Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/388 E. 2020/203 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/388 Esas
KARAR NO : 2020/203

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/05/2019
KARAR TARİHİ : 03/03/2020
K.YAZIM TARİHİ : 27/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret MAhkemesine sunmuş olduğu 27.05.2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerin babası müteveffa …, Tasfiye Halinde …. Kurumu Anonim şirketinden olan 50.883,00 Dolar alacağını tüm hakları ile birlikte, 04.05.2010 tarih ve …. protokol numaralı alacağın temliki sözleşmesi ile davalı şirkete temlik ettiğini, temlik sözleşmesi gereği, davalı şirket 30 Mart 2011 tarihinden 30 Ekim 2016 tarihine kadar her ay 750,00 Dolar, son ay ise 583,00 Dolar ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiğini. Ancak, davalı şirket 30.12.2012 tarihine kadar olan ödemeleri yaptığını, diğer ödemeleri yapmadığını, davalı şirketin ödemelerini yapmaması sebebiyle, 30.01.2013 – 30.12.2014 tarihli ödemelere ilişkin olarak Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasından itirazın iptali davası açıldığını ve mahkemece taleplerinin kabul edildiğini, davalı şirket mahkeme kararı ile birlikte taksitli olarak bu dönemlere ait borcunu ödediğini, davalı kurumun emsal bir mahkeme ilamı olmasına ve kendileriyle defalarca görüşülmesine rağmen 30.01.2015 – 30.10.2016 tarihleri arasında ödemesi gereken taksit tutarlarını ödemediğini, bu nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasından icra takibi yaptıklarını davalının haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle takibin durduğunu, bu nedenle itirazın iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin adresinin İzmir olduğunu, yetkili mahkemenin İzmir Mahkemeleri olduğunu, borç katılım hesabı olduğundan muaccel hale gelen bir borç bulunmadığını, davanın niteliği itibariyle borcun nakli sözleşmesinden kaynaklandığını, borcun nakleden …. şirketinin tasfiye halinde olduğunu, bu nedenle borcun ödenebilir hale gelmediğini, davacının icra günündeki kuru baz alarak talepte bulunduğunu ancak ödeme günündeki kur alınarak, bu kura yasal faiz işletilmesi gerektiğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın,İİK 67 md ne dayalı itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talepli (HMK 105.md düzenlenen) EDA davası olduğu anlaşılmıştır.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda;Davanın, taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talepli olduğu, 6102 Sayılı TTK’nun 3.maddesinde “bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillerin ticari işlerden olduğunun” belirtildiği, aynı kanunun 4.maddesinde ise ticari dava ve işlerin sayıldığı, davada ise davacı tarafından temlik sözleşmesi uyarınca davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğinden bahisle itirazın iptali isteminde bulunulduğu, davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki …. Kurumu A.Ş’nin bu davada taraf olmadığı gibi uyuşmazlık konusu alacağın da doğrudan davalının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, davacının da tacir olmadığı, uyuşmazlığın çözümünde 6098 sayılı TBK’nun 183. vd. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı, dava konusu uyuşmazlığın ticari dava niteliği taşımadığı, bu nedenlerle davaya bakmakla görevli mahkeme; asliye ticaret mahkemesi değil, 6100 Sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesi olduğu anlaşılmakla (İstanbul BAM 16 HD 2020/116 E. 2020/25 K. Sayılı 16.01.2020 KT ve 2020/314 E.-2020/304 K. 07/02/2020KT kararları doğrultusunda) mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair; 5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda karar verildi. 03/03/2020

Katip …

Hakim …