Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/356 E. 2019/759 K. 12.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/356
KARAR NO : 2019/759

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/05/2019
KARAR TARİHİ : 12/07/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili tarafından mahkememize sunulan 17/05/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;Müvekkili şirketin sahibi olan davacı yine davalı şirketin sahibi olan davalı ile yakın arkadaşlık ilişkileri oluşması nedeniyle şirketlerinde yapmış oldukları ticaret karşılığında oluşan cari hesap borçları nedeniyle davalı şirkete iki adet teminat amaçlı bir tanesi ¨ 300.000,00 ve bir diğeri ¨ 90.000,00 olmak üzere iki adet teminat senedi verildiğini, tarih alanları boş olarak verilmiş olan bu teminat senetleri davalılar tarafından kötü niyetli olarak doldurulduğunu ve takibe konulduğunu, yine müvekkilinin davalılara güvenerek davalı şirket lehine … Bankası … şubesinde davalı lehine açılmış olan krediye teminat olması açısından maliki olduğunu, tapu sureti sunulu bulunan İstanbul İli… İlçesi….Mah Cilt…Sayfa … te kayıtlı olan…. Ada ….Parselde kayıtlı bulunan … Bağımsız bölüm No:….olan taşınmazı ¨ 5.300.000,00 ‘si ne teminat olarak davalının kullandığı krediye teminat olmak üzere ipotek verdiğini, yine tarafların yaptığı ticaret karşılığında oluşan cari hesap nedeniyle müvekkili şirketin davalı şirkete oluşan borcu nedeniyle borçlunun sadece şirket olması dahi dikkate alınmadan kötü niyetli olarak hem müvekkili şirket hemde müvekkili davacı aleyhine Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün ….. Esas sayılı dosyası ile takibe giriştiklerini, davalı şirketin borcuna teminat olarak ipotek vermiş olması nedeniyle yapılan takibin kötü niyetli davalının ise bunu çözeceğine inandığı için işlem yapmakta ve itirazda geciktiğini, ancak kötü niyetli olan davalılar bu defa bununla da yetinmeyerek müvekkilden teminat olarak almış oldukları bir tanesi ¨ 300.000,00 ve bir diğeri ¨ 90.000,00 olmak üzere iki adet teminat senedini de yine Gaziosmanpaşa …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe koyduklarını, burada müvekkilinin davalı şirket lehine … Bankası … şubesinde davalı lehine açılmış olan krediye teminat olması açısından vermiş olduğu ipoteğin devam etmekte olduğunu, davalı şirket bu ipotek kapsamında kredi kullanmaya da devam ettiğini, davalının yaptığı takiplerin kötü niyetli olduğunu, iptali gerektiğini, müvekkili şirketin davalı şirketin kredi borçları nedeniyle ¨ 5.300.000,00 risk altında olup, davalının bu açıdan müvekkili aleyhine girişmiş olduğu takiplerin kötü niyetli olduğunu ve iptaline karar verilmesini, müvekkilleri hakkında yapılan takiplerin kötü niyetli olmaları ve gerçek borç dışında ayrıca fazladan takip yapılması ile ve yine müvekkilinin davalı şirket lehine dava dışı bankaya borcu karşılığında da ipotek vermiş olması nedeniyle ve davalıların kullandığı ipotek karşılığı kredinin borç miktarından daha fazla olması da dikkate alınarak ve davalıların müvekkile ait taşınmazın satışına girişmiş olmaları nedeniyle tedbir taleplerinin kabulü ile teminatsız olarak tedbir kararı verilmesini ayrıca müvekkilinin iyi niyetini dahi yok sayarak müvekkiller hakkında kötü niyetli olarak yapılmış olmaları nedeniyle %20 den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yapılmış olan takiplerin hukuki dayanağı bulunmadığından takiplerin iptaline karar verilmesini, yargılama harç ve giderleri ile vekaleti ücretin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı vekilinin 26/06/2019 havale tarihli cevap dilekçesini özetle; Davacı tarafın şahsı …’ı da davalı olarak gösterdiğini, bu sebepten “…..” yönünden “vekaleten” kendi adına da “asaleten” davaya cevap ve beyanda bulunduğunu,ticari işlerde arabuluculuk dava şartı olduğunu, davacı taraf bu dava şartını yerine getirmeden dava açtığını,TTK anlamında taraflar tacir olup yapılan iş kambiyo senedi ve cari hesaptan kaynaklanan alacak verecek olup sonuç itibariyle bir ticari iş ihtilafın söz konusu olduğunu, davacı tarafın öncelikle dava şartı olan arabuluculuk çözüm yoluna başvurması gerektiğini, bunun bir dava şartı olduğunu, davacı taraf bu şartı yerine getirmeden dava açtığını, davanın iş bu sebepten dolayı usulden reddi gerektiğini, denilerek davayla hiçbir şekilde ticari bir ilişkisinin olmadığı halde şahsı dosyaya davalı olarak dahil edildiğini, davanın esasını teşkil eden Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün …. Esas , …. Esas dosyalarına bakıldığında dosyada vekaletinin olduğunu ve alacaklı “…” şirketinin vekili olarak bulunduğu alacaklı sıfatımın olmadığının açıkça görüleceğini, icra dosyalarında … olarak sadece “vekil” sıfatıyla bulunuğunu, şahsı yönünden açılan davanın usulden reddini talep ettiğini, müvekkilinin şirket, davacı ….GIDA ve yetkilisi …’e gıda katkı maddeleri sattığını yapılan bu ticaretten dolayı davacı şirket ve yetkilisi müvekkiline borçlandığını, bu alım satım kayıtlarının hepsi müvekkilinin ticari defterlerinde mevcut olduğunu, davacı tarafın müvekkiline olan borcunu ödemek için bankadan kredi çekme yoluna gitmiş, bankadan kendisine kredi çıkmayınca bu kez de müvekkili üzerinden kredi çekme yoluna başvurduğunu, böylelikle davacı şirketi, adına kayıtlı olan “İstanbul/…. Mah. …. ada ….. parsel de kayıtlı taşınmaz ipotek olarak gösterilerek müvekkili “… ” adına …bank …. Şb.’ de ¨ 500.000 nakit kredi çekildiğini, böylece davacı taraf (müvekkilim üzerinden çekeceği krediyle güya) müvekkiline olan borcunu ödeyecek bankaya olan kredi taksit ödemelerini de kendisi yapacağını, durum böyle olmasına rağmen davacı taraf çekilen kredi taksit ödemelerin hiçbirini yapmadığını, bu borcun tamamı müvekkili üzerinde kaldığını, müvekkili “… ” firması kendi sektöründe boy gösteren öncü şirketlerden olduğunu, banka tarafından icra ve haciz işlemlerine maruz kalmamak için bu kredinin tamamını bankaya ödediğini, davacı taraf tüm bu gelişmeler karşısında sürekli sessiz kaldığını, borcunu ödememiş müvekkilinii son derece mağdur ettiğini, müvekkili alacağını tahsil etmek için son çare olarak elinde mevcut kambiyo senetleri ve cari hesabı takibe koyduğunu böylece Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün….. Esas , …. Esas takip dosyalarını açtığını, davacı taraf borçlu olduğunu bildiği için süresinde icra takip dosyalarına itiraz etmediğini , ne zamanki ilgili taşınmazın satışı yoluna gidilmiş , o zaman kendince süreci uzatmak amacıyla huzurdaki iş bu davayı açmtığını,
müvekkilinin davacı taraftan olan alacağının muteber, gerçek ve likit bir alacak olduğunu, ihtilaf konusu bir durum mevcut olmadığın, borçlu tarafta bunu bildiğini, sırf taşınmazın satışını engellemek adına tamamen haksız ve kötüniyetli olarak iş bu davayı açtığını, bu nedenle davacı tarafın % 20 den az olmamak üzere icra inkar ve kötüniyet tazminatına mahkumiyetini talep ettiklerini, yargılama giderleriyle ,ücreti vekaletin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HMK’nın 114/1 nci maddesinde dava şartları tahdidi olarak sayıldıktan sonra anılan maddenin ikinci fıkrasında da “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü ile diğer kanunlarda dava şartlarına ilişkin düzenlemelerinde dikkate alınması gerekliliğine vurgu yapılmıştır.
Sözü geçen Kanun’un 115 nci maddesi hükmü de “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklinde olup buna göre Mahkeme’nin dava şartı noksanlığı hâlinde yapacağı işlemler düzenlenmiştir.
7155 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklene 5/A maddesinde ise “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülecek olan bazı davalarda,dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı hâline getirilmiştir.
Yine 7155 sayılı Yasa ile değişik 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi hukmü ise “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.
Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde olup madde ile arabulucuya başvuruyu dava şartı olarak kabul edilen davalarda, arabulucuya başvurmadan dava açılması hâlinde yapılacak işlem düzenlenmiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;davacılar vekili, müvekkillerinin davalılara borçlu olmadığının tespiti istemiyle huzurdaki davayı açmış ise de; dava konusunun, bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olduğu ve davacı vekilinin dava açmadan önce arabulucuya başvurduğuna ilişkin herhangi bir belge sunmadığı gibi böyle bir iddiasının da bulunmadığı anlaşıldığından davanın 7155 Sayılı yasa ile değişik 6102 Sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. ncu Hukuk Dairesi’nin 28/06/2019 gün ve …. esas,… karar,İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ….nci Hukuk Dairesi’nin 20/06/2019 gün ve …. esas,… karar,Adana Bölge Adliye Mahkemesi …. ncu Hukuk Dairesi’nin 17/05/2019 gün ve… esas,…. karar ve Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi ….. ncü Hukuk Dairesi’nin 27/03/2019 gün ve …. esas…. karar sayılı ilamları), karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere:
7155 Sayılı Kanun ile 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanuna eklenen 5/A maddesi uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalarda dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak hüküm altına alınmış olup davacının arabulucuğa başvurduğuna dair herhangi bir belge sunmadığı gibi bu yönde de bir iddiası bulunmadığından davanın 7155 Sayılı yasa ile değişik 6102 Sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken ¨ 44,40 peşin harcın davacı tarafından yatırılan ¨8.081,52’den mahsubu ile fazla yatırılan ¨8.037,12 harcın karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde davacıya İADESİNE,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı … .Ltd.Şti. kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile bu davalıya VERİLMESİNE,
4-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨668,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.12/07/2019

BAŞKAN …
E-İMZALI
ÜYE …
E-İMZALI
ÜYE …
E-İMZALI
KÂTİP …
E-İMZALI

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”