Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/359 E. 2020/598 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/359
KARAR NO : 2020/598

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 17/05/2019
KARAR TARİHİ : 01/10/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 17/05/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde;
Davalı …’nun, müvekkili … ile 2004 yılında %50 – %50 ortak olmak üzere iki ortak olarak … Az. Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ni kurduğunu, halen aynı oranda ortaklık ilişkisinin devam ettiğini, şirketin yurtiçi ve yurtdışındaki müşterilerine toptan beyaz eşya ticareti yaptığını, müvekkilinin şirket işlerini takip etme, müşteri ilişkilerini yönetme ve siparişleri takip etme konularında fiilen çalışmakta iken, davalının şahsına olan güveninden dolayı şirketin tek yetkili müdürü olma talebini geri çevirmediğini ve şirket işlerinde tek yetkili imza sahibi olmasını sağladığını, davalının hissedarı ve genel müdürü olduğu şirketin giderek artan bir şekilde usul ve yasaya aykırı iş ve işlemlerde bulunduğunun müvekkili tarafından tespit edildiğini, mevzuata aykırı fiillerin en son olarak örf ve adet hukukunu da hiçe sayan fiilleri ile müvekkiline karşı hakaret, tehdit ve fiziksel saldırılara kadar vardığını, bu hâlin müvekkilinden katlanması beklenmeyecek derecede ağır bir nitelik kazandığını, müvekkilinin şirketi özenle koruyup büyütmesi için olağanüstü bir gayret içinde çalıştığının, davalı müdür başta olmak üzere, tüm sektörce ve gerek yurtiçinde gerekse yurtdışındaki müşterilerce de bilindiğini, bu uğurda şirket faaliyetlerinin devamlılığı için şirketin tüm banka borçlanmalarına şahsi özvarlıklarını ipotek verdiğini ve şahsi kefaletlerine yönelik imzaları attığını,müvekkilinin, şirketinin davalı tarafça kötü yönetilmesinden mütevellit hem şahsi itibar kaybettiğini, hem de şirketi adına gittiği kapılardan eli boş dönmeye başladığını, şirketin sürekli zarara sürükleyen bir yapıya dönüşmesi üzerine, davalı tarafa Bakırköy …. Noterliğinin 08 Mart 2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile uyarılarda bulunulduğunu, bir kısım hususlarda bilgi verilmesinin talep edildiğini, müvekkiline bilgi verilmesi bir tarafa, şirketin bankalara olan borçları kullanılmak suretiyle müvekkilinin şahsı aleyhine işlemler yapılmaya devam olunduğunu, aşağıda yazılı haklı gerekçelere dayalı olarak artık şirket yönetiminin davalıdan alınmasında gecikmeler yaşanacağı çok açık olduğundan TTK 235/1 madde hükmü uyarınca mümkünse müvekkilinin, mahkeme aksi kanaatte ise mahkemece seçilecek bir kişinin kayyım olarak atanması ile davalı tarafından kötüye kullandığı müdürlük görevinden azli talebinde bulunulması ihtiyacı doğduğunu,davalının kardeşi …. ile Kırgızistan’da…. isimli bir firma kurduğunu, müvekkiline kurulan bu yurtdışı firmanın Kırgızistan’da …’nın mallarını satacağını ve oradaki şirketin oradaki temsilciliği gibi olacağının söylendiğini, son dönemde, davalı müdürün, yurtdışındaki bu firmaya giden malların paralarını tahsil edemediğini söyleyerek sürekli müvekkilini oyaladığını ve 2018 yılı sonu itibariyle şirketin bu firmadan ¨ 10.579.747,58’lik alacaklı olduğunu, aynı şekilde Zeytinburnu’nda bulunan ve tamamen davalının şahsına ait olan …. Cafe olarak bilinen işletmenin de ¨ 114.856,48 ‘lik borcunun da halen tahsil edilmediğini, yine müşterilerin bir kısmından yüksek miktarlı alacakların uzun süreden beri takibe alınmadığını, tahsil için hiçbir işlem yapılmadığını, şirketin tüm imkanlarını yurtdışındaki ve yurtiçindeki işletmelerine aktarmanın yanında bir de şirket kayıtlarında şirketten ¨ 3.059.282,68 alacaklı olduğuna dair kayıtlar yaptığını, fakat müvekkilinin 278.000€, 37.100$ ve 112.046,84’lük alacaklı olduğu banka kayıtlarıyla sabit olan nakit alacaklarını ise deftere kaydettirmediğini, davalının, hem müvekkilimin nakit koyduğu paraları yok etme gayretinde olduğunu, hem de birlikte yapılan ticaretin gelirlerini tamamen kendi menfaatine çevirdiğini, müvekkilinin zararına olmak üzere davalının kendisine yeni gelirler yarattığını, böylece ortaklık hukukuna aykırı olarak kazanç edindiğinin incelemelerde anlaşılacağını,davalı müdürün, bu kötü yönetim ve davranışları neticesinde 2018 yılı içerisinde şirketin ödeme dengesinin bozulduğunu ve banka kredilerini dahi ödeyemez duruma geldiğini, bu durum neticesinde müvekkili ve davalı dahil olmak üzere … Bank’dan kullanılan KGF kredisinin banka tarafından kat edildiğini ve toplam kredi borcu için ihtiyati haciz yoluyla müvekkilinin tüm şahsi varlıklarına ve şirket hesaplarına ve tüm mal varlıklarına da haciz konulduğunu, bu haciz işlemleri sonrasında, şirket adına 19.09.2018 tarihinde ¨ 2.992.161,68 tutarında yeni bir banka kredisi kullanıldığını, bu kredi ile geçmiş dönem ödenmeyen borçları ödeyip bakiye borçların da yeniden yapılandırıldığını, bu süreçte şirketi daha yüksek tutarlı borçlanmalara sürükleyen davalı müdürün müvekkiline hiçbir bilgi vermediğini ve şirket sermayesinin üzerinde yapılan bu borçlanmalara ilişkin onayını almadığını, davalı müdürün, şirketin Bosh firmasına vermiş olduğu 400.000 $ ‘lık teminat mektubununun 03.01.2019 tarihinde bozdurduğunu, bu paranın yerine … Bankasından ¨ 2.152.932’lik yeni kredi çektiğini ve bu borcu da yapılandırmış olduğunu, bunları da yaparken yine şirketin kendi kaynaklarını kullanarak şirketi borçlandırdığını, davalı müdürün yurtdışına çıkardığı paraları getirmek yerine şirketin kaynaklarını kullandığını ve müvekkilinin zararına işlem yapmaya devam ettiğini, şirketin sermayesinin ¨2.500.000 olduğu düşünülürse toplamda 5 Milyonun üzerinde kredi kullanılırken %50 oranla aynı haklara ve yetkilere sahip diğer ortağa sormadan yapılan bu işlemlerin kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle, öncelikle ve aciliyetle ihtiyati tedbir kararı verilerek, kötü niyetli ve basiretsiz yönettiği açık olan davalı …’nun şirketteki tüm yönetim yetkilerinin kısıtlanmasını, müvekkili …’in şirkete kayyım olarak atanmasını, mahkeme aksi kanaatte ise mahkemece seçilecek bir kişinin acilen kayyım olarak görevlendirilmesini, toplanacak deliller ve dilekçe ekinde sunduğumuz ispat vasıtaları doğrultusunda yapılacak yargılama neticesinde davalı …’nun …… Ltd. Şti.’deki müdürlük görevlerinin kaldırılmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 25.07.2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle;Müvekkilinin davacı ile ortak olduğu şirket yönetiminde hiçbir aykırı ve menfi bir hareketle, usul ve yasaya aykırı bir işlemde bulunmadığını, davacı ile aralarında ağır aykırılıklar olmadığını, bunun delinin hakaret, tehdit veya saldırı yönlü olarak davacının herhangi bir suç duyurusu olmaması olduğunu, davacının da belirttiği gibi, müşterilerle ilişkileri takip ederken, müşterilerden aldığı paraları kasaya koymayan, şirket aleyhine iş yapan, şirketi kötü gösterip müşteri kaçıranın davacı olduğunu, müvekkilinin davacıdan çok daha fazla malvarlığını şirketin borçları için ipotek verdiğini, kefaletlere imza attığını, oğlu ve ailesine ait malları da şirket için rehin verdiğini, bankalara olan borçların müvekkilin ailesi tarafından nakden ödendiğini, davacının …. firmasının … şirketin toplam ¨10.579.747,58 borcu olduğunu iddia ettiğini, bu şirketin … firmasının müşterilerinden biri olduğunu, bu firmanın kurulması ve firma ile olan ticaretin davacı tarafından bilindiğini, davacının … firmasının borçları nedeniyle şirketi terk edip gitmesinin 2018 yılının ikinci yarısına isabet ettiğini, bahsedilen alacak miktarının bu tarihten önce doğduğunu, davacının bu tutardan haberi olmadığının doğru olmadığını, … firmasının ticari kayıtlarına girecek olan tüm işlemlerin davacı tarafından gerçekleştirildiğini, belgeleri ile birlikte muhasebe bürosuna da davacı tarafından bilgi verildiğini, müvekkilinin sürekli yurt dışında çıkmak zorunda kaldığını, bu dönemde şirketi fiilen müdür olarak davacının idare ettiğini, müvekkilinin … firması ile ilgili olarak muhasebe biriminde neden bu kadar borç bakiyesi olduğunu sorduğunu, muhasebe biriminin “yurtdışı müşterilerle yapılan işlemlerin excell dökümü ile swift tablosunun davacı tarafından kendilerine bildirildiğini, buna göre ticari defterlere kayıtların yapıldığını, daha sonra davacının Türkiye’ye döndüğünde bu swift kayıtlarına delil olacak belgeleri sunduğunu, ancak bu borç rakamına ilişkin gönderilen swift kayıtlarının davacı tarafından kendilerine sunulmadığını, artık dava konusu olunca gerekli düzeltmeleri yaptıklarını” bilgisini verdiğini, davacının gerçek dışı kayıtlar yaptırıp müvekkili ile arası açılınca sanki müvekkili para kaçırıyor iddialarında bulunduğunu, müvekkilinin şirkete borçlu görünen müşterilerle yaptığı görüşmelerde, çoğunun paraları davacıya elden ödediklerini beyan ettiğini, müvekkilinin bu beyanları ciddiye almayarak takip süreci başlattığını, müvekkilinin şirketten olan ¨3.059.282,68 alacağının gerçeği yansıttığını, müvekkilinin şirket adına ödemeler yaptığını, davacının İran’daki müşterilerden yaptığı tahsilatları şirket hesaplarına yatırdığını, davacının bu paraların şirkete borç olarak verildiği iddialarının doğru olmadığını, söz konusu paraların müşterilerden nakden elden alman paralar olduğunu, müvekkilinin muaccel hale gelen borçları ödeyebilmek için Halkbankası ile yeniden yapılandırma yaptığını, yapılandırma nedeniyle yüklenilen vade farkının ¨ 2.992.161,58 olduğunu, bunun dışında başka bir borçlandırma işlemi olmadığını, davacının müşterilerden tahsil edip şirkete ödemediği bedeller yüzünden, Bosch firmasının 400.000,00 USD’lik teminat mektubunu nakde dönüştürdüğünü, bu nedenle…. Bankasında teminat mektubu kadar yeniden borçlanma olduğunu bu nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, limited şirket yöneticisinin temsil ve yönetim yetkisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler … ve ….’nın tarafından düzenlenen 17/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda; Davacının talebinin, davalı şirket müdürünün haklı nedenle görevinden azledilmesi ve davalı şirkete kayyım atanması istemine ilişkin olduğunu, dava dışı … firmasına 2017 yılı açılışında ¨ 1.026.855,90 borçlu olan şirketin 2018 yılı sonunda ¨ 10.579.747,59 alacaklı hale gelmesinin, bu firmaya, dava konusu şirkettin ciddi oranda bir malvarlığının aktarılmış olduğunu göstermesini, … firmasının borcunun … firmasına devredilerek azaltılmasının gerçek bir işlem olmaması, dava konusu şirketin Unbeyaz Cafe’den olan ¨ 114.856,48 ‘lik alacağının 2013 yılından dava tarihine kadar tahsil edilmemesinin ya da takibe konu yapılmamasının basiretli davranma yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmesi, şirketin ortaklarının gerçek bir alacakları olmamasına rağmen şirketin ticari defterlerini tutmakla yükümlü olan davalının şirket ortaklarını alacaklı olarak defterlere işlemesi, 2017 yılında ¨ 71.759.314,83 net satışa karşılık ¨ 548.727,43 kâr elde eden şirketin 2018 yılında ¨ -1.465.530,45 ve 2019 yılında da ¨ 1.781.851,61 zarar etmesi ve en önemlisi de gayri faal hale gelerek re’sen terkin edilmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının dava konusu şirketi basiretsiz yöneterek içini boşalttığı ve gayri faal hale getirdiği, bu bakımdan davalının azli için gerekli şartların oluştuğunu bildirmişlerdir.
Dava dışı şirketin 15/09/2018 tarihli 16 nolu genel kurul kararı ile şirket ortaklarından davalı …,14/09/2023 yılına kadar şirketi münferiden temsil etmeye yetkili kılınmıştır.Temsil ve ilzam yetkisi TTSG’nin 28/09/2018 gün ve 9670 sayılı nüshasında yayınlanmıştır.Davacı ise,dava dışı şirketin ortağı olup tarafların aktif ve pasif husumetlerinin bulunduğu anlaşilmaktadır.
Huzurdaki davanın konusu dava dışı … Az Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin müdürü davalının TTK md. 630 (2)’ye istinaden haklı sebeple mahkemece temsil yetkisinin kaldırılarak görevden azlidir, Ortaklara ait yönetme hakkı ve temsil yetkisinin kaldınlmasına ilişkin olarak 6102 s. TTK mülga TTK dan farklı bir düzenleme getirmiştir, Limited şirketlerde müdürlerin görevden alınması, yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve sınırlandırılmasını düzenleyen TTK md, 630- (1) e göre “Genel kurul müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkım ve temsil yetkisini sınırlayabilir”
Görüldüğü üzere TTK md. 630’da müdürlüğün azille sona ermesi bakımından ne ortak olan müdürle ortak olmayan müdür ayrımına gidilmiş ne dc müdürlük sıfatının şirket sözleşmesi ya da genel kurul kararıyla kazanılması durumları için farklı hükümler öngörmüştür, Böylece 6102 s. TTK ortak olup olmamasına, veya sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla atanıp atanmadığına bakmaksızın genel kurul kararıyla müdür veya müdürleri görevden alma ya da yönetim hak ve temsil yetkisinin sınırlanmasına, imkân sağlamıştır.
Genel kurulda çoğunluğun sağlanamaması halinde TTK md, 630 (2) ye istinaden her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Şirketin pay dağılımı dikkate alındığında davalının genel kurulda azlinin veya yetkilerinin sınırlandırılmasının mümkün olmadığı görülmekledir, O halde TTK md. 630 (2) ye istinaden her bir ortak tarafından mahkemeden haklı sebeplerin varlığına istinaden müdürün azli talep edilebilir, Bununla birlikte limited şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını isteyen ortağın haklı nedenlerin varlığını ispat etmesi gerekir. Haklı sebeplerin neler olabileceği TTK md, 630 (3)’de örnekseme yoluyla sayılmıştır. Buna göre, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlâl etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.Haklı sebep, her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.Genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlâli, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının sürekli azalması, ortaklar arasmdaki şiddetli geçimsizlik, şirketin devamlı olarak kâr getirmemesi, şirket amacının gerçekleşmesinde ekonomik ve hukuki imkânsızlık, kanun esas sözleşme ve genel kurul kararlarının yerine getirilmemesi veya sürekli şekilde ihlali, uzun yıllar ciddi bir faaliyetin olmaması gibi hususlar haklı sebep olarak kabul edilebilir.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülmektedir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlâli, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak, tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebepler, pay sahiplerinin maddi haklarının ihlâl edilmesinden bağımsız olarak müdürlerin haklı sebeple azline gerekçe teşkil edecek ise, bu sebeplerin, ortaklığın devamına ve pay sahiplerinin bundan sonra birlikte çalışmasına engel teşkil edecek ağırlıkta olmalarını aramak gerekir. Bu da ancak pay sahiplerinin kişiliklerinin önemli olduğu şahıs şirketi benzeri aile şirketlerinde yahut az ortaklı küçük anonim ortaklıklarda söz konusu olabilir (Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s. 154-155).
Davacı davalının özen yükümlülüğünü ihlâl etmiş olmasını haklı sebep olarak ileri sürmektedir, 6102 s, TTK md, 626 da özen ve bağlılık yükümlülüğü düzenlenmiştir. Özen yükümlülüğü ve şirketin menfaatlerinin gözetimi şirket ortağı olsun olmasın bütün yöneticileri kapsayacak biçimde düzenlenmiştir. Madde dikkatle incelendiğinde “özen yükümlülüğü” İle “şirket menfaatinin gözetilmesi” kavramlarının birbirinden ayrıldığı görülmektedir. Özen yükümlülüğü ile kastedilen, müdürlerin iş ve işlemlerde göstermeleri gereken dikkat, ciddiyet ve bilimselliktir, Tl’K md, 626‘nın gerekçesinde bu durum “bir karar alınmadan önce pazar araştırması, finansal durum değerlendirmesi, borçlara ve etiğe uygunluk İncelemesi yapılması bilimselliğin ve modern yönetim ilkelerinin gereği olup, bu inceleme, araştırma ve değerlendirmeler özen kavramının tanımına dahildir” şeklinde ifade edilmiştir. İşin gerektirdiği özen görevi yerine getirebilmek için yetkin olma, ilgili bilgileri değerlendirebilme, uygulamayı vc gelişmeleri izleyebilme ve denetleyebilmek için gereken yetenek ve öğrenime sahip olmayı gerektirir. Müdür görevine getirilen bir kimseden aynı nitelik ve büyüklükteki bir şirketin yöneticisi gibi davranması, önüne gelen bilgileri değerlendirebilecek, uygulayabilecek, sektördeki gelişmeleri takip edebilecek, şirketi kontrolü altında tutabilecek, onu yönetebilecek yetenek ve eğitime sahip olması beklenecektir. Gerekli dikkat ve özenin gösterilip gösterilmediği, her olayın kendi bünyesinde incelenmeli ve ölçü olarak, normal tedbirli bir insandan, o olayda ve koşullarda beklenen davranış dikkate alınmalıdır.
Limited şirketlerin yönetim ve temsiline ilişkin TTK. m. 623/3 hükmüne göre: “Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler”.
Sözkonusu hükümler birlikte dikkate alındığında, dava konusu şirketin temsil ve idare edilmesinin, şirket adına bütün işlemlerin basiretli bir tacir gibi yürütülmesinin, ticari defterlerin muhasebe ilkelerine uygun olarak tutulmasının davalının sorumluluğunda olduğu açıktır.
Ancak buna rağmen bilirkişi raporunun mali inceleme bölümünde, tespit edildiği üzere; dava dışı … firmasına 2017 yılı açılışında ¨1.026.855,90 borçlu olan şirketin 2018 yılı sonunda ¨10.579.747,59 alacaklı hale gelmesinin, bu firmaya, dava konusu şirkettin ciddi oranda bir malvarlığının aktarılmış olduğunu göstermesi, … firmasının borcunun … firmasına devredilerek azaltılmasının gerçek bir işlem olmaması, dava konusu şirketin … Cafe’den olan ¨114.856,48’lik alacağının 2013 yılından dava tarihine kadar tahsil edilmemesinin ya da takibe konu yapılmamasının basiretli davranma yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmesi, şirketin ortaklarının gerçek bir alacakları olmamasına rağmen şirketin ticari defterlerini tutmakla yükümlü olan davalının şirket ortaklarını alacaklı olarak defterlere işlemesi, 2017 yılında ¨71.759.314,83 net satışa karşılık ¨548.727,43 kâr elde eden şirketin 2018 yılında (-) ¨1.465.530,45 ve 2019 yılında da (-) ¨1.781.851,61 zarar etmesi ve en önemlisi de gayri faal hale gelerek vergi dairesi kaydının re’sen terkin edilmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının dava konusu şirketi basiretsiz yöneterek içini boşalttığı ve gayri faal hale getirdiği, bu bakımdan özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlâl ettiği, anlaşıldığından davanın kabulü ile davalı müdürün TTK’nın 630/2 nci maddesi uyarınca haklı sebeplerle yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KABULÜ ile davalı şirket müdürünün, dava dışı … sicil numaralı … Az Dayanıklı Tüketim Malları San. Ve Tic. Ltd. Şti.’deki yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin TTK’nun 630/2 maddesi uyarınca haklı sebeple KALDIRILMASINA,
2-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨44,40 Harcın mahsubu ile bakiye ¨10,00 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından ödenen ¨44,40 Başvurma Harcı ile ¨44,40 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 16 adet tebligat + posta ücreti ¨179,45, bir bilirkişi inceleme ücreti ¨4.000,00 olmak üzere toplam ¨4.179,45 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨ 3.400,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨200,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı,oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 01/10/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”