerektiğini, ortada bir zarar var ise bu zararın tamamıyla davacı idarenin kusurundan kaynaklandığını, iddia edilen zarar ile ilgili olarak müvekkiline izafe edilebilecek bir kusur bulunmadığını, davacı idarenin tek taraflı olarak düzenlediği belgelerin yeterli görülmesi halinde davanın müvekkili yönünden reddine karar verilmesinin gerektiğini, iddia edilen zararın meydana geldiği sokak ve bağlantılı sokaklarda birçok inşaat çalışması yapıldığını, zararın bu inşaatlardan da kaynaklanabileceğini, zararın kaynağı olarak gösterilen inşaat arazisinin diğer davalı … İnş. Taah. San. Ve Tic. A.Ş.’ye ait olduğunu, davalı …’ın müvekkili dışında başkaca firmalar ile de çalışmış olduğundan ve müvekkili şirketin yalnızca …’ın talimatlarını yerine getirdiğinden atıksu borularının müvekkilinin faaliyetleri neticesinde tıkandığı iddiasının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, mahkemenin zararın müvekkilinin çalışması neticesinde meydana geldiğine karar vermesi halinde müvekkilinin çalışma yaptığı inşaat alanı ve çevresi ile ilgili alt ve üst yapı incelemesini yapma yükümlülüğü üst işveren konumundaki …’ta olduğunu, müvekkilinin bu konuda herhangi bir yükümlülüğü ve kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirketin yaptığı çalışma sırasında …. borusunu tıkayabilecek nitelikte bir malzeme kullanmadığından bu tıkanma ile ilgileri olmadığını, davacı tarafın talep ettiği tazminatın da fahiş bedelde olduğunu, bu nedenlerle haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İnşaat Taah. San. Ve Tic. A.Ş. Vekilinin 01/11/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde bulunması gereken zaruri hususların dava dilekçesinde bulunmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacının hiç bir hakkı olmadığı halde müvekkili aleyhine dava ikame ettiğinden davacının müvekkili şirketin tarafına ödemek zorunda olduğu vekalet ücreti olduğunu, davacı tarafın mesnetsiz ve kifayetsiz iddialar ile eldeki davayı ikame ettiğinden davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin kanal hatlarında hasara,betonlaşmaya,tıkanmaya,daralmaya ilişkin herhangi bir kusur ve sorumluluğu olmadığını, yaklaşık 500-1000 metre civarında olan atık su kanalının iddia edilen sebeplerle tıkanma ihtimalinin teknik olarak hiçbir şekilde mümkün olmadığı gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, davacının kendi kurum idaresi içerisinde düzenlenmiş tek taraflı tespitlerinin kabulünün mümkün olmadığını, hasara ilişkin müvekkili şirket huzurunda yapılan somut bir tespit bulunmadığını, davacı tarafından talep edilen bedelin fahiş olduğundan hiç bir şekilde kabulünün mümkün olmadığını, davanın …. Sigorta A.Ş.’ye ihbar edilmesi gerektiğini, davacının ileri sürdüğü tüm iddiaları ispatlamakla yükümlü olduğunu, ancak buna rağmen bu konuda dosyaya yeterli belge ve delil sunamadığını, sadece kendi idaresi tarafından eksik inceleme ile oluşturulan tek taraflı hatalı bir takım belgelere dayandığını, bu nedenlerle iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin konkordato talebiyle dava açması nedeniyle bu davanın bekletici mesele yapılmasına, davacı tarafından açılan davanın tümden reddine, davanın müvekkilinin “İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesine” istinaden …’ne ihbar edilmesine, davacının kötü niyetli bir şekilde ve hiç bir hakkı olmadığı halde eldeki davayı ikame ettiğinden davacı aleyhine HMK’nun 329/1. Maddesi uyarınca müvekkili şirketin taraflarına ödeyeceği vekalet ücretine hükmedilmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, haksız eylemden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 28/03/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Atık su borularındaki tıkanmanın ankraj imalatlarının yapılması sırasında atık su borularının tahrip olması ve bu tahrip olan kısımdan boruların içine sıvı haldeki betonun akması ve akan betonun bir süre boru içerisindeki suyun akışı etkisiyle sürüklendikten sonra prizini alarak donması sonucu oluştuğunu, atık su borularının içinde sertleşen betonu boruların çıkmadan temizlemenin mümkün olmadığı, hattın tamirinin ancak betonlu boruların sökülüp atılması ve yeniden döşenmesi şeklinde olacağından zarar gören atık su hattının …. tarafından yeniden yapılmasının doğru ve geçerli bir çalışma olduğu, tıkanan atık su borusu için rapor tarihi itibariyle yapılan hesaplamanın kontrol edildiğini ve tespit edilen hasar bedelinin uygun olduğu, alt yüklenicinin sözleşme gereğince atık su borusuna verilen hasardan dolayı kusurlu bulunduğu, … tarafından tespit edilen hasar miktarının uygun bulunduğu yönünde görüş bildirmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen, haksız fiil hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir.
Haksız fiillin varlığı, eş söyleyişle aralarında önceden bir münasebet bulunmaksızın veya önceden mevcut münasebet ihlal edilmeksizin birisinin hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar vermesi, halinde de tazminat borcu ortaya çıkabilir. Bu takdirde akde muhalefet (sözleşmeye aykırılık) değil, haksız fiilin varlığı; akdi mes’uliyet (sözleşmeye dayalı sorumluluk) değil, akit dışı mes’uliyet (sözleşme dışı sorumluluk) söz konusu olur.
Hukuka aykırı fiiller, hukuk düzeninin onaylamadığı fiillerdir. Bu gibi fiilleri gerçekleştirenlere hukuk düzeni meydana gelen zararı tazmin mükellefiyeti yükler, yani bunların failleri fiillerinden sorumlu olurlar.
Şu halde hukuk düzeninin hukuka aykırı fiillere izafe ettiği hukuki netice, fiilden meydana gelen zararı tazmin borcunun doğmasıdır. Fail bu neticeyi önceden düşünmez ve düşünse bile bunun meydana gelmesini arzu etmez. Failin iradesi tazminat ödeme hukuki neticesine değil, hukuka aykırı bir neticeye (kast halinde) veya maddi bir neticeye (ihmal halinde) yönelmiş bulunmaktadır; fakat hukuk düzeni tazminat borcunun doğması neticesini, fail arzu etmese ve hatta önceden düşünmese veya göze almasa dahi, onun fiiline terettüp ettirir. Bu bakımdan hukuka aykırı fiiller, hukuki işlemlerden ayrılırlar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’na göre haksız fiil sorumluluğu, kural olarak failin (zarar verenin) kusurlu olmasına bağlıdır. Bu husustaki kural, BK’nun 41. maddesinde “Sorumluluk” başlığı altında; “ Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere, haksız eylem nedeniyle sorumluluk hallerinden birisi ahlaka aykırı bir fiil ile bilerek başka bir kimsenin zarara uğramasına neden olmaktır.
Türk Borçlar Kanunun 49. maddesine göre, hukuka aykırı kusurlu bir fiille başkasına zarar veren kimse bu zararı tazmine mecburdur. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır.
Haksız fiil sorumluluğunda genel davranış kurallarına aykırılık söz konusu olmaktadır.
Özel bir sorumluluk hükmüyle düzenlenmemiş bütün hallerde bir kimse için haksız fiil sorumluğunun söz konusu olması, TBK. m. 49’daki şartların gerçekleşmesine bağlıdır.Diğer bir deyişle, ayrık bir düzenleme bulunmadığı kusur sorumluluğu hallerinde TBK. m. 49 ve devamında yer alan esaslar uygulanır.Borçlar Kanunumuzda, genel kural olarak kusura dayanan haksız fiil sorumluğu 49. maddede düzenlenmişse de gerek Borçlar Kanununda gerek Medeni Kanunda gerekse bazı özel kanunlarda kusur aranmayan sorumluluk (kusursuz sorumluluk, objektif sorumluluk) halleri de yer almaktadır.Öte yandan, müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacı, alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi bunlardan biri veya birkaçından da isteyebilir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;davalıların yüklenici ve alt yüklenici oldukları eser sözleşmesine konu inşaatın yapım aşaması sırasında,alt yüklenici tarafından uygulanan ankraj nedeniyle davacıya ait atık su borularının tahrip olması ve tahrip olan kısımdan boruların içine sıvı haldeki betonun akması ve akan betonun bir süre boru içerisindeki suyun akışı etkisiyle biraz sürüklendikten sonra prizini alarak donması sonucu tıkanmanın yaşandığı ve daha sonra bu boruların davacı tarafından değiştirildiği,davacıya ait boruların tıkandığı olayda yüklenici ve alt yüklenici konumunda olan davalıların müteselsilen sorumlu olduğu,ankraj imalatı sırasında gerekli özeni göstererek tedbirleri almadıkları ve davacıya ait atık su borularının tıkanmasına neden oldukları,davalı şirketlerin adam çalıştıranın sorumluluğu ilkesi uyarınca söz konusu zarardan sorumlu oldukları meydana gelen zararın davacı tarafından giderildiği ve davacı tarafından yapılan masrafın bilirkişi tarafından kadri maruf olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.Davalılar her ne kadar inşaat yapımı sırasında uygulanan ankraj imalatının atık su borularını tıkamasının mümkün olmadığını bildirip bu konuda tanıkta dinletmiş iseler de,bilirkişi tarafından incelenen fotoğraf ve atık su borularının içini gösteren görüntülere göre tıkanmanın inşaata ait betonun atık su borularına sızması sonucu oluştuğunun sabit olması ve davacı tarafından düzenlenen tutanağın aksinin davalılar tarafından ispat edilememesi ile boruların tıkandığı yere yakın başka inşaatların varlığı da ispat edilemediğinden davalıların savunmalarına itibar edilmeyerek aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,421.607,54.-TL’nin 04/01/2018 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Alınması gerekli 28.800,01 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 7.200,01 TL harcın mahsubu ile bakiye 21.600,00 TL harcın davalılardan davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından ödenen 44,40 TL Başvurma Harcı ve 7.200,01 TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 25 adet tebligat + posta ücreti 303,00 TL, 100,00 TL 2 tanık ücreti, ve bir bilirkişi inceleme ücreti 1.000,00 TL olmak üzere toplam 1.403,00 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisine bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 37.962,53 TL davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 303,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 26/05/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪